22 Kânunuevvel 1938 YAŞ w BA LE e Petrol lâmbasi Dünyaya gözümü açtığım zaman ben petrol lümbası gördüm. Fakat babam ancak kandil gör- müştü. Zeytinyağı kandili? Bilir misiniz ki doksan sene evvel doğmuş olan ba- bam gibi milâddan asırlarca önce doğan bir Fenikeli de onu görmüştü. (Kandil de Fenike icadıdır) demek ki kandil - çalı, çırpı yakarak aydın- latmağı düşünmüş ilk adamlardan #onra - tarihin oldukça karanlık bir devrinden başlıyarak tâ babamın dünyaya gelişine kadar büyük bir fark göstermemiştir! Mumun icadı da yeni sayılır. Za. ten mum nedir? Çanağı kendinden, fitilini barsak gibi içine sıkıştırır. muş daha terbiyeli, eli yüzü daha ak- ça pakça bir endamli kandil değil mi? Mum hantal kandile göre bir çerkes halayıktır. Karşımızda elpen- çe divan durur, fakat ayrıldığı yurdu ve kaybettiği hürriyeti için (gözyaşı dökel. Ben acıklı ve ağlamış suratlı manzarayı sevmediğim için mumdan hazelmem. Eski zamanlarda ham petrolu kandilde yakarlardı; o ilibar- la yeni bir keşif de değildir. Fakat bu yanar ve yakar Su Amerikada fış- kırınca lâmba fikri de zihinden fış- kırdı: Kandile basit şekilde temizlen- miş gaz koydular, fitilini bir cam ba- caya soktular, oldu petrol lümbası! Yetmiş küsür senelik yeni bir icad... Bize, şimdi nuhnebi bazsınından kalmış gibi geliyor! (İlk mektep ho- calarına tavsiye ederim, bu makale- lerimin münasip ve kusursuz, hâta- sız parçaları çocuklara hoş ve fayda- kı bir kıraat ve imlâ dersi olur, Ağır üslüblu ve koyu ruhlu fen hocaları- nın kitaplarından kurtulunca yüzle- ri güler. Çocuk şen olmalıdır. Dör- düncü Hanri, arasıra tilkiliğini bıra. kır, eşek olur, yavrularını sırtına bin- dirirdi. Hem onları güldürürdü, hem kendi gülerdi!) İlk petrol Jimbasını babam şöyle anlatmıştı: , «— Pek küçüktüm (O kadar kü- | çük olmadığını şimdi petrol lâmbası- nın icadı tarihinden anlıyorum ama yaşlının maziden bahsederken kendi. sini küçük görmesini de kemdimden anlamaktayım!) Bir akşam eniş tem Kadri efendi Beyoğlundan bir takım paketlerle geldi. «Gelin çocuk- lar, dedi, size ne getirdim, be göste- receğim, şaşıcaksınız!» Sicimler çözüldü, kutular açıldı, Ama öyle bir dikkatle; sarsmadan, Çarpmadan, nefes almadan ki.. Bak- dık: Cam bir kavanoz, üstünde sarı mâdenden çarhlı bir makine, buna Uzun .bir şerid takılmış; çevirince aşağı yukarı işliyor. Ne ola yahu? Başka bir paketten de teneke bir ku- tu çıktı; içinde bir su var. Eniştem: — Aman, diyordu, buna pek yak- laşmayınız, ateşe (o yaklaşlırmayınız, mum ve kandilden uzak tulunuz; patlar; maazallah hepimiz tutuşu- Tuz; ey de yanar. (Bu ev, gurbetten geleli beri gidip göremedim, sormadım ama, sanırım, yanmamıştır. Hırkaişerif o camisinin karşısında kocaman bir konaktı, bahçesinde zamana göre az tesadüf olunan bir şey, bir camakânlı ilmon- luk vardı, Büyük Kolerada halka li- mon dağıtıldığını söylerlerdi.) Tenekedeki su bir damlasi dökül. meden kavanoza kondu, fitil içine u- öyle tarif etmişti. Sonra... (Burasını aklımda iyi tutmamışım. Kibrit icad edilmiş miydi ve hangi sene İstanbul- da kullanılmağa başlandı? Tan