SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ İdam mahkümları hakkındaki hükmün infazı - Garip Şayialar © Adana kumanı Ali bey ahvulin sükün kesbetimesi için şiddetli beyannameler neşr Ve kati tedbirler ittihaz ediyordu. çıkarılan . ide olunuyor. menhubat sahipleri du. ? Üsküdar mut Wi Cemal bey -paşd- Adana vali yekğletine tayin olunduğu zaman bir taraftan hükü- metçe verilen tahsisat, diğer taraflan Ermeniler için ecnebi memleketlerden, husüsile Amerikadan yetiştirilen iane- ler ile vakada açıkta kalmış Ermen!le- rin iaşe ve ibatelerinin, kendilerine iş bulunmasının teminine, sanatların- da çalışabilmeleri için lâzım olan alât ve edevatın tedarikine çalışıyordu. Cemal bey teşkil edilen muhtelit ko. misyonda Amerikalı doktor Şepert ile birlikte bu İşleri tanzim ve tesri eyle- mek hususunda büyük bir gayret sar- fediyordu. Cemal beyden biraz müddet sonra ben de Manastır merkez kaymakarılı. ğından EN e liğe tayin olunmuştum. * Acı ve meş'um günler geçirmiş olak Ermeni ve İslâm unsurlarında vaka- nın açlığı yara az zamanda iliyam bu. lur şey değildi. Vilâyet halkı arasında bu derece büyük fenalığa meydan açan eski zi niyeti değiştirmek lâzımdı. Olup geço- ni mümkün olduğu kadar unuttur- mak, iki unsur arasında eski muhade- neti iade etlirmek için elden geleni yapıyorduk. Cebeliberekette iki unsur arasında yavaş, yavaş emniyetin av. det etmekte olduğunu memnuniyetle görüyordum. Ancak etrafta bu emni- yetin husulünü siyasi ve şahsi menfa- atlerine uygun bulmiyanlar eksik de- gidi. İskenderun İngiliz konsolos ve- kili Katoni evvelce Adana vilâyetinde aldığı büyük orman işletme imtiyazı» nın feshini jön Türk hükümetine af. fedemiyor, ker fırsalfa jön Türkler aleyhinde bulunuyordu. Şimdi tahrikler, müheyyiç şayialar ne İslâmlardan, ne Ermenilerden çık» mıyordu. Bunların memba Kıbrıs ile Iskenderunun cenebi mahfilleri idi, Cebeliberekete geldiğim vakit asayis şi yerinde bulmamıştım. Livu merkezi olun Erzine geldiğim- den birkaç gün sonra evvelce birçok cinayetler ik& etmiş, postayı vurmuş bir Kürd şakısi İslâhiye kazası dahi- linde yoldan geçenleri ve bu arada Adanadan lek başına Maraşa avdet et. mekte olan Amerikalı doktor Şeperti soymuş idi. Bu şakı senelerdenberi Ce- belibereketten Halebe, Diyaribekire kadar sahayı kendisine cevelângâh it- tihaz ve bir taraftan bir cinayet ika edince uzak yerlere savuşmağı itiyad eylemişti. Vakâyı haber alınca vilâyetten bir jandarma süvari müfrezesi istemiş ve hemeh İslâhiyeye hareket etmiştim. O tarafta bir köyde fandatma çavuşlu- gundan çıkma bir eski kurdu biraz si- kışlırarak ve biraz tatyip ederek bu vasıta İle şalsinin hangi yoldan liva huricine çıklığını ve ilk gece hangi Kürd çadırında imisâlir kaldığını öğ- rendim. İslâhiyeye gelen takip mütre- zösi kumandanı kendisine bildirdiğim bu izi lakip ile ve izin nereye kadar giderse arkasını bırakmamak yolunda verdiğim tallmala göre hareketle vilâ- yet hududunu aşıp çadırdan, çadıra araştıra, araşlıra tâ Matdin