e, m Hıfzı tevfik diyorki... Imar plânı yaparken ” Bugünkü gençler edebiyatın tamamile Istanbulu çirkinleştirmek- ten çekinmek lâzımdır Vali konağı karşısındaki bostanlar, üzumsuz bir şey olduğuna kanidirler Mekteplerdeki eski edebiyat, şüir resim meraklıları hiç kalmamıştır Dışanda denizin hışırtısı, balıkçı Mmotörlerinin patpatları B. Hıfzı Ter- fikle sabık bir sarayın - şimdi Boğaz- içi liseleri - geniş odasında konuşu- Yoruz. Muhatabım senelerce edebi- yatla meşgul olduktan sonra şimdi kendisini mektebine, mektepelliğe Yermiştir. Lâkin edebiyat öyle bir derddir ki insan bundan kolay kolay kurtulamaz. Nitekim mektepçilik, fazla meşguliyet bile Hıfzı Tevfiği edebiyat hastalığından kurtarama- muşta, Koridorlarda uzun uzun bir zil çal- dı. Hıfzı Tevfik muntazam bir mek- teb müdürü tavrile ve gayri ihtiyari Olarak duvardaki saate, sonra da ko- Yundakine baktı. Zil tam zamanında çalmıştı. Talebe dersten çıkıyordu. Artık eski edebiyatçı benimle uzun Uzun konuşabilirdi. — Bizde bir akademi teşkili lâzım mu? Değil mi? Bir çokları bunun çok Yüzumlu olduğundan bahsediyorlar. Bazıları da akademinin faydaları şöy- le bir tarafta dursun, zararından bah- sediyorlar. Siz ne dersiniz? — Akademi bir süs değildir. Bu te- Şekkül bir memleketin ilim, sanat hâ- yatını kanalize eder. Çok iyi hatırlı- yorum, Fransızlar «f» sesi çıkaran «ph» harflerini kaldırıp doğrudan doğruya «fs yazmak için teşebbüsler- de bulundular. Fakat akademi buna bir surette razı olmadı. Akademi her hususta bu kadar ince, etraflı, her şeyi nazarı itibara alarak düşünür. Akademiye aksedecek bu gibi da Yarın halli iç yet salâhi beynelmilel ilim, fikir, sanat adam- larının bulunması gerektir, Bir aka- deminin (teşekkülünden evvel bunu vücude getirecek unsurları aramak Yizımdır, Bizde beynelmilel kıymeti haiz oto- riteler var ımdır? Maalesef şimdilik bunun cevabı «hayır» dan ibarettir Eğer bu aradığımız otoriteler ol Muş olsaydı üniversitemiz için lâzım olan dört beş hocayı dışarıdan getir- Mezdik, Ne acıdır ki bügün üniversi- temizde hukukumuzu okutan profe- sör ecnebidir. Böyle bir vaziyette nasıl bir akademi kurabileceğimizi çok ko- Yaylıkla tasavvur edersiniz. Bizde eskiden böyle bir teşekkül tecrübesi de yapılmıştır. Bir iki kişi müstesna olmak üzere bu teşekküle İlim ve sanat adamları girmemiştir. Yapılan tecrübede çok sakat netice vermiştir. Çünkü elde malzemesi ol- madan bir akademi kurmak istenil- miştir, Gönül arzu eder ki sizin bir eviniz olsun, Bir ev kurunuz. Lâkin bunun için lâzım olan malzeme, tuğ- B. Hıfzı Tevfik la, çimento vesaireniz olmazsa?... — Zannederim. Siz akademi mef- humuna itiraz etmiyorsunuz? — Hayır. Binnazariye temenni olu- nur ki bu memlekette büyük beynel- milel sanat, ilim, fen, fikir adamları | yetişsin bir akademi kurulsun. Fakat bugünkü vaziyette bu akademiyi kur- mak için kaç kişi bulabilirsiniz? Ben öyle tahmin ediyorum ki iki ki. şiyi