POLİTİKA Yeni Papanın intihabı ve totaliter devletler Papa on birinci (Pie) nin vefatı üzerine kendisinin Hariciye Nazırı ve diplomasi ve dünya politikası işlerinde akıl hocası kardinal Pacelli kardinal- ler meclisinin sülüsan ekseriyeti ile yeni Papa intihap edilmiş ve on ikinci Pls ismini almışır. Yeni seçilen Papa; dünyevi devleti seksen sene evvel mesahai sathiyesi 26,000 kilometre murabbaı ve nüfusu 3,200,000 olduğu halde burası- nın yeni İtalya krallığına ilhakı üzerine şimdi yarım kilometre murabbam- dan daha az bir sahaya inhisar eden ve nüfusu bini bulmıyan Vatikan devle- tinin şefi olmuştur. Lâkin Papalık siyasi ve dini cihetten dünyanın en büyük devletlerinden daha kuvvetli bir siyasi varlık ve cihanşumul bir hâkimiyet olduğundan bu makamı işgal eden zatın değişmesi cihan politikasının en mühim hâdisele- rinden biri sayılıyor. İki yüz altnuş birinci Papa olan on ikinci Pienin selefi ve şefi on birinci Pienin politikasına devam edeceği bekleniyor. Çünkü on bir sene birlikte Papalığın siyasetini beraberce yürütmüşlerdir. Bu siyaset son zamanlarda Almanyanın aleyhine tevcih edilmişti. Daha evvel Sovyet Birliğinin dinsiz. lik siyasetinin en büyük hasmı idi. Papalık makamı ber memleketteki katoliklerin yalnız ruhani ve ibadet İşleri ile meşgul bir cemaat değil anadan doğduğundan üniversiteyi bitirince- ye kadar her katolik gencini bildiği yolda terbiye etmek imtiyazını kendisin- de gören ve katolik kilisesinin maddi ve manevi menfaatlarını herşeyin fev- kinde tutan cihanşumul bir siyasi varlığın mütemmim parçaları saydığın- dan; herşeyi devletin idare ve kontrolü altına almağı kendisine esas tutan B. Hitlerin milli sosyalist rejiminin en büyük aleyhdarı olmuştu. Bütün halkı katolik olan Avusturyanın ve Südet arazisinin Almanya ile birleşmesi ile Papalık makaminın dayandığı eski bir direği de yıkılmış olması on birinci Pieyi büsbütün çileden çıkarmıştı. Bu (Nazi) düşmanlığı on sene evvel Lateran muahedesi ile Papalık makamı ile anlaşmış olan faşist İtalya ile Papanın arasını da soğulmüuştu. Faşist Italya; bütün mukadderatını ve siyasi büyük emellerinin tahak- yası ile ittifak ve işbirliğinde gördüğünden müteveffa Papanın siyasetinden hiç memnun değildi. Bunun için yeni Papanın İngiliz, Fransız ve Amerikan kardinallerinden biri olarak bir yabancının o intihap edilmesi için bütün nüfuz ve kuvvetini sarfetmiştir. Yeni Papayı intihap eden 62 kardinalden otuz beşi İtalyandır. İtalyan- ların siyasi nüfuzu nihayet bir İtalyan kardinali olan Pacellinin intihabimi temin etmiştir. Fakat ne İtalya ne de Almanya — İtalyan olsa da bunun seçil. mesini istemiyorlardı. Çünkü eski Papanın Alman düşmanlığı siyasetine de. vâm edeceği bekleniyordu. Mahaza yeni Papanın İtalyanın tavassutu ile Al- manya İle anlaşması da ihtimal haricinde bulunmamaktadır. AKŞAM Arab imparatorluğunun hududları meselesi Büyük ve kü- çük bazı adalar birinde suyun sat- hından aşağı çö- küp dalgalar ara- sında (o kaybolup gitmektedir. Tarih ve bahusus bahri tarih bu hadiselerin pek çoğunu kay- detmiştir. Gemiciler tarafından bir seferde görülen ve mevkii haritada tesbit edilen bir adanın ikinci se ferde yerinde olmadığına bir çok de- İn tesadüf edilmiştir. Bazan di hiç yoktan denizin or. tasından meydana bir ada çıkar. Bunlardan biri Siçilyanın cenubun- daki Ferdinandea adasıdır. Bundan yüz küsur sene evel, yani 1831 sene- si bir temmuz günü zevalden sonra Sciacea açıklarında