> YENE pesr < TT TT TT ÇŞTTTAYUBAÇ 16 Mayıs 1938 HER AKŞAM İR HİKÂ ğuyarak evden içeri Göz yaşları ona pek yakışı: Şok güzel bir kadındı; Sarı Yeşil gözlü. girdi. Hem buraya kadar zahmet ettiğiniz için bir de bahşiş veriyorum! Bu hâ- diseden kim: tmej kaç para çık Bir otomobil kazasında ölen ilk ko- | câsının sarsu âlâ asabında müz- Min bir hastalık gibiydi. Şimdiki zevci bin bir iltifatla onu nazlandıra i iğini, sinirliğini tedaviye çalışı Yordu, Üç ay evvel evlenmişlerdi. Bay Emin gayet zengin bir tüccardı. Ka- Atını son derece seviyordu. Gene o gün Yİ göz yaşları içinde perişan gö- fena halde şaşırdı, üzüldü. Tes- kin etmek emelile ne çarelere baş vr madı, Kadın, inci gibi akan göz yaşlarının #râsinda derdini söylüyordu: — Taksi ile eve gelirken pandantifi- Mi kaybettim... Ah, ne güzeldi, ne s6- — Verdim... Nasıl ağlamayayım, nasıl ü- #ülmiyeyim? Bu pandantif, etrafı yakutla çevril- MİŞ irice bir tek taştı, Ölen kocasının hediyesiydi. Zira adamcağız m Kadri gib! zenginlerden değil- Etkek, karısının selefine ald bir ha- ra yüzünden bu derece üzülmesini beraber, için için de hak veriyordu. Galibeyi kucağına oturttu. Güzel Saçlarını okşıyarak: — Şekerim! Ağlama! Tek taşını bulu- in Fakat şayed bulamıyacak olursak sana, tıpkısını, amma tıpkısını he- diye ederim. Genç kadının göz yaşları birdenbire Mesildi, Sevinçle kocasının boynuna sa- <— Ne kibarsın, ne cömerdsin!.. Val- dünyada senin bir eşin yoktur... a erkekler arasında bir tanesin! - Rmin Kadri, karısının bu iltifatın- dah memnun, karakol karakol dolaştı; an elması tarif etti, gazetelere verdi: *Pandantifi getirene helâlından bü- z bir mükâfat verileceğini» yazdır- Aradan bir gün geçti. Galibe sabır- » Tekrar göz yaşları döküyor: > Tek taşım o kadar güzeldi, öyle ydi ki, onu dünyada iade et- © Üçüncü gün bütün aramaları hiç bir tesir yapmadığını gören Emin Kadri Vk yerine getirmeğe kalktı. Bu ara- böyle büytk parayı bir elmasa ka- tüccarın hiç işine gelmediği halde, rf karısını memnun etmek Meşhur bir kuyumcuya gitti ve kaybolan pandantifinkine ben- Myen bir tek taş» aldı, yaptırttı. Fakat kendi kendine için için şöyle söylen- de dilini tutamıyordu: *— Sirasız iş!.. Bu para ile adam ai mühim bir muamele yapabilir- &inma, neyse. Oldu olanlar. » haa coşkun teşekkürleri onu etti. Fedakârlığının mükâfatını buldu. Galibenin sevincine pâ- Yoktu. Erkek de içi rahat ederek esine gitti. Ç kadın yalnız kalınca *— Zavah Emincik! - diye düşün- «Neyi adam! İlk pandantifim sah- Onu ilk kocam Paristen, taklid Yapan dükkânların birinden al- yi Allah vere de Emin hiç bir zaman varması...» Galibe bu suretle mükemmel bir «iş» , Vicdan azabı çekmeden sevi- du. Fakat akşama doğru, büyük Melecan geçirdi. teçi kız, bir şoförün kendisini Görmek istediğini söyledi. Adam, ev sa- > Bim otemobilimde bir mücevherinizi ba üşsünüz. Adresinizi bilmedi- İçin gelemedim. Fakat arkadaşlar teri, lerde ilânı okuyarak bana gös- “ 'er. Birkaç gündür yolum bu tara- edi, Ancak şimdi gelebildim Şube İçinden bir küfür savurdu: V Hay bulamaz olaydın!..» e düşüncesine şöyle devam etti: a ven bunu satmak iste- ıc olduğunu anladı. Şimdi eikâfatı almak üzere bize müracrat Yüksek sesle: İ ve, '“sekkür ederim, fakat bu elmas Uğursuz geliyordu. Onun yüzün- ve Şok sıkıntılara uğradım, Alın... Si- ©“ olsun. İnşallah size uğurlu gelir... Şoför, şaşırmış ve memnun bir hal- İ de teşekkür ederek gitti. Hem de tam zamanında gitti! . Galibeni talihi var- mış doğrusu... Pencereden onun gidişi- ni takip ederken bir de ne görsün? He- rif kaybolur olmaz kocası belirmez mi? | Azıcık gecikseymiş, kapıda karşılaşa- caklarmış... Emin Kadri içeriye girerken hizmet- çiye sordu: — Ben gelirken kapıdan bir otomo- bil hareket etti. Kimdi? Hanımından hiç bir tenbihat alma- ğa vakit bulamıyan hizmetçi dosdoğru cevap verdi: — Pandantifi bulan şoför, efendim... Geri getirdi! Erkek, sevinçle Galibenin yanına koştu, Bu Iyi havadisi kendisine ka- sının müjdelemesini bekliyordu. Fa- kat Galibenin ses çıkarmadığını gö- rünce: — Emine bana müjdesini verdi. El- mas bulunmuş şekerim!.. Ne iyi oldu... Benim sana aldığımı kuyumcuya geri götürürüm... Yerine daha lüzumlu şeyler alırım. Genç kadın ansızın afalladı, Sende- ledi; bir