bulmakta bile güçlük çekeriz. Çünkü bu iki kişi yukarıda söyledi- ğim ölçüde olacaktır. Bizim ne şairimiz, ne romancımız, ne ne İlesefecimiz maal- esef benüz bu ölçüye, bu teraziye vu- rulacak yükseklikte değillerdir. — Memlekette * ükâfa- gil midir? — Bizim memleket için bir edebi- yat mükâfalı konulması son derece Tüzumiudur, Çünkü bizim memleket- te edebiyat o derece unululmuş, sâ- nat eserleri meydana koymak ihtira- sı 0 kadar kaybolmuştur ki böyle bir mükâfala şiddetle lüzum vardır, Hem de az uz değil epeyce bir para koy- mak lâzımdır. Bu mükâfat bilhassa gençler için konulmalıdır. yatın lüzumsuz bir şey olduğuna ka- ni olmağa başlamışlardır. Biz genç- lerle çok yakmdan temas ettiğimiz için bunu acı ile görüyoruz. Edebiya- tan lüzumlu bir şey olduğunu göste- recek her hangi bir hareket çok fay- dalıdır. Eskiden gençler hiç olmazsa hikâ- ye, orman okurlar, şilr yazmak heve- sine düşerlerdi. Hattâ bu yüzden es- ki mekteb idareleri tarafından ceza- Jandırılanlar da pek çoktur. Edebiyat meraklısı olup da hangi genç - bizim neslimizden - mektepte şiir yazdığı İ için gazete çıkardığı için cezalandı- Nevyork - Miami Nevyork İle Miami arasında işleyen trenlerde bir vagon mankenlerin tu- Yaletlerini göstermelerine tahs bir şehir olmak dola is edilmiştir. Mlami kışın deniz banyosu yapılan le trende en ziyade mayolar teşhir edilmektedir Yuka» MĞ& üç manken mayolarını İeşisir ederken görünüyor. Çünkü gençler yavaş yavaş edebi- | rılmamıştır? — Evet... Alatürk de gazete çıkar- dığı için mektepte cezalandırılmıştı. — Evet, eski gençler sıkı memnui- yete rağmen edebiyata pek fazla !i- tifat ederlerdi. Bugün bu arzu ve heves katiyen yoktur. Hattâ talebeden bir gencin bana edebiyata ald şeyleri öğrenme- nin ne lüzumu olduğunu bile sormuş- tur. Lâkaydi yalnız edebiyata karşı mı dersiniz? Hayır... Hemen bütün Güzel Sanatlara karşı ayni kayıdsız- lık vardır. Bugünkü mekteb çok ma- teryalist, çok maddi olmuştur. Çünkü talebe dışarıdaki hayata bakıyor. Mü- hendis kazanıyor, doktor kazanıyor, tüccar kazanıyor, Fakat şair ne kâ- zanıyor? Bunun için bugünün genç mühendis olmak istiyor, doktor ol. mak istiyor, tüccar olmak İstiyor. Sa- nala karşı tamaile Iâkayd kalıyor. Sanatı, edebiyatı gence sevdirmek için çareler, tedbirler almalıdır. Ede- biyata karşı heves için alınacak ted- birlerin başında çocuğa türkçeyi sev- dirmek meselesi gelir. Çünkü dikkat ediyorum. Bugüri- kü gençler türkçeyi üç beş yüz keli- melik dar bir lügat içinde konuşu- yorlar. Tebessüm etmek, muktedir olmak gibi en çok kullanılan kelims- leri bile bilmiyorlar. Bunun için ço- Zunun eline bir kitab alıp, baştan aşağı okuyarak anlmasına imkân yoktur. Bu itibarla evvelâ mektapleri- mizde türkçe derslerini son derece k tlendirmemiz lâzımdır. Çocu- ebiyatlan zevk alması için evvelâ onu okuyup anlaması lâzım- dor. — Acaba bugünkü gencin edebi- yata karşı kayıdsızlığının bir sebebi