ga zetesine bir mektup yüzarak sorâca- ğım) Bu fitili yaktık ve şişesini ge- çirdik. Aman allah! odayı bir keskin ay- dıklıktır kapladı, gözlerimizi yum- mağa mecbur olduk. Mumların ış ğı sararmış, sanki birden sabah ol- Muş, sabah değil (öğle güneşi içeri Yurmuştu! Halbuki yanan bu bu lâmba sonra- dan 4 numara dediğimiz lâmbalar- dan belki de daha fersizdi! Fakat bunu o zamanki insanlara kıyas ede- lim. Ö hanımlar ki bir mum ışığının başına toplanıp tentene örerlerdi; O efendiler ki bir kandil önüne geçip pirinç üzerine Kulhüvallah, yumurta üstüne Yasinişerif yazarlardı.» İşte babam lik petrol lâmbasını böyle anlatmıştı; bizi güldürmüştü. Vakta ki büyük harbe girdik, pet- Tol tükendi, sıra haşhaşyağı kandili. ne egidi ve bu kör kandilin altında pineklerken kara haberler her taraf- tan üşüşmeğe başladı, ağlamıştık. Mum gibi eriyen, yağ gibi tükenen askerlerimiz için, kaybettiğimiz ışık- lı memleketlerimiz için ağlamıştık. İnsan sanır ki havagazı, daha ka- rışık tasfiyelere uğradığı, daha pra- tik ve modem şekilli olduğu ve boru- Tarla yer altından geldiği için pet- Tol lâmbasından çok sonra kullanıl. mağa başlamıştır. Değil! Pariste 1817 senesinde havagazı yanarken daha petrol limbası akıl dan geçmiyordu. İstanbulda ise ha- vagazının Sultan Mecid zamanı kul- Tanıldığını geçen gün (Akşam) ın hoş bir yazısında okumuştuk. Çakmak taşından ve kavdan evvel kibrit icad edilmiş kadar bu, benim tahafıma gidiyor ve mantığıma, doku- nuyor. «Nuh, tufandan korunmak için bir tahtelbahir yapmıştı... Su üs- tünde yüzen gemi modem bir icad- dır!» demişler gibi şaşıyorum. Hafif ruhlu olduğundan mı, nedir, havagazına sempatim vardır. Yanar- ken karanlıktan kurtulduğuna ken- disi de «oh!» der gibi bir hoş pollar ki... Petrol lâmbalarının bütün şekille. ri hâlâ gözümün önündedir. Tek çift, yuvarlak fitillilerinden şiş karınlı, ayaklı, heykelli bir sürü çeşidlerine kadar... Aşama doğru bu Jâmbalar hazırla” nırdı; Gazını doldururlar, fitilini dü- zeltirler, şişelerin! silerlerdi. Şişe te- mizlenmesi beni, çocukluğumda epi- ce eğlendirirdi; hohlanmasına ise ba- yılırdım. Şöyle deliğini ağzına yak- tırıpi bir «hoh'» çektin mi içine ha- fif bir buğu dolardı; sonra bezi bir deyneğe sarıp sokar, çevirir, çevirir, gıtırdatırdın... İyi cinsleri billür gibi parlardı. Fakat bu lâmbalar belâlı, zahmet- li, kazalı, kirli şeydi. Oturanların odasında gece yarısı yeniden petrol koymak, fitilin yanık yerini kibrit ucile temizlemek, şişesi çatlarsa değiştirmek, Konsollar üze- rinde aynalardan uzak tutmak, fa- lan, filân, bir sürü zahmeti, mihneti vardı. Yeni doğmuş çocuğa bakar gi- bi - ikide bir kundağını açmak, bezi- ni değiştirmek, sütünü vermek, aya- ğını kolunu çeyreklemek kabilinden - daima meşgul olurduk Ya, farkında olmıyarak tütüşü. Ahmak islatan yağmurunun İslisi! Bir de bakardık &i hepimiz, zenci rolüne çıkan panayır komikleri gibi siyahlaşmışız. Sade biz mi, Kanape, koltuk, o zamanki kat kat tül, kadi- fe muşamba perdeler, hepsi, her şey... Sanki odanın tavanı kalkıvermiş ve içeriye gökten bir kara