İ. Fahri, bir sigara yaktıktan sonra; — Niçin saklıyayım, dedi, âşığım... Hem de delicesine âşık... Sevdiğim kadını görseniz bana hak verirsiniz. O ne incelik, o ne zarafet... Çok ki- | İ Taz edecek oldu: bar ve tam sevilecek bir kadın... Arkadaşlarından biri Fahrinin sö- Sünü kesti: — Aşk insanın görüşünü değişli- Tiyor... dedi, insan birisini sevince onun her hareketini beğeniyor, her tavrını güzel, ince, kibar buluyor. Fahri: — Evet... dedi, orası öyle. Aşk bilhassa erkeklerin görüşlerini çok zaman onu bambaşka bir gözle gö- Tüyor. Size bir hikâye anlatayım. Benim bir arkadaşım vardı, İsmi de Sami idi. Bir gün haber aldık ki Sami Leman isminde bir kadına deli gibi âşık olmuş. Fakat biz Le- manı tanımıyorduk. Samiye sorduk: — Sami kuzum... Sevgilin nasıl bir kadın?.. Sami hemen cevab verdi: — Fevkalâde bir kadın azizim... Fevkalâde bir kadın!.. O ne incelik!.. O ne zarafet!.. One söz söyleyişi... O ne kibarlık! Sami o gün bize sevgilisini medh €de ede bitiremedi. Artık hepimiz Saminin sevgilisinin son derece ki- bar bir kadın olduğuna adamakllı İnanmıştık. Hattâ henüz yüzünü tanımadığı- miz bu kadının kibalrlığı bizim ara- muzda pek meşhur olmuş, bir darbi- mesel haline girmişti. Birisinden bahsederken: — Dehşetli kibar, ince kadın... di- Zeta, tıpkı Saminin sevgilisi gi- Yahut aramızdan biri mübalâğalı bir nezeket eseri gösterdiği zaman hemen kendisine takılıyorduk: — Yahu bu ne incelik?.. Saminin sevgilisine rekabet mi ediyorsun... Tanıdıklardan bir kaçı Saminin #evgilisini görmüşlerdi. Bize: — Yahu bu kadın Sami nasıl Sevmiş? Öyle güzel müzel değil... di- Yorlardı, Biz hemen müdahale ediyorduk: — Güzel olmayabilir... Fakat son derecede kibar bir kadınmış... Ara- dan epiyce geçmişti. Zaman zaman Bamiye sorardık: — Senin kibar sevgilin ne âlemde? — İyi... Teşekkür ederim... Bir gün Sami ile beraber bir yaz inde oturuyorduk. O gün Sa- Mi biraz telâşlı idi. Sorduk. — Niçin bugün bir tuhafsın Sami? Arkadaşımız cevab verdi: — Sormayınız... Bugün Lemanla buluşacaktık. Randevuma biraz geç gittim. Lemanı bulamadım. Onun Için buraya geldim. Muhakkak Le- Mün beni beklemiş, beklemiş. Ben Etç kalınca gitmiştir. Kimbilir ne Kâdar kızdı? Ne kadar hiddetlendi. Samiyi teselli ettik; — Aldırma canım... dedik... O ki- bar kadındır, sana bir şey söylemez. Sami: — Vakia kibarlığına kibardır... Fakat ben böyle geç kalınca kızması da hakkıdır. Biz böyle konuşurken Sami telâş İçinde: — Ieman!. diye seslendi. Hepimiz dönüp baktık. Lemanı ilk defa görüyorduk. Hakikaten hiç te güzel kadın değildi. Lemon ilerledi. Bamiyi görünce: — Bana bak şaşkaloz!.. Yaptığını beğendin mi?. Seni bekleye bekleye Ayaklarıma karasu indi. Nerelerde- sin be?.. «Erkenden geleceğim... Hiç 8eni bekletir miyim sevgilim?