de şu olmasın: Zevkler değişti, Eski eserler, eski zevke cevab veriyordu. Bugünkü zevke göre de belki yeni eser- gençlerimizin zevki ilerledi, Edebiyatımız belki de geri- de kaldı. t, zevklerimizin son derece değiştiğine hiç şüphe yoktur, Meselâ ben Tevfik Fikreti dün daha büyük bir zevkle okuyordum. Bügün zevk alamıyorum. Bugünkü zevkimle ga- yet dar buluyorum. Lâkin bir Insa- nın bir şeyden zevk alması veya ak maması için onu tecrübe etmesi lâ- zımdır. Halbuki birim tanzimat ede- biyatından tâ Faruk Nafize kadar gelenler, bütün bunların hepsi yeni nesil için meçhuldür. Çünkü bunları anlamamıştır, anlamıyor. Haydi edebiyat bu vaziyette diye- lim, Öteki Güzel Sanatlara karşı olan 1âkaydı?... Bugün mekteplerde resim bakım- sız, Rağbet görmeyen bir ders halin- dedir. Elişi, musiki derslerinin adı vardır, kendi fiilen yoktur. Musiki dersleri ancak bir İstiklâl marşını yarım yamalak söylemketen başka bir işe yaramaz. Bütün bunların başlıca sebebi biz- de, Ailede, içtima! hayatımızda bir sanat muhiti olmamasıdır. Çocuğa sanat zevki vermiyoruz. Bugünkü mekteb tedrisatının da bu işlerle alâ- kası zayıflır. Meselâ eskiden mekteplerde deh- şetli resim meraklıları vardı. Şimdi bunlar yok gibidir. Yalnız mektepte değil, dışarıdaki hayatta da bunun izlerini görebiliriz Bugün İstanbul daki musiki hayatına bakınız. 'Tak- simden Bahçekapıya kadar hep ala- turka musikli çalınan bir çok yerler vardır, Ve bunların dinleyicileri de en şağı 40 - 45 yaşında insanlardır. Bugünkü genç musiki namına ne dinleyor?... Bu uzun uzun düşünülecek bir mevzüdür. Gençliğin bedii zevklerini bedi hasletlerini kaybetmek tehlike. si karşısında her çareye baş vurma Uyız, Hikmet Feridun Es B. Prostun plânında gösterildiği veçhile, bahçe halinde muhafaza edilmelidir İstanbul, üç tarafı denizle çevrili, dünyânın en güzel manzaralı şehirle. rinden biridir. Fakat bu güzel man- zaradan istifade etmek halk için ka. bil değildir. Çünkü binalar, şehrin gü- zelliklerini saklıyacak şekilde inşa edil- milştir. Bu yüzden hemen hiç bir 80- | kaktan deniz görülemez. İsviçrenin göl kenarlarında yapılmış en küçük şehir. lerinde bile hangi sokaktan baljlisa gölü görmek kabil iken İstanbulda de- nizi görmek için köprüye inmek zumdır. İstanbulun müstakbel plânını yap- mağa başlıyan B. Prost bu en büyük kusuru gördüğü içindir ki şimdilik Be- yazıd ve Taksim meydanlarından de. nizin görülmesini temin etmek üzere bir takım binaların istimlâk edilerek yıklırılmasına lüzum göstermiştir. Vaziyet bu merkezde olduğuna gö- re bugün için yapılacak mühim bir iş vardır: Henüz deniz ve denizin güzel manzarası görülen birkaç yerini ay- nen muhafaza etmek, buralarda inşa- ata müsaade etmemek... B. Prost ha- zırladığı plânlarda bu esasa şiddetle riayet ettiği halde bunu bozmak için çalışanlar olduğunu haber alıyoruz. Meselâ B. Prost, Yedek subay okulun- dan vali konağına kadar devam eden tramvay yolunun