Mayıs 1939 Uzak ve yakın çağlarda Çekoslovakya Bugünkü Çekoslovakya tezadlar diyarıdır. Uçsuz bucaksız Roma imparatorlu- gunun Karpat ormanlarile Bohemya ormanları arasındaki sınırı içinde ya- şıyanlar da Orta Asyadan, Balkaş gö- lü kenarından batıya göç edenlerdi, Tarihten sonraki çağlarda güneşe sed çeken sık çam ormanlarında Slavla- Yın yaşadığını biliyoruz. Ancak 920 s6- nesine kadar bu milletin hayatı tari- he masal diye geçti. 920 den sonra genç bir dehâorman rüzgârlarının başı boş havasında başı boş dolaşan insan kalabalığına millet vasfını ver- di. Bu Münci yirmi yaşındayken Kar- pat ve Bohemya ormanlarında ateşe, güneşe, aya, ağaca, hayvana tapanla- ra tek Allah mefhumunu aşılıyan Waklavdır. Çekoslovakyanın tarihi, din kitab- larınm dünya tarihini başlattıkları gibi başlar. Din kitablarında bir mâ- sal gibi okuduğumuz Habil ile Kabili Çekler çok iyi tanır: Vakları yirmi Üç yaşındayken kardeşi katletti, Valkavın yerine geçenler evvelâ Bo- hemya dukası sonra kralı oldular ve kendilerini Almanya imparatorlarıns tanıttılar, H inci asırda Bohemya, müstakll bir devlet oldu . Kral 4 üncü Şarl, memleketinin umranına çalışıyordu. Prag üniversi- tesini kurdu, Büyük bağlar yetiştirdi; Vaklavın yaptırdığı basit, iptidat kili- seyi yeniden inşa eltird. Vakların bininci yildönümü münasebetile do- kuz on sene evvel tamir edilen bu Sen - Gi kilisesinin duvarlarına kıy- metli taşlar, mücevher hakkedilmiş- tir. 4 üncü Şarlın Moldana nehri üze- rine kurduğu köprü de ortaçağ yapısı- nın şaheser bir örneğidir. “#4 11 inci asırdan 15 inci asra kadar, dört yüz sene müstakil yaşadıklarını sanan Çekler, farkına varmadan milli kültürlerini kaybetmeğe başlamışlar- dı. 15 inci asırda Jan Hus isyan bay- rağını çekti. Çek köylüslle Çek şehir- İlsi mukallit olamazdı. Kendi mili töreleri, mill kültürleri vardı. Hus Bohemyada dolaşıyor, halkı ayaklan- dırıyordu. K- 1415 de Husu yakaladılar, kısa bir Mmühakemeden sonra diri diri yakılma- $ına karar verdiler. Odunlar yığıldı, Ateşlendi; alevlerin ortasında Hus di- Ti diri yandı, kül oldu... Odun yığınile beraber Hus da kül olur olmaz, hal- he kadar adı takdis edildi. Bir efsane bu feci ölümü biraz daha aziz kıldı: yığını tutuşur tutuşmaz, ihti- bir kadın, halkı delâlete sevke- den Husun odun yığınlarına, ateşi ço- İaltıp cennete kavuşmak emelile bir demet çalı çırpı attı. Hus kadına ha- 3in hazin bâktı: «Bönlüğün bu'dere- cesi mukaddestir» dedi. * Husun ölümünden sonra memleket çinde uzun seneler süren bir savaş | başladı, fakat Husun yaydığı fikirleri baltalamak kabil olamadı, Çekoslo- Yaklar miltiyet mefhumunu kavramış- lardı, #5 1526 da başka bir devir açıldı. » Bohemyalılar, memleketi idare et- Sinler diye Avusturya hanedanını da- vet etliler, Maksimilyen ve Rudolfla, Habsburçlar Bohemyada hüküm sür- | | geçtiği yerde taş taş üstünde bırakmı- yor, kimi insanı öldürüyor, kimi in- sanı çıldırtıyordu; nihayet günlerden bir gün kendi yaratıcısına isyan etti. Bunun üzerine Loev onu tekrar tap- rak haline koydu. Bu masal, 20 nci asra intikal eden en canlı efsanedir. Pragdaki eski Ya- hudi mezarlığında size Loev Bezalelin mezarını gösterirler. Bu mezarlıkta otuz bin taş vardır ve asırlardanberi Ölüler ölülerin üstüne gömülür. Ga- liçyadan Praga gelen Yahudilerin tik işi bu mezarlığa gidip haham lor Bezalelin mezarını ziyaret etmek olur. ... Habsburglar Bohemyaya geldikten sonra