Barselonda bombalar altında (Dünyanın en zenginkadını halk nasıl yaşıyor ? Bütün mahrumiyetlere rağmen halk sonuna kadar harbe devam taraftarı Frankonun tayyareleri gün geçmi- yor ki, cümhuriyetçi İspanyanın yer- kezi olan Barselon, Velansiya ve Mad- ridi bombardıman etmesinler. Bu de- vamlı hava bombardımanları netice- sinde ölenlerin ve yaralananların sa-. yısı sayılmakla bitmez. © — İspanya halkının bu bomba yağmu- Tü altında, büyük bir mahrumiyet ve sefalet arasında sürdükleri cehennem hayatı, çok acıklı bir levha teşkil eder. Paris - Solr gazetesi, bu feci hayatın muhtelif levhalarını okuyucularına anlatmak için Barselona bir muhar- rir göndermiştir. Fransız muharririn Barselonda halkın sürdüğü sefalet ve mahrumiyet hayati hakkında güzete- sine gönderdiği uzun bir mektuptan, bazı parçalar tercüme ve naklediyo- Tuz: «Barselon sokaklarında avara ava ra dolaştığım zamanlar yaya kaldırım» Jarında, kepenkleri inik dükkânların önünde, vesika mukabilinde öteberi satın alabilmek için sabahtan akşama kadar uzun bir zincir halinde sira bek- Miyen, kadın, çoluk çocuk, erkek grup- Tarı gözüme İlişir. Bu uzun kümeler, şehri kasıp kavuran açlığın, sefaletin canlı birer tablosudur. Şehirde et, balık, süt, yumurta, şeker, taze sebze ve meyva yoktur. Günde nüfus başına, 125 gram kara, berbad bir ekmek dağıtılır. Diğer yiye- ceklerin tevzil ise, gayri muntazam ve tesadüfe bağlıdır. Bu âçlık manzarası tüylerimi ör. pertti. Sabahtan akşama kadar dük. kânlar önünde nöbet bekliyen kız, ka- dın, çoluk çocuk, erkeklerin solgun ve mahrumiyetlerden zayıflamış yüzle- rinde dalgalanan koyu sefalet ve ıztı- rap, en katı yüreklilerin vicdanların. da bile merhamet hissi uyandıracak derecede hazin ve acıklıdır. Bu bed. baht insan yıgınlarında bitmez, tüken- mez bir sabir ve tahammül vardır. Za» ten zavallılar beklemekten başka ne yapabilirler? Bu kanlı faclaların diğer bir netice. si de iki muhasım hizbe ayrılarak bi. ribirinin canına merhametsiz bir bars re şiddetle kıyan İspanyollar arasın- da, müthiş bir kin ve nefret uçurumu açması ve bu uçurumun gün geçtikçe daha ziyade derinleşmekte olmasıdır. Cümhuriyetçi olsun, Frankocu ol- Sun bütün İspanyolların kalblerini bü. rüyen kin ve nefret hırsı o kadar de. rin kökler salmıştır ki, bunlar nihal zafere ulaşmak için allelerinin beka- yasını da kurban vermeğe azmelmiş- lerdir. Yiyecek tevzi edilen bir mağaza önünde bekliyen halk 5: selonun, evleri tayyare bomba- larile baştanbaşa yıkılmış bir sokağın harabe yığınları arasından kendime Pelur İnter uğraşırken, kendisine ve çocuklarına siğinak vazi- fesini gören enkaz yığınları altında daracık bir delikten lime İlme olmuş elbiselerinin eteklerine sarılarak Üç küçük çocuğile beraber dışarı fırıyan zavallı bir anneye rasladım. Kendile- rinden yol sorarken, harbin neticesin- den ümidvar olup olmadığını sordum. Kadın gözlerini sert sert üzerime dikti, — Nal zaferden şüpheniz mi var? Muhakkak galip geleceğiz. Kocam cep- hede öldü. Üç çocuğumla yapaysinız kaldık. Belki