sağ tarafındaki bos. tanların yeşil saha ve bahçe olarak muhafazasını, bu suretle sokaktan de nizin görülmesinin ve halkın park ih- tiyacının teminini düşünmüş, buna göre bir plân bazırlamıştır. Vali konağı caddesinde denizi gören| bu parçanın manza: hakikaten çok güzeldir. Bu yüzden asıtlardanberi burada ve denize kadar uzanan bos- tanlarda inşaata müsaade edilmemiş, buraları yeşil saha olarak kalmıştır. Bu itibarla B. Proslun düşüncesi ta- mamen Yı Halbuki bazı kim- seler bu güzel manzarayı kendileri hasretmek üzere B. Prost'un plânları, nı bozdurmak için uğraşıyorlarmış... Hattâ buralarda çocuk bâhçesi yapı- Jacak sahaları bile inşaat sahasına sokturmağa çalışıyorlarmış!... Belediyenin ve hükümetimizin bu gibi hodbince teşebbüslere ehemmi- yet vermiyeceğini ve B. Prost'un plâ- nını tamâmen tatbik edeceğini şüphe siz addetmekteyiz. Başka suretle ha. reket ihtisasa, güzelliğe kıymet ve ehemmi yarın herhal- çirkinliklere demektir. Belediye Tak. larla binaları isti k ederek simden denizin görülmesi yıktırmağı düşü; ri üzerinde bina y halarda inşaata müsaade edem tanbulu imara çalışırken Şi leştirecek hareketlerden çeki, zımdır. İkinci bir nokta daha O da şudur: vardır ki Bu gibi ham arazide inşaata mü- saade edilebilmesi için evvelâ bütün yolların ve lâğımların yapılması lâ. zımdır, Burada yolların ve lâğımların yapılmsı için ise milyonlare lira sar- fı lâzımdır. Bugün tamamen boş bu- Yunan bostanlar yeşil saha olmaktan çıkarılırsa yarın belediye bu büyük masrafı da göze almak mecburiyetin- dedir, Belediyenin bugünkü fakir büt. çesinin böyle lüzumsuz bir masrafa katiyen tahammülü olmadığı aşikâr. dir. Bunu da gözönünde bulundurma. Mıdır, Eminönü meydanında yeni inşaat Eminönü meydanı tamamile açıla- rak tanzim edildikten sonra meyda nın etrafına yapilacak binaların inşa tarzları ve renkleri şimdiden Belediye fen heyeti tarafından tesbit edilmeğe başlanmıştır. Düşünülen şekle göre etrafında yapılacak binalar milin mimari üslübuna uygun bir $0- kilde kubbeli ve dehlizli olacaktır. Ayni zamanda bu binaların irtifa, Yenicamiin dış merdivenleri önünü teşkil eden kısım çatısının yüksek. liğini geçmiyecektir. İtalyada herkes Alman geçid adımını öğreniyor Kinin “a —— #3 Almanyada geçid resimlerinde gskerler kaz ayağı denilen büyük resmi ge çid adımile geçerler. Yakın zamana kadar bu usul İtalyada yoktu. Berlin - Ro. ma mihveri kurulduktan sonra B. Mussolini Almanların geçid resmi adımını kabul etmiş yalnız buna «Romı A adımın adını vermiştir. Almanların resmi geçid adımı pek kolay değildir. Bunun için İtalyan ef- Tadı uzun telimlere lüzum görmüştü Hattâ bizzat B. Mussolini bile bu adımi talim etmiştir. Son zamanlarda Alman resmi geçid adımı küçük çocuklardan mürekkep asker! müfrezelere de öğretilmektedir. Yukarıdaki resimde askeri üniforma giyen on yaşında çocuklar re emi geçid adımı ile B, Mussolininin önünden geçerken görünüyorlar,