13 Eylül 1938 AKŞAMDAN AKŞAMA Sıkışmak ! — Terakkiye âmil nedir? - diye ara- da sırada sorulan klâsik bir sual var- dır. Bence cevabı şu: ,. — Sıkışmak! Derler ki; 1 — Akvamın muhacereti Arzın sathını allak bullak etti. 4 — Nüfus artımı yirminci asır me- deniyetini ve diğer taraftan türlü tür. Dikkat edin; dördü de sıkışmak: Kimi dar bir arazide insanların, ki- mi alevlenmiş barutun, kimi kaba hapsolunmuş buharın sıkışması... Ben de kendi minimini hayatımda bunun böyle olduğunu bittecrübe gör- düm. Fazla vazife vererek bizi sıkıştı. ran riyaziye muallimim Bedros Adru- niden çalışmağı öğrendim. Hayatımı kazanmamı o melekeme medyunum., Kaç kereler: — Şu işi şu kadar “Zamanda yapa- mazsan olamaz! - demişlerdir. O riyaziye vazifelerinin kesif çalış- | mayı bana öğretmesile paçaları sıva- dım ve başardım. Hayatımda bu kabil sıkışmalardan kaçma rasladımsa her | biri mütevazı merdivenimde bir ka- demecik yükselmeme hizmet etmiştir. Zannederim, riyaziye hocamın bize çok mesele verdiğinden pek eski bir fıkramda bir kere daha bahsetmiştim. Fakat bunu da buraya tekrar yazışım gene sıkışmaktan! Zira şu satırları yazdığım sırada, eski bir rökorumu kırmış bulunuyorum. Üç beş gün müddetle küçük bir Bursa seyahati yapacağım. Onun hevesile bütün bir Yirmi dört saatimi çalışmakla geçir- dim. Gene böyle bir seyahate çıkma gü- niydi. Suriyeden Mısır yolile Fransa- ya hareket ediyordum. Bir oturuşta Ti yazı yazdım. Bunlardan bir tanesi- ni de, muhazrir ve muallim Refik Ah- med telif ettiği bir mekteb kitabına, benim en iyi eserim diye seçip almıştı. Demek, bu derece sıkışmış olmak, beni o gün kendi cirmim dahilinde yükseltmiş bulunuyordu. lar, bunu gayritabii bulmazlar da, hayrettir: «Yahu! Bu kadar çalışmak olmaz! Bizim oğlan aptal hafıza dö- mecek!» diye, oğullarının iki saat va» | zifeye çalışmasını gayritabii bulurlar, Mekteblerin evlâdlarını fazla sıkıştır. dığından - mânasız bir şefkatle - ya- mıp yakılırlar. Bence aksi bir vaziyet vardır: Mo. dem tedris; talebeyi sıkmadan, eğlen ce kabilinden dersleri öğrettiği için, ruhlarda müthiş hamleler yapacak o mukaddes sıkışmayı yaratamıyor. Pek çok lenfavi yetişiyor. Sıkışmak... Hattâ paraca sıkışmak... Para bulmak için esaslı sebebler ara» Ömrü sıkışık geçmiş insanlar ara- sında en ziyade ileri fırlıyanlar zuhur etmiştir... Kedi de sıkıştırınca saldı- rr... Sıkışmak... Bence, terakkinin âmili odur. Bilhassa” evlâdlarınıza katiyen bu yüzden yumuşaklık göstermeyin! (Vâ « Nü) Dolmabahçe-Bebek Yakında bu yolun genişletilmesine başlanacak Dolmabahçe - Bebek arasındaki tramvay yolu kısmen pek dardır. Şe- hircilik mütehassısı B. Prost Beyoğlu cihetinin nazım plânmi yaparken bu yolu esaslı birsurette genişletmeğe karar vermiş ve bu hususta avan projeye kayıdlar koymuştur, Bebek - İstinye yolunun inşasından sonra Dölmubahçe - Bebek arasında- ki sahanın tanzimi düşünülmektedir. Nafia Vekâletinin Belediyenin yapa- cağı İnşaat