9 Haziran 1938 AKŞAMDAN AKŞAMAx Istanbul 800 senedenberi pis bir şehirdir! Dünkü nüshamızda, bir karilmiz, İstanbulun pisliğini, tozunu, topra- ğını önlemek için, boş ve metrük ar- saların bizzat sahibleri, yahut zengin komşuları tarafından gönül rızasi- Ie - hattâ icabında muvafık bir bele- diye nizamile - hale yola sokulması lizimgeldiğinden bahsediyordu. Umumi kanaat şöyledir: — İstanbul eskiden kusursuzmuş... Ter yer mamur ve Abadan... Ancak cndan sonra yangınlar bir taraftan, fakru zaruret öte taraftan, beldemizi bt hale sokmuş... İnşaallah yeni bi- bular yapılsın, her yer dolsun doluş- sun, o zaman gene eskisi gibi ümra- na kavuşuruz. Bu kanaatin katiyen yanlış oldu. gunu Yürük Çelebi amcamızdan öğ- endim, Sekiz asırdan beri - hem de »e zengin asırlar! - İstanbulun dak ma pis, dalma böyle hali arsalarla, arlalarla dolu olduğuna dâir vesika» 'ar toplamış. Neşretmem ve netlee çıkarmam İçin bana verdi: ... İkinci ehlisalib seferinde Genc lâkablı yedinci Lul'ye refakat eden Oden de Dueti, İstanbulun on ikinci asırdaki vaziyetini söyle tasvir ediyor: — Nefsi şehir pis, müstekrehtir, çöp do- Bu sokakların rülmetlerinde ber türlü cinayetler, babasetler işlenir. Sefalette olsun, ihtişamda olsun, bu şehir, diğer yerlerin mikyaslarım aşmaktadır. İspanyol yahudilerinden Benjamin de e ayni asrın ikinci nısfında şöyle di- > — Şehrin müstekreh mahalleleri var, Debbağlar, deriyi imal ettikten sonra, suları kapıların önüne döküyorlar, On dördüncü asır (o başlançıçlarında Arab coğrafyacılarından Ebülfeda: — Şehrin içinde ekilmiş tarlalar, bah- çeler ve harabe halinde bulunan evler var! - diyor, 1403 senesinde, oSemerkande gitmek üzere İstanbuldan geçen İspanyol sefiri Ruy Gonzaler de Clavije anlatıyor: — Şehir büyük ve az nüfusludur, Bir çok tepeleri ve düzlükleri var ki ekilmiş- tir; Varoş evireini andıran binalar göze çarpıyor ve bunlar hep şehrin merkezin- dedir. Ancak deniz kıyısı mahalleleri, bil hassa Haliç kıyıları kalabalıktır. 1433 de, yani fetihlen yirmi sene evvel, Philippe Ie Bon'un (O diplematlarından Berthandon şöyle tasvir ediyor: — Bu şehir köylerden burada doluluktan fazla boşluk vardır. Seyyah, bu boşlukların tarlalar olduğu- nu yazıyor, Fetihten 135 sene sonra, İstanbulu tas- vir eden Heberer de şehrin pisliğinden, sokakların çarpık çurpuklağundan şikâ- yet etmektedir. Osmanlı santanatının en ihtişamlı de- virlerini müteakib, yani on altıncı asrın roniyle on yeğincinin başlangıcı ara- snda Wilhelm Dilich de şehire dair gu inlibalarını anlatıyor: — Binalar manasız, sokaklar dar ve pis. .. Sanırım ki, çıkarılacak nrtice şu- dur: — İstanbul her devirde daima mutlaka bir nizam koymalı... (Vâ-Nü) Tütün satın almak için tacirler geldi Memleketimizden tütün satın al mak için Mısırdan, İngiltereden ve Amerikadan şehrimize tacirler gel- Evkaf Sürp Agobu istiyor Müâbkümaye müracantla be- lediye aleyhine dava açti Sürp Agop mezarlığı Belediyeye in- tikal etmiş ve bu sahanın tapusu Be- lediye namına çıkarılmıştı. Beyoğlu Evkaf müdürlüğü Sürp Agop