Çiçekçilik Katmerli, iri ve büyük çiçek- li lâleler nasıl yetiştirilir? Memleketimizin ötedenberi (o yetiş- tirdiği çiçeklerden biri de Jüâlelerdir. Yâlelerin meleke ketimizin — çiçekçi- Hik tarihinde mü- bim bir mevkii vardır. Lâle devri herkesçe malüm bir keyfiyettir. V Bu çok şik ve gösterişli o çiçeğin enva (omeyanında son. devirlerde ye- tiştirilen, o çiçekç- likte ıslah ve tek- sir edilmiş bulunan ve resmimizde görül- düğü gibi, katmerli lâlelerde pek meş- hurdur. Bunların kokuları da vardır. Her ne kadar yalınkat, kırmızı, beyaz, sarı, turuncu renkteki lâleler de pek gü- zel iseler de, katmerli olan beyaz lâleler, diğerlerine nazaran cidden daha hoştur. Bilhassa, zarif saksılarda yetiştirilip sa- lonlara konan lâlelerin manzaraları iti- barile, bulundurulacaklari yerleri mü- kemmel denecek kadar süslerler. Lâlelerin envaı tadad edilemiyecek ka- dar çoktur ve hepsinin yetiştirilmesi birdir. Lâleler de tıpkı sümbüller gibi, sor Zanlı, daha doğrusu yumrulu çiçekler- dendir. Lâleler; bahçelerde, sümbüller gibi, bah- çenin en mütena yerlerindeki parsellere dikilir ve açıkta yetiştirilir. Bunun için de, evvelce dikilmiş ve çiçek açmış lâle- ler, sğuslas ayındı topraktan çıkarılır. bir müddet kurak yerlerde muhafaza — Jir ve eylülde veya eylülden sonra, soğanları, iyi hazırlanmış, mi kumsal bahçe toprağı içerisine, on beşer santim fasılalarla ve 3 - 4 parmak de- rinliğinde, soğancıklar yerlerine dikilirler. Dikilecek topruk parsellerinin biraz yük- sekçe ve meylilice yapılması, fazla yağ- mur sularından dolayı soğanların borul- maması bakımından faydahdır, Kışın gid- detli soğuklardan lâle soğanlarını muha- faza etmek için de, üzerlerinin yaprak, veya ot ve yahut samanla örtülmesi fay- dai: olur. İlkbahara doğru soğukların geçmesile ot veya yapraklar soğanlar üzerinden kal- dırılırlar. Şayet, Jâleler kasalar içerisinde veya saksılara, söylediğimiz zamanda ve tarif sitiğimiz tarıda dikilirlerse, bunlar «0- guklar başlamazdan evvel içeriye, daha #esk yerlere alınacak olurlarsa vaktinden evvel, hattâ kışın bile çiçek açtırmak mümkündür. Bu tarzda, böyle saksılar, tahta kasalara dikilecek lâle soğanlarının, haftada bir veya iki defa sulanmasını tav- siye edebiliriz. Lâlelerin Kendilerine mahsus hafifçe kukuları vardır. Fakat, en iyi kokulu olan İstanbul Jâlesi veya çelebi Jâlesidir, ki, kokuları diğerlerine nazaran pek hoştur. Bunların da ebrulu ve katmerli olanları pek meşhurdur. Ecnebi lâlelerinden en marufları, Hol- landada — yetiştirilen * lâlelerdir. Bunlar arasında iri ve hoş renkte çiçek açanları vardır. Bunların soğanları diğer yerli İâlelerden daha büyüktür. Bunlardan, lah edilmiş cinsleri cidden pek makbuldür. Buna mukabil de flatleri © kadar yüksek değildir. Resmimiz, İngüterede yetiştirilerek, 18- lah sayesinde, böyle katmerli beyaz bir cins lâleyi göstermektedir, ki, bunların yetiştirilmesi diğerlerinin aynıdır. Lâlelerin teksiri yanlarındaki