A. m, A 7 gn nar” , Yugoslavyada 6 gün: 5 Oplenaç kilisesi ve kral Aleksandr'ın Oplenaçtaki kabrini ziyaret Belgrad — Yugoslav paytahtına mu- vasalatımızın dördüncü günü kral Aleksandr'ın Oplenaçta mezarını ziya- ret ettik. Oplenaç, Belgraddan otomo- bille iki buçuk saat mesafede ve yük- #ek bir tepenin üzerindedir. Kral Alek- sanâr'ın ve Karacorç hanedanının ölen szasının gömülü bulunduğu bu kilise büyük bir parkın ortasındadır. Mevkiin emsalsiz letafet!, etrafındaki uhrevi sü- kün ve huzur, türbe vazifesini! gören bu mabedin maksad ve gayesine tamami- Je yaraşıyor. Oplenaç kilisesini inşa etmek tasav- vurunu kuvveden fiile çıkaran müte- veffa kral Aleksandr'ın babası kral bi- rinci Piyerdir. Kral Piyer, bu kilise için 1908 senesinde bir müsabaka açmış, mimari mektebi talebesinden Yuvano- viçin plânını beğenmiş, 1910 senesin- de, Oplenaç tepesinde, kilisenin te- mellerini kazdırmış. 1912 senesinde kilise bitmiş, on iki gün sonra da Bal- kan harbi ilân edilmiştir. Umumi harpte Oplenaç kilisesi, ol- dukça hasara uğramış, kilisenin kub- besini örten bakırlarla çanlar alınıp götürülmüştür. Büyük harp bitince ki- Mise tamir edilmiş, alınıp götürülmüş olan çanların tamamen ayni olarak beş yeni çan yaptırılmış ve bu çanlara aKral Piyer», «Kral Aleksandrı, «Prens Jorj», «Prenses Helen» ve «Prens Pol» adı verilmiştir. Kra! Aleksandr, babası- nın başladığı bu kiliseyi 1926 sene- sinden 1930 senesine kadar tevsi et- miş ve cidden bir şaheser yapmıştır, Kilise, zemin katile, yeraltı katın. dan ibarettir. Zemin katına, yedi se- kiz basamaklı geniş bir mermer mer- Öivenle yeraltı katına da gene sekiz basamaklı bir merdivenle inilir, Zemin katı, ibadetgühtır, yeraltı katı, kral Pi- yer, kral Aleksandr da dahil olmak Üzere Karacore hanedanının hetire- sidir. Oplenaç kilisesinin asıl sanat kıyme- tini arttıran cihet, İsayı, Meryem, ha- variyun ve diğer hıristiyanlık azizler!- ni tecessüm ettiren mozaikleridir. KI- Misenin mozaikleri, bizim bildiğimiz mutad büyüklükte değil, ikl üç santim murabbal büyüklüğünde minimini Tenkli taşlardan yapılmıştır. Bu mini- mini renkli taşları yanyana getirerek tecessüm ettirilmek istenen tasvirleri meydana getirmek uzun seneler süren çok zahmetli ve masraflı mesaiye mal olmuştur, Bir metre murabbaı mozaiki vöcude getirmek için 15-20 bin renkli minimini taşlar kullanıldığını kaydet- mek başarılan işin güçlüğünü anlat- mağa kâfidir. Sonra bu mozaiklerin renklerindeki! Nakleden: (Vâ-Nü) Fakat bu büyük kazanç ancak müt- hiş bir çalışma neticesi olmuştu. Gün- 'de on beş, on sekiz saat iş başında di- diniyor, ancak bitap bir hale gelin- ce istirahat ediyordu. Annesinin arzusu üzerine, ahbapları olan bir genç kızla evlenmişti. Karısı, İzdivaçtan bir sene sonra bir kız çocu- ğu doğurarak ölmüştü. Şimdi on do- Kuz yaşında olan Nazan, babasının evi- pi idare eden biricik ev