masrafına İştirak etmesi esas itibarile kararlaştırılmıştır. Na- fia Vekili B. All Çetinkaya, evvelki gün Dolmabahçe - Bebek yolu ara- $ında yapılacak inşaat hakkında €saslı tedkikler yapmıştır. Belediye fen heyeti, bu yolun İnşa- sına aid keşif plânlarını hazırılıyacak ve Nafia Vekâletine gönderecektir. Nafia Vekâleti, keşif plânına göre yapılacak masrafa iştirak şeklini ve miktarını tayin edecektir. Bu yol üzerinde bulunan Barbaros türbesi ve civarının tanzimi işi de vardır, Fakat ilk önce Dolmabahçe - Bebek yolu açılacak; sonra Barbaros türbesinin civarı tanzim edilecektir. Renkli havuz Sarayburnundaki havuzun yeri değiştirildi Cümhuriyetin 15 inci yıldönümü münasebetile (yapılacak fevkalâde şenlikler münasebetile Sarayburnun- da ve Üsküdarda Şemsipaşada renkli fıskıyeli birer büyük havuz yapılaca» ğını ve bu havuzlardan çıkacak renkli ışıkların İstanbulun en uzak semtle- rinden görülebileceğini yazmıştık. Belediye Fen müdürü B. Hüsnü ve İmar müdürü B, Ziya dün Saraybur- nuna giderek tedkikat yapmışlardır. Sarayburnundaki havuzun evvelce intihab edilen yeri münasib görülme- diğinden havuzun sahile doğru on-metre daha İleriye alınması münasib gö- rülmüştür. İnşaatın biran evvel İk- mali için gece gündüz çalışılması da kararlaştırılmıştır, Beygirin çiftesile yaralandı Kızıltoprakta oturan > Ömer ismin. de biri, Kayışdağı caddesindeki çeş- meden su âlırken bir beygir tarafın- dan atılan çifte İle ağır suretle ya- ralanmış, tedavi edilmek üzere Nü- smune haslanesne yanmıştır İki çocuk, başka bir çocuğu yaraladı Yeşilköyde oturan on. dört yaşla- rında Ali ve Yaşar isimlerindeki iki çoçuk, Mustafa isminde bir arkadaş- larile kavga etmişler ve sandaiye ile Mustafayı yaralamışlardır. Üç sarhoş yakalanarak mahkemeye verildi Mithat, Refet ve Etem adında üç kişi evvelki gece son derece sarhoş o- larak dolaştıkları için polis tarafın. dan yakalanmışlar ve mahkemeye verilmişlerdir. ŞEHİR HABERLERİ Karilerimizin fikri Amansız mücadele açılmalıdır ! Jstanbulun en kalabalık yeri olan İstiklâl caddesinde bile bam otomobiller 60 kilometre süratle gidiyorlar. Bahusus iki tramvay arasından cambaz meharetile geç- meğe kalkmaları ve köşeleri bü- tün süratlerile dönerken düdük üttürmeğe bile tenezzül etmeme- leri birçok kazaların vukuuna 5€- bebiyet veriyor. Bunların bu hareketleri nizam- lara mugayir olduğu halde, göste- rilen müsamaha yüzünden, hal- kın Rayatile oynuyorlar. Gün geçmiyor ki birkaç aileyi bedbaht eden, relssiz, geçim vaâı- tasız bırakan feldketlerle karşı Taşmıyalım! Bu nizamsızlıklırı o cesaret edenlere karşı amansız bir mil cadele açmak lâzımdır. Bunu aç- mamak, büyük bir kabahattir. Roma elçiliği esbak staşemiliteri Faik Nuri Başol Karısını öldüren koca Dün sorgusu yapıldı, cürmünü itiraf etti Erenköyde karsı bayan Falmayı öldüren ve rakibi Hasanı da yaral. yan Hasanın dört gün Kaçak gezdik- ten sonra Adapazarında yakalandığı- nı dün yazmıştık. Hasan, dün