POLİTİKA Fransa, Almanyaya karşı çifte sigortalı, İtalyaya karşı sigotasız... Fransa, Pariste Alman Hariciye Nazırı ile imzaladığı beyanname saye- Binde, Alsas Loren meselesinden ve Almanyanın - Orta ve Şarki Avrupa- Man yüz çevirip . Fransız toprakları üzerine yüklenmesi ihtimali endişesin- den artık emin ve müsterih bulunuyor. Fransa Almanyaya karşı Iki kat sigortalıdır. Çünkü Lokarno muahe- desi tadil edilmiş bir şekilde İngiltere ile Fransa arasında cari bulundu- undan ve iki taraf kara ve hava erkânıharbiyeleri arasında ittihaz edilen yeni tedbirler ile tatbiki tarzı kararlaştırılmış olduğundan Almanyaya kar- $ı İngilterenin yardımından yüzde yüz emindir. Fakat İtalyaya karşı bu iki türlü sigortadan birine bile malik değildir. 1935 senesinde Fransa ile İtalya arasında Akdenize ve Kızldenize dair ak- dolunan anlaşmanın mefsuh olduğunu İtalya ahiren beyan etti. İtalya yapılan muhtelif nümayişler, Fransanın Avrupadaki dört departmanı ile Şimali Afrikada himayesi altında bulunan Tunus beyliğine İtalyanın o göz koyduğunu isbat etmiştir. Yani, Almanyanın vazgeçtiği iki vua ve Nisin bulunduğu babri Alp ilâyeti vilâyet olan Alsas Lorenin yerine Sa- ve Korsika adası vilâyeti gibi dört vilâyet kaim olmuş demektir. Bunlardan başka, İtalya, Akdenizin Cenubundaki Fransız müstemleke imparatorluğunun temeli olan Tunusu istiyor. İtalya yalnız bu yerleri, istemekle kalmamıştır, İngiltere ile anlaşmak için general Frankonun ordusundan çektiği mecruh ve hasta on bin İtal. yan gönüllüsünün yerine ayni miktarda zinde ve sağlam muharipler gön- dermiştir. Frankonun tefevvuk ve galebesi İtalyanın Fransayı cenubu gar- biden dahi tehdidi demektir. Fransa İtalyanın bu talep ve tehditlerine karşı İngilterenin kendisine lüzumu halinde yardım edip etmiyeceğini bilmiyor. Avam Kamarasında buna dair sorulan bir suale Başvekil Chamberlain İngilterenin (o hukuki bir taahhüdü bulunmadığını söylemişti. Ecnebi matbuat mümessilleri ziya- fetinde söylediği nutukta Fransa ile İngiltere arasındaki münasebatın in- hilâl kabul etmez bir surette menfaatleri bağlı bulunduğundan dolayı sıkı olduğunu beyan etmekle iktifa etmiştir. Bu sözler İngilterenin yardım edeceğini isbat eder mi? Fransızların kendileri de buna pek inanamıyorlar, Hindili güzelin kocaları Nevyorkta Leman İsminde şarklı | terkederek Hind mecusi mezhebine bir güzellik kraliçesinin izdivacı ga- Tip bazı esrarı meydana çıkarmıştır. | Bu kadın vaktile Amerika milyonerle- Tinden Holmes ile evlenmiş, iki sene Sonra yani 1935 de ayrılmıştı. Adam kadına 60,000 İngiliz liralık bir ser- Mmayeyi faizi ile geçinmek şartile bi- rakmıştı. Kadın şimdi İngiliz tütün kralların. dan Stanley Smith ile evlendi. Bunu duyan eski kocası 60.000 lirayı geri is- tedi. Kadın vermedi. Bunun üzerine milyoner: Eski ka- rım benimle evlendiği zaman esasen kocalı idi. Benim meşru karım değil dir. Paraları geri vermelidir! dedi. Milyoner Smith