yavru soğancıklarla, yumrucuklarladır. MEŞ'UM Aşk ve macera romanı Nü) Nakleden: (Vâ - İbnülkasım paşa, karısının hariku- lâdeliği karşısında âdeta titredi. Leman ise son derece sakindi. Bü- tün vücudünde rahat etmiş bir bal vardı. Cinayetten evvel hissettiği asa- biyet, öfke, hep geçmiş bitmişti. Oh, nefret ettiği bu rakibe artık dünyada değli... Katili de kimse Koş- fedemez!.. Zira kendisini kimse gör- memişti ki... Hareketlerinde hiç bir falso yapmamıştı. Kimin aklına gele- bilirdi ki, yalı odasında mış mışıl uyuyan bu kâdın, artist Didarı öldür. müş olsun... Kocasile neşeli neşeli konuştular. Leman, çapkın edasile, hoş tebessü- mile, ihtiyar adamı âdeta çıldırtıyor. du. paşanın yüzü büyük bir saadet içinde parlıyordu. Sofradan kalkarken, kocasına: — Paşa... Ne olur, bu akşam çik- masak... Sizinle başbaşa şurada otur- sak... Seyahatten yeni geldiniz... Yor. genç kadın, Hariçten tedariki her vakit kabil olmıyan halis üzüm sirkesi nasıl yapılır? Bu mevsimlerde tedariki kabil ve ucuz olan yapın- cak veya diğer gi- ralık üzümlerden edilen, bakkallar- dan alınan Sirkelerin nelerden yapıldığı malüm olmadığı içindir kt, bunların lezzeti hoş değildir. Halis üzüm sirkesinden yapılan salata- Yarın lezzetine diyecek yoktur. geçen üzümler sıkılarak, giram, kıs- | men taze şira olarak içilir, bunun insana olan faydasını bundan evvelki yazilari- muzla izah etmiş, anlatmıştık. Geri ka- an üzümlerin heyeti umumiyesi - ka- bukları, kısmen Şiraslle beraber - fıçılara doldurulur ve bir mikdar su konması lazımdı, Pıçılarm Obüyüklüğü yapılacak &ir- kenin mikdarina (tabidir. Pıçıların tamamen doldurulması doğru değik dir. İrtifalarının beşte dördünden bi- raz fazla doldürulmalıdır. Bu fiçi- lara konan şiralı üzüm kabukları, hattâ üzüm salkımları yavaş yaraş ihtimar et- tkçe çıkan hamızı karbon gazinin tesiri sayesinde fıçıdaki sulu şiranın içinde bu- Yunan kabuklar, çekirdekler, salkımlar ve saire, fıçıdaki maylin yüzünde toplanır. Buna cibre deriz. Fıçıdaki maylin yüzün- de Voplanan bu cibreyi bir odunla karış- trarak mayiin alt kısmına indirilmesi icab eder, Bundan maksad fıçıdaki maylin biran evvel ihtimarını temin imektir. Cibreyi havi fıçının güneş altında veya sıcak bir mahalde bulundurulması, ihtimarı temin için faydalı olur. İhtimar etmiş, kısmen şaraba tahavvül etmiş olan bu mayi, açıkta daha bir müddet kalırsa havadaki hamızı hal - sirke hamızi mikropları - sayesinde sirkeye tahavvül eder. Binaen- aleyh, sirke şaraba tahavvül etmiş şira- nın tahammuzundan başka bir madde değildir. Şu halde; ispirtoyu havi bir madde açıkta, hava ile temasa gelirse, ha- vadaki hamızı hal - sirke - hümeyreleri denilen bir takım hümeyrelerin tesirile, ihtimar ederek fıçıdaki maylin sathında beyaz, ince bir zar meydana gelir, ki, bu zar sirke çiçeği veya (sirke anası) namile tanılan bir maddedir. Bu zar içerisinde, ispirtolu maddeleri, hamızı halle tahvil eden bir çok hümey- teler