j Meg e ep yy ar A e e ga a Vr aş e dilli 1! midi bkm ne dan. İM... li istanbul kazan ben kepçe Şişhane karakolundan Tarlabaşına Şimdi otomobillerin, otobüslerin işledikleri asfal caddeden bir zamanlar ne kervan, ne insan n geçerdi Güâlatadaki Azapkapı camisini gös Gip yukarı vurdun mu, (Meyit) yokuü- şu denilen dimdik bayıra gelelim; Ora ya böyle kötü bir ad takmalarığın 5e- bebi, rivayete göre, bayırı bir hamile- de aşmağa kalkışanların mevta olu» verişi imiş ve bu hal çek vuku bük muş Güzergâh uldum olasıya sakardır. Vaktile Karuköyden sala çarkeden at- / lı tramvaylar hemen önlerine iki ye- Gek beygir daha takar, yalın ayak, bâ- şı kabak verdacılar düdük öttüre öt- türe kan (er içinde koşar, tramvay gürücülerinde kırbaç yapıştırmaktan kol kanad gider, ekseriya Karakolun hizası dönülürken s£kah, solugan, bir Geri bir kemik düldüllerden biri küt- tedek çatlayıverirdi. Birkaç' sene evvel burada gemi âzi- ye alan, karşıki binaya tos vurup kaş zavallının canına kıyan trumvayı da unulanıyalım. Caddenin döntim yerinde cicili bi- cil, nakışlı, heykelli bir bina vardır. Bunun mimarı Kiryakidis kalfadır. Daha burmu bıyıklı halinde ün al- fiş, Abdülhamid devri puşularına suyfiyelerde, Boğaziçinde ((Arnuvo) köşkler, yalılar kurmuş, vapurlarda, trenlerde ol hazarat tarafından boyu» na ehliyet ve iktidarı ve makul kefe- reliği zikredilerek eşe dosta sağlık ve- rilmiş bahtiyarlardandı. Orta oyununda (Balama) denilen ve İrenk tâklidine çikanın çifte kuy- ruklu setresini atıp Rezzaki zadenin kılığına sok; kirya kalfanım o dem- lerdeki halini görmedim deme,,. Belediye dairesine doğtu, yolu tu- tarken önğdu, birkaç sene cvvel sözüm yaban (Lünnpurk) kk eden, şimdi de gündüzleri çocuk dadılarına, ak- şamları da Kulekapısı halkına top- lantı yeri olan-kahve yenidir. Karşısındaki boyboy, gicir gicir apartımanların ali kat pencerelerin- den bile dünya ayak altında. Sabah- lari pembe sisler, öğleleri günlük gü- neşlik, akşamları turuncu dumanlar içindeki Haliç ve İstanbul, tabak gibi karşılarında... Oranın sağı solu yıkık duvarlı, ko Ca koca selvili mezarlıktı, Civarın bü- tün Yahudi çocukları kavuklu mezar Vaşlarının üzerinde kaynasırlar, uçurt-. malar yarıştırırlardı. Telgraf telleri boydan boya serpantinlerle donanmış- çasına uçuruma kuyruklarile mâlâ- maldı, Aradaki yol da işlek mi izlek, Duvar. ların dibinde, Köprü üstünde oldu- Bu gibi, sıra sira dilenciler: Köçler, çolaklar, uyuzlar, kötürümler, belden aşağı kesikler, kucaklarda şiş karınlı, değnek bacaklı, cılk yaralı sıbyanlar... Gelip geçen konak arabalarından onluklar, kuruşlar yağıp durur, Kara köy börekçisinden alınıp bitirileme- miş kuru poğaçalar atılır, merhamet daha kabarırsa arabacının yanındaki baremağasına tembihler de geçilirdi: — Aman Dilâver unutma, Şerasini- sa, Mihrinisa, Hayrınisa,nın eskilerin- den verelim de şu masumcuklara ge- tirip dağıt!... Şişhane karâkolunun yanından âr- i kaya sapan, şimdi sıvırya otomobiller, » otobüsler, kamyonlar işliyen asfalt caddeyi, ilerideki yeni yeni apartı- “ manları rüyasında gören kim? Oralardan ne kervan, ne İnsan ge- çerdi. Yazın toz toprak, kışın balçık çamur deryası, ayni zamanda Eğri- deremsi bir yer ve ötedenberi de ne- tameli.. Piyale paşa sırtlarında, Okmeydanı ? tepelerinde kesişmeğe