avlanmakta olan İtalyan balıkçıları birdenbire deni- zin müthiş bir surette kaynadığını görmüşlerdir. Çok geçmeden denizin sathından 50 metre yükseğe bir su sütunu yük- selmiş, bunu müteakib bir volkan külleri 4000 metröye kadar havaya fırlsmıştır. Rüzgürm tesiriyle kül dumanı zail olduğu zaman balıkçılar karşılarında bir yanardağı peyda ol- duğunu hayretle görmüşlerdir. Ak- şama doğru volkanın ağız kutru beş kilometreyi bulmuştur. İki gün sonra volkanın yanıbaşın- da her biri 200 metre yüksekliğinde İki büyük dağ meydana çıkmıştır. Balıkçılar bu adaya Ferdinandea Ingiltere Şerif Hüseyinile Mısır komiseri Mac-. mahon arasında geçen muhaberatı' neşretti Londra 4 (A-A.) — İngiltere hükü- meti, 1915 ve 1916 senelerinde Mısır fevkalâde komiseri sir Henry Macma- hon ile Mekke Şerifi Hüseyin arasın- da taati edilmiş olan mektupları bir beyaz kitap halinde neşretmiştir. Bu kitabın nerjrine sebeb Filistin Arab- larının kendi iddialarını Mısır fev- kalâde komiserinin bu mektuplarla girişmiş olduğu taahhütlere istinad ettirmeleridir. Şerif Hüseyin ilk mektubunda İn- gilterenin Arab memleketleri için is- tiklâl tanımasını vica etmekte ve bu Arab memleketlerini şöyle hududlan- dırmaktadır. Şimalde, Mersin ve Adananın ce Bubundan 37 Parale'e kadar, Genubta, Aden hariç olmak üzere Hind denizine kadar, Garbta, Kızıl denize ve Akdenize kadar, Şerif Hüseyin ayni zamanda bir Arab Halifenin ilânını tasvib etmesi- hide rica eylemektedir. İngiltere fevkalâde komiseri 30 Ağustos 1915 tarihli mektubunda, Arab imparatorluğunun hududlarını tasrih etmekten imtina ediyor ve bu- ha Sebeb olarak da başlıca harb va- Ziyetini ileri sürüyor. Fakat Şerif Hüseyin 10 eylül 1915 tarihli cevabında Arabların İngiltere- Ye karşı olan hattı hareketlerini an- cak Arab imparatorluğunun huduğ- Tarı çizildiği takdirde tesbit edecekle- rini bildirmesi üzerine, İngiltere fev- kalâde komiseti 24 teşrinlevvel 1915 tarihli mektubunda, İngiltere hükü- meli namına giriştiği taahhütte, Şe- Tif Hüseyinin teklif ettiği hududları kabul etmiş ve ancak tamamile Arab olmadıklarını beyan ettiği Mersin, İs- erun mıntakalarile Şamm gar- bında kâin Suriyenin Humus, Hama ve Halebi Arab imparatorluğunun hududları haricinde tutmuştur, İngiltere fevkalâde komiseri Arab- ların istiklâlini tanimağa ve kendile- rine müzaharete âmade olduğunu bununla beraber Arab imparatorlu- ğu haricinde bırakılan ve yukarda gikredilen mıntaka hususunda müt- tefiki Fransayı da göz önünde tutmak mecburiyetinde | bulunduğunu ilâve Eylemektedir. İngiltere fevkalâde “komiseri, mu- kaddes yerlerin harici bir taarruza karşı himayesini garanti etmekte ve bu mukaddes yerlerin istiklâlini tar - nımaktadır. İngiltere fevkalâde . komiseri aynı zamanda Bağdad ve Basra vilâyetle- rini ayırd ederek bünları da iki mem- leket ekonomik menfaatlerini koru- mak için harici taarruzlara karşı hi- mayesini deruhte eylemektedir. Şerif Hüseyin 5 teşrinisani 1915 tarihli cevabında Arabların Mersin ve Adana vilâyetinden vazgeçmeğe Aâma- de olduklarını bildirmekte ve Hristi- yan Arablarla Müslüman Arablar ara- sında hiç bir fark olmadığını ve hal- kının kâmilen Arab bulunduğunu ileri sürerek Halep ve Berut vilâyet- lerinin sahil muntakası ile birlikte Arâb imparatorluğuna ilhakında is- rar göstermektedir. İngiltere fevkalâde komiseri 15 kâ- nunuevvel 1915 tarihli mektubunda, müttefiki Fransanın menfaatlerini gözeterek Halep ve Berut. vilâyetleri