vardır. İspirtosu az olan mayilerde sirke hümeyreleri daha çabuk tesirini ya- parlar. Bu hümeyreler mikroskopla ba- kılacak olursa, resmimizde görüldüğü tarz- da bir manzara arzeder. Bu resim, sirke hümeyerelerinin 1000 defa büyütülmüş bir şeklidir. İşte izah ettiğimiz şekilde elde edilen mayi, ki, sirkeye tehavrül etmiş demek- tir. Süzülür, berraklaşır ve şişelere dol- durulursa, tam minasile barut gibi halis üzüm sirkesi elde edilmiş olur. O kadar ki, bu Yarı yarıya su ile karıştırılacak olursa, gene Mâve edilen suyu ekşitir. Sirke yapılacak fıçının tersihan sirke | fıçısı olmusına dikkat etmek lâzımdır. Sir- ko muhtelif maddelerden, Meselâ: Şarab- dan, ispirlodan, odun talaşından, izah etiğimiz gibi özüm şirasından yapılır. Ex makbul sirke, dediğimiz gibi, üzümlerin sıkılmasından elde edilen çiradan yapı- lr, ki, bunu yukarıda İzah ettik. Şurabdan doğrudan doğruya nasl sir. KADIN 'Tefrika No, 63 likte gezmek benim için bir zevktir... Bana kalırsa sinemaya da gitmiye- lim... Bilirsiniz, sazı severim. Demin gazetede reklâmını gördüm: Didar Hoşsesin müsameresi var. Yeni şar- kılar okuyacakmış... Gidip onu din- rsek ne dersiniz? Kadın, hiç renk vermeden: — Pekâlâ... - dedi, - Mademki isti. yorsunuz, hay hay... i Biraz sonra, karı koca, gazinonun : bir masası başında otururken, bütün salon halkı, bü harikulâde güzel ka- | dını süzüyordu. Bir aralık genç kadı- ran siyah gözleri alev gibi parladı. Kak bi daraldı, Rauf, birkaç arkadaşile, içeri gir- mişti. İbnülkasım paşanın karısını görme- miş gibi yaparak, selâmlamadan uzak bir masaya olurdu. Bu sün lâkayıdı, genç kadına vız geldi. Adam gen de! İzzeti nefsinin katlanacağı son tecrü. beydi bul... Birazdan Rauf, iki göz iki OKUYUCULARIMIZIN SORGULARINA CEVAPLAR ai a erol cl Danaburnu mücadelesi nasi yapılır? Suadiye, bay Tantavi: Mektubunuzu aldık, alâka ile okuduk. Danaburnu, sebze bahçelerinin mühim düşmanlarından bi- | ridir. Bununla beraber yapılan mücade- lede, maalesef, çok defa muvaffakıyet te- min edilemez. Zehirli taneler, haplar ver- mekte katiyen bir fayda temin edilemez. Çünkü danaburnu sebzelerin taze ve kör- pe köklerini harab ederek yerler. Danaburnunun yaşama tarı bilindik- ten sonra bunları imha ötmek kabil ola- cağına göre, #İze ve muhterem okuyucu- İ larımıza bu pek musir hayvan, haşere hakkında kısaca malümat vermeği fay- İ dalı gördüm. | oDahaburnu denilen bü muzir hayvan | resmimizde A hazfile gösterilmiştir. 5 - 6 santim cesametinde ön ayakları gayet kuvvetli, toprağı kazmağı, toprakta yol, galeri açmıı7ı siverişii olarak yaratılmış- tir. Bunun ığız cihazı da pek kuvvetli- dir. Binaenaleyh toprak içinde rasladığı kökleri kolaylıkla keserek yer ve bir mik- dar yedikten sonra diğer köklere hücum ederler, Haşerenin dört ayağı da, ezcümle kuy- ruğu keza kuvvetli ola; teşekkül et- migsir. Danaburnu mayıstan itibaren götün- Yüne sonbahara kadar devam eder. Danabumu hemen Ker bahçede bulu- nur, fakat en ziyade sebze bahçelerine musallat olur, | Danaburnu, resmimizde B harfile gös- terilen tarzda toprak içinde galeri, yol açarak yolda rasladığı nebatların kökleri- ni keser ve en nihayet toprağın içinde aştığı yolun biraz derinliğinde yuvarlak bir odacık yaparak Orada saklanır ve ha- ziran, temmuzda yaptığı bu yuva içe- Tisine kahve reğinde veya çikolata ren- ginde 200 - 300 yumurta yumurtlar ve bu yumurtalardan 3.