3 Teşrinisani 1938 AMERİKADAKi TÜRKİYELİLER Amerikadaki vatandaşların büyük | bir ihtiyacı: Türk alfabesi... Yeni dünyada memleketten alfabe getirtip kendi kendine okuma öğrenenler var Dünya otomobil sanayiinin en bü- nden biri olan Det- Ford fabrikalarına giden geniş dükkân ze çarpar. Lâv- z üstündi denin ü ve büyük bir lâvha g haya bir göz at okursunuz: «Marmara b kânıs. Dükkâna girdiğiniz zaman İçe- ridr birçok sa a nezaret eden nazik bir zatla karşıla” ara bakkal dükkâ- muntazam bir ticar daki bir bakkal dükki ile bir bonmarşeyi Mağazanın içi satılan göre bir takım şubelere ayrıl- ıbenin üzerinde neon de- ş i «çikolata, şeker dai- erzakı dalresi,, «dondur- ma dairesi» vesaire vesnire,. Buranın sahibinin Türk olduğunu bilmiyordum. Duvarlarda bizim mem- lekete aid bir takım resimleri görün- ce şaşırdım. Bünları seytederken uzun boylu bir zat yanıma yaklaştı. Ne arzu ettiğimi sordu Ben de resimleri göstererek: — Bu güzel resimleri seyrediyo- rum... dedim. İ Gülümsedi: — Bizim memleketin resimleri... | cevabını verince hemen türkçe sor- dum: — Türkiyelimisiniz... Pürüzsüz bir türkçe ile ona bunu sormam Uzun boylu adamda hay- retle karısık bir sevinç uyandırdı. — Türkiyeliyim.. Türküm ya... Mehmed Tezcan... Erdekliyim... Be- pi oturtacak yer bulamıyordu. Hele memleketten pek az zaman evvel ay- rildığımı anlayırıca alâkası büsbütün fazlalaştı. Çünkü Am , sev aşlarla kar- ede çıkmış bir memleketliye rasge çin fevkalâde bir şeydir. Tür kiyeden yeni gelen onlar için yeni ı dis, yeni ümid, o gi çıkmış; aze hısvadişlerle dolu bir gazele gi | Böyle bi üdeta okur gibi | tedkik ederler, kendisile uzun uzun mesgul olurlar, Dereden tepeden bahsettik. Ben, dedi, memleketten çıkalı yirmi yedi sene oldu. Beni memleket- ten kaçıran neidi bilir misiniz? <âşar» denilen belâ... Erdekte bağla- rimiz vardı. Üzümcülük yapardık Babam ölünce işler çok bozuldu. Ben | tek başıma kaldım. Üstelik tecrübe- siz, genç bir adamdım. İşler son dere- ce fena gittiği halde her sene âşarcı. | lar karşımıza dikiliyordu. Kazanma- | dığımız halde onlara âşar veriyorduk. Bir aralık dehşetli borca da girdik Baktım ki olacak gibi değil .. Bağı filân sattım. Hesapları temizledim. | İstanbula geldim. Aradan iki sene | Beçti. Erdekte bir karış yerim olma- diğı, iki senedenberi İslanbulda ol- | duğum halde benden gene âşar İste- mezler mi? Hem de iki senelik bir- | den... «Bu neyin âşarı?» dedim. İki #enedenberi elimden çıkmış, işletil- Memiş, toprağın âşarı olur mu? Köy- den benim Erdekle alâkamın kesil diğini bildikleri halde muhtar vesai- | Te de bir mazbata yapmışlar... Âşar da âşar... Bu belâdan kurtuluncıya | kadar akla karayı seçtim, Ondan son- | Ya da İstanbuldan bir şile tadım İlalyaya gittim, İtalyadan Amerika r buraya düştü, Evvelâ küçükten işe başladım. Sonra dükkân büy iste bu hale geldi, Şimdi vaz Yar, otomobilim var Yada çal bir İstanbulluyu r kate değer bir şan Bay Mehmed Tezcan otomobilin önünde., Burada kendi kendine yeni harfleri öğrendi. Bay Mehmed önümüzden geçen bir genç kıza İngilizçe: — Bana Mevludu çağırır mısınız?.. dedi. Biraz sonra Mevlud geldi. İri yarı bıyıksız, sevimli bir adam. Bay Meh- med onun patronu idi. Bizi birbiri- mize tanıştırınca Mevlud: — Hoşgeldiniz, safa geldiniz ra verdi. Bay Mehmed ona: — Baya bu yeni harfleri nasıl öğren- diğini anlatsana,.. dedi, Mevlud: diye azmağı Öğ Buraya geldim. Bur okuyup yazmasile be- mükemmel endim. Hattâ da tah ordum. tuğum halde türkçe ol yazamıyor, buna mukabil İngilizçe hem okuyor, hem yazıyordum, Gel de sen bundan ulanma,.. Yeni harf ler çi a hemen memleketten bir alfabe getirttim. 