12 Teşrinievvel 1938 *. Olürken Gece saat dokuzdu. Lazar hapisha. | mesinin gardiyanı, yamağile beraber | etrafı dolaştı, giriş kapısını sürgüledi, dönüp yürüyordu. Bu sirada kapi yumruklandı. Kapıcı göz deliğini açıp baktı: Bir müfreze askerin önünde polis komiserinin yanında uzün boylu, vet vücudlü bir adam gördü. Kapıyı araladı. Komiser: — Kapıcı hemşeri dedi, sana şüphe. lilerden birini daha getiriyoruz, ye- rin var mı? — Lazarda daima yer vardır dedi; senin tevkif müzekkeren var mı? — Hayır, fakat tevkif emri var, “© — Ver. Kâğıdı aldı, kapıyı kapadı, yeni ge- Jene sordu: — Adin nedir? Mahpus omuz silkti: ş — Biliyorsun, kâğıdda yazılı. a Yürüdüler, Lazarm loş höcrelerin- den birine girdiler, Gece saat dokuz- da hapishaneye atılan bu adamın adı Andre Şenle idi. *.. Bu Andre Şegie kimdi? Şenle 1762 de İstanbulda doğmuş, Fransaya dönünce ihtilâle karışmış, tethiş siyasetinin aleyhinde bulun- muş bir gençti. Boş zamanlarında şiirler yazan bu iktilâlei gencin şair olduğunu da bir kaç dostundan başka kimse bilmiyor- du. Tanınmış bir adam değildi. Şenie hapse atıldıktan iki gün sonra Lazara iki yeni misafir daha getirildi. Güzel Montron ile güzel Eme Kuanyi... Eme hapishaneye bir bahar havası getirdi. Şen, şuh, güzel, hoppa bir ka- dındı. Şenlenin sevdiği kadındı. Onu iblilâlden evvel tanımış, fakaf cesa- ret edip aşkını söyliyememiş: Cesaret etseydim eğer, Önünde başımı eğer Dizine kapanırdım... Diye yazılar yazmıştı... Hapishane. de de açılamad:, gene kadını uzaktan, 8essiz sadasız sevmekte devam etti ve gene şiirler yazdı. #ar Eme Kuany! kimdi?.. 18 inci asrm en asil ailesine men- #up bir genç kız. 1784 de Flöri marki. #i ile evlendirdiler. Fakat karı koca Ayrı yaşıyorlardı. Eme Parisin kraliçe. si olmuştu. Bu ateş dudaklı, kıvılcım- lı gözlü genç kadın Parisi kasıp ka. vuruyordu... Lozön adında bir zatın metresi oldu. Onunla Romaya gitti, ,Orada İngiliz lordlarından birile ya- şadı. Parise döndü. Fakat yanında Montron vardı. Lorddan sonra Mon- ,tronu sevmiş, onunla Parise gelmişti. Bir gece her Ikisi de tevkif edildiler. vam - İşte Şenie bu güzel kadını seviyor. du. Fakat kadın Montrona âşıktı, Şenie âdi bir gazele muharririnden başka bir şey değildi. Tenezzül edip ona bakar mıydı?.. İ Fakat Senle, dışarıda koca şehir kaynaşırken, hapishanelere atılanlar birer birer idam edilirken, kaldırım. larda kan gövdeyi götürürken, Eme. den başka bir şey düşünmüyor, on. dan aldığı ilhamla şiirler yazıyordu... ger Değil hapishanede, hattâ memleke- tin idare makinesinde bile alan satanı bilmiyordu. İhtilâl hâd bir devreye şür yazan dşık... ANDREŞENİE GENÇ MAHPUS nidaları arasında Andre Şenlenin başi kesildi. İdam edilenlerin cesedleri gizli top- lanıp meçhul bir yere gömülüyordu. Cesedler götürülürken takib edenle- rin cezasi da idamdı. Fakat Andre Şenlenin cesedini bayan Paris adını alan bir genç kız takib etti. O kızın sa- yesinde ihtilâlde idam edilen 1.300 kişinin nerede yattıkları biliniyor ve gene bü sayede Andre Şenienin me- zarı kaybolmadı. e Eme ile Şehie, edebiyatın, çiirin kuvvet ve kudretini, vezin ve kafiyeyi istihfaf edenlere ihtar edecek bir ör- Eme Kuanyi © nektir. Andre Şenle edebiyat tarihlerine «büyük Fransız şairi» diye geçmiştir. Eğer hapishanede Emeye âşık olup bu aşkın iihamlarını terennüm