BALIK AKINI KARŞISINDA... Bir balık mütehassısının pek ziyade dikkate değer sözleri... Bir balık müşteriye gelinceye kadar kaç elden geçiyor? Gazetelerde karışık Avrupa mesele- leri havadislerinin yanında günler denberi devam €den bir haber var: Ba- ık akını... Köprü üstünden Haliç ta- rafına, Yenikapı sahillerine, Kumkapı kıyılarına bakınız. Yüzlerce balık san- dalı gözünüze ilişir. Bu balık akınına rağmen, acaba ba- hk ucuz mu dersiniz? Hayır... Bizde balık meselesi hakikaten de- rinden derine tedkik edilecek bir mevzudur. Hayatını balıkçılık ve ba- hık işlerine vermiş, hiçbir teşekkülle alâkası olmıyan bir mütehassısla gö- rüştüm, Bana son derece dikkate de- ğer şeyler anlattı. Mütehassıs di- yer ki: — Evet, bügünlerde balıkçıların Curum dedikleri büyük bir balık akı- mı var, Buna rağmen balık hiç te ucuz değildir. Bunun en büyük sebebini an- latayım. Bir balık denizden çıktıktan, müşterinin midesine gidinciye kadar bakınız kaç elden geçer. ! Balıkların pahalılık sebepleri! Evvelâ kabzımal... Hemen her ba- | likçının bir kabzımalı vardır. Bunlar | balıkçının tuttuğu balığın satışı İle meşgul olurlar ve satıştan mühim bir | pay da kendilerine ayırırlar. İ Kabzımaldan sonra Tazeci denilen | esnafın eline geçer. Balıkhanedeki müzayedeye doğrudan doğruya iştirak etmek için oldukça mühim bir temi- nat akçesi yatırmak lâzımdır. Bu te- | minat akçesinden başka, müzayedede | Satın alınacak balık için ayrıca peşin para vermek icab etmektedir. Bittabi bu bir sermaye işidir, Onun için mü- denilen esnaf sahipleri iştirak doğrudan doğ- azeciler ! ı olm , dükkânı filân bulu! İ bâlığı bir elden baş- ederek para kazanan- mıyan, Sirf al ka bir ele deş lar vardır. lerden sonra balığı «Tek- len esnaf satın Bu Tek- neci denilen esnaf balığı dükkânları- | MA götürürler, onlar da bazan seyyar | satıcılara verirler. Müşteri balığı ya Tekneciden, yahut ta seyyar satıcıdan satın alır, Görülüyor ki balık, müşterinin eli- ne gelin kadar birçok kimselere ka- zanç vesilesi oluyor. Tabii balığı tu- tan kazanacak; bu bir, kabzımal ka- zanacak; ikinci bir kazanç eli, Tazeci kazanacak, oldu üç; Tekneci kazana- cak, oldu dört... Eğer seyyar satıcıdan alırsanız, o & akâzanacak, oldu beş d.. Verilen resimler ve pay alanlar Sonra tabii balığın bazı rüsumu da var, Yüzde ön iki miri vergi, yi ta kabzımal payı, balık boş dımcı ve Çöv de yüzde dol rilir, yüzde yarım yüzde ı cemiyet Bunlardan bi tabii balığın, Ba- hikhaneye getirilmesi için motör veya diğer nakil va: için para verilir; Sonra alınan harçlar, kabzımal payı ve saire kârdan değil, Köprü yanında, balık avlıyanlar lığın 4-5 elden geçtiği de düşünülürse niçin ucuz balık yiyemediğimizin 8€- bebi gayet kolaylıkla anlaşılabilir, Yalnız satış üzerinden alnan para yüzde yirmiyi bulur, hattâ bazan ge- çer. Bundan sonra fiati yüzde yirmi fazlalaşan bu balık 4-5 elden geçe- rek müşteriye kadar gelir, En pahalı balıklar Bâlıkhanedeki fiat ile piyasadaki satış fiati arasında en çok fark olan kılıç ve barbunya balıklarıdır. Meselâ kılıç, Balıkhanede 30 kuruşa satılmış- 8a, piyasada mutlaka 60 tır. Barbun- ya ise Balıkhane fiati ile piyasadaki satış flati arasında en çok fark olan balıktır. Bizde barbunya niçin bu kadar pahahdır? Acaba sularımızda barbun- ya az mıdır? — Bilâkis... İstanbul