1 Teşririsani 1948 AMERİKADAKİ TÜRKLER | Nevyork gümrüğüne ge ... .. len bir buçuk kiloluk pastırmanın garip macerası Bugün Amerikanın bir çok şehirlerinde Kayseri usulü mükemmel poza yapılıyor Şu «memleket hasretiz denllen şey dünyanın en garib duygularından, en tuhaf hastalıklarından biridir. Geçen eylül, teşrinlevvel ayları için- de Neyyorka, Columbia üniversitesi- ne giden bir talebe grüpile tanıştım. Bunların arasında milli saraylar di- rektörü bay Sezainin Ametika üni. versitesinde bile çalışkanlığı ile meş- hur olan oğlu Yavuz da vardı. Bu ta- Jebe grupunun içinde gene pek ça- lışkan bir gençle tanışmıştım. İstan- buldan Nevyorka giderken yeni bir memleket, yeni bir dünya göreceğin- den pek memnundu, Âdeta sevinç içnide idi. Üç sene fasılasız Ameri- kada ağı düşünüyordu. Fakat Nevyorka geldiğinin on beşinci gü- nü bu gence garib bir hal geldi. İş- tahadan Kesildi. Yüzü sapsarı... Her yemekten sonra mütemadiyen bir gasyan... Ne yiyorsa çıkarıyor... Ar- kadaşları bu daimi mide bulantısı- nın, gasyanların sebebini öğrenmek için kendisini doktora götürdüler, Doktor: Memleket hasreli!... dedi. Ame- rikaya geldiğinin yirminci günü ço- cuk İstanbula dönmeğe mecbur ol- du. Memleket (Ohasretinin insanda gasynalar yaptıracağını o zamana kadar bilmiyordum. Hele Amarekida uzun müddet ka- lan Türklerdeki memleket hasreti- nin ne garib tecellilerini gördüm. Meselâ yazılarımda kendisinden bir iki kere bahsettiğim Kuzguncuklu bay Hatem otuz bir sene evvel Ame- rikaya geldiği halde elân memleket hasreti hummaları İçindedir. Bu zat alaturka musikiyi gazelleri, eski şar- kıları insana hayret verecek derece- de iyi biliyor. içinde gazellerdeki bazı arapça keli- meleri unutmuştur. Meselâ bay Ha- tem bize bir gazel söylemek istedi. Baktık, gazelin içinde «My hart» diye iki yabancı kelime geçiyor... Şa- şırdık, Halbuki söylediği gazelin aslı «dili viranemi yaktın ta temelinden bu gece:... Bay Hatem «dili vira- nem» kelimeleimi unutmuş... «Dik kelimesinin kalb olduğunu biliyor, fakat eviranem> kelimesinin aslını bilmiyormuş... Gazelin İçine unuttu- gu Arabca kelimelerin yerine «My harta diye İngilizce kalbım sözünü ekleyivremis! Sonra öğrendim ki unutulan kelimelerin yerlerine İngi- izceyi yamamak üâdet olmşu!... Bütün çocukluğunu ve ilk gençlik çağını Istanblda geçiren bay Hateme sordum: — İstanbulun en çok göreceğin geldi? resini gelmedi ki... Taşını. İporğaımı, her şevini... Amma ille Köprü üstü sonra nedeolsa biz Boğazlıyız, Kuzguncuklu... Düşün bir kere sabahleyin ilk va- Pura bin... Amma mevsim yaz olma- h... İstanbula in... İstanbulun sa- bahının güzelliği dünyanın hiç bir tarafından yoktur. Ben memleketten çıktıktan sonra nerelere gitmedim. Amma İstanbulun sabahı gibi hiç bir yerde bulamadım. — Daha neleri özledin? — Her şeyi... Hattâ Amerikada Oturduğum halde bizim memleketin dondurmasını bili Malüma ya Amerikanın dondurması meşhurdur. Amme glegelelim nerede bizim sakız- ş$ gibi ağdalı, kaymaklı don- durmalarımız Sonra memleket hasretinin en ba- fnda bizim yemeklerimiz geliyor. Meselâ uzun müddet Amerikada kalmış bir Türkiyelinin yanında “Patlıcan dölması» sözünü ağzınız. dan kaçırmayınız. Karşmızdakinin derin bir yarasını kanatmış olursu- Muz. Siz «patlıcan dolması: der de- Mez sanki onun eski bir sevgilisin- den bahsediyormussunuz gibi karşı- Mizdaki adam: — Ah... Ah patlıcan dolması... di- nerelerini Yalnız