21 Şubat 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA “Nasıl konuşmalı?,, Şu aşağıki tekerlemeyi eskiden yaz- saydım «Ne iyi düşürmüş» derlerdi: — Evbabı seyf ve kalem ve beden ve suhanden Selim Sırrı Tarcan... Şimdikiler bunu Tâtife için yazdım sanacaklar. Hayır! Ordu mebusu B. Tarcan'ın evsafınm en kısa şekilde ancak böyle toparlayabildim. Bilhassa sonuncu vasfında dura- cağım. YMeşrutiyettenberi kürsülerde, Türkocağında, nihayet şimdi de rad- yoda, dinlediğimiz üstad Selim Sırı, “konuşmâk» fendine dair bir eser neşretti. "Tetebbuunu, tecrübelerini hülâsa ediyor; genç batiplere tavsi- yelerde bulunuyor. — Adam sen de... Lâf!... - diyerek bu Tâf telimatnamesimi istihlaf eb meyin. En beceremediğimiz şeylerden biri konuşmaklır. Kronometre tutun: Bir Fransız, Alman, İtalyan (hele Yunan) konuşucu, dakiksğa 120 - 150 keli- me söylerse, bizim bir Türk konuşucu sanmam ki 60-70 i geçsin.. Bahusus eskiler-daha abeste besteydi. Radyo- da duyduğunuz mitralyöz ateşi gibi hitabetlerle bizim ortu oyunundaki: — Vanay efendim.. Keyfi âlileri mütenelhni mi, mütenahna mı? - tar- zındaki tecvidli vakfeli muhavereleri kıyas ediniz! Sakız gibi uzatırdık; şimdi de çiğ- niyoruz. Gerçi bu nesil hususi muha- verelerde tezdir; lâkin telâfluzun hakkımı yemek bahasına... Zaafımızın sebebi şu olsa gerek: Türk, esasında geveze değil, lâkonik- fir... Mücmel, muhtasar müfid konu. şur; üstelik te «Büyüklerin yanında lâf edilmem terbiyesi tesirile ancak sakallandıktan sonra çenemizi açmiı- azdır... İhtiyarların bile, «Dilini yedi kere damağında dolaştırıp konuşan- lar» makbuldür, Sükütilik daima de- rin bir tefekkür sayılır. Her çağda «Söz gümüş, susmak altın» dır. Her ne asl ise, netice böyle oldu: İyi konuşmasını becerenlerimiz ancak parmakla gösteriliyor. İsmet İnönü ve kürsü tecrübesi yapmış bir iki dev» let adamı; mahdud avukatlar, mu alimler; merhum Süleyman Nazif, Hamdullah Suphi, Halide Edib, Riza Tevfik, Yahya Kemal, Şevket Sürey- ya, Meliha Avni... Bunlar da hüyiyetlerini hatiplikten siyade başka vasıflarına medyumlar... Tam mânasiyle söz deryasndaki ma- hir kaptanlığıyle şu türkçeyi yeni ufuklara sürüklemiş, bize yepyeni ık- İimler kazandırmış kimseyi tanıyor Sahife 3 ŞEHİR HABERLERİ Vali Ankarada B. Lütfi Kırdar dün akşam Ankaraya gitti Vali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi Kırdar, dün trenle Ankara- ya gitmiştir. B. Lütfi Kırdar, Arkara- da Dahiliye Vekâleti ve diğer alâka- dar Vekületlerle Vilâyet ve Belediye- ye tasllük eden işler etrafında görü- | şecek ve üç dört gün sonra şehrimize dönecektir. dai Tramvay ve Tünel idaresi halka kolaylıklar gösterecek Tramuay ve Tünel şirketlerinin de- | vir ve teslim muamelesi dün bitiril- ; miştir. Nafia Vekâleti i mart 939 dan İ ftibaren şirkeleri fiilen idareye baş- lıyacaktır, Vekâlet şirketler baş müfettişliği, | bu iki şirketin hükümete geçmesi | münasebetlle halk lehine kolaylıklar | gösterilmesi için tedkiklere başlamış- | tır. İlk olarak seyrüsefer işleri intiza- | ma sokulacaktır, Bundan sonra, bir | birinci, bir ikinci mevki