hakkında bir karar vermek hakkını muhafaza etmekle beraber Arab hal- kının Türk ve Alman «boyunduru- ğundanı kurtulmasını temin edecek şartlar altında sulh muahedelerinin aktedileceğini temin eylemiş ve ayni zamanda Şerif Hüseyine 20 bin ster- ling göndermiştir. Şerif Hüseyin 1 kânunusani 1916 tarihli cevabında, ne Fransaya ve ne de diğer herhangi bir memlekete Be- rut ve sahil mıntakalarına ayak bas- malarına müsaade edilemiyeceğini bildirmiş ve fakat İngiltere fevkalâ- de komiseri 26 kânunusani -916 ta- rihli cevabında, Fransız - İngiliz itti- fakını ihlâl edebilecek her türlü ha- reketten içtinab zarüretini ileri sür- müş ve zaferden sonra Fransız - İn- giliz dostluğunun daha sağlam ve de- vamlı olacağını ilâve eyledikten son- ra İngilterenin Arabistanı şimdiden | kendisine bir müttefik bildiğini bik dirmiştir. Şerif Hüseyin 18 şubat 1916 tarihli cevabında, fevkalâde komiserin bu yukarıki mektubunu aldığını beyan ettikten sonra oğullarının Suriye ve Medinede kumanda etmekte olduk- ları kıtaatın masraflarını karsılamak İZ Ağ Ta ml adını vermişler ve seyyah celbi için etrafa haber salmışlardır. Bidayette İngilizler merak ve eğ- lence saikasile yeni adaya gelmişler. dir. Lâkin çok geçmeden bunun Ak- denizdeki İngiliz hâkimiyetini sağ- Jamlaştirmak için iyi bir üssülhareke olacağını düşünerek sahipsiz adayı 'benimsemişlerdir. İngiltere burasını kendi mülkü eczasından olduğunu ilân etmekte gecikmemiştir. Fakat havadan gelen bu mühim üssülharekeyi çok geçmeden yine ta- biat İngilizlerin elinden gasbetmiş- tir. 1831 senesi teşrinievvelinde ada beşik gibi sallanmağa ve bütün he yeti ile batmağa başlamıştır. Teşri- nisaninin ilk günlerinde adadan, yal- nız suyun sathında görünen iki tağ Bulgar bağcılığı Yaş üzüm ihracatı müte- madiyen artıyor «Mir» gazetesine göre Bulgaristan 1938 senesi zarfında 57 milyon 205 bin kilogram taze üzüm ihraç etmiş- tir. Bu üzümün Bulger parasile ge- Jiri 533 milyon 760 bin levadır. Üzüm ihracatı, Bulgar umumi ihracatının yüzde 10,3 ünü teşkli etmektedir. Gazeteye göre. 1938 taze üzüm ih- raactı 1937 yılına nisbeten 22 milyon kilogram fazladır: Yani: 1938 senesi 57.205,000 kilogram 1837 » 35991000 > 16 » 2150000 » 1985 » 32905000 >» 1004 O» 19281000 >» 1933 » 10560000 , Halen Bulgaristanda 254 bin 395 dekar sofralık üzüm bağı vardır, Fa- kat, bu yekün seneden seneye art- maktadır. Makale muhariri bu teza- yüdün istikbal için İyi olmıyacağı fikrindedir ve başka memleketlerde, bilhassa Yunanistanda olduğu gibi, bağ dekarı yekünunun tahdidini, buna mukabil üzüm cinsinin biraz daha ıslahını, kemiyetten ziyade key- fiyete ehemmiyet verilmesini iste mektedir. Si x “üzere İngiltereden 50 bin sterling 15” temektiedir. Muhabere İngiltere fevkalâde ko- miserinin 10 mart 916 tarihli mektu- bu ile nihayetlenmektedir. Bu mek- tupta, Şerif Hüseyinin istediği 50 bin İngiliz lirasının tediyesi ve diğer bazı askeri mesail mevzuubahis olmakta- dır, gezi > Muhtelif denizlerde, bilhassa Okyanuslarda sık sık bir ta- yardır ki günün | kım küçükadalar meydana çıkmakta ve günün birinde bunlar takımile kaybolmaktadır, Bunların arasında birkaç defa meydana çıkanlar ve tekrar kaybolanlar vardır. tepesi kalmıştı. Denizin içinden yük- selen otuz metre irtifaındaki kaynar Su sütunu aşağıya İndiği zaman ada- nın bakıyesi de dalgalar arasında kaybolup gitmiştir. Böyle bir garabet, Büyük Okya- nusun şimalinde Amerika kıtasındaki Alaskadan Asya kıtasındaki Kam- çatka yarımadasına doğru uzanan Aleut dalarında görülmüştür. Ameri- ka kongresi bu adalarda Japonyayâ karşı bahri ve havai üsler tesisi için büyük tahsisat vermişti. Bu suretle şimdi cihan politikasında büyük ehemmiyet kesbeden Aleut adaları tak- riben bir buçuk asır evvel fevkslâde tabil hadiseleri ile dünyanın dikka- tini celbetmişti. 