20 günde okuyup yazmayı öğrendim. Şimdi bundan O kadar memnutum ki. Düşünün bir kere... Ne ayıptı.. Türk olayım, İnğgi- Mizçe okuma yazma bileyim. Türkçe okuyup yazanıyayım, Ne ise bu ayıp- dan kurtuldum artık... Bay Mehmc — Aman bayım, dedi, bu Amerika. da Türklerin en büyük isteklerinden biri Amerlkadi memleketten yıl- larca evvel ayrılmış birçok vatandaş- lar vardır. Bunlar Arap harfleri za- manında Türkiyeden buraya gelmiş- lerdir. Kendilerinin çoluğu çocuğu oluyor. Türkçe öğrenmek İstiyorlar. Alfabe bulamıyoruz. Halbuki burada bizim hirçok klüplerimiz, Hilâliah- mer, Çocukları koruma gibi teşkilâ- tımız vardır. Biz bir türlü alfabe bu- lamıyoruz. Acaba bu klüplere, bu teş- kilâta memleketten alfabe gönderile- mez m . Hakikaten bay Mehmedin sözleri son derece doğru idi, Amerikadaki Türkler birarı için olsun memleketle alâkalarım kesmemişlerdir. Uzakta- larımız, Gpkı bizim gibi m #ketin her türlü terakki ham- lelerinden, inkılâplarından İstifade etmek istiyorlar. Bu onların en bü- yük haklarıdır da. Düşünmelidir ki Amerikaya Arap | harflerile hiç yazıp okuma bilmediği halde gelen ve burada eline geçen bir alfabe ile yeni barfleri 20 günde oku- up yazan vatandaşlarımız vardır. Bunlar bilhassa yeni yazıyı çocukla ! raber rına öğretmek için çırpımıyorlar. Da» yim, Ge- ikasının baş ta ha dikkate şayanını ne Detroitte Ford nistlerinden bay Al ruştım. Bu 20 yeni Tü vermiş. fab Demirle yeni harfler tığı zaman ar Ali yazısını öğrenmeğe ka Alfabe bulamamış. Bay Demir ne yaptığını göyle anlatıyor — Bir ark ı eline bir alfabe geçirmişti. renmek için düşününüz ki gurbette yıllarca kal- miş bir insan için bir yük bir kıymetlir. Bu gazeteden hak- kile istifade emek için de evve ni yazıyı öğrenmez :Jüzundur. Alfabe bulan aptım bi- liyor musunuz? A aşımın aifabe- sini bir ce İ aldım, Gece saat- lerce Bu alfabeyi bir def- tere aynen kopye ettim. İşte yeni yazıyı bu defterden ö rendim Amerikadaki Türklere aid gayet mühim bir meseleden buradan bah- setmek mecburiyetindeyim Almanlar, İtalyanlar Amerikadaki valarıdaşlarına kendi memleketlerin- dekiler kadar belki daha fazla ehem- miyet veriyorlar. Onlarla alâkadar oluyorlar. Onların kültür işlerile, öz memleketlerinde doğan yeni emejler- den, ideallerden günü gününe ha- berdar ediyorlar, Bizim Amerikada hiç de az görce- miyeceğimiz bir vatandaş kütlemiz vardır. Bunlar bilhassa Detroit vesai- re gibi sanayi merkezlerinde kendile- rini göstermiş, hepsi 20 - 25 senelik bir tecrübeden sonra birer mütehas- sıs haline girmiş insanlardır. Bun- lardan her zaman istifade edebiliriz. Avrupaya mütehassıs (yetiştirmek maksadile avuç dolusu para sarfede- rek grup grup talebe işçi gönderiyo- ruz, Halbuki Amerikada birçok saha- larda mütehass mız var dar. uğraştım Bunlar için memlekele en büyük emeldir. Kendileri Os- manlı İmparatorluğundan kaçmış insanlardır. 20 - 25 sene içinde biran bile akıllarına başka bir devletin te- baasına girmek gelmemiştir, Son dereçe uzakta bulunan bu va- tandaşlar kendi vaziyetlerini, huku- ki hallerini tabla! günü gününe takib edememişlerdir. Şimdi bu va tandaşlarımız memlekete dönmek hususunda büyük £ lar, Hattâ dönemi sonra bu kıymetli unsurumuzu kây- betmek ihtimalimiz vardır, Bunlarla daha yakından alâkadar olmalıyız... Sonra unutmıyalım kİ kendileri dehşetli bir memleket has- reti içindedirler. Hikmet Feridun Es İtfaiye teavün sandığı işe başladı İtfaiye mensupları için bir Taavün sandığı teşkil edilmesi muvafık görül- müş ve Şehir meclisinin geçen seneki toplantısında bir talimatname kabul edilmişti. Talimatnameye