ISTANBUL MUHAREBELERİ âmartin, 1453 fethini romantik .. Ay" 3 . z üslübile nasıl tasvir ediyor Bu Fransız edibi tarafından 8 cild olarak lehimizde yazılan Türkiye tarihinin dilimize iyi bir şekilde tercüme edilmemiş olması teessife şayandır Meşhur Fran. Büz edibi olan ve /£ memleketinin si- ğ yasi hayatında i > a büyük rol oy. Muyan Lümartin, Osmanlı devleti- hin bir asır ev- Lâmartin yeli keşmekeşinden mülhem olarak, Türkiye hakkında, evvelâ, «kadavra» #abirini kullanmışta, © Fakat Abdülmecid deyrinin ri- tali, Ayrupaca pek mühim olan bu Baksiyeti bizim tarafumıza imale ede- bildiler. Şair, servetler yemiş, tüket- miş, son şark seyahatinde savurduğu paralarla da müzayakaya düşmüş bu- Juruyordu. İstanbula geldiği vakit, pa- dişah onu huzuruna kabul etti, iltilat- Yarda bulundu. Kendisine Aydın taraf- Jarında bir de güzel çiflik verdi. Lâ- martin memleketine avdetle bu seya- hat hakkında kıymetli eserler neğref- #i; şöhreti büsbütün parladı. Sekiz cildden mürekkep olan bir de Türkiye tarihi yazdı ki, birinci kitabı, | Türklerin ve islâmiyetin menşeine ajt- #ir. İkincisi Osmanlı devletinin kuru Suşundan başlayıp sekizincisi Sultan Mecid zamanında biter. * Avusturyalı müverrih Hammerin Kaynarca munhedesine kadar Osman» Jı tarihini anlatan on sekiz cildlik meş- hur eserinde bütün hâdisat nasıl mü- İemadiyen zorlanarak Türk milletinin aleyhinde gösterilmişse, onun intişa- rından, hattâ fransızcaya $#amamile tercümesinden hayli sonra çıkan Lâ- Martin tarihi, bilâkis bariz şekilde Türk muhibbi bir ruhtadır. Gerçe meşhur Fransız edibi hakkın. da, devir devir paraca sıkışarak bazı eserler yazdığı söylenir; bu kitap hak- kında dn «Kuru tarihi vesaike dayan- Mmaklan ziyade şairanedir. denir. Fa. kat unutmamalı ki, Lâmartin, Yuna- nistanda da sefirlik etmiştir; buna yağmen hissiyatı Bizansa değil, Tür- kiyeye meyleder, Bu zat, bütün siyasi hoyatında gayrimeşru işler yapmamış- tar. Eline pek daha büyük fırsatlar geçtiği halde suiislimalde bulunma mıştır. Aydında bir çiflik için kanaati. Min taban tabana hilâfma yazılar yaz- Mış olmasını varid göremeyiz. O, bü- tün şarkı gezmiş, mukayese neticesin- de eserini tamamlamıştır. Hammerin Yesikalarından istifade etmiş, fikir ve hissiyatından ise mülhem olmamıştır. * Türkiye hakkında yeni ve eski devir- İlerde yazılmış kitapların hattâ en kıy- Uilerinin, hattâ en meşhur kalem- den çıkmış olanların, halkâ behimiz- Me bulunanların bile adamakıllı bir ge- Ke dilimize çevrilmemesi ne kadar süfe şayandır, İ| Büzünkü yazımı, Lümarlinin İstan- fethini anlatışına ayıracağım. Yal- Mik bir nokta üzerine dikkati celbede- , Aşağıda portresi çizilen Büstin- ani hakkında, Lâmartin belki de biraz aksızlık etmiştir. Zira birçok vak'a- Rüvisler İstanbul müdafaasında en bi- i rolü oynıyan bu şahsiyet ( “ mülhem olmuş bulunsa gerektir. ", İste Fransız edibinin kaleminden ge Man canlı satarlar: ii ».. İkinci Mehmed © gün ümidsizliğe Dm dı; hahlâ ricet bile aklına geldi. duyu çeviren celiâdlar, kaçakları üm tehdidile yeniden savaşa sürük- eş için beyhude uğraşıyorlar; bu ra #argaşalığını nizama sokamı. da, İpe dişin biran, muhasarıdan vaz ee. Mİ geçmemek mi izim geldi. Ni düşündü; Greklerin #eklif ettiği eyi acaha kabul etse miydi? Lâkin çadırlarının etrafında kımıl. damaksızın durup ordunun uğradığı muvaffakıyetsizliğin intikamını almak arzusile yanan yirmi bin Yeniçerinin manzarası, sayhaları ve teşvikleri ikin.