katolikler ve yabancılarla halk arasında mücadele başladı. Bir gün halk saraya hücum etti, İmparator Matias kaçmıştı. Zabitleri- ni tutup pencerelerden attılar... Der- ken «Beyaz. dağı savaşına girişildi, Bir günde memleketin ne kadar asıl. zadesi varsa katledildi. Önayak olan- ların «Şehir oteli» meydanında baş- ları kesildi, demir kafeslere konup Şarl köprüsüne asıldı, kargalara yem oldu. Ve tam üç yüz sene, kâh acı, kâh gülünç bir istibdad hüküm sürdü. Çek kitahları yakılıyor, gazeteciler hapsediliyor. Gazeteler kapatılıyordu. ya” 40 sene evvel bir avuç vatanperver, Viyananın etrafına bir ağ kurmuşlar-* dı. Pragda gizli cemiyetleri vardı: Mafia... Fakat zabıta da onların etra- fını kuşatmıştı, Rahat çalışamıyacak- lanmı anlayınca, içlerinden en nüfuz- Iuları sınır dışına kaçtı, Mazarik Lon- draya, Beneş Parise gitti. Mazarik, güzetelere yazı yazip geçindi. Beneş, Halk şen, şakrak, kalenderdir son katında ayda yirmi iranga bir oda tuttu, Neden sonra Amerikada yaşıyan Çeklerin de ken- dilerine iltihak edecekleri haberi gel- di, Slovakların nüfuz sahibi şahsiyet- da «milli encümen» kuruldu. Gazete gazete, vekâlet vekâlet dolaşıyorlar, davalarını dinletmek İçin uğraşıyorlar- dı, Bundan sonrası yalnız Çekosloral- yanın değil, dünyanın tarihidir. Ayus- turya (Macaristan imparatorluğu, Habsburg hanedanı inhilği etti. Teşri- nlevvel 1918 de Pragda muvakkat bir hükümet kuruldu. Bir kaç gün sonra büyük harbin mütarekesi irozalandı. 1918 de kaçanlar Praga döndü. Başla- rında Mazarik vardı. Praga geldiği gün büyük tezahürat yapıldı. Bugün onun yerini arkadaşı Beneş tutuyor ve artık Avusturya yoktur, Bugün Çekoslovakya Hustan sonra bir pey- gamber daha tanıyor ve bu peygambe- rin kehanetini boşa çıkarmamağa uğ- raşıyor. Bu peygamber 1848 de Çekos- lovakyanın siyasi Liderliğini eline ak miş olan «Bohemya tarihi, müelliti Palakidir. Palaki 1848 de verdiği bir nutukta; «Biz Avusturyadan önce vardık, Avusturyadan sonra da var olacağız. demişti #54 Bugünkü Çekoslovakya tezadlar di- yarıdır. Boheniyanın batısında Yaşi- mov özinleri vardır. Meşhur Kuri ora» da radium madenini keşfetti, Bugün en mükemmel lâboratuvarlar, en ağır makinelerle tonlaria maden istihsal ediliyor. Bin kilometre ötede, doğuda Karpatlar vardır. Oranın halkı öyle iptidaidir ki, otuz sene evvel oraların iklimini incelemeğe giden heyet üza- larını âz kalsın suya derece soktular diye öldüreceklerdi. Bu heyet Azaları, dağların kötülük cinlerini derin uyku- larından uyandırmak istiyor sanmış- lar... Genç cumhuriyet oralarda her türlü minileri aşarak köprüler kurdu, şoseler, demiryolları, istasyon binalar rı, mektepler yaplı. Kırk sene önce toprağı tırnaklarile kazan köylü bu- gün traktörle çalışıyor, **5 Çekoslovak folkloruna göz gezdiri- Mirse, halkının şen, şakrak, kalender olduğu derhal meydana çıkar. Çapkın köylüler, sapan sürerken şu türküyü söyler: Karım aksi bir cadi ii Başımda sanki kadı! Öküzümü satarım Ya karımı naparım? Öküze altın sarı Dietelik etmez kar!. Sık çam ormanlarının karanlık yol- Jarında dolaşan gençlerin dudakların- da şu nağmeler vardır; Biliyorum Allahım Pek büyüktür günahım! Tövbe tövbe diyorum, Bir kızı seviyorum. O kızdan bıkıyorum, Başkasını sıkıyorum Yazan: Sermed Muhtar Alus NANEMOLLA — Darülhilâfeti aliye ahalisi Mos- kof çizmeleri altında mı çiğnenecek?.. Mahmud Nedimi leim, velinimeti elçi vesatetile Moskof çasarından, Kazıak (yani Kazak) adile manun 309 bin nefer celbeyliyecekmiş, Ehli islârm, nisvan ve etfali, metnelerdeki sübyanı Kazıakların muztaklarile delik deşik ettirecekmiş... Şeyhislâm Hasan Feh- mi efendi halifel ruyizemini, ilmi nü- cum ve İstirlaba istinaden büyülemiş; Beynennevm velyakaza halinde iken muvafakatine dair irade istihsal et- mişler... Ey ümmeti Muhammed, bun- lara rıza dade misiniz? Bağırtılar: — Hâşâ ve kellâ!.. — Binden «lâzalik, Babıâliye reva- nız, Kapılara dayanacağız. Mahmud Nedimi ve Hasan Fehmiyi makamla- rında oturtmıyacağız! Abdülâziz , Sarayında Na yutmuş, Kaşturulan paşalar, yaverler dönüp gelmiyorlar. Bir iki hünkâr ça- vuşu beygir çatlatıp, köprünün Gala- ta başındaki Aziziye karakolundan bâşka bir ata binip yetişiyorlar. Mabe- yin atişiri, başmabeyine!, sermusahib vasıtasile tebliğlerde bulunuyorlar. — Şevketlimiz hocaların başların- da; ömür ve ikbali hümayuna duada lar, ve lâkin sadrazama ve şeyhislâma düşman kesilmişler.. diyorlarsa da kaç para?.. Zıllüllahın çtekleri tutu- şuk. Geçmişlere teferrustile agâh değilse de kulak dolgunluğu var, Cumhur ayaklanınca dedesinin dedeleri öne geçememiş. Hepsi de posttan inmiş- ler, gümbürtüye gitmişler. Zaptiye taburunun başında. Vineis- terleri doldurtmuş, süngüleri taktır- mış olan Zincirkıran, Aziziye cadde- sinden çıkıp Babıâlideki Nallımescid camisinin önündeyken, meclisi hassa memur, eski müşir Halim paşa, Abdül- kerim Nadir paşa, serasker kaymaka- mı Ali Saib paşa önüne dikilmişlerdi: — Taburunu hiç yanaşlırma alay beyi. Sadarete Mehmed Rüştü paşa, makamı meşihate de Hayrullah efendi nasbedildiler, Ulema ve tevabil zatı hazreti hilâfetpenahiye minnettar... Baksana, mumaileyhimin künkürel hoşnudu ve memnuniyeti âfakı tutu- yor. Sahiden de öyle; sarıklıların çığlık- ları yeri göğü inletiyor: — Padişahım çok yaşa!.. Padişalum izzetinle, devletinle, şevketinle bin yaşal,. Tacı tahtında payidar olheft iklime hükümran ol!.. Arada, vezinli, kafiyeli bağırtılar da eksik değil: — Nedim paşa, Nedim paşa; başın gelsin taştan taşa!.. Cemmi galir, neşe ve şadımanlık içinde, Aziziye caddesinden Hamidiye caddesine ve tramvay yoluna vurmuş- lar, Bahçekapısına doğru yürüyorlar- dı. Önlerinde gene tekbirler, salavat- Jar, nidalar, Ortadakiler ayaklara uy- muş; gerilerde curcuna, Girtlaklar paralanmada, avuçlar vurulmada: — Hoppala zeybek, tararara ramtl.. Sarıklar yana yıkılmış, cübbeler be- Jin arkasına dertop edilmiş, zeybek oyununu oynıyan oyniyana... Daha geride, burunlarını sıkıp zurna gibi öttürenler, avurdlarını şişirerek üstü- ne fiskeler vurup dümbelek sesi taklid edenler İkitellide. Göbek atan atama... Zincirkiran Riza bey bu maskara- lıkları görürken, küfürün bini bir pa- ra, kahroluyordu, Hâlâ yerinde dikili, Müşir paşalar bir daha ihtar etti- ler: — Alay beyi durmağa mahal yok, kıtanla beraber Babı zaptiyeye avdet ek, neferatı koğuşnişin eyle... Softalar ortalığı panayır yerine çe- viredursunlar, Zincirkıran şimdi de müşürlere, vezirlere, şevketliye için- den kantarlıları savurarak zaptiye ta- burunu peşine kattı; Babı zaptiyenin yolunu tuttu, Yobaz alayı köprüye doğru gidiyor. lardı, Arzı teşekkür zımnında Beşikta- şa vuracaklar, saray önünde duracak- lar, Elleri açıp, rükülara varup dua- lar eyledikten sonra dönecekler ve dağ:lacaklar., Tefrika No. 7 Zincirkıran, taburu koğuşa soktuk tan sonra meriyülhatırlar odasındi soluğualdı... Delikanlı