MA De ve kar devam ediyor Bir çok yerlerde yollar kapandı, soğuktan ölenler var Denizlerde şiddetli fırtına hüküm sürmektedir. Birçok limanlar arasında münakalât durdu Paris 21 (A.A.) — Soğuk, Pariste münakalâtı güçleştirmekte ve telefata sebebiyet vermektedir. Atlas Okyano- su ile Manş denizinde hüküm sürmek- te olan kar fırtınası, limanlarda birçok gemileri mahsur bırakmıştır. Fransa ile İngiltere arasındaki bah- Tİ münakalât kısmen felce uğramış- tur. Rüzgârın Saint Nazaire sahiline atmış olduğu üç Tomorkör betmıştır. 35 metre yüksekliğinde madeni bir dok, rüzgârın şiddetinin tesiri ile de- nize yuvarlanmıştır. Hasar, iki buçuk milyon franga baliğ olmaktadır. Ayni limanda diğer birçok merakip de bat- mıştır. Bereket versin ki, nüfusça bir güna zaylat yoktur. Paris 21 (A.A) — Kar fırtınaları yüzünden ve şiddetli soğuklardan bü- tün Fransada münakalât bazı yerler- de tamamlle durmuş ve bazı yerlerde de ârızalara uğramıştır. Şark trenleri Parise büyük teahhurlarla gelmekte- dir. Hava postaları ise hiç işlemiyor. Her tarafta kış, fırtına Londra 21 (A.A.) — Armentieres 'barlarından birinde soğuktan 10,000 bira şişesi patlamıştır. Fransanın muhtelif, yerlerinde s0- Kuktan 10 kişi ölmüştür. Parisliler 1879 danberi bu kadar fena bir hava görmediklerini beyan etmektedirler. Maginot hattından Parise dönmekte Olan askerler, nakliyat inkıtaa uğra- dığı için yarı yolda kalmışlardır. Cenovada termometre sıfırın altın. © da 18 dereceye inmiştir. Akdenizde hüküm süren fırtına yüzünden irsa- lât tehir edilmiştir. Sabah saat 7 den- beri Londrada kar yağmaktadır. Şe- hir ve civarı kalın bir kar tabakasile örtülmüştür. Buzlar seyrüseferi ağırlaştırmakta ve fazla olarak da kazalara sebebiyet vermektedir, Meteorolojik raporlara göre Alman- yada soğuk devresi sona ermek üze- redir, Münih rasathanesi cenuptan sıcak rüzgârlar gelmekte olduğunu haber vermiştir. İngilterede soğuktan donanlar Londra 21 (A.A.) — Soğuktan İn- gilterede dün 10 kişi ölmüştür. Kar, fasıla vermeden yağmaktadır. Nakli- © yat servisleri intizamsız bir şekilde — Fransada nehirler dondu Paris 21 (A.A.) — Şomme nehri donmuştur. Şimal departmanındaki kanallarla Noney limanı da tamamile donmuştur. Moselle, Saone nehirleri de birçok senedenberi'ilk defa olarak donmuş- tur. Seine nehrinin ancak bir kısmı üzerinde münakalât yapılabilmekte. dir. Fransada soğuktan müteessir ol- mayan yegâne mıntaka, Metzin cenu- bunda kâln olan mıntakadır, Polonyada kar fırtınası Varşova 21 (A.A.) — Memleketin her tarafında soğukları takip eden müthiş kar fırtınaları münakalâli fel ce uğratmıştır. İşsizlerden mürekkep bir takım ekipler seferber edilmiş ve yolların ve demiryollarının açılması için sevkedilmiştir. Ayni zamanda kar süpürme makineleri de başlıca yollar- da faaliyete geçirilmiştir. Trenler, büyük teahhurlarla seferle- rini yapmaktadırlar. İngilterede 250 bin amele işsiz kaldı Londra 21 (A.A.) — Gazetelerin bil. dirdiğine göre İngilterede hüküm sü- ren soğuklar yüzünder yapı İşlerinde kullanılan 250,000 amele işsiz kalmış- ! tır. Don dolayısile bâzı büyük inşaat şirketleri işlerini tatil etmişlerdir. Soğuktan 15 kişi daha donmuştur. Dünkü hava vaziyeti Evvelki gün İstanbul ufuklarını kaplıyan kesif