Eski ve yeni Istanbul Üsküdarın, Kadıköyünün ve Kalamışın tarihine bir kuş bakışı “ Seyyid Battal Gazi maiyetindeki fedailerle , o Kızkulesine hücum ederek kızı kaçırdı., 4 Eskiveyeni İstanbulda «Mekân Eve zaman içre seyahat; ederek, ada- arın şöyle bir umumi manzârasini seyrettik. Bunların her birine bakar- ârtık, nazarlarımızın önünde i maddi şekil değil, tari- aları da canlanıyor, i : n her bir parçasını aynı piEözle görmek üzere, bu muazzam ta- yelim... Kalamış, Kadr- ir kurup Pp di sene çalışarak bağlar, göahçeler yetiş i, Şimdileri, o bağ- âlara Battal bağları, Âl - i Bahadır bağ-| iları iy ğları derler ki ga- şhur olup Kadıköyü bağı der- şlir. Sonraları Battal Gazi Şam gazalarını memur olun- lidukta Rum kralı Kadıköyüne metin bir kale bina ettirmiştir ki hâl4 bu in (yani bizzat Evliya Çelebi- | inin) bağı içinde harabesi görünmek- itedir. bir hendek e sed pıları vesaire bı- grakmuştır. Çamlıca dağı üzerine de dbir karakol kulesi ve Toygar tepesin- İlde, Yassı tepede, ve Piyale paşa tepe- de yiğdirip side ve daha sair on ti yerde büyük | karak eler yaptırdı. Üsküdern a kirk bin bekçi tayin e meydana g di. sırada Battal Gazi Şam je ; | rek , | e yedi yüz darı bas- kia Kızkulesine geçip mı, hazinesini ve diğer hi- ümet levazımını alıp Üsküdara gel- di. Orada Üsküdar bahçesi yerinde iki rekâl namaz klp; » — İlâhi! mede mü Burasını Ümmeli Mu- yesser et kt mamür ve dan olsun! - diye dua eti; , ara dokunmıyarak ga terini aldı; Mudanya şehrine EE. Battal Gazi 1 bereketi olarak, bunu müdeakib kral Üsküda nı öyle mamür etmiştir ki güya cen- va nümune vir bağ haline gel ştir, hem sonra Fatih tarafından da ar edilmiştir. Lâkin asıl fevkalâde Umranı Kanuni Süleyman devrine Yaslar. Şimdiki devirde de (yani üç — sene evvel) mamür bulunmakta- Dördüncü Muradın tesbit ettirdi- nazaran, Üsküdar yedi dağın leri diet üzerinde bina olunmuş, * Bl ae bağa, bahçeye, yalık büyün sir imaretlere sahip süslü, üyük bir şehirdir. Asz mi Eski Dardır ki Üsküdar galatı meşhurdur. ... , Üsküdarın camilerinden, medrese- ©rİnden, imaretlerinden, tekkelerin- İn, hama: arından, kervansaray- arından, Saraylarından, sebilhane- erinden, çeşmelerinden, tüccarların- lan ve dükkânlarından uzun uzadi- 'A bahseden Evliya. Çelebi, sözü me- İrelere intikal ettirerek Çamlıcanm epesinde padişahm Bağı Cihan iş- Kalamış sahilinden denize doğru bir bakış mile mükemmel bahçe yaptırdığını, Küçük Çamlıcanın ise, çınar ağaçlar rile dolu bir çimenzar ve av yeri ol- duğunu söylüyor. Padişahlar tebdilihava için Üskü- dara geçtikleri vakit, doğanbazlar da, hep Doğancılar meydanına gelir- lermiş; burası eğlenceli bir gezme yeri olurmuş. Salacakta, temmuz ayında dilber- ler denizde yıkanırlar; Şemsipaşada İse ikindiden sonraları âşıklar topla- nır, kayıklarla dolaşırmış... Ve anlat- masına devam ediyor: Kalamış me yeri de, Kadıköy bağları il si arasında bir Körfez iç dir. Bütün dilberler, sadık âşıklar bu- rada deniz perileri gibi gezer, oyna- şırlar... Kadıköy bağları tejerrilcgâ- hı, Haydarpaşa bağı, Âl -i Bahadır Dağları, Secah bağları, hep nazirsizlir. Piyale paşa Navuzu, Kaya sultan bah- çesinde de çıkındı üs- tünde bir k havuz, İşte, üç yüz si Kadıköyün, Ha darın i küdar bahçelik, her taraf ağaç, ağaç... Yem- Kadıköy ise henüz pek küçücük... Şu manzarayı arzediyor: Fatih, buranın kalesini yıklırarak şehrini Darüssaade ağalarına has ih- san etti. Bugünkü günde 600 hane, bir