77 Şubat 1939 5. M B. Ismail Habib diyor ki... Bazen büyük tahsisatla kurulan bir Mermurlar için bir Muave. akademi bir fare bile doğuramaz ei 1920 - 1923 arasında milli hükümet kadrolarında Bir ŞemseddinSami çıkar bu akademi- Yeni memurlar projesi vazife alan sivil ve askerlerin tekaütlükleri - Devlet hesabına tahsil görenlerin tabi olacakları mecburiyetler nin nesillerce yapamayacağı işi başarır j Ayaspaşada bir apartımanın beş Bumaralı dairesi. Elimdeki adreste beş numarayı görünce merdivenler- den Yukarıya çıkmağaı davrandım. Kâkin bu beş numarayı bulmak için kapısından girilince mer. divenlerden aşağıya inmek lâzımmış. Bir apartımanın alt katında bu kadar manzaralı bir yer olacağını hiç tahmin etmezdim. Bizde edebiyat #arihi, edebiyat meseleleri ile meşgul Oianların en ön safında bulunan İsmas “ çalışma masasından şöyle başını çevirince Dolmabahçe sarayı- Tun üstünden Boğazı, Üsküdar, Çam- lica tepelerini e Kızkulesini görüyor. Müsâsının üstünde belki yirmi defter. den fazla yazı... İsmail Habibin yeni hazırladığı edebiyata ald bir eserin Mmüsveddeleri.... İsmati Habip odasını folduran bu kitap ve müsvedde kala. lığı içinde kendisini tamamile ede- biyata vermiş bir insandır. Habip bir edebiyat meselesin- es a hisederken onun evvelâ küçük b ihçesini yapıyor. Akademi hak- #ndaki süalime de böyle cevap verdi: — Bizde akademi meselesi nasıl gear? Tanzimatın başında Reşid pa- il Dai Danişi kurdu. Bu Encü» anişte herkes bir vazife aldı. Bu teşebbüs bizde ilk defa bir akade- Mi şeması kurmak mahiyetinde idi, Lâkin Encümeni Daniş, ne iş gör- dü? Devrin vüzera, ulema, fuzelâsın. dan mürekkep bu kalabalık heyetten en yalnız iki ktı. Biri vdet. paşa... Oniki cildiik tarihini yazdı, Öteki de Abdülhak Hâ- midin babası Hayrullah efendi... Ve kendisinin 6 cildiik tarihi... y Bu iki 1 birincisi bu ak Eş mazbata muharriri, ikincisi icümeni Danişin ikinel reisi idi, a tarihi vakayı hatırlatmak iste- kivi *bebi şundandır: Hiç bir va» zı, râmet meclislerin kendisinde de» — Gir. Bence her şeyi insanlar, ferdler Yapar. En parlak programlar, en dol- lari, <a sleatlar, en tantanalı ünvan- “A €n azametli teşekküller kurulur da doğura doğura bir fare bile doğur- iâz. Bunun aksine olarak meselâ Şemseddin Sami gibi bir adam çıkar. tün bu çeşid heyetlerin nesiller e başaramıyacağı işi bir dev gibi başına meydana getirir. de için ben böyle işlerde heyet- » meclisten, programdan, tahsisat. tan, herşeyden, herşeyden önce ehli- Yeti ferd olup olmadığını düşünü. rüm, ilgi Akademiden ümidiniz olmadığı» üşünüyorum. Fakat meselâ Fran- a, #kâdemisi... Birçokları bunuri pek “ydah olduğunu iddin ederler. , 7 On yedinci asrın büyük klâsikle Tİ İl6 dünya edebiyatının en önünde Mevki almış Fransızların öyle zaman- kurdukları bu akademi için bol bol demi de, tel Bay İsmail Habib ehliyetli otoriteler buldular. Fakat devlet kanadı altında bulu. nan bu gibi müesseselerin nasıl daima kifayetsiz kalacağını anlatmak için bir misal söyliyeyim. Bir gün on dördün- cü Lul meşhur Bollau'ya sordu: — Devri saltanatıma en ziyade lâ. yık olan muharrir kimdir? Bolau cevap verdi: tap!.. Bu Molyerdir... İşte hakikaten dünya edebiyatında Şekspirden sonra en çok eser yaratan bu harikulâde adamı akademi bir tür- lü kabul etmedi. Ancak bir asır sonra Molyerin bü- yük dehası kafalara «Danki» diyerek onun heykelini altında şu tarziyeyi ya- zarak akademiye aldılar; «Molyer!... Senin şan ve şerefinde hiç noksan yoktur. Noksan bize ait- tir.» Bu hâdise bile tek başına akademi. lerdeki aksak ve çatlak tarafı göstere- bilir. Zaten on sekizinci asırda da ve hat- tâ romantik devirde de, ondan sonra da, Fransada en yaratıcı hamleleri hep akademi dışında kalanlar yaptı. Hâl Fransızlar bile kendi akademileri ile alay eder