POLİTİKA Italya niçin evvelâ Tunusu istiyor İtalya Mebusan Meclisinde Hariciye Nazırı, İtalyanın tabii emellerinin tahakkukuna çahışılmasından bahsederken, samiler ve mebuslar: (Tunusu İsteriz!) diye bağırmışlardı. Daha sonra, Tunusa, bütün Savua, Nis, Korsi- ka ve Cibuti imleri de ilâve edilerek Romada ve İtalyanın her tarafında rişler yapılmıştı. Fransanın Avrupadaki topraklarında ve Afrikadaki müstemlekelerinde İtalyanın gözü olduğunu isbat eden bu tezahürat, Fransada mukabil nü- Mayişleri tahrik etmiştir. İki taraftaki nümayişlerinde de mukabil memle- ketin mümessilleri, sefaretleri ve konsoloshaneleri hedef tutuldu. İtalyan ve Fransız inatlatı hâlâ da biribirine ateş püskürüyor. Meselâ İtalya matbuatı Fransaya «Çekoslovakya dersi ibretini. unutmamağı tav- siye ediyor; inad ve israrın bir fnide vermeyip kuvvetli tarafı büsbütün şid. detli harekete icbar edeceğini yazıyor. Bu sözlerin açık mânası: Almanya Südet havalisini nasıl aldı ise İtalyanın da kendi ırktaşlarile meskün ve Menfaatlerile alâkadar yerleri öylece almağa muktedir olduğunu anlatmak. tır, İtalyadaki texahütler, — Mebusan meclisinde ilk defa belirdiği veçhile — en ziyade Tunus üzerinde nıusırdır. Filvaki buradaki Fransız nüfusu, me- murlar ve askerlerle birlikte, İtafyanlardan çok değildir. Esasen Tunus hal- kı, arapça konuşan ve «Beylik» namı altında yarı müstakil Şarklı bir diyardır. Bu memleket, ırk ve milliyet noktasından, ne Fransanın ne de İtalya» Rın olabilir. İtalyanlar ile Fransızlar takriben yüzer bin kişidirler. Tunus. ta elli bin de Yahudi vardır. Bülün bu ırkan yabancı unsurların yekünu çeyrek milyon tutar. Tunusun arapça konuşan ve asıl yerlisi olan halk iki milyon iki yüz bin kişilik kahir bir ekseriyet teşkil ediyor. İtalya buraya neden büyük ehemmiyet veriyor? B. Mussolini yeni Roma imparatorluğunu kurmağa çalışıyor ve bunun için Akdenizi bir göl haline getiren eski Romayı örnek tutuyor. Eski Roma ise ancak Tunusun eski halkı olan Kartacalıların devletini mahvedip Tunusa yerleştikten son Ta Akdenize tamamile hâkim olmuştu. Şimdi de İtalya, Akdenize sevkulceyş noktasından bakikaten hâkim bir mevkide olan Tunusa yerleştikten sonra yeni Roma ipmaparatorluğunun temelleşmiş olacağına hükmediyor. İtalyanın Tunus üzerindeki emeli, muhtelif İtalyan hükümetlerinin ve memleketlerinin birleşerek İtalya krallığını tesis ettikleri günden iti- baren başlar. 1681 de, İtalya, Tunus Beyinin vaziyete hâkim olamamasını ve bu yküzden bu şimali Afrika memleketinde karışıklık ıçkmasını bahane tderek Tumusa asker ihracına karar vermişti. Hattâ Şark sularındaki bir İtalyan kruvazörü ihraç yapmağa memur edilmişti. Lâkin Almanya birliğini vücude getiren meşbur diplomat Bismark, iki büyük lâtin milletini biribi. rine ebedi düşman yapmak için Tunusu Fransaya peşkeş çekmiştir. İtalyan kruvazörünün Napoliden ayrılmasına vakit kalmadan bir Fransız heyeti Seleriyesi harekete geçerek Tunusu işgal etti. O zamandanberi İtalyanlar Fransanın can düşmanı olmuşlardır. Bunun için de şimdi en ziyade Tunusu almak hususunda ayak