otuz bir sene | Türkiyeli bay Hatem, bay ye başlıyor. Bu bizim yemeklere çekilen has- ret yüzünden Amerikada bazı tuhaf vakalar da olmuştur. Meselâ sekiz | dokuz sene evvel Nevyorkta tüccar- dan bay Şalom'un canı pastırmalı yumurta ister, Âdeta aşermek gibi müthiş, önüne geçilmez bir arzu Evden bay Şalom'a dünyanın en ni fis yemeklerini yaparlar. Fakat o: -. Pastırmalı yumurta, ah yumurta... dye döğünüp durur. Bakarlar ki olacak gibi de- Bi bay Şalom pastırmalı yumurta» mn hasretinden nerede ise verem olacak... Nihayet karısı bir çare bu- Tur. Amerikada pastırma şeklinde güneşte kurutulmuş, fakat çemensiz, sarmısaksız bir nevi et Vardır. B& yan Şalom bunları yağda kızartarak üzerine yumuriz kırmış, kocasının önüne koymuş... Fakat bay Şarom: — Nerede? Nerede bizi pastırmalı yumurta?,. diye buna elini bile sür- memiş, Nihayet Nevyorkta pastırma bul- mağa karar vermişler. O zamanlar buradan bazan pastırma bulunur. muş. Fakat aksilik olacak İşte bay Şalom pastırma bulamamış. Bunun üzerine İstanbuldaki &#h- bablara, yazılmış, pastırma yollama- ları için bir de çek gönderilmiş. Ni- hâyet bir buçuk kiloluk hem de «kuş gönü» denllen gevrek yerinden pas- tırma yola çıkmış... Nevyorka gel miş. Fakat Amerikalılar yeryüzünde hastahktan en çok çekinen millet tir. Gelen paslırma da fena m yılmış, yoksa yolda mı kirlenmiş yahut Nevyorktaki gümrük kimya- geri fazla Oukalâik m etmiş nedir? Nevyork& gelen partırma hak- kında gümrükte bir rapor hazır mış: <Bu acayip et parçasının üzerinde | gundan katiyen m ması ve bilkassa yeni i caiz değil dir> diyerek pastırmanın iadesine karar verilmiş. Salon bunu haber alınca? Ne?... Pastırmaya ha?.. sokul- | Tevi muharririmizle beraber uğraşmış, didinmiş, oraya koşmuş, buraya koşmuş ve nihayet zaferi k&- | gı-.| zanmış. Pastırmayı gümrükten kartuş... Son zamanlarda Nevyorkta, Det- roit'te, Şikagoda pastırma yapanlar fevkalâde çoğalmıştır. Bunlar Kay- seriden «acı - tatlı» denilen kırmızı bibirden de getirtmişler. Mükemmel pastırma yapıyorl Böyle Türkiyeden gelmiş olanların bakkal dükkânlarına girdiniz mi? Pastırmaları, teneke kutular içinde tahan hejvalarını görürsünüz. Bir de bizirı memleketin siyah. buruşuk zeytinlerinin, kaşar peyni lerinin hasreti Amerikadaki Türkler arasında dehşettir. da her türlü zeytin vardır, Fakat si- yah, buruşuk zeytinler Her çeşid peynir bulabilirsiniz. Bizim kaşar ve yağlı beyaz peynirlere raslı- yamazsınız Fakat Amerikadaki Türkler obu- nun da kolayını bulmuşlar kaşar peynirini, beyaz peyniri dışarıdan, si- yah buruşuk zeytini de İtalyadan getirtiyorlar. Hikmet Feridun Es Türkiye Ecnebi 1460 kuruş 3100 kuruş 6 AYLIK 3 AYLIK 4 » 1 AYLIK 8 » ———————— Posta ittihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1000, Güç aylığı 1000 kuruştur. po Ak kN Adres tebdil için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır, 0 » 140 » Ramazan $ — Ruzuhuzır 180 5, İmsak Güneş Öğle Ikindi Akşam Yatsı E. 1144 122 651 940 1200 132 Va. #51 6201158 1447 1708 1833 İdarehane: Babzâli elvarı Asımusluk sokak Ko. 13 mkü Amerika- | pek azdır. ! DA O |LA NEN amman sahife 13 1 | Şehirlerin içindeki yollar ve ağaçlar A — Paris şehrinde Şanzelize (Champs Elysöes) isminde bir cad- de vardır. «Place de L'Etolles den «Place de la Concorde» e kadar de- vam eder. Çok geniştir ve inişli yo- kuşludur. Ve Parguet'den, yani tah- tadandır, Metre murabbal hatırım- da