17 Teşrinisani 1938 Ö nun sesini ilelebet duyacağız. Onun ismi, onun şahsiveti, onun şerefi, onun şan ve şöhreti, onun muha- reberleri gibi onun ölümü de büyüktür. Millet sarayındaki salonda Türkün al bayrağı altında yatan mukaddes ta- butunun önünde ebedi hürmetimizi izhar ederken onun sesini duyuyoruz: Cümhuriyet Halk Partisi İstiklâl mücadelesinin zadet tabiisidir. Cüm- huriyet Halk Partisi, Türk istiklâli gibi, Türk Cümhuriyetini de hilâjetten ve her güna iştirak ve müdahalelerden âzade olan salim şeklinde ilelebet muha- fazaya vakfı vücud eylemeği vatanın birinci derecede sebebi . mevcudiyeti aklın, ilmin, bilginin, şuurun, dehanın kudretile kullan. ün etrafında İstiklâl mücadelesinin zadeitabiisi «Halk Par. tisisnin altı wmwlesi, altı meşalede alev alev yanıyor. Bu alevler, milletin Cümhuriyete ve onun ülkülerine sadık kalacağına dair içtiği andın sönmiyecek sembelleridir. vee Türk milletini eşsiz Başbuğlarının Önderliğinde zaferden zafere koşturan, o her biri aslan kesilen subaylar, onun emanetine dört el ile, canla başla sa- rilan gençlik, onun çizdiği yoldan ayrılmamağa ahdeden millet, vatanın en ka- ra günlerinde; Yuma, yıkılma, sen varsın ebediyen var olarak kalacaksın! Diye O nun mukaddes tabutu önünde eğilirken, onun gözleri gözlerimizde, kalbi kalbimizde, sesi kulaklarımızda idi. e Gözbebeği İstanbul, güzel İzmir, yeşil Bursa, verimli Adana, sevgili Antep, Sularında Türk kanı akan, tepelerinde Türk şehidlerinin kemikleri yatan Ça- nakkale, ana vatanın tâ göbeği Konya, Eskişehir düşman çizmesi altındaydı. Türk topraklarında, Türk meydanlarında düşman top oynuyor, Türkün hari- minde düşman kalıkahnları çınlıyordu. İşte o zaman Onun sesini duyduk: Yuma, yıkılma!, : Bütün millet, Erzurumda, Sivasta, Ankarada, İnönlerinde, Sakaryada, Af- yonda bu sese koştu ve mucizeler yarattı. Bu ses hâlâ kulaklarımızdadır. xa Mukaddes tabutun önünde sarsılmaz bir hürmet, söhmez bir muhabbetle eğilen kahraman ordy, çelik gençlik, iradeli millet onun sesine koşuyor. Onun sesi kulaklarımızdan gitmiyeceki Türk milletinin istikbali bugünkü evlâdlarının isabetli nazarı ve yorulmak istidadında olmıyan çalışmak azmile büyük ve parlak olacaktır. Bu sesi ilefebet duyacağız, çünkü bu ses bize yalnız büyük zafer yollarını değil, halâs ve isliklâlin, irfan ve tekâmülün, medeniyetin nurlu şahrahımı açtı. Türk milleti bu sesi öldürmiyecektir, öldürlmiyecektir, bu ses, onun sesi öl- miyecektir. O nun sesini ilelebet duyacağız! SELÂMİ SEDES Gelâl Bayar hükümeti ve Meclisin itimadı (Baş tarafı 1 inci sahifede) l Hıçkırıklarını boğa boğa kürsüden | kara haberi söyliyerek Millet Meclisi- ne seçim vazifesini hatırlattığı za- | man, ne bir isim söyledi, ne bir telkin- de bulundu: Milletin tam arzusuna tercüman olan Meclisin kafasında ve kalbinde, Devlet reisliği için, hürmet- i ile yer bulan tek İsim- | den herkes gibi : kendisi'de o kadar; | emindi. Celâl Bayar, matemle karar- mış heyecan günlerinde, üzerine dü- yi, başından sonuna kadar, tedbirden ayrılmıyan dü- rüst bir vatanseverlik hissile, tarihe yakışan bir devlet adamının sessiz va- karile va; Bu