- 4 hafta sonra yay- rular çıkar ve bunlar muayyen devreleri- ni ikmal ettikten sonra, toprak altında yol açarak tahribat yapmağa başlar, Bu muzır hayvanla şu tarzda mücade- Je yapılabilir: Haziran ve temmuzda toprak içinde açtığı yolu ve yuyayı par- maka muayene ederek, arıyarak bulmalı ve yuvayı bulduktan sonra kendisini, yu- murtalarını ezmek suretile imha etmeli ve yahut 'en iyisi gezdikleri yerlere bolea gazlı su dökmek, ondan bir iki gün sonra da toprağı ayakla tazyik etmek lâzımdır. Ve yahut ta, kabil olduğu takdirde aştığı yola, yuvalara kibritiyeti karbon dökmek daha muvafıktır. Her bir deliğe veya yo- la 20 santimetre mikâbı kibritiyeti karbon dökülürse çok faydalı olur. Bu mahlülün kokusu, kendisile hem da- naburnu ve hem de yumurta ve yavru- ları tamamile öldüfülmüş olur. Bu saydığımız usullerden manda, gene su İle ve içerisine az mikdar bozulmuş zeytinyağı dökülecek olursa, toprak için- deki danâbumu derhal toprak yüzüne çıkar, Bu süretle yakalanarak öldürülür. İşte bu saydığımız usullerle danaburnu mücedelesi yapılabilir. Resmimizden A danaburnunun kendisi- ni, Bde toprak içinde yaptıkı galeri, yo- ke Mere ikinc) bir yazımızla İzah edeceğiz. Resmimiz, sirke hümeyrelerinin, 1000 defa büyütülmüş şeklini göstermek- tedir, Junacak... Ve kendisine açılan kollar arasına elbette sokulacaktı. Reşid paşanın kızı, sakin sakin ko- İ casile konuşuyordu. Birdenbire, aha- İ li arasında, fazla beklemekten müte- vellid bir homurtu yükseldi. Rauf, saatine bakarak, arkadaşına: — Ne oluyor?... Acaba niçin Didar hâlâ çıkmadı?... Merak ettim... Gide- yim bir bakayım... - dedi. Kalktı. Sahnenin arkasına geçen kapıdan giderken, gâzino sahibine ras. Jadı. — Didar hahıma mı gidiyorsunuz? — Pek gecikti, ne var acaba? — Vallahi bilmem... Kapısını vur. dum, cerap almadım... Dışardan bâ- gırıp vaktin geldiğini haber verdim... Doktor, hayretle: — Allah Allah... Niçin cevap verme» sin?... Evinden hizmetçisi gelmedi mi bu akşam? Genç bir kız, bu'sözler üzerine, de- Ukanlıya yaklaşarak: — Geldim efendim... Ben de kapıyı vurdum, seslendim... Cevap yok... Di- «dar hanım kilitlenmiş, oturuyor. ,— Her zaman sen onun giyinmesine yardım etmez misin? —— Ederim âmme, böyle yeni şarkı. lar söylediği zaman, geç gelmemi ten- bih eder. Zira biliyorsunuz ya, yalnız maeğe, tahribat yapmağa başlar ve bu ro- | kalmağı İster... gunsunuzdur. < ayiğimtrağı amı! Bikükle bir. er çeşme ağlıyacak! Sevgilisini kaybet- — Fakat saat geç... Haydi gidelim iniş olduğundan teselliye rruhtag