mezariı- ğı sahası için belediye aleyhine yeni bir dava açmıştır. Evkafın ileri sürdü- ğü iddiaya göre Sürp Agop sahası metrük bir mezarlık değildir. Vaktile bu saha evkafça mezarlık olarak tah- sis edilmeden Ermeniler tarafından iş- gal edilmiş ve ölü gömülmüştür. Bu- rası Sultan Beyazıd vakfından ve ölir- kafı mazbutesdendir. Belediye kanu- nunun metrük mezarlıkların belediye ye intikal edeceği hakkındaki hükmü, Sürp Agop mezarlığına şamil değildir, Evkaf müdürlüğü bu iddiayı ileri sürmekle tapuda belediye namına yü» pılan tesellin iptal edilerek mezarlığın kendisine teslimini istiyor. Belediye, bu iddiayı kabul etmemek» le beraber Evkaf idaresinin mütalâası doğru olsa bile, vakıf ve mülk gayri» menkullerde müruru zamanın 36 86 ne olduğunu ve bu sahanın 70 sene- denberi mezarlık olarak kullanıldığı- na göre Evkafın iddiasının varid ol madığı fikrindedir. Bir kadın yanarak öldü Elinde lâmba odadan çıkar- ken düştü, lâmba parladı 'Evvelki gece Kadıköyde feci bir ka- za olmuş ve bir kadın alevler içinde yanarak ölmüştür. İşe el koyan zabı- tanın yaptığı tahkikata nazaran hâ- disenin tafsilâtı şöyledir: İbrahimağa mahallesinin Emin bey çıkmazı ekimde niz numarali evde; B, Kemal ailesi oturmaktadır. Alt kat odada B, Kemalin büyük annesi sek- sen yaşlarında bayan Ayşe oturmakta» dır. Bayan Ayşe, her geceki gibi erken- ce odasına çekilmiş ve gaz Jâmbasını kısarak yatağına yatmıştır. Gece yarısından iki saat sonra uya nan bayan Ayşe, dışarı çıkmak ihtiya. cını hissetmiş, akşamdan kıstığı lim- banın fitil vidasını açmış, eline alarak odadan çıkacağı bir sırada ayağı ka yarak düşmüştür. Bu düşüşle elindeki lâmba, göbeğin üzerine tesadüf etmiş, bayar Ayşenin üstünde yalnız bir gömlek bulunması dolayısile, birdenbire parlıyan lâmba alevleri vücudünün her tarafını sar- mıştır. Kadının feryadına yetişen ev halkı, zavallıyı alevler arasından alarak bir otomobile bindirmiş ve hastaneye götürmek üzere yola çıkmışlarsa da bas yan Ayşe yanıkların verdiği ıztıraba dayanamıyarak ölmüştür. Bu feci kazadan Üsküdar müddel- umumiliği de haberdar edilmiş, cesed morga nakolunmuştur. İki Amerikalı arkeolog geldi Amerikanın meşhur arkeologların- dan B. Hil ve B. Caski, memleketi- mizde ilmi araştırmalar yapmak Üze- re dün sabah şehrimize gelmişler, kı- sa bir istirahatten sonra, Bartın va- purile Çanakkaleye gitmişlerdir. Haklı şikâyetler Büyükadada oturanlar saat 7 den sonra telgraf çekemiyorlar mektupla, kâh telefonla, hatâ arasıra gazetemize kadar gelerek bildirdikleri şu müşterek şiküyet lerini dinliyoruz; «Her yerde olduğu gibi Büyük- adada da bir posta, telgraf mer- kezi var, Fakat bu posta, telgraf merkezi saat yedi oldu mu, kapı sını kilidler. Bu saatten sonra Adadan mektup göndermek de- ğü, bir telgraf çekmek dahi kabü değildir. Mektup ne ise, çünkü onların yola gikarıldıkları saatler muay- yendir. Fakat telgraf?.. Başımız sıkıldığı aaman uzak yerlerle ye- göne acele muhabere varılası olan telgraf muhaberesi Büyükadada ancak saat yediye kadar müm- kündür. Bu saati