akşam jandarma muhafazasında şehrimize getirilmiş ve sorgusu yapılmıştır. Hasan, karısının uzun müddetten- beri kendisine ihanet etmekte oldu- ğunu ve bu işi son zamanda büsbütün açığa vurduğunu, kendisine yaptığı bir çok ihtarlara aldırmadığını, en nihayet bu kanlı işi yaptığını itiraf etmiştir. Hasan, bugün âdliyeye veri- lecektir. Belediye 50 bin broşür bastıracak Belediye Turizm şubesi şehrimize seyyah celbini artıracak yeni bazı ted- birler almağa karar vermiştir, Bu müksadla elli bin broşür bastırılacak- tır, Bu elli bin broşürün on bini arab- ca olarak basılacaktır. Bu broşürler Suriye, Mısır gibi Arap memleketleri- ne gönderilecektir. Diğer kırk bin nüshası da fansızca, ingilizce, almanca ve italyanca ola- Tak tabedileektir. Broşürlerde Türki- yenin, bilhassa turistik bakımından hususiyetleri, İstanbulun tarihi, ta- bil. güzellikleri resimlerle . göslerile- cektir, Bir otomobil bir mütekaide çarparak yaraladı B. Zakir isminde birinin idaresinde bulunan hususi otomobil, Kuşdilin- Altıyolağzına gelmekte iken mülkiye kaymakamlığından müteka- id B. Asıma çarpmış, yaralanmasına sebep olmuştur. B. Zakir hakkında lâzimgelen ka. nuni takibat yapılmaktadır. Belediye seçimi Defterler yarın akşam kaldırılacak Belediye intihabında, seçmek ve seçilmek hakkını haiz olanların soy adı esasma ve alfabe sırasına (göre isimlerini gösteren defterler yarın akşam saat on sekizde asılı bulunduk» ları yerlerden kaldınlacaktır. Yarın akşama kadar ismi defterde olmuyan- lar belediye şubelerinde bulunan in- tihap encümenlerine müracaatle iti- rTaz etmek hakkını haiz bulunmakta- dırlar, Belediye intihabının bir günde yapı- hp bitmesi Mzımdır. Bu müddetin tahdidi için şehir meclisinden karar almak icab eder, Şehir meclisi önü. müzdeki pazartesi günü fevalâde o- larak toplanacaktır. Bu toplantıda İstanbulun hususiyeti itibarile bele- diye seçiminin bir günde yapılması- na imkân olmadığından o intihabın kaç gün süreceği ve kaç gün içinde yapılacağı karar altına alınacaktır. Polonez köyünde bir kadın üç çocuk doğurdu Polonez köyünden Çolak Parli oğ- lu Vitalin karısı Valeriya bundan iki gün evvel ikisi kız, biri oğlan olmak üzere üç çocuk doğurmuşlur. Çocuk. larla annelerinin sıhhati iyidir. a 5 . Garip intikam Şikâyetçinin cebine gizlice esrar atmış! Sirkeci civarında Ahmed adında biri seyyar boyacı Ramazanın boya sandığından bir fırçasını çalıp baş- ka bir boyacıya 78 kuruşa satmış, fa» kat biçaz sonra Ramazan bunu haber #larak polise müracaat ederek Ah medi yakalatmıştır. Ramazanla Ahmed polis karakolu» nun koridorunda beklerken Ahmed yavaşça cebinden iki parça esrar çı- karıp Ramazanın cebine atmıştır. Bi- rTaz sonra içeriye girip sorguya çeki- Jince Ahmed fırça çaldığını inkâr ede- rek: — Ben Ramazanın fırçasını çalma- dım. Bana iftira ediyor. Sokakta da bana sustalı çakı çekip tehdid etti. Üzerini arayınız, bana çektiği bıçağı cebinde bulacaksınız. Demiştir. Bu