kar serpiştiril- miş! Bazen bu isler, örümcek ağı gibi köşeleri örter, oluktan sarkan buz parçaları gibi de salkım salkım bir nevi stalaktitler şekline girerdi. Sakal, bıyık da revaçta ya... Çoğu- nun çehresi bir nevi simsiyah karla örtülmüş bodur şimşir fidanına ben- zeyiverir, şöyle tulup kökünden sil- keceğim gelirdi! Beyaz kardan kurtulmak kolay: yıkanmış köpek gibi sikica bir sarsıl- dın mı düşer, gider. Lâmba İsi 80- ğuk su ile, sabunla da gitmezdi. Böy- le bir gece de, evde hamam yandığı- nı, misafirlerin ve halkın yıkandığı. nı, ertesi günü de büyük temizlik ya- pılıp çamaşır kazanları kaynadığını pek âl& hatırlıyorum. Ben bunları düşünerek de elektrik faturasını - kaç lira tutarsa tutsun - güle sevine veriyorum. (Arkası var) | mıştır. AKŞAM Demir çimentosu Karabükte bir fabrika kurul. masına karar verildi Ankara 21 (A.A.) — Yakında faali. yete geçecek olan Karabük demir fab. rikasında artacak olan demir curu- fundan çimento istihsali suretile İs- tifade elmek maksadile Sümerbank Karabüke bir demir çimento fabrikâ- sı kuracaktır. Bugünkü projeye göre fabrikada günde 450 ton demir çimen- tosu istihsal edilecektir. İleride bu miktarın günde 800 tona iblâğı için gi Tavuk çifliği Damızlık horoz ve tavuk ile kuluçkalık yumurta yetiştirilecek Ankara 21 (A.A.) — Ziraat Vekâ- leti tarafından orta Anadolu çiftçi ve köylüleri için damızlık cins Koroz ve tavuk ile kuluçkalık yumurla yetiş. tirmek maksadile orman çiftliğinde büyük bir tavuk çifliği tesis edilmek- tedir. İnşaatı haylo ilerlemiş olan bu çif- likte 1000 hayvan ile çalışmağa baş- lanacak ve program mucibince bu | miktar beş bine çıkarılacaktır, Vekâlet memleketimizde tavşancıhğı da yay- mak maksadile çiflikte aynca bir şube açarak damızlık cins tavşanlar yetiştirilmesini terin edecektir, Trakyada tarım başı kursu İkinci devreye 40 köy çocuğu| girdi Edirne 21 (A.A.) — Trakya köyleri | için geçen sene Edirnede açılan ta- rım başı kursundan mezun olanlar İ köylerine dağıldıktan sonra kurs ikinci devreye girmiş ve bu devre için gene dört vilâyetten hepsi ilkmek- tep mezunu olan daha 40 köy çocuğu | gelmiştir. Bunlar küçük ziraat sanatlarına | ait ameli ve nazari olmak üzere bir | sene ders göreceklerdir. Diğer taraf- tan Çorlu - Boğa büyütme çifliği dördüncü devre olmak üzere 100 mev- cutlu kadro ile açılmıştır. Veteriner müşaviri Şevki Özer vilâyetlerde küçük boğalıklar satın almakta ve sevkiyat işlerine nezaret etmektedir. Bunun 15 güne. kadar arkası alınacaktır. İnanlıda kıvırcık koç çifliği de açıl- Selimiye nalband mektebini bitirenler Edirne 21 (A.A.) — Trakyaya nal bantbaşı yetiştirmek o maksadile İs- tanbulda Selimiye nalbant mekte- binde açılan kursun üçüncü devre mezunları Trakyadaki vazifeleri ba- şına gelmişlerdir. Son günlerde dör- düncü devrenin derslerine de başlan- muştar; Edirne kız sanat enstitüsü genişletildi Edirne 21 (A.A) — Büyük bir ih- tiyacı karşılıyan kız sanat enstitüsü bu sene biraz daha genişlemiş ve bu sene başında yenideri isgal ettiği bi- naların tamirleri de biterek tam kad- To ile tedrisata