Antrenör bahsi Çok antrenör harcıyoruz Çok kısa bir zaman milli (akım antrenörlüğünü yapan Buts Galatasaray - maşında Beşiktaş Senelerden beri federasyon ve klüb- | ne getirdi. Hanterin Galalasarayda lerimiz hariçten sik sik anirenörler angaje ederler. Gelen antrenörler bir sene memleketimizde kalırlar, Beğenil- mez. Onlar giderler. Yerlerine başka- Jarı gelir, Onlar da uzun müddet ka- Jamazlar. Başka yerlerde angajman bulurlar giderler. Antrenörün usta- sı olsun veya olmasın muamelç hep aynıdır. Bu değişiklikler sık, sık olduğun- dan anlrenörlerden istifade edi- lemez ve onlara verilen paralarda heba olmuş olur. Ne federasyon ve ne de klübler bunun Antrenör gelir. İşler biraz yoluna girer. Ozaman anirenörü beğenmi- yenler, ondan şikâyet edenler çöğü- hır. Ve nihayet antrenöre yolverilir. Yenisi gelir, o da gider. Tlh... İlh... bir âdet halini aldı. Buna çare bul mak zamanı gelmedi mi âcaba?. Bugüne kadar memleketimize ge- len antrenörlerden bazılarını takdim ediyoruz: Galatasaray - Billy Hanter Milli takım - Totbella Galatasaray - Pötifut Fenerbahçe - Ebyot Güneş - Danelli Mili takım - Pagnam Milli takım - Slayit Mili takım - Buts Fenerbahçe - Şvenk Beşiktaş - Zinger Galatasaray - Zabo Galatasaray - Tadler. Bu listeye dahil olacak daha bir çok! Isimler vardır. Memleketimize gelen antrenörlerin sayısı fudbol seviyemizin ve antrenör tutabilecek Klüblerin azlığı nisbetin- de nazarı dikkate alınacak kadar bol- dur, Biz antrenörlere çok muhtacız. Onlardan çok şeyler öğrenmek mecburiyetindeyiz. Öyle olduğu hal- de neden antrenörleri uzun müddet memleketimizde bırakmıyoruz ve on» lara İş görecek vakit ve imkân hazır. Jamıyoruz. Gelen antrenörlerin ekseriyeti işi- nin ehli ve tecrübe edilmiş öğretlei- ler olarak bize takdim edilmiş insan- lardır. > Bize kiymetli antrenör olarak gön- derilen bu öğreticiler memleketimiz- de mi kıymetlerini kaybediyorlar?. Bazan bir antrenör memleketimiz- den ayrıldıktan sonra kiymetini an- yoruz. Memleketimize gelen bir numaralı antrenör (Bilya Hanter) idi. Mili takımı gayet iyi hazırladıktan son- ra, olimpiyadları müteakip Galata- saraya antrenör olmuştu. (Hanter) Galatcsraya antrenör olduğu zaman Galatasaray nisbelen zayıftı. (Hanter) Galatasarayı bir v en bir takım bulunduğu dört, beş sene içinde Ga- latasaray takımı İstanbulda eski ra- kibi Fener de dahil olduğu halde her takımı mağlüp etti, (Hanter) sonraları bütün Galata. sarayhların göz yaşları arasında ağlı- yarak ve kendi arzusile memleketi- mizden ayrıldı, Hanterden sonra memleketimize önün kadar becerikli ve onun kadar sevilen bir antrenör gelmedi. Acaba (Hanler) memleketimize gelen ilk ântrenör olduğu için mi bukadar se- vilmişti, (Hanler) i yakından tanr- yanlar onun hakikaten iyi antrenör olduğunu daima tasdik etmişlerdir. (Henter) den sonra netice alan an- trenör hiç şüphesiz Güneşin €ski-an- trenörü (Danelli) dir. (Danelli) Güneş takımını iyi ça- | kıştarmış, takımı sistem ile oynama- ğa alıştırmıştır. Güneş