> diye beni piyazladın... Hani erken gele- Ccektni.. düzenbaz herifi. Biz kibar sevgilinin böyle konuş- Mâsına hayretler içinde kalmıştık. Sami bize: — Müsade ederseniz biz yandaki Masaya geçeceğiz!.. Dedi. Lemanla beraber bitişikteki Masaya oturdular. Sami mütemadiyen; — Lemanım nonoşum... Vallahi Santim durmuş şekerim... Yoksa geç Kalır mıyım?. eman Saminin sözünü kesti: — Ulan bize de mi numara?.. Sen bu numaraları başkasına yap be... Kime yutturuyorsun bu martaval- ları... Sami: — Fakat Lemancığım... diye iti- Leman: — Bana maval okuma... Vallahi cizlamı çekerim... — Peki... Peki kızma yavrum... Sami, Lemanla uzun uzun konuş- tu. Nihayet kadın: — Ben tüyüyorum imanım... Diyerek ayağa kalktı. Bahçeden çıktı, gitti. Sami tekrar bizim yanımıza dön- düğü zaman sorduk: — Ne oldu? Kızdı mı? Sami: — Tabii biraz sinirlendi, dedi, fa- kat kibar kadın efendim... Beni gâ- yet ince bir tarzda tenkid etti... Sami bunu söylerken biz gülme- mizi zor zaptediyorduk. Görüyorsunuz ya... Şu aşk De gö rib şeydir. İnsana eski bir külhan- beyi ağzile konuşan bir kadını bile kibar gösterir... Fakat benim sev. gilim öyle değil... Dehşetli kibar, in- ce bir kadındır... Hah işte şimdi geldi. Fahri hemen sözü kesti. İçeriye sallana sallana bir kadın girmişti. Fahriye yaklaştı: — Papas herif!.. dedi, bütün yap- tığın dalgaları çaktım... Senin ben- den başka bir aftosun daha varmış ulan!.. Hikmet Feridun Es Posta ittihadma dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3800, alı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lhzumdır. Receb 3 — Ruzuhızır 116 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı EB. 848 1032 526 ©9109 1208 157 Va. 337 5211215 1558 1848 2024 İdarehane: Babjâli civarı Acımusluk sokak No, 13 Bu akşam Nöbetçi eczaneler Aksaray: Btem Pertev, Beşiktaş: Ha- Ud, Fener: Balatta Hüsameddin, san Hulüsi, Samatya: Kocamuslafa- paşada Rıdvan, Alemdar: Çemberli. taşla Sir Rasim, Şehremini: Top- kapıda Nâzım, Kadıköy: Pazaryolun- da Rıfat Muhtar, Modada Alâaddin, Üsküdar: İmrahor, Heybeliada; Halk, mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * » orkestra 209 Ağustos 938 Pazartesi İstanbal — Öğle neşriyatı: 1290: Plâk- In Türk müsikisi, 1250: Havadis, 180: Plâkla Türk musikisi, 1330: Muhtelif plâk neşriyatı, 14: Son. Akşam neşriyatı: 1830: Keman konse- ri: Orhan Borar, piyanoda Şeri Siebert: 1 - Sonate «Sol minör. Eceles, 2 - Val- zer: Brahms, 3 - Adajyo und alegro: Ko- relii, 4 - Dans slav: Dvorak - Krezler, 5 - Noktüm «Mi minör» Şopen, 6 - Heere Kati: Habay, 10: Fufat ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 19,40: Dans musikisi (plâk), 1956: Borsa haberleri, 20: Baat ayan: Grinviç rasashanesinden naklen, 20,02: Hamiyet Yuceses vo arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkılar, 2040: Hava raporu, 2043: Ömer Rıza Doğrul tarafından arabca söyler, 21: Sant ayan: Orkestra: i - Manfred: Tonvellin, 2 - Çaykovsky: Panaroma, 3 » Çaykovsky: Vals, 2130: Fasıl Saz heyeti: İbrahim Uy- gun ve arkadaşları, 22,10: Ajans haber- leri, 2220: Müzik ve varyete: Tepebaşı Belediye bahçesinden naklen, 2250: Son haberler ve ertesi günün programi, 23: Suat ayarı: Son. Avrupa İstasyonlar. Saat 20 de Berlin 20 pilikla Fransız musikisi — Königaberş (20 - 2040) Gchuberi ve Mozart konseri — Saarbrücken 20 fanfar musikisi — Stuttgart (20 - 2030) plâkla dans musikisi — Belgrad (20 - 2345) milli program — Budapeşte (20,20 - 2050) viyalonsel ve piyano konseri — Buda- peşte TI 2050 şarkı — Drolöwich 2045 caz musikisi — Florans 2020 şen musi- ki — Milâno 2029 konser — Sofya (1945 - 20,0) konser — Stokholm 2030 caz — Varşova 20,30 neşeli musiki, Saat 21 de Berlin 21,15 Viyanadan nsklen muhte- Mf konser — Deutschlands 21,10 akşam konseri — Frankfurt ve Stutteert 2115 şarkı, piyano ve gitara İle muhtelif 80- lolar — Hamburg 21,10 şarla, piyano ve ie muhtelif havalar — Könlgsberg 2110 orkesim İle muh- tef havalar — Leipzig 21,10 orkestra Ne muhtelif havalar ve kadın sesi ile şarkı — Saarbrücken 21,10 opera pârça- ları — Viyana 2110 muhtelif havalar, orkestra kadın ve erkek seslerile şarki- lar ve iki piyano — Athlone 21 - 21,30 oda musikisi — Belgrad 21 bir opera — Beromünster (2140 - 22.20) klâsik or- kestra konseri — Budapeşte 2120 or- kestra ile muhtelif havalar — Budapeşte II şarkıya devam ve 2140 Macar hava- arı — (21 - 2155) Wagner konseri ve (2155 « 2240) müsikisi — Ko- penhag 21 örkestira tarafından operet parçaları — Paris 2115 (R. Strauss) un (Salome) operas — Paris (Eiffel) 2140 konser — Prag Il 21,40 İsviçreden nak- len klâsik orkestra konseri Sofya 21 orkestraya devam — Sottens (21 - 2120) Hind musikisi 2140 Beromünsterden nâ- kil — Stokholm 2140 İsviçreden nakil — Varşova neşeli musikiye devam. Saat 22 de Berlin ve Viyana 89 programa devam Hamburg 22 programa devam — Kolon- ya 22 orkestra ve piyano ile İtalyan mu- sikisi — Lelpzig 22 programa devam Münih 22,20 oda musikisi — Suarbrücken 72,10 kadın sesi ile (Püçini) nin opera- larından parçalar Athlone (2230 - 2330) şen saat Belgrad 22 operaya de- vam — Beromünsler 22 klâsik orkestra konserine devam — Brüksel (22 - 23,30) kemân ve piyano soloları — Budapeşte 22 programa devam — Drolitwich 22 ip- giliz şarkılarına devam — Kopenhag 2230 orkestra tarafından konser — Londra Rey, (2230 - 2325) askeri bando tarafın» dan konser ve şarkı — Pariş 22 operaya devam — Paris Eiffel 22 konsere de- vam — Prag TI 22 İsviçreden nakil — Roma 22 şen musiki, 2230 senfonik gr- kestrm ile opera parçaları — Sofya 22 dans musikisi — Stokholm (22 - 2220) İsviçreden naklen konser — Toulouse 2230 salon musikisi — Varşova (22.10 - 22.50) neşeli musikiye devam — Milâno 22 (Lehar) ın (Frasgulta) opereti. Sant 23 de Viyana 2330 dan itibaren dans musi- kisi, şarkı ve muhtelif havalar — Diğer Alman istasyonları Kolonyadan naklen dans musikisi ve muhtelif havalar Belgrad (23,15 - 23,45) dans — Budapeşte 23.10 çingene musikisi — Droitwich (23,20 - 24,15) Ttalyan eserleri Kopenhag 2820 Beethoven (Trio) su — Londra (Reg) 23 askeri bando konserine devam ve 2408 dans musikisi — Milâno 23 ope- rete devam — Paris 23 operaya devam — Stokholm (23,30 - 24) keman ve piyano konseri — Varşova 23 plâkla kılâsik par- çalar, Sant 2 den itibaren Bütün Alman istasyonları Köolonyadan naklen programlarına saat (4) e ka- dar devam — Viyana ve Deutsehlands (24 - 1) dans, şarkı ve muhtelif havalar — Budapaşte 24,10 caz musikisi — Milâno 24 dans — Paris M operaya devam — Roma 24 senfonik kon- sere devam, sonra dans