SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No. 151 Abdülhamid'in adam kandırmak için baş vurduğu yollar Benimle gizli görüşmek istedi. Tenha- da bana dedi ki: — Bu esnada sizin ve cemiyetinizin , ziyade müzayikada olduğunu biliyo- rum. Ben size hizmet etmeği arzu edi- yorum. Ancak ben de ihtiyac içinde- yim; kendime de hizmet etmek iste rim. Bakınız ne kadar serbest söylü- yorum, Eğer tekliflerimi kabul buyu- ; , rursanız mühim paralar elde edebili- » Fiz. Ben hünkârın adami ve emini- © yim. O beni öyle bilir. Halbuki ben bu deccalın yalnız parasını severim. Ta- bintini tamamen bilirim, Bu herif - Abdülhamid! - gayet pintidir ama işini gördürebileceklerine ve kendile- rinden korktuklarına karşı pek seha- vetlidir, Bence katiyen tahakkuk eyle- miştir ki sizden ziyadesile ürküyor. (Avnüllahtan emin değilim ve ola- mam) ve (bu zincirliyi her ne yapıp yaparak buradan atınız. Her ne me- muriyet ile kandırırsanız kandırınız) dediğini mevsukân habör aldım. Onun bu vehminden istifade etmek yolunu ben pek iyi bilirim, Kendisinden her ne koparırsak üçte biri bana, üçte iki- si size aid olmak şartile etek dolusu para çekebiliriz. Yalnız siz benim de- diğimi yapmız. Ötesine karışmayınız!. Ben — Şimdiye kadar “ülçaklıkla, böyle dolab ve hile ile para kazanarak haram yemedim. O — Acayib! Bu alçaklık mı? Ha- ram mı? Sizin ondan ne kadar mat- Mubatınız var! Hanümanınızı harab, mallarınızı müsadere etmemiş mi- dir? Bunlara mahsuben domuzdan ku çekmek kabilinden... Ben — Ben çocuk değilim, Sizin teklifiniz ikiden hali değildir. Ya hün- kâr memnun olacağı sözlerle kandırı- Np kendisinden para çekilecek; bu dolandırıcılıktır; yahud tehdid ile pa- ra koparılacak; bu da şekavettir. Bu hareketin bu ikiden gayri mânası olar maz; iki takdirde de namussuzluktur; iki surette de merduddur. Benim elim den gelmez, Ben hukukumu İstersem resmen dava ederim. Bu gibi hilelere kaçmağa ve vicdinen muazzeb ve mahküm olmağa ne ihtiyacım var, ne de cesaretim. Namus ile oyun ol- maz. Tayyar bey biraz daha söylenmek #stedi, Bırakmadım, kendisine de na- sihatler ettim, gitti, Tayyar beyin bu sözleri nazarı dik- katimi celbetti. Hakkında tahkikata Tüzum gördüm. Hafiyeliğini, ahlâk- #ızlığını öğrendim, Bir daha gelirse münasib surette istiskal göstermele- rini odacılara, kapıcılara tembih et- tim.) Tayyar beyin bu ifadenin gösterdi- Hi muvaffakıyetsizlikten oyılmadığı, teklif ve teşebbüslerinde devam ettiği gene Avnüllahülkâziminin Tayyar beyi bir, iki kere daha cemiyet mer- kezindeki gazete idarehanesinde ve misafir odasında görmüş olduğu yo- Jundaki sözlerinden anlaşılıyor. Tayyar beyin Avnüllahülkâzıminin Kerkük mutasamıflığına tayinile İs tanbuldan uzaklaşacağı sırada onu bu memuriyete gitmekten vazgeçir- mek üzere bir teşebbüste daha bulun- | duğu gene Avnüllâhülkâziminin ifa- desi gösteriyor. (1) Bu ifadeye göre 1909 martının ikin- cl günü sadrazam Hüseyin Hilmi pa