| Şehir sonsuz hüzün ve elem içindedir Ankarada gözyaşı bir sel gibi akıyor Ebedi Şefimizin şerefli hayatlarından on senesini içinde geçirdikleri Çankayadaki evleri Eğer bir insanın bütün ömründe dö- keceği göz yaşı, bir tek saniyecik ha yat yerini tutabilseydi, Atatürk asır- larca yaşardı... İnsanlar için acı, yaşa, seviyeye, te- lâkkiye göre değişir derler. Hayatta bir istisna olan Atatürk, ölümle de bir telâkkiyi yıktı: Tarih bütün bir milletin, kendi “bağrından yarattığı bir evlâdı için millet ölçüsünde yan- masına onun ölümile misal verecek- tir. O da, kendi bağrından bir vatan yaratarak tarihin en büyük istisna- larından birine vücud vermişti. Ankarada Atatürkün ölümünü an- lamak için bu kara haberi cümle ha- Binde duymıya lüzum yoktur: Bir in- san yüzü, ancak babasını kaybettiği zaman bu kadar acı çekebilir. Herkes birbirinin yüzyünde bu baba yokluğu acısım okuyor. Göz yaşları, binbir se- bep ve tesirle kaynaklarından boşa- nurlar, fakat Atatürk acısı hiç öyle deği)... Kalbler, bir milletin öksüz kal- masına yanıyor. Düşününüz: babasını kaybeden ne bir ferd, ne bir aile, ne bir topluluktur: Koskoca bir millet,.. Bu topraklar üzerinde ne varsa onun eseridir. Herkes biribirine neden ağladığını sormuyor: Kim kime başsağı dilesin? Yediden yetmişe kadar gören, duyan, anlıyan; kalbinde minnet, vefa, şük- ran hissi yaşıyan, insan adını alabile- cek vasıfları olan herkes, yalmz Tür. kün değil, bütün insanlık ıztırap için. dedir. Hiç kimse göz yaşı dökeni te- gelli etmeyi düşünmüyor bile... Çün- kü o da karşısındaki kadar teselliye muhtaçtır. Meşum hastalığın hayatı yiyici ma m vasıflarına rağmen, bir millete hayat vermiş olan büyük yaratıcının kendine hâs olan fevkalâdelikle gene dinç ve enerji dolu, milletinin başın. da onu daha mesud ve müreffeh devir. lere ulaştıracağı ümidini kesmiş olan bir tek vatandaş yoktu ki... Herkes, beKlemediği bir acının ıztırabını çe. kiyor. Şu manzara görenlerin kalbini yırt- mıştır: Belki daha hiç bir ölüm göz yaşı dökmemiş olan bahar çağındaki ilkmektep yavruları; mektepte, sokak- ta, evde, körpe vücudlerini sarsarak ve göz yaşı yerine damarlarındaki kanı akıtır gibi acı duyarak ağlıyor. lardı. Bir ilkmektebe yakın yerde otu-| ran hasta bir dost, uykusundan bu hıçkıraklarla uyandığını gene göz yaş- ları içinde anlattı. Bu yavrular hergün, bir ibadet va- zifesini yerine getirir gibi Atatürk heykellerinin önünden geçmektedir. Senelerin ıztıraba alıştıramamış oldu- ğu bu altı yaş devrindeki Türk çocuk- larının tertemiz göz yaşı Atamızın aziz ruhunu, kimbilir ne kadar müte- hassis etmiştir... Kamutay hergün, büyük matemin mihrakı olmakladır. Aralarında Ata- türkle silâh arkadaşlığı, inkılâp arka- daşlığı yapmış ve onun İzi üzerinde yürümüş olanlar bulunan memleke- tin bu güzide evlâdları, derin bir te- essür içinde, ona şid hatıralarını an- latıyorlar. Şehirde halk, teessür ve acıdan İti- yadlarını kaybetmiş bir haldedir. Si- nemalar idaresi, şehrimizdeki bütün sinemaları kapamıştır. Halk, Şefin fotoğraflarının bulunduğu vitrinlerin | Bu iki Türk çocuğu, kendi önünde toplanmıştı. Bütün şehir mil- letin kalbine işlemiş ve varlığında yâ- Üzerinde Şefimiz için büyük bir âbide yapılması düşünülen Emniyet anıtı ra açmış büyük bir matemin sessizli. ği içindedir. ... Güzel söz söyliyemiyen insanlar var» dır. Parlak cümle yapmasını bilmez, düşündüklerini ve duyduklarını yal. dızlı kalıplara dökemezler. Ancak samimi ve hassastırlar. Bu, halktır. Bunlar, mağazada çırak, fabrikada işçi, dairede hademe, hülâsa hayatın ufak sahalarında hizmet sahibidirler, Atatürk onların da babası idi, Yalnız bu «onlar» zamirini hakiki mânasile anlamak lâzımdır. Türkiyede bunlar, şunlar, onlar yoktur. Biz varız. Hepi- miz ayni öldürücü ve kavurucu azap ve elem içinde kıvranıyoruz. 