POLİTİKA Japon - Çin harbi Uzak Şarkta siyasi gerginlikler doğuruyor Uzak Şark işleri yeni bir şekil aldı, Japonya Çinin mukavemetini €sa8 itibarile kırmış olduğundan artık büyük meydan muharebeleri yapmak ve büyük askeri harekâtta bulunmak mecburiyetinden kurtulmuştur. Hindis- tan hududu civarına çekilmiş olan Çin hükümeti çete barpleri ile Japonla- rı taciz ediyor. Deniz yolları tamamile kesilmiştir. Çin hükümeti ancak Hindistanın şarlondaki limanlardan ve yolsuz, dağlık arazisi üzerinden silâh ve mühimmat alabiliyor. İngiltere, efkânumumiyesindeki bazı temayüllere hoş görünmek için Hindistan üzerinden Çine silâh ve mühimmat gitmesine engel olmuyor. Fakat Fransa, Uzak Şarktaki otuz milyon nüfuslu Hindi Çini müstemleke imparatorluğunu kaybetmemek için bu müstemlekenin kara hudutların- dan Çine silâh ve mühimmat gitmesini kati surette yasak etmiştir. Japonya şimdi Çindeki harekâttan ziyade, bu geniş ülkenin en zengin yerlerini işgal etmiş olmaktan doğan diplomasi meseleler İle uğraşmaktadır. Japonya Çinde kendisile müttefik olacak bir yeni hükümet kurmak, ayni zamanda Çindekt İngiliz, Amerikan, Fransız ve diğer ecnebilerin bütün imtiyazlı mıntakalarını ve kapitülâsyon haklarını ilga etmek istiyor. Bahusus Çinin umum ecnebi devletlerin ticaretine müsavi şerait ve hukuk dahilinde açık olmasına dair 1922 senesinde Vaşingtonda imzalan- muş olan dokuz devlet muahedesini ilga etmeği arzu ediyor. Japonya bu imtiyaz ve kayıtları ilga ettikten sonra Çinde ancak vü- cuda getireceği yeni hükümeti tanıyacak ecnebi devletlerin alelâde hukuku düvel ahkâmı dahilinde ticaret etmelerine müsaade edeceğini anlatmıştır. Japonyunın bu yeni siyaseti Amerika ve İngiltere ile münazaaya düş- mesine sebep olduğundan Japonya ile Anglo - Sakson devletleri arasında Şiddetli münakaşalar cereyan etmektedir. Ayni zawanda Sibiryanın kara sularında ve nehirlerinde Japon balık- Çı filolarının balık avlamaları meselesinden dolayı Japonyanın Sovyetler birliği ile münasebatı gerginleşmiştir. Japonya bu balık saydı hakkının devamlı surette tanınmasını istiyor, Sovyetler birliği ise Japonyanın bir gün kendisine tanrruz edecek düşman olması ihtimali bertaraf olmadıkça bütün Sibirya sularını Japon balıkçıların bırakmağa taraftar değildir. Sa- halin adasının şimalinde Japonların işletmekte oldukları petrol madenleri hakkında da anlaşmamazlık çıkmıştır. Uzak Şarkta bugün mesele sadece bir muharebe meselesi olmaktan çıkmış, bir taraftan Japonya ve diğer taraftan Amerika, İngiltere ve Sov- yetler birliği arasında neye varacağı belli olmayan münakaşalar ve gergin AKI Osmanlı saraylarında kadınefendiler dıkları kadınlara kadınefendi der- lerdi. Bu ünvan on dokuzuncu asır ortalarında Tanzimat devrile başla. Buştır. On dokuzuncu asrın ortaları- Da kadar padişahların ogözdelerine, Sdnlıklarma, nikâhlilarına sadece hatun denirdi. Daha sonraları haseki Ve sultan dendi. «Hatun» kelimesi eski Türklerde olduğu gibi Osmanlılarda da kibar kadın mefhumunu muhafaza cidi Timurun karıların adı hatun keli- Mesile sıfatlandırılmıştı. Birinci Os- Manın karısı Malhatun, Yıldırımın karısı Devlethatun, Fatihin karısı Sittihatundu. Fatihten sonra «hatun» kelimesi , Kıymetini kaybetti, Saraya her mille- fe mensub halayıklar doldu. Bunlara Radium madeni İlk radlum Bohemya'da, Yoha- Şimstal madenlerinden istihsal edildi. Bundan sonra Amerikada Kolora- do'da, Portekizde, Madagaskarda, Moryeç ve Groenlând'da radium ma- denleri keşfedildi. 