Hamideyi tabanca i vuran Azizin muhakemesi Aziz : “ Ben Hamideyi vurmadım onunla da evlenmek istemedim, bana iftira ediyor ,, dedi Şile civarında Taşlıanbâr köyünde Hamide adındaki kızı öldürmek mak- sadile tabanca ile ağır surette yarala- maktan maznun rencber Azizin mev- kufen muhakemesine ağır ceza mahke- mesinde başlanmıştır. Yapılan tahkikata nazaran vaka şöyle olmuştur: Aziz bundan bir müd- det evvel taşhanbar köyünde bir çifli- ğe çoban olarak girmiştir. Aradan bir- | kaç ay geçince Aziz, çiflik sahibinin kı- zi Hamideye göz koymuş ve kızla ev- | lenmek ümidile işine daha sıkı sarı)- mıştır, Aziz müteaddid defalar Hami- deye aşkını anlatmak istemişse de genç kız kendisine yüz göstermemiştir. Ni- bayet günün birinde Aziz işi Hamide- nin babasına anlatmış ve evlenmek is- tediğini söylemiştir. Fakat babası da Hamideyi Azize vermeğe yanaşma mıştır. Bu vaziyetten fena halde mü teessir.olan Aziz kendisile evlenmiyen Hamideyi öldürmeğe karar vermiştir. Bu karar üzerine bir tabanca tedarik ederek kimseye hissettirmeden fırsat beklemeğe başlamış ve bir gün Hami- de birkaç arkadaşile birlikte tarladan evine dönerken Aziz önüne çıkarak ta-! bancasile genç kıza ateş etmişlir, Ha- mide bağırarak yere yuvarlanınca Aziz bir el daha aleş etmiş ve genç kızın öl- düğüne kanaat getirerek oradan savuş- muştur, Biraz sonra vakayı haber alan jandarmalar yetişerek Azizi yakalamış- Jar, Hamideyi de hastaneye kaldırmış- lardır. Azizin ilk attığı kurşun Hamidenin omuz kemiklerini parçalamış, ikinci kurşun boşa gitmiştir. Bu suretle genç kız ölümden kurtulmuş ve hastanede bir müddet tedavi edildikten sonra iyi- leşip çıkmıştır. Katil kasdile adam yaralamak su- çundan dolayı cezalandırılması talebi- le ağırceza mahkemesinde başlıyan muhakemede Aziz suçunu tamamile inkâr ederek dedi ki: — Hakkımda söylenenlerin hepsi ya- landır. Bana iftira ediyorlar, Ben hiç bir zaman Hamideye göz koymadım ve evlenmek de istemedim, Ne kendisi- ne ne de babasına böyle birşeyden bahsetmedim. Hamideyi herhalde baş- kası vurmuştur. Ben çillikte üç sene ücretle çobanlık yaptım, Sonra beni çıkardılar ve çıkarken de paramı ta- mam vermediler, Bu parayı istemeyim diye de böyle iftira ediyorlar. İ Hamidenin annesi Keziban şahid İ olarak dinlendi ve şunları anlattı: — Benim hiç birşeyden mşlümstım yoktur. Bir gün komşular koşarak eve geldiler ve Azizin tabanca ile kızım Hamideyi vurduğunu söylediler, Azi- zin bu cinayeti ne maksadla işlediğini de bilmiyorum. Kızım bir müddet te- daviden sonra iyileşti. Şimdi de köyde Ferhad adında bir delikanlı ile evlidir. Ben azizin bizim yanımızda çalışırken Hamideye göz koyduğunun da farkın- da değilim. Aziz bana böyle birşeyden de bahsetmedi. Azizin Hamideyi vurduğu zaman ya- nında bulunan 16 yaşında Keziban adındaki kız vakayı şöyle anlattı: — Bir gün Zehra, Hamide ve ben İ köy civarındaki bahçeye gitmiştik. Bir müddet bahçede çalıştıktan son- ra gene üçümüz beraber eve dönmek üzere yola çıktık, Yol, bir koruluğun önünden geçiyordu. Biz koruluğa yak- laştığımız sırada ağaçlar arasından | birdenbire Aziz çıkarak üzerimize doğ- ru yürüdü. Elinde bir de tabanca var- dı, Hamide