POLİTİKA Avrupanın karışıklığı karşısında küçük devletler anlaşıyorlar Avrupa ve bütün dünya işleri çok karışmıştır. Büyük devletler arasın- da her an bir harp çıkmak ihtimali bulunduğundan küçük devletler gün den güne daha ihtiyatkâr hareket ediyorlar, büyük devletlerin harplerine sürüklenmemek için ellerinden geldiği kadar çalışıyorlar Başlarında sosyalistler bulunan hükümetler bile harici politikada sağ sol aramayıp yalnız harp tehlikesinden kenarda kalmağa dikkat ediyorlar. Meselâ bu gibi hükümetlerden İsveç 27 devletin iştirak etmiş olduğu Lon- dradaki İspanya işlerine bakan ademi müdahale komitesinden çekilmeğe karar vermiştir. n lideri bulunan Başvekil Spa- göndermesini tenkid etmekle 1 çıkarmaktan içtinap etmiştir. Belçikadaki sosyalist partisi kendisi akın Frankonun nezdine resmi mümessil beraber Kabineyi istifaya sevkedecek buhra Büyük devletlerin çarpışmaları tehlikesi küçük hükümetlere arâların- daki eski zıddiyet ve münateretleri unutturmuştur. Bu tehlike küçük dev- letleri birbirlerine yakınlaştırmaktadır. Birçok asırlar İsveç idaresi ve Cer- men med: tında yaşayan Turani millet Fenlândiyalılar İsveç dilini üniversitelerinden ve akademilerinden ve bütün mekteplerden attıkları ve Skandinavyanın siyasi fesirile şiddetle mücadele ettikleri halde şimdi İsveç ile ittifak akdi için müzakerede bulunuyorlar. Bundan sonra Fenlândiya, İsveçli unsura ve kültüre mühim müsaade- ler gösterecektir. İsveç de Baltık denizinin şimaline hâkim Aaland adaları- nın Fenlândiya tarafından tahkimine muvafakat etmektedir. Coğrafi vaziyeti itibarile bu ada Fenlândiya arazisinin İsveçe kadar uza- nan bir koludur. Fenlândiyaya hâkim olan devlet burasım tahkim ettiği takdirde bütün İsveç sahillerini hükmü altında bulunduracaktır. binden sonra İngiltere ve Fransa bu adaların bitaraf ve gayri askeri bir halde kalmasını zorla Çarlık Rusyasına kabul ettirmişlerdi. Lâ- kin umumi harpte yine Çarlık bu adaları tahkim etmişti. Fenlândiyanın tanındığı zaman galip devletler Aaland adalarını bu hükümete bırakmakla beraber tahkim edilmemesini ve burada yaşayan 25000 İsveçlinin kültür istiklâline riayeti şart koşmuşlardı. Şimdi bu adaların Sovyetler birliği yahut Almanya tarafından zapt ve tahkimi ihtimali karşısında Fenlândiya ile İsveç anlaşmıştır. Kırım ha At nalları İlk defa atlar 181 yılında Fransada nallanmağa başladı İngiltereye at nalını çok daha sön- ra Fatih Gülyom soktu. Gülyomun ordusunun nal paralarını Nortamp- to rdi. Eski Yunanlılarda atların nalı yok- tu, Gzenefon «atlara nasıl bakmalı» eserinde bahsetmez. Havanlar ve açlık İnsan birkaç hafta hiç bir şey ye- meden durur ve kamını doyurur do- yurmaz gene kuvvetini bulur, Hayvanların hepsi açlığa taham- mül edemez. Ancak lan iki sene hiç bir şey yemeden yaşar. Bir Sen- Bernar köpeği altmış beş gün hiç bir şey yemeden yaşamıştır. At yirmi gün İ aç kalacak olursa ölür Tavşan on iki gün açlığa tahammül | eder. Fare iki günden fazla aç yaşı- yamaz. Serçe kuşları en obur mahlüklar- dır, Açlığa tahammülleri ancak yir- mi dört saattir. Yiyeceğini en kolay temin eden mahlük da serçe kuşları- dır. Yaban domuzu ve geyik Yaban domuzları