İNGİLTERE TARİHİ Tanınmış Fransız müharriri ve akademi üzası Andrö Maurois'nın yazdığı «İngiltere Tarihi» B. Hüseyin Cahid tarafından Türkçeye çevrik miştir. Kanaat Kitapevinin iki cild halinde neşrettiği bu eser ilk devir- tanı ihtiva etmektedir. Mili kütüp- hanemizde mühim bir boşluğu dol duran bu eserden ilk bahsi teşkil eden «İngilterenin Vaziyetiz başlıklı parçayı aşağıya alıyoruz: I — «Avrupa kıtasının bir parçası değil, komşusu olduğumuzu her za- man hatırlamalıyız». Bolingbroke'un bu sözü İngilterenin kendisine hâs vaziyelini pekâlâ meydana koyar, İngiltere, Avrupaya o Kadar yakındır ki Calais'nin plâjında Douvres'un beyaz kayalıkları müstevlileri cezbe- der gibi, göze çarpar. Hattâ, binlerce sene, İngiltere, Avrupaya bağlı bu- Tundu. Taymis nehri uzun müddet Ren nehrine aktı, Cümudiye devrin- den sonra İngillereyi yeni baştan dolduran hayvanlar ve onları takip eden ilk avcılar Avrupadan kara yo- ile gelmişlerdi. Fakat bugün İngiliz adasını Belçikadan ve Fransadan ayıran deniz kolu ne kadar sığ ve dar olursa olsun, müdafaa ettiği mem- iekete garip bir mukadderat temin etmeğe kâfi gelmiştir. TI — «Adalı, fakat inziva halinde değils. Avrupa kendilerine pek yakın olduğu için, İngilizlerin fikirleri, ah- lâk ve âdetleri tam adah bir halde Kalamamıştır. Hattâ denebilir ki bu adalılık tabil bir hadise olmaktan ziyade insani bir vâkiadır. Tarihinin başlangıcında, İngiltere de, sair mem- leketler gibi, istilâya uğradı ve ken- disini pek fena müdafaa etti. O za- manlar ziraatle ve hayvancılık ile yaşıyordu. İnsanları tacir, yahut ge- mici olmaktan ziyade çoban ve çifçi idiler, İngilizler ancak çok sonraları, kuvvetli donanmalar yapıp ta ken- dilerini iyice müdafaa edilmiş deniz- Terin vücude getirdiği bir kuşak ile emniyet âltında hissettikleri zaman- dır ki adalı olmanın hakiki nimet- Terini hissetmişlerdir. Bu adalılık on- Jarı İstilâ korkularından kurtararak, sair milletlerin siyasetlerine hâkim “olan askeri ihtiyaçlardan âzade bi- rakarak yeni - hükümet şekillerini tehlikesizce tecrübe imkânını kendi- lerine verdi. TI — Müsald bir tesadüf neticesi olarak, İngilterenin en kolay çıkıla- AKŞAM'ın tefrikası NE RL ir 0 nubu şarki ovası olmuştur. adanın arazisi ölğer sen ğin meyilli bulumsaydı, Celte ve İskandi- nayyalı .deniz haydudları, ilk seya hatleri esnasında yanaşılmaz dağlar- dan başka bir şey görmemiş olsalar- dı, çok muhtemeldir ki, içlerinden pek azı İngütereyi isliliya teşebbüs edeceklerdi ve memleketin tarihi de başka türlü olacaktı, Fakat met za- manlarında deniz, gemileri tâ nehir ağızlarının rüzgirdan gayet iyi mu- hafazalı nihayet noktalarına kadar | götürüyordu. Otlarla örtülü kâlker tepeler, ormanlardan ve bataklıklar- dan içtinap ederek, adada istikşaf yapmak imkânını veriyorlardı. Nİ- hayet, iklim ayni ar derecesindeki sair memleketlerdekinden daha mu- tedildi. Çünkü İngiltere Okyanusun rütubetli ve ılık sislerinin yarattığı kış sıcaklığı içinde bir körfezdedir. Onun için, bu sahilin bütün vaziyet- leri fatihi teşvik edecek bir mahiyet- te Idi. Bu fatih ayni zamanda