21 Şubat 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

21 Şubat 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ecnebiler tiyatromuzu takdir ediyorlar “B. Tahir Nadi diyor ki... Tanzimat, Servetifünun, Fecri âti ödebivalları bize ne verdi? Bugünkü dilimizi ve bugünkü edebiyat adam- larımızı hangi akademi meydana çıkardı ? eriberi mekteplerde şark dilleri ve edebiyat okutmuştur. Kendisinin de birçok ştirleri vardır, Üstadı elinde bir kitap, nargilesi. nin başında buldum. Sorduğum suale kendisi değil evveslâ nargilesi uzun $okurtularia cevap verdi. Gözlükleri- nin üzerinden ser sert yüzüme baka gük: Bak peşinen söyliyeyim, dedi, ba“ ha ait yazacağın yazıya nargilemden vesairemden bahisle, ciddiyeti halel dar eyliyecek bir takım alaylar karış. tıracak olursan yapacağımı ben bili. rim.. Benim yapacağım da neğir bi- fir misin? İnsanı hiciv ederim, bu sü- retle mahveylerim., Hakkında iki kı. tacik söyledim mi? Kendini ölmüş bil.. Ben insanı öyle hüciv eylerim... muzaffer bir eda İle nargilesini to- kurüatıyordu. Bir dahe: .. Karışmam tüciv eyle ximi,.. Diye bana bir göz dağı daha verdikten SonTR: © — Sor 'bükkülum şimdi! diye mer. hamete geldi. Celilinden, şiddetin. en korka korka mırildandım: — Akademi... Sözümü ağzımda bıraktı: — Akademi mi? Ne yapacakmış akademi? 'Ne eyliyecekmiş?. — Meselâ Tisan “mesölesi, edebiyat meselesi... — Lisan meselesi mi? Behey cahll, €chel... Tâsam sikademi mi yapar? Aisan tedrici olarak ve tabii bir meo- ra takip ederek kendi kendini yapar. Bundan senelerce evvel çikan Tarik, Bandet, "Tasviriefkâr, Takvimi Veka. Şi, Sabah, İkdam ceridelerinin kallek- siyonlarını aç.. Bir de bugünkü ceri- deleri önüne $er... İkisi arasında bir lisan mükâyeseleri yap. Göreceğin farka inanamayacağın gelir, Bugün- kü lisanı, eski dille bugünkü dil ara- Sırdaki şu muazzam İarkı akademi. yanı yaptı? Lisan kendi kendine teğ- rici tekâmülle bu hele geldi Hem uzağa gitmeğe ne hacet? On sene, on iki sene evvel yazdığın kendi yazıla. — Peki södbiyat meseleleri ile uğ- Taşacak bir akademi de yapamaz mi. yiz? Nargilesinin ucu Jâstikli marpucu. nu tehditle salladı: — Di meselesi akademiya işi olma- dığı gibi, edebiyat meselesi de onun harcı değildir.. Dil de edebiyat da | meyvanın olgunlaşması aylarca bek. Jemektense, birkaç saat zarfında fi zında meyvaları sarartıp kızartabilir. sin değil mi?.. Yooo... Kazın ayağı Bay Tahir Nadi rareti aldıktan sonra belki ham mey- valar pişmiş, kızarmış olarak çıkar. 'Fakat ye bukalhım! Onlar - olgunlaş- mamış pekişmik, büzüşmüştür. İşte dil meseleleri de böyledir. Dİ akademiya tarafında nsuri surette yapilamaz. Meyvuya nasil tabii bir müddet içinde, tabi! güneş harareti Mzımsa Öl ve kelimeler için de böyle tabit ve tedrici bir tekâmül Tâzımdır. — Ya edebiyat messlöleri hocam? — Akademiye bu meselede de bir şey yapamaz. Bugün Falih Rıfkının nesrini, Yakup Kadriyi, Faruk Nafi- si, İbrahim Alâeddini, Fazil Ahmedi, Halil Nibadı, Halid Fahriyi, Yusuf Ziyayı, Othan Beyfiyi - Maarif Vekili olduğu için söylemiyorum, ötederiberi kendi hâkkmdaki fikrimi ilân etmi. şimdir - Hasan Âliyi ele al... Bir de tanzimat edebiyatını, Servetifünun edöbiyatını, Fecriâti denilen teşek- külü gözünün önüne getir. Bu yeni. lerle onları mukayese 6t... Arada ne muazzam bir fark göreceksin!., — Yenilerin lehinde değil mi üs- tadım? —'Tahii yenilerin lehinde... 'Tanzi- mat edebiyatı nedir ki? Servetifünun, Feerlâti edebiyatı bi- ze ne getirmiştir ki?... Mü Pal kıymet edebiyatçılardır. Bunları göğüümüzü gere gere ecnebi Jisan- İ darına tercime «edebiliriz, “Tanzimat, Servetifünun ve Fecriâti edebiyatla. tile bugünküler arasındaki bu büyük farkı ükademiya mi yaptı? — Sörlerinizden "Tanzimat, Serve- tifümun, Fecriâti edebiyatlarını be. anlaşılıyor. — Kim beğeniyor &i?.. İçlerinde bir iki müstesnasından başka bize ne vermişlerdir?.. #albuki onlarladan evvel ne büyük edebiyat sanatkârları yetişmiş. Bugün Süleymaniye, Yeni. cami, Sultanahmed nasi bizim işin | bir Abidei maddiye ise