sis tabakası, evvelki akşam gece yarısina doğru zail olmuş- tur. Karadenizdeki şiddetli fırtına da dün öğle vakti durmuş ve akşama doğ- ru hafif bir yağmur başlamıştır. Ka- radenizde fırtınanın durması müna- sebetile gemiler normal olarak yolları» na devam etmişlerdir. Dün şehrimizde rüzgâr şimali şar- kiden saniyede en aşağı 2, en çok ta 4 metre süratte esmiştir. Dün saat 14 te hava tazyiki 761 milimetre idi. Hararet güneşte en çok 108, enazda 4,9 derece idi. Belediye imar müdürü istifa etti Belediye İmar müdürü mühendis B. Ziya Kocainan istifa etmiş ve İsti- fası Vali ve Belediye reisi Dr. Lütfi Kırdar tarafından kabul edilmiştir. B. Ziya Kocainan, bundan iki ay ev- vel de istifa etmek istemiş, fakat isti- İası, o zaman B. Muhiddin Üstündağ tarafından kabul edilmemişti. İmar müdürlüğüne kimin tayin edileceği henüz belli değildir. İ AMlırma sı ve > yerli mal haftası Kurum genel sekreterinin telgrafına Cümhurreisinin cevabı Ankara 21 (A.A) — Dokuzuncu arttırma ve yerli malı haftası mü- nasebetile Relsicümhur İsmet İnönü ile kurum genel sekreteri Rahmi Kö- ken arasında aşağıdaki telgraflar teati olunmuştur: İsmet İnönü Cümhurreisi Bugün başlıyan dokuzuncu arttırma ve yerli malı haftası münasebetile ekonomik savaşta dokuz şanlı yılın gurur ve daha şanlı geleceklerin inanıyin mübarek eli- nizle kurduğunuz kurumumuzun sarsıl- maz bağlılığını sunarken sağlık ve dirlik- le başımızdan eksik olmamanızı dileriz. Ulusal ekonomi ve arttırma kurumu genel sekreteri İzmir saylavı Kahmi Köken Rahmi Köken İzmir saylavı Ulusal ekonomi ve arttırma kurumu genel sekreteri Dokuzuncu ulusal ekonomi! ve arttırma haftası münasebetile gönderdiğiniz telgra- fa sevgi ile teşekkür eder ve devamlı ba- şarılar dilerim. Reisleümhur İsmet İnönü Eski bir maarif ski bir maarifçi Hoca merhum Şemsi efendi hakkındaki teklif Gazetemizin 13 birincikânun ta- Yihli nüshasında <*Meslek ve vazife Aşığı bir maarifçi, hoca merhum Şemsi efendi. başlığı altında korge- yeral Galib Pasinerin bir makalesi çıkmıştı. Bu münasebetle Nişanta- gnd Şafak sokağında 59 numarada oturan merhumun zevcesile kerime- sinden şu mektubu aldık: 13 Birinelkânun 1938 tarihli sayin ga- zetenizin, merhum zevcim ve babam ho- cn Şemsi efendi hakkında yazdığı yazıyı şükran gözyaşlarile okuduk. Bu hususla hem sayın gazetenize, hem de muhterem korgeneral Galib Pasinere çok çok te- şekkürler ederiz. Merhum hakkında muayyen bir günde bir ihtifal yapılmak, ve kabri tamir ve tecdid edilmek teklifleri maarifseverleri- miz tarafından iştiyak ile kabul eğilecek vazifeşinasane ve memnüniyeti mucib bir teşebbüs telâkki (edilmek 'enb edeceği fikrinde müttefikiz. Bu hususta büyükle- rimizin lütuf ve himmetini beklemek ta- bildir. Gazetenizin herkesçe sevilen ve çok okunan sütunları büyük hizmetler göre- bilecek kabiliyetledir. Merhum hoca Şemsi efendi zevcesi: Makbule Şemsi Zeren, Kerimesi: Yekta Şemsi Zeren Gazetemiz bu hususla maarifse- yerlerimizin ve merhumun talebesinin teşebbüsüne memnuniyetle yardım edecektir. Yurddaş: En sağlam gelir Devlet tahvili. dir. Devlet tahvili alan hem ken dine, hem yurdun imarına yâr- dım etmiş olur, Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu Kün unuevvel 1938 ik piyasa Piyasada