” ken nöbetçil, 21 Teşrinievvel 1938 — Beni rahatsız etmiyor ki... Teselli — Eğer ben ölürsem, benim gibi ko- ca bulamazsın... — İyi ya işte, bu da bir tesellidir!.. Övünme — Bugün gene İngiltere sefaretin- den telefon ettiler, Yok canım... | İngiltere sefaretinderi telefon ettiler. Biri fısladı: — Yanlış numara çevirmişler!.. Falcı Falcı iskambilleri açtı; Babanız size dargın, dedi. — Benim babam yok. — Şu halde anneniz. — Annem de yok. — Hem sonra oğlunuzun başından... — Cocuğum yok. Bu sefer bir seyahalle çikacak- $ınz, geçen senekinden daha iyi geçe- cek... — Ben ömrümde seyahate çıkma dım. Falcı kızdı — Eğ kbalinizi benden iyi bi- liyorsanız buraya neye geldiniz? Teklif mı$ beş li azanân birine sözli siz bir kere Nuriyeye teklif edin .—.. Bir nutuk Nikâh kıyıldı. Gelinle damad davet- Mlerini alıp otele gittiler. Mükellef bir Sofra kurulmuştu. Cazband çalıyordu. Yemek neşeli geçiyordu. Sona doğru bir zat kalktı, çatalını vurdu. Herkesi sustu: .i ve söze başla- dı: — Büyük bir neşe ile kâdehimi geli- nin şerefine kaldırıyorum. Gelini da- ha bugün görüp tanıdım, fakat kendi- — Şey... Bu odanın tavanı biraz — Vay, siz ayakta mı uyursunuz?... Berlindeki Salamonun neşesi gi zaman, Yahudi ma- zalarının ününe nöbetçi kondu. Ma- ya girmek isteyenleri geri çeviri. ardı, alamonun magazasının önüne de iki nöbetçi dikildi tahı biri geldi Mağazaya girmek ister. — Yasak! dediler. ilk defa Yahudilere boy- . Biraz sonra eli çan-| Adam mağayrxa giremedi, geri dön- dü. Bu hali seyreden Salamon: — Yuşasın Naziler! diye baykırıp gülmeğe başladı. Karısı hayretle sör- dde - Bunda ne var sevinecek!.. — Daha ne olsun. Gelen tera memü- ru idi, Mağazayı haczedecekli. Bırak- Adam zorladı, nöbetçiler zorladı. İ madılar. — Uslu cturanlar cehennemden doğruca cenmete giderler, — Sıcaktan çkıp soğuğa girince zatürree olmak işten bile değildir!... — Geç kaldık, evi soyamıyacağız... — Doktora gidip deli olduğuma dair rapor aldım... Dürüst kiracı alçak... sine hiç de yabancı değilim... O beni hiç tanımaz fakt ben kendisini giyaben çok iyi tanırım. Damad arkadaşımdır, Aylarca bana sevgili Fatmasının gü- zelliğinden, iyiliğinden bahsedip dur- du. Gelin ayağa kalktı: — Affedersiniz dedi; Cemileğir! benim - adim — Kalkmak için telâş etmeyin, bu- günkü dersimiz bitti?.. Alışık © — Bu şapkayı karıma hediye alıyo- rum. Eğer beğenmezse değiştirir misi- İ niz! — Evet. | — Kaç kere?, Akıllı kuyumcu Kuyumcu Levinin dükkânma bir genç girdi. Bir altın nişan yüzüğü sa- tım aldı: — İçine: «Ahmedden sevgilisi Ayşe- ye» yazınız, dedi, — Başüstüne. Levi yüzüğün yazısını ısmarlıyacağı | sırada durdu; — Biraz düşünelim dedi. Ya Ayşe İlkrinden vaz geçer de yüzüğü iade ederse hiç bir işe yaramaz... — Peki ne yapayım! — Daha kısa birşey yazalım. Mese- lâ: Ahmedden ilk ve son sevgilisine!.. EEE. in meden telefon ettiler, — Çabuk kunduracıya git, yalmz sol İskarpinin pençesini yapsın ide — Bu dişinizi ya doldururum ya çe- — Siz lâboratuvarlar için fare ve sı. | Kerim. çan yetiştiriyormuşsunuz öyle