a 1 AKŞAM 17 Teşrinisani 4938 / âlkın sonsuz matemi Dün on binlerce halk mukaddes tabutun önünde huşü ve hürmetle eğildi (Baş tarafı 1 İnci sahifede) Bütün bu matem görüşü arasında hâkim renk siyah değil, kırmızı idi. Saat dokuzu on geçe en büyük ma- temimizi temsil eden aziz tabut me- rTasim salonuna, denize nazır medha- lin yanında, Beşiktaş tarafındaki iç kapıdan alındı, yerine kondu, üstü atlas Türk bayrağile örtüldü. En bü- yüğü Reisicümhur İsmet İnönünün olmak üzere Türkiye Büyük * Milet Meclisi, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülbalik Renda, Başvekil Celâl Bayar, Genel Kurmay Başkanı Ma. Yeşal Fevzi Çakmağın çelenkleri aziz tabutun ayak ucuna kondu. İki eral, iki subay ve iki er ya- rım saatte değişmek üzere ihtiram nöbeti tutuyordu. Astı kişilik bir as- keri heyet muntazam adımlarla ta- butun iki tarafına geçiyor kılıçları çekerek selâm veriyor ve ondan 80n- ra yarım sast bir heykel gibi duru- yorlardı. İbtiram geçidi ir Saat On... Muhteşem matem me- rasimi başlıyor. Evvelâ devleti ve İs- tanbulu temsil eden Vali ve Belediye reisi Muhiddin Üstündağ, ordu müfet- tişi general Fahreddin Altay, İstanbul kumandanı general Halis Bıyıktay büyük ölünün önünden sonsuz bir te- essür içinde geçiyorlar, eğilerek Ata- yı selâmlıyorlar, Kendilerini büyük üniformalı üs | subaylar ve subaylar takip ediyor... | Subaylar serpuşları sol ellerinde hür. lâyarak Büyük Şefin önünden geçiyorlar. Denizcilerin başında amiral Şükrü Okan vardı, Amiral tabutun önünde büyük bir hürmetle eğiliyor. Vilâyet, Belediye, Maarif, İnhisar- | lar erkânı, izciler, bütün teşekküller | namına heyetler yaşlı gözlerle, hıçkı- rıklarla derin bir hürmet ve vakar içinde geçiyorlar, Sıra Üniversiteye gelmişti. Merasim salonunun büyük kubbesi hıçkırıklar- Ja sarsılıyordu, Ağlamıyan bir tek ki- $i yok... metle Halk geçiyor Saat on ikide halk geçmeğe başla- dı. Dünya kurulalıdanberi belki bu Dün önünde İstanbul halkının hürmetle eğildiği Atatürkün mukaddes tabutu kadar müessir, bu kadar müheyyiç bir matem sahnesi görülmemiştir. İhtiyar bir kadın, tabutun önünden geçerken atıldı, Atatürkün ayak ucu- na kapandı: — Atam, Atam... Evlâdım benim... | Güzeli oğlum... Sarışın oğlum... Altın saçlı oğlum... Mavi gözlü oğlum be nim... Sen niçin öldün?... Ölecek ne vardı? Hangimizden İsteseydin sana ciğerimizi vermezdik?., ihtiyar kadını polnler güçlükle ta- butun önünden alıy Geçenlerin arasınd: T cinsten halk var: Amele tulumile gelenler, baston değneğile, harp malülü, tek bacağını sürükliye sürükliye yürüyenler; ço- cuğunu kucaklamış anneler; iki bük- lüm ihtiyarlar ve yanaklarından yaş- lar süzülen, kasketi elinde küçük mektepiiler... İhtiyar hıçkırıyor, genç hıçkırıyor, orta yaşlı hıçkırıyor. Bir kenarda duran Atatürkün arkdaşlar rı, yaverleri, vali ağlıyor. Bu salon acaba bu kadar büyük bir elem görmüş müdür?... Tam tabutun önünde bir genç kadın bayıldı. Kap Veee e ara eml aaığan cıkan talebeler Genç bir kız büyük bir teessür içinde ağlıyor dan çıkarken bir ihtiyar adam yere düştü, Birçokları tabutun önünde itidal lerini bütün kuvvetlerile muhafazaya çalışıyorlar; fakat çıkış kapısına yak- Jaşımca artık kimse kendisini tutamı- yor, Atatürkün önünde ağlıyan bir çember dönüyor. Kalabalığın içinde ecnebiler de gö- ze çarpıyor, Onlarda da ayni hürmet, ayni teessür... Mektepler grup grup geçiyordu. Bir kız mektebi salona girdi. Bilâ istis- na hepsi hıçkırıyor. Ayni sesle hepsi: — Atam,.. Atami... diye bağırıyor. Eski Afgan Kralı Bir