Bükreş muhteliti bugün Fenerbahçe ile karşılaşıyor Rumenlere karşı Fenerbahçe kadrosu nasıl olmalı ? Yukarıda solda; Rumen kalesine penaltıdan yaptığımız gol, Sağda: Hariciye ve Mill Müdafan Vekilleri maçı takib ediyorlar, aşağıda: Rumen ve Ankara muhtelif takımları Futbol federasyonu tarafından üş maç yapmak üzere Türkiyeye davet edilen Bükreş muhteliti ilk maçını pazar günü Ankarada Ankara muh- teliti ile yaparak 1-2 galip geldi. Pazar akşamı Ankaradan hareket eden Rumenler dün sabah şehrimize gelmişlerdir. Bugün saat 1430da Taksim stadında Fenerbahçe ile ikin- ci müsabakalarını yapacak olan Ru- menlerin kuvveti hakkında pek €sas- hı bir malümatımız olmamakla bera- ber Ankara karşılaşmasının cereyan tarzından edindiğimiz kanaate göre bu takımın, kafile reisinin verdiği beyanatın aksine olarak pek kuvvet- M olmadığını iddia edeceğiz, Yılbaşında Atinada Yunan milli takımına karşı Romanyayı temsil selâhiyeti verilen bu takım Ankara muhtelitini pek güçlükle ve ancak 12 gibi az bir sayı farkile mağlüp e- debildiğinden kuvveti hakkında şüp- heye düşmek tabiidir. İçlerinde ancak kaleci, merkez mu- avin, soliç, solaçık ve merkez muha- cim gibi beş beynelmilel oyuncu ol- da henüz ilk defa yer alıyor demek- tir. Ankara muhtelitine ilâve edile- cek bir kaç İstanbullu oyuncu İle meydana gelecek kuvvetli bir mili takımımızın Romanyayı temsil selâ- hiyetini taşıyan bu takımı mağlüp edeceği pek âşikâr olduğundan fut- bol seviyesinin Rumen toprakların. da da düşmekte olduğu kendiliğinden meydana çıkar, Bükreş muhteliti halinde bugün #enerbahçe karşısında £ göreceğimiz Rümenlerin esas kuvveti hakkında ancak bu müsabakadan sonra kati bir kanaat edinmek kabil olacaktır. Rumenlere karşı çıkacak olan Fe- nerbahçelilerin son zamanlarda klüb- lerine yeniden iltihak eden İzmirli Vehap ve Basriyi dö oynatacakları söylenmektedir. Beden - terbiyesi u- mum müdürlüğünün Rumenlere kar- şı oynıyacak olan Galatasaray ve Fe- nerbahçe klüblerinin arzu ettikleri Sakdirde takımlarını diğer klüblerden alacakları oyuncularla takviye ede- bilecekleri yolundaki omüsaadesini tatbikat sahasına koyup koymıy; arını bilmemekle beraber bu hareke- ti klübler lehine kaydetmek lâzımdır. Çünkü bir Fenerbahçe takımına girecek Beşiktaşlı Hüsnü İle Hakkı dın alımacak randman üzerinde bü- yük rolleri olabilir. Vehab ve Basri de kuvvetli bir hale gelen Sarıldci- verdlilerin, Hakkı ile Hüsnüye de takımlarında yer verirlerse bugünkü karşılaşmadan galibiyetle çıkacak- larını tahmin etmek hata değildir. Yalnız Ankara maçında temayüz eden Rumen merkez muhacimini si- kı marke etmelerini Sarılâciverdiile- Te tavsiye etmek lâzımdır. Bu oyun- cu müsabaka esnasında seyyal akış- ları, sıkı şütleri ve bilgili idaresi ile 22 oyuncu içinde klâs* futbolcüsü ol- duğunu isbat etmiştir. Fenerli Ay- tan bütün dikkatini bu oyuncu üze- rinde temerküz ettirmelidir. Seri bir se en güzel Sarılâciverd kadrosu şu şekilde olabilir, Hüsameddin - Lebib, Hüsnü - Esad, Aytan, M. Reşad, küçük Fikret, Hak- kı, Vahab, Basri, Fikret, Bu kadro ile teşkil edilen Fenerli- lerin bir sürpriz müstesna, müsaba- kayı kazanacaklarını tabii görmek- teyiz. Şazi Tezcan Frens Varuş ,Pire muhtelitini 1-0 yendi Noel ve Senebaşı yorduları müna- sebetile Yunanistana davet edilen Ma- car şampiyonu Prens Varuş pazar günü ilk maçını Românya muhteliti- ne karşı hazırlık yapan Pire muhte- itine karşı oynamış ve Yunanlıları hayrette bırakan çok yüksek bir oyun- dan sonra 5-1 gibi açık bir sayı far- kile galib gelmiştir. İlk devreyi 2-0 bitiren Macarlar tazyiklerini ikinci devrede fazlalaştır. mışlar ve üstüste yaptıkları üç gok den sonra müsabakayı 5-1 nihayetlen- dirmişlerdir. Tek fakat kat'i çare Tecrübe edenlere Sorunuz Baş, diş, adale ağrılarile üşütmekten mütevellid bütün ıztırablara karşı yegâne müessir tedbir bir kaşe (almaktır) Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri yormaz. İcabında günde $ kaşe alınabilir. İsmine dikkat taklitlerinden sakınınız ve GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz, SARAY vo BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 258 Rusya çarlığı, Osmanlı devletinde istediği manevralar! 