bunu görünce korkusun- dan bağırarak kaçmak istedi, fakat Aziz buna meydan vermeden hemen üzerine koştu ve tabancasını çevirip ateş etti. Silâh patlaymca Hamide «Ah, vuruldum.» diye bağırarak yere yuvarlandı, Biz de korkudan kaçışma- ğa başladık. O sırada Aziz bir el silâh daha attı ve koşarak kaçıp gitti. Biz derhal köye gidip vakayı haber ver- dik. Davacı yerinde bulunan Hamide de vakanın bu şekilde cereyan ettiğini söyledi, Fakat maznun Aziz gerek Ke- zibanın ve gerekse Hamidenin sözleri- ni reddederek: — Bunlar yalan söylüyorlar. Hepsi Gelmiyen şahidlerin celbi için mu- hakeme başka güne bırakıldı. Bekçiler evlerden para toplamıyacak Mahalle bekçilerinin omahalleler- deki ailelerden aylık toplamaları usu- lüne nihayet verilmesi kararlaştırı)- dığı yazılmıştı. Bu hususta yapılan tedkikler ni- hayet bulmuştur. Her bekçinin hallesinin vaziyetine göre alacağı aylık ücret tesbit edilmiştir. Bu ay- ık ücretlere mukabil, her evin vere- ceği bekçi aidatı makbuz mukabilin- de belediyece tahsil edilecek ve bu tahsilât üzerine bekçilerin maaşları verilecektir. İZMİR saman, ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin'teyzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * Bir gecenin romanı Yazan: Perihan Ömer — Evet. Çünkü, beni seviyorsun. Demek, bugün ben de seninim, Fakat yarın, ben senin kalbinden çıkacak olursam, o zaman, ölmüş olurum. — Hüyır. Onu demek istemedim. Yani, beni unutursan, — Unutabilmem için, düşünmeme- liyim, düşünememek için de yaşıma- maklığım lâzım. — Demek beni bu kadar seviyor. sun? Sevilmek hakikaten tatlı şey- Miz. — Evet! Tatlıdır, ve her şeyi ılık- Yaştıran bir sıcaklığı vardır. Sevilmek, belki felâketlere karşı gelemez, lâkin onları bile yumuşatır. İçinde şahin. nan bir acı ile ağırlaşan bir kalbi, se- ven bir kalbin üzerine bırakınca, o sert ıztırabın yavaşça eriyerek, boynu- nu büktüğü hissolunur. Sevilmek, ne tatlıdır! Fakat onun tadını, sevilmi- yenler bilir. — Sevilmek kelimesini, ne büyük bir acı ile söylüyorsun, yoksa, hiç se- vilmediğini mi zannediyosun, — Evet, Petron, bana darılma. Evet, demekle senin sözlerine İnanmamış oluyorum. Çünkü, bana kaç kere, be- Tefrika No. 26 Bi sevdiğini söyledin. Sen yalan söy- lemezsin, biliyorum. Bu sözlerin sade sevildiğin dakikalar için doğru idi. Erkek aşkı, gergin bir cilde takılıdır, bu cildi delip geçemez. Sen, beni siyah gözlerim, beyaz cil- dim için sevdin. Halbuki ben, yalnız bundan ibaret değilim. Benim her za- man muhafaza edeceğim bir benliğim var ki, sen onu tanımıyorsun bile. Senin aşkın, cildimin parlaklığile be- raber kaybolacak, Halbuki ben, bu görünen gözleri, saçları, bazulu kolla- rı değil, senin içinde saklı olanı tanı- yor ve onu seviyorum. Petron gene gülümsiyerek başını salladı, tatlılaşan bir sesle söylendi: — Hayali hakikate tercih eden, se- neleri âallıyarak dünyanın biraz Üze- rinden geçen bir çocuk. Birden ciddileşti. — A! Bak unutuyordum. Hemen süslen, hem çok süslen, bu gece, Ne- ronun eğlencesine gideceğiz. Kadın, ürkmüş gibi bağırdı: — Neronun, Neronun eğlencesine mi? Petron bunu yapamam. İstemem Petron, beni oraya gölürme | zımgeleceği HYUGN Sol tarafın