hanımıydı, Atıf bey, pek çok israrlara ragmen tekrar evlenmemiş, bütün hayatını kı- sına vakfetmişti. Vaktile pek neşeli olan bu adamın güldüğü hiç görül mezdi. Yalnız Nâzanın şakalarına, 0- yunlarına alâka gösterir ve tebessüm ederdi. Kendinde maziye aid gizli bir iztirâp olduğu belliydi. Fiihakika vaktile de- Mkanlı, Amerikaya gider gitmez, Eren- köyüne Şevket paşa köşküne arka ar- kaya mektuplar yağdırmağa başlamış. fa, Fakat yazdıklarının hiç birine cevap alamadı ve sonra taahhütlü yolladığı mektuplar kendisine iade edildi ve pos tahane bu adrestekilerin nerede bü- MAZİNİN YÜKÜ ALTINDA... Aşk ve macera romanı Eral Aleksandr'm mezarı kuvvet ve canlılık anlaşılamıyacak bir derecededir, Mozaiklerde ve kilisenin telvininde 15,000 renk kullanılmıştır. Mozalklerde 2,000 küsür azizin tasvi- Tİ vardır. Söylendiğine göre Oplenaç ki- | Msesi, 90 milyon dinâra yani bizim pa- ramızla âşağı yukarı 3 milyon liraya mal olmuştur. Eral Aleksandr'ın mezarı, kilisenin batire vazifesini gören yeraltı katın- da ve uzun dehlizin müntehasında ve sağ tarafta bulunuyor. Mezar, çok sa- Tefrika No, 20 Tunduğu malım olmadığına dair bir de kayıd koymuştu. O zamanlar delikanlı çılgın gibiydi. Ne düştneceğin! bilmiyor, fevkalâde üzülüyordu. İstanbulda cereyan eden lemesini, ne genç kızın başma gelen felâketleri işitmişti. Sevgili Lâmlasının ne olduğunu, Şevket paşanın nereye taşındığını me- rak içinde düştinüyordu. Nihayet genç kızın onu unutmuş olduğuna karar verdi, «Mutlak başkasını seviyor! baş- kasile evlenmiştir! Böyle bir tesirden diğerine geçenler az mıdır?e demişti, Bu ihanet ihtimali delikanlıyı öyle sarsıyor, öyle harap ediyordu ki, ma- nen Âdeta hasta gibiydi, Acısını avun- durmak üzere bütün kuvvetile çalışı- yordu. Zaman, onun da ıztırabını niha- yet azalttı. Babası ölünce, yirmi altı ya: Gn tek başına kalan bu genç büyük mesuliyetini deruhte ederek | onun yükü altıda ezilmemeğe, serveti | mümkün mertebe idare etmeğe çaba | Tadı, i . şehir halini aldı dedir, Buraya girerken insanın kalbin- de ebediyete doğru bir adım atıldığı hissi uyanmamak kabil değildir Şövalye kral Aleksandr'ın mezarı ba- şında, etrafa loş bir ışık saçan iki bü- yük şamdan gece gündüz yanıyor, Me- zarın üstü, çelenk yığınları ile dolu- dur. Çünkü burası, genç Yugoslav mil- letinin kâbesidri, Büyük Yugoslavya- nın en Ücra köşelerinin halkı bile, bu- rasını ziyâret etmeği ve büyük Yugos- lavyayı yaratan kral Piyer ile kral Aleksandr'ın mezarları önünde diz çök- meyi dini ve vatani bir vazife bilir. Başvekilimiz B. Celâl Bayar, kral Aleksandr'ın mezarına mükellef bir çe- lenk koyduktan sonra kiliseyi uzun u- zun tedkik etti ve bu sanat eseri hak- kında hayranlığını izhar etti. Kilisenin parkında, bugünkü hane- danın müessisi olan Karacorcun; Sırp milletini istiklâl savaşına davet etmek için kullandığı dolma top, tahtadan bir sehpa üzerinde