civarında, yâr kın yerlerde barbunya en bol olan ba- lıktır, Fakat barbunyanın nakli son derece güçtür. Çünkü denizin en ng xik balığı barbunyadır. Barbunya son derece seri motörlerde, ince, dar çin- ko kaplar içinde nakledilir. Hattâ ba- | lığın mübafazas. için konulan buzun bile katiyen barbunyaya temas etme- mesi lâzımdır, En küçük bir tazyikten, barbunyanın gayetince olan kamı patlar. Bunun için bu balık çok pa- | halıdır. İstakoz neden pahalı — Peki bizde istakoz da çok pahâ- lı... Halbuki sularımızda en güzel i$- takozların pek bol olduğu söylenir? — Evet... İmralı adasında, Marma- ra adasında, Armudluda, Erdekte ve nihayet İstanbul civarında gayet bol miktarda çok güzül istakozlar vardır. Fakat bunları tutanlar küçük balık- | çılardır. Sermayesi olmıyan fakir in- sanlardır, Bunların ekserisinin mo- törleri, nakil vasıtaları yoktur. Çünkü | büyük mikyasta istakozculuk eden yoktur. Küçük esnaf, Erdek, Karade- | niz Ereğlisi, İstanbul civarındaki ada- İ lardan tuttukları istakozları Deniz- yolları vasıtaları İle İstanbula gönde- rirler. Halbuki son zamanlara kadar Denizyolları bir ye masrafı olarak 30 kuruş alıyordu. Şimdi bu para on beş kuruşa indirii- miştir. Bir tek istakozdan 15 kuruş ta alınsa gene çoktur. halde, çok az ve pahalıya yiyoruz, Yol parası fazla olduğu İl istakoz fazla flatle piyasaya çıkarılıyor, Alıcısı az oluyor. Bunun için de esnaf istakoz avına rağbet etmiyor. Halbuki bizde istakozun bol çıktığı yerde halk, bu deniz hayvanmı yemez. Bu itibarla istakoz mınlakalarında istakozlar ken- di kendilerine ölüyorlar. Midye meselesi — Denizlerimizde çok midye oldu- | ğu halde, piyasada her zaman ve iyi midye bulmak ta güçtür, Bunun sebe- bi nedir? —Evet, Marmara denizi ve İstan- bul civarı dünyanın en zengin midy: tarlalarile doludur. Fakat buna rağ- men piyasada her zaman ve iyi miğ- ye bulamıyoruz. Bunun birkaç sebebi vardır. Bir kere birçok büyük midye tarla- Tamnm sowd hakkı sok uzun seneler | şüphe etmeyiniz. istakozdan nakli. | evvel tapu ile bazı kimselere veril- miştir, Bugün bunlardan çoğu balık- çılıkla meşgul değillerdir. Fakat on- Jarın midye tarlalarında başkaları av» lanamaz, Sonra midyeye rağbet te az- dır. Ekseriya esnaf tuttuğu mldyeye müşteri bulamıyor. Bunun için dün- yanın en nefis midyeleri öylece sula- rımız altında duruyor. — Balık akınma rağmen, hâlâ ba- lıktan zehirlenenler olduğunu işitiyo- ruz. Alınacak balığın taze olup olma- dığına nası! dikkat edilmelidir? — Bizim halkın balık tazeliğini kon» trol için babalardan işitme bir usulü vardır, Balığın kulaklarına bakmak, bu kulakların kırmızı olup olmadığını tedkik etmek... Halbuki bu suretle ba- lık alanlar ekseriya yanılırlar, Çünkü en bayat balığı gallbardalı suda yıkı- yacak olursanız kulakları kıpkırmızı kesilir ve siz de böyle kırmızı kulaklı balığı görünce «taze!» diye alırsınız, Balığın taze olup olmadığını nasıl anlamalı? Bir balığın taze olup olmadığı doğru şekilde şöyle anlaşılır: 1 — Balığı iki parmağınızla güzle- rinden tutup ufki bir şekilde kaldıra- caksınız. Öyle tutacaksınız. Balığın vücudü ne kadar az inhina yaparsa 0 derece tazedir. Denizden yeni çıkmış bir balığı bu suretle tutarsanız hemen hemen dimdik durur; taze balık ta bi- Taz inhina yapar, Bu suretle tuttuğu- nuz balığın vücudü oldukça mühim | bir kavi. yaparsa, bayatlığından hiç en 2 — Balığın gözlerine bakınız; ta- 2e balığın gözleri daima parlaktır, 3 — Balığın derisine dikkat ediniz. | Taze balığın derisi çok gergindir, 4 Uskumrunun taze olup olma- dığını anlamak için karın tarafnda açık pembe birer çizgi var mı? Buna dikkat ediniz. Bu açık pembe çizgi us- | kurirunun taze olduğuna en büyük -| delildir. 