Lemanın daha 1921 Senesinde Fransada Dövilde islâmiyeti girdiğini ve Jarmani Das isminde bir Brahmin ile evlendiğini ve 18 ay son- ra Hindistanda Pençapta Kapurtha- la'ya giderek resmen Mecusi dinini ka- bul eylediğini iddia etti. Sorguya çekilen kadın, Brahmin ile evlendiğinin doğru olmadığını ancak vaktile Şamda Mazhar Abid isminde zengin bir Suriyelinin hareminde bu- lunduğunu ve 17 yaşında iken harem- den kaçtığını söyledi. Şimdi mahkeme Lemanın Hindli olsun müslüman ol. sun hıristiyan milyonere vardığı za- man evli bulunmuş olduğunu tesbit etmiştir. Bu muhakeme çok meraklı bir romana benzediğinden Amerikada fevkalâde alâka uyandırmaktadır. Garip bir âdet İngil ken garip bir âdet meydana çıktı. Ölen Con Heler isminde zengin bir köylü 19,000 İngiliz lirası kıymetindeki liğini bir kiliseye teberrü etti. Mütevaila yetmiş yaşına geldiği hal- de bekâr yaşadığından çoluk çocuk Sahibi değildi. Kanuni varisleri olan Yeğenleri zengin amcalarının vasiyet- Damesini yaptığı zaman bunak oldu- Bunu iddia ettiler. Hâkim delil istedi. Yeğenleri mü- tevaffanın mutfağında çengeilere asi- hı sekiz çift ayakkabı gösterdiler, Kili- Senin avukatı mutfağa ayakkabı as- de bir miras davası görülür! manın belde âdati olup olmadığının tahkik edilmesini istedi. Neticede adamın vefat ettiği Korley | şehrinde herkesin mutfaklara eski ayakkabları astıkları anlaşıldı. Dava- cılar eski ayakkabıların mutfaklara ânz olan hamamböceklerini kaçırmak için asıldığını; ölenin mutfağında ise hamamböceği bulunmadığını iddia et- tiler, Mahkeme hamamböceği meselesine ehemmiyet vermedi ve beldenin âde- tini kâfi gördü ve vasiyetnamenin yo- Tunda olduğuna hükmetti. Bu dava münasebetile Korley şehri dillere destan oldu. Tesadüfen yakalanan hırsız Zehistanın merkezini haraca kesen Meşhur bir hırsız vardı: Mozes Rubin. İyht... Bu adam Varşovada soyma- dığı müessese bırakmamıştı. Seneler- denberi bu htrsızı kovalıyan zabıla bir türlü ele geçirememişken, garip bir tesadüf, adamı yakalatmışlır. Yirmi senedir Varşovayı kasıp ka- | Vuran Mozese şehrin varoşlarından biri yataklık yapıyordu. Zabita va- Toşlarda araştırmağa başlayınca Mo- 205 şehre indi, kalabalığa karıştı. Kuç- maktlan başka çare kalmadığını an-. | & ve bir gün arkadaşlarından ihti- Yar bir arabacıya: — Yarın eve gel, kapının önündeki ! dedi, ANSIZLI aş il SEROP. emen PARS gepieeleli. kle yeme de iel KAY dam Ertesi gün arabacı sandığı yükledi, şehre indirdi. Ortalık kararmıştı. Yol» lar kalabalıktı. Arabacı kalabalığı ya- np yol açmağa uğraşırken Josef adında başka bir yahudi hırsız sandı- ğı gözüne kestirdi. ET çabukluğu ile drabaya yaklaştı, sandığı sırtladı, kaçmağa başladı. Fakat sandık o kadar ağırdı ki, bir kaç yüz adım attıktan sonra yoruldu, sandığı sırtından fırlattı attı. Sandık yere düşüp parçalandı. Gü- rültüye zabıya memurları koşuştular te parçalanan sandığın ankazı ara- sında ne gördüler beğenirsiniz!... Yir- mi