tâkimi bu sistem ile oynaya- rak ve hiç yenilmeden İstanbul ve Türkiye şampiyonu olmuştur. Diğer kıymetli İngiliz antrenörleri kendi- lerini göstermeğe vakit bulamadan memleketimizden ayrıldılar. Antrenör meselerini biz mühim buluyoruz. Tedkik ve mütalea edilme- ge değer bu mevzuz federasyon ve klüp idarecilerimizin daha fazla ehem- miyet vermelerini temenni ediyoruz. Adil Giray Trikolor takımı Ankaraya gitti Federe olmıyan klübler tarafından şehrimize davet edilen o Bükreşin Trikolor futbol takımı dördüncü ve son maçını pazar günü Şişli ile ya- İ parak galip geldi, Ayni akşam mem- leketlerine avdet etmesi icap eden Ru- menler Ankara klüblerinin müsaid şerait göstererek vaki müracanlı üze- rine mümleketlerine avdetten vazge- çerek Ankaraya gitmeyi kabul etmiş- ler ve dün akşam ekspresle Ankara- ya hareket etmişlerdir. Rümenler yarın Gençlerbirliği ile ve cumartesi günü Ankaragücü ile karşılaşarak şehrimize avdet edecek- lerdir, Muslih istifa etti Galatasaray klübü denizcilik şube- si kaptanlığına intihap edilen eski futbol baş kaptanı Muslih vaki olan bazı itirazlar üzerine yeni intihap edildiği bu şubenin kaptanlığından istifa etmiştir. Güneşli Ömer Ankaragücüne gitti Güneş klübünün spor şubelerinin bazısını lağvetmesi üzerine bu şube- lerin elemanları muhtelif klübler ta- rafından kendi takımlarına alınmağa başlamışlardır. Bu meyanda Güneşin solhafı bulu- nan Boncuk namile maruf Ömer An- karaya naklederek Ankaragücü klü- büne intisap etmiş ve pazar günü yapılan Gençlerbirliği - Ankaregü- cü maçında solhat oynamıştır. © | AKŞAM YENİ NEŞRİYAT: The New Türkey Times gazetesinin 9 ağustos 1938 tari- binde neşrettiği Türkiye nüshası kitap halinde ve çok nefis bir surette tabedil- miştir. İlk sahifesinde Reisicümhur Atatürkün imzasile papyekuşe üzerine basılmış çok güzel bir resmi bulunan kitap «Yeni do- gan bir millete isimli ve memleketimizin hakiki çehresini tebariz ettiren bir ma- kale ile başismaktadır. Bundan sonra ye- ni Türkiye, Halk Partisi, sulh için çalış- malar. Halkevleri, türk kadını, eski ve ye- mi Ankara, İstanbul hatıraları, yeni İs- tanbul, asri 'Dürkiyede şehircilik, Türki- yede eski eser zenginliği isimli makaleler gelmektedir. Bundan başka Türkiyenin sanayi, sira), mali ve ticari sahada yaptığı kalkınma- lar, kültür sahasında katedilen merhale- ler, dil inkılâbı, edebiyat, klâsik türk mu- sikisi, plâstik sanatlar, mektebler ve ga- Zeteler hakkında mühtelif yazılar, Tür- kiyenin demiryolu siyaseti, havacılık, ma- den endüstrisi, deniz ve karada nakliyat, adil wlahat ve modem hapishane siste- mi, içlimmi yardim müceseseleri ve Spor hareketlerine dair elrafı etüdler vardır. Resimler çok güzel oluruk ve papyekuşe Üzerine basılmıştır. Yeni Türkiyeyi geniş bir yenileşme ha- roketi içinde ledkik eden bu eseri karlle- rimize tavsiye ederiz. a e 1 — Arasından kara kodi geçmiği 2 — İstiklâl harbinde bir muharebe meydanı - Bir larafa meyletmiş, 3 — Bir nevi hükümdar - Ozan 4 — Kuşların uçma vasıtası - Ehli dil, 5 — Damen - Bir nevi düdük. 