çıkan, yatağan- larını, palalarını sıyıran yeniçeri ve - kalyoncu zorbaları bazan da oracık- « larda kozlarmı pavlaşırlarmış. Kırkı, ellisi karşı karşıya gelip bi- ribirlerine giriştiler mi, yarılarından çoğu yıkılır, geri kalanlardan mağlâp- lar kaçar, galipler de nâraları basa ba- #a Galata meyhanelerine dönerlermiş. Biraz daha uşağıda, Kasımpaşaya uzanân selvilerin alına da mezarlık bülbülleri aşırırlar, yemrağini? ortaya Asahi Knpidin > düğme piril Eski Unkapanı köprüsünün Galata tarafı ve Azapkapı camisi likler boşalır, mutlaka gene bir hârd- Zâ çikip bıçak bıçağa gelinir, kan göğ- deyi götürürmüş... O taraf 40 yıl evvel de Beyoğlu ve Galata Çakanozlarının, Maltızlarının uğrağı idi. Yolunu şaşırıp dalacak mı oldun, karmanyola hazır... Semti güllük gülistanlık gören, İlk telleyip pulıyan Piyer Loti dostu- inuzdür. (Dezanşante) adlı mahud ro- maârımda ne de çok ballandırıp dur- muştu. 'Edibcağızın &ır traşlı çenesini avu- | cunu dayayıp Eyip tepelerindeki gu- rupları, erguvan rengine bürünmüş İstanbul minarelerini ve damlarını seyrederek nice cezbeler geçirdiği bu dağbaşı kılıklı yamaçlarda şimdi şef. faf organtin fistanlı, kolları, bacak- Jarı fora kızlarla atlet fanileli gençler, gece yarılarına kadar vizir vizir gözi- yor; yan bakan bile yok... Ve sira sira kaç tane kahve, İçlerinde radyolar, gramofonlar, Kiminde Satiyenin, Ha- miyetin, Münir Nüreddinin şarkıları; kiminde faranete taksimlerile Hafiz Bürhanın gazelleri; kiminde de yerli, yabancı tangolar, rumbalar... Mösyö Loti sağ olup ta bu hali gör- seydi, o anda külçe mi kesilirdi aca ba, yoksa oynatıverir miydi? İngiliz elçiliği binasının arkasında” ki caddeye de derli toplu, her keseya elverişli apartımanlar yapılmıştır. O vakitler hava karardı mı, Aynalıçeşme ve Emincamisine doğru açılmak ta hayli korkuluydu. Bıçkınların, kaldırım kabadayıları- nın geçid yeri... Dar Beyoğlu, sırfır numara, "vapur dumanı fesi yikip, sırtta kartal kanad caket, yumurta ökçeli şıpılıklarla opavurya pavurya geçinler arasında ozom olmuşlardan birinin de çallığı, çullanıverdiği olurdu: — Beni dikiz mi geçiyorsun, beğe- nemedin mi ulan? Demin bahsettiğimiz Çakanoz ve Maltızların bir basamak daha aşağısı 'Tatavlalı, Papazköprülü palikaryalar da arada eksik değil, Etraf karanlık ve tenha ise, sen yalnız, onlar da üç beş kişi ise, gene altıokka olmak hari- tada yâzılı, Vaktile yalnız Beyoğlu Rumlarile Tatlısı frenklerinin nevale yeri olan Balıkapuazarında bugün elleri ip tor- balı; orta tubakadan bayanlar ve bay- larla, peşleri uşaklı, hamailı, otamo- bili zatlar gıriş... Bir Türk kadının buraya girmesi, hâttâ Caddelkebirden şaşırıp yana sapması ne mümkün?... Evi Bursa sokağında olan zaman Lokmanı Zam- bako paşaya, Asmalımesçitteki cild hekimi Düring paşaya gideceklerin bi- le, g kadarcık yer için mutlaka bir arabaya binmeleri şart. lardır, Evvelce hava karardı mi, say Jabilecek kadar insan geçen, yatsıdan sonra birkaç mah sokağına ancak tektük kişi dalan, açık bir tütüncüsü bulunmıyan Tarlabaşı caddesi şimdi sabahlara kadar cayır cayır işliyor. Meselâ İmam veya Saksı sokağında oturuyorsun, gece yarısını geçmiş, si- garan da tükenmiş ve tiryakilerden- sin.Parmak kadar beslemeye, yahut bıngıl bıngıl hizmelçiye daya üç çey- reği; iki dakikacığın İçinde aldır bir paket (Tiryaki) yi... Beyoğluma kancayı takan yalnız €s- bak devrin Hünkârı, onun Beşiktaşlı | muhafızı, Zaptiye Nazırı ve işgüzar hafiyeleri değildi. Karısını, baldızını, kızım, hattâ kaynanasını Köprünün bu başına adım attırmamağa, nikâhı- ns - hem de üç kere - şartetmişleri bi- Mirim. 