göre, san- dık teyşekkül etmiş ve faaliyete baş- lamıştır. İtfaiye sandığının Belediye 'Taavün sandığında bulunan sermaye- si ayrılmıştır. İtfaiye Taavün sandığı için itfaiyecilerin maaşlarından kesi- len cüzi bir paradan başka Belediye ve Vilâyet bütçelerinden de yardım yapılacaktır. Sandık faaliyete geçtiği için itfaiye mensuplarının sigorta şirketlerine ya- pılan sigortalarına nihayet verilmiş tir. Yeni sadık her türlü kaza, malüli. yet veölüm vakalarında yardımda bulunacaktır. Diğer vilâyetlerin itia- i de, talimatname hükümleri de, bu sandığa iştirak edecek- Beş yankesici yakalandı Emniyet direktörlüğü (İkinci şube memurları, Avram, Şeref, Zeki, Meh. meğ ve Mustafa isimlerinde beş yan- kesiciyi yakalamış ve mahkemeye vermiştir. | Sahife 7 Dr. Voronof gençleştirme işini bıraktı, şimdi buda- laları akıllı yapıyor Doktorun iddiasına göre küçük hir gudde aşısı yapmakla yer yüzünde budala kalmıyacak Maymun gudde lerini insana 951- lamak suretile ih- şöhret o kaza- nan döktor Voro- nofun şimdi bu işi bırakarak büs- ütün başka bir a mağa Lon- güzeteleri ha- r vermektedir Doktor Voronof ibtiyarları genç- 1 lek artık ko- bir iş olduğu iddinsı ie bu sa- oçalışmağı ki inin eserini takib edenlere bi- rakmıştır. Şimdi çalıştığı sa. hanın mevzuuna» «dimağ yağı: na- mi verilmiştir. Ba- zı çocukların vü- cüdca fazla büyü. dükleri halde di- mağ cihetinden az inkişaf ettikleri, budala kaldıkları raalümdur. Bunun tedavisi | gayri mümkün sa- dönmek | yılmakta, idi. Şim- di Voronof dimağ yağı ile bunu te- davi etmekte ve anadan oOdoğma budalaları ve ahmaklar normal, akil ve muhakeme sahibi ypamakta imi Ehiren Lond rönof a gelen doktor Vo- yeni mesaisi hakkında İngiliz gazetecilerine şu izahatı vermişti Bazı çocukların gerek beden, ge- rek akıl cihetinden neşvünema ve in arı durmaktadır, Şimdiye ka dar bunun çaresi yok sanılıyordu. i Bu halin üzerinde tedkikatta bulun- | dum. Bunun boğazdaki oguddelerin vazifelerini iyi yapmadıklarından geldiğini keşfettim. Bu guddelerin *- razalı (dimağ vağı) dır. İşte bu çocuklara sağlam gudde aşılanacak olursa normal bir hale geliyorlar. İlk tecrübeyi Fransada yirmi yaşındaki bir genç üzerinde muvaffakiyetle tatbik ettim. Bu çocuk üç buçuk ayaktan fazla büyümemişti. (Yani boyu bir metre idi.) Validesi fevkalâde üzülüyordu. Guddesi alınacak maymun bulun. madığından validesi kendi guddesi- nin yarısını vermeğe razı oldu. Bunu aşıladım. Çocuk hem vücud- Doktor Voronof ve genç karısı akıl sahibi oldu. İki sene sonra maymun tedarik ederek aşıladım. Ç tün mânası ile m nal ada Balkan memleketleri ha ticaret ofisleri kongresi işi bitirdi Atina 2 — Burada toplanan Bal- 1 mer harici ticaret ofis- leri kong Kongre, haric t ofislerinin buna müfteferri teşekküllerin teşriki mesaisi hakkında bir proje hazırla. mıştar, Projede alâkadar memleketlerin ti- cari menfaatlerinin himaye ve inki- şafi için Balkan tacirlerinin teşriki mesaisi hakkında da bazı hükümleri havidir. Proje, alâkadar hükümetler tarafından tasvib edildikten sonra tatbik mevkiine konulacaktır. Bir Alman tayyareci geliyor Alina 2? — Buraya gelen - Alman tayyarecilerinden Angeliç akrobatik uçuşlar yapmıştır. Alman tayyareci bugün Lârisyaya, oradan da Selânik, ce büyüdü, hem de budala iken hayli! İstanbul ve Ankaraya gidecektir. Mardin (Akşam) — 933-934 ders yılı başında açılmış olan ortaokula her sene biraz daha fazla rağbet gösterilmektedir. Bu yıl mevcud 350 yi tecavüz et- miştir, Viâyetin mühim bir ihtiyacına cevap veren ortaokuldan üç yılda ikiyüze yakın mezun verilmşitir. Resimde ortaokul öğretmenleri bir arada görünüyor.