şa Avnüllahülkâzımi beyi davetle kendisine bir varaka; gösterdi. Altın- da İtalyan anarşist, Rum ve Ermeni ih- tilâl cemiyetleri relslerile Avnüllahın imzaları bulunan bu varakada (kabine Azalıklarına isimleri bildirilip isteni- len zevat tayin edilmezse martın be- şinci günü katledileceği) Hüseyin Hi- mi paşaya tebliğ ediliyordu. Bu pek Adi ve Kaba surette tasni edilmiş bir şeydi. Hüseyin Hilmi paşa bu münasebet. le Avnüllaha şu sözleri söyledi: — Şüphe yok ki bununla beni aley- hinize tahrik kasdedilmiştir. Sizi hak- kile bilmesem yahud acul bir adam olsaydım bunu hemehi resme koyar- dım. Hakikat anlaşılsa da rahatınız münselib olurdu; geçenlerde cemiye- tinize karşı olan iftirada olduğu gibi. O hâdisede baskın içinemir verdiğim- a, > » , iü (Avrupa karikatürü) Makedonyada ecnebi polisi den tutturarak beni itham etmek İste- diniz; telefonla muhaberemden bah- seylediniz. Evet, emri ben vermiştim. Dahiliye nazırı idim, Zaptiye nazırı telefonla bana müracaat ederek muh- birden, ihbarnameden, evrak ve vesi- kalardan bahseylemişti, Mesele mü- | him görünüyordu. Siz benim yerimde olsaydınız emir vermez miydiniz? Bir de beni İttihad cemiyetine mensubi- yetle, olanca memuriyetleri İttihader- lara tahsis eylemekle itham eylemek istiyorsunuz, bu pek yanlıştır, Bende tarafgirlik yoktur, Bu teminattan sonra Hüseyin Hil mi paşa, Musul vilâyetinde ahvale âşl- na memurlara ihtiyacın şiddetinden bahsile Avnüllah beye 7500 kuruş maaşla (Kerkük) Omulasarrıflığını teklif etmiş, o da iki gün düşündük- ten sonra kabul cevabını vermişti. 1909 martının yirminci günü Ar- ,nüllah bey Fedakâran cemiyeti merke- zinde bulunduğu sırada Tayyar bey kendisini ziyarete geldi. Yüzü kızar- mış, asabi bir halde görünüyordu. Mütehevvirane bir oda ile: — Mutasarrıflığa tayin olunmuş- sunuz; gitmek üzere imişsiniz. Dedi, Avnüllah beyin tecahülden gelmesi üzerine de: — Nasıl haberiniz yok? Arzdadır. Bugün, yarın çıkacaktır. Lâkin ms- muriyet namile sürgüne gitmeği na- sıl kabul ediyorsunuz? Buna sebeb fevkalâde müzayika ve ihtiyacınız ol- duğunu biliyorum, Siz söz kabul et- mezsiniz, Bununia ihtiyacınızı izale etmiş olmıyacaksınız. Zira iki ay sür meden azledileceğiniz muhakkaktır. Size tevcih olunan bu memuriyet mü- cerred sizi buradan aşırmak ve bu sa- yede cemiyeti -Fedakâran cemiyetini - dağıtmaktır. Benim sözümü ve eski teklifimi kabul etseniz bunların hiç birisine hacet kalmaz. Diye ibram etti. Avnüllah bey bu defa dahi redde ısrar eyledi. Tayyar bey — Zaman önümüzdedir. Yakında sözümün ayni hakikat idi- ğini acıklı tecrübe ile göreceksiniz. Ehli âyalinizin avdeti için İaneye muhtac olacaksınız, Nedamet edecek- siniz, lâkin fayda vermiyecek! Avnüllah bey — Reddediyorum. Nedameti mücib bir fiilden allah beni korur. Avnüllah beyin Tayyar beyle bu son görüşmesi oldu. Fedakâran cemiyeti arasında da Awnüllah beyi (bir mütasarrıflık mu- kabilinde cemiyeti cemiyete - Fedaki- ranı