1920 denberi yeryüzüne radiumu Belçika Kongo'su vermektedir. Gömleğe dair Yün gömlek Roma imparatorlu- Bunun sonuna doğru giyildi. O z- man bir yün gömlek pırlanta kadar kiymetliydi. Brötanya Dükası, Papa 2 nci Adriyene otuz tane hediye etti. Bugünkü erkek gömlekleri 1830 da dikilmeğe başladı. Yüz otuz sekiz 50- De evvel bugün giyilen gömlekler mevcud değildi, da hatun denmeğe başlandı ve yavaş yavaş bu kelimenin yerini kadın ke- limesi tuttu: Dilrubakadın gibi. Abdülmecid devrinde ilk teccddüd hareketleri başgöslerince padişahla- rın nikâhlı kadın almaları usulü de tane idi ve sırasile numarnlıydı: 1 in- ci kadınetendi, 2 nci kadmelendi, 3 ve 4 üncü kadımefendi. Veliahdler- le sair şehzadelerin karlarını bu ünvan verilmezdi. Osmanlı tarihinde son kadınefen- di Vahideddinin # üncü karısıdır. memleket düşman işgali altında par- çalandığı sıralarda bu padişah, saray bahçıvanmın kızını nikâhladı. Os. manlı sarayının son kadınefendisi bu bahçıvan kızıdır. Fildişi pazarı Yeryüzünün en büyük fil dişi pa- zarı Londradadır. Her sene Londrada 120 ton fil dişi satılır. Bu fil dişlerinin hepsi filin dişi de- ğildir. Gergedan ve sair dişli hay- vanların dişleri de piyasada fil dişi gibi sürülmektedir. Bilhassa gerge- danla filin dişini ayırd etmek ancak mütehassıslarca kabildir. İspanya ne âlemde? İspanyanın sathi omeşahasının yüzde 60 ımı Franko kuvvetleri İş- gal etmektedir. Nüfusun yüzde 57 si Franko taraftarıdır. Barselon hükümeti, İspanyanın sathi mesahasının yüzde 40 ımı İş gal ediyor. Nüfusun yüzde 4$ ü hü kümetçidir, Anafordan yiyip içtikten sonra Geçen gün Roterdam'ın lüks lokan- talarından birine iki şık adam giri Vor. Bunlar en seçme yemekleri 18- Marlıyor ve yiyorlar. Yemek arasın» da şarap listesini getirtiyorlar ve lo Kanta sahibinin itiraf etmeğe mecbur kaldığı veçhile, şarap inlihabı husü | #unda, birinci sınıf müşterilerden ol duklarını isbat ediyorlar. Yemek biti Yor, şaraplar içiliyor, iri milşteri kah- VE içerken en mutena Fransız likör- lerinden ısmartıyorlar. Bir taraftan bu iki müşteri sigara- m sarururken, diğer tarajtan da yor. Bu aralık ili müşteriden birisi ayağa kalkıyor ve telefonun bulundu. ğu yere giderek Polis müdürlüğünü arıyor. Telejon başına gelen Emniyet memuruna ismini veriyor. Palnca te olduğunu söylüyor ve haklarında lâzmgelen muamelenin yapılmasını rica ediyor. Birkaç dakika sonra lo kantaya geler polis memurları, yirmi dört, yirmi beş yaşlarında şik ici ana- forcuyu Tevkifhaneye gölürürken, lo- kanda sahibi de elindeki hesap pusla- halin miki anem alenikekin mmm — Büyük gemi yapmak hususundaki yarış yakında nihayet bulacakmış ' Umumi harpten sonra vapurları büyüklüğü ve sürati durmaksızın ârt- maktadır, Evvelâ Almanlar (Bremen) ve (Europa) transatlatikleri ile bü- tün dünya denizci milletlerini geride bırakmışlardı. Daha sonra Fransızlar (Normandie) ve İngilizler (Gueen Mary) transatlantiklerini yaparak Al manları geçtiler Fransızlarla İngilizler bu iki gemi- nin eşlerini de yapıyorlar, Fakat bun- lar bittikten sonra bu cesamette, yar hut daha büyük gemi yaptırmağı kim- se hatırından geçirmiyecektir, Almanlar şimdiden rekabeti bırak- mışlardır, İngilizlerle Fransızlar da sonu meçhul bir yola girerek müte- Bahri inşaatta bir düstur vardır; Bir geminin süratini arttırmak için makine verimini 3 milsli arttırmak za- ruridir. Makine verimini arttırmakla mahrukat sarfı da o nisbelte artar. Makinenin kuvvetini ve mabruka- tan sarfını arttırmak için de geminin hacmini arttırmak Jâzm gelir. Geminin süratini! arttırmak için büyüklüğünü mütemadiyen arttır- mak iktisadi ve idari icaplara uygun bir.