ayyare bombası, tayyare Torpedosu ve deniz hakimiyeti Tayyare ile harp gemisi arasında düello nasıl olacak ? Modem bir deniz harbinin nasi Müğyyen bir nokta yardır ki o da iki harb kuvvetini mükayese et- Mek ve bunlardan hangisinin diğe. faik olduğunu anlamaktan ibas ver Hava silâhile deriz silâhı bir. © mükayese edilirken dikkate marak aydınlatılacak nokta, tay. Mide bulunan hücum sllâhlarının e gemisinde bulunan zırhlardanı toplardan daha mı kuvvetli oldu- Wu tayine inhisar eder, Bir bombardıman tayyaresi düş <N üzerinde dolaşmak ve bildiği. bombaları hedefinin üzerine sas Vermek suretile bir rakib harb ge- â sins tecavüz eder, Yahut bombar- inan tayyaresi, harb gemisinin Müdafaa toplarının (o tesirlerinden Wak olan bir mesafeye kadar gel- kten sonra ekayıcı bombaları» bis Werir, kendilerini taşımağa mah” BS bir satha malik olan bu bomba» muayyen bir zaviye içinde he Terine kâyarlar, mbardıman tayyaresinin üçüncü bir silahı daha vardır kt buna hava “Dedoları denir. Tayyare gene düş- in toplarının menzillerinden uzak» bulunduğu halde bu hava torpes “olarmı denize sahverir. toprpedosu ne demektir? İzi ve deniz silâhlarını kiç görme. Miş olan bir kimse bile avam İlsa- tinda, torpil I rpedoların na ki imler yahut tarifini işiterek uyarak öğrenmiş olsa gerek- tin; adam boyundadır alımla imlâ edil “rpedo, gemideki kovan Mana doğru bir istikamet verilerek “nize atılır. Buna âtmaklan ziyade hize birakmak demek daha doğru Mir, Çünkü torpedo suya düştük- wi sonra içinde bulunan tazyikli 4Yanın sevkile suyun sathına ya- bir derinlikten, aynı istikamet- ii bedefine doğru yüzer. Nihayet İşman gemisinin gövdesine çarpa. tak patlar ve o gövdede bir yarık Mar. Fakat deniz torpedasu endahb Sdildiği yerden hedefe varıncaya ka» TI kaledeceği on ve daha © fazis “metrelik mesafe esnasında düş An gemisinin seri ateşli topları ta- İitndan kolayca imha edilebileceği i çük torpedoböt ta düşman- ini uzaklaşmak İçin manevra yap- t Ağa vakit bulamadığı tâkdirde ba- labilir, k Halbuki hava torpedosunda iş böy- k değildir. Düşman gemisine karşı bu anılacak bir hücum vasıtasının tün ideal evsafı onda mevcuddur. i €vsaf hedefe vusul için katedece- Mesafeden büyük bir kısmının Davada bulunması, hedefe yakın bir esalede suya düşmesi ve hedefe kağ için ancak bu kısa mesafeyi etmeğe mecbur olmasıdır. Hava idda usulen bu kısa mesafeyi a, İslünde, gerekse su altında kendi bu örik kuvvetile kateder. Şayet an. tüvvet yetişmezse o zaman raket vetile tahrik olunur. ek ki şimdiye kadar bildiğimiz m 2 torpedosüna nisbetle hava tor- üç undaki €sas fark, hava torpe- m daha hafif olmasından, tay- «den koyuverilmesinden ve bu kup renin de hücum eden bir des- Dahi bir torpedobot ve bir tahlel- Yan, te nisbetle hududsuz hava Ok- aşşa ufacık bir hedef noktası ? eylemesinden fbarettir, Bugün- da, niz torpedosunun tesir tarzı da Mm 8. Büyük bir hava torpedosu zumsuzdur, hem de mallüb değir dir. Bir deniz torpedosunun ihtiva ettiği 350 kilo tolitten ibaret iştini maddesinin düşman gemisinin bir noktasına sevk edilerek İsraf olun- masına bugün hiç bir mâna verile- miyor. Çünkü, deniliyor, bir deniz torpedosu ne de olsa infilâk ettiği noktada düşman gemisinin yalnız haricl zırhma parçalıyabiliyor, dahil taksimatını tehrib edemiyor . O hal de 350 Kilo ağırlığındaki bir atımlık toliti muhtelif küçük hava torpedo- larına taksim etmek ve düşman ge misini boydanboya muhteli! nokta lardan parâlamağa çalışmak daha muvaflâk olur, Cihanşumül bir şöhreti olan Pran- sız bahriye mühendislerinden Ci mille Rougeron'a nazaran deniz mu- harebesinde büyük mınftakalar üze- rine bir plân dahilinde yapılacak hava hücumları öyle imkânlara mey- dan veriyor ki yalnız bu hücum tar- a bile düşman bir devletin bütün deniz Kuvvetlerini mahva Kifayet ediyor. Her ne kadar o dâhi nazariyalçı- nın bu fikrini herkes bilâkayd ve şart kabul etmezse dahi bir mesele mut- laka bütün deniz mütehassıslarının zihinlerini