bir de hâlik olmuştur. IV — Kolay çıkılabilen bu İngilte- re Roman dillerini Cörmen dillerin- den (bugün Flâmanca ile Pransızca) ayıran hududun tsm karşısında 'kâindir. Binaenaleyh hem Roman ve Iâtin kültürünün naşirlerini, hem «Teuton» kültürünün naşirlerini ka- bul etmiye namzed bulunuyordu. Tarihinin akışı esnasında, İngiltere- nin hususi bir vaziyeti de İşte bu iki kültürün unsurlarını mezeedip kenöisine hâs bir kabiliyet yarat- mak keyfiyeti teşkil edecektir. Bu yüzden İngiltere, Fransadan yahut İtalyadan derin bir surette ayrılmış. tır. Fransada da, İltalyada da Cermen- lere ald bazı hisselerin bulunmasına rağmen, Lâtin temeli daima galiptir. İngiltere Almanyadan da başka tür- lüdür. Çünkü Almanya için Lâtin kültürü hiç birzaman bir süsten fazla bir şey olmamıştır. Hattâ çok kere bu kültür nefretle reddedilmiş- tir. İngiltere Roma istilâsı, huristi- yanlık, ve Normanlar vasıtasile üç defa lâtin âlemile temasa geldi ve 'bu temas onda derin bir intiba brak- mıştı. V — İngilterenin küre üzerinde- ki vaziyeti XV inci asır ile XVII inel asır arasında değişmiştir. demek bir paradoks gibi görünür ama doğ- Tudur. Eski zaman kavimleri ve or- taçağlar kavimleri nazarında, hemen ber vakit sislerle kaplı olan bu top- Traklar dünyanın en son saçakları 'Tefrika No. 29 AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — di çekecek? , ona kollarını maça- Ges, müşyı üzleltiğini söyliyecek ve şahsen onu tamamile deruhte edecek- ti, Tabil o da bunlara mukabil kız nın sözünü dinliyecekti! Zira, Tendu- ya vasi olmak şimdiki vaziyette ken- disile Lütfiye hanım arasında müna- ziünfihken babası gelince kati suret- te Kadri paşaya sid olacaktı. > “Telgrafı yazmağa hazırlandığı sıra- da, gözleri mektubun” tarihine ilişti. Ve gayri ihtiyari endişeya düştü! Babası hasla olduğunu söylüyordu. Ya o zamandanberi öldüyse?... Yahud, iyileşmiş olsa dahi, muhakkak hasta. neyi terketmişti... Acaba nereye git- mişti?... Bunu derhal anlamak lâzımdı. Nâkleden: (Vâ-Nü) «Kadri efendi iyileşti. Üç ay evvel müessesemizden ayrıl. Nereye git- tiği bizce malüm değildir.» Artık babasını bulmak ümidini de kaybetmişti. Paşa kimbilir nereler- deydi? 'Tendu Ratiple evlenecek, Pe- rihan buna hiç bir suretle mâni ola- mıyacaktı. Fakat birdenbire irkildi. Kuvvetli bir azımla: « — Hayır! - dedi. - Mücadele ede ceğim! Bu İşin olmamasını temin ede- ceğim!» -. Nadire bu yeni zengin hayatından gayet mesuddu. Arzu ettiği lüks ha- istifasını vermişti, Zaten mükemmel bir bahane de vardı. Kendisine vade- dilen bir vazifeye başka bir memuru Bundan niza çıkar rarak ayrıldı, Şeriki cürm olarak Fahriyi seçtiği- ne memnundu. Zira delikanlı çılgınca kk ŞİR MR A, e Şİİ me e lere EL EL idiler. Burası tılsımlı, âdeta gayri be- geri, cehennemlerin tâ yanında bir diyar, ö uzak «Thulö> idi. Okyanu- sun büyük dalgalarının vurdukları 0 kayalardan ötede, garpte, nihayet- siz deniz başlardı; şimalde ebedi buz- lar vardı. Altın, inci ve sonraları yar Pağı bulduklurı için oralara gitmeyi bir takım cüretliler göze alıyorlardı. Fakat bunlar bu adaların