uzun, geyikler | yüksek atlama şampiyonudurlar | Avcılar tarafından sıkıştırılan bir İ yaban domuzu sekiz dokuz metre uzun atlar. Peşine köpeklerin düştüğünü bir geyik de dört metre yüks bir çiti kolayca aşar. şehri h Romalılar atlarını nallardiı. Ancak her ata nal Semtim - Sever deyrin- de çakılmağa basladı. Nöronun katırlarının nallari gü- müşten, kârısı Popenin bindiği katı- ra altın nal çakarlardı Patronlar İ Fransada yeni bir istatislik çıktı. Bir istatistik meraklısı oturup hesab etmiş ve Fransada mevcud patronla- ları o muhtelif şında bizzat ve bil- *k var, sayısı da 304 Hurriyet, Müsavat, Uhvuvet Fransanın resmi dövizi hürriyet, | idare müsavat, vettir. Bu üç kelimeyi 1791 de Kordölyeler klübü askerlerin göğüslerine yazmalarını teklif etti, bu teklifi hükümet kabul etti. Bu ülç kelimeyi bulan matbaacı Momsrodur. 1793 de Paris vilâyeti si âzası olduklan sonra bu üç kelimeyi bütün resmi devatr bina- larına yazdırdı Pa imparatorluğu kuru lalıdanberi yani 508 denberi Fransü- nın hü is Pranc Gölçükte beş liralık paraları taklid eden bazı kimselerin yakalandığını yaz- mıştık. Kalp paralar pek kaba ve kolayca anlaşılabilecek tarzdadır. Yukarı- daki resimde kalpazanlıktan yakalananlar ve kendilerini yakalayan Gölcük jandarma kumandanı B. Salâhaddin Absbah görülüyor Balina neslini inkırazdan kurtarmak için Cenevrede bir mukavele imzalandı Cenevrede lina balığının 3 ri ta eden beynelmile mukavele lanmıştır. kaveleyi let imaslı Balina şar. Akdenizde pek nadir görünmek- tedir. Balina balığı İs- veç, Fenlândiya, Danimarka hattâ İn- ve Alman Ç hayati bir yet mleketler, balina avcıbğınf maddi bir çak menfaatler emin ediyorlar. Bugün ba- lina etindi e yapılmakta ve bu şimal Y ahalisi için, yici Şunu eti çok da bulu- hem sanay kullar kdarda bir a- Bu n avcılığı, Norye, hem çok em de çok besi bir yiyecek teşkil da ilâve © lezzetlidir an bol bol ne yal em de içine karıştırılmak suretile > yemeklerde kullamılı adır, Balinanın kemikleri hem sanayide, hem de tababet kulanılmak! LE, 17 nci rdan itibaren Hollan r, balinaları kayıkiarla ve zıpkın- larla aviamağa basladılar, gemi san- dallarına binen balıkçılar, ucundan sağlam ve kalın bir iple bağlanmış olan zıpğını uzaktan balinanın üzeri- ne fırlatırlardı. Zıpkın sırtına veyahud başka bir yerine saplanınca, balina ok suratile Koşmağa başlıyarak kayığı sürükler. İşte bu zamanlarda tayfaların dümen kullanmakta çok mahir olması icab der. Şayed, d i iyi dümen kul asıhı bilmezse sandal devrilir, tayfalar da buzlu şimal denizinde fe- etmektedir, kilde can verirler Görülüyor bir müdde kadar Balina avı, çok tehli li ise, keşfedil resinde Balinanın avlan- tehlikeler e kalmamıştır. ad ve olarşsı ba- k ehemmiyet at- avcılık için hu- ve bunları silâhlar ile kımından çok bi feden Al: 1 gemili n son sistem âletler ve ti Şimdi, eski zamanlı bi Balinayı vurmak i savurmağa lüzum vazifeyi, ta görmekti kı bi nişan aldıktan makla dokunmak latılmaktadır, Bu tarzda eski zaman- da olduğu gibi zıpkını fırlatan tayfa- nın fevkalâde adali bir kuvvet sahibi olmasi Alman balık siste idir. Yakalanan Balinalar, derhal makinelerle parça lanarak yağları çıkarılmakta, etleri