A PE GE A Yİ VE EN POLONYA | ALTIN ADA /vasalı izlerin ortasında, güneşin yal dızladığı bir ada vatdı, adı Allın ada idi. Adanın kralı öldü, Arkasında bir kız bıraktı. Babasının tahtına kız otu. racaktı, fakat erkek kâgdeşi onu kıs- kanıyordu. Haydudlaria anlaştı, kız kardeşi- ni bir dağ başındaki kaleye hapsettir- di ve bekçisine dedi ki: — Ölesiye fena müamele et! Bekçi kızı hırpalamâğa başladı... Bir gün bu kötü yürekli adam bahçe- de uyuya kalmıştı. Kırmızı karıncalar vücudüne üşüştü. Oradan geçen kız bunu görünce çömeldi, karıncaları kovmağ'a başladı. Adam uyanıp da kı- zın bu halini görünce ona yaptıkları. na pişman oldu. — Al dedi, sana şu armonikayı he- diye edeyim tulsımlıdır, Kız armonikayı çalmağa başlayın- ca etrafını kuşlar sardı, başladılar cı- vıldaşıp ötmeğe... Sincaplar dallardan kayıp laştılar, yılanlar etrafında ötüyorlardı. İhtiyar bir karga sesini p dinledi. kız kardeşinin ölüp ölmediğini soru- yordu. Halk sabırsızlanmağa başla. muştı, prensesi bekliyordu. AA LEEEEANNEE EAA AA BANEESAN, a anak aasaanasanannannaz san mağa imkân ver mıydı? uzaktan gâk! dedi. Bir alay karga çö- valın başına üşüştü ve bir saat içinde irmikleri kumdan âyırdılar, Erkek kardeşi şaşa kaldı... Ortaya bir sandık koydular, kapağını açıp kaçtılar. Sandığın içinden yılanlar çıktı. Fa- kat prensesi tanıdılar; — Beni tanıdınız değil mi yılan kardeşleri... Hani size armonika Ça lardım... Biraz sonra erkek kardeşi kapıyı âÇ- tı, bir de ne görsün: Kız kardeşi şarkı söylüyor, yılanlar da ayaklarının dibi. İ ne uzanmış dinliyorlar!... — Kız kardeşimin size lâyık bir kraliçe olup olmadığını anlamak için onu üç tecrübeden geçireceğim. Prensesi çağırttı. Bir çuval kumla İ irmik verdi: — Bunları dedi ayıracaksın. Bu işi | bitirdikten sonra gel. Kız çuvalı alıp gi İrmikle kumu Prenses dedi ki: — Bana çok fenalık ettin, amma ng olursa olsun kardeşimsin seni seve rim. Kraliçe olmaktan vaz geçiyorum. | Benim yerime sen kral ol! Erkek kardeşi bu yüksek gönüllü. lük karşısında dize geldi, ağlamağa başladı, kız kardeşinden af diledi. Ertesi günü iyi yürekli prenses Al- tın adanın içesi oldu! u da eski bir masaldır Evvel - zaman içinde, o kadar gü- zel, o kadar güzel | bir prenses vardı ! ki, adını dünya | güzeli prenses koj- | muşlardı Dünya güzeli | prensesi on sekiz yaşını bitirdiği gün odasına babası gir“ di ve kızına evlen- me çağına geldi Eini haber verdi; Sana yüz ka» ! dar genç, güzel er« — Hacet yok ba ba, ben varacağım adamın güzel olmasını İstemiyorum. Ya ne istiyorsun? — Bana yaldızlı koyunu getirsin. Babası pek şaştı: — Bu da ne demek kızım? m. Güzelim. Gen- cim. Birçok meziy gibi bir kız kolay kolay kocaya vara. maz, önüne gelen birile evlenemez. Bir kitapta okudum. Kamçatka dağlarının karlı tepelerini aştıktan sonra kadife bir yaylâda otlıyan plâ- tin ayaklı, gümüş ağızlı bir koyun var. mış... Bu koyun konuşuyormuş. Beni alacak olan adam, oraya gidecek, yal. dızlı koyunun boynuna pembe bir Zurafa | Zurafa tıpkı 4 insanlar gibi b9- ğaz olur. Bunun için (hayvanat bahçesinde bakı- Jan ozurafeları soruktan körü mak için tedbir. ler alırlar. Zurafanın bo- gaz hastalığı çok vahimdir, çün- kü hastalık bo. gazdan bütün boyuna sirayet eder ve hayvan tıkanıp ae Kamçatka koyunları bi < a kurdelâ bağlıyacak, yeşil kapılı cam bir kafese koyup onu bana getirecek. Ben ancak bunu yapacak olan adama varirım. Babası düşündü, taşındı: — Sen bilirsin kızım! deği, Kızına talip olan gençlere prensin şartlarını söyledi... Haber ağızdan ağıza yayıldı: Kralın güzel kızı, dünya güzeli prenses, ken disine cam bir kafeste Kamçatka'nın yaldızlı koyununu getirene varacak... “ax Bunu duyan genç erkekler