duruyor, Topu kaldır- mak için namlusunun üzerinde bulu- nan el ile tutulacak büyüklükte olan sabit iki halkadan biri kesilmiş. Bize kilise hakkında, izahat veren Yugoslav meslektaşımız, bu halkanın ilk Sırp kralının tacını yapmak için kullamıl- dığını anlattı. Oplenaç kasabası, âdeta bir şehir ha- lini aldı. Kasaba, evvelce küçük bir köyden ibaret iken kilisenin İnşasından sonra günden güne büyümüş ve mo- dern bir küçük şehir olmuştur, Evleri kürgir, sokakları geniş ve muntazam- dır, Etrafta, sürülmemiş ve ekilmemiş bir karış toprak bile yok. Ahmed Hilâl Atıf karısını ve ânn: arka arka- ya kaybettikten sonra, baba kiz, biribir- lerine büsbütün bağlandılar, Beraber seyahat eder, beraber uyalahırlardı. | #.. Nazan, helecanla babasının doktor- dan dönmesin! bekliyordu. Sinirleri ge- rilmiş, gözü kapıda, en ufak bir çıtırtı Üzerine kalbi çarparak, yerinden fırlı- yordu. Acaba babacığı hakikaten çok | mu hastaydı? Fakat işte vadediyordu: Uzun müddet dinlenecek, çalışmıyacak, | kendine bakacaktı. Genç kız, babasının sözünde dura- emindi. Nihayet Atıf bey göründü. Nazan ye- rinden fırlıyarak ona doğru koştu Ye telâşia sordu: — Ne var baba?.. Ne dediler? Erkek, kaşlarını kaldırarak: — Vallahi yavrucuğum, henüz bil- miyorum. İyice muayene edildim. Tahi- iler yapılacak. Fakat anlaşılan birşey, Yarsa lüzumundan fazla yorgunmu- gum. Her uzvum yıpranmış. O esnada doktorun Nazanı telefon- da beklediğini hizmetçi haber verdi. Atıf bey, tebessüm ederek: — Haydi kızım, sen git... Benim sös | dinlemediğimi bildikleri için galiba sa“ | na bazı tenbihatta bulunacak. Senin bana karşı nütuzundan istifade etmek istiyorlar. Nazan, reseptörü çarpıntı le kula- | İ mıp Atıf beyi istirahata sevkedin. Hattâ Eaftalık piyasa Piyasada faaliyet artıyor - Mahsul vazi Her sene bu-aylar ihracat mevsimi- nin sonuna tesadüf etmektedir. Bu iti- barla yeni mahsul idrak edilinceye ka- dar piyasa tabii bir durgunluk devresi geçirmektedir. Maamafih bu devrenin son haftalarını yaşıyoruz, Arpa başta olmak üzere, diğer toprak mahsulleri de yavaş yavaş piyasaya arzedilmekte- dir. Birkaç hafta sonra yeni senenin ih- racat mevsimine girmiş bulunacağız. Bu itibarle piyasa geçen senenin ihraç mevsimi sonu İle bu senenin ihraç mev- simi arasında bulunmaktadır. Bu inti- kal devresinde, ihracat faaliyetinden ziyade, piyasayı işgal eden mesele re- koltedir. Rekolte vaziyeti Geçen hafta rekolte hakkındaki tah- minlerden bahsetmiştik. Arada geçen bir hafta içinde, bu tahminlerin bir kısmı daha ciddi bir şekle girmiştir. Bilhassa buğday ziraatı için endişe edi- lecek hiç bir şey kalmamıştır, Trakya Ticaret odalarının bu husustaki rapor- ları çok ümid verici mahiyettedir. "Trakyada buğday arpa; kuşyemi, pan- car mahsulü diğer yıllara nisbetle pek iyidir, Son yağan yağmurlar burü- da mahsul üzerinde çok faydalı gö: müştür. Diğer mumntakalarda, yağmurların