başlanmıştır. Gazi köprüsünün iki başında açılacak caddeler Şehzadebaşından Unkapanınma Ye 'Taksimden Azapkapısına kadar uza- nan sahada yapılacak İstimlâk hak- kında Dâlmi encümence verilen karar Dahiliye Vekâletine gönderilmiştir. Dahiliye Vekâleti de (menafii umumi- ye) kararı verdikten sonre istimlâke başlanacaktır. Kalb sektesinden ölüm Fatihte oturan Nazmi isminde biri, O civarda bir dükkânda yoğurt yer- ken birdenbire fenalaşarak düşmüş, ölmüştür. (Yapılan muayenesinde kalb sektesinden öldüğü tesbit edil- miştir, Harbiyede oturan altmış yaşların. “ da Virjin isminde bir kadın da ani olarak sokakta düşüp ölmüş, adliye doktorunca yapilar muayenesinde bunun da kalb sektesinden öldüğü an- laşılarak cesed âilesine teslim edil- miştir. i gitmiştir. Okmeydanı cinayeti için dün mahallinde bir keşif yapıldı Katillerden Arap Murad cinayetin safhalarını anlattıktan sonra ği ii hüngür ağladı. Okmeydanı civarında, Kalaycıbah- çesi deresi içinde öldürülmüş bulunan çoban İhsanın katilleri Arap Murad. Ja kör Hasanın nasıl meydana çıka» rıldıklarını dün yazmıştık. Bu iki katilden Arap Murad; öldür dükleri çoban İhsanın üzerinden 80y- dukları yeni elbiseleri kör Hasanın o gece, Topkapı dışında bir çöplük ku- yusuna gömdüğünü söylemekte idi. Hasan ise, bu işten haberdar olmadı. ğını iddia ediyordu. Zabıta memurlarile beraber giden katil suçluları bu çöp kuyusunu ve di- ğer bir bostan kuyusunu göstermişler. se de buralarda yapılan sıkı araştır. malarda maktul İhsanım elbiseleri meydana çıkarılamamıştır, Cinayet yerinde... Bu vaziyet karşısında müddelumu- mi muavinlerinden B. Feridun, düne kadar cinayet mahalline götürülme- den yapılan sorguların bir de cinayet yerinde devamına karar vermiş ve dün öğleden sonra cinayet şefi başkomiser Abdürrahman ikinci komiser Alişan ile birlikte telsiz islasyonu civarına Burada o müddelumumi muâvini B. Feridun katillere, ken- , diliklerinden cinayet yerine gitmeleri- ni söylemiş ve katiller, kelepçeli ol | dukları halde kendi hallerine bırakıl mıştır. Arap Murâdla kör Hasan, beraber. ce, en ufak bir şaşkınlık eseri göstet- | meden tepeden aşağı, evvelce kan le- kelerinin bulnduğu yoldan, inmşiler ve derenin yan tarafında bir boğaz gi- bi yere kadar gelerek İhsanın cesedini buraya bıraktıklarını göstermişlerdir. Fiihakika, cesedin bulunduğu yer, tamamile katillerin gösterdikleri yere tetabuk etmiştir. Katilin yegâne derdi.. Katil Arap Murad burada müddei- umumi muavinine sigarasız kaldığın» dan derd yanmış, B. Feridun da taba- Kasından bir cigara çıkararak vermiş» tir. Katil Murad sigarasım içerken ci- nayeti ika ettikleri esnada kullandık. ları keskin taş parççalarını da bir ke- nara koyduğunu hatırladığını söyle- miş ve filhakika üzerinde kan lekeleri bulunan taşları bulup müddelumumi. ye göstermiştir. Bu sırada zabıta memurları, müd- delumumi B. Feriduna, katil Arap Muradın mazisinden bahsetmişlerdir. Arap Murad; askerlikte kurası çık- tığı zaman jandarmaya ayrılmış ve açık göz ve zekiliği dolayısile tevkif. hane jandarma takımı efradi meyüni- na ayrılmış