İttihada - sattı.) Diye itham edenler oldu, Kendisine tehâldnameler, Hüseyin Hilmi paşa- ya bühtan varakaları gönderildi, Hiç birinin tesiri olmadı. Avnüllah bey iş- deri ve evrakı Fedakâran cemiyeti er- kânından Hacı Cemal beye devretti, Hacı Cemal bey İttihad ve Terakki ce- miyeti erkânından “doktor Nâzım ve sair bazıları ile temasta bulundu. İt- tihad cemiyeti ile Fedakâran arasin- da mevcud sultefehhümlerin ve ihti- lâfların izalesile İtilâf husulüne iki tarafça da gayret edildi. Tayyar beyin ikna edemediği Av- nüllahülkâzımi bey 1909 nisanının sekizinci günü vapurla İstanbuldan memuriyeti mahalline hareket etti, (Arkası var) (1) Seyid. Avnbilahülküzmi: o (Diyani örfi ve Avnüllahüikâzımi) rismles——“(— NK yoga a İni yg MADE YEM yaya AKŞAM Haziran 938 Perşembo İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Havadis, 13,08: Plhkla 'Mürk musfilisi, 1830: Muhtelif piâik neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 1830: Pllkla dans ; Spor müsahabeleri: Eş- musikisi ve halk şarkıları, 2045: Hava raporu, 2048: Ömer Rıza tarafından arab- ca söyler, 21: Somahat Özdenses ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (Suat ayan), 2145: OR- KESTRA: 1 - Anber: Domino nuvar, 3 - Plânket Le kolş dö kronvii, $ - Çaykoveky: Romans, 22,15: Ajans haberleri, 2230: Plâkla öololar, opera ve operet parçaları, 22,50: Son haberler ve ertesi günün prog- rami, 23: SON, Ankara — Öğle naşriyatı: 1239: Kan- gık plâk neşriyatı, 12,50; Plâk: Türk mu- sikisi Ve balik şarkıları, 13,15: Dahil ve haric! haberler, Akşam neşriyalı;: 1830: Plâkla dans musikisi, 1915: Türk musikisi ve halk şarkıları (Makbule Çakar ve arkadaşları), 29: Sant ayarı ve arabca neşriyat, 2i: Konferans: Selim Sırrı, Tarcan (Ordu saylavı), Stüdyo salon orkestrası: 1 «- Manuel: Well es biler So gemütlich ist, bleib'n Winoch, 2 - Siede: Struzzel, $ - Hans Georş Sehüt Gute Noch, * - Hippmann: Ali Wien, 5 - Jozef Gung'i: Amorettentanse, 6 - Mario Trevislol: Ein Abend an der Nordste, 22: Ajüns hâber- leri, 2215: Yarınki program ve İstiklâl marşı. Avrupa Sant 20 de Berlin 2110 Fransız muzlkası — Deutöchl, 8. 20,10 sevilen havalar — Hambg. 20,10 «Der Fitegende Hollarnder» operasından parçalar — Kolonya 21/0 orkestra — Leiprig 21,10 askeri muzlka — Münih 20,10 radyo opereti — Stuttr. 2019 dans — Aihlone 20,20 konser — Budap. Xi 2030 dans Bükreş 2035 opera — Dmitviç 20 orkestra — Helsingf. 20,55 or- kestra Hilvers, 1 2055 konser — Kaşau 2035 hafif muzikn — Midland ve Londra 2030 orkestra — Riga 20 opera muzikası — Sofya 2045 sülistler — Stok- holm 2030 konser — Sirasbg. 2030 or- kestra — Rad. Toulouse 20,15 operet ha- valari ve hafif muzika — Varşova 2025 orkestra, Saat 21 de Berlin 21 dans — Deutahl, 8, 21 solist- ler, 2130 orkestra — Frankf, 21 konser — Hambg. ve Denzig 21 muzika, dans ve hasbihal — Königsbg. 