12 Mart 1939 AKŞAM Lodos havalarda sahili karıştıranlar ne ararlar? Deniz arayıcılığı mühim bir sanattır. İstanbulda 150 kişi bununla geçiniyor Denizden madeni parçalar, yüzükler, taşlar ve sair bir çok eşya çıkar, Bunların alıcıları vardır Bilmem, dikkat ettiniz mi? Kışın 1o- Bos havalarda deniz kenarlarında bü» Bı adamlar görünür. Bunlar dalgalan rın sahilleri her yalayışında kumluk. larda birşeyler ararlar ve buldukları" nı yanlarından eksik etmedikleri bir #orbaya doldururlar, Acaba bu adamlar denizden neler topluyorlar ve bulduklarını ne yapar. Jar? Kumkapı ve Çatladıkapı sahillerin- de kısa bir dolaşma, bu geçim yolu. nun iç yüzünü meydana çıkarmağa kös fi gelir. Bunlara «Deniz arayıcıları derler. Yalnız kış mevsiminde ve lodos havalarda çalışırlar, sss Deniz arayıcılarının en eskisi Musa dayıdır. Kendisini sırtına gelişi güzel attığı balıkçı muşambasının altında Aki büklüm, kumlukları eşelerken bulk dum. Ne aradığını sorduğum zaman acaip acaip yüzüme bakti ve bir müd- det düşündükten sonra, içi bir takım taşlar ve madeni süprüntüler dolu avucunu bana doğru uzatlı: — İşte bunları arıyorum... Ne ya» alım geçim dünyası. Kilosunu on beş kuruştan hurdacılara satıp ekmek pa- kasını çıkarmağa çalışıyoruz. — Yalniz bu işle mi meşgulsun? — Yok beyim! Bu iş senede ancak birkaç ay devam eder. Kışın lodosu ip- le çekeriz. Çünkü lodos havalarda de. niz bizim aradıklarımızı sahile atar, — Neler buluyorsunuz? — Çöp olarak denize atılan madeni Büprüntüler, yüzükler, taşlar ve sai. re... Eskiden işlerimiz daha iyi idi. Be- lediye çöpleri denize sahilden dökü- yordu. Kolay ve bol hurda buluyor- Kuk. Şimdi çöpler denizin açığına dö Küldüğü için bu işde öldü. — Sattığınız hurdaları ne yapıyor- lar? — Tekrar eritip kullanıyorlar. Eski- den biz de memnunduk. hurdacılar da. Günde 100 kuruş kazandığımız olurdu. Şimdi otuz kuruşluk süprün- Mü çıkarabilirsek takkemizi havaya Alıyoruz, Musa dayıdan sonra birkaç arayıcı Me daha görüştüm. Bunlardan öğren- diğime göre İstanbulda bu işle meş- gul olanlar 150 kişi kadardır. Bunla” Tır elliden fazlası kadın, 25 kadarı ço- cuktur. Deniz arayicılarıcn fazla Kumkapı, Çatladıkapı, Davudpaşa ve Yedikule Sahillerinde çalışıyorlar. Çü pler müteferrik olarak en çok bu sahlilere dökülmektedir. Deniz ara» yıcılığı bazen tehlikeli bir iş olur. Sa- hillerin arkasında bulunan toprak yı- Eınlarının çökmesile ölümle neticele- ven kazalar olduğu da vakidir. Deniz arayıcılığının 150 senelik tari- hi vardır. Bu geçim yolu keşfedildik- ten bir müddet sonra inhisar altına “ topuzu büyüklüğünde altın parçası buldum. Hemen kuyumcuya gittim. 'Evirdi, çevirdi ve nihayet ne dese be- ? — Bu altın bana aittir, Üzerindeki iş | eme tarzından anladım, Bir pantan- tif kesmiştim. Başka yere kullanacak- tım; fakat maşanın arasından kaydı. Her tarafı aradım, bulamadım. Kuyumcunun bana para vermek 15- temediği için böyle bir yalan uydur. duğunu zânnederek kendisine itira- © xa hazırlanırken O tezgâhımın çekme- sinden bana tahminimden çok para “© verdi. O zaman anladım ki, kuyumcu alınmış ve bu işle uğraşanlar ferman- larla tahdid edilmiştir. Deniz arayıcıları bazen çok kaymet- li eşya bulurlar. Denizden çıkarıldık- tan sonra 150-200 liraya