dururlar. Evvelki sene Fi garo gazetesi üç küsür asır zamanın. da yetişen lâyemut insanlar hakkında bir anket neşretti, Bu anketten anla. şılıyordu ki hakiki iâyemut diye tanı- lacak kimselerin yüzde doksanı aka demi dışındadır. Binaenaleyh akademi onlarda böyle olursa bizde iyi, etraflı bir şekilde ku- rulmadığı takdirde akademinin bir karikatürü şeklini alması çok muhte. meldir, — Lâkin birçokları böyle bir teşek- külün hiç değilse dil meseleleri ile üğ- a a ere 1 Karabükte demir sanayii için tesisata devam ediliyor. Yukarıda kok fi- Fınları ve kok deposu görünmektedir, raşabileceğini iddia ediyorlar. — Yalnız dil meselesi değil bütün kültür işlerimiz için devletin büyük çapta müzahereti lâzımdır. Fakat bu müzaheret devletin bizzat ilim yap- ması demek değildir. Esasen devletin buna vakti de yoktur. Devlet ancak ilini inkişafına müzaheretler yapar, kolaylıklar gösterir. DI! meselesinde mektepler için bü- tün medeni memleketlerde âdeta mu- kaddes bir kıskançlıkla şu esasa ria- yet edilir: Herşey mektebin dışında müza- kere, münakaşa olur, memleketin ilim adamları, müesseseleri, edipleri keli. meleri, ıstılahları her noktasından ko- nuşurlar, yazarlar, çizerler, mesele iyi. ve tekarrür ettikten, katileştikten son- ra, ve ancak o zaman mekteplere gi- rer. Çünkü mektepte «Acaba?» lı ilim : vaziyet bunun aksinedir. Daha muhit. te müzakeresi ve münakaşası bile ya- pılmıyan, hangisinin tutup, hangisi. : nin tutmuyacağı henüz anlaşılmıyan birçok kelimeler ve ıstılahlar mektebe girdi. O hale geldik ki, çocuk bir sene bil- mediği kelimelerden dönmüş iken er- tesi sene o kelimeleri bilirse dönecek vaziyete düştü, Olgun kültürlü B. Ha- san Âli Yücelin, uzun bir muarefe ne- ticesi bu meselelerde ne kadar derin- İ den titrediğini yakinen bilirim. Binaenaleyh artık mekteplerimizin böyle bir tecrübe tahtası yapılmıyaca- ğına eminiz, B. İsmail Habip dil meselesile bizde tercüme işini biribirine çok rmünase. battar buluyor. Tercüme hakkında çok güzel fikirleri var, Eski edebiyaiçı ve senelerce mek. teplerde bu işi okutan İsmail Habip bizde tercüme işi için diyor ki: -- Bizim tercüme edebiyatımız zan. nedilenin aksine tahminlerden çok daha zengindir. Bir asırdır, garbin en umulmıyacak şahsiyetlerinden, en umulmıyacak tercümeler yapılmıştır. Fakat ne yazık Ki, ilk eleman ter. cümesinden bugüne kadar bu mühim iş dahi başı bozuk bir halde bırakılmış- tar. bu iş de büyük himmetler bekler, Çünkü tercümenin ehemmiyeti yal. nız garp eserlerini dilimize mal etmek. ten ibaret değildir. Dilimizin her türlü garp eserlerini Mfadeye kabiliyetli medeni bir dil mev. kine yükseltmenin tek ve şâşmaz ça. rest tercümeciliktir. Kendi yazdığımız bir eserde bir fik- ri ifade edemezsek onu ya atlarız, ya- hud başka şekle koruz. Kimse kafa. mızın içinde değiştirdiğimiz bu mühim işin farkına bile varmaz. T'akat olgun bir garplı eseri bütün mefhumlarına sadakat göstererek ter. cümeye kalkışınca iş büsbütün deği. Binaenaleyh dilimizin bütün nok. san taraflarını ancak bu suretle ter- cümeler yaparak anlıyabiliriz, Dil bakımından tercümenin son de- rece büyük bir ehemmiyeti vardır... Hikmet Feridun Es Rodos adası ve Yunanistan müzelerinde tedkikler İzmir (Akşam) — Maarif Vekâle tinin emrile Rodos adası ile Yunanis- tanm muhtelif sarı atika müze ve hrabelerini gezen ve tedkikler yapan Bergama müzesi müdürü B, Osman Bayatlı şehrimize dönmüştür, Tedki- kat bir buçuk ay sürmüş ve muhtelif âsarı alikaya, harabelere alt eserleri- le tanınmış olan Bergama müzesi müdürü, Rodos âdasında ve Yunanis- tanda 15 müze ve 20 hafriyat yerin- de mesleki, çok faydalı tedkikler yap- mıştır. Şimdi Borgamada Eskülüb'da muhtelif eserlerin restorasiyonuna başlıyacaktır, Büyük Millet Meclisi seçimi yenile- | me kararı vermeden önce