21 Kânunuevvel 1938 — — e çevirmek için sefaretini çok teşkilâtlandırmıştı Kendi kendisine telkin icrası mele- kesinin en yüksek derecesine malik idi. Hiç kimse onun kadar bir anda sükünetten tehdide, memnuniyet ve şetaretten heyecana geçmek istidadı- nı gösteremezdi. Ayni iş hakkında muhtelif şahısla- ra, muhtelif tarzda hep soğukkanlı- lıkla idarel kelâm edebilirdi. O İstanbulda daima yegâne nüfuz sahibi elçi olmak hırsını beslerdi. Çok defa bir siyaset memuruna, millet- lerarası hukukun tayin ettiği hudu- du geçerdi. Kendisine bağlanmıyanları iş ba- şından uzaklaştırmak, kendi meramı- na, hevesine, keyfine göre hareket edenleri, kendisinin reyini almadan bir teşebbüste bulunmuyanları her va- sıtaya başvurarak tutmak, Osmanlı nazırlarını tayin ve azlettirmek, bu suretle Osmanlı devletini idare eyle- mek, İstanbulda hüküm ve hüküme- ti kendi elinde bulundurmak isterdi. Bu hali, kendisine çok itaplar celbetti. Bazan Bab;Âlinin işlerine doğrudan doğruya müdahalesi o kadar sıkıştırı- cı oldurdu ki Kabinenin yazdığı nota- larda onun tashihlerini bulmak hiç te güç görünmezdi. Hareket ve faaliyetten usanmaz bir adamdı. Nüfuz elinden kaçınca tekrar ele geçirerek, tefevvukunu gös- termek için başvurmıyacağı tedbir ve entrika, gilmiyeceği dolambaçlı yol yoktu. Ancak son zamanlarda artık düş- manları şöyle dursun, dostları bile kendisinden bizar olmuşlardı. Reşid paşanın ölümünden sonra Lord Stratford İstanbul sefaretin- den istifa etti, Bu haberi alınca Ab- dülmecid, Âli paşaya: — Ben bu sandete Reşid paşanın hayatında nail olmalı idim, Şimdi artık lord zaten bir şey yap&- mazdı! Demişti. Bu senelerde Fransa sefareti ban- ker Alleon ailesile pek ziyade İrti- batta bulunmakla itham edilirdi. Fransız siyasetini iltizama hiç meyyal olmıyan Reşid paşanın nü- fuzu altında bulunan bu ailenin da- madları Ronet, Pelletier, Longueville Fransiz sefaretinin gözde memurla- Tındandı. Tercüman Cor ile Rönet evvelce Reşid paşaya kâtiblik etmişlerdi. Bunların hatasından kendisini yalnız elçi general Kont Baragucy d'Hilier (1853) kurtarmışlı. Fransız Hariciye Nezaretinde de Aileon ailesinin İstanbul sefarelha- nesindeki tercümanlar, kâtibler, şan- sölyeler arasında bu kadar müteal- Hkatı bulunmasını hoş görmiyenler az değildi. Hele şarktaki Fransız ta- cirleri bundan pek müşteki idiler, Çünkü her hangi bir konirato veya mukayelenamenin sefaretçe kayde- dilmesi sırasında bundan piyasaya bir şey sızmasından korkarlardı. Evrlece Fransız hariciye memur. larının vazife ifa eltikleri yerden €v- lenmemiş olmalarına itina edilirdi. Bu kaidenin bozulmasından Fransa siyaseti zarar görüyordu. Alleon ticarethanesi bir paşa yar hut her hangi bir siyaset adamı ile bir iş gördü mü, sefaretin memurla» rı derhal o paşa veya adamın med- dahı kesiliyorlardı. Fransa hüküme- tüde o adamı ancak bu sefaret me- murlarının gözlerile görüyordu! Umumiyet itibarile Fransız tercü- manları şark dillerini söylemekte az istidad gösterirlerdi; hemen hepsinin Türkçeyi telâffuzları acayipti. Bu garabet Babıâlide istihzaları celbe- diyordu. Tercümanların her birine birer lâğab takılmıştı, Meselâ Cor, Türk- çeyi bir