ve bu suretle İki sene ka- dar tevkifhanede vâzile görmüştür. Arap Murad, bundan sonra şoför mü- avinliği, arabacılık ve saire gibi işler yapmış, işle bu sırada genç çoban İh- sanla tanışmışlır. Murad, İhsanla kı- sa zamanda ahbaplığı ilerletmiş, onun- Ja birçok eğlentiler tertip etmiştir. Son zamanlarda İhsanın işini terke- derek altmış liraya yakın bir para sa- hibi olması Muradın tamahını büsbü- tün arttırmış ve kör Hasanı da ken- disine uydurmuştur. Cinayet gecesi, Muradla Hasan, Has- Köy civarında bir evde eğlenecekleri ba- hanesile İhsanı oralara kadar getir. mişler, ve birden üzerine çullanarak taşlarla şakaklarına vurmak suretile öldürmüşlerdir. Arap Murad, dün akşamı üzeri cina- yet yerinde de bütün bunları birer bi- rer tekrar etmiştir. Elbiseler nerede?... Zabıta memurları, cinayet yerinde katillere yiyecek şeyler de tedarik et- mişlerdir. Bunlardan sonra kendileri- ne, İhsanın elbiseleri nereye gömdük- leri tekrar sorulmuş, Arap Murad, el- biseleri Hasanın gömdüğünü, Hasan da Muradın gömdüğünü idd'a etmiş. tir. * Bundan sonra müddelumumi, elâ- kadarların huzurile, cinayet yerinde yapılan bu sorgulara ve tedkikata aid bir zabıt tanzim eylemiştir. Bu zabtı müteakip, elbiselerin gö- vaüldüğü iddia olunan yerlerde bugün için tekrar araştırmalar yapılmasına karar verilmiştir. Katil, maktulün yerinde... Avdet edileceği sırada katil Arap Katil Murad anlatıyor: — Allah razı olsun müdüriyette kal. dığım müddet beni doyurdular, — Her şeyi anlattım. Fakat elbise. leri ben gömmedim. Murad, İhsanın cesedini uzattıkları ye- re yüzü koyun kapanmış ve hüngür hüngür ağlıyarak: — Ah benlin güzel arkadaşım! Bir sarhoşluğa kurban giderek seni öldür. düm!,.. Ben de burada ölmeğe razı- yım!.. demiştir. Zabıta memurları ka- t01, bu vaziyetten müşkülüfla kaldı- rabilmişlerdir. — R. Üç sene ağır hapis Kendisile evlenmiyen kızı yaralayan genç ; mahküm oldu Şilenin Pinti köyünde Aziz adında bir delikanlı, bir müddet yanında ço- banlık yaptığı Hakkının kızı Hamide ile eylenmek istemiş, fakat Hamide ile babası Hakkı bu talebi reddetmişler ve Hamide ayni köyden Ferhadla ev- lenmiştir. Bundan hiddetienen Aziz de intikam atmak için Hamideyi öl dürmeğe karar vermiş ve bir gün Ha- mide arkadaşlarile birlikte bahçeden eve giderken Aziz önüne çıkarak: — Dur, seni öldüreyim... Diye tabancasını çekip ateş etmiş- tir, Kurşun: Hamidenin kamının sol tarafına isabet etmiştir. Hamide yere yuvarlanınca Aziz bir el silâh daha ata- rak kaçmıştır, Yaralı Hamide derhal hastaneye kaldırılmış ve uzun bir te- davider sonra ölümden kurtulmuş- tur, Vakayı müteakip yakalanan Azizin muhakemesi dün ağırceza mahkeme sinde yapılmıştır. Neticede Azizin Ha- mideyi vurduğu sabit olduğundan ve bunu öldürmek kasdile yaptığından, 18 sene-ağır hapsine karar verilmiştir, Fakat öldürmek suçunun tam teşeb- büs haliride kalması ve Azizin vaka zamanında 18 yaşını bitirmemiş olmas sı göz önünde tutularak cezası üç s0- ne ağır hapse indirilmiştir, Aziz; Ha- mideye elli lira manevi tazminat ve 39 lira da muhakeme masrafı ödeyecek- tir,