— p Çok güzel bir eser Köy çocukları bahçıvan mektebinde nasıl okuyorlar ? “Babam bahçıvandır. Babamın babası, onun da babası bahçıvandı Fakat köye gidince bir ağaç bud 2 mi | adımki babam hayran oldu! Bahçıvan mektebinde köylü gençler tatbikat görüyorlar, aşağıda Büyükdere meyva ıslah enstitüsü, bahçıvan mektebi Eskiden zabitlere sorarlardı; — Alaylı mısınız? Mektepli misiniz? Memlekette yüksek rütbeli alay- dan yetişme zabitler, mektep görme- miş dişçiler, eczacılar, odiplomasız avukatlar vardı. Halbuki bugün mem- lekette birçok bilgi sahalarında ge- niş bir «mektepleşme hareketiz göze çarpıyor. Bugünkü Türkiyede ev kadınlığı için bile mektep açılmışlır. Diplomalı ev kadınları vardır. İşte Akşam kız sâ- nat mektepleri ve onların mezunları, Mutfak, dikiş, sofra hazırlamak gibi ey işleri bile mektep dershanele- rinde okutuluyor, bunların imtihanları resmi mümeyyizlerin önünde verili- yor. Eskiden mektep görmemiş diş- çiler, mektep görmemiş cerrahlar Insanların ağızlarındaki dişleri çene- leri ile birlikte söker, diplomasız cer- rahlar insanları hacamat ederlerdi. Halbuki şimdi hayvanların nalların bile mektep mezunu nalbandlar çâ- kıyorlar, İstanbulda bir nalband mek- tebi var, Bugün perukâr salonuna girdiğiniz zaman, sizi traş eden ber- ber kalfasının duvarda berber mek- MEŞ'UM Nakleden: (Vâ Sözünü bitirmeğe vakit kalmadan arka arkaya iki el tabanca patladı. Le- man. yere. yuvarlandı. Dışarda ayak sesleri işitildi. Ev halkı telâşla koşu- yordu. Polisler de gelmişti. Paşa, Şev- kiye dönerek: — Leman hanım namusunu temiz- lemek için intihar etti, İşte Bedi bey de şahittir. Yapılacak iş kalmadı!... dedi, #*. 'Tevkifhanede, Şermin, yatağının kenarına olurmuş, kitap okuyordu. Gardiyan içeri girdi. — Babanız, nişanlınız geldi... Sizi görmek istiyorlar. Yukarda bekliyor. Jar. Genç kız, gardiyanla birlikte avluyu geçti, merdivenleri çıktı. Malikle Ad- nan, onu görür görmez sevinçle hay- kırdılar: — Kurtluldun, kurtuldun... Katil bulundu... Yarına kalmaz, muamele #amamlanır, mutlâka hapisten çı- karsın. Genç kız anlanıyordu. Kendisine te.” Aşk ve macera romanı Nü) tebinden aldığı şahadetnameyi çer- çeve içinde görüyorsunuz. Çoktanberi Büyükdere meyva ıslah istasyonunda bir *bahçıvan mektebi» açıldığını işitiyordum. o Meyva ıslah istasyonunu, buradaki fidanlığı ve bahçıvan mektebini gezmek istiyor- dum. «Bahçıvan mektebi!...» Eğerbun- dan yirmi beş, otuz sene evvel birisine bundan bahsetmiş olsaydınız, belki size güler: — Bahçıvan mektebi olur mu?... diye alay ederdi. Halbuki hayvanın. ayağına nalın nasıl çakılacağını öğ- retmek için bir enalband mektebi» açarken bahçıvanlık gibi bir ziraat işini tabif ikmal edemezdik. Muhakkak ki, toprak mahsulünü, bahçe mahsulünü eğer yüzde elli âz alıyorsak bunun sebebi cihaletien başka birşey değildir. Bunun için toprak işlerini, toprak bilgisini mek- tebe sokmak en hayırlı