21.30 senfon. kan- sor — Löipaig 21 senfon. konser — Münih 21 radyo cperetine deva — Stutig. ve Viyana Frankf. dan nakil — Athlone 21 konsere deram — Bari 21,15 Yunanca neşriyat — Berom. 21,05 orkestra — Bor- do 2140 eski danslar — Brno 2130 fan- far — Brüksel 21 - 23 hafif muzika ve dans — Brüksel II 21,45 filim havaları — Budap. 31 «Otello. Verdinin operas — Bükreş 21 opöraya devam — Heisingf. 21 orkestraya devam — Kovno 21 konser — Lyubllana 21 opera muzikası — Limogeş 2130 konser — Londra 2139 askeri mu- zika — Lüksembg. 21 filim ve operet ha- vaları ve orkestra — Midland 2139 salon muzikası — Oslo 21 konser — Rad. Paris 2130 - 2330 orkestra — Prag 2155 - 2255 orkestra — Rennes, Nis ve Starsbg. 2130 konser — Riga 21,15 halk muzika- sı — Beottish Reg. 2140 valsler — Sofya 2115 konser — Sottens 21,30 orkestra — Rad. Toulouse 2150 hafif muzlka ve ops- ret konseri, Saat 22 de Berlin 22 dansa devam — Dentechi, 8. 2230 orkestraya devam — Prunkf,, Stuitg. ve “Viyanâ 22 konsere devam — Hambg. ve Danzig 22 dansa devam — Küönligsbg. 23 konsere devam — Lelpzin 27 orkestra- ya deram — Belgrad 23 orkestra — Bor- do 32 eski dans muzikasına devam — Brüksel 22 hafif muzikaya devam — Budap. 22 operaya devam — Bükreş 22 operaya devam — Droltriç 22,2) eğlenceli muzika — Helsingt, 2210 muzlka — Hi- vers. I 2210 konser — Lyublinna 22 ope- ra muzlkasına devam, 2210 piyano — Limoges 22 konsere devam — Lüksembg. 2245 senfon. konser — Milâno 22 senfon. konser — M. Ceneri 2230 orkestra — Oslo 22,05 solistler — Rad. Paris 22 kon- | sere devam — Prag 22 kansere devam — Reval 2230 salon muzikası — Roma 22 «La Somnambula. Bellini'nin operası — Sofya 22.20 muzika — Soltens 22 konsere devam — Stokholm orkestra Rennas, Nis ve Strasbg. 22 konsere de- vam — Rad. Toulouse 22,10 haft muzi- ka, 2230 askeri murika, Saat 23 de Braslav 23,30 asri muzika — Deuteshig, 2330 küçük konser — Kolonya 2830 gece ve dans muzikası — Königebz. 2345 plâk neşriyatı — Lelpsig 23,20 konser, 2345 Stutigtan nakil — Viyana 2330 ge- ce konseri — Stutig. tan naklen diğer Alman istasyonları 2340 halk ve eğlence muzikası — Bordo 25 dans muzikasına devam — Brüksel 23,10 plâk neşriyatı — Brüksel TI 23,10 «Trovatort operasından parçaları (plâkla) — Budap. 2325 or- kestra — Bükreş 23 operaya devam — Droltviç 2320 - 24,15 salon musikasm — Florans 23 dans — Kopenhag 23,20 piya- no — Kovno 23 hafif muzikaya devam — Lyubllana 23,15 hafif müzika — Lemberg 23,06 hafif muxika — Limoges 23 konsere devam — Rehnpe, Nis ve Strabg. 23 kon- sere devam — Roma 23 operaya devam — Söktens 23 konsere devam — Stokholm 23,18 operet havaları — Rad. Toulouse 23,35 dans, 23.45 filim havaları — Varşova 23 salon muzikasi, Sant 24 den itibaren Deutechl. 