| ci Mehmede taarruza devam kararmı verdirdi. Hükümdar, bu Yeniçerilerin | başına geçip, bir kasırga hizile, Sen Ro. men kapısı (1) karşısına, tavsamış ta- arruzun ortasına atıldı. - Sultanın st üzerinde silâhını salıya- rak belirmesi, onu burada bu halde bi- rakmak hicabı, Yeniçerilerin tevbih- leri, devrişlerin sesi, zâafa düşmüş hü- cum kollarını toparlayıp yeniden hen- deklere sürdü. İkinci Meltmed, Yeniçerilerini bun- ların içine saldırtmışlı bile. Kostantin ile Jüstinyani (2) Sultanın görünmesi ve püskürtülen Türklerin avdeti üze- rine Sen Romen kapısına gelmişler; gediğin üzerinde kumanda ediyorlar ve çarpışıyorlardı. ! Padişahı çeşiren Yeniçerilerden bi- rinin attığı ok, Jüstinyaninin şırbını deldi; ihtimal bu kahraman İstanbul Cenevizlisi bir insan ummanı orlasın. 4a hücuma gelen Mehmedin heybetin- den nihayet yılmıştır; yahud, talihin Bizansın son imparatoru Kostantin müdafaa etmekten şevefini lekelemek- sizin çekilmek üzere bir bahane ara- maştar; yabud da, belki vatan ve fazi- let için değil de şan uğrundaki çarpış- malarda insan cesaretinin bir hududu yardır; bülâsa ber ne sebeple ise, Jüs- tinyaninin kahramanlığı yarasından akan azıcık kanla beraber süzülüp tü. 'keniverdi. Gedikten indi. Dahili surun dibinde yarası İmparatorun bir cerra- hi tarafından sarıldıktan sonra vatan- daşları olan Cenevizlilerile meskün Ga- lataya, İstanbulun bu bitaraf kısmı- na çekilmek istedi. Silih arkadaşları harekâtın en mü- him anında harp sahasından böyle gayretsizce bir ayrılışa hayret ettiler, Kostantin, pansıman esnasında bu. Junmak üzere, generalile beraber biran aşağı inmişti. Askerlerinin ulvi bir ce. sarete muhtaç bulundukları şu sırada yels verici bir nümune göstermemesi için yalvardı. Gaybubetinin yahud öl. düğü rivayetinin muharip saflarında uyandıracağı paniği hatırlattı. Lâkin hiç birşey korkak yabud vefasız Jüş. tinyaniyi heyecanlandırmadı. Nihayet Kostantin: -- Peki amma, yaranız hafif, tehli. ke büyük, çekilmeniz imparatorluğun ölümüdür! » dedi, - Hem her yanı düş. manlarımızla çevrili bir şehirden ne yolla kaçacaksımz? Yaralı, terkettiği kahramanın talih. sizliğini tahkir ederek ve”Türk topları tarafından açılan dahili sur gediğini göstererek, hayasızca: — Birzat Cenabıhakkın Türklere aç- tığı şu yoldan giderim! - cevabını ver- di. <1) Topkapı. 42) Bizans müdafaasına gölen Lâtinlerin © meşkuru ve ehemmiyetiet ki, surların €n zayıf noktası onun tarafından müdafaa ediliyordu. Ve bu sözleri söyledikten sonra, ha- kikaten de, duvar yarığından koşarak çıktı; Halici bir sandalla geçti; haya- tını ve reşâlelini Galatanın bitaraf du- varları içinde gizledi. Bu firar, muhasırın hezimetine s6- bep oldu. İtalyanlar, generallerinin ka, çışından cesarelsizlenerek kendilerine ineydu mevkilerden bir kısmını onun ardı sıra bıraktılar. Yorulmak bilmez Kaostantin, hemen hemen tek başına gediklere tekrar çıkıp son istinadgâhı olan İsparlalılarile, gâh Poleologtarile, beyhude müdafaaya devam etti. İkinci Mehmed, düşman hattanı yarı yarıya boşalmış görünce, şu suru ilk aşabilecek Yeniçeriye krallıklar kadar yüksek bir mevki adayıp askerlerinin ruhuna bahadırlık cinnetini âşılamış oldu. Askerler, ölülerile yarı dolu hen- deklere duldılar. Atlet cüsseli ve böyle dev üsü bir bedene can verecek kadar cesur yürekli bir Yeniçeri Bulgar (3) - ki ismi bir rivayete göre Ulubadlı Ha- | sanmış; kimi de şimali Avrupa barbar- larına