tarafların. da bir Kürd çadırında e yakaladı, Etine getirdi. Bu şukınin bu suretle elde edilmesi ve hakkında sadır olmuş. idam hükmü: nün Erzinde icrası liva dahilinde in- sibat ve asayişin tekârrüründe büyük bir tesir göstermişti. Cebeliberekette hayvan hırsızlığı da itiyad halindeki bir şeydi. Hattâ aşiret kızlarının tek bir at olsun aşırmamış yani böyle bir cesaret (!) göstermemiş delikanlıları beğenmedikleri bile söylenirdi! Liva jandarma kumandanile birlik. te birkaç hafta mütemadiyen bu at hırsızlığı meselesile meşgul olmuş, bu hırsızlıkla mel'üf ve marul olanları 8i- kıştıra, sıkıştıra nihayet bunun da önüne geçmiştik. Bu suretle liva dahi. Yinde emniyet ve inzibat yerine gelmiş. 8. Yalnız »- “wn. bıraktığı tortuyu karıştırmaktan vaz geçmiyen mahfillerin sinsi hareketlerinden hasi olma serpintiler eksik olmuyordu. Bunların izalesi için, tekerrürüre mey» dan birakmamak için uğraşmak iktiza ediyordu. Gerek teftiş heyetinin, gerek divanı harbin mazbatalarında tahriklere ka- pılarak cinayetler ikaile ilama mah- küm olanların hepsi hakkında bu ce. zanın batbiki cihetine gidilmemesi yo» lunda serdedilen mütalâa hükümet- çe de münasip görülmüş olacaktı, ki bize ilam mahkümları arasmda mi» rettip görünenlerin ve en ağır olnayet- leri ika eylemiş olanların tefrikile di- gerlerinin cezalarını müebbed küreğe tahvil ve tahfifi hakkında bir iradei seniye tebliğ edilmişti. Erzin hapisha- nesindeki iki yüzden fazla mahküm arasında 44 idam mahkümu vardı. Vilâyet makamından bildiriler ira- deyi tebellüğ edince Erzin mevki ku” mandanı, liva müddelumumisi ve jan- darma kumandanı ile birlikte evrak üzerinde tedkikat. icra ettik, İdam | mahkümları arasından biri Ermeni ol mak üzere on iki kişiyi iradeye tevfi- kan haklarındaki bükmün icrası için ayırdık. Adanadan Idamları icraya me muren bir polis komiseri gönderilmiş. ti. Harigten bir uygunsuzluk çıkmama sı için tertibat alındı. Fakat icra gece. sl hapishanede mahkümlar arasında isyazı çıklı, O güne kadar kimlerin idam edileceklerini bilmiyen mahpus. lar aranılacak mahkümları teslim et- memeğe aralarında karar vermişler, bu yolda and içmişler. Hapishaneden içeriye giren gardiyan ve jandarmaeları döverek dışarıya kov- dular, Büyük gürültü koplu. Hapisha. neye gittim. Aralarından yalnız on iki kişi alınacağını, ilamın yalnız bunla- ra münhasır kalacağını temin ettik; mukavemette israr ettikleri takdirde hepsinin âsi sıfatile kurşuna dizilece. ği, hattâ icap ederse top kullanılaca" gı yolunda tehdidlerde bulunduk. Nihayet güç belâ istenilenleri tesli- me İrza edlidiler. Sabaha karşı içlerin- | de ahvalinden evvelce bahsettiğimiz | Bahçe müftüsü İsmail Hakkı vfendi ile kardeşi Yusuf efendinin de dahil bu- | Yunduğu mahkümlar sehpaların ku- rulduğu meydana gölürülürken son bir kurtuluş ümidi ile beşinci orduya mensup olup çoğu türkçe bilmiyen ne ferlerin dini hislerini tebyiç elmek istediler. On bir idam mahkümü hep bir ağızdan tekbir getirmeğe başladı. Bununla hıristiyanlar uğruna