sen£denberi arayıp bulamadıkları Mozes bayılmış yatıyor!, SAMESAKEN Nörasteni, zallyet ve Chlorose | Santa Maria namında bir Italyan gazeteci Tunusta Henlein rolünü oynıyor Sânta Marianın tezi şudur: Tunusa ilk gelen İtalyan lardır. Fransızlar, Tunusun yegâne sahibi değildirler. İtalyanların Tunusta Fransızlar ile müsavi sürdüğü dileklerle uzun uzadıya meş- gul olüyorlar, as- keri, siyasi ve ik- tisadi bakımdan bu noktanın Fransa için haiz olduğu büyük ehemmiyetlen bahsediyorlar. Paris - Soir gazetesinin bir mu- harriri, yerinde tedkiat yapmak için 'Tunuse giderken İtalyanların bu hu- suslaki düşüncelerini daha ziyade derinleştirmek İçin Romadan geçmiş, İtalyan mahafihile görüşmüştür. İtal yan resmi mahafili Fransız muhabi- rine düşüncelerini şöyle hülâsa etmiş lerdir. — Hükümetimiz, heniz bu husus- ta bir talepte bulunmamıştır. Yalnız halk kendiliğinden âni tezahüratta bulunmuştur. Bu nümayişler, halk hislerinin bir tezahürüdür. Romadaki faşist fırkasının erkâni ise, düşüncelerini daha açıkça İzah etmişlerdir. — Bizi takib edenlere, Tunusu ni- çin istemeleri Jâzımgeldiğini yavaş yavaş öğreliyoruz. “Bir defa bu his, halk tabükaları arasına nüfuz edince hükümetimizce tatmin edilmesi Jâ- zımdır. Bizimki gibi bir rejimde, hal- ka başarılamıyacak birşey istetme- melidir. Faşist zımamdarlarının bu mesele- de ileri sürdükleri deliller şöyle hü- lâsa edilebilir: — 'Tunus coğraiya, tarih ve ahali bakımından İtalyandır. o Tunusun İtalyanlar üzerinde cazibesi kolaylık- la anlaşılabilir. İtalyayı, Tunustan ayıran mesafo Manş denizinden da» ha geniş değildir. 2300 sene evvel Ro- manın can düşmanı olan Kartaca, bu Afrika toprağının bir noktasında bu- Yunuyordu. Kartaca orduları, Romar yı istilâ etmek, Romalılar da Karta- cayı fethetmek için bu dar boğazdan gitmişlerdi. En eski Roma ananelerini ihya et- mek istiyen Mussolini, Tunusu ak imakla Romanın en büyük hatıraları nı sinesinde taşıyan Afrikadaki en eski eyalete kavuşmak istiyor, Bundan başka Tunusun İtalyaya tı, 1881 senesindenberi başlıyan milli bir kinin hıncını almak olacak- Yangın başlangıcı Bir kâğıt deposunda bir miktar kâğıt yandı Dün saat 16 da Zindankapısında 57 numaralı kâğıdcı Mehmed Üstünere âid olan bir kâğıd deposundan yan- gın çıkinışlır. Bina iki katli ve kâgir- | di. İçindeki kâğıdlar yandıktan son- ra ateş söndürülmüştür. Yangın mahalline Vali ve Belediye Reisi Doktor Lütfi Kırdar ve Polis müdürü B. Sadri Aka gitmişlerdir. Doktor Lütfi Kırdar yangının söndü- rTülmesine bizzat nezaret etmiş ve bu vesile İle itfaiyenin çalışma tarzını tedkik etmiştir. Yapılan tahkikat neticesinde de- poda bülunan işçi kızların kaza ne- ticesinde devirdikleri mangaldan do- layı yangın çıktığı anlaşılmıştır, ; Dün akşam sant 19 da Cumhur yet gazelesi matbaasının kâlorifer ba“ cası tutuşmuş ve derhal itfaiyeye haber verilmiştir. İtfaiye gelip der- hal ateşi söndürmüştür. Refikimize geçmiş olsun deriz. Dünya