bir iştir. Otomoblitmiz Büyükdere meyva is- tasyonu önünde durduğu zaman bun- Jarı düşünüyordum... İçeriye girdik. İstasyonun bir köşesinde bahçıvan KADIN 'Tefrika No. 87 selli için söylüyorlar sanıyordu. İki er- kek uzun uzun izahat veriyordu. Fi kat genç kız bu kadar büyük ümide kapılmsaını bir türlü istemiyordu. Ge- ceyi beyecanlı geçirdi. Bir türlü gözü- ne uyku girmiyordu. Ertesi gün öğle- ye doğru, gene gardiyan genç kizi almağa geldi ve neşeli bir halle: — Zannedersem iyilik var... Tabli- ye edileceksiniz... Şerminin kalbi öyle çarpıyordu ki, az kaldı bayılacaktı. Bacakları kesil. di. Ancak gardiyanın yardımlie yürü- yebildi. . Yukarda, Şevki, tevkifhane müdü. rile konuşuyordu. Polis memuru, genç kızı görünce: — Tahliye emriniz çıkar çıkmaz, bir an evvel sizi kurtarmak için koşa ko- şa buraya geldim. Malik beye de haber yolladım. Sizi evde bekliyorlar. Genç kız kekeledi: Demek, çıkabilirim? muameleyi tamamlattırdı. *are müdürü: mektebi... Talebe baştan aşağı köylü çocukları idi, Hepsi tarlada çalışıyor. Nazari ders bitmiş, şimdi ameli ders görüyorlardı. Vakın bazılarının ayaklarında ça rıklar vardı. Pakat yüzlerinde ökü- muş insanların ifadelerini taşıyorlar- dı, Birine yaklaştım, bu tam bir köy- «Yü çocuğu idi, Sordum: — Okuma, yâzame biliyorsun de- gil mi? — Tabii... Bir senelik talebeyim... — Daha ne kadar okuyacaksın? — Bir sene daha... Mektep iki sene... Onu biraz daha söyletmek için: — Bu mektebe ne fikirle geldin? dedim. Baban bahçıvan değil mi? Bahçıvanlığı ondan öğerenemez mi idin? Bü sunlime baktı: — Yalnız babm değil, babamın ba- bası da bahçıvanmış,.. Fakat onlar- dan gördüklerimle kalacak değilim ya... Bugün bahçıvanlık çok değişti, (Devamı 11 nci sahifede) Hikmet Feridun Es şaşmış gibi yüzüme terseniz eşyanızt sonradan uidırlırsı. NIZ. — Buyrun, çıkabilirsiniz! « dedi. - İs- güzelliğini bozdu mu? Mahkeme, bu noktanın tayini için ehli vukufa müracaate karar verdi Dün asliye birinci ceza mahkeme. sinde garip bir yaralama davasına bâ- kılmıştır. Vaka şudur: Fatihte Hay- dar civarında oturan Ercümend adım- da bir genç bir gün evinden çıkmış, sokakta giderken birdenbire gözünün Üzerine bir taş çarpmışlır. Ercümend, can âcısile kıvranarak taşı atanı araş- tırırken karşıdan koşarak gelen Meh- med adinda bir genç: — Affedersin. Taşı ben attım. Fa- kat başkalarına attığım taş kazaen sana isabet etti. Diye özür dilemiş ve yaralı Ercümen- di alp eczaneye götürmüştür. Fakat eczanede yarayı ağır gördüklerinden hastaneye göndermişlerdir. Yapılan tedavi neticesinde Ercümendin yarası iyi olmuştur. Vakaya adliye vazıyed etmiş, taşla Ercümendi yaralıyan Mehmed yakalanarak asliye birinci ceza mahkemesinde muhakeme altına alınmıştır. Dün yapılan muhakemede Mehmed kâdiseyi yukarıda yazdığımız şekilde anlatarak: — Ben taşı kasden Ercümende at- madım. Başkalarına atarken kazaen ona isabet etti, Bunda