'Teessür umumi ve şamildir. > İşte Ankarada bir ruh tedkiki ya. panlar, başşehrin kurucusu olan Büyük Adamın fani hayattan uzaklaşması karşısında, istisnasız bir ıztırabın tür lü türlü tecellilerini bulabilirler. Şu hâdiseye bir ilkmektep öğret meni şahid olmuştur: Atatürkün has- talığının ağırlaştığı gün bir teneffüs zamanı, dördüncü sınıftan iki talebe kendisine geliyorlar ve şunları söylü. yorlar: «— Öğretmen, bir insan hasta olur. sa vücudünün hasta olan parçası ye- rine hasta olmıyanı konulamaz mı? Öğretmen bü sualden birşey anla. miyor ve izahat istiyor. Netice şudur: udleri» nin her hangi bir parçasını Atatürk için fedaya hazırdırlar. Millet sevgisi, birçok isimsiz kahra- manlar doğurur. Atatürk sevgili bir kaynağa benzer, sonu yoktur, derine indikçe cevherini veren saf ve tertemiz bir hazinedir, Onun hududsuz varlığı, onunla berâ- ber, onun emrinde ve İzinde dövüşmüş olan bütün bir milletin onun kurma- ya hayatını verdiği ve bu uğurda dün. yaya gözünü yumduğu bu memleke- tin inşa davasına emek harcamış olan bütün bir milletin gönlünde ve kafa- sında yaşıyor. Atatürk sevgisi ne yal- nz bir his, ne yalnız bir şuurdur. İki- si bir araya geldiği zaman, nesilden nesle geçer ve kiymetini hiç kaybet- miyen milli ananeler doğar: İşte Ata- türk bunun için ebedidir ve Atatürk sevgisi bunun için bir mili anane ha- Bini aldı, **4 Nesiller boyu hiç bir Türk, Atatür- kün hatırasını, onun kabrinde ara. mıyacaktır: O, hepimizin gönlünde ya» tacak... Şu hâdiseyi bir mebusumuz anlattı: «— Kımm, İsmet İnönü kız enstitü. sünün ilk sınıfındadır ve on üç yaşın- dadır. Dün akşam, kendi arkadaşlari- le odasında oturuyorlardı. Her zaman şen ve şakrak kahkahalarının çınladı- ğı bu odada bir yas sükünu var, Atatürkü konuşuyorlardı. Birlsi, di- gerine sordu: #— Acaba nereye gömülecek? Ve, bir anda elemlerini o an için unutarak, Atalarının ebedi uykusunu uyuyacağı en münasib yeri, kendi kü- çük dimağlarının verdiği hayal ge- nişliği ile tayine çalıştılar. Kimisi Çan. kayayı, kimisi kaleyi, bazısı gençlik parkını, bazısı güvenlik anıtını söylü- yorlardı, İçlerinden birisi, diğelerinin Sözünü kesti: «— Ona en çok yakışan yeri ben buldum... Diğerleri, Ankaranın bütün semt- lerini saydıkları halde, ondan başkü olan bu yeni ve Ismi bilinmiyen en gü zel yerin neresi olduğunu anlamak için başlarını ona çevirdiler, O, hıçkırır gibi boğuk bir sesle Ata- türk için bulduğu ebedi istirahat ye- rinin adını söyledin 15 Teşrinisani 1938 Önünde daima hürmet ve minnetle eğileceğimiz ebedi Şefimiz ve onun emrinde yürüyen kahraman Mehmedeik «Kalbimiz!... | Göz yaşlarımı, bu küçük çocuklara ! göstermemek için başımı çevirdim...» | #.. Ankara Türkiyenin kalbi, Atatürk İ bu kalbe hayat ve kan veren kudretti, Şehir, öksüz ve boynu büküktür. Hergün hatırımı soran sütçü kadın, dün «Nasılsın?» bile demedi. Üç oğlun- dan ikisini kurtuluş harbinde feda et- miş olan bu şehid annesi, Atstürke ebedi istirahat yeri olarak milletinin kalbini seçen genç Kız kadar derdli- dir. «— İki oğlumun acısı gönülde bu | kadar yer etmemişti. Atanın yerini ne | tutar ki...» diyor. Bütün Ankara, itiyadlarını, si! lıklarını, neşesini kaybetmiştirler. Başşehrin üç yerinde bulunan Ata- nın heykeli önünde yüzlerce halk, hiç ses çıkarmadan boynu bükük ve mah- zan toplanmakisdır. Onun tunç yapı- sına bakıyor, doya doya bakıyor ve hiç birşey söylemeden ayrılıyor. Atatürkü görmüş olanlar, Türk dünyasınm bu en büyük ve hariku- iâde evlâdını, çocuklarına ve torun- larına, İnsan kalblerinin duyabi. leceği en büyük ve içli heyecan içinde anlatacaklardır. Atatürk, bir kere gö rüldükten sonra unutulmasına imkâm olmıyan bir şahsiyetti. Eski Fransa Başvekili Herriot'un şu sözlerine ba- İ kımız: «— Atatürk yüzünüze baktığı 24- man içinizde bir ışığın yandığım his- sediyorsunuz!» O, doğduğundanberi milletinin yü- züne ve kalbine baktı. Onun için bi. zim hayat ışığımız biç sönmiyecektir. D. Çınar 15 yıldır üzerinde dalgalanan bayrağı yarıya indirilen Ankara Kalesini. | emir güel.