faaliyet arttı - ihracat maddelerimizin vaziyeti Yılbaşı yaklaştığı için, piyasada daba canlı hareketler göze çarpmak- tadır. Bilhassa yaş ve kuru meyva piyasasında satışlar çoktur. Denile- bilir ki bu haftanın en bariz hususi- yetlerinden biri, kuru meyva satışla. | rıdır. Fakat bunun haricinde, içinde bulunduğumuz hafta, dış ticaretimi- zin inkişafı bakımından dolgun bir hafta sayılabilir. Bundan bir iki gün evvel de yaz- dığımız gibi, Türkiye - Amerika arâ- sında ticaret anlaşması esaslarının kuruluşu, piyasada büyük bir mem- nuniyet uyandırmıştır. Bundan başka, Türkiye - Yunanis- tan arasındaki ticaret anlaşması da, piyasada bekleniyordu. Aylradanberi Atinada cereyan eden müzakere, ge- çen hafta içinde muvaffakıyetle bit- miştir. Yeni anlaşma sayesinde, Yu- nanistanla, daha geniş ticaret mü- nasebetlerine imkân bulacağız. Dış tlearetimize gid üçüncü bir mesele daha var, Bu da Türkiye - arasında, Ankarada görü- şülen, kredi anlaşmasıdır. İhracat maddelerimizin © vaziyeti Hububat maddöleri — Buğday ve arpa üzerine dış piyasalardan ta- ilebler pek çok döğildir. Yalnız Mer- sin limanı ile Hataya, Suriyeye ih- racat devam etmektedir. Çavdar üzerine pek az iş vardır. Halbuki geçne sene Merkezi Avrupa- dan çavdarlarımıza karşı, büyük bir taleb vardı. Bu yüzden, zürra fazla mikdarda çavdar yetiştirmiştir. Fa- kat, bol mahsul olduğu halde, çav- dar talebi yok gibidir. Geçen sene çavdar İhracatı Avus- turya ve Çekoslovakyaya yapılıyordu. Avusturya Almanyaya iltihak ettik. ten sonra, Avusturyaya ihracat, Al manya tâbi tutuldu, Diğer taraftan da Çekoslovakyanın hudud- ları daraldığı için Çekoslovakya ile de ticaretimiz azaldı. Yukanda yazdığımız gibi, her iki memleket te çavdarlarımızın iyi bir müşterisiydi. Bu sene Almanyanın şarkıhda. çavdar bol olduğu için, her iki memleket Almanyadan mal almaktadır, Çavdar sarfiyatını memleket da- hilinde arttırmak lâzımdır. Memleke - timizde çavdar ekmeği 20 kuruşa sa- tılmaktadır. Elimizde kalan çavdar- ları sarfettirmek için, çavdar ekme- ğini ucuzlatmaktan başka çare yok- tur. Bunu yapmak ta her halde çe- tin ve külfetli bir iş değildir. Kuşyemi — Son günlerde, en ziyâ- de sahılan maddelerden biri de, kuş- yemidir. İhracat Hollândaya yapıl- maktadır. Amerikayla yaptığımız son anlaşma üzerine, Amerikaya da kuşyemi ihracatı (yapılacağından bahsedilmektedir. Susam ve keten tohumu — Hava» lar bozduğu için susam fiatleri art- maktadır. Çünkü helva imalâthane- leri de gece ve gündüz çalışarak hel- va yapıyorlar. Bu yüzden susama olan ihtiyaç artmaktadır. Susam yalnız, iç piyasada değil, dışarıya da satılmaktadır. Susam ali- cıları arasında Sovyet Rusya da bu- Tunmaktadır. Son günlerde Roman» yadan da talebler başlamıştır. Keten tohumu stoku azalmakta. dır. Çünkü aylardanberi dış memle- ketlere keten tohumu sevk edilmek- tedir. Dokuma ham maddeleri — Bu s€ ne pamuk, rekoltesi az olduğu için, yerli fabrikalar. pamuk ipliği nar- ından şikâyet etmektedirler. Çün- kü A ee, Sr DAÜ pa liği narhı, iki sene evvelki İstih; flat şartlarına tâbidi. Mamafih Oi sene pamuk rekollemiz az olmakla beraber, ihracatımız hiç azalmamış- tır. En ziyade Almanyaya ihracat ya pılmaktadır. Bazı pamuk İpliği fabrikalarınn #ikrince, iç