vazifeyi bu kadar iyi gören, Rei- sicümhur İsmet İnönünün ititmadına liyakat kazanan bir Başvekili Millet Meclisi başka türlü karşılamazdı. Celâl Bayarın Meclisi? dünkü be- yanalı, başladığı işe devgaı eden bir hükümetin, Mi e, millete ve cihan efkâri umumiyesine Kemalist Türki- ye politikasmın değişmediğini te- minden ibarettir, Iş meydandadır ve program çoktan malümdur. Onun için Başvekil, hükümetin yapacağı işlerden tekrar uzun uzadıya bahse lüzum görmemiştir. Atatürkün arkasından âğlıyan mil- letin emi 'z matemini ve Büyük Şefin bu vatana, bu millete yaptık- | larını samimi heyecan ve belâgatle anlatan Celâl Bayar diyor ki: sAta- türkün, Büyük Türk milletinin seci- yesine ve karakterine uygun olarak vücuda getirdiği ve bize hediye ettiği rejimi korumak hususundaki ihtira- sımız ölçüsüzdür... Milletimiz, on beş senedenberi tecrübe edilen Kemslizm Tejiminin kendisine verdiği huzur vö sükün içinde çalışmak ve kuvvet- lenmek istiyor.» Başvekil, Kemalist rejimin kuvvet. le devam edeceğini Ifade ederek Ata- türkün «Dahilde sulh, hariçte sulh» düsturunu tekrar ettikten sonra Cümhuriyet kanunlarının her türlü ırk ve din farkından müteessir olma- yan şefkat, adalet ve müsavat pren- siplerini açıkça ilân ediyor: «Rejimin kanunları, Türk camiasına dahil, bülâ istisna her ferdin hukukunu, emniyetini » müsavafını tekeffül etmektedir. Kanunlarımızın teketlü- dü-altında, bülün vatandaşların sey- bizim için en mukaddes bir vazifedir.» Rcisicümhur İsmet . İnönü'nün: «Anarşiden ve cebirden uzak» bir re- jimin devamını temin eden İlk nu- tuklarından sonra, Başvekilin, sırf kanun ve müsavat hâkimiyetini te- yid eden sözleri, acı günler yaşayan millete derin teselli kaynağı olacak- tar, Harici siyasetimizde değişecek hiç bir şey olmadığını da söyleyen Celâl Bayar, Türkiyenin içerde ve dışarda, öynl yolda yürüyeceğini âleme ilân etmiş öluyor. Şüphe ve tereddütle“ rin - eğer varsa - Ortadan kalkması lâzımdır. İsmet İnönü devri, Atatürk inkilâbının ilerleyiş ve inkişaf devri. dir: Hürriyet devri, kanun ve adalet devri, hak ve liyakat devri, imtiyazlı İnsanları olmayan müsavat devri... Celâl Bayarın son cümlesini tekrar edel Elemimiz, hicranımız bü- yüktür. Fakat inanımız, güvenimiz de o nisbette büyüktür. Necmeddin Sadak AKŞAM mMbikkatler: Atatürk ve Ankaranın ismi Bazı gazetelerde okuyoruz: «Ankaranın ismi Atatürk olmal dir yoruz. Ankara, Alaltürkün eseridir. Fa- kat bin bir eserinden yalnız biridir. Merkezimizin de kendi başına bir ta- rihi, «Ankara» lâfzının da başlıbaşına bir manası vardır. Hem, bu gibi isim değiştirmeleri başka diyarlarda ya pild:. Biz kimsenin mukallidi olama- yiz. Atatürk, yalnız Alatürkü tazam- mun eden mücerred bir mefhum ola- rak; ebödileşmeğe bol bol kâfi kudret- tedir. Maddi şeylere o ismi koymanın, ne lüzumu, ne de manası vardır. Vaşingtonun hatırası bir şehirle tesbit edilebilirdi, fakat Atatürk bi- tün bir memlekellir, bütün bir mil lettir, bütün ideoloji ve medeniyettir. ..” Bir pul ve bir anıt Halktan mektuplar alıyoruz: «Bu matem günlerimizin nişanesi olmak üzere, bir pul çıkarılmasını is- tiyoruza Şu temenniyi yükseltenler