'Tanıdıklardan bir Hacı bey vardı ki elilden sonra odalıktan evlâd sahibi olmuş, kızının gözünün içine bakma» Gaydı. Olacağa bak, tazenin de her ne redense kulağına gitmiş. Boyuna (Şu Bonbarşa'yı - yani Bonmarşe'yi - bir görsem) diye Yizıltıda... Her tutturu- şunda, (O târefin köpekleri kudur- muş) diye atlatırlardı biçareyi... Konaklarda yıllarca çanak yalayı- ciliğı etmişler vardı ki, velrimetleri- rin Nişantaşı cihetine taşmacaklarını duyunca: — Darılma, gücenme kadınım, bun- dan böyle yazları yalıda etek öpmeğe geliriz. Zira bu yaşımı buldum, dahs o musibet taraflardan geçmedim!... diyen ektilere çok rasladım, 'Tuhafı neresi, bu kafayı taşımışlar. Gan hâlâ sağ olanlar var ve şimdi Be- yoğlunun en koyu göbeğinde, altı Rum, üstü Ermeni kiracılı katlarda bal gibi oturmadalar,., Baybabalar akşam, sabah tin tin 'Taksimdeki kahveleri boylamada, Hanimnineler, iki parmağının arasın da sigara, bütün gür pencereden 30- kağı seyirde. Hanımanneler gecelik entarisile aşağı sepet sarkıtıp satıcı- larla alışverişte. Tazeler de caddede ing atmada... Büyüğünden küçüğüne kadar hep- si de memnun mu memnun; hepsinin ağzında ayni nakarat: — İstanbul yakası mı?,.. Allah Tu- zi kılmasın, bir gececik bile yapa- mam; heyheyler baslırır alimallah!.;. Sermed Muhtar Alus Akşehirde Halkevi binası - Konya vilâ- yetine bağlı Akşehir, Ilgın ve Kadın- hanı kazalarında yeni birer Halkevi binası yapılacaktır. Yapılacak olan bina yerinin tesbiti ve icap eden ha- 8 Teşrinisani 1948 Alman diş tabibleri kongresi ve sergisi g Kongrede yeni tedavi usulleri hakkında tebligat yapıldı, yeni aletler ve maddeler gösterildi Dokuzun - cü «Alman diş tabipleri kon. gresi ve 75 in- ci «Alman diş, ağız, çene ta- babeti cemiye- ti içtima Ber- nde 'ş Rech- stag» meclisi iç- tima salonun da, cemiyet rek si Prof. Eulerin riyasetinde top- landı. Salonda Dr. Ziyaettin Maktav | binden fazla Al aman diş tabibi ve İngiliz, İtalyan, Fransız, Macar, İsveç, Norveç, Dani- marka, Finlândiya, İsviçreli murah- bas ve azalardan başka üç de Türk diş tabibi: Remsi Güleryüz, baş asis- tan Lemi Berger ve ben vardık. İlk sözü Alman diş tabipleri «Rei- ehsführer» i Dr. Sluck ularak Kon- greye iştirak edenleri ve misafirleri selâmlayarak muvaffakiyetler diledi. Profesör Euler cemiyetin mesaisini ve Alman diş tabiplerinin bali hazır vaziyetini izah etti. Alman diş, ağız, çene tabsbeti literatürüne hizmeti dokunan ve kongrede hazır bulunan İngiliz, İtalyan, Fransız, Macar âza- lara sürekli alkışlarla takdirnameler verdi. Kısa bir istirahatten sonra İl. mi toplantı başladı, Muhtelif mevzu- lardan sonra devlet sağlık teşkilâtı ikinci reisi Dr. Weidel Alman gençii- ğinin dişlerini muhafaza hususunda sârledilen mesaiden bahsetti ve bu hususla bir de filim gösterdi. Kongre çok güzel tertip edilmişti. Öğleden sonraki mesai demonstrati- on ve filim iraesine tahsis edilmişti. Üniversite diş tababeti enstitüsünde muhtellf mevzulara, dair demohstra- tionler yapıldı. Dr. Welgele'in "Klor