mahsus bir adla kendisini zik. eder - duvara bir merdiven dayıyarak, ve bir elile kalkanını vücudüne siper ederek, öteki elile bazusunun kuvveti. ne uygun büyüklükteki kılıcını sallıya | sallıya sur iepesine ilk çıkan oldu; arkasında on sekiz arkadaşı ezilmiş ve ateşle yanmışken her ârızadan masun kakdı. Bir yandan sol kolundaki kalka- runın fazyikile kendine yer açarken, sağ elini, merdivende ölenlerin yerini tutan on iki diğer Yeniçeriye uzattı. Nihayet, Kostantinin daha yüksekteki ârkadaşlarınm atlığı iri bir taşla dev- rilen Hasan, hendeğe yuvarlandı; ye- miden çıkmak üzere diz üstü kalktıysa da bir taş tufanı altında, baygın, düş- tü. Lâkin on iki arkadaşı, çok geçmeden yüzlerce askerle daha takviye edilerek, Hasanın kendilerine açtığı sahada çar- pışmağa başlamışlardı. Cesedler üstün | de cesedler bırakarak, şimdi artık mah- surlarla mubasırlar arasında taksime | uğrıyan gedikte, gittikçe daha fazla yer kazanıyorlardı. Bu gürültülü duruşmada, Kostan- tinin, Morglı askerleri arasında, kâh ilerliyerek, kâh geriliyerek bir neler coşkumluğile dövüşlüğünü, surun di- binden görenler olmuştur; sol elile er. guvani mantosunu şehre dağru kaldı- rıp son dostlarından imdad istiyordu. Nihayet dış duvardan, İk! suru biri. birinden ayıran düzlükteki en sadık za- bitlerinin nsaşları üzerine tartedildi; ölümünden sonra teşhis edilip de ces0- Gi didiklenmesin diye imparatorluk mantosunu sırlından çıkardı; âdi bir meler elbisesi ve silâhlarile Sen Romen kapısı gediği üzerinde son nefesine ka- dar çarpıştı. Tâ ki Türkler imparalor- luk merkezine ancak imparatorun ka. davrasını çiğneyip girsinler. Adamları tarafından terkedilmiş bir halde, bir avuç kahramanla, hemen hemen yalnız başma kapı alında çar- Pışıp dururken yüzüne bir kılıç darbe- si yedi; ensesine de keskinliğine bir si- âh inince! — Başımı kesip düşmandan saklıya- cak bir hıristiyan yok mu? - diye bağır. di. işittilerse de, imparatorlarına bu hazin | tası başlamıştır. Halkın ve bütün mek- hizmeti yapamadılar. Sen Romen kapısı altına doluşan Ye- niçeriler, Kostantini tanımaksızın geç. tiler, Surların üstünden atılan cesed yığınları hükümdarın nâşın: örttü. ... Romantizmin en büyük üstadların- dan olan Lâmartinin harikulâde tas. sirile, İstanbul fethinin en parlak lev. (3) Bülün harlatiyan “Dürklere, bu me- yanda o devrin Türk astllı ve Siâvlaşırken “Türk harsine avdet etmiş Bulgarlarına da Türkten gayri bir milliyet atfedildiğini ynulmamalı, Bestekârlarımız arasında milli senfoni müsabakası açıldı Müsabakanın şartları - juri ne suretle teşekkül edecek - seçimi nasıl yapacak ? Cümhuriyet Halk Partisi tarafın- dan bundan evvel Halkevleri sahme- leri için piyes, büyük ve küçük momleket hikâyeleri müsabakaları Açılmışlar. Bu sefer sanatkârlarımızı çalıştırmak ve korumak, ayni zaman- da memlekete ezer Kazandırmak maksadlie Türk bestekârları arasın- da milli karakterde bestelenmiş bir senfoni müsabakası açılmıştır. Mü- sabakanın şartları ile jürinin ne Su- retle teşekkül edeceği ve seçimi nasi yapacağı hakkındaki program şudur: Jüri; Bestekârlar tarafından en geç 90 mart 1988 tarihine kadar Halk Par- tisi genel sekreterliğine gönderilecek olan milli karakterde bestelenmiş senfoniler İki jüriden geçecektir. a) İhzari jüri: Bu jüri; Cümhurbaşkanlığı Filâr- manik orkestrası şefi profesör Pra- etorius ile Devlet Konservautvanı öğretmenlerinden Halil Bedi Yönek- | ten ve Ankara