vr $ # PA a Şa e Istanbul kazan, ben kepçe Karaköyden Tophaneye doğru... Galatada Ar. kadi sokağına gi- Trince soldâ Arka- di ismindeki bü- yük gâzino (şim- di orada eski po- Us komiserlerin. den Arap Enver kahve tutuyor), sağda Seropenin meyhanesi, İleri- dede yosmalar vardı. Tramvay © Tundan karşı ya- kaya atlıyalım: oAklör Küçük İsmail Ayanikola kilisesi sokağını geçin- ce (Rus çalgısı) na gelinirdi. Buraya da uzun bir merdivenle çıkılır. Gepgeniş salonun cephesinde kos- kocaman bir alâmet. Üstünde boru- lar, düdükler, davullar, ziller; önün- de de ecnebi zabiti kıyafetli bir kukla... Kallâviyi kurup ta çengelini çektin mi, çangıl çungul çalgı başlar; kukla da elindeki değneği oynatarak güya bandoyu idare eder. Salonun bir yanında büfe; iki üç kova su alabilecek nikel, piril piril bir semaver. Orada en çok çay içilirdi. Yuvarlak büyük bardaklarda koyu renkte bir çay... Maamafih kahve, gazoz içki de bulunurdu... İçeride oraya mahsus kadm yok. İs- tiyen dışarıdan getirebilir, Umumi harp senelerinde Daveli Yorgi ile Argiri ortaklama burada pan» domima oynadılar. Ardından Küçük Şevki tuttu ve tulüatçılığa döktü. Yanındaki Amerikan tiyatrosunu (şimdi çorap fabrikasıdır) Büyük Amelyanın kocası Sotiraki işletirdi. Localar, koltuklar, sandalyeler hepsi tamam. ER h Aktörlerini de sayalım: Çingöne | Köosti (Tiran, yani hain), İstipsi An- don (paskal), Sarı Çorci (ihtiyar), “Todori -(sirar, yani âşık), Kel Rafael (Düctocu) , Püzant (o (gardrop), Apik... Aktrisleri de: Büyük Amelya, Kü- çük Amelya, iki de gel geç. Büyük Amelya duru beyaz, iri kı- yım, sesi gür, fakat geçkin. Küçük Ameiya tatarımsı yüzlü, tombul, dili çetrefii, fıkırdak... Kısacıcık fistanla, baldırları meydanda Gemici kanto- suna çıkıp: Haydi tayfalar, Gemi yalpalar İçelim şarap Olalım harap Lariç çumterelelli hah hah hay 1 tutturdu mu, foriler, yani alkışlar yağardı. ğ Tiyatronun seyrettirdiklerine © ge- Mnce: Evvelâ pandomima üsulünda bir komedya, ardından kanto, niha- yet tulüat bir oyun veya dram. Todori Galatada, Kafesçi sokağın- da, Paşa Çörekçi Yordanın evlâdliği, © Küçük Amelyaya abayı yakıp oyun- cu oluyor; oluyor amma üç buçuk at- mada. Zira haspanın dostu Galatarın en sayılı fırlınalarından OUskumru Yani. © Herif deniz eşkıyası, Görülünce vu- rulması için irade bile var. Gel gele- lim, ele geçtiği yok; bildiği gibi oyna- dığı halde, boyuna postu kurtarmada. O sıralarda gene bir gece avenesile kayığa binip Kumkapı açıklarma çi- kıyor. Bir yelken gemisini basip için- ix 4 Gekileri öldürüyorlar; varı yoğu aşin- “yorlar. © Yelkenlinin miçosu halatların altı- “pa saklanıp canını kurtarabilmişmiş, “© Getip zaptiyeye haber veriyor ve hay- 4 dudların şekillerini tarif ediyor. — Hepsi yakalandığı halde elebaşıları ele geçmez de geçmez. Büyükhendek- te bir eve saklanmışmış. Civardaki bakkalın karakola gidip yerini haber verdiğini işitince, fırlıyor bakkal