de var: «Biz Onun aziz tabutunu Dolma- bahçe salonunda bütün şehir ziyaret ettik, Üç gün müddetle durdukları bir noktaya bir hatıra taşı konulmalı dir» ###* Ulvi intizam Zabıtamız, görülmeden, ölâyişsiz, ihtarsız intizamı idare etmek sırrına erdiğini bu matem ziyareti günlerin- de de gösterdi. Halkımızın da kalblerde heyecan ve tezahtirde vakarı ve inlizamı ifade edişi diğer bir heybetli, azametli man- zaradır. Insanın: — Hiç kimse idare etmese, gene in- tizam bozulmıyacaktı! - diyeceği ge- iyor. Bu ulvi hürmet, bu manevi xaptü dir. Meclis mümessilleri Cenaze merasiminde Mecli temsil edecek heyet bugün geliyor Ahkâra 16. (Telefonlay — Alatür. kün cenaze merâsiminde Büyük Mil- let Meclisini temsil edecek olan he- yet bü akşamki ekspresle İstanbula hareket etmiştir. Heyet şu mebuslardan mürekkep» tir: Bursa mebusu. B. Refet Canıtez, Beyazıd mebusu B. Halid Bayrak, Ço- ruh mebusu B, Ali Zırh, Ankara me- busu BR. Ali Galib, İstanbul mebusu B. Ali Barlas, Zonguldak mebusu B. Raif Dinç, Isparta mebusu bayan Mükerrem Ünsal, İzmir mebusu B. Biz, bunu yerinde bir teklif bulmu- | ae gözlerini dünyaya kapadığı oda ve içindekiler.. Büyük Şefin son dakikalarında ve ölümünden sonra yanında bulunanlar, dün sarayda, derâli derdli bara şunları anlattılar: ri — Gözlerini dünyaya yumduğu odayı görseniz şaşarsınız. Burası vasat kazançlı bir adamın odasından farksızdır. Bir halı, bir divan, bir ceviz kar- yola... Duvarda çok sevdiği levhalar. Bir ilkbahar ve bir de kış manzarası... Tam yatağın karşısında, onun yattığı yerden görünebilecek bir tarzda bir gurub manzarası... Bu, Atatürkün en çok sevdiği tablo idi. Kendisine Moskova- dan gönderilmişti. Odada bir de çoban tablosu vardı. Gözlerini kapadığı odada - iki kolonya şişesi bitmiş bir ürotropin tübü... İçinde dokuz çöp kalmış bir kibrit kutusu ve tek bir sigara... Kendisine en son yapılan bir glikoz seromu... İşte Türk tarihine geçecek, tarihi odanın son man- zarası... Gözlerini kapadığı zaman üstüne pembe bir yorgan çekilmiş, başına ipek- li bir örtü örtülmüstü; Kendisinin çok sevdiği 25 santimetre boyundaki etrafı siyah müstatil şekildeki saat, dokuzu beş geçe durmuştu. Son dakikalarında yanında bulunan bir zat gözlerini silerek anlatıyordu: — İlk hastalandığı zaman büyük geniş bir karyolada yatıyordu. Fakat bu karyolada kendisini tedavi pek güçleşiyordu. Âni müdahaleler zor yapılıyordu. Karyolanm değiştirilmesine, kendisinin daha dar bir karyolada yatırılmasına lüzum görüldü. Büyük Atayı çarşafla kaldırıp altına daha küçük bir karyola sokulmuştu. Bu küçük karyolada ilk defa kendisine gelen Ata gözlerini açtı: «Ben burada yatmıyordum... Bir karyola değişmiş!..» dediler, O son nefesinde bile bu derece dikkatli idi. Sarayda onun son gününe kadar bulunan başka biri: — Orduya son mesajını, bir tarafı mavi bir tarafı kırmızı bir kalemle tas hih etmişlerdi... dedi, İ H.F. © Ankaralılar Atatürkün hatırasını taziz ettiler Başvekil diyor ki: “Bu gençliğin tezahürünü Büyük Şef ölümünden evvel görmüş olsaydı gözlerini daha müsterih kapard: Ankara 16 (A.A.) — Ankara yüksek tahsil talebesi bugün öğleden