mi? — Evet. — Bana yüz kadar fare, yüz kadar sıçan satar mısınız? — Satayım. Ne yapacaksınız? — Apartımanı değiştiriyorum. Kon« trat mucibince çıkacağım apartımanı — bulduğum gibi bırakmam şarttı!.. İ — Başka çare yok mu? — Var. Doldurduktan sonra çeke- rim!... Meksikada İki Meksikalı poker oynuyor: — Bende iki as var. — Bönde iki tabanca var. — Öyleyse sen kazandın!... bayın sağ ayağını kesmişler. Fotoğraf — Nadidenin çekdirdiği fotoğraf ga- liba tıpkı kendsine benziyor, — Neden? — Kimseye göstermiyor da ondan!.. İstediği — İflâs ettim. Herşeyi sattım. — Kurtulmak istediğin baska birşe- yin yok mu? — Var; Açlık!... — Neden yek canım diyorsun, bugün | maz İstanbul kahvehaneleri Şehrimizde büyük küçük ceman 2500 kahvehane var Kahvecilik kazançlı bir iş midir? Kahvehanelere en çok kimler devam eder? Kahvehanelerde neler konuşulur? Eni) ; ; Kahvehanede sohbet... Bilmem nazarıdikkatinizi celbetti mma. mi? İstanbulda adım başında bir kah: vehaneyeraslanıyor. Acaba kabveci- lik kazançlı bir iş midir? Kahveciler cemiyetinden öğrendiğime göre İs- tanbulda 2500 Kahvehane var. Beş senodenberi şehrimizde kahvehane âdedi hiç azalmamış, bilâkis tedricen artmıştır. İstanbul kahvehanelerinin ekserisinde bir fincan kahve beş ku- ruşa satılır, Mahalle kahvehaneleri - ki, bunlar İstanbul kahvehaneleri- nin dörtte birini teşkil ederler - kah- veyi, çayı üç, üç buçuk kuruşa verir- ler, Beş kuruşluk kahvehaneler di- gerlerinden daha cok kazanıyorlar. Fakat bu fazla kazanç, beş kuruşla üç buçuk kuruş arasındaki altmış para farktan ileti gelmiyor. Çünkü üç, üç buçuk kuruşluk Kahvehane- nin vergileri de ona göredir. Buna mukabil beş kuruşluk kahvehaneler şehrin işlek yerlerinde bulunur ve daha çok vergi verirler, Beş kuruşluk kahvehaneler daha ziyade sürümden kazanıyorlar, Bun- ların müşterileri, diğer küçük kahve- hanelere nazaran daha çoktur. Gü- rün ber saatinde müşteri eksik ol- maz. Şüphesiz öğle üzeri ile geceleri Kahvehaneler daha kalabalıktır. Ba- zı kimseler bir fincan kahvenin ser- mayesini pek de haksız olmıyarak, kahveji, ça: Yı beş kuruşa pahali bulurlar, Filha- kika kahve ve çay beş kuruşa ucuz değildir. Fakat kahveciler kâra geçin- ciyo kadar her gün bir meblâğ elde etmeğe. bunun için de muayyen bir mikdar kahve ve çay satmağa mee- burdurlar. Meselâ; beş kuruşluk kah- yehanelerde.patronlar, en 82 bir ocak» çı ile bir garson olmak üzere iki adam çalışlırırlar. o Kahvehanenin kapısı her gün, bütün masraflar dahil ol- mak üzere vasati bir hesapla 4 - 5 Mraya açılır. Kahvecinin serma- yeyi kurtarması için evvelâ bu 4 - 5 lirayı çıkarması ve. bunun için de yüz kahve ve çay satması lâzımdır. İşto kahvecinin kârı bu rakamı elde ettikten sonra başlar, İstanbulda günde yüz kahve ve çay satamıyan kahvehaneler yok denecek kadar azdır. Şüphesiz, beş kuruşluk İ kahvehaneleri kasdediyoruz. Bunlar arasında günde vasati olarak beş yüz kahve ve çay satanları dasaz değil dir. Bilhassa cumariesi gecesi ve pa- zar günleri kahveciler daha çok ka- zanırlar. Fakat bunların masrafları da