etmesey- di bugün adı sani anılmıyacaktı ve eğer o şlirler Eme Kuanyinin aşkın- dan doğmamış olsaydı, ihtilâl devrin- de Eme Kuanyi adında bir kadın ya- şamış olduğu çoktan unutulup gide- cekti, 1938 yılında, yani ölümlerinden 144 sene sonra Eme ile Şenie yaşıyor- Jarsa bunu edebiyata borçludurlar. S.S elediye seçimleri (Baş tarafı 1 nci sahifede) seksen - doksan ve bazı yerlerde da- ha fazlasının seçmek haklarını kul- andıklarını ve hepsinin de ittifakla C. H. Partisi namzetlerine rey vardik- lerini öğreniyoruz. Bunun, gerek içte, gerek dışta bü- yük bir manası vardır. O da, valan- daşların memleket işlerini kavramak ve yürütmek bakımından ne kadar kuvvetli ve ahenkli bir birlik teşkil ettikleridir, Belediye seçimlerinin neticesi her yerde memleket efkârı umumiyesinin ve siyasi Lemayüllerin bir imakeşi ad- dolunur, Açık olan hakikat te zaten budur, Çünkü, Belediye seçimleri, di- ğer milli meclisler seçimlerinden fark- lı olarak bir şehrin veya bir kasaba- nın sakinleri arasında kimlerin İş ba- şına getirilebileceğini tesbil eden hir seçimdir. İş başına getirilecek kimse- ler ise pek çoktur. Bunlar, vatana, millete ve Partimize bağlılığa kadar âmme hizmetlerine ve şehir işlerine vakıf olan, temsil edeceği muhitin ve halkın sevgisini kazanan, bir kelime ile, vazife görecekleri meclis ve encü- menlerde Kendilerini sevenlerin rey- lerini ve hakiki menfaatlerini temsil edecek kudret ve liyakatte olanlardır. Bu vasıftaki vaları çocukları da yur- dumuzda nadir değildir. Onun içindir ki, bütün rey sahiplerinin reylerini müttefikan Halk Partisi namzetlerine verdiklerini öğrendiğimiz zaman halk ile Parti arasındaki bu kaynaşmayı, bu birliği gözle görür gibi oluyoruz. Rey sahibi vatandaşlar, evvelâ ken- di aralarında ve C. H. Partisi örgüt- leri içinde kimleri seçeceklerini uzun müzakerelerden sonra tesbit etmiş. ler, en çok intihab edilmek kabiliyeti olanları seçmişler ve onu hemşehri. lerinin tasvibine arzetmişler, onlar da bunları beğenmişler ve reylerini vermişler. Böyle olmasaydı, hatâ ananenin baba hak ve salâhiyetine rey veren ve bir vakitler dilimizde peder şahsi denilen patriyarkal sistem haricinde bir evde ve bir aile içerisinde, o €v veya ailenin idaresini kimlerin tan- zim etmesi Jâzım geleceği aile ferd- leri arasında serbes tesbit edilecek olursa, o ev ve aile içerisinde dahi bir çok münakasalar ve hattâ müte- nakıs fikirler meydana çıkar ve bun- lar birbirlerile çarpışırdı, Hele şehirler ve kasabalar, bahu- sus bir çok kasabalarımız gibi az nü- fuslu belediyeler, çerçevesi ogenişle- miş, efradı artmış, fakat birbirlerile yakın münasebet ve alâkaları devam eden ailelerden mürekkep olunca, 80- çime gösterilen alâka o nisbelle de- Tin olurdu. Nüfusu çok şehirlerde ise, intihabatta âmil olan aktörlere şah- si, mahalli ve siyasi daha bir çok se- bebler inzimam eder. Öyle yerlerde de reyler dağılır. Belediye seçimleri- nin yukarda bahsettiğimiz zorlukla- rı ve neticesinin aldığı ehemmiyetli mâna da bundan ileri gelir. Türkiyede Atatürk rejiminin ve Cümhuriyet idaresinin ve bütün bu rejim ve idarenin bağh bulunduğu Cümhuriyet Halk partisinin progra mi millet ve memleketin mukadde- ratana hâkim olduğu gündenberi dalma bu büyük birlik görülmüştür. Bu rejim ve bu program her gün dar ha ziyade artan