X, MACERA NUVELİi “Sensiz yaşıyamıyorum,, Saadet tam sokağa çıkmağa hazır- lanmıştı ki, hizmetçi kapıyı vurup: — Fahri bey geldi! - dediği zaman, Bandet, misafirini sevinçle karşıladı. Bu delikanlı kocasının en iyi arka- daşlarından biriydi. Karı koca seneler- denberi ayrı yaşadıkları halde Fahri her iki tarafa da dost kalmış, haklı bul- duğu bu genç kadını asla ihmal etme- mişti. Hiç bir zaman maziden bahsetmez- ler, Sanki karar vermiş gibi muhave- relerinde Vedadın Ismini anmazlardı. Fakat o gün Fahrinin birşey söylemek istediği bütün halinden belliydi. Genç erkek birçok mevzulardan bahsettikten sonra tereddüde söze başladı: — Saadet! Sana ne kadar hürmetim olduğunu bilirsin. Fakat bugün geli- şim sırf seni görmek için değil. Üze- rime bir vazife de aldım. Sana «On- dan» bahsedeceğim. Bunu kendisine yadettim. Kadın, meyus bir sesle: — Niçin Fahri, niçin bunu yapıyor- sun, Ne iyidi: Bu bahsi hiç açmıyordun ve bundan dolayı ben sana ne kadar müteşekkirdim. — Gene de susacaktım, kardeşim amma, görüyorum Kİ, sen de mesud de-| gilsin!.. Vedad bu sabah bana geldi. | Çok bedbahti.. Derdlerini yandı! Genç kadın, âdeta yastıkların ara- sına saklanmak istiyor gibi, divanın içinde gerilemişti. — Pekâlâ... - dedi. - Madem ki üze- rinize bir vazife aldınız, kısaca bana anlatın! — Kısaca izah edemem, Saadet! Bunu iyice anlaman lâzım! Vedad kor- | kuyor. — Parasızlıktan mı?.. Gene benden | nakdi vardım istiyorsa, söyleyin, ben- de de kalmadı. — Oooo Saadet! — Ciddi söylüyorum, vallahi, param bitti, — Canın kim size o bahsi açıyor?.. — Onunla benim aramda altı sene- dir başka bir rabıta kaldı mı?.. Nasıl?.. Bilmiyor miydınız?. İşte öyle: Altı se- | nedenberi Vedad mütemadiyen benden para çekiyor... Borçlularını kapıma yolluyor... Rezalet olmasın diye ödü- yorum... Nihayet bütün servetimden, İşte, oturduğum bu köşkten Nişanta- şındaki konaktan başka birşey kalme- dıl Ve oğlumun istikbali için ayırdığım bir de para var!., Demek bunları bilmi- yordunuz?.. Ha?, Blimiyor mıydınız?.. İşte anlıyorsunuz ya... Onunla benim aramda herşey bitmiştir.. Söyleyin ona, gelmesin: Gitsin!.. — Gitmez, Sazdet, gitmez!,. Hem, © benim arkadaşımdır! Ben onu müda- faa etmeğe mecburum! — Siz ona benim param olmadığını söyleyin: Göreceksiniz, nasıl gider!.. Haksızlık ediyorsunuz... Onu tani- miyorsunuz... — Târımiyor mıyım?.. Benim kadar caba onu kim tanır?. Ben de onu çok iyi bilirim! Emi- him ki paranızı yemiş olduğunun far- kında bile değildir! — Şimdi neyle geçiniyor? — Kendisine verilen paralarla! — Verenler kim? Kadınlar m? — Bilmem.. Fakat o hiç bir zaman kimseden yardım istemez! Genç kadın yerinden kalktı. Pencers- ye doğru yürüdü. Arkasını odaya çevi- rerek, önünde yayılan denize dalgın | dalgın baktı. Fahri israr etli: — Siz onu seviyorsunuz... Kendisini kurtarmak istemez misiniz? Saadetin teessürü, yüzünün her hat- tında, her hareketinde görünüyordu: — Yorgunum! - dedi. - Ru muhave- reyi uzatmıyalım! Erkek, samimiyetle kadının ellerini tutarak: — Hayır! Beni dinleyin! Ben söyleme- sem Vedad kendi gelip sizinle konuşa- caktır. Bırakın vazifem! sonuna kadar Yapayım. — Pekâlâ... Ne İstiyor?. — Hayatını değiştirmek. — Değiştirsin! Bana ne? — Anlıyamadım. — Gelip tekrar yanınızda Nakleden: (Vâ-Nü) Sandet oradaki koltuğa çöktü. Başi- nı iki eli arasına alarak sordu: — Ne sıfatla buraya gelmek istiyor?, Söyleyin ona... Kendisine beş yüz