benim kabaha- tim yoktur. Dedi. Dinlenen bir şahid de vakayı böyle anlattı. Bundan sonra yaralı Ercümend hakkında verilen rapor okundu. Bu raporda Ercümendin sol güzünün altında taş yarasından hasıl olan yara izinin dajmi surette kalaca. ği bildirilerek bu izin, Ercümendin çehre güzelliğine zarar verecek mahi- yette olup olmadığının tayini mahke. menin takdirine bırakılıyordu. Mahkeme müz&kere neticesinde Er. cümendin gözündeki yara izinin gü- zelliğine zarar verecek şekilde olup olmadığının bir ehi) marifetile tayini. ne karar vererek muhakemeyi başka güne bıraktı. Ehli vukuf heyetinin bu hususta vereceği rapora göre mâznun Mehmed hakkında ceza tayin oluna- caktır. Yenikale fenerleri | Fecibir kaza Yapılan tedkikatta fener- lerin yeri değiştiği anlaşıldı İzmir 10 (Akşam) — İktisad Ve- Kâleti fenerler umum müdürü B. Yusuf Ziya, İzmirde bazı tedkikler yaparak İstanbula dönmüştür. Bazı vapur kaplanları, İzmir limanına gi- Terken Yenikale önündeki iki fene- rin yerlerinde değişiklik olup olma- dığında, tereddüde düşmüşler, bu te- reddüdlerini fenerler idaresine bil- dirmişlerdi. * Yenikale önündeki fe- nerler, şamandıra üzerindedir ve ka- un zincirlerle denizin dibine bağ- lanmış vaziyettedir. Kaptanlar, bu- rüdün gelip geçtikçe son zamanda f6- nerlere yakın bir yerde, bir gemi an- kâzı gördüklerinden bahsetmişlermiş. Fenerler umum müdürü, bizzat bulunduğu halde dalgıç marifetile şamandıralarda tedkikler yaptırmış, fenerlerin yerlerinin değişmediği ne- tincesine varmıştır. Türk milyoneri İzmirde İzmir (Akşam) — Amerikada si- gara fabrikatörlüğü yapan milyoner Türk B, İsmali Kadri Türkmenoğlu şehrimize gelmiştir, On yıl evvel Tür- kiyedeh Amerikaya giderek muhtelif işler yapan, nihayet milyoner olan bu genç, şehrimizde bir müddet kal dıklan sonra Amerikadan beraberin- de getirdiği ötomobilile Ankara ve İstanbula gidecektir. — Feridun beyin haremi! - diye mı- rıldandı. Cenan, helecanını yenmeğe çalışı. Dışarda güneş genç kızın gözlerini | Yordu. Gülümsiyerek; kamaştırdı. Bir araba duruyordu. Şev- ki ile birlikte bindiler. Evlerine ddğru yaklaştığı zaman nişanlısile babalığı- nın kapı önünde heyecanla kendisini beklediğini gördü. Otomobil durur dürmaz, iki erkek de koşarak kızı ku- cakladılar. Sevinçle ağlaşiyor, öpüşü- yorlardı. Arkadan Gül teyze, Adnanın annesi, Allaha şükürler ederek şevl- niyorlardı. Bir aralık, öpüşme, dua ve sevinç feryadlarından başka birşey İşi- tilmedi, Adnan kendine gelince, Şevkinin elini samimiyetle sıkarak: — Size ne kadar teşekkür etsem a7- dır! - dedi. Polis memuru: — Yazifemi yaptım... Fakat iyi ya- pılmış bir vazifenin de insana zevk verdiği oluyor. O sırada sokak kapısı çalındı. Siyah» lar giymiş, kibar kalli bir kadın içeri girdi. » — Şermin hanımı TUM. Genç kız: — Benim efendim... - dedi. Şevki gelene bakarak, hayretle ken- di kendine: görmek istiyos — Yavrucuğum!... Ben