semereli faaliyetle- rile ve bu faaliyetlerin yurdun her ta- rafında yarattığı eserlerle milletin kalbinde o kadar büyük bir itimad ve muhabbet uyandırmıştır ki, artık re jim ile Parti tamamile milletin ve mil- let rejim ve Partinin olmuştur. de ve her şeyde olduğu gibi ve olaca- ğa gibi bir kere şimdi de belediye se- çiminde gösteriyoruz. Ne mutlu Tür- küm diyene ve Türk olana.» Alman Iktisad Nazırı (Baş tarafı 1 inci sahifede) tasavvurlar hakkında malümat verdi, Sevimli valinizin bana verdiği bu ma- | lümat beni son dercee alâkadar et- miştir. Memleketlerimiz arasındaki harsi | münasebatın inkişaf ve takviyesi için Almanyadan burâya mimar, artist ve | hattâ opera artistleri gibi muhtelif şubelere mensup sanatkârların müm. kün mertebe çok miktarda gelmesini temin etmek noktası etrafında kendi. sile görüştüm. Ümid ederim ki bu gö- rüşmelerimizden yakında müsbet bir netice çıkacaktır. Bay Muhiddin Üs- tündağ'ın bu fikirlerimle yakından alâ» kadar olduğunu görmekle bahtiyarım. Memleketinize yaptığım bu seya- hati hazırlamak ve bu ziyaretimin benim için çok zevkli bir şekilde ce- reyanmı temin eylemek hususunda çok çalışmış ve yorulmuş olan Berlin büyük elçiniz B. Ilamdi Arpağ'a teşek- kürlerimin iblâğı için Türk matbuatı- nm tavassutunu bilhassa rica ©de- rim, Türkiyede bulunduğum müddet- çe bana refakat eden B. Sarper ile B. Sald Rauf'a da teşekkür ederim. Türkiyeye yaptığım bu seyahatten edindiğim intibalar, Türk - Alman ti- caretinin inkişafı hususundaki fikirle- rimi teyid eder mahiyettedir. Alman- ya ile cenubu şarki Avrupa memleket- leri arasındaki iktisadi münasebetler büyük buhran senesi olan 1931 de başlamıştır. Beynelmilel piyasalar o vakit çok bozulmuş ve bugüne kadar da buhrandan evvelki vaziyete gelme- miştir. Evvelce olduğu gibi, Almanya ile bu memleketler arasında serbes dö- viz esasına müstenid ticari münase- betler henüz İeessüs edememiştir. Bun- dan dolayıdır ki, sınai memleket olan Almanya ile iptidai maddeler yetiş- tiren bu memleketler arasında iki ta- raflı ticari mübadele münasebetleri teessüs etmiştir. Almanyanın dahili piyasası o dere- ce inkişaf bulmuştur ki, bahsettiğim bu memleketlerin iptidai maddelerine ve toprak mahsullerine olan ihtiyaç artmıştır ve gittikçe de fazlalaşmak- tadır. Diğer taraftan bu memleketlerde mil- Ni iktisadiyat pek ziyade inkişaf ettiği için Almanyanın sınai mallarma ihti- yaçları artmıştır. Eminim ki istikbalde bu münasebat, bilhassa Türkiye ile AL manya arasında, daha ziyade inkişaf bulacaktır. Şimdi Türkiyeye verdiğimiz kredi, iki memleket arasında vuku bulan ticari mübadeleleri kolaylaştırmak içindir. Bu mübadele Şu esaslara müs- teniddir: Türkiyenin Alman sınai eş- yasına ve Almanyanın ise, Türkiyede- ki iptidai maddelerle mahsulâta git- tikçe daha-ziyade ihtiyaçları olacak- tar. Türkiyenin Almanyaya karşı borçlu vaziyeti olmıyacaktır. Çünkü Türki. yede toprak mahsulleri çoktur ve git tikçe de çoğalmaktadır. Alman devle- ti Türkiyeye ihracat yapacak olan sa- nayicilere, mallarının bedellerini ve- Tecek, Türkiye de bunun mukabilini Almanyaya ihraç edeceği kendi mah- Sulâtile ödeyecektir. Bu mahsulât Al- manyada satıldığı zaman, Alman dev- leti evvelce avanse etmiş olduğu para- larını İstirdad etmiş olacaktır. Bu $is- temin iyiliği şudur: Memleketler