lira gönderirim... Fakat bir daha beni ara- masin... Arkasını da beklemesin... — Ben size «Onu kurtarın!» diyo- rum... Halbuki bu parayı gene kumar oynıyacak.., Gene felâket., Onu kabul etmeniz, yanınıza almanız lâzım. Kadın, inler gibi mırıldandı — Unutamıyorum... Bana yaptıkla- ! rını hatırımdan silemiyorum, Fahri... Bu yandaki odada misafir ettiğim ku- ! zinimle onları yakalamıştım.. Bütün aşkıma mukabil o manzarayı görmek... Yok, yok!.. Affedemem! Kabil değil!.. Fakat o, sizi sevdiği kadar kimse- yi sevemez! — Hayır, hayır!.. O aşk bitti, öldü, kirlendi! Yapamıyacağım, Fahri, yapa- mıyacağım! — Lâkin artık Vedad da yaşlandı. Şakakları beyazlaştı... Ona merhamet edin... Affınızı diliyor, Kadın, helecan içindeydi. Gözleri yaşlarla dolmuş: — Düşüneyim, düşüneyim... Müsaa- de edin. Yarın size kararımı yazarım... Fakat artık beni yalnız bırakın!, Mu- hakememi toplıyayım... Vadediyorum... Yarın son hükmümü bildiririm. “s5 Vedad, on beş sene evvel satın aldığı bu çamlar içindeki köşke adım adım Herliyordu. Herhalde evde herkes er- ken yatıyordu ki, vaktin geç olmama» sına rağmen her yer kararmış. Dudak- ları arasında bir sigara, mütebessim, bahçe kapısından girdi. Kendinden emindi. Birkaç aşk kelimesile, birkaç yüze gülmeyle altı senelik İztırabı unutturabileceğine kani id! Birdenbire ayağının dibinde bir ka- raltı gördü. Bu, kendi köpekleri kara- baştı. Hayvan uzun müddet görmedi- ği! efendisini kokladı ve tanıdı. Neşeli neşeli havlamağa başladı. Vaktile kumardan geç döndüğü zamanları hatırladı. Fakat o devirde karısının penceresinde işık görünür ve onu bekliyen saadet muhabbetle kendisini karşılardı. Şimdi bu kKaran- ık, erkeğin içine bir hüzün çöktürdü:; Ya karısı-başkasını seviyorsa? Uy- kusu arasında yeni tanıdığı adamı düşünüyor, onun ismini anıyorsa?,.. Müthiş bir kıskançlık kalbini tırma | ladı, Biraz evvel kendine olan itime- dı sarsıldı ve birdenbire büyük bir yeise kapılarak: — Ben, mahvolmuş bir ağanım! - diye mırıldandı. Arkasında namütenahi yayılan de niz onu ürkütüyordu. si. Saadet yatağının içinde mazinin hatırasile çırpınıp dururken bahçede ayak sesleri, köpeğin havlaması ku- lağına ilişti. Kalbi helecanla çarptı: Bu gelen, kocası Vedad mıydı? Ço- cuk gibi korktu: Kaçmak, görünme- mek istiyordu. Fakat sonra kendini <— Ben deli miyim? Ye hırsızsa? Evi soyacaklar!» Hemen yatağından fırladı. Terlik- lerini geçirdi Elekirikleri yakarak aşağı indi, , Sokak kapısının önünde köpek ne- geli neşeli havlıyor, ayaklarile kana- dı tırmalıyor, sanki açtırmak istiyor- du. Saadet, anahtarı çevirdi. Antre- de yaktığı ışık, bahçede duran Ve- dada çarpınca genç kadın, til ve öfkeyle geriledi. — Neye geldin? Burada işin ne? Erkek, yalvarır bir sesle: — Geldim, çünkü Fahri bana... Kadın erkeğin sözünü keserek: pır, hayır... Burada kalman doğru değil Vedad! Gitmelisin! - deği, Eğer Vedad bir adım atıp da k | sını kucaklamış olsa, kadın hiç İ inkü Saadet bu arı yollarsanız, | riyerek | | kaladığım zaman, münasebetiniz çok karısının azametli güzelliği karşısın- da kendinde umduğu eski tesirin kal- madığını sanarak mahcup, kekeledi: — Mazimin hatırasını ihya için bu- rasını tavafa geldim. Gene gidece- ğim.. Ve bundan böyle seni hiç ra- hatsız etmiyeceğim... Bir kere olsun seni görmek istiyorum... Senin affını Şifahen dinlemek ... Kapı açık kalmıştı, dışarıda esen serin rüzgâr genç kadını ürpertti. Bu- nu farkeden