man 'erile igün 1 gek- 1 pek dinde akta- n Zi- imak- lman- amak- n ak a sat- idiayı dir piy yasası Sürra, anun- almaş- rakip Iman- nış raz da ktedir. biraz m g&- sorul- ıcılar- a çok ienbri şimdi- bu işe r haf- iş ta- cirleri, ç edi albuki : Mar- havs- ukları mara rracat ktedir. dibinin Jepleri rakya- « mak- rmeğe H.A men ver? ye ha- hâzr şa ha- tile siz un be- *SİNİZ... in olu a rağ- tin için- t gene ile: ? bulü- uğraşa. ttikten Eu yer- lan öf- er çak- orkunç at- di Hiç bir nyacake enç ka- atip san 'Tendü- da gö sı var) 2 Mart 1039 AKŞAM Sahife ? B. Hüseyin Siyret diyor ki... Fikret, Halid Ziyayı pek alafranga bulurdu fakat Yahya Kemale ait pek inana- mayacağım hir fıkra işittim Kadıköyünde Bahariyede bir erin biyat toplantıları yapar mıydiniz? Mani aranızda bir nevi akademi ma- hiyetinde toplantılar olur muydu? Serveti Fününcular nasıl edebiyat toplantıları yapardı. — Biz sık sık edebiyat toplantıları yapardık, Bunlar nerelerde olurdu. Hepsi hatırımda... Size sıra ile bunla- rı anlatayım. Adada Recai Zadenin Fikret, Safa, ben bulunurdum. Ali Ekrem gelirdi, Ara sıra Halid Ziyanın ve Cenabı Şahabeddinin geldiği de olurdu. daha kalabalık olurdu. Rauf, Hüse- yin Cahid de gelirdi. Tevfik Fikretin evi de edebi toplantıların sık sık yar pıldığı yerdi. Evvelâ Fikretin Aksa- rayda, Ağa yokuşundaki evinde top- lanırdı, Buraya meşhur Nuri Şeyda gelirdi. Valâ Nureddinin babası Nu- reddin bey gelirdi. Bu zat şiir merak- Hısıydi ve şiire de vakıftı. İsmali Sa- fa, Kemal Zade Ekrem ve ben bulu- Rurduk, O zamânlar henüz Hüseyin Cahid, hattâ Halid Ziya ortada yok- $u, Sonra Fikretin «Aşiyan» ında bu- luşmağa başlamıştık. — Bu toplantılarda ne gibi müna- kaşalarda bulunurdunuz? Birbirinize raz ettiğiniz olur muydu? — 'Tabii olurdu. Kemal Zade Ek- yem yenileri pek beğenmezdi, Meselâ Raufun lisanını filân pek basit, pek yeni bulurdu. O lisanın eski usulde tlmasını isterdi. Tevfik Fikret de ilk gamanlarda Halid Ziyayı pek yeni, pek alafranga pek ultra modem bul- muştu. Fakat sonraları Halid Ziyayı pek sevmişti. Recai Zadenin Adada Karanfil 80- kağındaki evinde toplantılarımız €$- hasında dondurmalar yenilirdi. Ba- gan de yemeğe kalındığı olurdu. — Sözlerinizde bir şey nazarı dik- katime çarptı Üstadım. Ekrem ve Tev- fik Fikret vaktile yeni diye Reufu ve Halid Ziya yadırgamışlar... Acaba bugünkü şairleri biz de aynı haleti ruhiye ile mi-beğenmiyoruz? — Vallahi pek hatırımda değil... Bundan bir müddet evvel Şişlide bir nikâh mıydi, bir seneldevriye miydi hatırlamıyorum Beni de davet etmiş- lerdi. Ben kalabalık arasına pek ka- rışmam, Fakat çağıranlar balınnı insanlardı. Kalktım im. Hüseyin Cahid Yalçın dâ da- arasında idi, Gençler musiki e dansla meşgullerken biz Cahidle bir köşeye çekildik. Eski arkadaşım bana: — Kuzum Siyret. . dedi, sana bir şey amma kanaatlerini oldu- Ku gibi bana söyle... — Fikirlerimi saklamak âdetinde — Yeni şiirleri nasıl buluyorsun? (Acaba vaktile yeni diye bize hücum Edenlerin haleti ruhiyesile mi biz de onları beğenmiyaruz. Uzun uzun düşündük. Hayır... Ay- nı haleti ruhiye ile hareket etmiyor- duk. Hakikaten pek yeniler de beğe- hilecdk bir taraf yoktu. — Evet yepyenidir diye ortaya atir Tan ve nasırdan ayaktan bahseden Şiirler gençleri de çileden çıkarıyor... 