5 — Kılıç gibi büyük balıkların te- | zeliğini anlamak için tamamile başk& | usuller vardır. Kesilmiş bir parça ha- | linde kılıcın renginin beyâz olmaması | lâzımdır, Halbuki birçokları yağlı di- | ye eti bembeyaz olan kılıcı tercih eder- | ler. Taze kılıç balığı kesilmiş parça İ halinde dururken elyafının arasından Bu itibarla istakoz pek bol olduğu kanlar sızar, âdetâ kanlı bir et par- | çasını andırır, İ 6 — Taze olup olmadığı en güç an- laşılan kefal ve saire gibi pullu balık- lardır. Bunların tazeliğini ancak göz- lerine bakarak ve Iki parmakla ufki bir şekilde tutmak suretile anlamak kabildir. NE İş bulmak için Uzun, uzun düşünmeğe hacet yok! sAkşamsa bir KÜÇÜK İLÂN vermek kâfidir. k sre ve Fatihte, Çırçır mahallesinde cinayetin işlendiği y (Baş tarafı 1 inci sahifede) deruhte ederek oraya gitmiş, karısı bayan Ayşe ile oğlunu ve bir de kızmı İstanbula göndermişli. Hasan, İstanbula gelince, sanat mek- tebine nehari olarak kaydedilmiş an- nesi de Gedikpaşada bir ev kala” mıştır, Emin ustanın kızı Makbule de bü- yük hemşiresi ile Haydarda bıçakçı Alâeddin mahallesinde kırk iki nu- maralı evi isticar etmişlerdir. İşte burada Makbule, Şaban İs- minde yaşlı bir adam ile evlenmiştir. Şaban bundan bir müddet evvel, Er- zincan şehrinde, bir iş alarak oraya gitmiştir. Hasan bundan iki ay kadar evvel, üç gün, Üç gece evine uğramamıştır. Üç gün sonra eve dönünce, o zaman 'Hasanın anası, nerede olduğunu ken- disine sormuş, fakat manasız bir ta- kım suallerle karşılaşmıştır. İşte bu sıralarda Hasanın evine mavi gözlü yirmi beş, otuz yaşların- da kadar bir genç gelip gitmeğe ve sık sık Hasanı aramağa başlamıştır. Bayan Ayşe oğlunu sık sık arayan bu delikanlıdan şüphelenmeğe başla- yarak onu takip etmiş ve Sirkecide bir otel yanında bulunan bir evde, bu gencin bir kadınla beraber otur- duğunu ve isminin de Hasan oldu- gunu öğrenmiştir. İşte bayan Ayşe oğlunun hususi ahvaline dalr ancak bir bu hikâyeyi öğrenebilmiş olsun, evvelki (gece, kanlı hâdise teferruatı, bayan Ayşe- nın gözü önüne tekrar mavi gözlü genci getirmiştir. Evvelki gece Emin ustanın kızı Makbule ile, Rifat ustanın oğlu Ha- sanı karşılaştıran ve Hasanın feci bir şekilde ölümünü neticelendiren hö- dise safahatına gelince; Zabıtaca bu işten dolayı sorguya çe- kilmiş olan bayan Makbule ve hem- şiresinin anlattıklarına göre, Hasa- nın katline takaddüm eden saatlerde olup bitenler şöyledir. Bayan Makbule, pazar akşamı geç vakit, sinemaya gideceğini söyliye- rek evden çıkmış ve Şehzadebaşına gelmiştir. Bayan Mükbule sinemaya girerek filim seyrettikten sonra çıkmış Sa- rTaçhane başına doğru ilerlemekte iken, birdenbire Hasanla karşılaş- mıştır, , Makbule, Hasanı görmekle beraber orun arkasında üç gencin gözlerini Hasandan ayırmadıklarını farketmiş, bu sırada da Hasan, Susığırlıkta, iki aile arasındaki dostluğa güvenerek Makbuleye yaklaşarak hal hatır sor- mağa başlamıştır. Muayyen bir iki sözden