8., Viyanadan naklen gece konserine devem — Diğer istasyonlar le kadar dans muzikasina devam — Droltviç 24,18 dans — Kopenhag 24 - 130 dans — Londra 24 dans — Roma 24 operaya de- vam, sonra dans — Frankf, 1 - 4 gece konseri, öndan naklen 1 - 3 Deutsch 8, 1 - 4 Btutig. — Diğer Alman istasyonlar len 1-4 « orkestra, DİŞİ KORSAN Tarihi Den Yazan: İskender F. Sertelli iz Romanı 'Tefrika No, 20 Mogol zabiti Ulak, Macar çiftliğine yerleşmişti. Bu sırada Macar kralı Polonyada Mogollra esir mi düşmüştü? Pavli çifliğin hemen hemen kâh- yası gibiydi. Her şey ondan sorulur, ve herkes ondan çekinirdi. Belliydi ki, çiflik sahibinin Pavliye büyük bir itimadı vârdı. Ulak, çifliğe gelişinin üçüncü gü- nü, değirmende çalışanlardan birine sordu; — Çifliğin sahibi nereye gitti? — Ne bileyim ben? Bizim efendi buğünlerde sık sık ortadan kaybolü- yor. Onun nereye gittiğini Pavliden başka kimse bilmez. Moğol zabitinin içine - çok haklı ve yerinde olarak - bir şüphe girmişti. Pavli efendisini acaba nereye götür- müştü? Bir sabah Ulak, Pavli ile konuşur- ken, ona da sordu: — Efendi yakında dönecek mi? — Bir kaç gün sonra umaürım, — Uzağa mı gitti? — Uzak, yakın... nin? .— Benim asıl efendim sensin, Pav- li Çiflik sahibini soruşum, benden memnun olup olmuyacağını anlamak içindir. — Sen merak etme! Benim aldı- dm ve benim memnun olduğum adamdan o da memnun olur. — Efendin seni çok seyyior gö libarl Pavli kollarını kabarttı; — Onun canı benim elimdedir. Sevmez olur mu hiç..? Ulak, Pavlinin çok şeyler bildiği- ni, dilinin altında bir şeyler gizledi- ğini tahmin ediyordu, Kendi kendi- ne: — Ben seni söyletmesini bilirim, Diye murıldandı. Bir akşam Pavli değirmenin önün- de dolaşırken, Ulak; — Kederli görünüyorsun... Nen var, Pavli? Diye sordu. Pavli aldırmadı. Ulak biraz daha yaklaştı: — Geçen gün benim heyecanlı masallarımdan çok hoşlanmıştın, Pavli! Eğer bana bu akşam şarab ismarlarsan, sana dünyanın on he- yecanlı masallarından birini anlatı- rum! Pavli masal meraklısıydı. Bir se- dirin üzerine yaslanıp şarab içmek- ten ve masal dinliyerek uyumaktan çok hoşlanırdı. Pavlinin gözleri ışıldadı... Gülümsedi. — Canın şarab İstiyor galiba? — Kurdların ensesi boşuna kaşın- maz, Pavlii Haydi bu gece beraber yemek yiyelim”. — Pekâlâ... Ben seni çağırtırım. * Nene gerek 88- Tepsinin içinde kızarmış bir kö- yun gövdesi vardı. Konuşarak yiyorlar vo içiyorlar- dı. Pavli sedirin üstüne uzanmıştı. Ulak başı ucunda bir kütükte oturuyordu. İşçiler kulübelerine çekilmişlerdi. Çiflikte gürültü yoktu. Pavli sordu: — Moğollara aid bir masal bilir misin? Ulak ummadığı bir soru ile karşi- Yaşınca sevindi. -— Ben de sana burdan bahsede- cektim. Başımdan geçen bir vaka- yı - heyecanlı bir masal gibi - anla- tacaktım. — Haydi, söyle bakalım. Sen bana geçenlerde Moğolların eline düşüp tekrar kurtulduğunu söylemiştin! Nasıl kurtuldun o boz kurdların elin- den? Ulak şarab bardakların doldur- İkisi de içtiler. Pavli göğsünü şişirerek geniş bir nefes aldı. Ulak anlatmağa başladı: — «Moğol başkumandanı yaman bir adamdır. Onun eline esir düşen bir daha kurtulmaz!» diyorlardı, Ben bu sözlere kulak vermiyordum. Po. ionyaya bir iş işin gitmiştim... Yok