o hârikalı istikbalini nereden akıllarına getire- bilirlerdi? O zamanlar bülün insan faaliyetinin doğrudan doğruya yahut dolambaçlı surette hedefi Akdeniz havzası idi. İslâmiyetin geçilmez bir sed çekmesi, Amerikanın keşfi ve bilhassa «Puritsin> lerin hicreti W&- zımdı ki ticaret yolları değişsin de Britanya .adaları, yeni bir dünya karşısında, Avrupanın en ileri bir deniz üssünü teşkil etsin, VI — Nihayet, adalılık İngiltereye, donanmanın himayesi altında, Ar- rTUupa kıtasındaki kavimlerin elde ede- bileceklerinden daha fazla bir diyet temin ettikten sonra, XVI inci ve XIX uncu asırlarda, yine ayni do- nanma sayesinde bir dünya impara- torluğu fethetmek imkânını da ver- di. Cografi vaziyetinin İngiltereye tahmil ettiği milli müdafaa mesele- sinin bir hal çaresinden ibaret olan denizler hâkimiyeti, bu milletin im- paratorluk tarihini kısmen izah eder. Tayyartnin keşfi İngiltere için za- manımızın en mühim ve en tehlikeli tarihi vakasıdır. AAndrö Maurois - Hüseyin Cahid * ” Anadoluda yol notları Genç “muharrirlerden o B. Nahid Bum, Ankara, Yozgad, Kayseri “ve İzmit, v'âyetleri dahilinde yaptığı asyahatlerin intâbalarını «Anadoluda - Yol Notları» is- mi altında kitap halinde toplamıştır. Bu küçük seyahainsme mahalli tarih ve halkiyata sid bir çok yeni malzemeyi ih- viva etmektedir. “ >» “Yeni adam, tekrar çıkıyor çıkmağa başlıyacaktır. Yeni Adam, eski- si gibi bir ilim, sanat ve terbiye gazetesi olarak kalacak, yazıları arasında ilk, orta ve.Bse pedagojisine en büyük yeni ayr racaktır. Ayrıca yeni çocuk ve gençlik neslinin eümhuriyet, demokrasi, derlet- çilik; “ halkphık, “Miklik ve: inkilâpçilik xmdelerine göre teşkilâllandırılması üze- rine geniş neşriyat yapılacaktır. ssraflara kalkmıyor, bü suretle kim- senin dikkatini celbetmiyordu. Refet metresile seyahate giderken de, arkadaşına sıkı sıkı, İstanbulda cereyan edecek vakaları yazmasını bildirdi. — Ulaştığı memlekellerden, Fahriye boyuna kartlar o yolluyordu. Geçtiği her şehirde dolandıracak bir kaç saf ve bön adam buluyor, tuzağa düşürüyor, böylece sermayesini arti- rıyordu! Memleket memleket, şehir şehir gezdiler. Bazan Nadire hoşlandığı bir şehirde kalmak istiyor, bu mütemadi siva onu yoruyordu. Fakat Refet, yakalanmak korkusile hiç bir yerde duramıyordu. ğ Genç kadın dostuna: — Anlıyorum! İstanbula dönmek istemiyorsun. Fakat ben böyle seya- hatten yoruldum. Amma, bir yere git- sek te yerleşsek... Otel köşelerinde ölmekten korkuyorum. İçim de sıkı- — Pekâlâ,.. Madem ki yabancı yer- lerde sıkıldın, seni Türkiyeye benzer bir memlekete götüreyim... Orası ho- şuna gider... Yerleşiriz... Her halde ben de bir iş bulurum. İstediğin zen- gin hayatı sana yaşatırım. Dedikleri gibi yaptılar. Erkeğin Suriyede seçtiği bir şehir- a yerler Üç senedenberi orada lardı. Refet cidden pek kurmaz Ayakkabılar neden az dayanıyor ? 