istif edilmektedir. Bundan başka Balinaları, tuzağa düşürmek için sevdikleri bazı canlı balıkları balıkçı gemileri tarafından denize serpiştirilmektedir. Balinalar bu balıkları yutmak için onları ko- valarken, balıkçı gemilerinin otoma» tik zıpkınlarına hedef olmakta ve bol bol avlanmaktadır. ır. Bu bir âlet nin içi, son Balina avı son zamanlarda en kârlı işlerden biri olmuş- tur. Bu münasebetle birçok kimseler bu ava heves etmiş- lerdir. Avcıların çokluğu balina neslini tüketmek tehli- kesi göstermiştir. Bu sebeple Cenevrede toplanarak bir anlaşma imzasına lüzum görülmüştür. Balina avının mü- teşebbislerine bi- raktığı kârlar çok büyüktür, Bir Bali- nanın bıraktığı kâr bir mevsim için bir balıkçı gemisinin müsraflarmı kar- şılamağa kâfidir. Unutmamalı ki ba- zı Balinalar, 150 ton ağırlığındadır. 150 tonluk bir Balinadan 40,000 kilo konserve eti kine yağı çıkarılmaktadır. Balığın derisinden, kemiklerinden çıkarılan maddeler, bu hesaptan har Balina avının sı, avlanmas miş ve nesi kârlı olma- bir hız ver- e tükenmesi tehlikesini doğurm Balina, nes- li kolaylıkla çoğalmıyan deniz ejder- halarındandır. Ba , İki senede bir ancak bir yavru doğurmakta, bu yav- ru da kolaylıkla ölmektedir Şimal denizlerinde binlerce ve bin- lerce Balina balığının mevcudiyeti, şimdiye kadar natik bir tarzda avlanmamalarınc leri geliyordu. Şimdi avlanması, metodik bir şekle dökülünce, neslini imha etmek tehli- kesi baş göstermiştir. Bu tehlikenin önüne geçmek icab eder, İşte bu s6 bebten dolayıdır ki, Balina avcılığın- dan büyük kârlar temin eden memle- ketler, Balinaların imhası tehlikesini bertaraf etmek için avlanmasını bir takım kayıd ve şartlara tabi tutmağa ve organize etmeğe lüzum görmüş- ler ve bu maksadia bu beyneimilel mukaveleyi tanzim etmişlerdir. Mu- kavelenin hükümlerine göre Balina- ların doğurdukları ve yavrularını em- zirdikleri mevsimlerde avlanma ya- sak edilmektedir. Türkiyeye terkedilmesi muhtemel olan nadolu jansinin bir haberine göre, Araplar, Filistin Yahudileri mesele- sini halletmek üzere, Londrada yapılacak toplantıda, ye, Filistin ve Erdünden mürekkep büyük bir Arap devleli kurul- masına mukabil, Türkiyenin, eski Halep vilâyeti ile tatmin edilmesini ileri süre- ceklermiz. «Eski Halep vilâyeti. hin Kamusu A'lâma göre tarifi şadur: Asyadaki Osmanlı vilâyetler irenin birer İskenderun an cihetinde cenup cenuba doğr zâyeti ile tinden Beyrut ve $ nubu şarki cihetinden Zor sa er tinden Diyarıbekir, gima- lerile muhat ve mah rülüyor ki, bu eski viliyetin bir kıs- | mı Cümhuriyet Türkiyesinin bir kısmı da dışında kalmıştır, Pransızet Larowse Mensuel'in mari 1921 nüshasında da şöyle Yazıyor: p, Türkler zamanında 80,000 met- çinde, mühim “bir başka hususiyeti ideri ında idari mer- daha mübhi kez oluşu | her şeydi gibi, m zi, bir sa: zarı ve nihayet daha w noktasıdır.» Bir kısmı Türkiyeye gidip diğer kasmı da Hatay olunca, Halep şehri, tekmil mashariyetlerini kaybetmiş, Adeta vücu- dünden mahrum kesik bir baş halinde kalmıştır. Bizzat Halepiilerin de menafii- ne, eski vaziyete girmek, hinterlanddan can, kan almak elveriyer. Vilâyet arazisi: büyük bir kısmı yük- sek ve kuru