zararlı bir netice verdiğine dalr malü- mat almak kabil olamamıştır. Yalnız Turhal şeker pancarı mıntakasında yağmurların pancar zetriyalına zarar verdiği anlaşılmıştır. Cenup mıntaka- larında hava ve yağmur vaziyeti zer- riyat için iyi olmuştur. Nitekim bir iki haftadanberi cenub vilâyetlerinde yeni sene arpa mahsulü piyasaya arzedii- miştir, Alâkadarların söylediğine göre, şim- diye kadar iyi mahsul almak için, yağ» murların fazla yağmasından endişe edi- Miyordu, Halbuki endişe edilecek bu devre geçmişti. Vaziyet tamamile ak- sidir, Bundan sonra da, yağmurların hiç yağmamasından endişe edilebilir. Yani kuraklık tehlikesinden korka biliriz. Henüz bol yağınur devresini yeni geçirdiğimiz için kuraklık pek mevzuubahs olamaz. Fakat kuraklık devresinde de, yağmurlar yağacak olur- sa, geçen seneden daha fazla mahsul alacağımıza emin olmalıyız. İhracat maddelerimizin vaziyeti İhracat mevsiminin son haftaları ol masına rağmen, hububat maddeleri- nin satışındak! hararet azalmamıştır. 'Habuki, yakın senelere kadar bu mev- simde hububat ihracatı yaptığımız vaki değildi. Buğday üzerine hâlâ ih- racat muameleleridevam etmektedir. Bu hafta içinde de Almanyaya mühim ğına götürdü. Doktor sakin sesle: — Efendim, telâş edecek birşey yok. Hastamız istirahata muhtaç. Fakat söz dinlemiyor. Siz, bütün enerjinizi takı- şöyle küçük bir seyahate çıkın. Zira | Atıf bey İstanbulda kaldığı müddetçe onu işine gitmekten menedemiyeceğiz. Genç kız, dikkatle dinliyordu. Sor- du: — Naşıl bir rejim takip etmeli? — Gayet ehemmiyetsiz... Herşey yi- yebilir. Yalnız âsabı bozulmaması için kahveyle çay içirmeyin. Temiz hava al-| sın. Dolaşsın... Bol güneş, bol hava... — Aman kuzum doktor! Babamın hiç bir ağır hastalığı yok mu? Uzvi- yetinde bozukluk keşfetmediniz mi? — Hayır, hayır! Merak etmeyin, bir- şey yok çok şükür!.. - Yalnız fevkalâde | yorgunluk: Tahammülünden fazla.. | Ancak, inad ederde didinmeğe devam ederse o zaman tehlikeli olabilir. Çün- kü birdenbire müthiş bir nörasteniye düşer. Bu takdirde kendisini kurtar- imak da güçleşir! Bu sözleri işiden genç kızın içi ra- biatladı. Geniş bir nefes alarak, kati bir sesle: — Biç merak etmeyin. Size söz veri- yorum: Babam mükemme! surette din- İenecektir, — 'Teşekkür ederim, Nazan hanım. Madem siz bu hastabakıcılığı deruhte Oplenaç evvelce bir köy iken şimdi küçük yeti hakkında haberler - Meyva hollanıyo ve muntazam bir miklerda buğday sevkiyatı yapılmıştı Yunanistandan da sert buğdaylar üz rine siparişler devam ediyor. Arpa da ha ziyade İtalya ve İngiltereye sevke- dilmektedir. Bu sene İtalya, arpa müş terilerimizin başında bulunuyordu. Yeni sene arpası piyasada bol miktar: da mevcut olmadığı için, pek az mik- tarda ihraç edilmektedir. Bu ihracat d en ziyade Mersin limanından yapıl maktadır. Buğday ihracatı devam ederken pi yasada durgunluk mevcut değildir. Zi- raat