kadın ses ve tavrile söylediği için (kadın tercüman) ve Dauvra bir Arnavud gibi konuştuğu için (Arna- vud tercüman) diye yadedilirdi. Pek mümtaz bir müsteşrik olan Cheffer bile tercümanı olduğu dili Iyi söyliyemezdi. Fransız siyaseti şarkta bütün hıristiyanların değil, yalnız katolik- lerin himayesi yolunda tedvir edili- yordu. Bu sebeble hıristiyanların ek- seriyeti - ortodoksiar - kendilerine Rusyada muln ve hâmi arıyorlar ve | buluyorlardı. Bu katolik - ortodoks, diğer tabir ile Fransa - Rusya rekabeti evvelâ mübarek makamlar meselesini, son- ra Kırım harbini doğurdu. Avusturyanın 1699 da İstanbulda ihdas eltiği dalmi sefaret çok zaman- danberi ciddi bir faaliyet göster- miyordu. 1855 de Baron dö Bürk ona birdenbire yeni bir hayat ve bü- yük bir nüfuz temin etti; inhilâl ha- Dinde görünen sefareti yükseltti, Pra- tik bir zihniyet ve meharetle davra- nıp Avusturya tebaasından topladığı ianelerle hastane, mektebler açti. Baron Bürk, Lord Stratforddan hiç hoşlanmazdı. İstanbulda Avusturya namına or» ta, sonra büyük elçilikle on beş sene kalan Baron dö Prokesh dahi mezi- yetlerile Babıâliye kendini tanıtma» ğa muvaffak olmuştur. Prusya elçisi miralay dö Wilden- bruck hürmete şayan bir zat idi. Dosdoğru bir asker olmak meziye- tile sefaret mahfillerinde sözü din- lenir. hattâ biraz ağır basardı. (1852 - 1858) Sardenya kralının elçisi Baron Tecoo evvelce tercüman idi, Mümtaz bir müsteşrik ve meskükât âlimi idi. Yalnız bu mütebehhirlik sıfatı ken- disine kibar bir diplomat kıyafetini ihmal ettirirdi! (1846 - 1856). Rusya hükümeti İstanbula gelen Rus elçilerinin birer siyasi doktor ol- masına her zaman itina etmiştir! Bu doktorların vazifesi nezdinde bulundukları <Hasla adamın» halini tedkik ederek onu bir kat daha 2a- yıflatmak yollarını Araştırmak idil Bunlar bu vazifeyi mükemmelen ifa eylemişlerdir! Çar, padişahtan bir şey koparmak isteyince İstanbula Mençikof (gibi kılıç ehli siyasiler göndermeği de ih- mal etmezdi. Rusya nüfuz temini için para sar- fından hiç çekinmediğinden İstanbul» daki sefaretini bu yolda teşkilâtlandır- mıştı. Bu senelerde Rusya hükümeti Rumlardan, Fenerlilerden kendisine bu işte mahir yardımcılar buluyor- du. Otuz sene evvel Fransa sefareti- ne hizmet eden Franchini'ler dahi Rusya sefareti tercümanlığına geçe Tek Fransız nüfuzu yerine Rusya nü- fuzunun kuvvetlenmesine hizmet edi- yorlardı. Pek ince fikirli bir zat olan Hançer- Jizade Telemak ta Rusya tercümanı idi, Gizli siyasi muhaberelerde tercüman Arkiropulonun da ismi epeyce geçer- di. (Bu zat sonra Yunanistanın İs- tanbulda maslahatgüzarı, daha son- ra Atinada Maliye Narızı olmuştur.) Rum patrikhanesi büyük Logofeti Nikolaki Aristarki beyin Rusya sefa- retile münasebeti hiç kimseden gizli değildi. Babıli ve padişah ta bunu bilirdi. Babıâlide Tanzimat devrinin yeni siyasileri daha meydan almadan ey- vel politika ve diplomaside kullanı- Ian memurlar nâdir ve divan tercü- manlarından başka ecnebi dillerini bilen kimseler ise ender idi. Sefaretlerle Türkçe muhabere edi. Jirdi. Yeniçeriliğin ilgasından - Vak'ai Hayriyeden - sonra devletin Avrupa ile muamelesi günden güne çoğal- mış, hususile posla ve vapurların münakeleyi teshil eylemesi, Viyana, Berlin, Londra, Paris gibi büyük mer kezlerde sefarethaneler ihdas edik miş olması yüzünden harici işlerde istihdama mecburiyet hasıl olan me- murların adedi de artmış idi. Bu se- beble bu memurlar için (Tercüme odası) namile bir daire açılmıştı. Bu daireye ilk evvel Halis, Âli, Saffet efendiler gibi ehliyetli zevat intihab olunmuştu. Ancak bunların tahsil ve sâyilerinden semere alınabilmesi tabii hayli zamana muhtaç idi (Arkası var) pe