gene kurcalamaktan hali kalamaz. Bu mesele de şudur: Deniz harbinde tahtelbahirin su altındaki torpedosunda şimdiye kadar beyhu- de aranılıp durmuş olan kati âmil, hakikaten tayyarelerin bu en son sistem hücum vasıtası olan hava torpedosu mudur? Bu vâziyet hak- kında bitarafane, hattâ şüphe ve te- reddüğle mütalâa yürütenler bile bu en yeni hava silâhının muvaffakıyet ümidlerinin fevkalâde çok olduğunu itiraf ediyorlar. Bunu bir misal ile izah edelim: İki, üç kilometre murabbaı geniş liğinde olan mahfuz Cebelüttarık li- manında bir filonun demirli bulun- farzedelim. Burava hücum Ananı edecek olan bomba tayyarelerinden mürekkep bir hava filosunun sahil. de ve harb gemilerinde mevcud tay- yare toplarile ve liman civarında hâ» mr duran avcı tayyarelerile karşılar şacağı tasavvur olunursa tabii hü- cum muvaffakıyeti pek şüpheli olur. Fakat bombardıman tayyareleri her halde berrak havada hücum etmiye- ceklerdir. Halbuki resmi hava ista. tistiğine bakılacak olursa ezeli mavi semasile iftihar edilen Akdenizde bi- le senede vasat! olarak kapalı have günleri açık hava günlerinden iki misli fazladır. Şu halde bombardı- man tayyareleri için senenin her mevsiminde hücum için münasip biç gün bulmak imkânı vardır, Hava rüyete imkân verecek kadar açık olsa da şafak atmak üzere iken ve yahut akşam üslü ortalık kararır- ken 8,000 metre irtifadan yaklaşan vo 6,000 metre irlifadan bombalarını atıp daha bombalar denize düşme- den kaçıp giden ve fazla olarak ta gelirken motörlerini susturmuş olan bir tayyareyi keşfetmek mümkün müdür? Şayet keşfedilecek olsa da- bi, tayyare topundan ilk endahtın iki dakika zarfında yapabileceği dü- şünüldüğü takdirde isabet imkân- ları nş dereceye kadar hesaba katı. labilir? -Bmbardıman tayyarelerini takib edecek olan avcı tayyareleri- nin vazifesi de kolay mıdır, zannedi- yorsunuz? Onlar takibe başladıkları zaman bombardıman tayyareleri o sahadan yüz kilometre uzaklaşmış bulunacaklardır. Yukarda saydığımız imkânlar ve ihtimaller âdi tayyare bombalarına göre hesab edilmiştir. Ya hususi bombalar kullanılırsa! 8,000 metre irtifadan ve 15,000 metre hedef uzak- lığından bir raket bombası salıveren bir bombardıman tayyaresi bir üssü bahriye hücum ettiği esnada oranın tayyare toplarının ve projektörleri- nin menzilleri haricinde hareket et- mek imkânma maliktir. Hele ideal bir hücum silâhı olan tayyare tor- pedosu hem demir atmış vaziyette duran bir donanmayı temizlemek, hemde açık denizde hareket eden bir donanmanın O formasiyonlarına mâni olmak için lâzım olan bütün ev- safi camidir. Cebelüttarık limanında on beş bü- yük harp gemisi yatmakta olduğu- nu farzedersek, bunları yukanda bahsettiğimiz ahval ve şerait içinde topyekün mahvetmek için üzerleri- ne yüksek irtifalardan yüz kadar bombardıman tayyaresi sevk etmek kâfidir. Böyle bir hücum esnasında bombardıman tayyareleri hiç bir teh- likeye maruz değildir. Gerek kaya- rak inen bowibalarda, gerekse seyir hattı hepsinden daha uzun olan ha- va torpedosünda bir harp gemisi için mevend olan tehlike şakult isti- kemette Üzerine düşen âdi bombada olduğundan kat kat fazladır, A.C.D. Çayın yüzüncü yılı Avrupaya çay nasıl girdi ? En çok nerede çay içilir ? Bizde çaynezaman taammüm etti? Şark vilâyetlerinde çay merakı Çay solrası, Çay istihlâkinin yüzüncü senesini idrak ediyoruz, Bundan yüz sene ev- vel, yani 1839 senesine kadar çay Av- rTupada malüm değildi. Bu meseleden bahseden bir İngiliz mecmuasına gö- re 1889 senesinde 10 kânunusani gü. nü, ilk defa olarak bir satış mağaza- sında, halka satılmak Üzere çayı teş- hir edilmişti. Mağazadaki çay miktarı sekiz sandıktan ibaretti, Bu satış ilk günlerde büyük rağbet görmemişti. Fâkat çay istihlâki ta- armüm edince Britanya sermayedar» l Hindiçinide çay ziraatı ile sana- yiine büyük serm ler yatırdılar. O zamandanberi Londra, dür caretinin merkezi hal Bugün Hindistand biri çay ziraatına ay Hindistan dünya çay yüzde 40 nisbetinde bir mevki işgal etmektedir. Hindistandaki Rauynun mıntaka- sındaki yüksek arazide çay fi nı ilk defa olarak bu binbaşısıdır. Kendisi 1 bir vazife ile bu mıntakada bulunu- yordu. Bu tarihten iki sene sonra, İngiliz güzel sanatler cemiyeti, İngiliz kolo- nisi hududları dahilinde, 20 pounddan (bir pound 453 gramdır) aşağı olma- mak üzeer çay yetiştiren kimseye bir altın madalye verilmesini tekli? etmiş- ti. Bu sıralarda diğer bir kumpanya da Çinde çay ticaretini inhisar altına almıştı, Kumpanya, Hindistanda çay ticaretini geriletecek her türlü tedbir- leri ittihaz etmişti. 