6 — Sepet - Tersi çok değil, 7 « Dostça, 8 — Babanın başı - Kalmaktan emir - Caka, 5 — Başına «Ka konursa eski zaman limen, lımak, cls - Bir 10 — “Göğüs dı darlığ - Vermek, Yukarıdan aşağı; 1 — Bir nevi et yemeği 2 — Başına .Ş. gelirse fenalk olur - Pek gizel, 3 — Eski - İskambilde bir küğıd. — Genişlik — Topal. 5 — BÜİÜR yaşı - Nazlı, 6 — Herkes, 1 — Kumanda - Arkadaş. 8 — Ince - Sahte. 9 — Beyan edatı - Temizlik, 10 — Eski zamanda Garbi Anadolunun bir kısmına verilen İsim, Yapmak. Geçen bulmacamızın halli Seldan sağa * 1 — Telepati, 3 — Anafor, Lüt,3 — İ Kafadar, Nu, 4 — A), Hüzam, 5 — Tam, Sinema, $ — Ütü, Zaaf, 7 — Kar, Ekalli, 8 — Santa, Ay, 9 — Elia, Sikke, 10 — Ja, Matban. Yukarıdan aşağı : 1 — Takat, BI, 2 — Enâlâ, Asla, 3 — Lâf, Müral, 4 — Efah, Nam, 5— Podüsüet, 6 — Arazi, Kast, 7 nza, İb, 3 — İl, Meal, Ka, 9—Un, M , 10 —Tuha- fiye, aa am Tokatta bayramda spor hareketleri Tokat (Akşam) — Büyük bayra- mımızın üçüncü günü Tokat gençli- ginin yarattığı ateşli bir spor günü ile Jâyık olduğu veçhile kutlanmıştır. Samsundan davet edilen Karâde- nizgücü spor klübü ile yapılan maç ve onu müteakip sempatik çehreleri- le birbirlerine göğüs veren alaturka- cı dinç güreşçilerimiz sahaya binler- ce spor meraklısını şimdiye kadar mis- li görülmemiş bir şekilde toplamıştır. Samsun ve Tokatlı futbölcülar te- miz kıyafetlerile önde şehir bandosu olduğu halde çarşı caddesinden mun- tazam bir şekilde geçerek Ulu Ata. mızın heykeline gelmişler ve yurdu- muzun en nazlı çiçeklerile süslenmiş çelenklerini büyük bir tazim ve ihti- ramla mahalline vazetmişlerdir. Çe- lenk koyma merasiminden sonra sa- haya gidilmiş ve Samsunun, 2-3 ga- Uibiyeti ile neticelenen heyecanlı maç yapıldıktan sonra müteaddit yiğit güreşçiler birbirlerile çarpıştıktan son. ra akşam on yedide oyunlara som ve- a kamekalımemar. Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM Telrika SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Sahife11 No. 234 Mesud efendi azlediliyor, Şanizade hekimbaşı Bu müteneffiz şefilerin sevk ve hi- mayesile ve babası eyvelce hekimbaşı olmak mülâbesesile nihayet hekimba- 41 da ölüvermişti! Lâkin Viyanaya gi- dip gelenler Mesud efendinin tibbiye mektebine devam etmediğini ihbar ve Made etmekte idiler, Kendisinin tıp- tan behresi olmadığı, ne tebabet fen- nini, ne frenk lisanını bilmediği erba- bi indinde artık tamamen tezahür ey» lemişti. Mesud efendi Beçteki -Viyana- mu- alliminin kendisine tıp ve teşrii türk- çe (1) takrir ettiğini iddin eder, gerek tıbba, gerek frenk diline dair önünde kimseye söz söyletmez, sual olunsa ce- vap vermezdi! Bununla beraber fren- gistandan gelmiş olmak birçok emsa- Hi gibi ona da itibarını muhafazaya medar olup gidiyordu! Mesud efendi bu mazhariyetinden İstifade yolunu bilerek sattığı tafralaria kibar beynin- de şöhretini arttırıyordu. O zamanlar hekimbaşı olanlar en- derun ricalinden madud olmalarile enderuna girer, padişaha