diriyorlar. AKŞAM Iktisad günü Yüksek Iktisad ve Ticaret mekte- binde dün bir toplantı yapıldı Dünkü toplantıdan iki görünüş MUM İktisad ve Tasarf haftasınm Utisad günü münasebetile dün yük- #ek İktisad ve Ticaret mektebinde bir tolantı yapılmıştır. Saat 15 te bin *n fazla talebe konferans salonunu durmuştu. Toplantıyı İktisad fs “ültesi ordinaryüs profesörlerinden yksek İktisad ve Ticaret mektebi *dürü B. Şükrü Baban bir söylevle ,*Miş, günün ehemmiyetini kısaca Mttıktan sonra sözü prolesör B. uhlis Ete'yo bırakmıştır, #tofesör Muhlis Ete, mektep me- kağ arının bu günü kutlamakta ne ik ar haklı olduklarını işaret ettikten ta, Türkiye Cümhuriyetinin iktisa- a di bünye ve münasebetleri üzerinde ko- nuşmuştur, Daha sonrâ devlet iktisa- diyatınma temas eden genç hatip, bu cihetin bugünkü iktisad Alemi için mühim bir yer işgal ettiğini tebarüz ettirmiştir, Genç iktisadcıdan sonra talebeden B, Sacid Savâl, Osmanlı 'Türkiyesile Cümhuriyet Türkiyesi arasında eko- nomi bakımından mukayeseler yap- mıştır, Daha sonra kürsüye gelen talebe- den bayan Jale Güven de şunları söy- lemiştir; — Türk milleti yalnız harp meyda» nında zafer kazanmayı değil, iktisad Erzincan yolundayız.. Bu havaliyi yakından tanıyan mat- buat umum müdürü B. Naci Kicı- man Fırata doğru bir gelincik gibi seğirterek akmakta olan küçük bir çayı elile gösterdi. Ve: - Artık Erzincan topraklarında» yız. İşte Sivasa Erzurumu ayıran Karabudak çayı, dedi B, Naci Kıcıman vaktile bu çayın yakmından geçtiği Kuruçayda kayma kamlık etmiş Kuruçay diyor. 3, 4 yüz nüfus- Ju küçük bir kasabadır. Son nüfus sayımına göre nüfusu en az olan ka- zalarımız arasında birinci gelmekte- dir. Tren Malatyaya gelmezden evvel Flâzığ, Malatya, Arabkir, Kemaliye Giresun ve Samsundan gelen ve bu- ralara giden kervanlar başta Kuru- çay olmak üzere Zara Divriği ve Ke- mahtan geçerlerdi. Benim Kuruçay- da kaymakamlık ettiğim sıralarda, bundan on beş sene kadar evvel, yal- | nız Kuruçay havalisinde 14 kadar | azılı çete vardı. İzalei şekavet kanu- İ nu çıktığı zaman bu çetelerin nasıl | sindiklerini zevkle hatırlarım, Dışarıdan gelen tiz bir davul sesi, beni, Bı, Naci Kıcımanı dinlemek zev- kinden birkaç dakika için olsun mah- rum etti Erzincan hattının işletmeye açıla- | cağını işiten Kuruçaylılar, yeni yapı- İ lan ve Tuç adı verilen küçük istasyo- nu baştan başa doldurmuşlar: Önle- rinde davul, zurna ellerinde bayrak- lar olduğu halde, yaşasın Cümhuri- yet, yaşasın İnönü nidaları ile etrafı çınlatıy Damı delen hırsız Karamürsel fabrikasından 900 liralık kumaş çalındı Fatih civarında Karamürsel men- sucat fabrikasında mühim bir hırsız- lık olmuştur. Müddeiumumilik tara- fından yapılan tahkikata nazaran ge- celeyin hırsızlar fabrikanın damına çıkarak kiremitleri kaldırıb damı del- mişler ve fabrikadan bir çok kumaş çalmışlardır. Sultanahmed birinci sulhceza hâ- kimi B. Reşidin riyasetinde bir he- yet fabrikada keşif yapmış ve çâlı- nan malların dokuz yüz lira kiyme- tinde olduğu tesbit edilmiştir. Vaka- nın failleri elde edilememiştir, Müd- delumumilik ve