4 — Eh bunlar sizi çileden çıkarırsa B. Hüseyin Siyret bizi nereden çıkarmaz? Varın kıyas edin. eskiden iyi, kötü edebiyatta bir çok usuller vardı. Meselâ tenafür ve- saire gibi kaçınılacak bazı şeyler var- du. Şimdi eskiden bir edebi yazıda nakise addedilen şeyler bugün bi- rer meziyet sanılıyor. Sanat kaidele- ri tapkı bir kanaviçe gibi güzel tarafı bırakılıp, tersine çevrilmiştir. Eski na- kisaları meziyet gibi kullanmağı bir çokları yenilik mektebinin esasların- dan, prensiplerinden addediyorlar, — Sizden sonra, sizden yeni olarak kimleri beğeniyorsunuz? — Bizden sonrası mı? Söyliyeyim. Meselâ Ahmed Hâşim, Kuvvetli şüir- di. Fakat nazım lisanı hiç kuvvetli değildir. Doğrusu dilde acemidir. Nes- ri nazmından kuvvetlidir. Nesirde mantıki seslerden ziyade flkirde ori- jinaliteye taraftır, Belki bilirsiniz. «Halif turef» diye bir söz vardır. Mu- halif ol ki meşhur olasın., Ahmed Hâ- şım buna iyi riayet etmez. Fakat iç itibarile çök kuvvetli şairdi, Sonra beğendiklerimden biri da Yahya Kemaldir. Lâkin Yahya Ke- mal hakkında inanamadığım bir fık- ra işittim. HAJA da buna inanamıyo- rum, Yahya Kemal bir yerde demiş ki; «Benim iki şiirimi, «Açık denize ile «Akıncılar; bir terazinin bir gö- süne koyunuz. Öteki göze de Abdül hak Hâmidin bütün eserlerini yerleş- #iriniz. Benim iki şiirim daha ağır basar ve Abdülhak Hâmlidin eserleri- nin bulunduğu gözü havaya kaldı- rr> Ben Yahya Kemalin böyle bir şey söyliyeceğine kani değilim. Bana s0- Trarsanız Abdülhak Hâmidin «Selimi- yep ve «Fatiha manzumelerini bir terazinin bir gözüne koyunuz öteki tarafına da Yahya Kemal otursun... Hâruldin iki şiiri Yahya Kemali ha- vaya kaldırır. Ben Yahya Kemalin de böyle düşüneceğine kani olduğum için öyle bir şey söyliyeceğine inan- mak istemiyorum. İ Sonra beğendiklerimden mizah va- disinde Halil Nihad var. İbrahim | Alâeddini, Peyami Safayı beğenirim... Şimdilik bu kadar... — Reşad Nuri?... — Çok iyi hatırıma getirdiniz. Ha- kikaten pek sevdiğim bir romancıdır.. Sonra Turhan Tan, — Bir akademi kurulmasına taraf- dar mısınız? Bir çokları akademinin bazı yeni ve dinamik hislere karşi duracağını söylüyorlar, Siz ne der- siniz? — Bu cepheden bakılırsa #kade- minin aleyhinde değil, lehinde hü- küm vermek lâzımdır, Bize böyle bir sanat otoritesi lâzımdır. Lisan anar- şiden, edebiyat hercümerçtön kurtul- muş olur. Bu sırada Üstadın yeni nöşrettiği «Kargalar; adındaki eseri gözüme dişti — Mâşallah... Çalışıyorsunuz. de- dim. Gülümsedi: — Daima çalışırım. Bü eserim mi- zah vadisinde bir kalem tecrübesi. Bizde ve Avrupada bu kabilden mi- zaha ald çok şeyler yazılır. Ben de 'bu vadide kendimi bir tecrübe etmek istedim, Sırf bu gaye İle eseri yazdım. Hikmet Peridun Es İngiliz sefiri itimadnamesini takdim etti İngiliz sefiri itlmadnamesini Cümhurrelsi İsmet İnönline takdim etmiştir. Yukarıda seir Çankayada itimadnamesini takdim ederken