iddia üzerine Rama zanın üzeri aranmış ve arka cebin- den bıçak yerine, Ahmedin attığı iki parça esrar çıkmıştır. Bundan haberi olmıyan Ramazan, ©öbinden esrar çıkmea şaşırmış ve bu işin Ahmed tarafından yapıldığım anlamıştır. Ahmed de biraz sıkıştırılmea bu su- çu itiraf etmiş ve: — Ramazandan intikam almak için cebine esrarları ben koydum. Demiştir. Tahkikat neticesinde Ah- medin bu esrarları Mehmed Ali adın- da birinden aldığı anlaşılmış, Meh- / med Ali de yakalanarak üçü birden Adliyeye verilmişlerdir. Dün Sultanahmed ikinci sulh ceza mahkemesinde yapılan sorguda Ah- med karakolda Ramazanın cebine €s- rar koyduğunu inkâr etmişse de tah- kikat evrakile suçu sabit görüldü- ğünden tevkif edilmiştir. İSTANBUL HAYATI Mısır tarlasında bir pazar boyu toz yığılı yolun biraz ilerisinde sağa saptık. Çakır çukur Arnavud kal dırımında sendeliyerek yürümeğe çalı- Karşı o mezarlığın servileri ara ladı. Yoldan atladık; etrafa serpilmiş kırık dökük taş sandukalar arasından dolaşa dolaşa biz de kalabalık arasına karıştık. Etrafa ocaklar kurulmuş. İçinde dört kişi rahat rahat oturabile- cek kadar kocaman, paslı, çarpık çur- puk kazanlar yerleştirilmiş. Belleri kus şaklı, kolları sıvalı, palabıyıklı adamlar, avuçlarının içine tüküre tüküre balta savuruyorlar. Parçalanan kütükler ta- şınıp kazanların altına sürülüyor. Alev ler, dumanlar, kıvılcımlar etrafa sav- ruluyor. Koca meydanlıkta gölgesine sığına- cak bir ağaç şöyle dursun, yeşil bir ot bile yok. Kızgın güneş altında kavru- iurken dört yandaki ocaklardan saçı- lan hararet büsbütün nefesleri tıkıyor. Fakat etraftakiler buna aldırış etmi- yorlar. Ortaya demir sehpalı bir salın- cak kurulmuş. Yağız çehreli bir adam yanına çömelmiş, avurtlarını şişire şi- $ire zurnayı üflüyor. Sürü sürü çocuk- Jar itişe kakışa salımcağa hüdum edi- yorlar, Parayı veren giriyor. Öteden cır lak bir ses: — Yirmi kişi oldu. Hadi tamaam. İri bir adam nasırlı parmaklarile sa- lncağı itiyor. Zurna çığlıkları, gazel feryadları, def tıngırtıları arasında Ç0- cuklar da bağrışa çağrışa sallanıyor- lar. Mezar taşlarının üstleri kadınlı er- ziliyorlar: — Oğlum bana dört tane ver amma, yumuşak olsun.. dişlerim kesmiyor. — Hey, mısırcı. Yüzlüğü aldın, mi sırı vermedin. Hadi bakalım çabuk ol. pr elindeki kocaman maşayı kazana dal- dırıp kehribar' gibi sararmış mısırı Çi- kanıyor. Yanındaki delikanlı da hokka- baz külâhını andıran bir teneke kutuyu savura savura tuz döküp sıcak mısırı koçan kabuklarına sardıktan sonra müşteriye veriyor. Herkesin ağzında ç0- cuk muzikası gibi birer misir. Avurtlar da mitralyöz ateşi gibi mütemadiyen çatırtılar, patırtılar duyuluyor. Cırlak kadın sesleri etrafı çınlatıyor: tahkikat neticesinde bunun Merzi- fonlu Hüseyin adında biri olduğu ve kalb sektesinden öldüğü anlaşılmış- tır. . Dün gene İramvayda (Çöp me- Selesi) diye bir gazete havadisi görün- en onvri ihtiyari sözlerimi baska ta- Bay Amca Belediyedet!..