gazile fistül tedavisi hususundaki usul ve cihazı alâkayı mucip oldu. Klor gazile dolu onar santimetre mikâplık ampüller- den gaz hususi şırmgaya çekilerek kâvite ve kanalı temizlenmiş dişe çi- nnganın bususi ajufaji tatbik ile gaz sevkedilmekteüir, Bundan başka kauçuk; altın, gü- müş yerlerinde kaim yeni prolez mad- delerile nasıl çalışıldığı, »Hekodenta ismindeki bir madde ile tabii renkle kuron ve btiçlerin nasil yapıldığı, çe- ne ortopedisine Gair yeni cihazlar, kanalların elekirik ile sterilisatianu- na dair âletler gösterildi. Diğer bir gruba da «Reichstag» iç- tima salonunda mesleki filimler gös- terildi. Fransız szadan Dr. Hulin Pa- riş Salpetriör hastanesindeki servi- sinde «paradentos» un cerrahi toda- visi hususundaki şahsi usulünü renk- li film göstererek izah elti vo çok alkışlandı. Ertesi gün de içtimalara âyni yer. de devam edildi. Profesör Korkhausun çene anomâ Hileri tashihi, profesör Weskinin pa- radentotos tedavisinde röntgen teş- hisinin kıymeti, Dr. Wohinzin şeker ve dişler hakkındaki tebilgatı alâka ile dinlendi. Kopenhağlı Dr, Pederson «Gröeland- Ularda dişlerin teşekkülütı ve çürük. lerin hususiyeti» hakkında izahat ver» di. Eskimoların O Yaşayışlarını dâ renkli bir film ile gösterdi, Bu genç doktorun Eskimolara ait fotoğraf, çene vaziyetierini gösteren birçok alçılı modeller, çürük dişler, kafa çene röntgen füimleri ve iske- let kafalarından mürekkep tertip et- tiği sergi takdir ile gezildi. Kongre dolayısile bir de sergi var dı. Bu sergide Alman diş sanayli te barüz ettirilmişti. Sergi Pr. Sehoen- beckin bir nutkile açıldı. Pr. nutkun- da Alman diş sanayiinin son tekâ- mülünden ve bilhassa hariçten gelen kauçuk, altın, gümüş gibi başlıca protez mevaddının yerine kalm ola- bilecek (yabancı iptidai mevada ar- tık iüzum kalmadığı) roadâtlerin memleket içimde imal edildiğini, vo . sergide gösterildiğini bildirdi, meslek- lektaşlarını bu maddeleri kullanmağa davet etti. Bu maddeleri imal eden- lere müküfallar verdi. Bilâhare sergi gezildi. Sergide bir sene içinde y&- pılmış yeni protez maddeleri, âletler, tihazlar, kitaplar vardı. Sergi de kon- gre gibi itina ile tertip edilmişti. Kongrenin ikinci akşamı Dr. Stuck tarafından «Hotel Kaiserhof» da €€- nebi misafir ve murahhaslara bir ak- Şam yemeği verildi. Son akşam da «Kvollw salonunda bütün kongre âzasının iştirakile bir akşam yemeği ve balo tertip edilmiş. ti, Kengredeki intizam ve tertip tak- dire şayandı. Bütün mevtular filimler, mikros- kopik demonstrationlar, ve sinema filimlerile izah edildi. Diş tababetin- de teşrihi marâzinin ehemmiyeti te barüz ettiriliyordu. Kongre Dr. Stuckün bir nutkilg kapandı. Pr. Ernst hususi muayene- hanesinde, kendi usulile yaptığı «vi- lâdi tam damak yarıkları. ameliya» tile iyi olmuş müteaddit hastalar gösterdi ve usulü hakkında izabaf verdi, ? Kongreye iştirak eden âzaların ai. leleri için de zengin gezintiler tertip edilmişti. Dr. Ziyaeddin Maktav İZMİR ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar Ipsala (Akşam) — Kasabaya bir saat mesrfede kâin Topçular köyü aha- isi, ilkokul binası önündeki Cümhuriyet meydanında kendi emek ve paralari- le Büyük Önderin bir büstünü rekzetmişler ve geçen hafta açılış törenini yap- mışlardır, Yk Mi Mi A Sr ee e yea nı bir arada gösteriyor.