de biz yarın öleceğiz. Fa. kat galib geleceğiz, Frankocuları mah. vedeceğiz. Bu kati cevap üzerine sordum: — Bu kardeş mukatelesine bir niha- yet vermek daha iyi olmaz mı? — Ne dediniz? Bu işin nihai zafer- den başka bir şekilde halledilmesine imkân yoktur. — Niçin? Kadın, münakaşa kabul etmiyen bir şiddetle cevap verdi. — Çünkü, bu bir kan davasıdır. Kan davası, anladınız mı? Bu dava, ancak | kanla temizlenebilir. Bu kanaat, yalnız cümhuriyetçi İs- panyollarda değil, Frankocularda da kökleşmiştir. Bu şerait altında, İspan- ya harbi, bu bedbaht memlekette taş üstünde taş kalmayıncaya kâdar de- vam edecek demektir. ütün ün satışı Egede şimdiye kadar 20 mil- yon kilo tütün satıldı İzmir (Akşam) — Ege mıntakasın- da tütün satışlarına devam ediliyor. Piyasanın ilk açıldığı zamanlarda fi. at 90-105 kuruş arasında idi. Şimdi 35-70 kuruş arasındadır. ! Tokat belediyesi halka ucuz | odun satıyor Tokat (Akçam) — Yeni Belediye i meclisi çalışmalarına başlamış ve ilk Iş olarak fakir halkın odun ihtiyacı- nın ucuz ve kolaylıkla temini için İ Topçam ormanından makta almış ve halka kentalı sekiz kuruşa satmâ- | ğa başlamıştır. Kış mevsiminde Be- İ lediyenin gösterdiği bu alâka halkı memnun etmiştir. bir prensle evleniyor Fakat bunun İçin evvelâ hem kendisinin, hem do prensin boşanması lâzım Nevyorktan gelen haberlere göre Amerika şimendiferler kralı milyar- der Jay Gould'un torunu dünyanın en zengin kadınlarından mis Dorothy Gould, Danimarka oprenslerinden Ange ile evlenmek üzeredir. Mis Dorotiıy Gould, bir kaç sene evvel Baron Willars ile evlenmiş, fa» kat aradaki geçimsizlikten dolayı sonradan kocasından . Danimarka prensi Aage ise, Dani- marka kralı dördüncü Eristinanın kuzenidir ve İtalya krah Viktor Ema- puelin kerimesinin görümcesi il evlidir. Prens Aage, karısından boşanmak ve Amerikalı milyarderin torunu ile evlenmek için Danimarka kralından müsaade İstemiştir. Mis Dorothy Gould kendisile görüşen gazetecilere bu izdivaç tasavvuru hakkında şu beyanatta bulunmuştur: — Prens Aage'in karısından bo. şanmak için müracaat ettiğini biliyo- rum. Kansından boşanırsa kendisile evleneceğim. Prense karşı beslediğim derin hayranlık hissini izaha hacet görmüyorum, Fasa yaptığım son se- yahat esnasnda prensi, iş başında gördüm. Kendisi Lejyon Etranjer taburlarından birinde -kumandandır. Prens Aage mükemmel ve parlak bir zabittir. Cesaretine, kibarlığına ve Dani markadaki bankası iflâs ettikten son- ra ümldsizliğe kapılmıyarak haya- tını kazanmak için giriştiği cesurane teşebbüsüne hayran kaldım, Prensle tanışmam, bu Fas seyahati esnasinda oOlmamıştır. Müarefemzi eskidir, Pariste, Londrada süvareler- de, çay ziyafetlerinde buluştuk. Bir- birimizi beğendik ve sevdik. Mesele. nin hissi ciheti budur. Fakat Danimarka prensi Aage'in boşanma talebi dini ve hukuk! bir takım müşkülâta ouğramaktadır. Prensin zevcesi katoliktir. Binaena- leyh Nikâhın feshi için katolik kili- sesinin miüsaadesini - istihsal etmek Mis Dorothy Gonld lâzımdır. Baniyen