ta. 1 m NN O Salon balıkçılığı: Akuaryum balıkları 'Tabiasi seven, tabiatin yarattığı zarif, narin, güzel salon balıklarile de uğraşma- yi sever, Bu güsel balıklarin uğraşmak, onları üretmek, teksir etmek insanların tabii zevklerini de canlandırır, fikri yorgun- lukları giderir. Hele, o rengârenk, muh- telif şekil ve cesametteki şık, sarif balık- ların sudaki hareketlerini seyretmek İn- sana, cidden doyulmaz bir zevk verir. Yalnız, bu işte tam münasile muvaffa- kıyet balıkların itina ile bakılmasina va- bestedir. Bu itibarla, muhterem okuyu- cularımıza salonlarda, akuaryumlarda ye- tiştirilccek obalıkların cinsleri, yaşama tarzları hakkında bir fikir vermek mak- sadile, bu nazik hayvanları üç mühim grüpa ayıracağız. Bundan sonra, her gru- pa dahil balıkların isim Ve şekillerini göstererek ayrica İzahal vereceğiz. Balıkların gruplara taksimi; ecnebi akvaryum balıklarını muhtaç olduklan hararet derecelerine göre Üç muhtelif grupa Byırabiliriz. Birinci grup; yaşadıkları suyun hara“ ret derecesile alâkası olmıyan balıklardan teşekkül eden bir grpu olup, bunların bu- Jundukları Yerlerin teshin edilmesine ha- çet yoktur; ancak, don olmıysn bir ma- halde o akuaryumların (o bulundurulması şarttır. Bu grupa dahil olacak balık cins- cektir. Ikinci grup; teshin olunan, ısıtılan yer- lerde, salonlarda yaşamağa mecbur olan balık gruplarını teşkili eden akuaryum- lardır, ki, bunların bulundurulacakları yerin hararet derecesi 15 - 20 dereceden aşağı düşmemesi lizımdır. Bunun için de balıklarım yaşadıkları suyun hararet de- recesi 14 dereceden aşağı düşmemesina dikkat etmek lâzımdır. Üçüncü grup; bu grupa dahil balıklar da, sicak havada ve pıcak suda yaşıyan balıkları ihtiva eder ki, bu gibi akuar- yumlanın bulundurulacakları yerlerin lâa- kal 25 -30 derece olması 6-8 ayı, bulun- dukları yerlerin teshin edilmesi lâzım ge- lir, Bundan başka, elektrik teshin boru- Jarile, akuaryum sularının ısıtılması Za- ruridir. İ lerinin bilkhare isimleri ayrıca zikredile- İ Akvaryum balıklarmı teksir etmek is- tiyenler balıkların yaşamağa muhtaç ol- dukları hararet dereclerini bilmeleri ve o derecei harareti verrneleri lâzımdır. Aksi takdirde muvaffakıyet neticesiz olmak ih- timali vardır. Gerek sularının ve gerek bulundukları yerlerin hararet dere mometrelerin o akuary eksik edilmemesi lâzımdır. Saydığımız bu üç grup arasında daha bir çok gruplar varsa da amatörlerin bi)- mesine lüzum olmadığından, izahından sarhnazar ettik. Ekseriyetle, menşeli Çin, Hindistan, Af- rika, Cenubi Amerika olan balıkları ihti- ya eden akuaryumların bulundürulacak- ları yerlerin Oteshin olunmasının ihmal edilmemesi, balık satın alınırken muhtaç oldukları hararet derecelerinin sorulma- sini unutmamak lâzımdır. Resmlmiz, salon akvaryumlarında ye- tiştirilen bazı cins balıkları göstermekte- dir. Bunlarin hepsinin Türkçe İsimleri maalesef olmadıklarından beynelmilel olan Lütince isimlerini zikretmek