musikisi. ADYOLI ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No. 99 Said: “Buraya bir ordu çıkarırsak şehre kolayca girebileceâizl, dedi Aryüs heyecanlı, güzel konuşur ve ( mediklerini yakından anlıyacaktı. vücudea çok güzel, yakışıklı bir er- Arablar karaya çıkmağa taraftar kekti. Antonyo onun yanında çok sö- | görünmüyorlardı, Bu işi Said üzeri- nük ve gösterişsiz kalıyordu. Bereket versin ki, gemide gönül avlıyacak bir kadın yoktu. Eğer Saidin yanında kadın olsaydı, Aryüsün hayatı - kıs- kançlık yüzünden - çok çabuk tehli- keye düşebilirdi. Aryüs entrika çevirmekte de An- tonyodan üstün bir zekâ ve kabiliyet sahibi idi. Anlonyonun ön büyük me- ziyeti, topçuluktan, seri yollu sapan yapmaktan ve seferde buna benzer işlerde yararlık güslermekten ibaretti. Said: — Bunların ikisindende istifade etmeliyim. Diyordu. Arap korsanları arasında her iki Venediklinin de mevki ve nü- fuzu günden güne artıyordu. Aryüs, Saide Antonyo kadar yakın değildi. Anlonyonun babası Saidin vekilharcı gibiydi. Bu münasebetle Said Antonyoya daha fazla muhab- bet ve itimad gösteriyordu. Maama- fih Aryüs kısa zamanda mevkiini tahkim etmeğe muvaffak olmuştu. Aryüsün çenesi kuvvetliydi, Güzel söz söylemesi sayesinde kendini - yalnız Saide değil « diğer korsanlara da sev- dirmişti. Bir gün Antonyo, sordu: — Bizansın iç yüzü hakikaten korsanlara söylediğin gibimi dir? Yoksa... Aryüs lâfın sonunu beklemedn ce- vab verdi: — Şüphesiz, söylediğim gibidir. Ne gördümse, aynen anlattım, — Fakat, ben bunlara inanmıyo- rum. Çünkü sen ilk dönüşünde Bi- zansın çok kuvvetli olduğunu söyle- miştin. Sonra lâfı değiştirdin. Reis- ten talimat almış gibi görünüyorsun? — Hayır.. hayır. kuvvetlidir, de- dim amma, onların kuvveti su Üs- tündeki köpüğe benzer. Muhasara devam ederse, Bizanslılar şehrin ka- pılarını kendi ellerile açmağa mec- bur oalcaklar. — Erzak tedarik edemiyorlar mı? Neden şehir kapılarını düşmana aç- mak mecburiyeti duyuyorlar? — Evet. Erzak ambarları bomboş. — Ben Bizansta serbes yaşarken (Romanos Portas) tan çok mikdar- da erzak sokarlardı şehre, Trakya Bİ- zansı asırlardanberi doyuruyor da. şimdi mi aç bırakacak? Aryüs o gün bu bahsi yarıda bıra. karak, başka bir işle meşgul olmuş- tu. Antonyo şüpheye düştü. Ve ken- di kendine: Aryüse gizlice — Aryüs, Saidi aldatıyor. Bu işi kurcalayıp hakikati meydana çıkar- malıyım, dedi. Antonyonun da hakkı vardı. Onun ve babasınm mukadderatı Bİ- zans işine bağlıydı. Aryüs hakikati gizliyorsa, Arab donanması bir tehli- keye düşebilirdi. O zaman Antonyo ve babası mahvolacaklardı. Anlonyo bunları düşündükçe deli oluyordu. Onun bir emeli vardı: Arablar Bİ- zansı işgal eder elmez, kendisi de Bi- zansta mühim bir mevki işgal ede- cek.. İmparatordan ve Imparator ailesinden intikam alacaktı. Antonyo, Aryüs gibi, ilk fırsatta memleketine gitmeyi düşünmüyordu. Onun Bizans şehrinde tahakkukunu istediği bir çok emel ve arzuları vardı. Antonyo, er geç, korsanların Bi- zansı z3pt ve işgal edeceklerinden emindi. Romanos Portasa gönderilen bir keşif kolu Antonyo, Salde, Bizanslıların Trak» yadan yardım