dük- kânına. (Benim burada olduğumu bu dilinle mi söyledin?) deyip, zavallının dilini ortasından kesiveriyor. “Bunun üzerine takibat daha şid- detieniyor. Geçen yazıda ismi geçen, Voyvoda karakolu hafiyelerinden Kü- çük Hüseyin, Galatayı bir dolaşıp (Uakumruyu kim vurursa, ceza görmi- yecek, Üstelik ihsan da alacak) diye en mimjilerin kulaklarını büküyor, - O aralarda Yani gene bir gece işi- e çıkıyor; Vaktin gecikmesini bekli- yerek kayıkta uyku kestrirken, hem» palarından birisi alnına kuburu sıkıp beşmini paramparça ediyor. Kubur, namlusunun ağzı geniş, içi- ne barutla beraber çivi, demir, kur- şun, cam parçaları doldurulan battal bir tabanca, İşte bundan sonra Küçük Amelya” ile Todori birbirlerine kavuştular ni- kâhlı karı koca oldular, Sonraları iki- si de K. Hasanın en gözbebeği oyun- cularındadı, Amerika tiyatrosunda meşhur ko- mik Abdi de oynamıştır, Peşinde K. Hasan aptal çocuk rolüne çıkardı. Bir gün oyun arasında lâfa karıştığı için, Abdinin köpürüverdiği, Hasanı kav- rar kavramaz aşağı fırlatınca, çalgıcı- ların arkasındaki demir parmaklığa suratını çarptığı ve burnunun o vakit kırıldığı rivayet edilir, Abdinin aktörleri de Terlikçi Bü- yük İsmali, Deveci Agâh, Paşabahçeli Raşid, Küçük İsmali, Haci Manuk- tu. (Küçük Şamramın babası). Amerika tiyatrosunu geçince, Ka- fesçi sokağile karşı karşıya, bir de (Avrupa tiyatrosu) vardı. Burayı tu- tan da Komik Arif, Ortaoyuncu Kavuklu Hamdi mer- hum, Küçük Asım, Komik Ali Riza, Davulcu Ahmed bu tiyatroda oyna- muşlardandır. Kadınları da: Hanende Sarhoş Pe- ruz, kanto mucidesi meşhur Peruz, Aranik, henüz türeme Küçük Eleni, Peruz, o zamanlar İstanbulda biri cik; bayılan bayılana, Kaşı güzü, vü- cudu, endamı, nağmeleri, davudi sesi uyarsız, Mısırbuğdaycı kantosunda: Misirimt kavururken Dumanın: savururken Diye girişti mi, atilan çiçeklerle şa- nonun İçi çiçek pazarına döner, Na- geninin en hatırı kimselerden, mi- | rasyedilerden, her tabadan meftun- ları sayısız. Aktör Büyük İsmail bile deli diva- nesi, Terlikçi değil mi ya, kantoya çık- tığı ipek pabuçlarını kendi diker, eli- le giydirirdi. Bir defa, perde kapanır kapanmaz, ayağından çıkartıp içine suyu buca etmiş ve lıkır lıkır içmiş- tir, Nazengizin belâlıları da çoktu. Çeş- memeydanlı Âşir, Bıçakçı Petri en baştakiler. Petri, tiyatronun alt katın- daki meyhanemsi odada kıskançlık yüzünden adam bile öldürdü. Peruz, bir saray tüfekçisinin dostu olduğu sıralar, Telgrafhane kâiplerin- den Şevki isimli bir genç te ona gön- lünü “kaptırmıştı. Tığ gibi bir delikanlı; Üsküdarda, Doğancılarda binbaşı Hurşid beyin oğlu (9)... Tiyatroya dadandı. Babasından kal- ma, Üsküdardaki Arabacılar hanım ve birkaç akarı satıp savdıktan sonra Oyun Hânlarını yazmaktan başlıya- rak karıştı aralarına... Artık Peruz da ona âşık... Sevgilisi- Dİ sahneye çıkarıp sirar yaptı. Niha- yet (Sahnei âlem) İsmile bir kum- panya kurup ramazanda