mahalle Müslüman, yedi mahal- le Rum ahalisi vardır. Altı yüz bağı, deniz kıyısında yeldeğirmenleri var- dır. Terzi Mustafaefendi yalısı diğer binalardan mamürdur. Çarşı içinde i kiremitli bir camii mev- cuddur. Bu da Darüssaade ağaların- dan Osmanef: binasıdır. Başka tur. Bir hamamı, yüz dük- ZDimanda balığı gayet ... Evliya Çelebinin Battal Gaziye dair anlattıklarını - tıpatıp tarihi haki- katler olmaktan ziyade o zamanki insanların inandıkları efsane karışık menkulât saymak icab eder, Kadıköyün tarihine dair, garplılar tarafından şu hakikatler tevsik edil- miştir: Şimdiki Kadıköyün yerine, Roma- nın bina edilmesinden 148 sene sonra (2) (Halkiden) Chaleğdoine şehri ku- » Sami, Kamusu Âlânında «Beyyid Batlal Gazle hakkında Şu izahatı veriyor. Meşhur islâm kahramanlarından namlı bir gazi olup, rivayete göre hleri 121 ta- rihinde Rumlara karşı yapılan guzada #ehid olmuşlur, Eskişehirde Seyyid Gazi makberesinde kabri keşfolunarak Selçak hükümdarlarından A'daddinin validesi tarafından türbesi bina edilmiştir. Os- manlı padişahları da buna cami, tekke we sair hayrat ilâve eylemişlerdir. Kasa» bâanın eski ismi Nakolya iken bu zatın isnile Seyyid Gazi olmuştuk. (2) Roma, Milâddan 754 sene evvel bina edimiştir, nde beyaz kumsal bir deniz | rulmuştur, Karşı taraftaki harikulâ- de sahili görmeyip de burasını tercih ettikleri için «Mögariensler «Körler» lâkabını almışlardır. Bu şehir, Yunanın dahili nizalarına, Bizansın entrikalarına gayet faal bir şekilde iştirak etmiştir, Anadolunun şimali garbisinde hüküm süren Bitin- ya kralları tarafından fetholunmuştur, Bunların sonuncusu olan üçüncü Nikomed Milâddan 75 sene evvel vefat ederken bütün mülkünü Romalılara terkettiği için, Kadıköyünün babası da zamanın bu büyük devleti tarafın- dan yutulmuştur. Mitbridate burasını feth, kismen tahrip etmiştir. Bizans imaparatorlu- Zu esnasında mamur ve müreffeh ha- Ie geldi. Fakat Bizansın uğradığı akın- larla harap edildi. İran hükümdarı Khosroes karargâhmı buraya kurdu; ve on sene müddetle burada kalarak Bizans küyvetlerini ezdi Büyük Fransız ansiklopedisinde B. Rossignol'un iddiasına göre, burasını kâmilen yıkan Türkler meşhur binala- rının malzemesini İstanbulda yaptık- ları âbidatta kullanmışlardır, Bu sahili gözden geçi kıyılarında tart! yı unutamıyacağız, en Kala- geçmiş bir ris Tiber bir çok kahramanlık- İ lar göstermiş, Bizans arazisine her taraftan saldıran küvvetleri, İran, Afrika, aire hududlarında durdur: mükemmel bir hü- kümdar olmakla breaber, hisabiliği yüzünden orduda hoşnudsuzluk uyan dırdı, Askeri bir isyan zuhur etli ve yüzbaşı Fokas vaziyete hâkim olu- verdi, Bu, bilâhare işleri altüst eden ve halk tarafından parçalanan çok eh- Myetsiz bir herifti. Fakat işte Impa- rator Tiber, onun idare ettiği isyan hareketinde yapayalnız bırakıldı ve bir kayığa binerek kendini Mudanya taraflarına almak isteği Çıkan bir fırtına, seyahatine mâni olduğu için, yakalanarak, çoluğile, çocuğile beraber, Kalamış iskelesine çıkarıldı. Ve oradan, Fokasın huzu- runa getirildi. Yeni hükümdar, selefine zulmün AÂzamisini yapmak istiyordu. Loş bir teşrin sabahiydi. Onu eli kolu bağlı olarak sahile sürükleği- ler, Tiber, metanetini ve dindarca gey- retini hiç kaybetmedi. «Kendi nikbe- ti üzerinde felsefe yürütüyordu.» Felâketzede mahlü hükümdara ya pılan işkenceleri daha fazla uzatmak için, oğulları olan beş prensin kafa- larını kendi gözleri önünde kestiler. «Baltanın