şey sayılamaz. * Bunun için çok büyük ve çok sürat- li gemi inşasına aleyhtar olanların davası son zamanlarda galebe çalma» ğa başlamıştır. Bunlar geminin cesa- met ve sürati ile iktisadi icaplar ara- sında makul bir nisbet bulunmasına Jüzum görmektedirler, Normandie, Oueen Ma- ry, gibi büyük vapurların iktisadi bakımdan birer yıkım olduğu anlaşılmış- tır. Bunun için yeniden yaptırılmasına karar veri- len iki transatlantik bit. tikten sonra artık büyük vapur inşasına nihayet ve- rilecek, küçük, fakat yollu vapur yaptırılmasına ça- lışılacaktır. Halbuki yukarıda isimleri geçen dört transatlantik ile yapılacak diğer iki transatlantik iktisadi noktadan bi- rer yikımdır. Masrafı kârından çok- tur. Bu tahripkâr işe sırf milli şeref ve sürat rekoru remzi mavi flâmayı kazanmak hırsı ile devam ediliyor. Bunun ise sonu gelmiyecektir. Binaennleyh yapılan ve yapılmakta olan altı gemi ile dünya bahri inşaat tarihindeki gayet büyük ve gayet seri transatlantik yaptırmak devri kapa- nacaktır. Bundan sonra yeni bir de- vir açılacaktır. Bu devirde gemilerin cesameti fevkalâde büyümeksizin sü- ratini son derece arttırmak gayesini Istihdaf edecektir. Bu maksad, muharrik kuvveti, yani transatlantik kazanlarındaki buhar tazyiki kuvvetini arttırmak ile müm- kün olacaktır, Almanların (Europa) ve (Bremenj transatlantiklerinin kazanları 23 at- mosfer, (yani buhar derecesi) ile iş- lemektedir. (Normandie) 28 buhar derecesile işliyor. Almanların uzak seferlere mahsus yeni vapurlarının cesametleri küçük olduğu halde, süratleri çok yüksektir. Meselâ Potsdam vapurunun kazanlar rı 80 atmosfer ile hem idareli, hem de emniyetle işlemektedir. Almanlar, gemilerin hacimlerini büyütmeksizin süratlerini arttırmak sahasında, halihazırda diğer denizd milletlere tefevvuk etmişlerdir. Uzak Şark seferleri için Almanyada yapılan. yapurların hacimleri 18,000 ton, ve makinelerinin kuvveti 26,000 beygir ve süratleri saatte 21 mil olduğu hal- de, petrol sarfı beygir başına saatte 290 gramdır. “ Bu gemilerden iki türbin - elektrik ile ve biri münhasıran buhar makine sile mücehhezdir. Tahrik kuvvetleri 45 ile 80 atmosfer arasındadır. Bu yeni gemilerin bugün temin et- tikleri sürat, evvelce hacimlerinin bir buçuk misli büyük tekneler ile temin olunuyordu. Meselâ (Cap Arcona) is- mindeki eski Alman transatlantiği saatte 21 mil sürat temini için 27,000 ton hacminde yapılmıştı, Hülâsa her sahada olduğu gibi bah- Tİ inşaat sahasında da artık tasarruf ve idare düşüncesi her şeyin fevkinde sayıldığından, gayet süratli gemilere malik olabilmek için, gemilerin ha- cimleri sonsuz bir süratte büyültül. miyecektir, — F. Mal sahipliği yapan hırsız / Müşterilere kumaş beğendi- rirken mağazanın sahibi içe- riye girince işler karıştı Elâzig (Akşam) — Burada garip bir hırsızlık olmuştur: Tüccardan R. Ahmed mağazasının kapısını çekerek bir iş için mahkemeye gitmiştir. Bu sırada İsmail adında biri Kendi dük. kânı imiş gibi içeriye girmiş, bir ta- raftan kumaş toplarını düzeltirken, diğer taraftan para çekmecesini kıra- rak içindeki 30 Tirayı aşırmıştır. Fakat tamam bu sırada içeriye üç müşteri girmiş ve: — Bize paltoluk kumaş göster. de- mişlerdir, Hırsız işi belli etmemek için birkaç top kumaş çıkarmıştır. Müşteriler Xu. maşa bakarken hırsız kaçacağı sırada dükkânın sahibi içeriye girmiştir. bunların ahbabı zannetmiştir. Hırsız bundan bilistiftade kaçmıştır. B. Ahmed bu sırada çekmeceyi ki. rılmış görünce işi anlamış ve polise baş vurmuştur. Polis hırsızı yakala- mıştır. Beyoğlu kaymakamlığı Beyoğlu kaymakamlığına tayin edil. diğini yazdığımız Bakırköy kaymaka- mu B. Ahmedin tayin emri