muharrirlerinden Tercümeler serisi; 28 Maksim Gorki AŞK RUYASI Türkçeye çeviren: HASAN ALİ EDİZ Fiat: 50 kuruş REMZİ KiraREyi hakları olması lâzımdır tır. O tarihte İtalya Tunusa yakınlı- ğından istifade ederek Tunus beğınin sarsılan ve sendeleyen hükümetine el atmak istiyordu. Fakat Fransa da- ha evvel davrandı, Tunustaki şakile- rin Cezair topraklarına girdiklerini bahane ittihaz ederek askerlerini Tu- nusa sürdü ve Tunus beyi de az bir zaman sonra Fransanın himaye sini kabul etti. Bu hal, İtalyada derin bir inkisar uyandırdı. Romada zayıflamış, organizasyonu bozulmuş addedilen Fransanm Tu- nusu müdafaa erdemiyeceği ve biraz tehdid etmekle Tunusta yerini İtak yaya bırakacağı zannedilmektedir. İtalyanın bu meselede en büyük kozunu, bugün orada yaşayan Fran- sızların miktarına müsavi olan 100 bin İtalyan bulunması teşkil ediyor. İtalyanlara göre, bunlar Tunusun Südetlerini teşkil ederler ve anava- tan İtalya tarafından ileri sürülme- leri icab eder. Bu oyunu ovnamak için 'Tunusta bir Henlein lâzımdır, Tunus- taki Henletn rolünü oynıyan 33 yas- larında Santa Marya namında “faal ve cerbezeli bir İtâlyan gazetecisidir. Sanla Maria, beş buçuk yıl Napo- Mdeki en bellibaşlı gazetenin başmu- harriri bulunuyordu. İşte Sünta Ma- ria, bu vazife ile Tunusta çıkan Union namındaki İtalyan gazetesini idare etmeğe çağırmıştır. Unlon vakıa kü- çük bir gazetedir. Fakat Tunusta ya- şayan İtalyanları. tabrik etmek ve Fransız idaresi aleyhir. rirmek için mükemmel bir âlet olarak kullamıl- mıştır. Bu gazetenin müdafaa ettiği tezler, şöyle hülâsa edilebilir: «Tunusta İtalyanlar, Fransızlarla müsavi miktardadır. Tunusa ilk ge- len İtalyanlardır. Burada ilk konu- $ulan lisan da İlalyâncadır. Vakın Fransızlar, daha tetik davranmışlar- dır, fakat bu memleketin yegâne sa- hibi addedilemezler. İ ların da burada Fransızlarla mü: hakları olmak lâzımdır. Santa Marta, bu noktat mazarını Paris - Soir mu- habirine de açık- ça itiraf etti ve dedi ki: — Tunusta yer- leşmiş olan 100 bin İtalyanın haklarını ve menfaatlerini müdafar ediyorum. Hepsinin menşeli Sicilya adasıdır. 1881 senesinde Tu- nusta 8,000 İtalyan vardı, Bugün Tu- nusta yaşayan İtalyanların üçte ikisi Tunusta doğmuşlardır. Bunlar ikinci nesli teşkil ediyorlar.» Italyan Henleini Tunusta yaşayan İtalyan cemaatinin milli ve kültürel bir varlık olarak tanınmasını istedi- ğini, İtalyaya ilhakını taleb etmedi- ini, Fransiz siyasi kadrosu dahilin- de bir İtalyan hayatı yaşatmak iste- diğini söylemiştir. Fransız muhabiri, Çekoslovakyada Südet arazisinde Henleinin de evvel ce böyle bir lisan kullanmış olduğunu ve bu sözlerini Tunusun İtalyaya ik hakını istiyen Romadaki nümayişler- le nasıl telif edebileceğini sorunca, Santa Marya şu cevabı vermiştir: — Ben vazilemie meşgulüm. Bu va” zifem de Tunustaki İtalyanların mili hislerini yaşatmaktır. Tunusun sahib değiştirip değiştirmemesi bana teak lük eden bir mesele