satılan dört beş yüz lira kıymetinde pantantifler, yüzükler ve sair mücevherat bulundu- gu vakidir, Bunlar denizde boğulup cesedleri uzun müddet bulunamıyan- ların parmaklarından düşen yüzükler ve yahud da banyo esnasında kaybe- dilen mücevherlerdir. Daha başka ih- timaller de akla gelebilir, Evvelce bu iş bir hayli esaslı imiş, deniz kenarında büyük tekneler yapı- hır, molozlar bunun içine atılır ve iyice — Deniz eğe tozunu bile bırakır. Bir zamanlar teknelerle çalışırken bir çok madeni tozları mika tıkırlarla ayıklardık. Deniz arayıcılığında bazen tuhaf vakalara raslanır. Bunlardan birini bana şöyle anlattılar: — İki gün uğraştığım halde on pa- fâlık bile hurda çıkaramamıştım. İş- ler pek aksi gidiyordu. Nihayet üçün- cü gün molozlar arasında birkaç iğne kaybettiği altını bulamamış, çırak ak- şam üzeri dükkânı süpürerek moloz- ları çöp Lenekesine doldurmuş ve için- de bir altın parçası bulunan bu çöp bir seyahatten sonra denize dökülmüş. Ne yapalım? Kısmet bizimmişi Deniz arayıcılarının yanından ay- rüırken Musa dayı kolumdan tuttu: — Sana bir diyeceğim var, efendi. dedi. Fabrikalardan birçok molozlar © atılıyor. Yazıktır bunlara, Büyük bir $ havuz yapılsa, fabrikaların çöpleri kendilerine mahsus havuzlara atılsa daha âlâ olur. Çünkü molozlar bu ha- vuzda yıkanır've işe yarıyanları ayır- mak kolaylaşır. Biz bu işi idareye ha- zırız. Çöpleri bize versinler, yıkayalım, işe yarıyanları onların murakabesin- de gene biz satalım, kazandığımız pa- rTanın da üçte ikisini onlara verelim... En eski deniz arayıcısı sözünü he- nüz bitirmemişti ki, gözleri, hareket halinde olan balıkçı kayıklarına ilişti ve oraya doğru giderken: — Birak bu işi, diye söylendi, asıl ekmek şu kayıklarda... Gırgırlar ha- zırlanmış... Galiba Maltepeye kadar yolculuk var. Allah büyüktür. İnşallah gene çocukların yüzü gülecek, — N. E. AKŞAM Abone ücretleri memleketler: Seneliği 3000, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lüzımdır. Muharrem 20 — Kasım 125 (8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 1029 1206 613 931 1300 131 Va, 440 0161242 1542 18,12 1943 İdarehane: Babıdll civarı Acımusluk sokak No. 13 Memleketimizde kürk endüstrisi kurulamaz mı? l Sahife 7 Satılan kürklerden bir kısmı buradan Avrupaya gönderilen ve orada işlendik- ten sonra satılan mallardır Bizde en çok hangi deriler vardır? istihsalât nasıl arttırılabilir ? Bir iki haftadanberi av derileri üzerine işler artmıştır. İngiltere, Amerika ve Kanadadan av derileri üezrine siparişler yapılmaktadır, 932 senesine kadar av deri piyasa- sının merkezi Lelpzigdi. Türkiye av derisi ve kürk tacirleri, her sene bu piyasaya binlerce kürk sattıkları gi- bi, en lüks kürkleri buradan satın alırlardı. Fakat Almanyada nazi po 'Htikası üzerine, Lefpzigin kürk ticar retine hâkim musevi tacirleri, birer birer buradan ayrıldılar. Kürk tacir. leri, Cenevreyi beynelmilel o piyasa merkezi yapmak istemişlerdi. Fakat Cenevre, bir türlü kürk ticaretinin merkezi olamadı, şimdi kürk ticaro- tinin beynelmilel merkezi Londradır, Ne kadar av derisi satıyoruz Av derlieri yüzünden memleketi- mize 500 bin lira kadar bir para gi- rer. Evvelce, av derileri ihracatı iki üç milyon lira kadar bir gelir temin