5 Mart 1938 Derilerin sağlam olmamasi neden ileri geliyor ? Bir fabrikatörün sözleri Ayakkabılar az dayanıyor... Bun- dan hepimiz şikâyet ederiz. Hele, bir kaç çocuk sahibi babalar daha çok şikâyet ederler. Bilhassa çocuk- lardan biri de, mahalle arasında futbole merak ederse bir ayakkabı iki ay bile gitmez. Çocuk babaları, ihtimal çocuklarının ayakkabıyı fe- na giydiğine kanidirler. Bu yüzden kimbilir kaç çocuk babasından azar işitmektedir. Halbuki fena ayakka- bıyı, iyi giymiyen çocukların kusuru olduğu gibi, deri fabrikalarının da bir kusuru vardır. Geçen gün, Dolmabahçede Mili Şef İsmet İnönünün karşısında bir kunduracı bunun sebeblerini ortaya koymuştur. — Bir sene yalması Jâzımgelen kösele, bir ayda piyasaya sürülüyor, maksadları sermayeyi hiç bekletme- den işletmek, mümkün mertebe faz- Ja kazanmak... Kunduracıya göre mesele bundan Bakalım deri fabrikatörü ne diyor? Bu meseleyi bir de mütehassısına sorduk. Şu cevabı veriyor? — İyi deri bulamıyoruz. Deri fab- Deri taciri, deri derdini şu suretle anlatıyor: «— Bizde kösele yapmak için ham deri yoktur. En iyi derileri Cenubi Amerikndan alırdık. Alırdık diyo- rum, Çünkü şimdi alamıyoruz. Ce- nubi Amerika memleketlerine kâfi derecede ihracat yapamadığımız için, deri de ithal edemiyoruz, malüm ya. Şimdiki dış ticaret sistemi böyle... Mal satmak, sonra karşılık mal alk mak... Cenubi Amerikaya satacak mah- mız olmadığı için deri de alamıyo- ruz. Halbuki Cenubi Amerikanın manda derileri hem büyük, hem de kalındır. Cenubi Amerikadan deri alamadı- ğımmz için, Habeşistan derilerini ter- cih ettik, Fakat İtalyan - Habeş mu- harebelerinden sonra buna da im- kân kalmadı. Nih Çinden man- da derisi almağa başladık. Fakat Çin - Japon muharebeleri yüzünden Çinden de deri alamıyoruz. Son zamanlarda Filistin derilerini tecrübe ediyoruz. Birleşik Amerika derilerini takaş suretile getiriyoruz. Fakat takas prmileri yüksek olduğu için Ameri- kadan getirilen deriler; bize pahalı- ya mal olmaktadır. O kadar pahalı- ya mâl oluyor ki Amerikadan alarak, burada işlediğimiz deriler, Avrupa- den gelen derilerden daha pahalıdır. | bir adam olduğu için mükemmel ei beceriyor, bol bol paralar kazanı- yordu. Nadire kurduğu hayallerin gayesi- ne erişmişti. Şimdi herkes onu Refe- tin nikâhlı karısı zannettiği için hürmetle evine kabul ediyor, kadın, yerli ve ecnebi sösyetelerde mevki tu- tuyordu. Gayet zengin bir banger, genç ka- dının güzelliğine kapılmış, bir çok göz kamaştırıcı tekliflerde bulunduğu halde Nadire hayatından memnun olduğu için reddetmişti, Bunu da Re- fet biliyor ve gurur duyuyordu. Lâkin arzu ettiği her kadını elde eden bu Suriyeli Karun, Nadirenin 'kaçmasından nevmit olmamış, bilâkis büsbütün coşmuş, bir türlü peşini bi- rTakmıyordu. O sıralarda Refet İstanbuldan bir mektup aldı. Bu Fahridendi. Zaten delikanlıdan başka adresini bilen de yoktu. Zarfın içinde bir de kesilmiş gaze- te sütunu vardı. Refet evvelâ ona göz attı ve şu serlâvhayı gördü: «Bir banka memurunun hırsızlığı, Sahte çek! İmza taklidi!» Hemen mektubu okudu. Arkadaşı uzun uzun izahat veriyordu. «Bütün bu işlerin meydana çıkma» sı herifin metresi yüzünden! Mistret "Takas primleri bu seviyede kaldıkça, ucuz deri bulmağa imkân yoktur, Şimdi asıl meseleye gelelim. Yani havuzlarda bir ay derilerin bekle