henüz vi- lâyete gelmemiştir. Emrin bugün ge- leceği tahmin ediliyor. ve GÜNÜN ANSİKLOPEDİS Sardenya adası ussolini, Sardenya adasına gitti. Yeni tesis edilen bir kömür şeh- rinin küşad resminde bulundu. Faşist emellerinin hedefi olan Korsikayı ce- nubdan kavrayan bu adayı şu sirâ- da ziyareti manidar görülebilir. Mesahası 24,100 kilometre olan Sarden- ya'nın nüfusu 200000 kadardır. Şimali volkanik erazldir; cenuben ilk devir ka- yularıdır. Garb kışını, şark kısmından da- ba alçaktır, İklim malaryahdır. Sahilin bazı nokta- larında ebedi ilkbahar hüküm sürer. Yağ- mur azdır. Dereler çok olmakla beraber faydaları azdır. Eksariyetle seller yara- turlar, Ada büyük İstilâlara uğramadığı için halk, oldukça saf bir ırktır; İspanyanın eski ehalisinden olan İber'lerden oldukla- ri sanılır, Kısa boylu, çevik hareketli, fa- Kat dimağen tembel kimselerdir. Bardenya fakir bir yerdir. Toprağın bü- yük bir kısmı ekilmemiştir. Ekseriyetle cinsi bozulmuş, kavruk ehli hayranlar da çok mikdarda değildir. Sahillerde hayli balık avı varma da bundan daha ziyade İtalyanlar istifade eder. Adanın madeni boldur. Romalılar dahi istifade ederler- di. İyi taş cinsleri çıkar, Fakat yolla8 ve limanlar fena olduğundan şimdiye ka- dar bunlardan ds imkânı derecede istifa» de olunamamıştır. Adada, prehistorik devirlerden kalmış bakiyeler mevcuddur. Burasını evvelâ Fe- nikefiler, sonr da Anadoludan gelmiş Sardan'lar müstemlekeleştirmişlerdir ki, Sardenya ismi de bunlardan gelir, Müte- akib müsterliler sıra ile, Etrüskler, Grek- ler, Kartacalılar (312), Romahlar (3238), Vandaliar, Gotlar, Bizanslılardır. Sonra ada, müstakll oldu; onuncu asırda dört muhtariyete ayrıldı. 1023 do Pizalılar al- dılar. 1325 de İspanyadan Aragonlar ge- Mp burasını ilhak otüler ve kalelerden çoğunu yaptılar. Ada 1714 de Avustarya- ya, 1720 de Savua hanedanına (Italyaya) geçti. “Mozole,, nedir? tatürk'e yapılacak anıt - kabir dolayısile «mozolee kelimesi | ri meyanındadır. kullanılıyor. Bu söz beynelmilelleşmiştir: Büyük ve mükemmel bir matem âbidesi mü- naşınadır, Mozole tabiri, Garbi Anadoluda, şimdiki Denizli ve Muğla tarafların- da, milâddan 353 - 377 tarihlerinde hükmeden kral Mozol'un İsminden alınmıştır. Bu hükümdar, zamanın Adeti mucibince, hemşiresi Artemis- ya İle evlenmişti. Vefatında tahtta kalan Artemisya, biraderi ve zevci için muazzam bir makber bina et- tirdi"ki, eskiden çacaibi seb'ai âlem; dediğimz dünyanın yedi acayib es8- Mozole, onuncu Asırda mevcuddu. Rodos şövalyeleri, 1522 de mozolenin bulunduğu Ha- likarmas şehrinin yerinde bir kale yaparlarken, bu meşhur âbidenin ba- kiyesini malzeme diyo kullanmışlar- dır. 1846 da İngiltere Osmanlı hükü- metile anlaşarak mozolenin bakiye- leri olan heykelleri Londraya, Bri- tanya müzesine nakletmiştir. Muazzam ve mükemmel makberle- re her dilde mozole (mausolöe) denil. mesi işte bu tarihi hatıra sebebi- ledir. Kral on üçüncü Alfons spanyada tekrar tahta çıka- cağı hakkında haberler alınan sabık İspanya kralı on üçüncü Alfons 1886 senesinde doğmuş ve doğduğu gün olan 17 mayısta kral ilân edi. miştir, Validesi Mariya Eristins 1886 dan 1912 senesine, oğlu rüşte vasıl oluncıya kadar niyabet etmiştir. Bu müddet zarfında İspanya Küba ve Fi- pin adalarını Amerikaya terketing- ğe mecbur kalmıştır, Kral Alfons 1931 senesi mayısının 14 üncü günü tahtından feragat ede“ rek Madâridi terketmiştir, Ondan son ra Barselonda Zamoranın muvakkağ riyasetinde Cümhuriyet ilân olun muştur, O zamandanberi kral Alfons hayatını İspanya haricinde geçirmek- tedir, İspanya krallığına tekrar geç“