ve milli marşı dinlerken görünüyor Bir genç, sevdiği kızı tabanca ile öldürdü Cinayete sebep düğün hazırlığı yapılırken son dakikada kızın evlenmekten vazgeçmesidir Katil gece polise teslim oldu Dün saat on ikiyi çeyrek geçe Bey- oğlunda bir cinayet işlenmiş ve bir adam sevdiği kadını kalbi üzerine Sık- tığı bir tabanca kurşunile öldürmüş- tür. Bu kanlı hâdise şöyledir: Orhangazili Rahim isminde bir genç, ticaret etmek üzere muhlelif zamanlarda İstanbula gelip gittiği s- Talarda Beyoğlunda Gülizar isminde bir kadınla tanışmıştır. Kırk beşini geçmiş olan bu kadın, polisçe müseç- çel bulunmaktadır. Bu kadının yanın- da Melâhat ve Sabahat isimlerinde iki de genç kadın vardır. Gülizar, bu iki genç kadını Rahi- me, kızları olarak takdim etmiştir. Rahim, her İstanbula gelişinde bir Kaç gecesini bü evde geçirmekte, bu gecelerde oldukça mükellef eğlenti- ler tertip olunmakta, muhtelif gazino ve barlara gidilerek para yenilmekte- dir, Rahim; bu iki kızdan Sâbahate gönlünü kaptırıvermiş ve sevgisi O hale gelmiştir hi, Sabahati tamami. le kendine hasretmek arzusunu duy- | muştur. Nihsyet; Rahim; Gülizara, Saba- hati kendisine nikâhlamasnı teklif etmiş, Gülizar da bu teklifi kabul ey- lemiştir. Gülizar, bazı hazırlıklar için beş yüz lira almıştır, Rahim; yeni kuracağı aile yuvası için de kendisi bir takım hazırlıklar yapmış, nihâyet dün için evlenme muamelesine başlanması kati olarak kararlaştırılmıştır. Evvelki gece Rahim, tekrar Güli- zarla kızlarının evine gelmiş, içki sof- Tasi kurulmuş, geç vakte kadar İç- mişlerdir. Fakat bu içkiyi müteakip, tekrar açılan evlenme meselesi birdenbire garib bir şekil almış ve Gülizar, kizı- mi Rahime veremiyeceğini açıkça Söy- lemiştir. Rahim, bu kızınlıkla gece evden çıkmış, ve içkiyi sabahlara ka- dar imtidad ettirmiştir, İşte bu sıra- da fena bir tesadüf eseri olarak Gü- lizarın ve kızlarının içtimal vaziyet Jerini de öğrenmiştir. Rahim, dün öğleye kadar gene muhtelif yerlerde kendini avutmağa çalışmış, fakat kalb yarasının bir tür- Ji kapanniadığını görmüşütür. Bu sevginin verdiği tesirle tam on ikide Gülizarın oturduğu eve gitmiş, Saba- hatle beraber bir müddet oturarak ve her şeyi öğrendiğini, kendi paraları- nı da mahvettiklerini ileri sürerek tabancasını çekmiş, Sabahatin sol memesi Üzerine üstüste iki defa ateş etmiştir. Sabahat derhal olduğu yere yıkıla- rak ölmüş, Rahim de tabancasını ce- bine yerleştirip evden fırlayıp gitmiş- tir. Feryad ve istimdada yetişen polis memurları Sabahatin cesedile karşı- Yaşmaktan başka birşey yapamamış- lardır. Cinayetten müddelumumlilik ve adliye doktorluğu haberdar edil. miş, cesed, muayenesi yapıldıktan son ra morga kaldırılmıştır. Rahim, dün gerek Bayoğlu merke- zi, gerek Emniyet direktörlüğü ikinci şube ciyanet masası memurlarınca aranmışsa da yakalanamamıştır. Katil teslim oldu Katil Rahim nihayet saat 21 e doğ- ru polis müdürlüğüne gelerek nö- betçi müdürü B. Şevkete teslim ol- muştur. Rahim tabancasını ve şapka sını hâdise mahallinde düşürdüğünü söyliyerek itirafta bulunmuştur. Ka- til Rahim hâdiseyi polise