ona göre çoğalır. Kahveciler en çok «kesme» tabir ettikleri, oyun arası getirilen 20 pa- ralık karemelâ şekerlerinden yahud, tam ortasına bir kürdan saplanmış bir kuruşluk lokumlardan kazanır- lar. Bazı kahvehaneler gedikli müş- terilere İltimas olarak tavla oyununa | kesme getirmezler. Fakat kâğıd oyu- nunda iş değişir, Sık sık eskidiği için küğnd oyununda, kim olursa olsun, kesme ceremesi ödemek o mecbüriye- tindedir. «kesme; ler ekseriya müş teri tarafından çay, kahve veya ga- zozla tebdil edilir. Bu değiştirme ha. reketi kahvecinin kazancını pek azalt- Kahvehane hayatı Kahvehaneler başlı başına birer âlemdirler. Her kahvehanenin, bulun- | duğu semte göre hayat tarzı vardır. Kahvehane ohayalıni daha ziyade kahvehanelerin gedikli tipleri sürer- ler. Gedikli müşteriler arasında işsiz- der ekseriyeti teşkil ederler, Bir yer- Kahvehanede nargile merakhları de çalışanlar da işlerini biran evvel bitirip (Okahvehaneye gitmek için can atarlar, Bunların kahvehaneler- de hususi yerleri vardır, Daima aynı masalarda buluşur, konuşur ve oy- i narlar. Konuşmalar ve oyunlar tip- hesaplamağa çalışır ve, İ şir, lerin yaşlarına ve işlerine göre deği- Kahvehane £ tiryakileri arasında | orta yaşlı, mazbut tavırlı, efendi kı- lıklı memurlar vardır, Bunların bü- tün zevkleri sabahleyin erkenden kalkıp kahvealtısını yaptıktan sonra işinin başına gitmek, akşam üzeri erkenden -karısike, çoluğile çocuğile yemek yemek ve sonra kendisini bek- Jiyen kahvehane sohbetine gitmek- tir, Bu yeknasak hayatlarından mem- nun görünürler. Bülün gazeteleri muntazaman okurlar. Fakat gazete almak âdetleri yoktur, Kahvehane lere erken gider ve müşteriler bastır- madan boş gazete bulurlar. Kahrehanelerde oyun tiryakileri de az değildir. Amele sını bunlar arasında ekseriyeti teşkil eder, En çok ealimısallır , #cimdalli; , «pas- (ras Labir edilen basit oyunlar oynar- Tar, Bazan alt: kişinin İki, üç masayı birleştirerek bağıra çağıra saltı kol iskambils oynadıkları görülür. Bu marizaralara ekseriya kışın : raslanır. Bazan: «Hasan, kızı atlı, ben, papazı verdim. Bacak Abdullahın elindeydi» gibi sözlerle münakaşalar ve sonra da kavgalar çıktığı vâkidir. Kahvehanelerin bir de kibar müş- terileri vardır. Bunlar da devamli müşterilerdir, Kibar müşteriler kah- ye köşelerini seçerler; çünkü burala- YI «poker» e müsaiddir, Poker kah- vehânelerde plâka ile oynanır. Plâka tutanın, garson hakkı gibi, yüzde on hakkı vardır. Bu para kazanan- lardan alınır. Plâkacılık, adamına gö- re, epeyce kârlı bir iştir. Seri plâka tutanlar kahvehanelerde nam salar, meşhur olurlar, «kare» teşkil olundu mu, plâkacı hemen görünür. Bazan masada yirmi Jira ve hattâ daha fazla döndüğü olur, Bu süretle plâkacı saatte iki lira kazanir. Pokerde en çok kazanan oynıyanlar değil, plâka- cılarla kahvecilerdir. Kahvehanelerde poker bundan beş sene evveline kadar salgın halde idi. Son sene çok azalmıştır, Kahve ciler her seansda oynıyanlardan 60 kuruş gibi mühim bir para almalar na rağmen kahvehanelerinde poker€ müsaade etmiyorlar, a g