ovalardan mürekkeptir. Halep seliri elvarı münbittir, 280 metre râkımda elan Hialebin bulunduğu tepenin altin- dan Antepten doğru çelen Balıksu akar; bu sayede şehir hiç Susurluk çekmez. Ei- rafa güzel bahçeler vardır. Şemseddin Sami, Osmanlılar zamanm- da mevcud üsarı şöyle xay 155 cami, eski devirlerde olduğu nt r iktisad merke- yeti ziral pa- k yerlerin transit mmiyetio kalır. Halep, i | | | | 164 mesçit, 23 medrese, bir idadi, bir Yüş- | diyei askeriye ve mülkiye, 98 ilkmektep, 33 gayri müslim mektebi, İ Pransız mek- Halep iç kalesi tebi, 5 kütüphane, 2 matbaa, 1 hastane, ? darüşşifa, 1 kışla, 23 tekke, 21 türbe, 15 kilise, 2 havra, 73 hamam, 120 han, Il köprü. Fransız menabiline göre şehir nüfusu 150,000 dir. Müslümanlardan sonra en ka- labahık ekalliyet Ermeniler, sonra da 10,008 - 15,000 miktarındaki Yahudilerdir. Şehir yirmi dört mahalleye ayrılır, Sur- larının $ kapısı vardır. En ortada, 68 met- re irtifada suni bir toprak yığınının üze- rinde iç kale yükselir, Camilerinin en bü- yüğü Camilikebir'dir ki şehrin ortasında- dır, Emeviler tarafından Hicri 90 tarihin- de yapılmış, muhtelif tahriplere uğramış, tamirlere nail olmuştur. Eski Yunan müverrihlerinin yazdıkları» na göre, şehrin İlk ismi (Chaiybon —) Ha- liben imiş. Akvam mühuceretinin yolu ünerinde bulunduğu için, istilâlara karşı durmuş, eski ticaretin hir istinadgâhı ha- inde bulunmuştur. Selfekliler zamanında tamir edilerek adı Meroca'ya tebeddül et- G4, Hazreti Ömer zamanında İslâmlar bu- rasını fethetmişler, bir rivayete göre içim- de #hali bulamamıylardır (663). Rumlar, burasını Araplardan tekrar aldı, tekrar kaybettiler. Hicri 1170 te bü- yük bir zelseleye uğrıyan Halep, Hülâgü zamanında tahrip edilmiş, fakal yeniden tamir olmuştur. 1402 de Timur, 1517 de de Türkler şehri raptettiler, Şehir 1512 de koleraya uğradı. Müttefik ordularının Ha- | lebe giriş tarihi 25 teşrinlerrel 1918 dir, Şemseddin Sami: «Ahali 340,900 mikta- rına vardıysa da, hleri 1235 de vuku bu- Jan şiddetli bir hareketi arrda halkın ya- rından riyndesi telef oldu» diyor. Tabii âfetlerden manda, Halep iktisadi darbeler de yemiştir. Eskiden Asyanın en büyük kervan yollarından biri buradan ge- çerdi. Şehir mühim bir depoydu. Ümid- burnu ve bilâhare Süveyş yolunun açılma- Sı üzerine, ehemmiyeti tâli dereceye indi, Fransızlar, 1921 de, Halebin Jthalâtını 50 milyon, ihracatını 28 milyon frank olarak tesbit etmişlerdir. Halebin tarihinde camcılık meşhurdur, On dördüncü asır Afgan seyyahlarından biri, dünyanın hiçbir yerinde böyle züca- «iye eşyası görmediğini yazar. Şimdi ise bu imalât pek iptidai ve sönük vaziyetie- dir, Halep, ipek kumaşlarile meşhur Şark şehirleri arasındadır. Şemseddin Samiye hazaran, onun zamanında 3000 tezgâh İş- liyormuş. Fransızlar ise, bu sahadaki İs- tihsalin iki milyon frank kiymetinde oldu- #unu kaydediyorlar. Kayumeuluğa mütes allik eşyası, sabunu, şekerlemeleri ve ye- mişleri, bilhassa yağı pek meşhurdar. Halepte dört mevsim de bütün huxusi- yetlerini göstererek cereyan eder. Yama hararet 40 dereceye çıkar, Halebea mah- ss, iz bırakan bir çıban vardır. Fakat son zamanlarda önüne geçilir bir hal al- muştar, (V)