borç- lanmamış olacak ve eşyalarını umumi piyasalarda bazan çok aşağı fatlerle elden çıkarmak mecburiyetinde kal mıyacaklardır. Ben şu kanaatteyim ki, bu şekil da- ha uzun zaman devam edecek, eski serbes mübadele vâziyetine gelebil- mek için daha çok zaman geçecektir. Eski vaziyetin avdetine mani olan başlıca sebepler: 1 — Beynelmilel siyasi münasebef- lerde istikrar bülunmaması, b 2 — Birçok memleketlerde paranın henüz sabil bir vaziyette bulunma ması, 3 — Rusya, Japonya ve Çin gibi çok nüfuslu memleketlerin iştira ve #stihlâk kabiliyetinden mahrum Du. tunması, 1 Almanya İle İngiltere arasında ya» pılan iktisadi itilâfa nazan dikkati. nizi celbetmek isterim. Bugünün rea- Ulelerine istinad eden bu itilâr, iki memleket efkârı umumiyesi tara- fından hararetle karşılanmıştır. Şim- di bu esaslar dairesinde Amerika ile de müzakerata girişmek üzereyiz. Südet Almanlarının anavatana il tihakı, yeni bir Çekoslovak devletinin teşekkül devrelerinde bulunması gibi hâdiseler dolayısile, mümkün merte- be süratle Berline avdet etmek ve iş- lerimin başına geçmek mecburiyetin- de olmasaydım, Yunanistan ve Ro- manya hükümetlerinden, memleket. lerini ziyaret için aldığım daveina- melere memnuniyetle icabet edecek- tim. Fakat bahsettiğim mühim işler buna mani oluyor Ancak avdette Bul- garistanı ziyaret edebileceğim.» Eski. bir gazeteci olan Dr. Punk, sözlerini şti cümlelerle bitirmiştir: ».— Beynelmilel münasebetlerdeki bütün müşkilâta rağmen, Berlinde ecnebi gazetecilerle gâyet iyi müna- sebetler idame etmekteyim. Bunun sebebi, keridim de eski bir gazeteci ol- maklığımdır. Hayatında bir defa tam manasile gazeteci olan bir insan, son- raki meslekleri ne olursa olsun, her şeye rağmen gene gazeteci kalıyor!» Ceneral Peef'in katili yaşıyormuş Şahsi bir intikam veya bir meczubun şuursuz hareketi karşısında bulunul. ması muhtemeldir. Vaka esnasında ya. ralanan binbaşı Stoyanof'a akşam ameliyat yapılmıştır. Sıhhi vaziyeti vahametini muhafaza etmektedir. Katil yaşıyormuş Sofya 11 (A.A.) — Binbaşı Stoya- nof'da katilin tabancasından çıkan kurşunlarla yaralanmıştır. General Peef gece yarısı ölmüştür. Kendi kur- şunlarile yaralanan katil henüz yaşa- ktadır. Kendisi a N cevaben intikam almak maksadile ve Sefalet içinde bulunduğu için bu cina- yeti işlediğini söylemiş ise de ifadesi- nin bazı noktalarının birbirine uyma» (Baş tarafı 1 inci sahifede) | dün ika edilen ve Bulgar ordusunu en iyetlerinden bahsetmektedirler. Öğleden evvel, 19/5/1934 de yapılanı hükümet darbesile alâkadar olan mah- fillerde bazı tevkifat yapılmıştır. Fa- kat bundan bir netice çıkarmak d. değildir. Çünkü tahkikat bir kaç cep- heden yapılmakta ve hakikatin mey- dana çıkarılması için hiç bir nokta ih- mal edilmemektedir. Binbaşı Stoyanof da öldü Sotya 11 A.A.) — General Peef'e yapıları sulkasd esnasında yaralanan binbaşı Stoyanof dün gece vefat etmiş. tir. İki cenaze bu sabah kaldırılacak Sofya Li (A.A.) — General Peef ile binbaşı Sloyanoyun cenaze töreni ya- rın sabah saat dokuzda yapılacaktır. Törene, dün akşardanberi tabutla- rın bulunduğu Harbiye mektebi kili. sesinde icra olunan dinibir âyinle Bellmiye, Heybeliada: Halk, K ada: Şinasi Riza. ir Yeniköy, Emirgin, Rumelihisarı, Or- taköy, Arnavutköy, Bebek, Beykog, Paşabahçe ve An cc zaneler her ıktar..