Iki kere ölen adam! Belgradın Herzegovin kazasında bir memur var; Bay Hamza, Bu zat geçenlerde kalb sektesinden öldü. Bu ölüm haberi Herzegovinde haylı heyecan uyandırdı, çünkü Ham» za, 1912 de bir kere daha ölmüştü: O tarihde belediye işlerinde — çalı şan Hamzayı bir gün cansız buldular, Esasen kalb hastalığından muztarib- di. Doktorlar cesedi muayene ettiler, defnine izin verdiler, amza tabuta kondu, mezarlığa vel ber mutad tabutun kapağı kesil- di., Kapak kesilince ölü gözlerini açtı, ayağa kalktı. Cenaze merasiminde o bulunanlar korkudan kaçtılar. Hamza kefene büründü, evinin yolunu tuttu. Bu duyulmamış ve görülmemiş hâ- diseden sonra 26 sene daha yaşıyan Hamza nihayet geçenlerde öldü hem bu sefer sahiden öldü, Fakat cenaze- sini, ne olur ne olmaz, belki gene di. rilir korkusile üç gün kaldırmadılar... götürüldü. Mezara indirilmeden ev. | Fakat bu sefer dirilmedi. -Yüz çocuğu ve torunu var Valânsiyen şehrinde 88 yaşında bir zat yaşıyor: Bay Fransua& Monye . Bu saym ihtiyarın bugün hayatta 10 çocuğu, 50 torunu, 38 torununun Çocuğu, 2 torununun, torunu var... Tam 100 kişi... Gelinlerle damatları da hesab ede- cek olursak bay Fransua 180 kişilik bir ailenin reisidir, Herkesin bu kadar çocuğu olsa nü- fus meselesi kolay halledilecek!.: Romanyada av kanunu Romanya avı en çok olan bir diyar- dır, Romanya köylüsünün yüzde dok- sanı avcıdır. Büyükten küçüğe kadar her türlü av vurulur. Fakat Roman- | yada saçma kurşundan ucuz oldu- ğundan, geyik gibi büyük avlar bile saçma ile vurulur, yaralanan hay- vanı köpekler öldürür, Son günlerde bir kanun çıktı. Bir kere öten kuşları vurmak yasak edil di. Bundan sonra geyik gibi büyük ay hayvanları da saçma ile değil, kur- Bir sene sonra dünyanın hali Amerikalı profesörlerden bay Ole- rih işini gücünü bırakmış, bin sene sonra dünyanın ne hal alacağını ted- kik etmiş, Bu profesöre göre bin s8- | ne sonra: 1 — Bütün kömür ve petrol maden» | leri tükeneceğinden yalnız rüzgârla güneşin sıcaklığından istifade edile- cektir, 2 Evler kristal ve metalden yaz pılacaktır, Bu evler sudan ucuza mal Beynelmilel ilk tayyare sergisi | Belgradda açılan sergi çok rağbet görüyor Birinci beynelmilel tayyare sergisi 28 mayısta Belgradda açılmışlır. Ser- gi 14 hazirana kadar devam edecektir. Sergiyi yerli, ecnebi pek çok halk zi- yaret etmektedir. Sergide Yugoslar ecnebi mamulâtından tayyareler, mo- törler teşhir ediliyor. Bir günde ziya- retçilerin yekünu 30 bini bulmuştur. Tayyareciliğin aldığı ehemmiyet do- layısile halkın alâkası pek tabi görül mek lâzımdır. İlk tayyare sergisi olan bu meşhere muhtelif memleketler, bu arada Almanyu, İtalya, Çekoslo- vakya, Lehistan, Romanya, Bulgaris- tan iştirak etmişlerdir. Almanya 38 tayyare göndermiştir. Sergi münasebelile hava talimleri yapıldığı gibi bir festival de tertib edil- miştir. Burada milli şarkılar söylen- mekte, milli danslar oynanmaktadır. Kadınhanında Ticaret odası açıldı Konya (Akşam) — Könya vilâye- tinde birinci derecede ticari ehommi- yeti haiz olan kazamızda şimdiye ka- dar Ticaret Odası mevcud olmadığın- dan vazife belediye tarafından görül- mekte idi. Kazanın bu pek mühim ihtiyacını gözönüne alan Konya Tica ret Odası iki gün evvel bir heyet gön- dererek teşkilât yaptırmış ve mümes- silliğe tüccardan B. Osman Çağlar se- çilmiştir. Odanın ehemmiyetini tak- dir eden bütün tüccarlar yirmi dört saat zarfında büyük bir meronuniyet- le kayıdlarını yaptırmışlardır. NOVOTNİ Bahçe, lokanta ve birahanesinde sevimli okuyucu KATOLESZAY ve Opera tenoru BAKEAS ve muzannı YUNKA olacak ve