KŞAM — Hayır, hayır, hayır... Ağzından hayırdan başka bir şey çıkmıyor... — Birde bana: Senden ne hayır gördüm? diyorsun, püskürüyordu: — Sen zaten hayatında be- nim için hiç bir şey yapmadın! Bay gülümse- | di: — Daha ne yâ- payım, seni ko- casız kalmaktan kurtardım!... İ — İşin fenası, seni tanıyabilmem için şemsiyeni kapalı tut diye yazı yor. Lokantada ; — Bu ne bi. | çim et böyle, bir lokma aldım, | çiğnerken tak- ma dişlerim kı- rildi. i Garson kaşla | rını çatlı: | — Bir daha | bu dişleri yap- | tırdığınız dişci- ye gitmeyiniz. Yaplığıe İ i aptığı saa Hazin bir fıkra İ sonra 19 numaralı kamaranın yolcu» | Meşhur palavracı Maryüs büyük bir yolcu gemisine kaptan olmuştu. Bir sabah gemiyi dolaşırken, 17 nu- marah kamarnın yolcusunu ölü bul- du, Adam kamarasının kapısı önün- | de boylu boyuna yatıyordu. Maryüs çok acıdı, Çünkü ölen zat arkadaşı ve hemşerisiydi,.. Acıya aci- ya tayfalardan birini çağırdı: — 17 numaralı kamaranın yolcusu ölmüş, cesedini denize at! dedi. Sonra gidip yattı, Ertesi sabalı gene gemiyi dolaşır- ken 17 numaralı kamarada ölen zatın cesedini buldu. Olduğu yerde yatıyor- | du. Tayfayı çağırdı: — Neye dün verdiğim emri yerine getirmedin? — Getirdim efendim. Siz yattıktan sunu denize attım!... — 19 numaranınki mi?.. Sen çıldır- dın mı?... O adamin ölü olmadığını anlamadın mu?.. Tayfa omuz silkti: — Anladım, ben ölü değilim diye de söyledi... Fakat malümya Marsilya- lıların sözüne inanılmaz, çok yalancı- dırlar!... | a l Kaza | Karı koca otomobille geziyorlardı. | Kocası kullanıyordu. Bir aralık oto- | mobil hendeğe yuvarlandı. Kocası at- | Jadı, karısını otomobilden çıkardı. Ne ! kadına birşey olmuştu, ne de otomo- | , | bile... Fakat kocası evvelâ otomobilin öle- sini berisini sonra da karısının kolu- nu kırdı: — Ses çıkarma dedi, sigorta mese- desi Zıt Düğünü var- dı. Hizmetçiler ocakbaşında bir zenci gördüler: — Sen ne pi- şiriyorsun? Zenci dişlerini “* göstererek gül- dü: — Mahallebi!. — İşte gene nişanlın tayyare ile geçiyor!.. Hesap.. Salamon de- diki: — Küçük kar- deşini çok sevi- yorsun değil mi? Onu satmıyahm değil mi?. Salamonun oğ- lu düşündü: — Daha sat- mıyalım, biraz daha büyüsün daha büyüsün daha çok para eder!.. rısı dükkânda bü- yük sepetlere bakı- yordu. Satıcı sor- du: — Ne istediniz? — Üstü kapalı bir sepet istiyorum, Benim güzel bir köpeğim — vardır. Tramvaya almıyar- Jar, Halbuki sepete — Muhtelif se petlerimiz var, siz ne boy İstiyorsu. nuz?.. Salamonun karr 8 şöyle bir hesap etti: — Bu sene beş «oyaşını bitiriyor! de- pal o dear Gop) Hayır — Ayol geçmiş . , olsun, feci bir ka- za geçirdiğini duy- dum... — İşte halimi görüyorsun... Dört tarafım kırıldı. — O gece ziya fette idik, Geç vak- te kadar tabil içil- di... Sokağa çık- tım, her taraf dö. nüyor... Vaktile eve gitmek için ya- hımdan geçen bir otomobile atlıya - yım dedim... — Ayağın kay- dı... 6 Teşrinlevvel 1938 — Salkımı dört kilo gelen çekirdeksiz üzümler Cudi -dağı eteklerindeki idil köyü yerinde İdil (Akşam) — Cudi dağı etekle- rinde ve Dicle nehrine pek yakın me- safede kurulmuş olan İdil oldukça €ski bir tarihe maliktir. Etraf köyler- den bir çoğunda Milâddan evvele aid eserlere tesadüf edilmektedir. Bunla- rın tedkiki Türk tarih ve arkeolojisi cihetinden faydalı olacaktır. Mardin - Irak umumi yolunun gü- zergâhında bulunan İdil'in hava ve suyu gayet hoştur. Geçen bir yıl için- de yalnız doksanlık bir ihtiyar köylü- den başka öler olmadığını kaydetmek, hava ve suyun nefaset derecesini İs- pata kâfi bir delil teşkil eder, sanı- nz. Bu gezi esnasında İdilli yaşlılar kadar dinç adam ve kadın görmediği- mi söylersem, inanınız. Hepsi de zin- de ve gürbüz. Benim zor kaldırabile- | ceğim koca bir testiyi İdili genç kız, içersi su dolu olduğu halde şarkı söy- Yiyerek götürüyor. İdil toprakları şaşılacak derecede bereketli... Bire on beşten aşağı mah- sul alınan seneler sayılacak kadar az ve mahduddur. Bire yirmi, otuz hasi- lat veren seneler çoktur. Çalışkan köylü, taşlıkları, kıraç yerleri zengin tarlalar haline getirmiş... Kadın, er- kek bütün İdilliler fevkalâde gayyur ve yorulmak bilmiyen kişilerdir. 