geçirdiniz mi, eliniz, kolunuz bağlı kalır ve erte- si gün saat sekizi beklemek meo- buriyetindesiniz. İnsan, telgrafı aaruri biz ihti- yaç üzerine çeker. Bu ihtiyacın zuhur edeceği saat esasen malüm değildir ki postanenin mesai sa- atine uydurmağa çalışsın... Bizle- graf için sabaha kadar bir memur bulundurmak usuldendir. Şehir için- de bazı küçük posta merkezlerinde telgraf memuru bulundurulmuyorsa bile Büyükada gibi kalabalık nüfuslu ve geceleyin (o şehirle irtibat için ber türlü nakil vasıtasından mahrum olan bir yerin postahanesinde ımu- hakkak bir telgraf memuru bulundu- rulmam icab eder. Bunun olmamam balkı hakikaten müşkül vaziyetlerde bırakabilir. İstanbul posta telgraf müdürlüğü- nün Büyükadalıların bu müşkülünü izale edeceğinden emin bulunuyoruz. Sergi hazırlığı Paviyon inşasına 8 temmuzda başlanacak 22 temmuzda açılması Kararlaştırı- lan onuncu ve sonuncu yerli mallar de geçen seneki yerlerini almışlardır. Paviyon inşasına 8 temmuzda başlan- ması kararlaştırılmıştır. Bu suretle paviyon sahipleri inşaat için kâfi zar man kazanmış olacaklardır. Yeni sergi sarayının maketi hazır. lanmış ve Sanayi birliği kâtibi umu- misi B. Halid Güleryliz bunu Ankara» ya götürmüştür. Başvekil B, Celâl Ba- yarla İktisad Veklli B, Şakir Kesebir maketi tedkik etmişlerdir. Yeni sergi sarayının inşasına baş- lanması çok uzun sürmiyecek ve bi- na gelecek sene sonbahara kadar ik- mal edilecektir, Birinci Sanayide İler- leme sergisi gelecek sene sonbaharda yeni sergi sarayında açılacaktır. Sanasaryan hanı ihtilâfı Evkafla idarei hususiyenin noktai nazarları Emniyet tahsis edilen Sanasaryan hanı hakkında Evkaf mü- bir Ermeni mektebinin vakfı idi Bu mektep bugün mevcud değildir. Evkaf müdürlüğü «meşrutünlehi münderiş olan vakıfların Evkafı mazbutesden madud olduklarını İleri sürerek Sana- saryan haninin meşrutün lehi olan mektebin kapanması, kanuni tabirile «münderise bulunması itibarile hanın Evkafa aid olduğunu iddia etmekte- dir. Diğer taraftan İdarel hususiye de 605 numaralı kanun mucibince «Mak- sadı tesisleri ve mahalli sarfları talim ve terbiyeye taallük eden binaların idarel hususiyelere intikal ettiğini ile- ri sürüyor. Nitekim eski medreseler bu kanuna göre vilâyet idarel hususi- yelerine geçmiştir. Her Iki taraf da ayrı ayrı kanuni mevzuata istinad ederek noktal nazars larında israr etmektedir. Mahkeme- nin bu vaziyet karşısında nasıl bir ka- rar vereceği merakla beklenmektedir. Gözlük çalan bir hırsız Hapisten çıkdıktan2 gün sonra tekrar hapse girdi Hırsızlık suçundan mahküm ola rak bir müddettenberi hapishanede bulunan İhsan adında bir sabıkalı ev- velki gün müddetin! ikmal edip hapis-! haneden çıkmışlar” İhsan serbes kâ- lınca Bahçekapı civarında dolaşırken oradan geçmekte olan İrfan adında birinin yanına sokulmuş ve İrfanın ce- binden gözlüğünü çalmıştır. İrfan işin farkına vararak İhsanı yakalamak is- temiş ve Sirkeci caddesine doğru koş- mağa başlamışlardır. İrfanın bağırmasını duyan yolcu- lar ve dükkâncılar da çıkmışlar, he- yecanlı bir kovalamadan