aralık baktım, halk arasında si- yah elbiseli bir adam... Tabutun önünde gözyaşları içinde durdu. Hem ağlıyor, hem dua ediyor... Bu, eski Afgan kralı Amanullah Handı, Atatürkün büyük hayranla- rından olan Amanullah Han, Onun ölümünü duyunca kalkmış, İstanbula koşmuştu. Şimdi tabutunun ayak ucunda gözyaşları döküyor... Amanul- lah Han tabutun önünde eğildikten sonra dışarı çıktı, Büyük bir teessür içinde sarayın ziyaret defterini yeni harflerle imzalarken: Dünyanın en büyük adamıydı... Gitti... diyordu. Öğleden sonra Dün saat 14 den 20 ye kadar ihti. ram geçidinde hazır bulunan arkada- ımızın intibaları: Dolmabahçe sarayının ziyaret için açılan saat kulesi tarafındaki kupısı hıncahme insan dolu. Fakat su şaya- ni dikkattir ki herkes bir kargaşalığa meydan vermeden sıra ile, intizam içinde içeri girmek, Büyük Ataya son ziyaretini kalbinin bütün saffetile yapmak ve kalbini onun kalbine yak- Jaştırmak için titriyor. Şimdiye ka- dar böyle bir intizam görülmemiştir. Kapıdan itibaren Atatürkün mu- kaddes naaşının bulunduğu büyük salonun Kapısına kadar uzayan dör- der dörder sira olmuş halk zinciri ağır ağır bir keder ve matem seli halinde lerce aktı. Bir tek kelime konu- şulmuyor, çıt yok. Yalnız ayakların kumda çıkardığı yeknasak bir ses. İşte o kadar, Bu seste bile duyulma- mak, matemi bozmamak kaygısı var; O kadar sessiz!... Halk Büyük Ölünün bulunduğu $a- lonun kapısından içeriye bir mabede girer gibi giriyor. Tabutun baş ucun- da yanan altı meşale manzaraya da- ha büyük bir heybet ve kutsiyet veri- yor, Atatürkün ulvi katafalkı, insana korku yerine güzellik hissi telkin eden bu rahat köşede sükünetle milletini seyrediyor gibi... Eski Afgan kralı Amanullah ban PA A kğ il La Sükünetle akan bir insan nehri Saatleraenberi sükünetle akan bir nehir werliğile Atasının önünden geçen milleti kâh sessiz sessiz, kâh hıçkırıklarla, kâh feryatlarla ağlıyor. 'Yürümekten kesilmiş ihtiyar ka» dınları yine yaşlı kadınlar kolların. dan tutmuş geçiriyorlar, Bastonları- na dayana dayana geçen ak sakallı ihtiyarların gözlerinden yaşlar süzü- lüyor. Kucaklarında ufacik yavrula. rilen Büyük Ölünün önünden yürüyen - yürüyen demiyelim sürüklenen - an- neler mendillerini ağızlarına kapamış- lar... Hele genç kızlari Hıçkırıklarını zaptedemiyorlar, Büyük Ölünün kar. şısına geldikleri zaman adeta yürü- meği unutarak hıçkıra hıçkıra ağlı. yorlar. Gözlerinden #cl gibi yaşlar boşanıyor. Onun önünden metanetle geçmeği azmettikleri halde kendile rini tutamıyorlar... Çocuklar Ya çocuklar!.. Minicik, küçücük çocuklar... Büyük Atayı siz ne samân tanıdınız? Ufacık kalblerini vakitsiz yakan acı onlara da göz yaşı döktü- rüyor. Gözlerinden süzülen yaşlar çenelerinde incileniyor... Genç mektepli delikanlılar kutsi bir ocağın önünden geçer gibi, ihti. ramla, ıztırapla meşalelerin ortasın- da şanlı Türk bayrağına sarılı tabuta bakıyor ve içindeki Büyük Adamı dü- şünerek göz yaşı döküyorlar. Biliyorduk Atatürk, milletin böyle severdi! Keşki bu ölüm yalan olsaydı da uğrunda helâk olan milletinin bu hazin manzarasını görseydin. Fakat sen elbetteki onları görüyorsun ve biliyorsun. Saadetlerin en erişilmezi sendedir, Maltepe, arkasmdan Kuleli askeri liseleri geçti. Heybeliada Deniz Jisesi talebeleri onları takip etti Ağır ağır yekpare bir kütle gibi, fakat bir hü- zün ve matem kalesi halinde Atanın önünden geçiyorlar. Atatürkün bir gün kırda koyunla» rını güderken rasladığı ve mektebe yerleştirdiği çoban Mustafa şimdi (Devüms 7 inci sahifede) seni