yukarıda yazdığımız şekilde anlatmıştır. Müd- delumumilik dün geç vakte kadar Taksim merkezinde tahkikatla meş- gul olmuştur. Rahim bugün evrakla adliyeye verilecektir. Dün akşam 'Tak- sim merkezinde Gülüzarın ve Melâ- hatin de ifadeleri alınmıştır. Dahiliye Vekili Belediyede İmar plânı ve imar işleri etrafında izahat aldı Dahiliye Vekili B. Faik Öztrak dün belediyede gazetecileri kabul etmiş- tir. Bir muharririmiz Dahiliye Veki- line İstanbul Valisinin Ankara seya- batinden sonra İstanbulun imarı hak- kında yapılacak mali yardımları mey- zuu bahsetmiş ve hükümetin İstan- bula ne zaman ve ne mikdar kadar yardım yapacağını sormuştur. B. Faik Öztrak: «— İstanbul için beş milyon lira istikraz imkânı temin edilmşilir, Bu bir emri vakidir, Hükümetin yardımı zneselesine gelince: İstanbulun imarı için hepimizde gayet samimi bir arzu vardır, imkfn elde edilince. bü yar- dım yapılacaktır.» demiştir. Dehiliye Vekili, belediyede bulun- duğu müddet zarfında şehir imar iş- leri ve imar plânı etrafında Validen ve diğer alâkadarlardan bazı malü- mat almış, bundan sonra belediye erkânı ve şube müdürleri kendilerine takdim edilmiştir. vi taraflarında imar Ayi ” boş bir saha halindedir. Bu sahanın da imarı için bir plân hazırlanması 'Nafıa Vekâleti tarafından emredi- diğinden belediye imar müdürlüğün- ce hazırlıklara başlanmıştır. Burada Taksim Kışlasının arkasın. dan geçmek ve Sürp Agop, Harbiye arkasını takib etmek üzere Vali konar ğa karşısındaki yeşil sahanın mu- ayyen bir noklasına uzanan geniş bir cadde açılacaktır. Plân hazırlandık- tan sonra tasdik edilmek üzere Nafıa Vekâletine gönderilecektir. Şamlar köyünde muhtar seçimi Bakırköyün Şamlar köyünde evvel- Gürmü meşhud kanununun tatbikatı Şimdiye kadar görülen mu- hakemelerin neticeleri Ad- liye Vekâletine bildirildi Adliye Vekâleti cürmü meşhut ka. nununun tatbikine başlandığından bu sene iptidasına kadar mahkeme. lere gelen işlerle neticelerinin bir İs. tatistik halinde Vekâlete bildirilme. sini müddelumümilikten istemişti. İstanbul müddeiumumiliği bu ista. tstiği hazırlayarak dün Vekâlete göndermişti. Tutulan istatistiğe göre, İstanbul. da cürmü meşhut kanununun tatbi. kine başlandığı" günden” 938 senesi ikincikânunun &on gününe kadar asliye ceza mahkemelerine 390 ev- rak gelmiş, bunlardan 225 dava mah- kümiyetle neticelenmiş, diğerleri hak, kında berget ve İskat kararı verilmiş. tir. 957 senesi içinde 116 evrak gimiş, bunlardan 667 dava mahkümiyetle, diğerleri beraet ve iskat kararile ne- ticelenmiştir. i 938 senesi içinde ise 848 evrak gel- miş, bunlardan 442 si hakkında yah kümiyet kararı verilmiştir. Yine ayni kanunun tatbik mevkii. ne girdiği günden 31/2/936 tarihine kadar muhtelif sulh mahkemelerine 1709 evrak verilmiş, bunlardan 574 & mahkümiyetle neticelenmiştir. 937 senesi içinde 5122 iş gelmiş, bunlardan 2131 i hakkında makhümiş yet kararı verilmiş 938 de 4505 ev- Tük gelmiş, 1446 si hakkında mahkü- miyet kararı verilmiştir. Cürmü meşhut kanununun ağır cezayı müstelzim suçlara (o teşmilin. den 938 senesi nihayetirie kadar ağır