zabıla tahkikata de dam ediyor. Bir sobacı soba kurarken pen- cereden düşerek yaralandı Sobacı Hasan isminde biri, Göztepe- de Kayışdağı enddesinde B. Sabrinin evinde soba kurarken pencereden 80- kağa düşmüş, omuzu kırıldığından hastahaneye yatırılmıştır. Dünya muharrirlerinden Tercümeler serisi: 28 Maksim Gorki AŞK RUYASI Türkçeye çeviren; HASAN ALİ EDİZ Fiat: 50 kuruş REMZİ BİTABEVİ kavgasında da muvafak olmanın sır- rını bilmiş ve bulmuştur. Türk kadı- nının bu savaşta vazifesi en öndedir. Büyük savaşta arkasında çocuğu, ku- cağında mermisi, göğsünde milletine en büyük imanını besliyen sonsuz fe ve cesaret sahibi olan Türk ka ktisad savaşında da önde ve imanla İlerliyor.» Toplantıya geç vakit nihayet verii- miştir. Bugün de Üniversite konfe- rans salonunda bir toplantı yapılar caktır, Sivas - Erzincan hattının açılış resmine iştirak eden muharririmiz yolda gör- düklerine dair birkaç mek- tup göndermiştir. Bunlar- dan birincisini bugün neş- rediyoruz Bu samimi tablo karşısında göz yaşlarını tutamıyarak hınçkıra hınç- kıra ağlıyan bir ihtiyara yaklaştım: — Baba dedim; gözyaşı da ne olu- yor? Ihtiyar köylü sert fakat sicak bir bakışla beni baştan aşağı bir süzdü ve sonra içten gelen ve içe akan bir sesle: — Bize bugünleri gösteren Atamız hatırıma geldi de kendimi tutama- dım oğul, dedi. — Sen sağol, baba dedim. İhtiyar köylü göz yaşlarını silerek mukabele etti: — Türk milleti sağ olsun Durduğumuz her istasyonda trenden inerek, halkın hatırını sormak ve derdlerini dinlemek suretile sevinç- lerine iştirak eden, gönüllerini alan Nafin Vekili sayın B. Ali Çetinkaya, başlarındaki kasketlerden ilkokul ta- lebesi oldukları anlaşılan 30, 40 ka dar çocukla ayrı ayrı konuştuktan sonra kendilerile bir arada resim al- dırmak arzusunu izhar etti, Sayın Nafia Vekilinin bu asil ve mütevazi arzusu çocuklar kadar bizi de hay- ran eti Ankaradan Erzincan hattının açılış resmine giderken yolda neler gördük? Bu sırada davetiller arasında bü- lunan dördüncü umum müfettiş ge- neral Abdullah Alpdoğan köy öğret- menine sordu On yü marşını biliyorlar mı? Öğretmen şu cevabı verdi: - On beş yıl marşını da generâ- lum! Doğunun bu uzak ve hücra köşe sinde köy çocukları ağzından dinle- diğim on beş yıl marşının, bana hiç bir zamân bu kadar güzel ve mânalı gelmediğini itiraf etmeliyim rum saylavı bayan Nakiyenin Devlet Demiryolları umum müdürü B. Ali Rızadan yaptığı bir ricayı da burada kaydedeceğim, Sivas ve Erzincan vilâyetlerinin ilk telâki ettikleri noktada kurulan istasyona ılıç adı verildikten sonra, bunun Erzurumdaki Ilca ile karıştı- rılacağı düşünülerek Erzurum Ilça- suun adı değiştirilmiş. Bu ad değiş- tirme Erzurumluların şikâyetlerini davet etmiş. Bayan Nakiye bu şikâ- yetlere tercüman olarak diyor ki: — Erzurum Juçası luçalarile meş- hur bir yerdir. Adını tabiattan al- mıştır, Onu, bu addan mahrum et- mek şöhretini yok etmek gibi bir şey olacak. Iç adı gene kalsın, Fakat, Erzurumun Iliçasına dokunulmasın! Devlet Demiryolları umum müdü- rü B. Ali Rıza, bayan Nakiyenin bu müfalâasına iştirak etti. Buna