içindeki konfor bugün hav- salamıza sığmıyacak kadar mükem- mel olacaktır, 3 — Hiç bir hayvan kalnmyacak, vahşi ve ehli bütün hayvan nesilleri tükenecek insanlar sade ot yiyecek. Peki amma yeryüzünde hayvan kal- mayınca acaba neden İnatnlar yam- yamlaşmıyorlar ve neden hayvanlar» la beraber insanlar da yok olmuyor?.. Sayın profesör işte bunu söylemiyor!.. ; Petrol kralının oğlunu kaçıranlar Haydudlar sıkı bir surette takib ediliyorlar Princeton - Florida - 3 (44) Petrol kralı Ceymis Kaş'ın beş yaşın- daki oğlu Skigi Kaş'ı dağa kaldır. muş olan «çocuk kaçırıcılarıs ele ge- çirmek için hali hazırda Florldada şimdiye kadar görülmemiş çok bü- yük bir insan avcılığı yapılmaktadır. | Donanmanın tayyareleriyle hususi tayyareler de araştırmalara iştirâk etmektedir. 65 gemi 175 mil uzunluğunda bir sahili tarassud etmekte ve buralar- da araştırmalar yapmaktadır. İçle- rinde bir de kadın bulunan bir çok müsellâh gönüllü, mıntakanm dahi- linde ve nehir boylarında ve orman- larda dolaşmaktadırlar, Çocuğun kağırılmış olduğu Prin- celon şehri, müsellâh bir kampa ben- zemektedir. Gönüllüler, o kadar çok- tur ki Kızılhaç bunları iaşe için mutfaklar tesis etmek mecburiyetin- de kalmıştır. B. Mussolini Habeş eşrafını kabul etti Roma 3 (A.A) — B. Mussolini im- | paratorluğun kuruluşunun ikinci yüdönümü münasebetiyle Romaya gelen Habeş eşrafırı Venedik sara- yında kabul etmiştir. 70 kiloluk kaplumbağa Mersin (Akşan) — Mersinde avla- nan kablumbağalar çok büyüktür. Son günlerde Mersin balıkçıları tarafından 70 kilo ağırlığında abir kaplumbağ yakalanmıştır. Balıkçılar, bunun bü- yüklüğünde daha sekiz kaplumbağa yakalıyarak canlı bir halde Mısıra gön- dermişlerdir. Kaplumbağanın hem ka- nından, hem etinden istifade edilmek- tedir, Tashih — Dünkü nüshamızın böşinel sahifesinin üçüncü sütunu altında Muhterem müşterilerime Serleyhalı Belman garanti su geçmez ma- yoları hakkında neşredilen İlânın 9 ncu satırında (HÜSNÜ NİYETİM HASEBİLE) kelimeleri sehven tertip olarak hususiye- tim hasebile şeklinde dizilmiş olmakla tas- hih ve tevzihl keyfiyet olunuğ. Meşhur insanlardan çoğunun herkese pek garip gelen âdetleri var Meşhur insan- lar içinde garip Adetleri olanlar pek çoktur. Bunlardan bir kaçını aşağıya yanyoruz: Meşhur Alman şairi Sehiller oda- sında inzivaya çekilerek düşünmek 1s- tediği zaman bütün ev halkını bir te- lâş alırdı. Hizmetçi derhal çarşıya koşarak bir kalıb buz alır, bunu le- gene yerleştrir ve şairin odasına çi- karırdı. Leğeni koltuğun önüne koy- duktan sonra yazı masasının bir çek- mesini açar, çürük bir elma çıkarır; | koltuğun kenarına koyardı. Schiller koltuğa yerleştikten sonra çıplak ayaklarını buz üstüne koyar, çürük elmayı eline alarak burnuna götürür, buz gibi ayakla çürük koku- sunu ala ala şairane tahayyülâtına dalardı. Deli diyeceksiniz? Fakat deli bir in- san Alman şiir ve felsefesinin en na- dide parçalarını nasıl yaratabilir? Ruhiyatçılar bunlara katiyen deli de- miyorlar; yalnız manyak lâkabını ver- mekle iktifa ediyorlar, Bazen de bu kabil garabetlere fobi ismini yeriyor- lar. Fobi eski yunancada korku demek tir. Bütün hayatlarında normal olan İ birçok kimselerin bir fobisi yani bir korkusu olabilir. Bu korku yüzünden ona deli demek doğru olmaz. Meselâ bazı insanlar yüksek yerler- den korkartar, katiyen yüksek bir yo- re çıkamadıkları gibi aşağıda baka- mazlar, Bazı kimseler bâzı hayvan- lardan korkarlar, Meşhur heyet şinas Tyeho Brohe tilkiden müthiş korkurmış, tilki görür görmez bayılirmiş, İngiliz kralı ikinci Henri ise kediden müthiş