ederdi. Fakat iktisadi buhran, her yerde halkı tasarrufa sevk ettiği için, nerkes kürk ve av derisi kullanmağa imkân bulamamıştır. Maamafih av derileri, en ziyade kadın eşyası olduğu için buhrandan pek fazla müteessir olmamıştır. En buhranlı senelerde bile, gene mo- da mecmualarında falan kürkün moda olduğuna dair yazılara tesa- düf ediliyordu. Gene kürk manto, gi- yenler çoktu. Belki orta tabakaya mensub aileler, pahalı kürkleri satın alamıyordu. Hasılı sebeb ne olursa olsun, av derisi ihracatımız son senelerde ya- rım milyon liraya kadar düşmüştür. Bu mikdarı arttırmak, mümkün ol- duğu kadar fazla av derisi tedarik etmek lâzımdır. Bunun İmkânlarını araştırmalıyız. Bizde av derileri Türkiyede tedarik edilen en kıymetli av derisi zerdevadır. Senelik İstihsalâ- i yığını çöp arabasında da uzunca | tımız üç bini geçmez. Beher çift zerdeva 50 - 60 liradır. Bundan Sonra sansar derileri gelir ki, borsada beher çifti 26 lirayla 55 lira arasında muamele görmektedir. Tilki derisi istihsalâtı fazladır. Her sene 80 bin ve 100 bin arasındadır, Fakat bizdeki tilki de- rileri, Rusyanın ve Amerikanın ma- vi ve kırmızı tilkileri derecesinde pa- halı değildir. Maamafih arasıra Kafkas dağla- rından, hududumuzu geçerek Erzu- rum ve Artvin dağlarına mavi tilki geçtiği vakldir, Fakat mikdan da pek azdır. Tilki derileri, buradan Londraya, ve diğer Avrupa ve Amerika memle- ketlerine sevk edilir. Orada boyanir, tekrar pahalı olarak Türkiyeye satı- lır, kadınların boyunlarında gördü- ğümüz tilki derileri, ekseriyetle bura- dan Avrupaya gönderilen tilki deri- Jeridir. Diğer av derileri şunlardır: Vaşak, kunduz, kokarca, kurt, çakal, yaban 'kedisi, porsuk, tavşan. Bunların için- de en bol tutulan tavşandır. Senede bil milyondan fazla tavşan derisi te- darik edilir, fiati 15 - 17 kuruş ara sındadır. | tüyleri, pek az zaman sonra dökül. mektedir. Belki de av derileri ihra- catının azalmasındaki sebeblerden biri de budur. Zehirin mahzurların. dan biri de, hayvan yavrularının da ölmesidir. Bereket versin ki, son çi- kan bir kanunla zehirle hayvan öl dürmek yasak edilmiştir. Av derisi ticaretile uğraşanların fikrine göre, köylüyü bu işe teşvik etmek Ifızmdır. Bunun için köylüye , Astrakan bir manto ucus silâh, fişek vermek icab eder. Halbuki av maddelerini satan İnhi- #arlar idaresi, bu gibi maddeleri ucuz- latmamıştır. Pek tabildir ki, avcı- hkta atılan kurşunlardan büyük bir kısmı boşa gidecektir. Bu kurşunlar, ne kadar ucuz olur. $a, o kadar hayvan telef edilir. Hal buki aycılıkla meşgul olan köylüler, silâhtan ziyade zehire ehemmiyet veriyorlar. Bunu meneden kanunun daha kolay tatbiki için av maddele- rini ucuzlatmak lâzımdır. Deri ithalâtı Türkiye, dışarıya ucuz ve İşlenme- miş deri sattığı halde, gene dışarıdan pahalı deri ve kürk almaktadır. Çün- kü modaya hâkim olan Avrupa deri- leridir. Maamafih bizde dışardan kürk almak yeni bir şey değildir. Ta- rihlerimizde, samur kürk iptilâsı yü- zünden Rusyaya pek çok para verdi. gimiz yazılıdır. Dişarıdan gelen pahalı derilerin bâşınde oAsirakan bulunmaktadır. En iyi Astrakanlar da, Sovyet Buha- rasından gelmektedir. Bundan baş- ka siyah Hind kuzularından tedarik edilen Hind Astrakanları da vardır. al ii N ii ii