sonra | Başvekilin sözleri Ankara 16 (Telefonla) — Başvekil | rapt ta Atatürkün bu millete nefhet- İ tiği yüksek mazhariyetler arasında» | Ulus meydanındaki Zafer âbidesi et- rafında toplanarak Atatürkün mu- kaddes hatırasını taziz eylemişler ve âbideye çelenk koymuşlardır. İhtifdle bir ağızdan okunan İstik- lâl marşile başlanmış ve iki dakika süküt edilmiştir, Müteakiben bir genç tarafından Atatürkün gençliğe bita- besi okunmuş ve onu Yüksek Ziraat enstitülerinden, Hukuk fakültesin- den, Gazi Terbiye enstitüsünden, Ta- rih - Dil- Coğrafya fakültesinden ve Siyasal okuldan birer gencin hitabe- si takib etmiştir. İhtifale meydanı dolduran on .bin- lerce genç halkın da iştirakile and içilerek nihayet verilmiştir. Başvekil Celâl Bayar ve vekillerimiz de ibtifal mahalline gelmişler ve toplantının sonuna kadar hazır bu- lunmuşlardır. Gençler bundan sonra toplu olarak Bankalar caddesini takiben Yenişehi- re giderek Orducvi karşısında kutsal &bideye ve Güven anıtma çelenkler koymuşlardır, Gençlerin bu tezahüra- telif sınıfları mümessilleri de İştirak eylemekte idiler, tana Polis enstitüsü ve kollejinin muh- | B, Celâl Bayar toplantıyı müteakip yüksek tahsil gençleri o mümessilleri İle görüşmüş ve kendilerine şu cümle- leri söylemiştir: — Bu gençlik tezahürünü Büyük Şef ölümünden evvel görmüş olsaydı gözlerini daha müsterih kapardı. Ar. | Kadaşlarınıza taziyetlerimi ve selâm- larımı bildirmenizi rica ederim, Hukuk fakültesinde toplantı Ankara 16 (Telefonla) — Genç hu- kukçularımız bugün, mukaddes ölü- müze karşı duydukları hisleri ızhar etmek üzere fakültede bir toplantı yaptılar. Toplantı fakülte dekanı B. Bahanın heyecanlı nutku ile açıldı. Dekan bu nutkunda ezcümle şunları söyledi; — Cümhburiyetin müeyyidesi telâk- ki buyurduğu müessesemizin küşadın- da hisseylediği saadeti hiçbir teşeb- büste duymadığını beyan eden Büyük Önder tedris heyetimizin fahri riyâ- setini kabul buyurmuşlar ve Türk inkılâbının ve medeniyetinin ruhuna muvafık tedrisatta bulunmağı biz- lere emanet etmişlerdir. Kıymeti üzerine kiymet ve baha tanımadığı- nuz bu büyük ve mukaddes emanetin bundan sonra da dalma her şeyden üstün tutulacağını profesörler en ip- tidai bir namus ve bağlılık borcu bilirler.» Ankara Hukuk fakültesi dekanı sözlerini şu cümlelerle bitirmiştir: — Profesör ve talebe arkadaşlar, Hepinize baş sağlığı olsun der ve Atatürke minnet ,şükran ve bağlılık duygularımızı izhar ederek sizleri 3 dakika süküta davet ederim. Dekandan sonra tıbbı adli pro- fesörü B. Fahri, talebeden Kıymet Conker, Melâhat Naci, Haldun, Ata- türke karşı olan bağlılıklarını heye- canlı cümlelerle ifade etmişler ve toplantıya bu suretle nihayet verik miştir, Ankara 16 (A.A.) — Bugün Anka rada yüksek tahsil gençliği Büyük ve ebedi Şefimiz Atatürkün hatırasını Ulus meydanında yadettikten sonra bir heyet gençlik kaynağı olan Anka- ra Halkevine giderek başkandan An. kara gençliğinin Ataları için duyduk. ları büyük kederin bütün yurddaşla- “ Yildirilmesi için Anadolu ajansının. tavasutunu dilemişlerdir. Anadolü ajansı, Ankara gençliği. nin bu necib duygularını bütün > daşlara bildirir.