korkarmış, her kedi görüşünde birdenbire düşüp bayılırmış, ayılımcaya kadar saatler geçermiş. Tanınmış Fransız riyaziyecisi ve filosofu Paskalın başka bir fobisi var- miş, Her su görüşünde onu bir titre- me alırmış, Bir yazısında bu yüzden sekiz yaşındanberi ıztırapsız tek bir İKTİSADİ MESELELER Ucuz elektrik Elektrik hükümet tarafından satın alındıktan sonra, hatıra şu fikir geli- yordu: Elektrik ucuzlıyacak mı? Ma- liye Vekâleti elektriğin beher kilova- tından alınan 2 kuruş istihlâk resmini Kaldırmak için bir kanun lâyihası ha- zırlamaktadır. Lâyiha yakında Mec- Mise verilecektir. Bu haber bütün elek- trik müstehliklerini, daha ziyade fab- rikatörleri memnun etmiştir. Elektri- gin on büyük müşterileri fabrikalar- dır. Sanayide kullanılan elektrik tari- feleri de pahalıydı. Ticaret Odası, mijlf sanayi birliği, fabrikaların maliyet fi- ütine tesir eden, elektrik tarifesi hak- kında hükümet nezdinde bir çok te- şebbüslerde (o bulunmuşlardı. Şimdi elektrik devlet elinde olduğu için, bu teşebbüslere meydan vermeden, kilo- vat başına alınan istihlâk resmi kal dırılmaktadır. Bu istihlâik resmi kaldırıldıktan sonra, fabrikaların maliyet fiati ucuz- byacaklır. Şehrimizde fabrikaların muharrik kuvveti yalnız elektrik de- ğildir. Havagazı da büyük bir yer işgal Etmektedir. Elektrik tarifesini indirirken, hava- gazı tarifesini de ucuzlatmağı unut- mamak lâzımdır. Fabrikalara ucuz elektrik verirken, bunun fiatler üzerindeki müsbet te- sirlerini de tedkik etmek lâzımdır, Ya- pilan himayelerin neticelerini kontrol etmek devlete ald bir vazifedir. Hima- yelerden sonra, fiatlerin düştüğünü ekseriyetle görüyoruz. Nitekim ge- çenlerde yünlü kumaşlar için yapılanı tenzilâtlı tarifeden sonra fiat düşkün- | ia ie —EHA, Schiller, ayaklarını bir buz kalıbı üzerine koymadıkça yazı vazamazdı, Emil Zola sokakta lâmba direklerini sayar, kapı ve araba numaralarına dikkat ederdi, Samuel Johnson bir parmalık önünden geçerken behemehal parmaklıklara birer birer dokunurdu! gün bile geçirmediğini söylüyor. Suyu ancak kaynar bir halde ve yudum yudum içebilirmiş, Birçok kimseler kalabalıktan kor- karlar, Bunları tek bir şenlikte gör- mek mümkün olmaz. Bunlara agoro- #ob denir. «Claustophobesler ise kapa» ı yerlerden korkarlar, Meselâ onları tünele bindirebilmek imkânsızdır. Bütün pencere ve kapıları kapalı bir odaya sokamazsınız. Fobilerin deliliğe en yakını pana- fobi'dir. Bu hastalığa müptelâ olanın her şeyden müphem bir korkusu var- dır. Fakat neden korktuğunu sorarsa» nız söyliyemez. Rus romancısı Dosto- evski bu hastalıktan çok ıztırap çek- miştir. Meşhur adamlar içinde böyle garip Aâdetlere malik olanların adedi besap- sızdır, Beethoven son derecede eksantrikti. Yıkanmak için daima buzlusu ister- miş ve bunu yüzüne o kadar şiddetle çarparmış ki sular etrafa yayılır, alt kattaki odaya sızarmış. Otuz yaşında sağır olan kempozitör en meşhur eserle» rini dinliyememiştir, Prusya kralı büyük Frederik ceket değiştirmekten müthiş nefret edermiş. Kral olduğu halde hayatında Iki üç ceketten başka giymiş değildir. Her ceketi parçalanıncaya kadar arkasın- dan çıkarmazdı, Goethe ise başka bir maniye mup- telâ imiş. Daima karşısında kendini görür gibi olurmuş, kendi kendine el sıkışırmış. Bunun ismine ruhiyat- çılar «austoscopy» diyorlar. Bütün İngiltere tarihinde diktatör- lük, tesis edebilen yegâne adam Oliver Cromvell'i diktatör olmağa bir haya- let serketmiştir, Bir gece yatarken per- deler açılmış ve der cüsseli bir kadın görünmüş: — Sen İngiltere- nin en büyük ada” mi olacaksın; gay- X ret