da birdenbire karşıma çıkan bir kaş Moğol atlısı, boynuma kemend ata» rak beni yoldan çevirdi. — Yakaladılar mı? — Evet. Hemde hiç farkında ol- madan. Bir çukura saklanmak iste- miştim. Attıkları ip boynuma takıl- dı. Beni bir leş gibi çektiler, yakalar dılar. — Senin gibi saf, abdal bir köylü- yü elbette kolay yakalarlar. Gelsin- ler de beni ve efendimi yakalasınair. Peki, sonra ne oldu? Ulak sözüne devam etti; — Bir iki saat at peşinde koştum. Bir karargâha vardık, Burada bir Moğol zabiti bana sordu: «— Sen kimsin?» «— Bir köylüyüm. «— Kral Belâyi tanır mısın?» «— Adini duydum amma, kendini tanımam» «— 'Tanısaydın kâzanacaktın!> «— Ne küzanacaklım;» *— Hürriyetini... > Ben ne bileyim ki, Moğollar kral Belâya benzer bir adam yakalamış- lar... Eğer onu tanımış olsaydım, hüriyetime kavuşacaklım. Kollarımı bağlayıp beni bir mandıraya attılar, ...Pavli birdenbire doğruldu: — Desene kral Belânın kurduğu tuzak meydana çıktı... Pavli bir bardak şarab daha içti. Ulak hayretle arabâcının yüzüne baktı: — Ne tuzağı?... Pavli içini çekerek güldü; —bBelâ bu işte de kaybetti. O. Moğolları aldatmak için, kendine çok benzer birini Polonya civarına gön- dermişti. Halk onu görünce; «Kral Belâ gelmiş!» diye bağrıştılar... Mo- gollar bunu duydu, köyün etrafını çevirdiler... Âdamcağızı yakaladılar ve: — Macar kralını elimize geçirdik.. diye sevindiler. Ben bunu duydu- gum zaman günlerce sırtüstü yatıp gülmüştüm. — Fakat, bu heyecanlı hadisenin içyüzü çabuk anlaşıldı. Moğolların elinde esir olan Macarlardan bir ço- ğu: «Biz kralımızı tanınz. Bu, kral Belâ değildir!» dediler, Bunu ben de mandıradan duymuştum... Acaba kral sahiden yakayı ele verdi mi? di- ye düşünüyordum. — Peki amma, sonra nasıl kaçtın Moğolların elinden? — Nasıl mı Kaçtım? Bu bir tess- düftü. Gece müthiş bir fırtına çıktı. Mandıradaki hayvanlar birbirine geç- tiler. Sedler, tahfaperdeler, duvar- Jar yıkıldı. Esirlerden bir çoğu kaç- mağa başlamıştı. İşte ben de bu fır- satlan istifade ederek kaçtım, — Kolların bağlı değil miydi? — Kollarım bağlıydı amma, dişle- rim serbesti... — Yaman bir canavara benziyor. sun sen! — İnsan, ne kadar zayıf ve bece- riksiz olsa öyle bir zamanda dün- yanın en müthiş canavarı kesiliyor. Sen benim yerimde olsaydın, kaç- maz mıydın Pavli? — İyi yapmışsın! Ben, daha öncö- den bile kaçmağa teşebbüs ederdim. Sonra Polonyadan nereye gittin? , — Köyden köye geçerek, nihayet Macar topraklarına geldim. Pavli sarhoş olmuştu. Fakat, «Ma- car kralı benzeri» nin yakalanmış olması haberi Pavlinin hiç te hoşuna Pavli değirmenin yanından kalktı, — Ben yatacağım... Çok içmişiz... Diye mırıldanarak, sendeliye sen- deliye yürüdü, gitti. Artuk Ulak iyice anlamışlı ki, Pav- Wnin efendisi, Macar kralına castüs- luk yapıyordu. Ve kimbilir? Şimdi belki de Moğol karargâhında bulu- nuyordu. © Ulak bu İşi bugün değilse yarın anlıyacaktı. N Pavli ile dostluğunu ilerletmişti. (Arkası var)