sonra İhsan yakalanmıştır, İhsan dün Adliyeye teslim edilerek Sultanahmed üçüncü sulh ceza mah- kemesinde muhakemesi yapılmıştır. Mahkemede suçunu itiraf etmiştir. İhsanın müteaddid sabıkaları göz önünde tutularak gözlük çalmak su- çundan dolayı dokuz ay hapse mah- küm edilmiştir. Bu suretle hapisha- neden çıkan İhsan, aradan iki gün geçmeden tekrar hapse girmiştir. Yugoslav Nafıa nazırı geliyor Dost ve müttefik Yugoslavya hükü- metinin Münukalât Nazırıt B, Meh- med Spahonun pek yakında memle- ketimizs geleceğini memnuniyetle haber aldık, Başvekli ve Hariciye Nazırı Dr. Sto- yadinoviçin yakın çalışma arkadaşla” rından biri olan nazır, şehrimizde bir kaç hafta kalacak ve bu müddet zar- fında muhtelif büyâk şehirlerimizi dolaşacaktır, 2x Amon sosyetedet... İSTANBUL HAYATI Siz de soyununuz amma!. Florya ile Çekmece köyü arasında- ki yolun sol tarafı dikçe bir bayırla deniz kıyısına iniyor. Gölden gelen berrak dere hemen oracıkta denizle kucaklaşıyar. Sahildeki geniş kum- luk baştanbaşa dolmuş. Genç, ihti ha, çığlık sesleri çınlıyor. Yusyuvarlak bir adam yere iki değnek dikerek ceketinin omuzlarını geçirmiş, eteklerine bir kaç taş koy. muş. Kızgın kumlar ortasında por- tatif çadırının gölgesine yaslanmış, yanında dolaşan sekiz dokuz yaşla. rında iki çocukla çekişiyor. Çocuklar rın ikisi birden: — Baba, buraya kadar gelip te de nize girmeden dönülür mü? Bak her- kes giriyor. Biz de yıkanacağız. Diye ısrar ediyorlar. Ağdam kaşları. nı çatarak homurdanıyor; — Olmaz. Henüz deniz mevsimi gelmedi. Karpuz kabuğu yere düş meden denize girilmez, Alacanlardan biri gözlerini aça aça haykırdı: — Vallahi, bilâhi, iki gözüm köz olsun ki ben dün karpuzu gördüm. Eğer yalan söylüyorsam şuradan şü raya adım atmayım. Hem şeyde gör- düm. Hani giderken elek- İrik lâmbaları satan büytik bir ma- Zaza var ya, orada. Kocaman karpu« diye yutturmaya kallıyorsun öyle mi? Olamaz, denize giremezsiniz, Hiddetle dini kolunu sallarken değneklerden birine çarpıp devirdi Çadır kafasına geçti. O, kumlar için. | de bağıra çağıra didiklenirken karşı sırtın üstündeki çardaklı kahveden çıkan bir kadın deniz kanarına indi, Çadırın karşısında mağrur bir eda ile burnusunu omuzlarından bıraktı, Yücudünün bütün hatlarmı gösteren bir yürüyüşle denize doğru ilerledi O sırada çadırın altından kurtulan şişman adam yerinden fırladı. Telâş- la ceketinin ceblerini didikliyerek çı- kardığı gözlüğü burnunun ucuna yerleştirdi. Kadımı bir müddet süz- dükten sonra gömleğini çıkardı. Pan- talonu, çorapları fırlattı. Karşısında şaşkın şaşkın bakan çocuklara: — Hadi, dedi, siz de soyununum. Fakat, akşam evde gevezelik edip de yapmak isteyen biri İ sene hapse mahküm oldu Andreya adında birine olan borcü nu ödememek ve hakiz kararını kal“ dırimak maksadile icra memurlüğus nun dosyalarını taklid ederek sahte evrakla Beyoğlu sulh mahkemesinde muamele yaparken yakalanan Yunan tebaasından Andonun muhakemesi dün ağırceza mahkemesinde bitiril- miştir, Muhakeme neticesinde Ando- nun suçu sabit olduğundan bir sene