araba tahri- ki suretile intizam temin edilecektir. Ekmek fiati İmaliye ücretini indirmek için tedbir alınacak Yüzde sekseni yumuşak buğday, yürde yirmisi de mısır umundan yapı- isn ekmek tecrübesinin iyi netice ver- heyeli alınan neticeye göre bir karar verecektir. Ancak belediye, ekmek meselesini halletmek üzere daha esas- hı tetkikler yapmağı Tüzumlu görmüş- tür. ” Belediye, bugünkü imaliye ücretile yeni tip ikinci nevi ekmeğin istendiği kadar ucuza mal olamayacağını an- lamıştır. Yarın toplanacak istişare heyeti ek» mek imaliye ücretini indirecek ted- birler miacaktır. Ekmek imaliye ücre- ti indirildikten sonra ikinci nevi ek- mek fiyatı da tesbit edileceketir. Komşu kavgası Üsküdarda Kassamda oturan bayan musumuz?... Hayır, muhalkak ki ki | ürüşvet, komşusu Veli, karısı Sabiha, Sarız... Araştırın: Bir vaaz hatipliği şekli vardı; (devrini geçirdi.) Bir zabit ha- tipliği şekli vardır; (nettir, kesip atı- «cıdır, serttir, O, bizde mevcut, Fakat sahası dar olduğu için inkişafı ancak muayyen bir zümreye ve zemine hastır) Meşrutiyet hatipliği ve on. dan doğup inkişaf eden. Türkocağı yine komşulardan Cemil, karısı Sıdı- ka ve Enver isimlerindeki şahıslar, aralarındaki bir alacak meselesinden kavgaya tutuşmuşlar, hepsi de poli- İ se müracaat ederek biribirlerinden dayak yediklerini, evlerine taarruz edildiğini iddia etmişlerdir. Polis, hepsini yakalıyârak mâahıkörmeye sev- ketmiştir dersi konur, konuşmamız geniz hav- yasından kurtulursa, bu noksanımız telâfi edilir. Şimdilik, Selim Sırrının «Nasıl ko- nüşmalır kitabını, İnsanlara en bü. yük kudretlerini, - konuşma kabili. yetlerini - tâlim ettiren alfabe kita- bı diye tavsiye ederim... Hele hatip- ler onun yirmi maddelik nizamname sine behemmehal riayet etmelidirler. (WA - Nü) Haklı şikâyetler Çalgılı gazinolarla yakından alâkadar olmak lâzımdır miz yazıyor: «Sez dinliyebilmek için, Beyoğ- Iu cihetindeki, ağledi esasen pek mahdud olan, içkili gazinolara gilmek mecburiyetindeyiz. Fakat bu eğlence her saman burnumuz- dan geliyor. Etrafın şamatasına sırt çevirip kulaklarınızı saza veriyorsunuz. Çok geçmeden başınızda bir ağrı başlıyor ve vücudünüzde bir gay- ri dabülik hissediyorsunuz. Solu- nuza, sağınıza, yukârıyd bakıyor- sunuz; her taraf duman içerisin- de... Şehrin bu kibarca - tabir mazur görülkün - meyhanesinde türlü türlü müskirat kokularına, dükkâ- zandan çıktığı gibi gelmiş pastır- macı, yağcı, ahçı esnafının insan burnuna, - bu eğlenceye göre - hiç te hoş gelmiyen, kokuları ka- rışıyor ve şik kadınların yaşları- na, başlarma, karakterlerine gö- re, süründükleri çeşit çeşit esans rayihaları, bütün bu koku bom- bardımanı arasında arasıra duyu- larak baş döndürüyor. Salon, sigara dumanından vd- kit vakif o hale geliyor ki, kış sa- bahları sık sık sise uğrıyan İstan- bul imamını andırıyor... Hihayet feryad ediyorsunuz. Garsonlar ha- rekele geliyorlar. Ne yapacakları" na dikkat ediyor ve bir de bakıyor- sunuz ki, salonun bir tarajında bir delik açılmış! Soruyor ve ha- vanım bu suretle değiştirildiğini öğreniyorsunuz. Bilmem, daha