Direklerara- sında işe giriştiler. Komik olarak aldıkları Kavuklu Hamdi mürin kırın edince Kambur Mehmedi getirdiler. O da kafa tut- mağa başladı. Tulüst ustalarından meşhur Püzant: — İş senin başına düştü. Hepsi de mantar değil mi, komikliğe sen çik; uydür uydur ati... deyince, Şevki Kaş ları boyayıp, kafasına kallavi fesi gi“ yip daldı şanoya.:. Ahali gülmeğe başlayınca 'de Oldu. komik. >. Peruzun anası Kalifarga, Galatada Zürefa sokağı mallarındadı; babalığı Tavukçu Mihaldi. Bu sokağın rağbetli sermayelerin- den bir Polina vardı ki, balıkçılar kıs- metine çapari atarlar, (ha bereket!) diye sepetlerini de doldururlardı, Bitişikteki evin çaçası Maryango da yamanlardan, tokatı vurunca, değme adamı yere seriverirdi. (,) Şehir tiyatromuzun sevimli artistle- rinden Şevkiye'nin babasıdır. , v Yukarıda ismi geçen, gene Avrupa | tiyatrosundan yetişme Küçük Eleni, namı diğer Ageto Eleninin babası Ka- rTamanlı bir pastırmacıydı. Ablası Do- | minonün kocası da bündan evvelki yazıda söylediğimiz kabadayı Tabaka. | İstanbulda nam vermiş meşhur Kö- mürcü sokağından da biraz bahsede- lim: Büyük Millet hanının köşesindeki meyhaneden sapılırdı, Dükkân gibi evcikler, üstlerinde odalar; köşe bucak Adetâ süprüntülük... Kapıların önün- de düzgünlü, allıklı, kart kart karı lar; bilhassa Avusturya tebaası gaga dilliler. Gelene geçene: (Bana bik efen- dir...), (Gel buğda delikanh!...), kas | ra Araplara da: (Mercan mercan, İki- | miz bir can!...) diye asılırlar, | Yosmalar arasında yerli olarları da | bulunurdu. En el üstündekileri Ya- | hudi Mari, Kasımpaşalı midyeci Deli Ahmedin dostu, | Deli Ahmed, Çeşmemeydanının en acarlarından Basrinin can ciğeriydi; | içtikleri su ayrı gitmez; | | ! | Bir gece, Kürekçilerden geçerlerken zaptiyenin sıkı fıkı aradığı, bir türlü yakalıyamadığı bir Kefalonyalı ile kar- şılaşıyorlar... Herif bunları hafiye sâ- nıyor; saldırmasını çekerken, ayağına | bir çelme ömüğüne biniyorlar. Tek- mil haberi tamam. Çerkez Hurşid rels, mahalleden Ah- medin deli olduğuna imza topladı da beraet ettirdi, Basri da yakayı kur- tardı. Sermed Muhtar Aluş | Karşıyaka Halkevi İzmir (Akşam) — Karşıyaka Halk- evi, tesis edileli bir yıl olduğu hâlde muhtelif sahalarda verimli şekilde çâ» luşmaktadır. Karşıyaka gençliğini ça- tısı altında tophyan Karşıyaka Halk- evi tecsil ve âr kolları yakında müsa- mere ve konserler vermek için hazır- lanmışlardır. Yukarıdaki resim, Kar- şıyaka Halkevinde bir toplantıdan çı- | kan kalabalık gençlik grubunu göster» iddia edilmektedir. İ lik bulunduğu şüphelidir. Ekseri dük- ! kânlarda, telâş içinde bir takım in- | Mmişler ve dün kendisini evrakile birlikte Tereyağ Yumurta satan dükkânlar neden çoğalıyor? Bunlar yavaş yavaş, ucuzca karın doyurulan yer halini aldı Son bir iki sene içinde sıcak süt, tereyağı, yumurta satan dükkânlar çoğalıyor. Eskiden bu tarzda dük- kânlar, yalnız Beyoğlunda