yıktırılması Evkafı mazbuta vaziyetinin tesbitine bağlı Eminönü istimlâk sahasında Vali- de hanı adasında otuz küsur parça binaya aid istimlâk muamelelerinin neticelendiğini ve bunların - beledi- yece yapılacak tebliğat üzerine - bi- rer birer yıktırılmak üzere bir mü- tenhhide ihale edileceğini yazmıştık. Bu binalardan altısının her türlü muamelesi bittiği için bugünlerde mütcahhid bunları yıkmağa başlıya- caktır, Diğer binaların da yıktırılması bunları takib edecektir, Ancak Vali- de hanı mmtakasında bazı binalara takdir edilen istimlâk bedeline $a- hibleri itiraz edilmiştir. Bunalrın iti. razı üzerine belediyece mahkemeye müracaat edilmiştir. Mahkemelerin yaz tatili yakında biteceğinden mahke- | meden alınacak karardan sonra bunla» rın yıktırılmasına kanuni bir mâni kal muyacaktır. Valide hanı adasının yıktırılma- iye, Yenicamiin sir olan Balık- pazarı caddesinin - Eminönü meyda mina nazaren - Sol köşesini teşkil eden âdayı ortadan kaldırmak İs- tiyor. Ancak - evvelce de yazdığımız gi- bi - bu adada (evkafı mazbuta) ya âid gayri menkuller bulunduğun- dan, bu adadaki binaların yıktın masına başlanmak için Heyeti Veki- le kararı Jâzımdır. Vakıflar kanu- nunun sekizinci maddesinde: «Evkafı mazbutaya aid arsalar belediyeye in- tikal eder. Üzerinde bina varsa İ hali hazır kıymeti takdir edilerek ve- rilir» diye bir kayıd vardır. Belediye, bu kanuni hükme göre (evkafı mazbuta) ya aid arsalardan başka üzerinde bina olan gayri men- küllerin de belediyeye geçmesi lâ- zımgeldiğini ve ancâk bunların bina kısmına âid bedelin evkafa ödenme- si lâzımgeleceği fikrindedir. Evkaf idaresi, kanuna göre yalnız arsala- rın belediyeye geçmesi lâzımgeldiği- ni, fakat evkafı mazbulaya aid bina- ların belediyeye intikal etmemesi lâ- noktai onazarındadır. Vekiller heyetinin vereceği karara göre Balıkpazarı caddesinin sol tara- fını teşkil edecek odadaki emlâkin istimlâk kıymetleri tesbit edilecek ve burası ancak O zaman yıklırılmağa başlanacaktır. Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşam'ın KÜÇÜK İLÂNLA- RI'nı dizkatle okursanız kendi- nize en civerişli yurdu yorulma- dan bulabilirsiniz, * — Neden canım, ne oluyorsun? — Bilmiyorum, istemiyorum. Bil. mezsin, ne kadar istemiyorum. — Çocukluğu bırak. — Petroh korkuyorum. — Bir eğlenceye gitmekten, bu ka- dar korkmak, hâkikaten çok tuhaf, Halbuki, memnun olman lâzımdı. Seni, bütün Roma halkile beraber, Neron da çıldırasıya merak ediyor. Petronun sevgilisi, acaba çok güzel mi? İşte bütün dudaklarda dolaşan bir sual, Ve seni görünce, ayni dudak- Jar, (evet, evet, çok güzel, tahminimiz- den daha güzel) diyecekler. Fena mı? Bu, hangi kadının hoşuna gitmez. Hem, bu eğlenceye gilmemek imkân- sız. Neron, bilhassa israr etti, kızdır- mağa gelmez. — Sana bir fenalık mı yapar? — Herhalde, pek te çekinmez. Kadın, birden karar vermiş gibi: O halde giyinmeğe başlayım dedi. — Çok teşekkür ederim. Hem, daha böyle eğlenceleri, görmediğin için, hiç te sıkılmıyacaksın. Kadın biraz muvazenesiz bir halde ortada sallanarak: — Peki, hazırlanmağa gideyim de- di. — İyi edersin, ben de işlerime gidi- yorum. Kadın, yalniz kalınca, ümidsiz na- zarlarla