kurban edileceklerini bü gskerlere anlatmak istiyorlardı. Vazifedar memurlar ve zabitler, he- pimiz, bu mahkümlerla süngülerini takmış olup arkamızdan gelen asker ler arasında kritik vaziyetinde birkaç dakika geçirdik. Hayatlarının Son demüerinde bu mahkümların ne mak- sadla olursa olsun tekbir getirmele- rini menetmeğe kulkışmağı muvafık bulmadım. Akşamdan tabur kumandanı ile hil. müzakere verdiğimiz karara göre za- bitleri ve küçük gabitleri askerlere bu gece ifa edecekleri hizmet hakkında lüzumu gibi tenbih ve ihtarlarda Wu. Tunmuşlardı. Neferlerde mahkümlar lehine bir hareket olmadı. Böylece meydana vardık, Artık her ümidden mahrum mahkümlar birer makine gi- bi ilerliyorlardı. Meydanda kendilerine son arzuları soruldu. Yalnız birisi abdest alıp iki re- kât namaz kılmak, iki genç birer siga- ra, birisi biraz su İçmek istediler, Di- pe ağızlarından: Ne end, Bahçe müftüsü müsebbiplerinden ol- duğu kıtalin şimdi çekeceği maddi ce. zasınıin tesiri altında sakit di, Karde- ginin son sözü ise ne kadar ümidsiz bi: halde olursa olsun ağzından çıkabile- ceğine ihtimal veriimiyen:; — Allah var ise intikamını alır! Kelimeleri oldu. Mahkümlar arasın- daki bir İranlı da; — İran benim hesabımı sizden $orâ. caktır! diye son bir tehdide bulundu! (Arkası var) 1609 m. 120 Ew. T.A. P. 19/74 m. 15195 Kes, 20 Ker. T.A Ç. 3i70m. M85 Kes 20 Kw. TÜRKİYE SAATİLE Perşembe; 2/11/0328 1230: Müzik (Negro Spirtuals), 13: Sant ayarı ve habetler, iğ4l0; Müsik (Halk türküleri ve şarkilar - PO, 1230-14: Müzik (Riyaseticumhur bandosu: Şef: İb- san Künçer) (Regina Marş (Ernest Ur- bahi, Amçretten relgen - vals (3. Fucik), Le calife de Bağdad üvertir (Boleldiem), Te Pays du sourire - iantezi (F. Lehat), 1840: Müzik (Beethovenin eserlerinden - Pİ), 1915: Saat ayarı ve haberler, 1925: Operet, 1949: Müzik (piyano solo - Ce- mal Reşid: Beş damla (Ulvi Cemal Erkin), Ağır zeybek (Cemal Roşidi, Yürük zey- bek (Cemal Reşid), 20: Müzik (oda müxi- Bh, 1 mel keman ©Winkler), Znci ke- man (Biyer Kapelmsn), Viyola (İrmet Albayrak), Çello (David Zürkin), Yaylı sas- lar işin kuatüor (Ulvi Cemsi Erkin), Yaylı sazlar için kuatüor (Cemal Reşid), 21: Arapça sözler, 7iJü: Mümik (şarkı türküş ve saz eserleri) (Lemi, Rahmi, Denizoğlu, tanburi Zeki Mehmed Ağa), 183 Kes. 22: Dünya (edebiyatı küçük hikâye), 22,15: Mürik (Küçük orkestra! OLehma oporasından (o seleksyon (Leo Delibes), Manon opurasmdan seleksyon (J. Masse- net), La Böhem operesindean seleksyon (C. Puecini), 73: Cazband, 23.45 - 34: Son haberler ve yarınki program. Avrupa programları Saat, 20 de Breslav 2020 dans musikisi — Danzig 20,20 karışık konser — Hamburg 20 avcı şarkıları — Münih 20,15 şen musiki — Bordeux ve Paris P. T. T. 20 - 20,30 viyo- lonsel konseri — Budapeşte 9025 haft musiki — Bükreş 20,10 oda musikisi ve 2040 Romanya şarkıları — Flörans 20,20 plâk neşriyatı — 20,80 karışık konser — Bofya Zü mandolin konseri ve 20,30 obuva konseri — Sbrasburg 20,31 - 2130 oda mu- sikisi -—- Varşova 2000 - 