prens, Lejyon Etranjerde zabit olduğu cihelle, Fransız Harbi- ve Nezaretine merbuttur. Bu itibarla boşanmak için Fransız kanunlarına, zevcesi İtalyan olduğu cihetle, İtal- yan kanunlarma ve Danimarka ha- nedanına da mensub olduğu cihetle. imarka kanunlarına tabidir. Boşanma müracaatının neticelen- mesi için üç memleketin kanuni yol- larından geçmesi icab eder. Burdur Esirgeme kurumunun| Gönen ortaokula kavuştu yardımları Burdur (Akşam) — Kış mevsiminin yaklaşması dolayısile fakir talebelerin giydirilmeleri için bütün okullarda faaliyete geçilmşitir. Memlekette yap- tağı hayırlı işler gözle görünür ve elle tutulur bir halde olan Çocuk Esirgeme kurumu Burdur merkezinin bu yerinde ve zamanında faaliyeti hamiyetli hal. kımızı da harekete getirmiş olduğun. dan okula giden gitmiyen dört yüze ya- kın çocuk sevindirilmiştir. Gönen (Akşam) — Şimdiye kadar kaza merkezinde tam teşkilâtı üç ve yakın nahiye ve köylerdeki İlkokullar- dan çıkan talebeler orta tahsil husu- sunda Balıkesir ve Randırmaya git- mek mecburiyelinde kaldıklarından birçok müşkülütla karşılaşmakta idi. ler. Bu ders senesinde inşaatı biten ortaokul açılmıştır. Halkın en mübrem ihtiyacını temin eden bu müessese, kültür sever yurddaşlarımız tarafın. dan yaptırılmıştır, 'MEŞ'UM Nakleden: (Vâ - Nü) Aşk ve macera romanı KADIN Tefrika No. 80 — Evet! - dedi, — Bence bu kız tamamen bigünah- fır ve hakiki cani neredeyse meydana çikacaktır. © “Bedlin rengi uçtu. © Acaba Cenan, hemşiresinin cani ol- “duğunu biliyor mıydı? Ve kendisinin de ona bir bakıma şeriki cürümlük et- tiğini'anlamış mıydı? Kalbi çarparak: — Efendim... « dedi, » Kanun, vazife. $ini yapmıştır. Alâka gösterdiğiniz genç kız pek lekeli... Birçok deliller var, Artık mesele bitmiş sayılır, Ferldun beyin haremi, müteessir; — Ne diyorsunuz? İş bitti mi? — Evet ben fikrimi böylece yazdım ve alâkadar makama teslim ettim. Şimdi artık geri almakda istesem gayrikabildir. Cenan, hıçkırıkla boğularak; l — Eyvahi - dedi, Biran süküt oldu. Kadın, başını önüne eğmiş, düşünü. yordu. Sonra birdenbire iri gözlerini muhatabına dikerek, azımkâr bir eda Ne: — Amma, beyefendi... Bu işin tek- rar tedkik edilmesi için israra mec- bursunuz... Bir masumu kurban ede. mezsiniz, Bedi, son bir gayretle, işi bitirmek için: — Bu kadar İsrarınıza göre hakika- 1 biliyor musunuz? — Hayır, bilmiyorum... Fakat emi- nim ki bulunacaktır. Bu sözler üzerine, erkeğin içi rahat etti. Fakat anlıyamadığı bir cihet var- dı: Cenan niçin bu kıza o kadar eli. ka gösteriyor? Ne demeğe onun için ağlıyor! Feridun beyin haremi devamla: — Ben eminim ki Katil bulunacak. tır. Cenabı hak, böyle büyük bir yan- ığlığın yapılmasına müsaade etmiye- cektir. Bugüne kadar çektiğim azap tirk yetişir. Bedi bu göylenenlerden birşey, lamıyordu. Pakat kadının ıztırabı Vi şısında o da afallamıştı. Cenan, söyleyip söylememek husu- sunda kendi nefsile biran mücadele et- tikten sonra Ni vererek: — Beyefendi! - Beti benzi, Kiti bir halde bal. mumu sarısına döndü. — Beyefendi!... İlk