her inişinde, bu masum kurbanların kanı, babalarını korkunç ve kızıl bir renge boyuyordü.» Fakat o, her darbede: — Allahım! Senin adaletin vardır. Senin hükümlerin de âdilânedir!i - diyordu. Sonra; korkusuzca, kendi kellesini İ İ kuşundan Yazan: Sermed Muhtar Alus NANEMOLLA «Davranma serasker!» diye taban- cayı sıkmağa başlamış. Babriye nazı ri Kayserili Ahmed paşa kollarından kavramak isterken, kamayı saplamış. Hariciye nazırı Raşid paşayı Du yerleştirmiş, «Bu esnada, Mitat paşa, diğer na- zırlarla beraber, salonun yanında bu- Yunan odaya çekilmiş, Bahriye nazırı- nı da aralarına almışlarmış... Hasan, kapının arkasına gelerek: «Ahmed paşa beni tutmak istiyor- du. Mutlaka onu da yiyeceğim!.. diye kapiyi kırmağa uğraşırken ve Mitat paşanın ağası Ahmed ağa arkadan yakalamak üzere iken, onu da taban- ca ile vurup düşürmüş. Tersaneli Şük- rü bey kılıcını çektiği esnada bir ateş- te mumaileyh de yere yuvarlanmış. Babı Seraskeriye ve Zaptiye kara» koluna haber rulmuş. Yetişen askerler ve zap! er kapıyı kırıp içe- riye girerlerken, katili merk yı kurtarmak için mumları $ meğe ve perdelere ateş “ lamışsa da, taya alındığı sırada bir neferi Il ve bir diğerini de yaraladıktan a, hayyen der- dest edilmesine emir verildiği için, bir kaç muhatarasız yara ile tutulup Babı seraskeriye gönderilmiş ve zin- elrbend edilmi, «Muayene için gelen cerraha yara- larını göstermiyerek, «beni asacaklar, yahud da kurşuna dizeceklerdir. Ar- tık yaralarıma baktırmak abestir!e diyip cerrahı reddetmiş. (1) TI İrfan, seraskeri ve diğer ölenleri yakından tanımıyordu. Bildiği Raşid paşaydı ve ona son derecede acımıştı. Gene gayet yeisli ve kederli olarak Koskaya gitti. O geceyi de uykusuz geçirdi. Yalnızlığının acısını duyuyor, öle- cek, İki lâkırdı edecek, derdleşecek candan tek kimsesi yok... Zincirkıran daha nice bir Akfida ka- labilir. Herha istanbula dönecek Ne malüm, belki de yola çıktı; bugün yarın çıkagel . Ertesi sabah erkenden kendini s0- kağa attı. Salkımsöğütteki telgrafha- nenin yolunu tuttu... Akâya telgrafı çekti: «Salimen avdet ettim ve afıyette- yim. Sizi özlüyorum. İstanbula ne za- man hareket edeceğinizi bildirinis * diyorlardı z Upuzun gün; saatler nasıl geçecek? Sirkeci iskelesine indi. Onu çeken hep o taraflar... Gene mehmedci! aslanlar dopdoli Vapura bindirili. yorlar. Uzayıp giden kararı verdi — Dakika durma, yürü Merkez ku- mandanlığına, Kimlere müracaat ede- ceksen et; katış yiğillerin aralarına!.. Bir araba ararken, kendi kendine: — Ulan sersem, dedi, muharebeye gitmek istiyorsun; arabanın sana ne lüzumu ve Sultanhamamından, Fincancılar yo- Fuadpaşa caddesine (2) er, çıktı, Yolları adam almıyor... Sordu: — Bu kalabalık ne? Hüseyin Avni paşanın cenazesi var- miş... Çok geçmedi; tekbir ve tehliller, na- at ve ilâhiler.... Ve kalabalık yavaş ya- vaş Beyazıd tarafına doğru yürüyor. Serasker paşa O civardaki bacana- ğının hanesine getirilip techiz ve tek- fin yapılmış. Oradan kaldırılıyor. Mekke ve Medine eşrafları; şeyhler, hocalar; turuku âliye deryişleri ve zakirleri... En önde askeri bando... Yolun iki tarafında, tüfeklerinin ağızlarını aşa- ğı tutmuş askerler.. Geride vükelâ, rical, paşalar ve binlerce halk... Söylenen söylenene: — Hüseyin Avni paşa gibi orduyu GEEYETEEN YERE EEE ERA ERER EEE, do cellâda teslim etti. Cellâd, sevgili evlâdlarının kumral saçlı başları ortasına, onun beyaz saçlı başını yuvariadı. Kesif bir halk