muvakkat encümenin tedkik ettiği Memurlar kanunu projesinin 85 inci maddesi, devletin «Memurlara muavenet san- dığı» adile bir tesis vücude getirmesi hakkında yeni bir hüküm koymakta- dır. Göreceği işler hususi bir nizam- name ile tesbit edilecek olan bu san- dığın kurulmasile, devlet memurları Tekaüd kanunu hükümlerinden ayrı | olarak devletin yeni bir alâka ve yar- dımına mazhar olacaklardır Ayni projedeki müzeyyel bir mad- deye göre, 23 nisan 1920 tarihinden 23 ağustos 1923 tarihine kadar A — Milli hükümet kadrolarındaki vazifelerde bilfiil hizmet eden mo- | murların; B — Mesleği memuriyet olup ia hizmette bulunduğu veya mâzul oldu- | ğu halde Büyük Millet Meclisine âza olanların; C — Mini orduya dahil olup ihtiyat zabitliği veya neferlik ile hizmet et- tikten sonra memurluğa avdet eden- lerin veya mâzul olsun olmasın, gö- nüllü olarak milli orduya dahil olup ta sonradan memur olanların; Yukarda yazılı tarihe ait hizmet müddetleri tekaüd ve müâzuliyetlerin- de 1683 numarali kanunun 23 üncü maddesindeki kayıt dairesinde iki kat olarak hesap edilecektir, Devlet hesabına tahsil Yeni proje, devlet hesabına tahsil görenleri alâkadar eden bazı yeni hükümleri de ihtiva etmektedir. Bu hükümlere göre: Devl | memlek orta tahsili bi 8ili bitirenler sekiz sene müddetle ve yabancı memleketlerde hükümetin ta yin ettiği müesseselerde tahsilini biti- renler de tahsil müddetlerinin iki misli kadar meslek ve ihtisasları da» hilinde hizmete mecbur ve bunun için alâkalı dairelere müracaatla mükellef olacaklardır. Bu suretle müracaat kadroda açık bi vukuunda memuriyet bulun- mazsa bile, bunların kanunla tayin edilebilecekleri m te muhassas maaş ve emsal hasılı kendilerine üc- ret olarak verilmek şartile, meslek ve ihtisasları dahilindeki vazifelerde sta- jiyer olarak kullanılacaklardır. Bu vaziyette olanların İlk açılacak me- muriyetlere tayirileri mecburi olacak- tır, Bu gibilerin stajiyerlikte geçirdik- leri müddet mecburi hizmetlerine mahsup edilecekse de, askerlikte go- çirecekleri müddetler mecburi hizme- te mahsup edilmiyerek umumi bü- kümlere tabi olacaktır. Hizmete alınmak için müraraat et- miyenler tahsil müddetlerince kendi- lerine yapılan masrafı faizi ile birlik. te ösdemeğe mecbur olacaklardır. Mecburi hizmet müddetini bitirmeden önce, kendi hareketlerinin kanuni bir neticesi olarak her hangi bir suretle vazifeden ayrılanlar, kendilerine tah- sil müddetince yapılan masraftan İ mecburi hizmetin geride kalanına isa- bet eden kısmını bir misil zam ile va faizle birlikte ödemeğe mecbur tutu Jacaklardır. Şu kadar ki bu miktar, tahsil müddetince yapılan masraf ils faizimin tamamını geçmiyecektir. Mecburi hizmete tabi olanlar ban- ka, imtiyazlı esseselerde çalışmak isterlerse, bun- ların mecburi hizmetlerini ifa ettik- lerini vesika ile isbat etmeleri Jâzım- dır. Mecburi hizmet erbabını geti n kullanan müessese kanunun tayin ettiği tazmin lerine almış olacaklardır. Daireleri tarafından staj maksadi- le yabancı memleketlere gönderilecek urlar, geçirdikleri staj deti- n üç misli müddet meslek ve ihti. sasları dahilinde hizmet etmeğe meo- burdurlar, rüz 'Maarif Vekilinin D. grupu Sergisini Ziyarsti Maari? Vekili B, Hasan Âli Yücel bayramın üçüncü günü Güzel Sanat- lar akâdemisinde açılan «ds grüpü sergisini ziyaret etmiş, burada teşhir edilen eserler üzerinde ayrı ayn du- rarak rossamlarla resim ve sanat ba- hisleri etrafında görüşmeler yapmış- tı. Yukağıdaki resimler Maarif Veki- linin bu ziyaretine aid iki intiba gös- termektedir. Heroin mi? Fenerde, şüphe üzerine yakalanan Nihad isminde bir çocuğun oebleri aranınca on iki gram küdar ve hero- ine benzer bir madde bulunmuştur. Bu madde Tıbbı adli kimyahanesine gevkedilmiştir. Edime Eğitmenler kursunda koyunculuk tatbikat dersi