'Tar- lada çalışan oyetmişlik bir İdiliilden sordum. — Boş duranı değil kul, Tanrı bile | sevmez, dedi. İdil, ayni zamanda mühim bir or- man mıntakasıdır. Kaza haline giri- şinde bu mevkiin de büyük tesiri ol- muştur. Mıntaka orman teşkilâtına dahil edilmiş, kadro yapılmış, memur ve müstahdemler işe başlamak üzere bulunmuşlardır. Mardin - Irak genel şosesi üzerinde ve iki yıl sonra şimen- İ difere kavuşacak olan Cizreye 30 kilo. metre mesafede bulunan İdilin ileri- de mühim bir kereste merkezi haline | geleceğine muhakkak nüğarile bakı labilir, İdilde göze en çok çarpan Şey imar faaliyetidir. Sekiz dokuz ay evvelisine kadar bakımsız ve harab bir köy man- zarası taşıyan İdil hemen hemen bir kasaba çehresi takınmak üzeredir. Genç ve gayretli ilçebay İbrahimin himmetile sokaklar açılmakta, cadde ve kaldırımlar döşenmekte, iki katlı binalar yükselmektedir. Ağaç ihtiya. cını temin etmek üzere bir fidanlık tesis edilmiş ve yeni devlet mahalle- sinin temeli atılmak üzere bulunmuş. tur. Midyat - İdil - Cizre şosesi bu yılda tamir görmüştür. Kıymetli kayma- kam B. İbrahim işe bu sene başlamış olduğu cihetle bu yol henüz beklenen intizamda değildir. 939 yılı içinde bu yol bir şose haline getirileceği gibi köy kanununun tatbiki suretile İdil köyleri ve köylüleri de cumhuriyetin feyzinden istifadeye başlıyacaklardır. İdile bağlı ve İdille Midyat arasın- daki nahiyenin merkezi olan Basbirin (627) nüfusludur. Nahiyenin nüfusu (17536) ya baliğ olur. Köy sayısı otuz- dur. Başbirinliler umumiyet itibarile a ğcılık ve davarcılıkin iştigal ederler. Nahiye topraklarının çok ârızalı ve ekser yerlerde meşeliklerle muhat, dağlık olmasından zirai faa. gözel bir kasaba kuruluyar ir. Yalnız senelik ihti- İdil'de fidanlık ve kay makam B. İbrahim yac nisbetinde buğday, arpa, nohud ve mercimek alınır, Basbirin, bu havalinin mühim bir üzüm mıntakasıdır. Burada yetişen üzümler diyebilirim ki dünyanın pek az yerlerinde yetişir. İzmir çekirdek- sizi hemen aynen ve mebzulen yetişir. Yalnız, icab ettiği şekilde alâkaya mazhar olmadığından halile kalıyor. Basbirin üzümcülüğünün tedkiki ve ihyası yolunda tedbirler ittihazı çok faydalı olur. Burada 4 - 5 kilo üzüm veren salkımlar vardır. Havasi gayet hoş olan nahiyede maalesef akar su yoktur. Halk su ih- tiyaçlarını sarnıçlardan temin ediyor. Bununla beraber sıhhi durum iyidir. Yalnız iki üç köyde trahom mevcud. dur. Beledi hastalık yoktur. Nahiye merkezinde müdür B. Pahri Onursalın gayretile bir salon içerisin- de altı odadan müteşekkil, güzel ve muntazam bir hükümet dairesi ve ka- rakolu inşa edilmiştir. Ayrıca mınta- kadar Cizreye . giden şose ile nahiye merkezi arâsındaki beş kilometrelik otomobil yolu açılmıştır. Nahiye müdürü B. Fahri Onursal köy kanununu tatbike bilhassa ehem- miyet vermiştir. Köylerden on altısın- da köy kanunu tamamile tatbik edil- mekte ve tatbikatı nahiye müdürü ve iki köy kâtibi muntazaman takib ey- lemektedir. Trakyada mektepler Edirnenin Uzgaç köyü okulu temel atma resminde vali Niyazi Mergen ile maarif müdürü Edirne (Hususi) — Kırklareli ile Edirne kazasında altmış mektep bit- mek üzeredir. Bunların hepsinde de öğretmenler vardır. Ayrica yirmi beş kadar büyük İlko- kul tamamlanmak üzeredir. Edime Karaağaç eğitmenler kursunun 250 genci bir ay sonra köylerine Kavuşa- caklardır. Mükemmel bir tarzda yeti- şen bu gençlerin hepsi ayni zamanda gülcü, fidancı, aşıcı, süt, peynir yâpi- Cc gibi köy ziraati sanatlarının da sahibi oldukları için bütün köy ha» yatında değişiklikler olacak ve köy- lerimiz bu sayede ileri hamleli birçok eserlerle dolacaktır. Cümhuriyet bayramında köylerine kavuşacak 250 gencin hemen arka &indan hem köy öğretmen okulu, hem de 1939 eğitmen kursları 100er ki-