gördüklerini ısrarla söyleyince, korsan reisi, Yedikule sa- hiline bir keşif kolu çıkarmağa ka- rar vermişti. Bu keşif kolu karadan (Romanos Portas) civarına gidecek ve Bizanslı- ların bu kapıdan yardım görüp gör De aldı. Mâiyetindeki mücahidlerden yüz elli kişi seçerek, bir akşam ka- ranlığında Yedikule sahiline uzandı. Surların dibinden - bugünkü Top- kapı civarma uzanan kısmına «- gi- decekti, Sald bu işi yapmağa hazırlanır. ken. bir kaç reisten başka bir kimse- ye haber vermedi, Hüseyin Abdürrahman isminde bir korsan relsini yerine bırakarak yüz elli mücahidle karaya çıktı. Şehir dışındaki yolları çok iyi bil- diği için, Antonyoyu da yanına al- Mmuştı. Bu, Sald için çok tehlikeli bir İş olabilirdi. Fakat, korsan reisi bu keşfi yapmağa mecburdu. Bir kapısı açık ve serbes olan bir şehrin mu- hasarasından ne çıkardı? Antonyo- nun dediği gibi, burada - bu vaziyet. te - on yıl bekleseler, Bizanslılar bir şey kaybetmiş olmuyacaklardı. O gece gökyüzü yıldızlıktı. An- tonyo: — Korkmayın, diyordu, Bizanslı. ların sur dışında askerleri yoktur. Ve emniyetle karadan İlerlemeğe Sahilden biraz uzaklaşınca, ışıkla» rı görünen €vlere rasladılar, Evlerin uzağından geçtiler... (Römanos Por- tas) a yaklaşında kapının önünde bir kalabalık gördüler. Said askerle- rile biraz geride duruyordu. Antonyo Saide: — Gördünüz mü, emir? dedi. Ka- pi açıktır. Ve kapının önünde bir çok erzak yüklü arabalar var. Bu arabalar hiç şüphe yok ki Trakya tarafından geliyor.. Kapının önünde nöbetçiler dola- şıyordu. Said vaziyeti uzaktan görünce - Bi- zansa girmiş gibi - sevindi. — Antonyo! dedi. Buraya bir or- du çıkarsak, şehre kolayca girebile- ceğiz. — Ordu ile şehre giremeyiz, emir! Çünkü surlar burada çok yüksektir ve etrafında büyük uçurumlar var- dır. Fakat, bu cihetinden de şehri muhasara edersek, o zaman Bizans. hlar dört çevreden sarılmış ve şehir» de kapanıp kalmış olurlar. Şehir dışında ve surlardan beş yüz adım kadar garbindeki ormanın ağzında durdular, Korsanlar (Romanos Portas) yo- Tunu buradan kesebilirlerdi. Said: — Geceyi burada geçirelim, dedi, yarın Bizanslılar bizi buralarda gö- rürlerse, ordu ile burasını da sardı- ğımızı anlayıp kapıyı kapamağa meo- bur olurlar, Antonyo asker değildi. ilk ba- kışta cazib ve makul görünen bu fikrin sonu nereye varacağını tah- min edemedi, Geceyi ağaçlıklar arasında geçir- diler, Said o gece şehrin bu açık kapı- sına bir baskın yapmayı bile düşün- müştü. Fakat, arkada kendisine yar- dımcı gelecek asker olmadığından, bu arzusunu: güçlükle yenebildi. Sa- baha kadar uyuyamadı. Saidin bir endişesi vardı: Bizans- hlar, Arabların sadece bir keşif ko. lundan ibaret olduğunu anlıyacak Olursa, surlardan asker çıkarmaları ihtimali çok kuvvetliydi. Bizanslıla- ra kalabalık, kuvvetli görünmek ge rekti, Ertesi sabah ilk yolcu kafilesi şehre girerken.. Şehir dışındaki evlerin ışıkları sö- nüyordu. Ortalık ağarmıştı. Uzaktan şehre doğru gelen İlk yolcu kafilesini gören Sald: — Henr olun arkadaşlari Şunları çevirelim.. Mücahidler susamışlardı. Ağaçlıkların arasında bir kuyu gördüler, dedi, (Arkası var)