tabakası da bu facia- yı alkışladı. Bi Denize atılan gövdeler gerisin ge- ri gelince, hurafata meyyal Bizanslı- lar, bunu sırf bir tesadüfe atfetmedi- ler. Şeametli bir devrin başlıyacağı- ha'hükmettiler, İ osmaniyi ezserinev ihya etmiş, sahi- bülkudret, liyakati müsbet bir âmir ve kumandanın bu veçhile ziyaı dev- let için zaylatı kebiredendir!.. — Sırbiye harbi başlamışken aras dan yok olması hiç caiz değildi — Müteakıben çıkacağı şüphesi olan Moskof harbine o kumanda ed cekti, Sivastopolu, Kırımı da geri ala caktıl, Abdülâziz taraftarları ve köhne ye küflü kafalılar da eksik değil: — Etme, bulma dünyası bu!., Cenaze, Fuadpaşa caddesinden Be yazıda götürüldükten ve Beyazıd ca misinde namazı kılındıktan sonra Ba. bıseraskerjden geçirilerek Süleyman! ye kapısından çıkarılmış Süleymani yede medfene kondu. İrfan da aralarında... O esnada na geldi Bugün Raşi n da cenazdi adebaşındaki kör ve rical de iştirak edeceği saat tehir edilmiş, nazesi de büyükl Namazı Ekâbir için bu, bir i Raşid paşanın Ce bir alayla Falihe götürüldü kılındı. Oraya defnedildi. Pek çok kimseler göz yaşlarını tuta: imiyorlar, mendiller yüzlerinde ağ yorlardı... Zira bu zavallıcık biç kim: seye (of) dedirtmemiş; gayet halim; melek gibi bir adam... İstanbuldaki ecnebi sefaretleri kendini çok sevdirmişti. Oralardan da bir çok kâtibler, fercümanlar vardı. İrfan, Fatihten döndü. Yiğitlener damarları onu yiyor, kemiriyor. İlâ cepheye gidecek. Hız bu hız... Doğru Merkez kuman danlığına gitti: — Gönüllü olarak cepheye sevkiml istiyorum, Düşmanlarımızla çarpı cağım. Lâzımgeler muameleyi yapın ve beni çabuk gönderin! Burada da yüzüne baka kaldılar. Sıska, cılız bir genç... Bu gidip tg ne yapacak? Vezirzade, tekrar etti: — Rica ederim, istirham ederim lütfedin, Arzumu kırmayın!., Onlar hayretle bakmadalar, — Beni böyle Nanemolla şekild gördünüz de - evet, bunu aynen söyl lemişti - sözüme inanmıyorsunuz gal Jiba... Ben de bu vatanın evlâdıyın Kaç zamandanberi bunu zihnimi koydum. Dün, bugün Sirkeci iskele sinde, vâapurlara asker sevkediliyordul Zabitlerine sokuldum. (Ben de ayal larına katılayım) dedim. (Olmaz, seni alamayız) dediler. Açıktaki gemid bir redif taburu vardı. (Onların a sına karışayım) dedim, Ona da mül saade etmediler... Fikrimden dönmi yeceğim; gideceğim düşmanlarımızı; karşısına!.. Oradaki yüzbaşı ile iki mülâzime vel, yavaş fakat işitilecek gibi konu şuyorlardı: — İstanbulumuzda böyleleri de vi — Taşralıya benzemiyor, şehir ço cuğul - Kimin nesi acaba? Sordular: — Delikanlı, ism! adını, ikamet etti mahalli?.. — İsmim Mehmed İrfan; bab merhum Abdülmennan paşa; Ki da oturuyorum!.. Aralarında gene fısıltı: — Paşa oğtuymuş yahut... — Abdülmennan paşa!. duymuştum; vezir galiba? — Gençte temiz kan, cevher miş! İşi uzatmadılar. — Lütfen bir daha söyle biradel bey künyeni, ikametgühın:!.. değil, Yazdılar, çizdiler. İmzasını attırdılar Yüzbaşı yer gösterdi: — Otur bey kardeşim!., Tabakasını uzattı; — Sar söyle... baba Bu İsmi (Arkası var) (9) Bunca kıymetli adamın kanma gi miş olan bu azılı herif, ertesi gün di harbe da; rak idamına hüküm olur muş, daha ertesi gün de Beyazıd meyd nında bir dut ağacında ipe çekilmiştir. Bu ayı Abdülâziz taraftarlarının iri tikamına atfedenler ve siyasi mahiyeti görenler de olmuşsa da hâdisenin do dan doğruya Çerkes Hasanın seraskei beslediği zati kinden tevellüd eylediği hakkuk. etmiştir. Yürük Çelebi İ (2) Şimdiki Bokucular caddesi.