> 17 Kânunvevtel 1938 Marifetli eşya meraklısı 'Trenle epey uzak bir yere -gidiyor- ânm. Lokantalı vagonda bir yandan kahvemi içerken, bir taraftan da İs- tanbuldan aldığım gazeteyi oküyo- #um. Bir aralık gözüm karşıdaki ma- Bâya ilişti. Burada şişman, kıpkırmızı yüzlü bir adam oturmuştu. Yolculuk- ta insan can sıkıntısından kendisini meşgul edecek şeyler arar. Meselâ ki- Mi dehşetli geveze olur. Derhal etra- fındaki yolcularla ahbaplığı ilerletir, Dereden tepeden saatlerce çene çalar, Kimi Vapurda, trende güzel kadın- ların, tatlı yol arkadaşlarının etrafın- da pervane gibi döner. Bir fırsatını düşürüp onlarla ahbap olur, Bu suret. le uzun yolculuğu, en tatlı bir şekle sokmak ister. Bazıları da yolda oku- mak meraklısıdır. Yola çıkmadan ev- vel bütün gazeteleri, mecmuaları satın alır, Hattâ çantasına birkaç kitap yer- Ieştirir. Bir köşeye çekilip saatlerce bunları okur. Sonra uyku meraklısı yolcular vardır. Bunlar da yolda mü. temadiyen uyurlar. Halbuki bu Jokantalı vagonda kar- Şımda oturan şişman adam ne okü- mak, ne genç kadınların etrafında fır dönmek, ne uyumak, ne de yol arka- daşları ile gevezelik etmek merakın- da idi. Tek başına saatlerdenberi 1o- kantalı vagondaki masasına oturu- yordu. Yalnız ara sıra bir takım ga- rip hareketler yapıyordu. Meselâ sigara ağızlığını Işığa doğru tutuyor, onu bir gözüne yaklaştırarak uzun uzun içine bakıyordu. Sanki si- Eara ağızlığının içinde sinema oynu- yormuş gibi zaman zaman gülümsü- yor, bazen de gözlerini büyük bir dik- kKatle açıyordu, Ağızlığı cebine sokduk- tan sonra bu sefer saatini çıkarıyor» du. saatin arka kapağını açıyor. Son- Suz bir dikkatle saatin arka kapağına gözlerini dikiyor, bakıyor, habire bakı- yordu. Bana bile merak olmuştu. Acaba Ağızlığın iinde, saatin arka kapağın- da ne vardı?... Bir aralık şişman yolcu siğâra taba- kasını cebinden çıkardı. Tabakayı aç- tı. Bu sefer de hayran hayran taba- kanın içine bakmağa başladı. Dakika- larca baktı. Baktı. Şişman yolcunun trende başka eğ- Jencesi yoktu. Kimse ile iki lâf etmi- yordu. Zaman zaman sigara ağızlığını ce- binden çıkarıp gözüne tutuyor, daki- kalarca bunu seyrettikten sonra cebi- ne atıyordu: Ondan sonra saat çıkıyor, alt kapağı açılıyordu. Bu sefer de da- kikalarca saatin alt kapağı tedkik ediliyordu. Nihayet sıra tabakaya (geliyordu. "Tabaka sanki çok meraklı bir kitap- Mış gibi açılıyor, uzun uzun içine ba- kıhyordu. İşte bizim yolcunun bütün Meşguliyeti bunlardı. Sigara ağızlığı, tabakası, saati. Onun bu hali benim Pek garibime gittiği için ismini «Esrarengiz yolcuş koymuştum. Şimdi ben onunla ahbap olmak isti. yordum. Fakat o benimle meşgul bi- le değildi. Nihayet bir kolayını bul- dum. Onunla tanıştık. Fakat bir türlü Sözü sigara ağızlığına, tabakaya, sa- ate getiremiyordum. Nihayet o dayanamamış gibi cebin» den ağızlığını çıkardı. Gözüne tuttu. Fırsatı yakalamıştım. Derhal sor- dum: — Ben de size bu ağızlığı soracak» am. Niçin zaman zaman bunu çıkarıp içine dikkatli dikkatli bakıyorsunuz? Şişman yolcu gülümsedi: —“Bu benim biricik eğlencem... de- Sonra ağızlığı bana uzattı. Ağızlığın Üzerinde küçük bir delik vardı. Yol arkadaşım: — Ağızlığı ışığa tulunuz ve gözü- Düzü şu deliğe uydurunuz tıpkı benim Yaptığım gibi... Ağızlığı aldım. Onun dediği gibi Yaptım. Şişman yolcu: — Ne görüyorsunuz? diye sordu. — Birşey göremiyorum. — Canım şöyle adam akıllı ışığa tu- tunuz. Birşey değil, çok şeyler göre- ceksiniz, Cam ağızlığı adam akıllı ışığa doğ- Tu tuttum. Vay, vay, vay... Ağızlığın İçinde bir hayal... Banyoya giren genç bir kadın... Şişman yolcu göbeğini hoplata hop- lata gülerek bana soruyordu: — Nasıl enfes değil mi? Aökmhin moattım. O br sefer saatini çıkardı. Saatin arka kapağını açtı. Bana uzattı. — Ya buna ne dersiniz? Saatin arka kapağının iç tarafm- da etekleri rüzgârdan kalkmış bir ka- dın vardı. Kadının iki ayağı akreble yelkuvan şeklinde açılınıştı. Saatin ku- rulacak yeri çevrildikçe bu bacaktan akreble yelkuvan da dönüyordu. Saat tam 12 ye gelince genç kadının etek- leri adam akıllı havalanıyordu. Saatinin bu marifetini gösterirken şişman adam kahkahalarla gülüyor: — Bunu ben tâ Amerikadan aldım. diyordu, ne marifetli saat değil mi? Bundan sonra cebinden tabakasını çıkardı. Bu iki kapaklı uzun bir ta- baka idi. Yalnız bir tarafına sigaralar yerleştirilmişti. Şişman yolcu tabaka- nın içinden iki sigara çekti. Sigarala- rın çıktığı yere baktım. Bir hizmetçi kız resmi... Tabakanın iç tarafına ka- zıtılmış... Yol arkadaşım tabakadan iki sigara daha çıkardı. Baktım. Hiz- metçi kızın arkasında saçları dökük bir adam... Genç hizmetçiyi çimdikli. Marifetli eşya meraklısı zat tabaka- dan iki sigara daha çıkardı. Baktım, Hizmetçiyi çimdikliyen adamın arka. sında şişman bir kadın... Bir sopa kal- dırmış, erkeğin bâşına vurmak üze- Ben hayretler içinde marifetli taba- kaya bakarken şişman adam kahka- halarla gülüyordu. Artık esrarengiz yolcunun sırlarını öğrenmiştim. Hikmet Feridun Es 1 — Eski devrin yirmi kuruşluk gümüş parası, 2 — Münasız - Tenekeci tutkalı. 3 — Sebte cinsinden bir ot. 4 e «8» gelirse çocuk Olur - 5 Bir m sayı - Yaşlı hayvan. Kolay - Kasık. 10 — Ateşe dayanan şeffaf madde - Ön değil, Yukarıdan aşağı: 1 — Saçmusapan. Z — Muhacir kuşlardan biri - Nota, 3 — Zor - Bir hayvan. 4 — Bir peygamber ismi. ismi, $ — Değirmi, Bir kadın 8 — Mabod - Tersi kızılbaşların mez- hebi olur. 7 — Eklel - Lâz kayığı 8 — Ucuz - Yeni vapurlarımızdan biri. 9 — Terek - Valide. 10 — Kör - Dize kadar gelen ayakkabı, Geçen bulmacamızın halli iğ sağa: , 2 — Ea, Şema,3 — Bakılma, 4 — Martin, Si, 5 — Eva, Nemi- ka, 6 — Rakı, Esin, 7 —Şi, Atkı, İlim, 9 — Orak, Zam, Laf, Re, TİM 2 — Ez, Avnit, 3 — - Bt, Itır, 5 — Bakin, Al, 6 — Nesne, Rika, 7 — Emi, Meal, 8 — Tam, İnfaz, 9 — Eki, Mar, 10 — İstiane, Me. Doğan çocuğuna nüfus tezke- resi çıkartır gibi, Bankada bir ta- sarruf hesabı açtır. Çocuğuna büyük iyilik etmiş olursun. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu Akba müesseseleri Ankarada her dilden kitap, gazete, bul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Undervodd yarı ve hesab makinelerinin Ankara acentesi, Parker dolma kalemlerinin Telefon: 3377. i İ programlarına devam — e) Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1619 m. 183 Kos. 120 Kw. T.A G. 1974m. 15195 Kes 20 Kw. T.A.P. 3170m. 9465 Kes 20 Kw. ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE Cumartesi 17/12/938 1330: Müzik (keman ve çello sololı rn - PID, 1350: Saat ayarı ve haberlei borsa haberleri, 14: Müzik (bir kaç Şal kı), 1440 - 15 Müzik (dans saati), 1730: Müsik «Türk müziği saz eserleri muhtelif şarkılar), 18,30: Konuşma: Nu- rulah Sümer, Sümerbank umum müdürü, 18,45: Müzik incesaz faslı), 19,15: Saat ayari ve kaberler, 1925: Müzik (şan re- sitali - Nurullah Şevket) 1 - Simon Ba- Kaneğra operasından - Fiesko romansı - (Verdi), 2 «Don paskale operasından -a- latesta romansı (o (Donizetti), 3 — İsje- nia in Awlis operasından - Ağamemnun arlası - (Gluck), 4 - Faust operi dan - Mefisto kilise sahnesinden - (G nod), 5 - Salvator Roza operasından - Du- ka arlnsı - (Gomes), 1950: Memişie Sa- tılmış radyoda (İ. Delideniz, N. Berkü- ren), 20: Müzik (olklor: Kudsi Tezel ve Halli Bedii Yönetgencinin iştirakile), 21: Saat ayarı ve Arapça söylev, 21,10: Müzik (süçük orkestra) 1 - Dihter und Bruwer (Snppe), 2 - Erste İtal « (Becee), $ - Di bidropaten — (os, Gung), 4. 'Traumlanâ - (Rust), 5 - Di leybes- 'bostşaft - (Sicd), 22: Konuşma (haftalık posta kutusu, 28,18: Müzik (operet &- leksyonları), 2245: Müsk (cazband), 13,45 - 24: Son hberler ve yürmki prog* ram, Avrapa istasyonları: Saat de Breslav 20 konser — Deutsehld. 8. 20,15 karışık musiki — Könligsberg 20 hafif mu- zika — Münih 20,15 eğlenceli muzika — Stuttg. 20 plik — Viyana 20 orkestra — Budap. 11 20 çingene çalgısı — Bükreş 20,15 cazband — Helsingfors 20 piyano Kovwno 2030 hafif muzika — M. Ceneri 20 hafif muzika — Montpellier 2040 salon tau- zikası — Stokholm 40/20 vals — Varşova 20,15 karışık muzike. Saat .21 de 'Beriin 21/10 dans — Breslav 21,10 dans — Hambg. ve Dauzig 21,10 operet ve filim havaları — Kolonya 21,10 neşeli bir ak- şam — Lelpzig 21,10 konser ve eğlence — Viyana ve Frankft, 21,30 eğlenceli muzika — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Belgrad 21,30 piyano — Florans 2130 konser — Helsingfors 2105 orkestra — Kopenhag 21,05 dans ve operet havaları <- Kovno 21,15 balif muzika — Lüksenbg. 2130 ha- fif muzika — M. Ceneri 21,15 karışık mu- | zika — North-Reg. 2130 - 2249 orkestra Oslo 21,05 orkestra — Rad. Paris 21 ka» rışık muzika — Scottish - Reg 2140 or- kestra — Sottens 21,30 hafif muzik, Saat Zde Berlin 32 dansa devam — Breslay 22 dansa devam — Stulig, 22,10 karışık mu- zika - diğer Alman İstasyonları evvelki programlarına devam — Athlone 22.15 or- kestra — Belgrad 33 orkestra — Berom. 2200 mandolin — Brüksel 22 operet mu- zikaşı — Plorans 2220 hafif muzika — Helsing. 22,10 - 24 dans — Kopenhap 22, 25 hafif muzika — Kovno 2230 dans — Londra 22 orkestra — Marsilya 2230 kon- y — Rad. Paris 22,15 piyano — Paris - Eyfel, Bordo, Lyon, Montpellier (o 2245 Puccininin Bohdm6 ve operası — Rennes 2245 Massenet'nin Nerter operas — Roma 22 orkestra — Nis ve Strasbg. 2230 - 2430 orkesira — Varşova 22 - 2430 «Dames et Hussards» opera komik, Saat 23 de Berlin ve Viyana 293,30 - 1 orkestra - diğer Alman istasyonları Münihden nak- len 2320 dans — Belgrad 23,15 hafif mu- zika — Brüksel 23,15 hafif muzika — Bu- dap. 23 viyolonsel, 2345 asri muzika — Brüksel 23,15 Rumen muzikası — Droit- viç 2340 - 2445 hafif musika — Florans 20 . 1 danş — Kopenhag 23 - 2420 Fi- guronun izdivacı — Lüksenbg. 23,15 sen- fon. konser — Milâno 23.40 dans —- Rama 23 konsere devam. Saat 24 den sonra Alman istasyonları 1 re kadar evvelki Brüksel 24,15 sa- Jon muzikazı — Kopenhag 2420 dans — Londra 2430 dans — Rad. Paris 2405 or- kestra — Frankft. ve Stutig.1 - 3 gece konseri — Hamburg ve Münih 1-4 gece muzikası — Kolonya 1-3 eğlence ve dans — Brüksel 1-2 dans — Kopenhag 1-2 dans — Lüksenburg 1-3 dans — Rad. Paris 1 - 230 dans, Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Tak- sim: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Galata: Hüse- yin Hüsmü, Kasımpaşa: OMüeyyed, Hasköy: Sadık Akduman, Fatih: İs- mall Hakkı, Karagümrük: Ali Kemal, Bakırköy: İstanbul, Sarıyer: Nuri, Aksaray: Cerrahpaşada Şeref, Beşik- taş: Süleyman Receb, Fener: Emliya- di, Kumkapı: Asadoryan, Küçükpa- yar: Hasan Hulüsi, Samatya: Koca- mustafapaşada o Ridvan, Alemdar; Çemberlitaşta Bırrı Resim, Şehremi- ni: Topkapıda Nâzım, Kadıköy: Sö- gütlüçeşmede Hulüsi Osman, Üskü- dar: Selimiye, Eminönü: S Ne- cati, Heybeliada: Tomas, Büyük Halk. Her gece açık eczaneler: Yeniköy, Emirgân, Rumelihisarı, ÖOr- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykoz, Paşabahçe vo Anadoluhisarındaki! e0- gnneler her gece açıktır. TURAKINA TARİHİ Yazan: İSKENDER P. SERTELLİ R MAN 2 Tetrika No. 1 — Turakina Moğol tahtına oturunca eski vezirleri azletmişti İran valisi Gürgüz hanı da yakalatıp zindana attırmıştı TURAKİNA İm Turakina, Moğol tahtına oturunca.. 'Turakina, Moğol tahtına oturur oturmaz, ilk işi Argun'u İrana gön- dermek oldu. Argun, İran valisi Gür- güz'ü yakalayıp Karakurum'a getir- meğe memur edilmişti. O gün şehirde göze çarpan bir kar- gaşalık vardı. Herkesin ağzında: «— Argun, Gürgüzü yakalayıp ge tirmiş.> «— İmparatoriçe onu hapsettirdi!» «— Sizin bir şeyden haberiniz yok. Turakina, İran valisini idam ettire- cek.» Gibi sözler dolaşıyordu. Argun, imparatoriçeye osadakat göstermiş, verdiği sözü tutarak, Iran yalisini Karakuruma getirmişti, “Turakina o gün Gürgüzü zindana attırdı. İmparatoriçe eski öfkesini yenemi- yordu. Vaktile Gürgüz nasılsa, bir yerde: «Bu kadın, Oktay hanın başını yiyecek!» demiş ve bu söz Turakina- bın kulağına kadar erişmişti, Oktay hanın ölümünden sonra, naibe sıfatile Moğol tahtına oturan imparatoriçe 'Turakina, Gürgüzden öç almak fırsatını bulmuştu. Turakins, ertesi gün, Argunu İran valiliğine tayin ederek hemen yola çıkmasını emretti, İran uzun müd- det valisiz kalamazdı. Argun cesur, merd bir Moğol ku- İ mandanı idi. İrana giderken, impa- ratoriçenin huzuruna çıktı: — Dileğinizi yerine getirdim. Gürgüzü yakaladım. onu hapsetti- niz. Fakat, sakın bundan daha ağır bir ceza vermeyin ona. Çünkü, Gür- güz İranda kendini halka sevdirmiş. tir. O size her zaman lâzım olabilir! Dedi. İmparatoriçe bu sırada, Gür- güzü idam ettirmek fikrinde idi. Ar- gun yola çıktıktan sonra, Turakina da Gürgüz hakkında biraz daha ha- fif bir ceza düşünmeğe başlamıştı. Bir akşam, Imparatoriçenin müs- teşarı ve akıl hoacsı Fatma telâşla 'Turakinaya koştu: — Gürgüzün Karakurumda te raftarları varmış... Bu adamlar Gür- güzü zindandan kaçırmağa çalışıyor- larmış. Gürgüz kaçarsa, hayatınız *tehlikeye düşecek, dedi. Fatma çok akılı ve okumuş bir kadındı. Fakat, fitne ve fesad ikam- da o kadar ileri gitmişti ki, Oktay han bile arasıra bu kadınla istişare et- mekten kendini menedemezdi. Fat- ma, Oktay hanın saltanatı zamanın- da bir çok kimselerin felâketine se- beb olmuştu. Turakinaya halkın büyük bir sev- gisi vardı... Turakina Möğol tahtına öturduklan sonra, herkes onun, Fat mayı yanından o uzaklaştıracağını umuyordu. Turakina bunu yapma- dı.. ya ; çünkü 'Turakina ni- hayet kadındı. Moğol tahtında kaldığı müddetçe böyle bir akıl hoca- sına muhtaçtı. İmparatoriçe o akşam, Fatmanın verdiği bu haber üzerine yeni veziri- ni çağırdı. — Gürgüzü zindandan kaçıracak- larını duydum, dedi, eğer bu haber tahakkuk ederse, bundan siz mesul- sünüz! Çutsay'ın bir şeyden haberi yok- bu... Yeni vazifesine başlayalı henüz üç gün olmuştu. — Kapısındaki nöbetçileri arttıra- lm... Bu tedbir yetmzese ve tensib ederseniz, ben de kapıda nöbet bek- diyeyim? diye cevab verdi. Turakinanın canı sıkılnuştı.. Çut- syaı da azledecekti.. lâkin ondan da- ha emin ve muktedir bir vezir bula- madı, — Bir tutsağın başında vezir de- ğil, uşaklar nöbet bekler. Şicidetli ted- birler alıp kaçırılmasına meydan le sardırdı. Halbuki Gürgüzün - ka pısnda nöbetçi bulunmasa bile - kaçmasına imkân yoktu.. kolları bağ- hıydı.. ve yattığı zindanın demir ka- pısmı kırmağa