radyosu şeflerinden Mesud Cemil ve İstanbul Konserva- tuvarı öğretmenlerinden Ferdi Stat- | Zer'in iştirakiyle 4 kişiden terekküb €decektir İhzari jüri; yukamda zikredilen tarihe kadar gönderilen eserleri sünat, teknik ve estetik bakımların- dan tedkik ederek müsabakaya gir- mesi uygun görülenleri seçecektir. b) Müsabaka jürisi: İhşari jüri faaliyetini bitirdikten sonra teşkil edilecek ve yukarıda adı geçen dört ihzari jüri üyesile, Halk Partisinden ve Kültür Bakanlığın Gan iştirak edecek birer üyeden ve gene Kültür Bakanlığı tarafından Giğer müzisyenler arasından seçile- cek üyelerden terekküb edecektir. Bu jürinin heyeti umumiyesi 11 kişi- yi geçmiyecektir. Müsabaka Jürisi; 25 mayıs 1930 ta- rihinde toplanıp, Cümhurbaşkanlığı Filürmenik orkestrası tarafından çalınacak eserleri dinledikten sonra “İzmirde kızılay haftası “me Ni ; üyeler arasında gizli raye müracaat suveliyle birinciliği ve ikinciliği ka zanan senfoniler tesbit edilecektir. Müsabaka şartları: 4 — Senfoni nowmal 'bir orkestra için yazılacaktır. (2 - 3) tahta saz- Jar v. 8.) 2? — Senfoni -25 dakikadan kısa, 35 dakikadan uzun olmıyacaktır. 3 — Senfeninin raürekkeble we okunaklı yazılmış hir partisvonu, en genç 30 mart 1989 Larihine kadar, ihzari jüriye tevdi edilmek üzere Halk Partisi genel sekreterliğine gönderi- lecektir. * 4 — İhzari jüri, gelen eserler ara- sından müsabakaya iştirakleri uy- gun görülen senfonileri en geç 15 mi- san 1939 tarihine kadar ayıracak ve bunlar orkestra partilerinin yazdı- rılması için bestekârlarma iade edi- Jecektir. masrafına karşı- Tık olmak Üzere yüzer lira verilecek- tir. Orkestra partileri en geç 10 ma- yıs 1939 tarihine kadar Cümhurbaş- kanlığı Filârmonik orkestrası şefliği- ne teslim edilecektir. 10 mayıstan 20 mayısa kadar yazılan $enfoniler Cümhurbaşkanlığı PFilârmonik or- kestrası İle prova edilecektir. 25 ma- yıs 1939 tarihinde Cümhurbaşkanlı- ğı Filârmonik orkestrası, senfonileri müsabaka jürisi huzurunda ikişer defa çalacak ve müteakiben gizli rey- le birinciliği ve İkinciliği kazanan senfoniler teayyün edecektir. İstiyen bestekârlar eserlerinin provasını ve müsabaka jürisi önündeki çalışın bizzat drije edebileceklerdir. Aksi tak- dirde senfoni, Cümhurbaşkanlığı Fi'ârmonik orkestrası şefliği tarafın- dan drije edilecektir. Müsabakada birinciliği kazanan senfoninin bestekârma 1000, ikincili- ği kazanan senfoninin bestekârma da 700 lira mfiküfal verilecektir. İzmirde Kızılay haftasında erkek lisesi tslebesinden Samim İkbal, kız lisesi ta- lebesinden Behiye Öznehir nubuk söylerken, talebe Atatürkün heykeli önünde Bazı askerler kaçarlarken bu sözleri İzmir (Akşam) — İzmir Kızılay haf-| den Behiye Öznehir ve erkek lisesi ta- nında tören yapılmış, törene vali B, Fark Güleç riyaset etmiştir. Muzika İstiklâl marşını çaldıktan sonra Afa- Jebesinden Samim İkbal taraflarından etmiştir. Lürkün beykeline Kızılay adına bir şük-. ebesi ve izcileri Atatürkün heykeli ö- ran çelengi konmuş, kız lisesi talebesin-! nünde bir geçid resmi yapmışlardır. halarından biri ne güzel canlanıyor. Bu münasebetle şu temennimizi bir kere daha yükseltelim: Bize dair eskiden ve yeni olarak ya- zılmış bütün eserlerin dilimize terci. mesi elzemdir. Bunu yapmamanın, ya- pamâmanın ne büyük noksan olduğu- mu, sanırım ki, 1859 da basılan sekiz cildlik bir kitabdan 1938 de ancak bir kaç sahife terciime edilmesi beliğ sus © sette Made eder. Yürük Çelebi