omuz silkip dudak.büktüler. Kimisi sordu: Sebebi — Hani bana birini gönderecektin de kapının zilini yapacaktı?.. — Gönderdim efendim, — Gelmedi. — Gelmiş, kapının gilini , çalmış çalmış, cevab çıkmayınca evde kim- se yok diye geri dönmüş!.. Deve — Haydi efendim, beni bir hayvana benzetebilirsin amma, deveye benzetö- mezsin... Deve nerede, ben neredel, Aramızda münasebet yok... Deve gün- lerce ve günlerce içmeden çalışır, hal, buki ben içmeden kolumu bile oyna» — Acaba bu ko- yun tos vurur mu? Kimisi de Kam. çatka (dağlarının karlı tepelerinden ötedeki kadife yay- lânın yolunu öğ- rTenmek istediler, Allı gençde, e lerinde birer Asa, ayaklarında demir pabüç, yola çıktı. Bir sene, İki se. B ne,beşsene geçti, altı gençten haber gelmedi, On sene sonra uzaklardan gelen bir yolcu üç gence rasladığını söyledi: Yolda evlenmişler. di. Biri bakkal, biri kasaptı, öteki de çarşaf satıyordu. On beş sene sonra dördüncü ile be- şinciden haber geldi: Yolculuk hoşla- rına gitmiş, devriâlem seyahatine baş- lamışlardı. Yirmi sene sonra da altıncının ne olduğunu duydular: Kamçatka dağ- larında evlenmiş, bir de çacuğu olmuş- tu. Amma yaldızlı koyunu unutma- mıştı, Koyunu yakalamış, oğluna he- diye etmişti. Dünya güzeli prensese gelince, yir. mi sene evlenememiş, yirmi sene son- ra da alan olmamıştı. Tek başına ih- tiyarlayıp öldü; Kılı kırka yardığı için... zi kabilelerinde genç kızlar ev- lenme çağına gir dikleri zaman beyaza boyanır. lar ve tâ kısmet. yaşarlar, Kamış korse giyen kız kıs- met arıyor demektir, Fakat sanmayınız ki, hemen kiş metleri çıkıyor? Böyle kafes içinde RİNİ ŞEH. MİZTE. MEK GÖR. YEN İSTE. MİZTE. TARTU. Yukariki cümlede bazı heceler yerinde değil; bu heceleri yerli yerine koyup cümleyi düzeltiniz. Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye 10 lira, ikinciye 5 lira, üçüncüye 8 lira dördüncü ile beşinciye birer dolma kurşun ve mürekepli kalemle 75 kalirimize muhtelif hediyeler verilecektir. İkinci kânunu bilmecemizi doğry halledenlerden hediye kazananların isimlerini 20 şubat pazartesi günkü nüs. hamızda ilân edeceğiz. Pariste «İnsan sergisisnde geçen hafta yeni bir paviyon yapıldı: Ameri- ka paviyonu. Bu paviyonun bir köşesinde Amerika tarihinin şerefle kaydef tiği meşhur kırmızı derili şeflerden birinin başına taktığı tüy yerleştiriliyor. Pek yakında Belçikada Alber Kanalının inşaatı bitecektir. Bu kanal fd milyar franga mal olmuştur. Kanalı açmak tam on sene sürmüştür. Kanalıs açılış töreni mtnasebetile Liej'de arsıulusal bir sergi açılacaktır. Açılacak olan bu serginin bir gece manzarasını görüyorsunuz. Gece eğlencelerinin te? rübeleri yapılmaktadır. Anane sever İngilterede her sene üniversite talebeleri, birkaç yüz sen evvelki kıyafetlerle. cedlerinin yaptıkları gibi, kol kola verirler, şarkı söyleyip oyruyarak kırlarda gezerler, Fotograf makinesi İlk fotoğraf makinesi bundan yüz on sene evvel icad edildi, Bu makine- yi iki Fransız icad ettiler ve bakır lev- halar üstüne resim aldılar, Ne yazık ki, fotoğraf makinesinin rağbetini makineyi icad edenler göre- meden öldüler, 1839 da da cam üstüne resim çek- mek usulü bulundu. Fransada fotoğrafın yüzüncü yılını kutladılar. Reamimizde Fransiz kar. deşlerin icad ettikleri ilk fotoğraf ma- kinesini görüyorsunuz, Dünyanın her yerinde tavuskuşu ” tiştirilmektedir. Bilhassa Nev.Jersöf” deki büyük bir çiflikte senede 20,00 tavuskuşu beslenir, Bu çiflikte tavuskuşları makine İf çıkarılır. Yumurtalar 24 gün zarf” da civciv verir. Tavuskuşu yavrusu fn murtadan çıktıktan sonra on kadar insan elile beslenir, Tavuskuşu yavrularının bellibaği yiyecekleri yumurtadır. On hafta ra kuşlar Nev.Jersey ormanlarına dırtır,