çıkmış. Sergardiyan Sab ri ağayı çağirttı. Elini sıktı: — Sözümü tuttun, erkek herif imiş sin... Uzatma bu akşam bendesin; b8 raber çekeriz, biraz da keyif ederiz. Ortalık sütlimanlık Softalarır ayaklanmasında dersaadette bir bu run bile kanatmıyan, (hurucu vaki kemali basiret ve gayret ile bertaraf) eyliyen, tedabiri Idarevisi ve fetanetk risi meşhud ve ayan) olan Zaptiyt nazırınn ve Asakiri zaptiye umun kumandanı Hacı paşanın sine ha miyet defineleri birer kıta murassı Osmani ve Mecidi nişanı zişanlarik tarsi edilmiş, meclisi hassa memu müşür paşalar kırmızı atlas torbala; derunündeki biner altın atiyel seni yeye mazhar kılınmış, hünkâr yaver lerinin rütbeleri terfi ettirilmiş, al çatlatarak Aziziye karakolunda yedek veya sürücü beygirleri bularak habel yetiştiren hünkâr çavuşları bile mü lâzımlığa, yüzbaşılığa erdirilmişti, Rus elçisi general İğnatiyef sarayı koşmuştu. Sadmenin geçiştirildiğin: den dolayı memnun, mabeyin müşiri vasıtasile, âdet yerini bulması için yarım ağız tebrikâtını iblâğ ediyor teessüfatını da gizlemiyordu. Diyordu ki: — Osterliç, Eylav, Fridlandda Ru orduları darmadağınık olduktan son ra Moskovada Napoleonu perişan ede birinci Aleksandrın, Kirim muharebe sinde, Sıvastopolda Fransızları, İngi lizleri, Osmanlıları kıvrandırmış olan birinci Nikolanın, halihazırdaki çat ikinci Aleksandrın Polonya ihtilâlei lerine karşı âmansız hareketlerini unutmayın. Böyle ayaklanmaları sü. vari beygirlerinin nalları, piyada ne ferlerinin kurşunları ve süngüleri ya tıştırır.. Şunu da söylemedeh geri kalmamış tı: — Padişahınız Diyojene dönecek, feneri eline alıp sadrazam arıyacak, Gene dönüp dolaşıp Mahmuâ Nedim paşayı getirecek. Zincirkıran Rıza bey, artık Zaptiye- de ne diye dursun? Sergardiyan Sabri ağayı yanına aldı, Balıkpazarına yolu Yanacakları sırada, kapıdan çıkar ken, teftiş müdür muavini Dimii efendiye rasladı: — Bu akşam buralı mısın, yoksa Papasköprüsüne yollanıyor musun? — Ah Rıza bey, bu hocalar ki kalk mis ayakta, muârebe olazak, kamalar, kapanzalar, vincisteroslar patlayazak diye ne korktum bilirsin? — Beraber gel, sana da içirteceğim.. Belki bu gece bize lâzım olursun.. Dimitri efendi Zincirkiranı görünce ne zaman kuyruğu altında değil ki; — Nerde gidezeyiz? İmamlar disar- da apukurya yapiyorlar, höra, kasab oyun oynuyorlar!,. — Öküzlüğü bırak, onlar çok! gitti. Şimdide biz keyif edeceğiz, dı ko çekeceğiz... Fikri var. İrfanın başma gelenlersi Küçük Karakaşyanım sebeb olduğun! öğrenmiş... Kabına sığamaz, dı adam fena öfkelenmiş, Bu karının başına bir çorap örmek niyetinde, Dimitri ona lâzım. Çünkü zanmati- ni, ıcığını cıcığını biliyor, Zaptiye ne- garetinde teftiş müdür muavinliğine ne veçhile geldiğine agâh. Beş altı se- ne evveline kadar Galatada Aynalı, Kuşlu birahânelerinin Beyoğlunda Pirincei, Kafe Flam nolarının kaldırımlarında mais beyleri peşine katan, sokak sokak, pı kapi dolaşan adam... Üç kişi Balıkpazarına indiler. Mey- hanelerin birine girip kafaları tütsü- lediler, İhtiyat rakıları da ceplere koy- dular. Bir araba çevirip bindiler: — Koskaya çeki.. Dadı kalfa üç gündür ağzına dai tanesi koymamış, kirpiklerini ka turmamış. (Nerede bu çocuk?.. O şa şı beberuhi kötü yerlere mi götürdü? Oralarda bıçakladılar mı. öldürdüler mi?) diye çırpınmış durmuş... Yav cağının o halde gelişini, yatağa seri- lişini görünce iler tutar yeri kalmıya rak hafakanlar geçirmede... (Arkası var)