kaldığına göre altı yüz küsur fran- ga mal olur. Görenler dikkat etmiş. üzerinde ince $€ pilmiş bir kum - çakıl tabakası yi zer. Sebebi?... Btoile'den aşağıya doğru inen .bu caddenin Pariste do- Jaşan olömebillerle arabalar için en tehlikeli bir yol olmasıdır. Yağmur serpmeğe başlar başla- maz bu yoldan inmekte, bu yola çik- makita olân arabalar çok kayarlar; derape «deraper> ihtimali çok ziya- deleşir. Binaenaleyh şoförler fevkalâ- de bir itina ve itiyad ile arabalarını hüsnü idareye çalışırlar, Birdenbire durmaktan, fazla sürat vermekten | âdeta korkarlar. Her dem zuhuru muhakkak gibi olan bu (Kayış) tehlikesinden ara- baları kurtarmak için parke şosenin asfalte tehvliini bir arakk tedkik et- tiler. Fakat anladılar ki yokuşlarda asfalt yolların da leklikesi vardır. Şu hale göre de başka bir çare ara- mağa buşladılar, Etüdler, tecrübeler yaptılar. Senelerce uğraştılar. Niha- yet bir karar verdiler ve dediler ki... (Parke yollar çok tehlikelidir ve çok pahalıdır. Asfatl yollar (metre mu- rabbaı) üç yüz küsur franga mal oluyor ve bunlar da çok kayıyor, ara“ baları «derape» belâsından kurtara- muyor. Binaenaleyh taştan parke yolları yapmalıyız. Bunlar hem da- ba ucuza (metre murabbal 80 - ilâ - 100 frank) mal olacaktır. Hem de arabalar için daha sağlam olacaktır)! B — Bu karan verdiler... İsmine mozaik (mazaiğüe) dedikleri bir nevi taşlarla yeni yolların inşasını, yavaş yavaş eskilerin de bu yolda ya- pılmasını tercih ettiler, Geçenlerde Paristen gelen bir dostumdan duy- dum. Bu mözaik yollar inşa edilme- ge başlanmıştır ve fevkalâde güzel olmuştur. Bu sayede de Paris şehri büyük masraflardan kurtulmuştur. Büyük bir ekonomi yapmıştır. Bir de yenliik göstermiştir. Bu yeni yol- lar (miniature) ler kadar musanna ve güzel çehreler göstermekte imiş. C — Bundan bir hayli seneler ev- yel Babiâli yokuşu kaldı termim ve tar olunurken © zama: ki kaldırım şoselerin bile o yokuştan çıkacak ve inecek arabaları ve hay- vanları rencide edeceği, atların ayak- lar, arabaların tekerlekleri kayaca- ği iddia olunduğu için şosenin tulen ve -arzan her iki metresi taş parke- lerle çizditilmiş ve âdi şose yaptırı- Jarak biraz evvel arzettiğim malhzu- run önüne geçilmek istenilm Eski Babıâli yokuşu hayli dik oldu- gu cihetle orada yapılmakla olan as- falt şosenin arabaları kaydırmak ve yuvarlatmak tehlikesine mani ol- mak için o zannederim ki beledi- ye ve fen heyeti bu noktayı ihmal etmemiştir. İhmal etmemiştir de mekle memnunum. Çünkü parke ve asfalt yolların, hele yokuşlu yerlerde büyük tehlikesi olduğunu Avrupa tecrübe etmiş ve bir çare bulmuştur. Ve bu çare biraz evvel dediğim gibi daha ucuza mal olmaktadır. D — Paris şehrinin güzelliklerin- den biri de caddelerin etrafındaki ağaçlardır. Eflâke ser çekmiş olan o ağaçlar üçüncü Napolyon devrin- denberi Paris belediyesinin yetiştir. diği - beslediği - büyüttüğü ağaçlar. dır. Bunlari kendi ormanında mu- hafaza eder, ve icabında ve olmuş bir hâlde bozulan ağaçların yerine diker, Pariste kuruyan ağaçların sö- külmesini ve yerine getirilen ağaç- ların dikilmesini görmek başlıbaşına bir ders ve bir zevktir. Ve bu ameli. ye hayli dikkatlerie yapılır. İnsan üzerinde yapılan bir ameliyat gibi bu ağaçları dikerken ve sökerken © kadar dikkat gösterirler ki insan ken- dişini (o bir klinikte sanır. Toptağı çök derin açarlar. Temizlerler, ve çok geniş sularlar, güb- relerler, üzerlerine