et, demiş. Cromvell'de gayret ederek dik- tatör olmuş. Alman filosofu Schopenhauer'in usturadan delicesine bir korkusu var- mış. Bu fobi neticesiledir ki sakalını tıraş edeceğine yakmıştır. Ayni za- manda sesten nefret edermiş, Aylarca konuşmadığını söylüyorlar, Fransanın tanınmış iki muharri- rinden Victor Hugo ve Balzac'ın dün- yanın en büyük iki megalemaniyağı olduğuna şüphe yoktur. Bu iki mu- harrir kendilerini tam mânasile Kaf dağında görürlermiş. Balzak hir gün gayet süslü, rengârenk bir rob dö şamor yaptırmış ve herkesin görerek hayran olması için bununla sokağa çıkmış, saatlerce dolaşmış. Emile Zola sokağa çıktığı zaman rasladığı bütün lâmba direklerini sâ- yarmiış, Adedlere bilhassa pek merak- li imiş, Kapı ve araba numaralarını hiç kaçırmazmış, Üçle kabili taksim bir numaraya raslayınca bunu uğur addedermiş, “ İngiliz münekkidlerinden meşhur Samuel Johnson parmaklıklı bir bah- çenin önünden geçerken muhakkak surette parmaklıklara birer birer do- kunurmuş. Şayed birini kaçırırsa derhal geri döner, tekrar birer birer dokunur- muş. Bunu sıhhatini muhafaza eden bir tedbir addedermiş!.. Moliere ve Voltaire vehme müptelâ imişler. Daima hasta olduklarmı zan- nederler, öleceklerinden korkarlarmış, Buna rağmen Voltaire 82 yaşında öğ müştür. Gustave Finubert madam Bovary'nin gehirlenmesini yazarken ağzında ar- senik hissetmiş ve zehirlendim diye haftalarca basta yatmıştır. Guy de Maupassant kendin! görmek illetine müptelâ imiş. Daima karşısında ken- dini görürmüş. Kendi kendine konu- şurmuş, —N. M.E. Kanun Bilgileri iptdöen tara dedi, «Eğer sana bu borcu ödeme- ğe ömrüm vefa etmezse çocuklarım öder. Onun için İşte senede şu cümleleri yazıyorum, bak oku: — İşbu borçtan dolüyı mururuza- man cereyan etmiyecektir, Gerek ben, gerek varislerim hiç bir gaman bu senedde yazılı borç için muru- Tuzaman iddia etmiyeceğiz. Böyle bir iddiadan şimdiden feragat edi- yoruz.» Borçlu çok yaşadı amma zaval- lırun eli değipte borcunu bir türlü ödeyemedi. Senedde yazılı para ger- çi ön senelik mururuzamana tâbi olacaklardandı, amma alacaklı hiç futur getirmiyordu. Öyle ya, borçlu iptidaen mururuzamandan feragat etmişti. Mururuzamandan iptidaen fera- gat batıldır. Yani böyle bir şartın borçlu tarafından üökten kabulü hiç bir hüküm ifade etmez. Ala- cak pekâlâ mururuzamana uğ- rar, Ancak şu noktayı unutmamak Jâzımdır. Mururuzaman iddiası der- meyan edilmedikçe hâkim bunu na- zarı itibara alamaz. Yani, bir dave- da müddenaleyh «hâdisede mürü- «Yok birader! Borcum borçtur? i KANSIZLI eek ee Teragat ruzaman vardır» demedikçe hâ- kim mururuzaman olup olmadi- ğini tedkik edemez. Mururuzar man iddiş edilmelidir ki hâkim bunu nazarı itibara alsın, Müruruzamandan iptidaen fera» gat batıldır demiştik. Fakat bilâha- Ta feragat caizdir, Yani mururuza- manın bir hak olarak mazide ikti- sap edilmiş olan kısmından feragat kabildir, Nitekim yukarda söyledi- gimiz gibi, meselâ bir mahkemede mururuzamanın tahakkuk eden kis- mun İleri sürmemek feragattır. An- cak kanunun sarih emri icabı müs- takbele ait kısmından feragat hiç bir zaman caiz değildir. > Iktisap edilmiş bir mururuzaman- dan feragat şahsi bir hakdır. Baş- ka kimseyi ilzam etmez. İşte onun İçin müteselsil borçlulardan biri ta- rafından vukubulan feragat diğer. lerine karşı dermeyan olunamadı- ğı gibi taksimi kabü olmayan bir borcun müşterek ( borçlularından biri tarafından sadır olan feragat da diğer borçlulara karşı kulla” nılamaz, Avukat: Emcet Ağış Nörasteni, zafiyet ve Chlorose elisişir SIROP DESÇHLENS, PARIS ! f f i | | | i