fazla yazmağa FHizum var mı? Beyoğlunun çal- yılı gazinoları, çok pahalı fiat lis- telerile dünyanın parasını kaza- narlarken, salonlarına hava degiş- firme tertibatı yaptırmıyorlar. Acaba, Belediye bunları mecbur edemez mi? Ş.E. Konservatuar orkestro konseri Konservatuarın birinci orkestra konseri bu ak- şam saat 21de Fransız tiyatro- sunda verilecek- tir, Orkestrayı Sey- feddin Asal iğa- re edecek ve Fer- di von Ştatzer pi- yano İle iştirek edecektir. Programda : Weberin o İubel uvertürile Beet- 8 Seyfeddin Asal hovenin do mi- nör piyano konseri ve Mendelssohnun İskoçya senfonisi vardır, Çocuk Dünyası Hediye kazananlarm isimleri i Hüviyeti vizce malüm bir karii- i Yeni abdeshaneler Taksimdeki helânın inşası ihale edildi Taksimde bir abdeshane yapılması mütaahhide ihale edilmişti. Yeni ab- deshanenin inşasına bugünlerde baş- lanacak ve eskisi de sonradan yıktı- rılacaktır, Belediye, Harbiyedeki abdeshane- yi de kaldırmağa karar verdiğinden Harbiyede sokak içinde yeni bir ab- deshane yapılmak üzere bir şartna- me hazırlamış ve daimi encümene verilmiştir. Yeni Harbiye abdeshanesi de bu- günlerde bir mütaahhide ihale edile- cektir. Bebek - İstinye yolunda is- timlâk işleri tesri edilecek Bebek - İstinye yolundaki istimlâk işlerinin lüzumundan fazla sürünce- mede kaldığını gören Vali ve Beledi- ye Reisi doktor Lütfi Kırdar, yolun süratle açılmasına mani olar forma- liteleri düzeltmek için icab eden ted- birleri almak ve münhasiran bu işle meşgul olmak üzere memurlar tayin etmiştir. Terlemek isterken Karı koca mangal kömürün- den zehirlendiler Evvelki gece Salacakia bir karı ko- canın zehirlenmesile nelicelemen bir hâdise olmuştur: l Salacakta Arka sokakta bir evde Mustafa ile karısı Keziban olurmak- tadırlar. Kan koca, bir az rahatsız oldukla- rından, gece terlemeğe karar vermiş- ler, yalınadari az evvel, henüz tama» mile yanmamış olan bir mangalı oda- Yarına almışlar, kendileri de yatukla- rına uzanmışlardır. Aradan bir müddet geçmiş, karı koca, Teci ağrılarla kıvranmağa baş- mışlardır. Zehirlendiklerini hisseden Mustafa ile Keziban, doğrulmak istemişlerse de muvaffak olamamışlar, oldukları yere tekrar yıkılıp kalmışlardır. Ni- hayet ikisi de feryada başlayınca, ay- ni evde oturan diğer kiracılar imdat. larına yetişmekle beraber zabıtayı haberdar etmişlerdir. Gelen polis memurları, karı koca. nın sıhhi vaziyetlerini tehlikede gör- .düklerinden derhal Haydarpaşa has- tanesine kaldırmışlardır. Milâno sergisine iştirak edeceğiz Her sene açılan beynelmilel Mila- Do sergisine bu yıl Türkiyenin de iş- tiraki hükümetimizce resmen karar- laştırılmış ve keyfiyet dün alâkadar- lara bildirilmiştir. Milâno sergisi 12 nisanda açılacak ve 27 nisanda kapa» nacaktır. 