piyasada pamuk ipliğini ucuzlattırmak için, dışarıya ihracat yapmamak lâzımdır. Bu da bir fk kirâir. Tiflik ve yapağı satışları iyi bir devre geçirmektidir. Yalnız Anadolu. daki yapağı tacirlerinden, fabrika- lar şikâyet etmektedir. Fabrikaların İleriye sürdüğü düşünceye göre, bu- raya sevk edilen yüpağılar temiz de- ğildir. Çok arzu edilen standardi- zasyon işlerinden vazgeçtik, en basit ambalaj usullerine bile riayet etmi- yorlar. Bu Sözleri söyliyen bir fabri- katörün, şu fikrini ilâve edelim: — Bu gibi malları dışarıya satar- ken kontrol ediyoruz. Halbuki iç pi- yasada da kontrol etmemiz lâzımdır. Yağlar — Zeytinyağı fiatleri, ge- çen haftadan farksızdır. Rekolte az olmakla beraber, fiâtler yükselmeğe mütemayil değildir. Diğer nebati yağlardan, pamuk yağı mahsulü de azdır. Bu yağın az oluşu da, zeytin- yağı fiatlerine tesir etmektdeir. Trabzon ve Urfa tereyağları son günlerde, Kavaların soğuması üzeri- De, daha ziyade yükselmiştir. Bİr yağ taciri diyor ki: — Eğer son günlirede. et ucuzla- mamış olsaydı, bu sene yağ çok pa- halıya satılacaktı. Çünkü her hafta İstanbula gelen yağ mikdarı pke az. dır. Soğuk hava depolarında da ümld edildiği kadar fazla mal yoktur. HA (Akşam )ın edebi romanı 'Tefrika No. 6 YAPRALZ AŞISI BURHAN CAHİD “Hava, su ve toprak âdeta dinlenme arzusile öylece kalmışlar gibi. Yalnız bahçenin bir köşesinde Nu- — riyenin israrile Yusuf ağanın getirdi- “den ği birkaç tavukla bir bizans impara- — toru kadar süslü horoz eşeleniyorlar. © Ne de mağrur horoz. Bulduğu bir ye- mi lütfen dişilerine ikram etmek için azametli başını kaldırmış sert, hâkim seslerle onları çağırıyor. Fakât bu ikramı ne maksadla yaptı. ğını belli etti. Tıpkı bir verip bin iste. yen menfaatcı insanlar gibi yaklaşan bir beyaz tavuğu öyle hırpaladı ki! Sinirlendim. Ve pencerenin önün. çekildim. İki mimar işlerini bitirmişler, Git. © mek için müsaade istiyorlar. Kafam o kadar dolu ki: alışılmış ha- - reketlerle onları bahçeye ve rıhtıma - kadar geçirdim. Mühendis Hikmetin kış bahçesinin plânlarını, mimar Necmi de vadettiği fidanları ve çiçekleri hafta içinde geti. receklerini söyliyerek bekliyen motöre “atladılar. İçeri girmek istemiyorum. Daha doğrusu ne yapmak istediğimi bilmi. yorum. Tenbel, isteksiz, maksadsız a- dımlarla bahçede dolaşıyorum. Yusuf ağa yanıma geldi. Birşey sormak is- tediği zamanki boynu bükük halile: — Hanımefendi, dedi, Çarşıya odun getirmişler. İsterseniz şimdiden ala- um. Şimdiden atarsak kışa kadar iyi kurur. Mühendiz bey de ocakları bol tuttu. Hazır bulmuşken alsak fena ol- maz. Sonraya kalırsak hem pahalı olur hem aradığımız odunu bulama. yız. Sordum. Çekisini yüz kuruşa bi- racak, Hem de temiz meşe. Neler işitiyordum. Yusuf neler söy- Tüyordu. Ömrümde ilk defa dinlediğim bu odun davası bana o kadar garip gel di kil Sinirden mi, şaşkınlıktan mı bilmem bir kahkaha attım. İbtiyar adam kabahat işlemiş gibi önüne bak» tı. Bereket onun bu hali beni çılgın. Jıktan yahud sersemlikten kurtardı, Kendimi topladım. — Peki Yusuf ağa, dedim. Ne kadar odun alacağız, Soluk mavi gözlerile boşlukta bir işa- ret ârar gibi bakınarak Cevap verdi: — E bilmem amma otuz çeki alsak idare eder, — Peki o kadar al, Kaç para lâzım. — Taşıması, kestirmesi