Füzulinin, Ne- dimin, Bakinin, Ruhinin eserleri de birer âbidei maneviyedir. Bugün €c- mebiler 'buriları tercüme “ediyorlar, okuyorlar, beğeniyorlar... Bunlardan sonra Tanzimat, Servetifünun, Fec- riâti edebiyatlarında me oldu?.. Bu devirler edebiyatımızın çöküntü de- virleridir.» Bu esnada aklıma Namık Kemal geldi, Sordum: — Namik Kemali nasıl buluyorsu- nuz? — İyi şairdir. Fakat ben kendi he- sabıma Ziya paşayı tercih ederim. Ziya paşa terkibi bendi ile halkın fi. kirlerini tercüme «etmiş, zulmü, ha. kikati, fecayii ortaya koymuştur. Ne yanktir ki Ziya paşa, Namik Kemal derecesinde halk arasında şöhret sal- mamıştır, Biz gelelim bugünkü “ede- biyata... Bugünküler, kendilerinden evvelki edebiyatın çöküntü devri karşısında hiçbir akademiyaya lüzum görme den bu hale gelmişlerdir. Onların hepsinin muallimi zamandır, muhit. tir. -Akademiya “değil... — Peki bugürikülerden kimleri be. ğeniyorsunuz? — Tanzimat, Servetifünun, Fecriâti- ye nisbet edilirse ekserisini... Demin saydığım isimlerden başka birçok bü- yük kıymetler daha sayabilirim, Me- selâ Yahya Kemal, az söyler, temiz söyler. Hüseyin Rahmi Türk edebiya- tında bir usul yaratmıştır. Hüseyin Rahmi hiçbir şey yapmamış olasa bile eserleri İle bir devrin vesikalarımı or. taya koymuştur. Bugün İbrahim pa- şa zamanını, Lâle devrini, o zamanki hayatı, o zamariların hislerini nasıl Neğimden öğreniyorsik yarınki nesil de hayatımızın muayyen bir saha sını Hüseyin Rahminin yüaziların. dnn öğreneceklerdir. Mahmud “Yesa- rinin Tomanlarıda kıymetli 'birer | etüd ve vesikadırlar, Necip Fazılın şiirdeki teşbihleri ne kadar kuvvetli. dir. «Bugün bizde edebiyatçı yoktur» demek büyük bir iftira olur. Daha bir çök isimler sayabilirim. İsmaili Habib az kuvvette bir edebiyatçı mıdır? A- gâh Sırrı, Hakkı Süha, Nizamettin Nazif gibi daha isiniler sayabilirim, Üstad konuşurken de katiyen mar. gilesini ihmal etmiyordu. Nargilenin aleşini tazeledikten sonra bir kere daha: — Dikkat et... Hiciy eylerim... de- di. Kendisinden ayrüdım. Hikmet Feridun Es Manisa (Hususi) — Manisa Halkevi, yalnıs yoksul çocuklara değil, yok- sul halka ve köylülere de muhtelif yardımlar yapmaktadır. Son defa civar köylerden ve şehirden toplanan yoksul halka muhtelif eşya ve para dağıtıl. Bu mevsimin başlangıcında İstanbul Şehir tiyatrasu sahnesinde temsil eği- len Şekspir'in <Vindsorun şen kağın- lar» komeğisi çok beğenilmiş, çok Tağ- bet görmüştü. Bayan Mefharet Ersin tarafmâsn güzel, sade, pürüsüz bir türkçe ile di- limize çevrilen «Vinâsorun şen kağın- lar> ni tesadüfen İstanbulda bulu- nan Alman mütefekkirlerinden Dr. Franz da seyretmiş, memleketine git- tikten sonra, Almanyanın en büyük mecmuslarından biri olan Silher Spiegel mecmuasına, bir yazı, yazımış- tır. Doktorun makalesinden bir kıs- mını âynen neşreğiyoruz: <Tötonya'da oturmuş, Anadoluya yapacağımız seyahatin plânlarını gö- rüşüyorduk. Biri tiyatroya da gitme- mizi tavsiye etti, Gece işimiz yoktu; * Bir perde arası İocular ve parler sekiz buçukta Tepebâşındeki İstan- bul Şehir tiyatrosuna gittik. Utancımdan “yüzüm kızararık iti- rüla mecburum ki,"Türk tiyatrosu de- nince muhayyilemde (Bin bir gece) Mikâyelerinin tipleri carılanırdı. Ala- türkün yarattığı Türkiye ile, Osman- 'Idarm Türkiyesi arasmda yalnız 8i- yasi ve iktisadi sahalarda değil, fikri ve kültürel sahalarda da hiçbir mü- 'nasebet kalmadığına şahid oldum. “Türk sihnesinde'Şekspir! ... Ne ya- Yan söyliyeyim, “göreceğim sehmeleri endişe ile bekliyordum. Perde açm- ca şaşaladım, “Türk tiyatrosu bana ha- rikülâde bir sürpriz oldu» Keşanda imar faaliyeti Keşanâs büyük bir Imar faaliyeti vardır. Yeri bir belediye dziresi ve Zi. rast bankası binası yapılmıştır. Önümüzdeki ders yılma üzere yetiştirilmek inşası kârarlâşan ortamektep binasının da pek yakında temel atına resmi yön pilacaktır. Merasime çök çalışkan Umunti Müfettişimiz General Kâzım Dirik'im xelslik etmesi muhtemeldir. Yukardaki resimler yeni belediye öniresile Zi- Fast bankası binasım gösteriyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: