İ | 16 Kününuevvel 1938 HER AKŞAM BİR HİKÂYE Müellifi: 7; Macar hududundaydık. 'Tren dur- muştu. Köhne, alçak bir istasyon. Uzaktan gören arpa deposu sanabilir. Az kalınacağı için kimse inmemişti, Etrafta bazen keskin, baz kam üzeri sesler yükseliyordu. — Priss vizet! Priss vizet! Uydurma tablaların içinde bardak bardak soğuk suları vagon kapılarına doğru üzatıyorlardı. Bir bardağı iki fillers'e, ucuz olmasına rağmen heveslisi yoktu. Zi- ra vagon restoranda bu çeşme suyun- dan iyisini bulmak kabildi. Kollar israrla uzanıyor, gırtlaklar- dan yorulmadan ayni sada çıkıyordu: — Friss vizet! Hava gayet sıcak... Macaristanda ağustos ayı tahammülfersa oluyor... Çocukların para kazanmak için çır- pPınmalarına bakıyordum. Acaba, su- dan başka satacak bir şeyleri yok mu? Bu birkaç fillers'le ne alabilecekler?... Şeker mi? Ekmek mi? Ayakkabi mı? Yok, herhalde kundura alacak kader Paraları olamaz. Zira hepsi yalınayak! Fakat, a... Bakın... Suyu satan sade çocuklar değil... İhtiyar, halsiz bir de kadın var... Bir de, güzel esmer güzeli bir genç kız... Hakikaten bu kız pek cazibeli... Hem de tertemiz giyinmiş... İyi boyanmış İşkarpinler... Dantelden bir önlüğü in- ca beline bağlamış... Renk renk iplik- lerle işlenmiş bir bluz... Suyunu satmak için hiç israr etmi- yor. Ağzını bile açmıyor. Elinde tabla» &i, yapyalnız duruyor. Sade göz'erile trenin pencerelerini, kapılarını göze- tiyor. Nevmid bir halle biraz daha Merliyor. Diğer vagonun kapılarına, pencerelerine bakıyor. Ve mütemadi- Yen ayni hareket... Hiç şüphe yok ki birini arıyor. — Pst!... Güzelim... Buraya gel... Bana bir bardak su ver... Sesimi işitmemiş gibi uzaklaşıyor. Arkasından omuzlarının sarsıldığını görüyorum. Ağlıyor. Nesi var acaba?... Trenin kontrülorü homurdanarak: — Delidir! - dedi, — Siz onu tanır mısınız? — Evet. Buralıyım. Tanıyorum. Düdük öttü. Tren hareket etti, Kontrolör yanıma gelddi. Yalnızım. Onu ediğim gibi konuş- turabilirim. Adamcağız bütün Macar servisini yapan memurlar gibi terbiyeli ve na» zik, Bana izahat veriyor: — Evet, delidri, Viyana ile Budapeş- te arasında iş yapan birine âşık oldu. Komi vuayajör galiba... Babası bilse Vallahi onu boğar... Amma, asıl kaba- hat kendisinde ya, o da başka... Harp €snasında bu ihtiyar müthiş para ka- Zandıydı. Kulübesini büyüttü. Kızını tahsil ettirdi. Piyano bile öğretti, O za- manlar bu gördüğünüz deli yedi ya- gındaydı. Humbıl Koyaçs, yani kızın ba- bası, sanki bir piyano yetmiyormuş gi- bi iki piyano satın aldı. Her yerde ava- ni çıklığı kadar bağırıyor, övünüyor- du: «Şehirdeki matmazeller bir piy&- noda iki kişi çalıyor. Bense kızımın her eline bir piyano aldım! Doktordan da, belediye reisinden de zenginim...» «Fakat şimdi bir piyanoları bile kal madı. Kriz böyle sürerse en son ine- ğini bile satacak... Amma kız, ne ya- Pıp edip ayakkabısız sokağa çıkmıyo! Kitap okuyor. Küçük kardeşinin mek- tebe gitmesi için paraları yok. İşte oğ- lan arasıra buraya geliyor, su satarak Kalem kâğıd parası ediniyordu. Fakat bu bahar çocuk hasta düştü. Onun ye- rine kız geldi, «Senelerdenberi trende Viyana ile Peşte arasında seyahat eden komi Yüayajör onu gördü. Hattâ burada in- di. Sonraki trene binerse biletinin hükmü olur mu diye bana sordu. Şim- di gene trende. Fakat zavallı kızcağı» za dünyada söylemem. Erkek ondan iyor. Buraya gelince gizleniyor. Ne olacak? Zamane gençlerinden! - Çap- kın! Bu köylü kızından bıktı... «Bana ne?... Âlemin işine karış- mam... Fakat oh olsun Kovaçs'a... İn- $an kızını matmazel yapmak isterse Metice böyle olur... Bir de şimdi piçi doğarsa geride hiç kimse kızı istemez... Peştede bir ay kaldım. Avdette tesa- en gene ayni trene bindim. Su sa- kızı tamamile unutmuştum. Fa- kontrolörü görünce aklıma gel di. Herifcağız da beni görür görmez: bir ma- l ormayın... Bir iş ki... Bundan Iki hafta evvel, zavallı kız... Ben size zaten onun deli olduğunu söylemiş- tim ya... Zavallı kız... Fakat bu dere- cesini de... — Ne oldu?... Anlatın bakalım. — İntihar etti efendim, intihar et- ti... Hem benim trenimde... —A. Evet, bir cumartesi günüydü... O Komi vuayajör dalma cumartesileri Viyanaya gider, sallar döner... On beş gün evvel kızcağız onu trenin için- de görmüş. Fakat herif kendisile ko. nuşmağa tenezzül bile etmemiş... Za- vallıcık erkeğin bıktığını anlamış... Tabii bi birşeyin farkında değil- dik... Tren hareket ettikten biraz son- ra fren yapıp hop diye durdu. Az kal- dı devriliyorduk. Yolcular bağrıştı. Ba- vullar yerlere yuvarlandı. «Arkadaşlardan biri: «— Mutlak birini ezdik! - dedi. «Yeni hareket ettiğimiz için, bu, in- tihardan başka birşey olamazdı. «Meğer kız, birdenbire rayların üze rine kendini atmış... «İşte efendim, insan haddini bilmez de kızını matmazel yapmak İsterse s0- nu böyle olur... Bizim gibi fukaralar battıkları çamurda kalmalıdır. Tercüme eden: ( BULMACAMIZ $ 67 i — Uğurlu. 2 — Eziyetler « Makta, $ — Kurutulmuş ekmek. 4 — Bir nevi tülek - Nota 5 — Paşina «De gelirse ilâç olur - Bir kadın ismi, 6 — Bir içki - Feryad. 7 — Tersi meşguliyet - Ciheti 8 — Eşarp - Mahkemeden alman. 9 — Ekin biçme âleti - İlâve. 10 — Evvel - Söz - Nota, Yukandan aşağı * 1 — Bir nevi ince patiska. 2 — Ermekten emir - Aidat. 3 — Varak - Gam alınmış maden kö- mürü, 4 — Kasabın sattığı — Kokulu bir yap- rak, 5 — Çabuk yürüyüşlü at - Kırmızı, 8 — Şey - Eski harflerle bir nevi yazı. 7 — Sorgu eğiti - Mefbum. 8 — Noksansız - Bir emri yerine getirme. 9 — Alik - Yılan. 10 — Yardım istemek - Memenin yarısı, Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: 1 — Yaygaracı, 2 — Asa, Kelime, 3 — Tasa, Salam, 4 — Alallaşan, 5 — Âne, 6 — Ah, Ateh, Ke, 7 — Naş, İtibar, 8 — Sırf, Reze, 9 — Kuru, Ram, 10 — İdam olan. Yukarıdan aşağı : 1 — Yatagan, Ki, 2 — Asat, Hasud, 3 — Yasak, Şira, 4 — Al, Rum, 5 — Ak, Lâtif, 5 — Resanet, İl, 7 — Alaşehir, 8 — Cila, Bem, 9 — İman, Kaza, 10 — Em, Cereme, Tütün beyiye ikramiyesi Kadıköy As, 8. den tütün bayiye ikra- miyesi almakta olan ve kayıtlı bulunan maijâl subay ve eralın yoklamaları yapı. lacağından maaş senedi resmi, nufus cüz- danlarile ikişer adet vesika fotograflarile birlikte şubeye müracaat etmelerinin Jâ- zmgeldiği alâkadaranz ilân olunur. RADYOLİN -wndradan naklen aikeri muzika — Bari Türkiye Radyodifüzyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m, 120 Kw. 20 Ew. 20 Kw. 183 Kes 19/14 m, 15195 Kes. 3170 m M5 Kes. ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE Saat 12,30 Müzik (Türkçe mat ayarı ve haberler, 1310 ri - Pİ, 13,30 - M4 Müzik (caz- ata Saat 1830 Müz esaz faslı). 18,45 Konu! ma (Spor faaliyetleri). 19 Müzik ( far -. Pİ). 18,15 a$ ayarı ve haberler. 1925 Müzik (İnce saz faslı). 20 Müzik nhur flarmonik orkestrası - t Alpar). 1 - La karnaval » uvertör - (Berllor). 3 - Senfoni 1 - Mil bemol majör « (Borodin) di - (List). 2i,10 Müzik (Tan- e, Ney), 2140 Konuşma: Şükrü arieiye Vekili). 21,45 Müzik taksim). 2215 Müzik (Küçük ramis - uvertür - Rossini) 2 — Suvenir dünnül deta a Madrid (Gilnka). 3 — Serenata amorora (Becce). 4 — Nordiş'sült - (Torjussen). maneska - (Zikoff). 6 — Şan san parol - (Çaykovski). 7 — Mi 23,15 Müzik (Roma 24 Son haberler ve yarınki proğram. Avrupa istasyonları: | Saat 20de Berlin 20. opera parçaları — Bröslau 20,15 askeri muzika — Hambürg 20,15 ns- | keri musika — Kolonya 20,10 operet ve fi. m havaları Lelpzig 20 karışık muz! ka — Danzis. Deutsch. 8. ve Suttug. 2030 2040 hafif muzika — Brüksel II 20 cs: band — p. 2030 operadan nakil Bükreş 20,55 Maseagni'nin «Cavgl, R cane: operası (plâkla) — Plorans 20 kü ser — Helsingfors 2005 senfan. konser — Koyno 2030 konser — Londra 2030 askeri murika — Milâno 20,30 konser — Midland 20 dans, 20,30 salon mumikasi — Oslo 2030 hafif muzika — Rad. Paris 20,15 viyolan- sel — Rad. Toulouse 20,15 opera havaları ve marşlar — Varşova 20 karışık 7 n Saat 21 de Berlin 21,10 plik — Breslau 21 askeri muzikaya devam Danrig 21,10 hafif muzika — Deutsehi, 8. 21,10 orkestra — Frankfurt 21,10 hafif muzika — Kolon; 310 operet ve film havalarına devam Künigsberg 21,10 dans ve eğlence — nih 2135 orkestra — Viyana 2110 Be hoven o eserlerinden senfn. kor Athlone 21,15 orkestra — Bari 21,15 Yu- nanca neşriyal, — Budap. 21 operaya de- vam Bükreş 21 operaya devam — Droitviç 21 Amerikadan nakl sving mu- zikası — Florans 2130 - 2330 operet Helsingfors 21 senfon. muzikasına de- vam — Hilvers, 11 21,40 viyolonsel — Kov- no 21,45 konser — Lâlle 21 konser — Lü sembur 21,30 hafif muzika — 21,15 Fransız muzikası Oslo 21,00 vi- yolonsel — Kad, Paris 21 karışık muzika — Reval 1125 hafif muzika Rix 2140 konser — Rad, Toulemse 21 karışık mu- zika Saat 22 de Berlin 22/10 salon muzlkası — Hamburg 22.20 şimal muzikası — Münih 22 orkestra- ya devam — Stultg, 22 senlon, konser Viyana 22 Beethoven konserine devam — Athlane 2225 konser — Brüksel II 23 or- kestra — Budap. 22 operaya devam Budap, 11 2225 çingene çalgısı Droitwiç 23 karışık muzika Gienoble 2250 - 2430 hafif muzika — Lille 22,30 Rimski - | Gorseakor'un «Altın horosv operası Limoges 22 dans Londra 2245 - 4 «Kraliçenin dantelâlı mendili. opereti — Milano 22 orkestra — Marsilya 22,30 - 2350 konzer — Midlend 22 askeri muzika — Roma 22,40 hafif muzika — Strasbug ve Nis 22,15 hafif muzika — Rad, Tonlouse 2230 karışık mutika, Saat 23 de Königeberg 23,40 - i hafif muzika Münih 2330 hafif muziks ve dans — Di- ğer Alman istasyonları Lelpaigden naklen 2330 - 1 dans ve hafif murika — Droitviç 2340 - 1,20 İngiliz muzikası — Kopenhag 2320 Fransız muzikası — Kovno 23 hafif muzika — Oslov 23.15 bafif muzika — Ro- ma 2345 dans Stokholm 2325 hafif muzika — Niş ve Strasburg 2345 «Kara tavuk opereti. Saat 2 den itibaren Alman istasyonları | e kadar evvelki programlarına devam — Hilver, II 2440 piyano Londra 2425 dans — Lüksem- burg 2430 salon muzikası — Rad. Paris 2430 orkestra — Frankfurt ve Stuttg. 1-3 gece konseri — Saarbr., Hamburg ve Mü- nih 1 - 4 gece muzlkası Droitviç 120 dans — Lüksemburg 1 - 3 dans — Rad. Paris 1 - 240 gece konseri, Yurtlaş; Arttırma bir alışma işidir. Çocuğunu küçük yaşdan art- tırmağa alıştır. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli Tefrika No, 203 Aryüs O sabah sokağa çıkınca neşeli insanlarla karşı- laştı: “Arablâr kaçıyor.. gidelim, seyredelim. ,, diyorlardı bat edebilecek- lâf anlatmak — Bunu ngilçi ? Sekizinci Mih değil, — Evimi arasınlar... Elvira, elma değil ki, onu cebinmde taşıyayım... — Seni sarayın kapısında dolaşır- ken görmüşler? — Bu da iftira. bu da yalan.. ben bir haftadanberi Mavro Yaninin meyhanesinden dışarıya çıkmadım. Venedik elçisi, Aryüsü zorla evinde alıkoymak istedi. Aryüs — Ben esir değilim, dedi. Burada “ dünyayı görmeden nasıl otrabilirim? — Sen zaten meyhaneden dışarıya çıktığın yok ki Dünya görüp ne yapacaksın? Aryüsü evine âldı ve mahzeng sak- ladı. Venedikli şövalye mahzende bol bol şarap içerek sızdı. Bir aralık göz- lerini açtı, Haceri düşündü. Hacerin hayalı, kandil ışığı içinde gittikçe canlanıyordu. Aryüsün kulağına bir ses eriş —E ben de seni seviyorum.. ben de yalmız seni düşünüyorum, Ar- yüs! Venedik şövalyesinin damarları birden tutuşmağa başladı. Akşam- danberi içtiği şaraptan bir tas daha doldurdu; içine bir yığın ateş döker gibi oldu. Gö mü şişirerek geniş bir nefes aldı. Taşla örülmüş duvarlara baktı. Ayağa klaktı, Mahzenin alçak tavanına başı değdi. tekrar yere çüktü. Sabahın alaca karanlığında sevinçle koşuşan yerliler... Bu sırada köşede yanan kandilin birdenbire sönüvermesi oAryüsü çık dırtmıştı: o Sendeliyerek merdivene doğru yürüdü.. basamakları tırman- dı.. yukarıdaki kapağı açtı.. mahzen- den çıktı Güneş henüz doğmemıştı. Ortalık alacakaranlıktı. Elçinin uşakları uyuyordu. Konukta Aryüsten başka uyanık kimse yoktu. Aryüs yavüşça soküğa çıktı. Cibaliye gitmek, Mavronun keskin şarabından içip pike üstünde sızmak, kendini unutmak istiyordu. Yolda koşuşan bir kaç yerliye ras- Jadı. Sabahın alaca karanlığında sevinç- le koşuşan bu İnsanlar nereye gidi- yorlardı? Aryüs bir duvara dayandı. Yüzleri gülen bu yolculara hayret- le baktı. Acaba rüya mı görüyordu? Kendini yokladı, etrafına bakındı. — Mezardan çıktım., şimdi yer yü- zündeyim.. biraz sonra güneş sırtımı ısıtacak. Diye mırıldından.. ve yoldan se- vinçle koşup giden yerlilerden birine sordu: — Bugün yortunuz mu var? Nereye gidiyorsunuz böyle koşarak? ... Yaşlı bir adam gülerek cevab verdi: — Muhasaradan kurtuluyoruz... Araplar kaçıyorlar... Aryüs birdenbire sendeledi. ku- Jaklarına inanamadı. deniz kıyısın- da imiş gibi, başını kaldırdı, etrafına bakındı.. yüksek duvarlardan başka birşey göremedi. Sokakta koşuşanlara baktı. Yerlilerden biri: — Arapların kaçışını gidiyoruz . Diye söyleniyordu. Aryüs birdenbire o kadar sersemle- mişti ki. Cibali yolunu tuttuğu hak de, farkına varmıyarak döndü, 80- kakta koşanların peşine takıldı. Oda Bizansılılarla birlikte Yedi- kuleye doğru koşmağa başladı, Aryüs: — Hayır. hayır. (Dişi korsan) mağlüp sayılmaz. O. memleketine muzaffer olarak dönüyor. Diye söyleniyordu. Surlara vardıkları zaman, Aryüs burada müthiş bir manzara İle kar- gılaştı. Bütün Bizanslılar Yedikulede toplanmışlardı. Herkes sevinç ve ne- şe içinde; Seyretmeğe — Esaretten, sefaletten, müuhasa- dan kurtulduk, Diye bağrışiyorlardı. «Dişi korsan»ın Bizanstan ayrılışı... Korsan gemileri Yedikule rından geçiyordu, Denizde hafif bir lodos yardı. Ge- miler yelkenlerini sişirerek mışlardı Bu köhne ciliz teknelerin orta- sında büyük bir yelkenli gidiyordu. Yedikuleye “kosan yerliler surlara çıkmışlardı Aryüs de herkes Tarak su; açıkla- sıralan- ibi, kalabalığı yâ- ın tepesine tırmandı. Serin bir rüzgâr esiyordu., Aryüsün çıplak göğsünü okşıyan bu serin rüz- gâr, şövaleyenin “uzun saçlarım da uçuruyordu. Aryüs biraz önce sokak- ta nasıl kulaklarına inanmadiyse, . şimdi de gözlerine İnanamıyordu. Bir müddet, denizde siralanan kor- san gemilerine dalgın dalgın baktı. — Hacer gidiyor ha? Yerliler hep bir ağızdan: — Kurtu- Tuyoruz... Diye bağrısırken, saraydan gelen hassa zabitleri de yerlilerin neşesini arttıracak haberler getirmişlerdi: «Şehir kapıları buğün öğleden son- ra açılacak!» Halkın heyecanı gittikçe artıyordu. Aylardanberi devam eden muhasa- Tadan müteessir olmıyan, canı yan- mıyan kim vardi? Bizansta Arapların müteessir olan Aryüs... Bütün ömrü Hacer gibi denizlerde geçen Venedik Şövalyesi son günler- de Arap donanıhasına kaçmak için az mu uğraşmış, az mı fırsat aramıştı? Fakat, (Melik bin Nasir) hadisesin- den sonra imparator, surlardaki göz- cülerin sayısını artırmış, kaçacak bir delik bırakmamıştı. Aryüs kaçmak imkânını bulamayınca kendisini büs- bütün içkiye vermişti. Ogün Bizans tarihinin şeamet devri kapanıyor, Yeni bir devir açılı. yordu. Sekizinci Mihail, korsanların gidişiyle, tehlikeye düşen tahtın sar- sıntıdan kurtarmıştı. Aryüs, surların kenarma geldi. Yüksek sesiyle! — Hacer, beni bırakıp nereye gidi. yorsun? Diye bağırmağa başladı. Şövalyenin arkasında kendisini tanıyan yerliler: — Aryüs çıldırmış Diyorlardı. Şövalyenin bu sözüne Xızanlar da Yardı. — Düşamanımızın arkasından ağ- hyan bu adam hâlâ içimizde nasl yaşıyor? Diye bağrışanların sayısı o çoğalı- yordu. Bu sirada Aryüs, Yedikule sur- Jarının en yüksek bir noktasında du- Tüyordu. Aryüs: Ben, seni aldattım, Hacer. Bk zanstan tekrar sana dönecektim, Bunu yapmadım. Sana söz verdiğim halde, burada kahbece yerleşip kaldım, Beni affet. Bu sesin arkasından müthiş bir çığ- hk koptu. Sur üstünde toplananlar: — Hain, kendini denize attı. Disi korsanın peşinden gitmek istiyor. Diye haykırmağa başladılar, Aryüsün İyi bir yüzücü olduğunu herkes biliyordu. Genç şövalyenin denize atılışından herkes şüpheye düştü: «Haceri seviyor demek?.» di- yenler oldu. Yerliler birbirlerini çiğ- nercesine koştular ve başlarını de- nize uzatarak, Aryüsün korsan gemi- lerine nasıl yüzüp gideceğini görmek istediler. Saatlerce surlarda beklediler, Korsan gemileri gözden kaybolun- caya kadar sahilden ayrılmadılar. Ar- yüsün kendini denize attığı yer, sur- Jardan o kadar yüksekti ki... Aryüs dalgaların arasında kaybol du.. ve bir daha görünmedi, — Bitti — dönüşünden bir tek insan vardı; duran ve