bulunu- yordu. Şimdi Beyazıt, Aksaray, Beşik- taş gibi şehrin diğer semtelerinde de, kahvaltılık yiyecek maddeleri satan dükkânların çoğaldığını görüyoruz. Bütün bu dükkânlar içinde satılan gıda maddeleri itibarile hep birbirine benziyor, dükkânda satılan tereyağı, peynir, yumurta gibi maddelerin, günlük taze, çiflik mahsulü olduğu murta, sucuk gece yarılarına kadar bu dükkânlarda satılmaktadır, Bu küçük dükkânlarda gördüğü- müz kalabalıktan anlıyoruz ki, eğ- lenmeğe çıkan bir çok kimseler, ak- şam yemeği için lokantalara girmek istemiyorlar. Çünkü yağ ve süt satân bu dükânlarda beş on kuruşa karın doyurmak kabil olmaktadır. Bu nevi dükkânlar gün-geçtikçe daha ziyade gönişliyorlar, İlk zam İar, bu dükkânlarda, ayakta sü lebilirdi. Fakat ayakta süt içerek, sandviç yiyenlerin miktar arttıkça, dükkânların içine sandalyeler, Mma- salar koymak lüzumu hasıl olmuştur. Son zamanlarda Beyoğlunda yen! açi- lan bir sütçü ve tereyağcı dükkânm- da, büyük bir lokantada olduğu Ka- dar sandalye ve masa mevcuttur. Bu büyük dükkânlarda, sahanda yu- murta, sıcak sucuklar, soğuk etler veren teşkilât ta yapılmıştır. Görü'ü- yor ki, ihtiyaç son zamanlarda yeni bir lokanta tipi meydana pe tirmiştir. Yumurta, süt gibi en nur gaddi şeyleri pek ucuza yiyebilmek, Maamafih, lokantadan baska, kr- rm doyurmak için, bu tarzda baska dükkânlarda mevcuttur. Meselâ ma- hallebiciler. Bir çok mahallebiciler aşağı yukarı bir Jokunta şekline gir- mişlerdir. Beyoğlu ve İstanbul târa- fmdaki omahallebicilerin çoğunda, tavuk suyu, pilâv görülmektedi yüzden mahallebici dükkânı esi susiyetini kaybelmiştir. Ucuz v ihtiyacı, bu zarif mahallebici larını garip bir lokantaya çevitr Bir de, helvacı dükkânları vardır, Helva satan ve içinde yalnız hr'va ekmek, tahan pekmez ilen -dük- kânlar günden güne azalıyor. bi dükkânlarda, ekseriyetle esnafın ve amelenin toplandı lerde yaşamaktadır. Bu dükkâ beş kuruşluk helva, bes kuruşlu mek ile karın doyurmak mümküz dür. Demek oluyor ki, bu helvacı duk kânları da, küçük esnafın Wwe insanların gittiği ucuz ahçı dü larına rekabet etmekledir. Zarif tereyağı paketlerinin üzerinde de, ekseriyetle yayla ve çiflik resim- leri bulunmaktadır Acaba, bu dük- kânlar çiflik mahsulâtını meteden alıyorlar? Bu gibi dükânların çoğal- dığma göre, İstanbula yakın çiflikler arttı mı? Vasiyet hiç te böyle değildir. Taze halis tereyağı ve günlük yumurta sa- tan ekseri dükkânların arkasında, cif- kânlar, bütün bu yiyecek maddelerini Balıkpazarından tedarik ediyorlar, Dükkânlarda satılan treyağların bü- yük bir kısmı teneke teneke Trabzon- dan gelen kremalardır, Bu kremalar, burada zarif paketler içine sarılarak piyasaya çıkarılmaktadır. Bu küçük ve zarif yağcı dükkânlar yeni bir ihtiyaçtan dolayı artmakta- dır, Halk, bu küçük dükkânlara çok rağbet etmektedir. Çünkü bu dük- kânlarda pek ucuza, sıcak süt içmek, rafadan yumurta, sandviç tedarik etmek