gizli ilkaat- ta bulunabilirlerdi. Hekimbaşılarda mulümata ehemmi- yet verilmezdi; enderun ricalini ür- kütmiyen, birun ricalini incitmiyen bir adam bulununca müteneffizlerden tasahhub görürdü. Bu sebeple Mesud efendi de hayli müddet hekimbaşılık. tâ kaldı; sultan Mahmuttan anukud ve cevahir cinsinden» hâyli ihsanlara da nail oldu. Mesud efendi kazandığı nüfüzu git- gide sulistimal eylemeğe başladı; siya- si meselelere burnunu sokmağa cüret etti, Yalnız enderunda hastaları tedavi hususunda dikkat lâzımdı; bir sakat- ığa, yanlışlığa meydan vermemeli idi. Mesud elendi yanına istediği tabip- ği almağa mezun olduğu Için ende- “rün hastalarını bunlara tedavi ettiri. yordu; lâkin kendisinde doktorların ehil ve erbabını temyiz edecek kadar da bidaa bulunmadığından o yalnız kendi mizacına uygun hekimler Kul. lanıyordu! Hazik etibbayı istirkap ey- “yor, bunları mağduriyetten mağdu- riyete uğratıyordu. «Ekli ırz gürühundan Girldii hekim» Mesud efendinin rey ve malümatı ol- madan nasılsa saraya gelmeğe memur edilmişti. Mesud elendi bu zavallıya ancak katlile müteselli olacak derece- de kin bağlamıştı. Hekim Boyacıoğlu ve Caluk! gibiler Mesud efendinin şerrinden ecnebi di- yarına kaçtılar; tabib Dipalto ve cer- rah (Perez)de İstanbuldan uzaklaştı. lar. Hekimler hakkında bu gibi muame. lâtı, bahusus Giridii hekim hakkında kin ve gayzının âsarı tekerrür edince enderun ricalinden bâzıları Mesud efendiden yüz çevirmişlerdi; Mesud efendi bu kinciliği yüzünden sultan Mahmuttan da hakaretlere uğramış, vaziyetinin müşkülâtı içinde şuuruna âdeta halel gelmişti. Bir sözü on defa tekrar ediyor, bol yenli feracesini sır- tına ahıp yürüyordu. Bu hal ve hareketleri gördükçe itbal efendilerini idarede hayli güçlük çe- kiyondt. 'Tam bugünlerde en büyük bir ak- silik zuhur etti: 'H. 1232 şevvalinin on beşinci günü valide sultan dairesindeki cariyeler arasında bir gürültü ve dövüşme ol du! Feryadlar, figanlar koptu. Bu sırada Nakşıdil sultan yemek yi- yordu. Zaten «merak» illetine müptelâ bulunmasile bu feryadlardan: pek te- tehhüş etti; lokma boğazında kaldı. O saat vefatı vuku buldu. Mesud efendi valide sultanı uzun tedavi neticesinde şifayap edememiş. ti. Vefat hâdisesi diğer sebeplere inzi- mam edince artık bittabi mikamın. da kalamıyacaktı. Fakat böyle ilmiye mansıpları -hekimbaşılar ilmiye me- ratibini haiz olurlardı- eshabısan inti- habı şeyhislâm ile müzakereye mevkuf Adi; ulema arasında mevcudun en işe yarıyamı ve salah s&hibi ri ise ez oluyor hekimbaşılık mansıbının nezaret ve ehemmiyetine mebni şeyhislâm da bu hususta devlet riçcalinden müteneffiz olanlarla istişare eylerdi, Şeyhislâm (-Seyid Zeynelabidin. efendi bu s&nelerde devlet ricalinin en büyüğü olan Hâlet efendi ile «müda- velei efkâr» eylemedikçe kimseyi İle. riye siremezdi; husuki istişare netice» sinde mühimi mansıplara kim tensip edilir, işler için neye karar verilirse padişaha resmen o ârzolunurdu. Sultan Mahmud tereddüd eder de bir taraftan icabırı gizi'ce