otuz beş li- ra tutar. — Pekâlâ, içeri girince veririm. Ve yürümeğe devam ettim. Artık evimin ve adamlarımın işleri. le meşgul olmam lâzım. Buranın ş6- hirden uzak olması da insanı temkin- M olmağa mecbur ediyor. Bereket adamlarım becerikli, Hele Nuriye dı. şarlarda yetişmiş olduğu için köylük yerlerin âdetlerini, ihtiyaçlarını bili- yor. Köy halkı da açık göz. Balıkçı- ların ilk müşterisi biz olduk. Körfezde çıkan en güze! balıkları taze taze ge. tiriyorlar. Bütün bu rahatlığı ve sükünete rağmen içimde bir sıkıntı var. Daha doğrusu bu sıkıntı yeni başladı. Bu. raya yerleşmek için duyduğum heve- sin tadını duymuyorum artık. Galiba bunun için mühendis Hikmet beyle ar. kadaşının yapmak istedikleri kış bah- çesile alâkadar olmadım. Serbes hayatta insan daha samimi oluyor. Cemiyet hayatında, kalabalık arasında kendi kendisine itiraf etmek- ten çekindiği hisleri ve fikirleri yalnız kalınca daha çiplak görüp muhâkeme edebiliyor. Ben de bügüne kadar bana yabancı kalan bu hislerin nerden kaynayıp gel. diğini anlamak için zahmet çekmedim. Endişesiz, heyecansız geçen ömrümü böyle durgun sathına taş atılmış bir göl gibi karıştıran ve bulandıran hâ- disenin nerden geldiğini biliyordum. Bu tipki akşam karanlığına alışmış gözlerin düğmesi çevrilen bir elektrik. e kâamâaşması gibi olmuştur. Evet, dalma süküneti harekete deği- şen hislerimi allak bullak eden o bir Abanoz parlaklığı içinde dimdik duran esrarengiz kafa, bir çöl gecesinin ılık neşesi kaynıyan o siyah gözlerdi. — Henüz böyle inzivaya çekilecek vaziyette değilsiniz? Bu fikir bana yabancı değildi. Da- ha Değirmendereye gelmezden evvel | dostlarım ve ahbaplarım arasında hat-' tâ daha ileri giderek hareketimi çılgın- ca bulanlar, iki ay geçmeden şehir ha- yatına döneceğimi iddia edenler çok- tu. Fakat mimar Necminin bunu söy- lerken büyük siyah güzlerile bütün vü- cudumü bir anda kavrayıp öyle bir kati hüküm çıkarışı vardı ki, yaşı ve talihi münakaşa edilebilecek bir ka- dın için bunu âdi bir salon komplima. nı telâkki etmiye imkân yoktu. O er- kek bakışların bende neler keşfederek bu hükmü verdiğini anlamamak ka bil miydi? Ve onun bu fikrinde sami-. Ymm e ml olduğu muhakkaktı. O bahis üze. rinde hiç durmadan kış bahçesi yap- mak fikrini ortaya atmakla da hak- kımdaki düşüncesinin fuzuli bir ka- nantten ileri gitmediğini anlatmış olu- yordu. Onu fena Karşıladığıma, ve bahsi ça- buk kapattığıma herhalde iyi etme- dim. Onu biraz daha kurcalamaktan ne çıkardı. Hem bu suretle bu fikrinin altında daha ne gibi hisler olduğunu anlamış olurdum. Galiba onunla fazla meşgul oluyor- dum. Kollarıma geniş jimnastik hareket- leri yapıp ciğerlerimin alabildiği kadar derin nefesler alarak içeri girdim. Nuriye mutfakta bir köy türküsü tutturmuş, şakrak, pürüzsüz sesile haykırıp duruyor. Onun rahatını ka- çırmamak için yavaşça okuma oda- ma geçtim. Blasco'nun yeni bir romanına baş- ladım. La Fentatrice. Müthiş bir şey. Oldukça yaşlı bir kadının bütün bir erkekler âlemini altüst edişindeki ka- dınlık kudretine şaşıyorum. İren adını a bir Rus kadını... Muhteşem bir ka- dın. Bütün Parisi peşinde sürükledik- ten sonra cenubi Amerikada hâdiseler yaratıyor. Erkekler biribirlerini vuru- yorlar, Korkunç bir kadın...