bankası silolarındaki ihtiyat buğ- daylar piyasaya arzediliyor. Ziraat bar kasının piyasa ile bu derecede yakın bir alâkası olmasaydı, Buğday ihtikârı zuhur edebilirdi, Tütün — Tütün piyasasında eski durgunluk kalmamıştır. Başta ecnebi kumpanyaları olduğu halde piyasadan tütün alışları devam etmektedir. Bir 'Türk firması, Mısır tütüncülerti hesa» bina piyasadan mal almaktadır. Ame- rikan kumpanyaları, Samsun ve Ba' rada en iyi cins tütünlere bağlanmış Tardır, Bursa mıntakasındaki tütün tacirle rinin şikâyeti de gevşemiştir. Bir iki ecnebi firması Bursadan tütün almak- tadır, Afyon — Yeni sene afyon mahsolü henüz iârak edilmiş değildir. Fakat son yağan yağmurların bazı yerlerde afyon zerriyatına zarar verdiği anlaşı| mıştır, Tiftik — Yeni sene mahsulündeni tiftik üzerine Romanyaya bir iki parti muamele olmuştu. Henüz Rumen Sa- naylinde tiftik ipliği tecrübeleri daha kat'i bir şekil almamıştır. Piyasada Japon firmaları da klering mecburiyeti yüzünden, tiftik almakta- dırlar, Fakat bu malların Japon fir- maları tarafından, Amerikaya satıla cağından şüphe edilmektedir. Çünkü bu muâmele birkaç defa daha olmuştu Yumurta — Bir iki aydanberi iyi bir devre geçiren yumurta ticareti son günlerde gevşemiştir. Bu da yumurta tacirleri tarafından tabii görülmekte- dir, Yumurta ticareti bu ay nihayeti- ne ka ıcak hararetli bir devre ge- girebilir, sıcaklar basdıktan sonra ne iç piyasadan, ne de dış memleketi den fazla miktüra taleb olmıyac: Son günlerde Almanyadan istek dır, Yağlur — Zeytinyağı flatlerinde ge- ne bir yükseliş vardır. Halbuki şehri- mizde 500 bin kilo kadar da stok mal vardır. Fiatlerin yükselmesine sebeb; taleblerin artmasıdır. Diğer taraftan vejetalin yağlar da pahalılaşmakta- dır. — HA ediyorsunuz, ben de &ize söz veriyorum ki, pederiniz en sıhhatli adamlarla mus kayese edilecek bir sıhhat mükemmel» liğine erişecektir, Şimdi müsaade edin, biraz kendisile görüşeyim. Atıf bey, telefonda doktorile konuş- tuktan sonra, gülümsiyerek, kızına: — Neler deruhte ettiğini doktor söy- ledi. Sözünde durman için ben de çalı- , Senin bütün istediklerini yapa cağımı vadediyorum. Yarın bir komite toplar, mühim işlerimi, emniyet etti- ğim mühendislerime tevdi ederim. Bir hafta sonra da istediğin yere hareket ederiz. Genç kız, sevinçle, babasının boynu» na sarıldı. Onu iki yanağından öptü. #wx — Baba, hazır misin? — Beş dakikaya kadar geliyorum. Ben beni terasta bekle! Nazan odasına çıktı, Önünde yayılan körfezin sakin ve mavi sularına baktı. İleride açık deniz, bütün azmile yayılı- yordu. Bu Akdeniz kasabacığı hakikaten pek güzel bir noktadaydı. Altı hafta- danberi, baba kız, seyahat ediyorlardı. Bu noktayı pek beğendikleri için, bir- kaç günlerini geçirmeğe karar vermiş- Terdi, Atıf beyin günden güne iyileştiğini gören kızı, sevinç içinde, babasının koluna girerek, ağır ağır dolaşıyorlar- dı. (Arkası var)