istiknah ey- Jiyecek otursa bittabi vaki olan arzın muvafık bulunduğu teyid edilir, iyi ve kötü ne ise arzolunduğu veçhile yürü tülür, giderdi. Hazakatsızlığı ileriye sürülerek azle. dilecek olan Mesud efendi yerine geç- meğe en lâyık olan Şanizade Ataullah efendi idi. Müverrih Şanizade tıp ve teşrihe dair müellifatile, ilim ve faz- Hile maruf idi; 6 senelerde müslüman- lar arasında İrenk lisanına vakıf olan» lar ender iken Ataullah efendi bu bil. gisile de temayüz eylemişti, (Âyiicei gürefa) eseri «Osmanlı ta. rih ve müverrihleri» Şanizadeyi şu Sus retle medheder: Ülumu şettade mahir, fünunu bi- hemtade haysiyeti bahir idi; camii ilmi ebdan ve edyan, fenni musikide Farabii zaman, ilmi nücumda şöhreti zahir, şiir ve inşade sahibi iştihar idi; İransızcada terccemanı terzeban.İdi; fransızca Kitabette parmakla gösteri. lirdi; ilmi tıptan, teşrihten telifatı etib- ba arasında makbul, İlmi hesap ve cü- ziyatte muhasipler arasında serdefter idi; cemii sanayide üstadlarını hakla» mıştı; kumaşı hünerini destgâhı ma- arifte taraklamıştı. Üstadane tanbur çalar, pek binâzir saat yapardı; mü. savvirlikte Behzad idi; eline gayet ça buk bir avcı idi. Arif, zarif, nazik, mütevazi, akrani nadir bir vekayi muharriri idi.) Lütfi tarihinde yazıldığına göre de; (Tıptaki malümatı ve mehareti o asra göre fevkalâde idi; zamanında İs. tanbulda sahihan reisi etibba idi. Za- manının İbni Sinasi makamında tu- tulurdu.) Şanizade vakanüyis olmuş» tu; İstanbulda Tulumbacı konağında açılan tabbiye mektebinde ilmi tıbbi İransızcadan tercüme ve tedris eden Abdürrahim Efendizade Osman efen- di de hekimbaşı tarafından istirkap olunarak müneccimbaşı nasbedilmiş- ti! Bundan bahsederken Cevdet paşa diyor ki: (O devirde ilmiye tariki pek ziyade resme dökülmüştü. Kıdeme çok riayet olunduğu halde arasıra (mahdumanel tuğralar» eksik olmazdı. İntisap dahi tuğra husule getirirdi. İlim ve fazıl ile terakki pek müşkül bir hale gelmişti. Serpilip meydana çıkabilen Kemal er- babı da hased ve istirkap sadmele- rine uğrardı. O zaman tıpla mahareti müsellem olan Şanizadenin hekimbaşi nasbolunacağına vakanüvis edilmesi de bundan dolayı idi.) Şanizade: (Miyarületibba) isimli mütercem eserini padişaha takdim için Şeyhislâm Dürrizade Abdullah efen- diye vermişti, Muhasede ve istirkab bunun epey zaman padişaha takdim edilmiyerek' şeyhislâm nezdinde kal- masmı intaç etmişti. Nihayet Şahizadenin mükerrer mü» racaalları üzerine Dürrizade «maalke- rahe» eseri Sllâhtar Ahmed Paşazade Ali beye göndermişti. Fakat bu defa da hekimbaşı Mustafa Mesud efendi kitabı Silâhlar nezdinde tutturmuş ve padişahtan ketmettirmişti. Güya tp kitabının Sultan Mahmudün «müta- Masına takrip edilmesi. münasip de ğilmiş! Şanizade meşhur (Miratüleb- dan) eserini Sadrazam Mehmed Emin Rauf paşa vesatetile Sultan Mahmu- da takdime muvaffak olmuş ve hün- kürdan iltifata nail olmuş idise de bu da kendisini hakkı olan hekimbaşili. ğa isal edememişti. 5. (Arkası var) “lü dini sid indr ik e