topraklar düker- ler. Gene gübrelerler. Hususi arabalar üstünde getirdikleri o kocaman âğu- cı kemali ihtimem ile bu yere otur- turlar, Köklerini ayrı ayrı yerleşti- rirler, yatırırlar. Okşancasına bir ne- zaketle topraklara ve gübrelere kâ- rıştırırlar; oOkoca ağaç yerleşir. Bu muamelenin ayrıca mütehassısları vardır; ve işleri yalnız budur. E — Bizim ağaçlarımızı dikmek ve #ökmek bahsi üzerinde çok söz söy- lemek ve misal arzetmek imkânı ol- madığı kanattindeyim. Zira ağaçla- rımizı cadöclerimize nasıl dikmişiz- dir; nasıl Koparınız; yaya kaldınm:- ları üzerindeki taşların arasında bu ağaçları ne için sıkıştırırız aşağı yu- karı hepimiz bi Pariste her ağacın dibi açık ve çukurdür ve bu çukurun üstü de demir kaferlerle kapulıdır... Hepimiz biliriz've tess Süf ederiz de ne biz ve ne de heyeti bu bilişi bildirmeyiz; vardır zira, istiyorum MDSEİR beni o Halik mü Hattâ memnun e o ağaçlar yaya kö dırımları üzer eki taşlar arasın sıklaşmaktan kurtularak ve azad olarak belki başka bir işe yarıyacaklar. dr. Sonra da gayet çirkin ve sirasız dikilmiş olmalarından dolayı gözüken çirkinlik zall olacaktır. Bunu itiraf etmeliyiz ki eaddelerimizin etrafın- daki ağaçlar dikkatsizce dikilmiş, da- ha doğrusu üstünkörü serpilmiştir. Ben çocuktum! fakat hâlâ hatırım- dadır. Anadolu müfettişi umumisi müşir Şakir paşa Nişantaşr caddesi üzerindeki ağaçları diktirtmeğe ve muhafaza etiirimeğe vaktin padişa- hı tarafından memur edildiği için vakitli vakitsiz bizim oturduğumuz evin önünden gelir geçer, yanındaki- Were bir şeyler söylerdi. O ağaçlar bugün Nişantaşında (gürdüğümüz ağaçlardır ve çarpuk çurpuktur. F — İngiltere merkez caddeleri ağaçsızdır. Londranım civarı ne ka- dar ağaçlı ve gölgeli ise Londranın iç yani şehir sokakları o kadar ağaç yüzü görmemiştir. Fakat bu yoksuz- luğu şehrin içine kurulan müteaddid skuüarlar, bahçeler, parklar, bah- çeli konaklar telâfi eder, yor! Zira Londrada çok apartıman yoktur. Orada herkes kendi evinde oturur ve apartımanda Oluranlaraı osokakia oturanlara baktıkları bir nazürla ba- karlar. Gerçi bir kaç tane büyük bü- yük aparlımanlar yapılmış ise de adedleri çok mahduddur. Londranın yolları Paris gib! parkedir, asfalttır. Hattâ lâstiktendir. Fakat malzeme- si başka demek olacak ki Paristeki yollardan daha başka bir çehre gös- terir. Bazı yerlerde hele (Site) ta- rallarından Roma devrini andıran büyük yekpare taslı sokaklar da var. dır. Yalnız dikkat olunur ise bu tâş ların “üzerleri delik deşiktir ve kati- yen arabaları, otobüsleri kaydırmaz. Londranın civarındaki inişli yokuş- hu mahalleleri kateden şoseler İse ufak ufak taştan parkelerle örülü- dür. Bunlar da yağmurda, çamurda kaymaz. Londranın otobüsleri İki katlı ve havaleli yüksek arabalardan olduğu için Londra belediyesi de Parisin mozaik parke taşlı yeni şose. lerini tedkik etmikle imiş. G — Bizim memleketimizde Ban- dırma taraflarından birçok parke tas- Ira veren oğaklar bulunduğu için bilmiyorum bizde de Avrupa gibi hareket etmek, yani elbet daha ucu- ze- mal olacağı cihetle şöseleri parke taşlarile yapmak fena mı olacak? Bunu bilmiyorum. Yalnız oşurasim biliyorum: Mozaik namını alan ve yontma taşlarla yapılan yollar da- ha ucuzdur. Dahaaz tehlikelidir. Ve bu ekonomi sayesinde daha çok pılır. Ümid ve temenni ederim aptığı gibi bizim beledi, afiamız dehi Parisin bu yeni usul mozaik yolları hakkında bir tedkik yapsın Semih lee $.