21.49 karışık mu- giki ve dans musikisi, Saat, 21 de Berlin 21,10 salon orkestrası ve dans hayaları — Danzig; Karışık konsere de- vam — Deustechlanâs 21,4) senfonik kon- ser ve viyolonsel konseri — Kolonya 21,10 ayrı musikisi — Königeberg 21,10 senfonik Konser: (Brückner ve Beethoven piyano konsertosu! — Leipziy 21,10 aske- ri musiki Münih (De Vielgeliebte) isimli öperek Frankfurt ve Ştuttgart 21,18 oporu parçaları ve harp konseri — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Delgrad 21 halk şarkıları ve senfonik Konser — Budapeşte 1 2130 çinzane orkestrası — Bükreş 2115 senfonik konser — Floranş 2130 (Lehar) m #ğen Duli opereti — Kopenhag 21,10 - 23 senfonik kunser ve Pizano könartoasu Iyon ve Paris (Eiflel) 21 Yiyolonsel ve piyano ile klâsik ööcrler — Solya 21 şarkı ve 21/55 dans musikisi — Varşova 21,40 a kadar karişik musikiye deram — Endyu Paris 21,55 -139 (<Bizeti nin (Karmen! operası. Saat 2de Berlin: Dans musikisine devam — Breslav 22,05 (Brückner) in ikinel senfo- nisi — Danzig 22 şafkıları — Königsberg: Senfonik konsere devam — Mün'a: Ope- tee devam — Frankfurt ve Şialigart: Opera parçalarına ve harp konserine de- vam — Belgrad: Senfonik konsere devam ve 2230 şarkilar — Beromünster 22 Mo- yarın eserleri forkesira ve kaman ile) — Budapeşte 2205 çingene orkestrası — Budapeşte II plâkla İlalyan şarkıları — Florans: (Şen Dul) optretine devam — Müâno 22 - 2240 odn musikisi — Bofya 2235 e kadar Konsere deram va 2245 dans musikisi — Rennes ve Paris P.T, T. 2230 - 243) (Cesar duc de Français) ismili tiyatro — Lyon 2720 - 230 (Supp&) nin (Boccacelo) opereli — Var- şova 22.10 - 2245 koro konseri — Radyo Paris: Karmen operasını devam, Saat 23 de Deuteohlands 2339 - 2345 — küçük ge- c0 konseri (piyano ile Chopin) nin eser. leri — Viyana 723,309 viyolonsel ve piyano ile (Pfitaner) in sonatı — Diğer Alman istasyonları o Ştultgzarttan naklen 2330 balk musikisi ve karışık musiki — Bel- grd 23,15 - 2349 karışık musiki — Bu. dapeşte 23 senfonik konzer: (Mozart ve Brahms) —- Bükreş 23 - 2945 plâk neş- riyatı — Florans: (Şen Dul) operetine de- vam — Lille 2330 - 2430 bando muzika- sı “Londra (Rog.) 2330 klâsik musiki. Iyon (Bocsaccio) ©perstine devem — Roma 23,90 orkestra Könseri — Sofya: Dans musikisine devam ve 23,30 orkestra ve solo konseri (Bulgar havaları) Rennes ve Paris P. T. T.: Tiyatroya de- vam — Varşova 23 solist konseri (klâsik eserler) — Radyo Pnris: Karmen operası- Silk serial <> Destirlh 23 - 1,15 karışık musiki — Hüversum 1 24,40 piya- no konseri — Lille 2430 a kadar bando muzikasına devam — Radyo Parisi Kar- men operasına devam — Frankfurt ve 1-330 (Lotizing) in (Der Wildsehütz) operası — Berlin ve Graz 1-4 gece konseri, KÜÇÜK İLÂN yucularımız arasında, oku; EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alim satım, kira işlerin. de iş ve İşçi bulmak için istifade ediniz! * Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli ,........ refrika No. 184 Bir sabah, korsanlar şöyle bir haber aldılar : “Vasilyos Bizans önlerindeki arapları doğramağa geliyormuş | ,, — Ben Selimin muhalefet edece- ğini ummuyorum. Buraya hepimiz bir maksad ve bir ülkü etrafında top- lanarak geldik. Demişti, Selim o gün Hacerin Süz- lerine karşı gelmemişti. İşte bun. dan sonra Selim hiç bir zaman Ha- cerle karşılaşmak istemiyordu. — Mutlaka emirülbahir olmalı- Diyen Selimin kafasında yerleşen bu arzu onu kimbilir neler yapmağa mecbur edecekti. Şimdilik korsanla- rn hemen hemen yarısını kendi et- rafında toplamağa muvaffak olmuş- tu. Haceri tutan ve sevenlerin sayısı dah açoktu. Hacer, ne de olsa bir kadındı. Cesareti, temiz yüreği, atıl ganlığı ve deniz işlerindeki mehareti ile tanmmıştı; erkekten daha sağ- lam ve sarsılmaz bir iradesi vardı. Uzağı görüş kabiliyeti, vakalar kar- şısındaki soğukkanlılığile de kendi. ni sevdirmişti, «Arapları doğramağa geliyorum...» Ertesi sabah, Selim Karvan gözle- rini açtığı zaman, beklenilmiyen bir haberle karşılaştı. Sabahleyin crt kenden Anadolu kıyısına buğday al- mağa giden korsanlar kayıkla gemi- ye döndükleri saatte Selim güverte- ye çıkmıştı. Korsanlardan biri Seli- me şu haberi verdi: — Bu sabah karşıyaka yerlileri, (Vasilyos) un bir ordu düzerek ya kında buraya geleceğini söylediler, Selim bu haberi sükünetle karşi- ladı: — Vasilyos. bize söz vermişti. sö- zünde durdu. demek bir ordu düz- meğe muvaffak olmuş Şu halde, onun yardımile Bizansı çabuk fethe- debiliriz. Haberi getiren korsan, Sözünü ta- mamlamak isledi: — Yanlış anladınız, seyid! dedi, Vasilyos bizi kesmeğe geliyormuş. Karşıyaka yerlilerine böyle haber gön- dermiş. Sellm birdenbire şaşırdı... Burun delikleri Mildetindesi açılıp kapan- — Ne diyorsun? Vasilyos bizl kes- meğe mi geliyormuş? Diye bağırdı. Korsan, elindeki buğday çuvalını bıraktı: — Bir kişi söylemiyor bunu, Va- silyos herkese bu haberi göndermiş: <Arabları doğramağa geliyorum!» Selim birden ateş püskürmeğe baş- Jadı. — O da bizi aldattı demek?! Ala- cağı olsun o kâfirin. Diye bağırarak Kivelinin yanına koştu: — Prens Vasilyos ordusile Anado- Tudan geliyormuş... Dedi. Ve bu sözün yapacağı tesi- ri anlamak ister gibi, mânalı bir ta- yırla genç kadının yüzüne baktı. Biyeli: — O, merd bir adamdır, dedi, sö. zünde durdu... Ordu düzerek size yardıma geliyor. Artık, sekizinci Mihail, Bizans tahtında son günleri- ni yaşıyor demektir. Selimin gözleri dönmüş: — Hayır, bildiğin gibi değil! - di- ye haykırdı - Bizi kesmeğe geliyor- muş. Karşıyaka yerlilerine böyle ha- ber göndermiş. Şimdi şaşalamak sırası Kiveliye gelmişti. Genç kadın gözlerini NE Seli- min tunç gibi parıldıyan çehresindeki çizgilerin ifade m mânaları okumağa çalışıyordu. Eğer bu hâber tahakkuk ederse, Kivelinin de rahatı kaçacaktı. Çün- kü, Hacer, Bizans imparatoruna vak- tile gönderdiği bir haberde; «Şehrin kapılarını açmazsan, elimizdeki bü- tün Rumları kılıştan geçireceğiz» dememiş miydi? Kiveli, Romanoş kapısında kor. sanların kestiği elliden fazla 'Trak- yalı ve Bizanslı zabitin nasıl