değildir. Mussoli- ninin 46 bu meselde, ne düşündüğü- nü bilmiyorum. Bu sözler manidardır, Mussolini, Lavalla 1935 senesi itilâfını yaplığı zaman Tunus üzerindeki iddiaların- dan vazgeçtiğini söylemiş, 'Tunusta devamlı bir surette yaşayan İtalyan- ların tedrici bir surette Fransızlasma- sini kabul etmişti, Fukut Mussölini ile Laval arasında kararlaşan bu sureti. tesviyeyi Fran- siz ve İlalyan diplomatları kaleme alacaklardı. İki taraf diplomatları, bu sureti tesviyeyi tahırirde acele et- mediler, bu sayede Mussolininin yap- tığı müsaadat tahriri bir vesikaya bağ- Janmadı, İşte bugün İtalyan diplo- masisi, bu itilâfın tahriri bir vesikaya bağlanmamış olması, İtalyayı teah- hüdlerinden vareste kıldığını iddia ediyor. Bu sebebden dolayı, .ilk mer- bale olan Tunustaki İtalyanların hu- gi GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ ERZİNCAN emiryolu . Sıvastan “Erzincana ulaştı. Erzincan şârk Anadölüsunun mü- him merkezlerindendir. 1200 metre yükseklikte olan şehir Fıratın kolla- rından Karasuyun suladığı münbit bir ovanın ortasındadır. Btratı çiplak ve sarp dağlarla çevrilmiştir. Kışlar çok soğuk olmaz, buna rağmn yaz. Jar pek sıcak gittiğinden halk bu mev. simi yüksek yayinlarda geçirir. Erzincan tarihi bir şehirdir. Selçuki ler, Menküçek oğulları, İlhanhlar, Ak- koyunlular zaman zaman burada hü- küm sürmüşler, askeri akınlarda ü sülhareke olmuş, nihayet Fatih Meh- med devrinde Uzun Hasanın mağ'ü- biyetile Osmanlıların eline geçen Er- zincan bir müddet Erzurum eyaleti- nin sancağı olarak kalmıştır, Erzincan bir çok defalar zelzeleden harap olmuş, en son 1784 senesinde şiddetli bir zelzele şehri tamamile yıkmışsa da münbit ovası eayesinde tekrar kurulmuştur. Erzincan, Rus istilâsı altında kaldığı kısa zaman zarfında da hayli zarar görmüştü. Erzincan, bütün o havalinin pazar yeridir. Şarktan yapılan hayvan sey- kiyatında transit merkezidir. Çeşit çeşit emsalsiz meyvalar yetiştirir, beş- lıca ihracatını da meyva ve hayvan mahsulü teşkil eder. “Kazaları Kigi, Plümer, Kemah, Kuruçay, Refahiy&- dir, "Tabii zenginliğine rağmen - vesalt- sizlik yüzünden dajma sönük vaziyete te kalan Erzincanın Cümhuriyet dev rinde demiryoluyle büyük merkezlere bağlanması şehrin iktisadi hayatında, yeni bir ufuk açmış bulunuyor, “Kapris kelimesi,, apris kellmesi türkçenin yazı diline son seneler içine girmeğe başladı. Romanlarda, hikâyelerde ras- Janıyor. | «Kapris. yalnız fransızcada «Cap- rice» olarak değil, diğer dillerde de kul-| lamlır. Aslı #talyancadır. Keçinin yü. rüyüşündeki halinden kinayedir. İ Şemseddin Sami, bunu türkçeye, | ei yonda kana ep | medlülu ifade gelip geçen fikir ve arzu, nevheveslik, maymun iştahlılık. — Tuhaflık, ga- | rabet, — Merak. — Ademi sebat, te levvünü mizâc» diye tercüme etmek» tedir. Kaprisin, «hoppaca bir arzu; tuttu- rak, fakat haspaye yaraşan şirin bir tutturak» mânası vardır ki, romanla rTunizda ve hikâyelerde si bu e ün