erkek sordu: — Üşüyorsun değil mi? Müsaade et de kapıyı kapayım ! Ve cevab beklemeden, usullacık kanadı örttü; anahtarı çevirdi. Saadet, boğuk bir sesle; — Burada kalamazsın, git! Yarın Fahriye mektup yazarım! - dedi. Vedad, başını sallıyarak : — Hacet yok... O mektubu alıncı- ya kadar ben gitmiş olacağım... Be- nl kurtaracak yegâne insan sendin!.. Şimdi seni gördükten sonra bu ümi- dim de kırıldı.. Anlıyorum ki be- ni affetmiyeceksin ! Erkek bu sözleri söylerken yaşların gözlerinde biriktiğini o hissediyordu. Saadet de bunu gördü ve hissiyatına kapılmamak için, önüne bakarak: — Ne demek istediğini anlamıyo- 2 Giz Fahri, Sandete: «Kocanız sizsiz yaşıyamıyor, barışınız! dedi. — Anlama, daha iyi... Benim hak- Kımda beslediğin fena fikirlerden ayrılma... Sana o kadar ıstırab çek- tirdim Ki... Bu geceki ziyaretimi de onlar arasına İlâve et... İşte yemin ediyorum: Ortadan kaybolacağım ve bir daha seni rahatsız etmiyeceğim! Kâdınırn bütün vücudü titriyordu. Duracak hali yoktu. Vedad: Ayakta kalma, şuraya otur! Müsaade et... Ben de senin karşın- da bir iskemleye olurayım... Sonra bana «Git!; dediğin zaman giderim; korkma! Yalnız izin ver, bir iki saat şöyle konuşalım ... Karşılıklı oturdular ve erkek, va- dettiği gibi, sakin, sokulmadan, söze başladı: — Hatırlıyor musun Bu kelime, muhavere arasında sık $ık geçiyordu. Saadet, yalnız baş işaretlerle ce- vab veriyordu. Nihayet, bir aralık, gözlerini kocasına dikerek sordu: En merak ettiğim şul Sizi ya- eski miy ... — Niçin?... Niçin bu suali soruyor- sun? — Cevab ver: Hanginiz bu işe baş- ladı?... O mu seni teşvik etti, sen mi onu?... Şayed onun yerin- ydı gene âkibet sus!... Niçin bana bunları yorsun? — Öğrenmek istiyen sen değil mi- sin? O halde işte her şeyi açıkça sa- na anlatıyorum... Seninle evlendiğim zaman seni müthiş surette sevmiş- tim... Ve çocuğumuz dünyaya gel meden İki ay evveline kadar sana hiç bir zaman ihanet etmemiştim... Far kat o müddetçe, eski çapkınlık haya- tama başladım. İşte kuzininde gel diği zaman, gayri ihtiyari, âdetime devam ettim, Sana hayatımın en acı, en fena hususiyetini söylüyorum: Sadık olamıyan insanların ıstırabı... Bizim gibi erkekler, sahib olmadıkla- ri her kadını elde etmek isteriler. Biz- ler aldattığımız kadını sevdiğimiz hal- de iptilâmızın önüne geçemeyiz. Emin ol, her seferinde, ihanetimden dola- yı acı duyardım. Bugünse artık bu hayattan bıktım... Mazimdeki şekle nihayet vermek istiyordum... Fakat olamadı... İşte bütün söyliyeceğimi söyledim... Şimdi artık gidiyorum... İkisi de ayağa kalktılar. Saadetin içinden bir korku kabardı, Vedadın halinde bedbini ve yorgunluk görü- nüyordu: «— Ya intihar ederse?..» Elini uzattı ve sordu: — Ne yapacaksın? — Seni bedbaht elmemeğe çalışa- ciğım. Benden kurtulacaksın. â Alevlerle yanan avcunun içindeki buz kesilmiş kü- çücük eli, Vedad sıkıyordu Onu eskisi gibi okşü- mak, himaye et- mek arzusu Vü- cudünde (o kabar- dı. İğüdi ve du- daklarını Gtrk yen ein üstüne kondurdü. — Allahamsmar- ladık, o Saadetçi- gim! Kadın in ledi: — Haydi artık git... Fakat o, sakin adımlaria ouzak- laşacak yerde da- ha yaklaştı. Karr- smın beline sari- larak kulağının dibinde sıcak bir sesle: Tıpkı nişanlı- hk ozamnamdaki 8es gibi... Sonra bir el saadetin saçlarını okşadı... Kadın artık ken- dini müdafaa et- mekten © vazgeç- miş, ses çıkartımıyordu. Vedad, yavaş yavaş bir şeyler mi- rıldamıyordu: — İkimiz... Eskisi gibi ... Genç kadın, gözleri kapalı, cevab vermeden duruyordu. Artık Vedad, bütün ustalığını takınmış, kadınları kendine meftun eden bâkimiyetile ka- rısına sokulmuştu Saadet, senelerdenberi içinde biri- ken hasretinin coşkunluğile sarhoş gibi kocasının kolları arasına kendi- ni bıraktı. Uzun uzun öpüştüler. Son- ra kadın: — Gel, yukarıya, bm! - dedi. ri #ına soruyordu: — Bana ihanet ettin mi? Başkası- nı sevdin mi? Başka bir erkekle böy- le bir gece geçirdin mi? Saadet ilkönce bu sözlerin mâna- Sını anlamadı. Fakat erkek ısrar eği- yordu; — Anlat! Anlat! Sonra kızmıyacağına, affedeceğine dair teminat veriyordu. Genç kadın bir şey söylemedi. Yal- nız bütün benliği isyan ederek naklarını kocasınm etine batırdı. Sandet erkenden tı Şimdi kendinden iğreniyordu. ne iradesizlik! Vücüdünü satan kız- lar gibi, oda bu akşam Vedadın ve ban etmişti, K ra yapıldığı gibiz odamıza çıka- | tır- | Bu | «— Anlat, anlat! Ba seviştin?> diye ısrar etmi; Halbuki o, ait nız Vedadın aşkile yaşamıştı. Lâkin bunu itiraf etmek istemediği için, er- keğin ağzına elini kapatarak: — Sus! « demişti. Şimdi artık Vedad uyurken işte ondan kurtulacaktı. Plân kur. muşlu: Üstüne hafif bahçeye çıktı. doğru yürüdü. Tâciverd deniz, koli nı açmış, Adeta genç kadını davet ediyordu. Saadet yürüdü. Kıyılardaki kumsala ayaklarını daldırıp yavaş yavaş iler- Jedi, Arkasından onu takib eden Kara- baş, hanımının uzaklaştığını görün- ce, acı acı havlamağa başladı. Evden bu feryadı işiten çocuk, gözlerini açıp: Anne! - diye bağırdı. d, oğlumun yanağımı okşıyâ- alsrile nasıl bir manto atarak Sık adımlarla sahile Çocuk ağlıyarak: nnem! Annem nerede? kimsin? — Baban... —- Babam mı? . Saadet evin içinde yoktu. Köpek, dışarıda havlamakta devam ediyor- du. Baba oğut, t Jar. Karabaşın Jar. İşte Sen a bahçeye çıktı. na doğru koştu. Vedad gördü Sahilden seselndi. Fakat genç kar dın cevab bile vermiyor ve mütema- diyen ilerliyor, ileriyrodu. Kararını vermişti: Takati kesilinceye kadar açıklara gidecek, ve orada enginlerin temiz suları ortasında ebedi uykusuna da- Jacaktı. Rahatı bulacaktı. Kendi kendine, çocuk (gibi, ediyordu: Allahım! dua Al beni! Hayattan | kurtar benil.. Fakat günesin ışıkları âdeta siny eder gibi parlıyor, kadının gözlerini kamaştırıyor: : «-—- Git evine Çocuğuna, koca na, hayata dı yordu Ansızın verdiği ölüm kararına isy ları yorulmuştu. Artık yüzmeğe me- cali yoktu. Adaleleri gerildi. O ger- ginlik sayesinde bir müddet suyun üstünde öylece kaldı. Gayri ihti; boğazından Şu feryad Koptu: — Vedad!... Kurtar bevi! Erkek, oğlunun küçük sandalına atlıyarak, zaten takibe çıkmıştı. Can havlile küreklere sarılarak seslendi: — Geliyorum! Yanaştığı zaman, genç kadının de- niz üstünde durmağa mecali kalmı- yarak battığını gördü. Hemen suya daldı; Saadeti . sırma gibi saçların dan yakaladı; başmı suyun sathı Üs- tünde tutarak sehile doğru yüzdü. Uzakta kendilerini bekliyeh oğlu- nu, evini veartık saki rve mesvi ge- çecek olan hayatlarını görüyordu. Her şeye rağmen, kader, onları bir- birlerine bağlan Na dölü: (Vâ - Nü) 1 AYLIK i Posta itthadınn dahli olmıyan senebi memleketler: Beneliği 8600, altı aylığı 1000, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pv) göndermek llzumdır. Rebiülevvel 26 — Kuzuhızır 2 İnak Güneş Uğin İkimüi Akşam Yet 3 9004 442 841 1200 157 433 1211 16,19 1929 21,26 İdurebane: Babiğli civarı Acımasluk So,