etrafına bakındı ve ağlar gi- çelenk koydular | Yukarıda: Ankara, İstanbul ve Trakya sporcuları İzmirde Atatürk heykeline çelenk koymağa gidiyorlar. Aşağıda: Sporcular heykel önünde İstiklâl marşını dinliyorlar İzmir (Akşam) — Fuar münasebe- tile İzmirde mühim spor temasları başlamıştır. Bu mühim müsabakaları takib için "Trakya, Ankara ve İstan. buldan şehrimize gelenler vardır, Fu- ar kupası müsabakaları gol averaj usulile yapılacak, birinciye bir şild ve- rilecektir. Fuar kupası müsabakaları" nın başlaması münasebetile şehrimiz- de bulunan Ankara, İstanbul ve Trak- ya sporcuları, başlarında futbol fede- rasyonu reisi B. Danyal Akbel ve ida» recileri olduğu halde Cumhüriyet meydanına giderek Atatürkün hey- keline bir çelenk koymuşlardır. izmir Fuarında gece manzarası bi söylendi: — Korkuyorum, korkuyorum, ka- ranlıkta yalnız kalmış bir çocuk gibi, neden olduğunu bilmeden korkuyo- rum.. saklanacak bir kucak, beni kur. taracak bir kuvvet yok. Hiç biri yok. Bir arkadaş, bir dost yok. Ellerini, yüzüne kapadı ve hıçkırarak ağladı. sonra birden başını kaldırarak ısla- nan avuçlarına baktı. Acı bir tebes- sümle söylendi: — Göz yaşları, işte! Kimsesizlerin arkadaşı, Son günlerde, Poppeanın mavi göz- Jerinin tatlı bakışlarında için, için par- yan hain bir ışık saklı idi, Bütün muvaffakıyetleri kendi nef- sinde toplamak istiyen bu kadın, Ro- mada yeni bir güzelin türemesini ve isminin her dilde güzellik ilâhının ilk sevdiği kadın diye dolaşmasına ta- hammül edemiyordu. Petrona karşı bir aşkı yoktu. Kıskançlığı, kendinden başka birinin mesud olmasına ve.par- lamasına tahammül edememekten ileri geliyordu. Zaten kalbi, aşkın sı- cak kıvranışlarını kavrıyamıyacak, yaşalamıyacak kadar soğuktu. Bütün hayatına kendi düşünceleri hâkim oluyor, kuvvetini hileden alan adım. larla yükseklere doğru ilerliyordu. Româya asıl hâkim olan bu altın saşlı kadındı. Neronu küçücük avuç» larının içinde okşıyarak, bir kukla gibi oynatıyor, bayatta ne bahasına olursa olsun, en ufak zevklerini tat* min ediyordu. Kendi canından ve ar“ zusundan başka hiç bir şeyin kıymeti yoktu. Bir nefes kesilmiş, bir kalb 1 tırablia burkulmuş, kan dökülmüğ, göz yaşı akmış, onca kıymeti yoktu. Hoşuna gitmiyen bir şeyi ezmek, Pop“ pen için bir haktı. Zaten ıztırabın mâ” nasını anlâmıyor, ölümü, bir oyun gi* bi seyrediyordu. Kanlı Romanın güzel kraliçesi, yu muşak vücudlü, süslü bir canavardis Sade, ayna karşısında, bazulu koli&* rın arasında kadınlaşan bir canavaf- Kadına, kadın dedirten şerat v€ merhamet hislerinden uzak, kızıl bir hırs içinde sarhoştu. Hayatta her ist€” diğini elde ettiği için ne istediğini bik miyen bir coşkunluğu vardı. Ona, içi sıkıldığı bir gün; Poppe* Petronun sevgilisi, görülmemiş kadsf güzelmiş dediler. Çılgınca bir hiddet içinde sıkıntısını unuttu. Zihnindö ilk ölüme mahküm olan bunu söyüye” küstahtı. Fakat asıl kininin hedefi Petronun sevgilisi idi. Görülmemi$ kadar güzel olduğu söylenilen kadı demek, kendinden de güzeldi. Bunf imkân vermemesine rağmen, gittik$9 sinirleniyordu. Eğer Neron da böyl bir söz duyacak olursa, muhakkak kir kadını görmek istiyecekti ve sonra, ne olacaktı.. ZArkası var)