kabildir. Bütün bu saydığımız şeylerle 15 - 20 kuruşa karın doyur” mak mümkündür, Halbuki bu Kadar- cık parayla, lokantada ancak bir kap yemek yiyebiliriz, Bü gibi dükkânlar; Beyoğlunda çok iş yapmaktadır. Sinema (ve tiyatro saatlerinden evvel, bu küçük dük- sanların sıcak süt, sandviç almak suretile karınlarını doyurduklarına çok tesadüf ediyoruz. Sinema sastle- rinden evvel, budükkânlarda, ayakta duracak yer yoktur. Sıcak süt, sütlü kahve, ayran, sandviç, rafadan yu- E.A. Bir sarhoşun marifetle-i Manav Şemsi, polise hakaret ettiğ ni ve dövmeğe kalkıştığını inkâr ediyor Küçükpazar : civarında manavlık | hiç kimseye küfrelnedim. Bana iftira yapan Şemsi adında biri evvelki gece | ediyorlar. rakı içip kendini bilmiyecek derecede ; — Diğer şahidlerin celbi için mah&-me sarhoş olduktan sonra © civardaki | başka güne bırakılmıştır. tarcılar polis karakoluna giderek BD : bağılp çağumağa balam. > — | Elâzıkte devlet mahallesinin Kendisine ne istediği sorulunca, ilk binası bitiyor sarhoş Şemsi bu defa da polislere küf- Elâzık (Akşam) —. Elâzık dr retmiş, kanunlara karşı hakaretâmiz | mahallesinin ilk binasını teşki) © sözler söylemiş ve işi daha ileriye gö- | Dördüncü umum müfettişlik. bir türerek tekme ve yumrukla polisleri | nın mühüm inşaatı bitmiştir. T: atın ikmaline devam ediliyor, Gene dövmeğe kalkışmıştır. yakaz ine dahi ww” Polisler zorlukla bü sarhoşu yaka devlet mahallesine Şaviyonu da ma, ıyarak Polis müdüriyetine teslim et. | olan Myhf eğimiştir. Geniş bir sai, nın daha istimlâk edilerek iştik bu mahalleye ithali etrafında at Dördüncürümümi müfettiş tedkikag Üümz - Adliyeye gekiiiereie Cürmü öğimek meri Me dördüncü ceza mahkeme- ay “sine verilmiştir, El yapmakta. « gin Mahkemede davacı ve şabid 5) âyıktâ zirai z dinlenen polisler hâdiseyi yukarıda g5 i ksa) ad ” yazdığımız şekilde anlatmışlardır. har vim mesi e — Maznun Şemsi ise, suçunu İnkâr ede- niyeyabş bir haldedir, a e rek, şunları söylemiştir: . - rüpi yapılmış olan Adan ml — Satmak üzere dört yüz küfe | yarin Elâziktaki randıman mey üzüm almıştım, O sırada bir kavga | giidir. Ancak mevsimin gayri tabif dan dolayı hakkımda verilen bir gün | Zimur ve soğ les — hapis kararı kesbi katiyet etmiş, üzüm- | iylerde tecrübe sea satacağımi sırada polisler gelip Üİ randıman ilhami, öldüğü gi. beni hapishaneye götürmek istediler, U — ? O gün hapse girersem, aldığım üzüm» ve Halkevi iyi çalırvir ler çürüyecek ve çok zarara UğTIyr| timi — (Akşam) — Uşak iin“ e caktım. Bunun için, geceleyin p Ğ kaza gençliğini çatısı e) ie Karakoluna giderek tzürnlerimi / | *oPlâmıştır. Halkevinin dokuz 1:-'w da faaliyet halindedir, İçtimal yardim, tıncışa kadar hükmün infazı i a na müsade etmelerini rica ettim, | *POor temsil, ar ve Köyeüler komisöleri lemediler. Ben de kendilerineş ye na im olabilecek bi ça. belede bulundum. Fakat kan İzkip etmektedirler, ği i ö > * Ğ e. E 7 #