'Türkofis İstanbul şubesi bu 15 gün- lük sergiye iştirakimiz için hazırlık- lara başlamış, tacirlerle temasa giriş- miştir, Milâno sergisinde bilhassa an- tika eşya, eski eserler ve belli başlı — Tramvaylar devlet eline geçtik- ten sonra içime bir rahatlıktır çöktü ». Eskiden her tramvaya binişte, ha devrileceğiz, ha yoldan çıkacağız, di- He sunda... İ 4STANBUL HAYATI | Ayak üstü şarab sohbeti Akşam üzeri eve gidiyordum. Eski. deriberi alişveriş ettiğim dükkânın önünden geçerken şehlâ gözlü ahba- bim seslendi: — Bayım. Artık selâm sabah ctme- den geçocrsun. Bu kıdar büyük bir kabahat etmiş İsem sen gene kusura kalma. Taze tereyağları getirmişim, Gel bir tefa gör. Daracık dükkân kapı ağzıma kadar dolmuştu. Zorlukla içeriye girerken etrafa dikkat ettim. Müşteriler oria- daki dar, uzun tezgâhın etrafıma ayak" üstü sıralanmışlar, Herkesin önünde bardaklar, pastırma, turşu parçaları, ekmek kırıntıları... Dükküncı tereyağı paketlerini açar- ken müşterilerden biri seslendi: — Badi bakalım usta!... Fazla bek- lemeğe takatım kalmadı, Oturmak yasak. Ayak üstü durmaktan dizlerim sızladı. Doldur bir tane daha. Bizim ahbap köşedeki kırık iskem- leyi çekerek kulağıma eğildi: — Sen yabancı değilsin. Şurada bir- az otur, Canın sikilmaz. Meraklanma, Beni zorla kenara oturttuktan son- ra tezgüha geçti. Kocaman bir şarap binliği açıp gözlerini çarpıta çarpıta bardakları doldurdu. — Ver bakalım beş kuruşluk da pas- tırma, — Bana da yüz parulık salam doğ- ra, Şarab bardakları dolup boşaldıkça tezgâh başında sohbet de hararetle. niyor: İ — Şarap iyi şeymşi amma, şimdiye kadar bilemedim. Rakı içeceğime Şâ- rap içmeli imişim, — Rakinın da ayrı bir zevki vardır. Fakat hem külfeti çoktur hem de ke- seye, vücude fazlaca dokunur. Şarabın meziyetleri etrafında hikâ- yeler söyleniyor, Nedimden, Ömer Mayyamdan parçalr okunuyor. Dük- kâncı da bardakları doldururken şa- rab medhiyesine iştirak ediyor: — Bizim memlekette şindiye kıdar şarabın kıymetini kimse bilmoor idi, Herkes ırakı içer idi. Halbu ies ki ıra- kı insamı şahroş eder, ber çeşid kö- tülüğü yaptırır. Şarab öyle değildir. Az içer İsen çakır kef olursun. Çok içer isen mutfak paçavrası gibi bir kö- şede sızar kalırsın. Hiç kimseye fena- lığın dokunmaz. Müşterilerden biri tasdik ediyor: — Evet. Çok doğru. Ben dün akşam burada sekiz bardak içtim. Beyazıd- dan geçerken dört bardak da tütün- cüde içtim. Ondan sonra ne olduğumu bilmiyorum. Sabahleyin kendimi el biselerimle, ayakkablarımla yatakta buldum. Fakat bunun hiç bir fena- İçeride sohbet devam ederken kapı nın önünden de kalabalık eksik olmu- yor. Üst üste bardakları boşaltıp yum. ruklarile dudaklarını silerek savuşan- larm yerleri hiç boş kalmıyor, Akşam üzerleri birçok dükkünların önünde ayni şekilde kalabalıklar göre 'garpt- yor. İstanbulda bu ayak üstü şarab sehbeti usulü de yeni çıktı. Cemal Refik senmasasasaasananansasasaaasan ARMA BANA AAA Memurlar Kızılay gaz mas- kelerinden tedarik edecekler Vekâleten geen bir emirle Ki zlay cemiyetinin çıkardığı gas maskelerinden bütün devlet memur- larının tedarik elmeleri bildirilmiştir. Kımlay cemiyeti, bu maskeleri halk- tan da arzu edenlere altı Jira sruka- İd Da «. Tramvaya binerken çoluk çocu- ğumla, akraba ve taalliikatımla helâl. arzusu duyardım... N » Fakat iş, milli nüfusa kıymet ve- ven ele geçince artık ne tramvayların B, A, — Öyle deme, tramvayların şimdi de sevinçten yoldan çıkmak ih-