baka- rak <Yeni banyo» adı verilen Erzu- rum Tlçasına, eski adının iade edi- leceğine hükmedebiliriz. Ömer Köstem GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Teofil Gotye 'eofil Gotye vapurunda bir ka- | tanbul dında kaçak eşya yakalanmış e, zabıta haberleri arasında bir zı vardı. Gazetemizde çıkan «Kleo- palranın bir gecesi» tefrikasınında 'Teofil Gotye'nin bir eserinden kısal- tılmış olduğunu ilân ettik Fransızlar, 1811 de doğup 1872 de ök müş bu tanınmış ediplerinin ismini bir vapurlarına hatıra diye koymuşlar. dır, (Kendi dilinin imlâsile:) Tbdo- phile Gautier evvelâ ressamlıkla uğ- Taştı, sonra şair oldu. Büyük küçük, 300 cild tutacak manzum, mensur muhtelif eserlerin müellifidir, Ro- manlar, hikâyeler, tarihi tedkikler, seyahatnameler, tenkidier yazdı. İs- üzerine de seyahatnamesi vardır, Viktor Hügo ile tanıştıktan sonra, romantizmin hararetli taraf- darlarından oldu. «Sanat sanat için- dir!» Düsturunun da mucididir. Esa sen eserlerinde fikir ve histen ziyade yazış sanatı ve tasvir kudreti hâkim- dir, Acayip kılıkları pek severdi, Evi küçük bir müze halindeydi. On iki kedisi vardı, Zamanındaki Impara- torluk rejimine bağlıydı. Maşhur eserleri, (şiir olarak:) Albertus, Comâdie de la mori, Espana, Emnux ot çameğs, (roman olarak;) les Jeune - France, Mile Maupin, le roman de momie (İlmi olarak:) Romantizm tarihi, Şirmi beg senelik dram anali tarihi Lüfer balığı vginlerde İstanbul balıkçıları lüfer avcılığı peşindedirler. İlmi ismi Temnodon olan lüferin Âzami uzunluğu 50 santimetredir: Sırtı yeşilimsi olup yanları ve karnı gümüş gibi beyazdır. Lüfer gayet hunhar bir balıktır. Yavru çağında iken bile rasladığı ufak deniz hayvanlarına saldırır, Lü- ferler ekseriya sürü halinde dolaşır. lar, Yumurtlama zamanları ilkbahar- dadır. Yumurtalarını dere ağızları gibi sığ yerlere dökerler, Yem peşin- de yahud her hangi başka bir sebep- le Karadenize çıkan lüferler sonba- harda Marmarayâa dönmeğe başlar- Jar, Yavruları yani eçinakoplar» ve «Sa» Tıkanatlar» tercihan sığda yaşarlar, Gayet iri lüferlere «kof ana» denir, Lüferi avlamak için en âlâ yem zarganadır. Ollayı diplen bir kulaç yukarda tutmak lâzımdır, Korsika adası Gi Akdenizdeki Korsika adası üzerinde İtalyanlar bugünlerde hak iddia etmeğe başladılar, Bu ada İtalyan sahillerinden 51 mil, Fransız sahillerinden ise 110 mil uzaktadır. Adanın uzunluğu 114 mil ve genişliği de 50 midir, Ada, 3387 mil murabbaldır. Sahillerinde kısa bir saha müsles- | na olmak üzere hemen bütün ada dağlıktır. En yüksek dağ 8890 ayak irtitaındaki Cinto dağıdır. Dağlık arazi ormanlıktır. Sahillerinde pal- miyeler yetişir. Adanın en güzel mana zaralı mevkii Porto körfezidir. Kor- sikadan en ziyade zeytinyağı, şarab, bal, fındık ve meyva ihruç edilir. Sünger ve balık avcılığı çok terakki etmiştir. Adanın merkezi Ajaccis şeh- ridir. Korsika adası 14 üncü asırda Cinevizlilere geçmiş, 1768 de burlar tarafından Fransaya satılmış, 1793 den 1796 ya kadar İngilizlerin eline geçmiş ve ondan sonra Fransızlarda kalmıştır, Adanın nüfusu 281,959 ki- şidir,