ve ne zaman öldürüldüğünü de biliyordu. Selime: — Vasilyos mecnunun biridir, de- di, en büyük kabahat, onu serbes bırakmanızdır! — İmparator Mihali ile arası açık olduğuna inanmıştık. — İmparatorla arası açık olduğu muhakkaktır. Mihafl ondan hiç hoş- lanmaz. Hattâ onu Hayırsız adaya sürerken: «Benim soyumdan senin gibi akılsız bir adamın nasi geldi ğine şaşıyorum!» demişti, — O halde ondan öç alması icab etmez mi? Mademki Anadoluda bir ordu düzmeğe muvaffak olmuş... Bi- 2€ söz verdiği gibi, buraya gelir, bir. leşiriz... Şehri tekrar zayıf yerlerin- den sıkıştırmağa başlarız. Bizansın bizim yardımımızla bizden çok onün menfaati vardır. Biz onu Biaznsa kral yapabilirdik. Hal buki, ordusile bizim üzerimize yürü- yecek olursa, hem krallık elden gi- der, hem de kellesi tehlikeye düşer, Sen, bizim korsanlarımızın pelaları- nın, onun askerlerinin kılıcından da- ha keskin olduğunu bilirsin! — Bunları o da bilir amma. nasıl olmuş ta bu İşe teşebbüs etmiş? Şar şıyorum doğrusu. Selim bu haberden hiç memnun olmamıştı. Çünkü, biraz sonra, Va- silyosun ordu düzdüğünü, korsanla» TI doğramak üzere yola çıktığını Ha- cer de haber alacaktı. İşle o zaman Selim mahcubiyetin- den yerlere geçecekli. Çünkü, Necib Hayyat, Vasilyosun serbes bırakılma" sız taraftar değilken, Selim: - Böy- le bir divaneden bize ne fenalık ge. lebilir? diyerek, Bizanslı prensin serbes bırakılmasında ısrar etmişti. Selin bunları hatırladıkça hidde- tinden köpürüyordu. Kiveli onu teselliye çalıştı: — Belki bu haberin aslı yoktur. Bir kere de karşıyaka yerlilerinden siz soruşturup anlasanız bu işi... Diyerek, Selimin boynuna sarıldı. Selim, Bizanslı kadının bu teklifi- ni de makul bulmuştu. Derhal adam- larından en iyi kılıç kullanan on beş kişiyi yanına alarak, buğday şalu- pesine bindi. Kızkulesi önlerinden karşıyakaya geçti. Anadolu kıyılarında meyhaneler. den ve küçük kulübelerden başka bir şey kalmamıştı. Necib Hayyat za» manında buraları baştanbaşa yakıl- mış, tahrib edüümiştir. Yerliler gerilere çekilmişlerdi, Selimin kulağında uğultular ye pan ve daima çınlıyan bir ses vardi «-— Arabları doğramağa geliyo rTum..'» Bu sözler Vasilyosun ağzından na sıl çikabilmişti? O, Arabların yanından aynlırken meflüç bir halde değil miydi? Demek bunların hepsi yalan, hep” si uydurma idi! Vasilyos Arabları aldatmış mıydı? Selim karşıyakaya çikarken, bü” yük bir kararsızlık içinde bocalıyor” du. Vasilyosun eskiden iki gözü de sağlam olduğunu yakından bilenle vardı. Onun bir gözünü, Hayır adaya sürgün giderken imparatof Mihail söndürmemiş miydi? İnsan, her şeyden ziyade, bir g zünü kör eden adamdan öç almayi düşünmez miydi? — Arahları kesip te ne geçecef eline... Diye söylenen Selim, karşıyaksy$ çıkar çıkmaz, ilk iş olarak, ve her zaman meyhanesinde içki tiği Barovalı meyhaneciyi gördü: — Vasilyos geliyormuş, duydu” mu? — Duydum, aslanım! Bir kaç ne kadar ordusile beraber li buralara, Selim Karvan, birden sesinin 1“ nunu değiştirdi: — Geliyormuş anma, Arabları #* gem