mecburiye- tindeyir 1 — Güzel barba (Harbus ehonchonlus), 2 — Gambusu, $ — Dürbün balığı, Teles- kop,“4 — Girardinus, 5 — Zebra balığı, Danio, 6 — Döğüşçü balık, Betta trifas- ciata, 7 — Mavi balık, Panehax lineatus, 8 — Heros fncetos, 9 — Macropodus, 10 — kaç grupa aklen ee Yuvarlak altında zald işa- keza yuvarlağın Üzt yanın- te erkek balığı göstermek- On, on beş sual sorarak, zarf içe- zisine bir de pul leffederek mektup- ls sevap istiyen okuyucularımıza, tahriren cevap vermek imkân hari- cinde olduğu gibi, gazetemiz mari- fetile de sorulacak zirai meselelerin, azami 2-3 den fazla olmamasına dikkat edilmesini rica ederiz. Gazetemizde intişar eden ziraat yazılarının iktibası ve kitap, risale şeklinde neşri hakkı mahfuzdur. | 11/11/9038 İkramiyeli Ergani 1925 PARA ve ÇEKLER (Kapanış fiatleri) Londra 1 Sterlin sm New-York 160 Dolar Paris 100 Frank Milâno 100 Liret Cenevre 100 İsviçre Pr. 100 Florin 100 Rayhşmark 100 Belga 100 Drahmli 100 Lara 100 Çekoslorak Kr. 100 Pezeta 100 Zioti 100 Pengo 100 Lay 100 Dinar 100 Yen 100 İsveç Kr. Hep birden, artistin kapısı önünde toplandılar. Rauf vurdu, Seslendi. Cevap yok. Biribirlerine hayretle baktılar. Şimdi endişeye düşmüşlerdi. Delikanlı eğilip anahtar deliğini muayene etti. — Anahtar takılı değil! - dedi. Boş bir iskemleden başka birşey görmüyordu. Odada derin bir süküt vardı. Tek- rar kapıyı yumruklamağa başladı: — Didar! Didar! Cerav versen e, Allah aşkına... Hizmetçi sordu: .— Acaba uyuyor mu? Betibenzi uçan Rauf: — İmkânsız! - dedi. — Yoksa gelmedi mi? Gazino sahibi: — Hayır, ben, beşe doğru geldiğini gördüm... Dışarda ahali sabırsızlaşıyordu. — Kapıyı açıp bakalım. Genç doktor kanada abandı. Garsonun biri, âlet getirmeğe koş- tu. Bir bıçakla ve çekiçle Kilidi oynat- mağa muvaffak oldular, Kanad açılır açılmaz, delikanlı ön. de, diğerleri arkada içeri atıldılar; fa- kat hep birden dehşetle gerilediler: Didar, yerde upuzun yatıyordu. Bo- bile... Rauf: — Aman Allahım! - diyerek cesedin yanına diz çöktü. Kalbini muayene etti; Atmıyordu, Biçare artistin elini yakaladı ve öp- meğe başladı: Didar!... Didar!.. TAM İse » , Güzlerinden yaş akmıyordu. Ağla» yamıyordu. Yalnız kekeliyordu: — Öldün, öldün, öldün... «Öldürülmüş, ölmüş. sözleri, bir şimşek süratile salona yayıldı. Zabı- taya, doktorlara adam koşturdular. Sahneye biri çıkarak: — Kaza olmuş, Didar hanım bir tehlike geçirdi. Bu akşam programi. müzi tatbik edemiyeceğiz. Müşterileri- mizden özür dileriz! - dedi, İbnülkasım paşa, karısına! — Vah vah Lemancığım!.. Fena bir tesadüf oldu... Seni neşesiz bir yere getirdim... - dedi, Galiba bu artisti herkes seviyordu ki an de yeis kapladı. Reşid paşanın kin, lâkayıd bir eda ile: — Evet... Bu kızcağızın oldukça 13- tidadı vardı. Acaba ne olmuş?.. Yarın gazeteler yazar! - diyerek, kürk man» tosunu giydi, kocasile beraber çıktı. Otomobillerine binerlerken, gazino- Benim Dide ya girmek üzere bulunan Bedie rasla- (Arkası var)