sonra Ha- san, Makbuleye: — «Sana çok mühim bir ricam vardır. Beni bu akşam bu müşkül vaziyetten kurtar, Arkamdan gelen üç kişi hep beni takip ediyorlar. Bir fenalık yapmalarından korkuyorum! Seninle beraber sizin eve kadar gide- yim de, bana bir can yoldaşı ol!..» de- miştir. Makbule ailevi dostluk dolayısile Hasanın bu teklifini kabul etmiş, beraberce, Haydardaki eve gitmek üzere yola koyulmuştur. Fakat bu gidiş esnasında da Ha- #anın arkasındaki Üç genç, birer göl- ge halinde onların peşlerini bırak- mamışlardır. Nihayet, Makbule ile Hasan, itfai- yenin arka yolundan Haydara inen kısım üzerinde ilerlemişler, ve bir dört yol ağzına gelmişlerdir. Bu dört anda üç dört dükkân ve birde kahve bulunmasına rağmen, pazar olması dolayısile dükkânlar kapalı, keza kahve de pazar ruhsatiyesini almamış olduğu için muattal bir hal- de durmaktadır. Üç genç, burada Makbule ile Ha- sanı önlemişler, ve İki sivilden biri, Hasanın üzerine yüklenerek altına almış ve boğaz, kalb ve ciğerlerden olmak üzere dokuz bıçak yarasile Hasanı sokak ortasında öldürmüş- tür, Bütün bu mücadele esnasında kâ- ti), başındaki kasketini cinayet ye- rinde düşürmüş ve onu unutarak ar- kadaşlarile beraber savuşmuştur. Hasan, öldürüldüğü sırada Mak- bule de çığlıklar kopararak Haydar karakoluna koşmuş, derhal vaka ye- rine koşan bir zabıta memuru, meç- hul üç şahsın kaçmış olduklarını tesbit etmiş, çağrılan can kurtaran otomobilile Hasan hastaneye kaldı- rümuşsa da az sonra ölmüştür. Tahkikata el koyan Fatih polis merkezi ve emniyet direktörlüğü ci- nayet masası memurları katilin kas- ketini muhafaza altına almışlar, Makbuleyi de sorguya çekmişlerdir Makbule, bütün hâdise teferru ni yazdığımız gibi anla arkadaşlarını vuran adamı görse tan beyan etmiştir. Gece geç vakit yakalananlar Zabıtanın aradığı dört kişiden üçü dün gece geç vakit ele geçirilmiştir İhsan, Hamzâ, Ni adlarmdaki bu adamların dün gece geç vakte kadar ifadeleri alınmıştır. Bugün de ifadeleri alınacaktır Rifat adında biri henüz yoktur. Bu adanın d ca yakalanmasına dır, Zabıta Rifatın izi Bilhassa kasketin rette katilin hüviyeti yacağı şüphesizdir. Yaşadığımız yerlerin tarihi (Baş tarafı 7 inci sahifede) Artık darbe, kat rette vurulmuş bulunuyordu. Bir Bulgarlar Anadolunun Ermenilerle meskün Kı- sımlarına naklolundu. Samuel, bu hadise üzerinden çok geçmemişti ki, eleminden öldü. Ger- çi henüz bazı mevkilerde, mukave- met eden âsiler bulunuyordu. lLâ- kin, bunlar da şiddetle, sebatla ta- kib edilerek kimi teslim alındı, kimi inkiyad ettirildi, Bir tanesinin macerası ise cidden romana benzer: Bir Bizans fedaisi, bir gece atına binerek Bulgar . leri arasına bir yarma hareketi yap- tı. İvaç isimli bu âsiyi, yakalıyarak birdenbire kör etti. Atına bindirdi. Ve arkadan âtilan okları karşı kal kan gibi tutarak diri diri, hükümde- rın huzurunu getirdi. Bu son âsi, affa nail edilmiyerek bir zindana atıldı. meydanda ün zabıta- olunmakta- üzerindedir 1akkak SW meydana ko —R çok Bazil'e tarih «Bulgar kırans ismi- ni takmıştır. Lisanı Rumca olmakla beraber kan noktasından Ermeni olan bu hükümdar, Bülgarlar üzeri- ne bu zaferile Balkan yarımadasın- da tam 167 sene, Helen hükümran- lığı kurmuştur. Bulgar hanedanının mensublarını esir gibi İstanbulda teşhir etti ve ta- biiyeti altına aldı. Yürük Çelebi