gençliğinizi ara- mra düşünüyor musunuz? Hatırlar mi sanız ki, namuslu, kibar ailedeh, zen- gin bir kızı elde etmek için iğfal et- miştiniz? Ve bunu aşk yüzünden değil, sırf menfaat kaygusile yapmıştınız... — Evet efendim... Son derece viodan azabi çekerim... Kaç geceler, bunu da düşünerek uykusuz kaldım. Bilseniz ne kadar nadim olmuşumdur. Evet, senginliğe tamah ediyordum. Fakat &yni zamanda sizi sevmiştim. — Bense, beyefendi, o kapılmamın aci neticelerini senelerce çektim. — Neticeleri mi, efendim?... Ne gi- bi neticeleri? — O münasebetten dünyaya bir kız gocuk geldi... Büyük harpten itibaren onu bu son günlere kâdar görememiş. tim. Hattâ izini kaybetmiştim. Cenan, uzun uzun hikâyeyi naklet. ti ve sonra: — İşte şimdi onu buldum... Bedi; — Demek bir kızımız var?... « diye — Var... Halbuki bu yavrucak şim» eni e itham i Erkek, korku ve hayretle sordu: — Ne diyorsunuz?... Bu kız?... — Malik beyin evlâdlığı Şermindir... Ve bu itirafta bulunurken, kadının gözlerinden yaşlar durmaksızın âki- İ yordu. Bedi müthiş bir heyecana kapılmış. tı. Düşmemek için masaya dayandı. Bir şeyler söylemek istiyor, kelimeler boğazında tıkanıyordu. Kadın, kızı nasıl aratıp bulduğunu uzun uzun anlattı ve sonra: — Artık hetşeyi biliyorsunuz. Yay. runuzu kurtarmak için tereddüde mâ- hal yok... Çabuk işe başlayın... Erkek, bir koltuğa çökmüş, başını avuçları içine almış, perişan bir hal. de düşünüyordu. O şimdi yalnız bir masumu bile bile itham edişinden de- Bil, kendi kabahatının meydana çık- masından korkuyordu. Lemanın hays- 1 gözlerinin önünde tecessüm etmekle beraber, Şerminin saf yüzü hayalinde canlanıyordu. Şermin!... Kızıl... Yavrusul... Babalık hissi, birdenbire kalbinde belirmişti. Bu çocuk tarafından sevil. meki... Ne tatlı birşey olacaktı, Havsalası almıyordu: Baba mu ol muştu?... Kabil miydi bu?... Bir baba, svlâdını sever, ona fedakârlıklar ya pardı. Halbuki o, kızmı idama sürük. Müyordul Hançeresinden acı bir feryad koptu. Ve hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. | iezeke Cenan hayretle ona bakıyordu. N hayet erkek, yaşlarını sildi ve heye- canla titreyen bir sesle: — Evet, hakkınız var... Şermin! kur- tarmak için her çareye baş vurmalı- 'Tedkikata yeniden başlamak için çareler arıyacağım. Elimden gelen het fedakârlığı yapacağım. Feridun beyin haremi, senelördenbe Tİ nefret ettiği bu adama karşı, şimdi kalbinde derin bir merhamet hissedi- yordu. — Çocuğumuzu kurtarın. O zaman ben de sizin yaptıklarınızı affederim. "e Uğradıkları müthiş felâkete rağmen; Malik amca, hiç de nevmid değildi. germinin bigünah olduğuna o derece kaniydi ki, neticede beraet edip kur» tulacağına emindi. Bütün hiddeti ge işler yapan adamlara ii Gül hanım da emniyetle sağa! Bu. Fakat kizin mevkuf olması, ha- pishanelerde sürüklenmesi onu son de tece muzlarip ediyordu. 'Adinanla aileside ayni tevekkül. günleri sayıyorlardı. Genç kızın başı. na gelen bu vaka, delikanlının aşkını büsbütün arttırmıştı. Dolayısile sebe- 'biyet verdiğinden &on derece > a bari