validenizin iyi bir arkadaşıydım! - dedi. Genç kız, merakla sordu: — Annemin mi? Biraz süküt oldu. Malik beyle Gül hanım heyecan için- de olan bu meçhul kadına bakarak, içlerinden: #— Şerminin annesi olacak!» diye düşünüyorlar; ve kızı almağa geldi- Elinden korkyyorlardı. Şermin, onların düşüncelerini anla. mış gibi: — Demek annemin arkadaşıydınız, hanımefendi... Fakat ben annesizim... Çünkü annem babam beni tanıma- mış... Asil annem, işte, Gül teyzedir... Ve sonra Malik beyi göstererek: — Babam da, amcamdır! « dedi, İhtiyar adam, homurdanarak: — Annesi varmış da yirmi sene ne | demeğe kızını aramamış?... Cenan genç kıza muhabbetle baka- rak munis bir sesle: — Evlâdım, haksız yere itham edil. menin acısını siz de çektiniz... Onun için bilmeden zevahire bakrak anne. niz hakkında hüküm vermeyin... Garib bir his Şerminin kalbini kap- Jamıştı; 3-4 amele yol açarken kaya- lar altında kaldı Giresun (Akşam) — Vilâyetimize bağlı Dereli nahiyesile vilâyet ara- sında muntazam bir yol yoktu. Bu işin ehemiyetini gören valimiz B. Feyyaz Bosut, bu yol üzerine 4000 kadar amele koyarak bu yolu açma- ğa ve muntazam bir şose haline ge- tirmeğe çalışmaktadır. Bu işiçin 34 köyün amelei mü- kellefiyesi yol üzerinde seve seve çar hışmaktadır. Dereli yolunun açılmâ- sile senenin 5-8 ayı kapalı kalan Şarki Karahisar yolu da bundan son ra her zaman için işlemeğe müsaid bir bale gelecektir. Giresun - Dereli yolunun yapılma» sında çalışan amelelerden Ülper köyü mevkiinde kayaların uçmasile 3 - 4 amele kayalar altında kalmış- tır. Ameleler kayalar alından Çi- karılarak derhal hâstaneye kaldırıl- mış, tedavi altına alınmışlardır. Ya- râlsrı epiyce ağırdır. Tahkikat ya- pılıyor. Ulukışla belediyesi halka odun veriyor Ulukışla (Akşam) — Soğukair baş- Jamıştır. Toros ve civar dağlara kar yağmaktadır. Belediye halkın odun ihtiyacını gidermek için orman &al- mışlır. Halka 30 paradan İstediği kada rodun vermekte devam etmek- tedir. — Hakkınız var efendim... Madem Kİ lütfediyorsunuz bana ondan bah- sedin. Söyliyeceklerinizi söyleyin. — Etrafına baktı: — Şevki beyden 'de çekinmeyin, © herşeyi duyabilir, en samimi” döstü- muzdur. — Zaten herkesten fazla bu işin iç yüzünü bilen odur. Feridun beyin haremi bu sözleri söy« ler söylemez bütün ev halkı hayretle — Vay, demek o biliyor? Polis memuru mahcup bir eda ile duruyordu. Kadın anlattı: — Annenizin sizi niçin tanımadığı. nı bilmiyorsa bile o zavallı kadının se. nelerdenberi göz yaşları içinde sizi ng sıl aradığını biliyor... Şevki yavaşça: — Zavallı kadın! » dedi. Şermin tereddüdle sordu: — Demek annem sağ? — Evet. i Genç kiz gayri ihtiyari gözlerini kaf şısında duran kadına kaldırdı. İnsiyas kı bir hareketle ona yaklaşmak istedi, Fakat Melik amca İle Gül hanımın sas, rardığını görünce hareket etmeden, yerinde kaldı. Bu hali farkeden Şevki | işe müdahele emeği muvafık gördüt, (Arkası var)