1930 senesi HN kumpanyanin çay inhisarı lâğvedilmişti. Bu suretle Çin çayı Hindistana ithal edilerek çay ziraati daha ziyade inkişaf etmişti. Ni- hayet 1839 senesinde Assam isminde İ bir kumpanya teşekkül ederek Çinde. ki çay tarlalarını şatın almıştı. Sene- ler geçtikçe çay slraat ve ticaretile uğ- raşan kampanyaların mi&tarı artımış- tı. 1852 senesinde bu kumpanyaların. yekünu elliyi bulmuştu. Diğer taraftan çay istihlâki her ta- rafta taammüm ediyordu, bu yüzden kolonilerde çay yetiştirmek, bu işe ser- maye ayırmağı salgın bir hale getir. nişti. İstatistiklere göre, Hindistanda 1854 senesinde 250 bin pound çay is tihsal edilmişti. Bu miktar 1386 sene- sinde 2 milyon 500 bin pounda yük- selmiştir. Bu miktar 932 senesinde 320 milyon pounda kadar yükselmiş» tir. 937 senesinde çay istihsalâtı 391 milyon pounddu, Bugünkü $ tal- tında dünyada en çok çay yetiştiren memleket Hindistandır. Bizde çay ne zaman taammüm etti? Türkiyede çay istihlâkine dair eli- nizde, bizi tamamile tatmin edecek ta. ihi malümat yoktur. Ticaret odası kütüphanesinde ithalât maddelerimi. a We 7. çay fincanları zin tarihine dair bir vesika bulmak kabil olamamıştır. Yalnız bazı kayıd- lardan çay istihlâkinin Kırım muha- rebesinden sonra başladığım anlıyo- ruz. 1853 senesinde Kırım muharebesi münasebetile, şehrimize İn; , Fran- sz askerlerinin geldiği malümdur. İngiliz askerlerine tahsis edilen Kışla- larda, İngiliz askerlerinin her sabah çay içtiği görülmüştür. B. Galip Bah. tiyarın verdiği maltümata göre, gene bu tarihlerde, memleketimize gelen Kırımlıların, Tatarların çay içtiğine ihtar #âç makamın lıyordu, muharebesinden sonra, Türkiy Avrupa arasındaki ekonomli artmıştı. a dlarla memle! nebiler geliyordu. Bu duğu otellerde çay Fakat Buhara, Kırım gelen kimseler ça; içmiyordu, Bu m çaya pek az şeker koyuy müteassıp müslüman Buharalı yı şekerle içmeği bir günah addediyor, çayı balla içerterdi. İvan Turgeniyef «Babalar ve çocuklar» romanında, mü- tenasıp bir kadının çayı balla içtiğin. den bahseder. Memleketimizde çay en ziyade şark vilâyetlerinde sârfedilir. Bu mıntaka- larda her evde bir semaver vardır. Se- maver evin belli başlı eşyasıdır. Erzu- rumda bir seyahat esnasında bir in. şaat amelesinin teneke semaverile iş başında çalıştığını gördüm. Amele, yeni yapılan bir binanın çatısında ça» lışıyordu. Çatıda çay içmek için sema» verini çatıya çıkarmıştı. Erzurum ve diğer şark vilâyetleri- mizde günde on, on beş bardak çay içenler çoktur. Fakat bu bardaklar kü- çük cam bardaklardır ki, adına rusça bir kelime olan istikan derler. Bu vi- lâyetlere çay merakının buhara ve Kafkasyadan geldiğine şüphe yoktur. Gene rusça bir kelime olan semaver, türkçede de semaver olarak kullanıl. maktadır. Büyük harplen evvel Rus semâverleri pek meşhurdu. Her hali vakti yerinde olan bir adamın evinde batum semaveri bulunurdu. Çay meraklılarına göre, çayı, duma- ni tüten bir semaverin yanında, cam bardaklar içinde içmek kadar keyifli bir şey yoktur. Hülbuki Avrupahlar çayı daha ziyade beyaz porselen fin- tanlarda içerler ki bunda çay bitme- ien soğur. Tadı kaçar. Hem fincanda çayın rengi belli olmaz. Çayı 1823 senesinde keşfetmek şere fi bir İngiliz binbaşısına sid olabilir. fakat çayı bütün zerkile içmek şark memleketlerine mahsustur. Hüseyin Avni müns. ticari » birçok eo- hlâki ar k taraflarından lar gibi