1768 senesinde Avrupalı gemieller burada volkan feveranı neticesi ola- rak bir ada peyda olduğunu görmüş- ler ve buna İngilizce (Kaya gemi) mânasını ifade eden Ship Rock na- mını vermişlerdir. Otuz sene sonra yani 1796 sene- sinde bu sularda keşfe çıkan Rus gemicileri Ship Rock'uz yanıbaşında ikinci bir ada peyda olduğunu gör- düklerinden buna da Boguslaw adı- nı vermişlerdir. Bundan doksan sene sonra yani 1888 de Ship Rock birden bire denize gömülüp kaybolmuştur, Lâkin çok geçmeden bunun eski mey- kli yanıbaşında 240 metre irtifan- daki bir dağı ihtiva eden koca bir yeni ada peyda olmuştur. Ruslar bu adaya Yeni Boguslaw adını vermiş- lerdir. Bu vaziyet yirmi sene devam etmiştir. 1906 senesinde Behrenk boğazı ha valisinde yer ve deniz tekrar hareke. te başlamışlır. 1907 senesi eylülunda Boguslaw adasının tepesi dinamit ile atlmış gibi havaya fırlamıştır. 1910 senesi eylülunda tekrar feveran olmuştur. 1927 senesinde bir fenni ilde tedkikler yaptığı zaman (Yeni Boguslaw) adasından bir kaç -kum- Saldan başka birşey kalmadığını ve ,Denizin ortasında birdenbire Senızın ortasında birdenbire meydana çıkan ve günün —————2 << <9. birinde kaybolan adalar var Bu sıcak lâvlar şimal kutup hava- isinde buzlar içinde bulunan bu. yerde sicak sulu birer göl peyda et- tiğinden foks balıkları ve muhtelif kuşlar buraya toplanmışlardır. Bu garip adalardan biri de Büyük Okyanusun cenup kısmındaki Falcon adasıdır. Burası 1865 senesinde Fal- con ismindeki İngiliz harp gemisi kaptanı tarafından keşfedildiğinden lâkin 1885 senesinde Falcon adası 100 metre irtifamdaki tepesi ile bera- ber tekrar denizin sathına üç sene sonra ada tekrar batmıştır. 1927 senesinde ada aylarca müd- det etrafa kül ve lâr saçan büyük bir volkan ile beraber tekrar suyun sat- 1928 de civardaki Yangına karşı sigorta I stanbul maalesef büyükçe bir yangın geçirdi. Şiddetli bir fır- tına vardı, Bu sebeple bir kaç mühim bina yandı. İtfafyemiz modernleşme. * miş olsaydı müthiş bir âfet karşısın- da kalırdık. Yanan binaların çoğu sigortalıydı. Dört esaslı şekil kaydedilmektedir: Yangın, deniz, kaza ve hayat sigorta- ları, Yangın sigortasında iki tarafda bir takım hak ve mükellefiyetler alır. Sigorta kumpanyası, mukavele de- vam ettiği müddetçe, sigortaladığı bina ve malların yanması takdirinde evvelce tekarrür etmiş tazminatı ver- meği teahhüd eder, Teahhüdnamede eşyanın cinsi, mikdarı, evsafı, yangı- na maruz kalması ihtimalleri gözö- nüne alınır. Sigortalanan kimse, mukaveleyi imzalarken bir Çok suallere maruz kalır, Yangın vukuunda, bu beyana- tan yalan olduğu, bazı cihetlerin giz- lendiği tahakkuk ederse, tazminat hakkı kaybolur. Sigorta edilen malın cins ve evsa- fını tayin lâzımsa da mâlın kıymeti- ne halel vermiyecek şekilde tadilât, Sigorta hayli eskidir. İngilterede 1600 tarihindenberi var dır. En eski şekli deniz sigortacılığı. dir. En yeni şekli de patronların işçi- vermelerine, 13,000 dönüm arazıya anason eki miştir. Şimdiye kadar anason zeriyatı yapılmıyan Urla, Karaburun kazala- rile İzmirin Buca nahiyesinde de 3000