gücü yetmezdi. Gelgeleim, 'Fatma, imparatoriçeyi her dakika kışkırtıyordu. Şimdi de yeni bir yalan uydurmuştu: «— Sarayda Gürgüzle sevişen bir 'Uugur cariye varmış. Bu kızın Gür- güze el altından yardım etmesinden korkulur!» Turakina çok soğukkanlı bir kı- dında. Fakat, Fatmaya çok inandı ğı için, bu haber karşısında da lâkayd kalamadı; fona halde sinirlendi. — Gürgüze yardım edecek cariye- yi mutlaka tammalıyım.. dedi, Uy- gur kızını aramağa başladılar, A İmparator, Oktayın veziri (Çing « Kay) ı azletmişti Yeni vezir Çut- say, Cengiz hana da vezirlik yapmış değerli bir devlet adamıydı. İmparatoriçenin akıl hocası Fat- ma, eski vezir hakkımda her gün bir çok uydurma şeyler söylüyor, onun da zindana atılmasım istiyordu. Fatmayı vaktile saraydan uzak- laştırmağa çalışan (Çing - Kay), Tu- rakinanın Moğol tahtına oturduğu gündenberi heyecan içinde yaşıyor- du. Nihayet Fatmanın tuzağına düş- memek için Karâkurumdan Tangut eyaletine kaçmağa mecbur olmuştu. Tangut eyâletini idare eden Okta- yın ortanca oğullarından Kotan, ve- zir Çnig - Kay'ı çok severdi. Çing - Kay kendi ordusuna gelince onu himaye etti. Turükina, Çing - Kayın Karaku- rTumdan nereye kaçtığını öğrenince, oğlu Kotana şöyle bir haber gön- derdi: «Moğol tahtını yıkmak isti- yen bu adamı ilk vasıta ile - kollarını bağlayıp - bana gönder» Kotan, anasının mektubuna kısa- ca şu cveabi verdi: «Yakında (o Karakurumda toplanacak olan kurultaya Çing - Kay'ı göndereceğim. Bir suçu varsa, cezasını kurultay versin.» 'Turakina, prens Kotanın verdiği cevaba canı sıkıldı, fakat eski fikrin- de ısrar etmedi. Kotan kuvvetli bir ordunun başında bulunuyordu. Onu darıltmak Turakinanın işine gelme- di. Bundan sonra, Çin valisi Mahmud Yalvaç ta Tangut eyaletine kaçarak prens Kotan'a iltica etmişti. Turaki- na, Çine de yeni bir vali göndermiş, Mahmud Yalvaçın yükalattırılmasını emretmişti. Prens Kotan, büyük Moğolistanın bu iki meşhur devlet adamını uzun müddet himayesi altmda bulun- durdu. «Günün birinde benim olacaksın!» Akay çok güzel bir Gürcü kızı idi... Prens Keyük onu Rusyadan ba- basına hediye etmişti. O sırada Rus- yadan Karakuruma gelen Gürgüz han, Akayı da birlikte getirmiş ve yolda Akay'la dost olmuştu. Gürgüz bir müddet sonra İran va- Jisi olarak Karakurumdan âyrılırken, Akay'a: «— Günün birinde benim olacak- sın! Sakın gönlünü kimseye kaptır- mal» demiş, Akaydan da söz almıştı. Gürgüz han zindanda yatarken, Akaydan yardım göreceğini umu- yordu. Akay, Gürgüzün zindana atıf- dığını duyunca alâka göstermemiş değildi. Hatlâ bir gece karanlıklarda sinerek zindan kapısına kadar git- miş. Fakat nöbetçilerin küâpıda do- laştığını görünce korkup kaçmıştı. Akay, Gürgüz hanı hapisten kur- tarmak için çareler düşünüyor, fa kat Fatmadan çekinerek, düşündük- lerinin hiç birini fil sahasına çıka» ramıyordu. (Arkası var)