mesi... Bize pahalıya mal olan de- rileri, bir sene, daha fazla havuz- larda bekletirsek, deri daba ziyade pahalıya mal olur. O zaman üç lira hık ayakkabının 6 - 7 liraya satılma» sı icab eder ki, bunu hiç kimse kul- Yanmaz. Fakat pahalıya mel olan bu ayakkabıların daha çok dayana. cğına şüphe yoktur. Hasılı ucuz ayakkabı meselesini, halletmek için, ham deri ithalâtını kolaylaştırmak lâzımdır. Biz, fabri- kâtörler, istediğimiz yerden, istediği- miz evsaftaki deriyi almahyız» Demek oluyor ki bir deri fabrika 4ı, iyi deri işliyeblimek için deri te- darik edemiyor. Ve bunun da sebe- bi, ticaret anlaşmalarının tatbik şe- killerinden ileri gelmektedir. Burada hatıra gelen bir mesele var: Döviz vermiyelim diye daha az da- yanan deriyi, başka memleketlerden alıyoruz. Halbuki az dayanan deri- ler yüzünden, dışarıya daha çok deri parası veriyoruz. Çünkü dayanıklı deri alsaydık, pek tabii olarak daha âz mikdarda deri alacak ve buna karşılık ta daha az döviz verecektik. Halbuki takas yolile daha az dayg&- nan deriden, daha çok mikdarda alıyoruz. Acaba hangisi kârlı? Hesap basit, Cenubi Amerikaya döviz vererek sağlam deri alırsak dâ- ha kârlı çıkacağız. Fena deri ve çok mikadrda deri alırsak, zararlı çıka- cağız. Biz, burada döviz vermediği. mizi bir kâr addediyoruz. Halbuki takas suretile dışarıya çıkan ma), bir servet değil midir? Takasla az da- yanan, çok mikdarda deri almak mı daha kârlı, yoksa dövizle çok daya- nan âz deri almak 7m?... Dış ticaret işlerile uğraşan salâhi- yettar adamlar, deri mütehassısları bir araya gelerek ve her iki meseleyi tedkik ederek bir hüküm vermelidir- Jer. — Hüseyin Avni Egede iyi cins pamuk tohumu dağıtılacak İzmir (Akşam) — Bu yıl Ege mıh- takasında fazla pamuk istihsaline bü- yük ehemiyet atfedilmektedir. Egede tamamen Akala pamuğu yetişliri!- mektedir. Çifçiye Akala pamuk to- humu tevzli için lâzımgelen bütün tedbirler alınmıştır. İyi cins pamuk tohumları Nazilli pamuk tohumu üretme çifliğinden temin olunmakta” dır, zade karıyı nikâhlamağa kalklı. Kız hesabi ve kurnaz! Evlenir evlenmez, Dütün delice masrafların önüne geç- ti, Kocasının dizginlerini sıktı. İki se- medenberi arlık eskisi gibi para sarje- dilmiyor. bilâkis gayet sakin hayat yaşıyorlar. Kadın evin idaresine bak- maktan başka kocasının da hesabla- rma tedkik ediyor. İşle bir gün eski Çekleri ve bankanın verdiği bilânçoyu birleştirirken çekilen yekünun kar- şısında adeti dehşet duymuş ve en mükemmel bir veznedarın takdirini muctb olacak bir itina ile bütün bun- ların nerelere sarfedildiğini meydana çe ikarmış. — ANİ İşte bu mahud gerdanlığım için. Bu, Avrupaya seyahat ederken çekilen para... Amma bu ne?... Ku- yumcuya verilen bu on beş bin lira niçin? Bu kıymette hiç birşey alıma- dım... Aradan. epey zaman geçti am- ma böyle bir meblâğın nereye veril diği unutulmaz! Sakın Mısırcı zade başka bir kadına elmas almış olma- .. Dur şunu anlıyayım. - demiş. Derhal otomobile atlamış, kuyum- cuya gitmiş. Kiymetli müşlerisinin BREEREBESE ÜSNSİBUPEEN. BEER SUREN N #eupusmans <emrnüske | N İ i i i , Ovma in de