koltuğun içine kendini koyu- verdi. Bir lâhza, kocamna bütün haki- kati itiraf etmeği düşündü. Fakat er- keğin hayretle bakan temiz ifadeli yü- zünü görünce kendini topladı. Kocası- nın gözlerinden gözlerini ayırmıyarak büyük bir «samimyetle» ağır ağır; — Güzelim! O pandantifi şoföre he- diye ettim. Bu fedakârlığı aşkımıza karşı yapmak istedim. Çünkü o elmas bana başka bir erkeği hatırlatıyordu. Halbuki senin verdiğini taktıkça yal- niz seni düşünmüş olacağım. Bu sefer de Emin Kadri biran sende- ledi. Fakat sonra, yanakları kızararak, helecanla, sevinçle kekeledi: Bu kadar inceliği ancak bir ka- dın düşünebilir! Nakleden: (Hatice Süreyya) Er, apartıman, köşk, sayfiye kiralama mevsiminde AKŞAM'ın KÜÇÜK İLÂNLARI kiracılar ve bina sahipleri için En emin, en süratli ve en ucuz EVR BİR TEK KAŞE NEVROZİN Bu muannid baş ve diş ağrılarını sür'atle izaleye kâfidir. Romatizma eveaı, sinir mafsal ve adale ıztırabları NEVROZİN)le tedavi edilir. Nezle, grip ve bronşite karşı en müessir ilâç NEVROZİN'dir. NEVROZİ İ heykeller, devirlere göre muhtelif ge- Beyhude ıztırap çekmeyiniz ! Bütün ağrıların panzehiridir AKŞAM | Yunanistanda 10 gün: 2 | —Ba | mensub olduğu şehirlerin ceza olar | rak Jüpitere adamağa mahküm ol dukları heykel ve diğer adakların ko- m ve geniş bir stad rafı 6 ıncı sahifede— görülüyor. Mabedle teferrüslu, bir zamanlar yanmış, sonra barbarların istilâsma uğramış, müthiş bir zelzelenin yerinden $ rüklediği civardaki dağın enkazı al- tında kalmıştır. Alman âsarı âlika mütehassısları toprak altında kalan bu değerli ha- zineleri şimdi meydana çıkarmakla, Olimpiyad stadının yerini tesbit et- mekle meşgul bulunuyorlar. Hafri- yat yerinde yaptığımız gezinti esna- sında eski stad duvarlarının meyda- na çıkarıldığını gördük. Mebdei ve müntehası tesbit edilen stadı örten toprak Kütleleri kaldın!- dığı gün eski stadyom, bütün aza met ve haşmetile meydana çıkacak, Yıkık mabedin yanında bir çok asırlar geçtikten sonra Olimpiyad oyunlarını ihya etmiş olan baron De | Kubertenin kalbi gömülü bulunuyor. Kalbini gömüldüğü yerin üstüne mermerden bir âbide diklimiş. Eski mabedi görmeğe gelenler Jüpiter mabedine âyak basmadan evvel bu Abide ile karşılaşıyorlar. Olimbiya mabedini o çerçeveliyen tepelerin sırtında, Yunan şimendifer idaresinin buraya gelen seyyahlar için işlettiği büyük bir otel vardır. Eski Yunan stilinde yapılmış olan bu otel, asri tertibatı haiz olmamak- la beraber, temiz ve konforludur. Otelin yanıbaşında yapılan kazılar neticesinde meydana çıkarılan eski niş galerilerde tasnif edilmiş... Bu ga- lerileri gezerken eski Yunanistanda heykeltraşlığın muhtelif inkişaf de- virleri görülüyor. Olimbiyaya giderken şimendiferin Morede takib ettiği sahil yolu, Yu- nanistanın kot dazürü addedilse lâ- yıktır. Saatlerce süren berrak ve ter- temiz plâjlar sahili çerçeveliyor, gö- zün alabildiği kadar geniş bağlar, Ko- rent'in meşhur çekirdeksiz üzümlerini yetiştiriyor. Ahmed Hilâli Yeni telefon numaralarımız Gazetemizin telefon numaralarında değişiklik olduğu için yeni nümara- ları okuyucularımızın dikkatine ar- zediyoruz: Başmuharrir Yan işleri 2065 İdare, ilân ve abene 20681 Akşam matbaası (Müdür) 20497 20565 OZi N'i tercih ediniz, İcabında günde 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat taklitlerinden sakınınız ve Nevrosin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. | paşa cahil KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli mam Tefrika No. 231 bırakmak mı istiyorlar ? İl Eskiden gemiler ikişer üçer kızağa çekilip o Kalafatlandıktan sonra sık sik Marmarayâ, Gelibolüya giderler- di. Bu suretle teknelerin altı yosun ve midye tutmaz ve denizciler mü mareselerini kaybetmezlerdi. O kış hiç birisi yapılmadı. Damad İbrahim paşa sazı ve eğ- lenceyi çok severdi. Bir akşam s&- hilhanesinde muhteşem bir eğlence tertib edilmişti. İstanbulun en meş- hur szende ve hanendeleri İle çen- giler, dâlkavuklaf, meddahlar sahil haneye toplanmıştı. Damad paşa eğleniyordu. Harabat şairi Konyalı Mehdi, da- mad paşanın yanında oturuyordu. Konyalı, kaptan paşalık mevkii ne geçen damad paşaya güzel bir tarih düşürmek suretile gözüne gir- mişti. Mehdinin kaygusuzluğu (omeşhur- du, Mehdi o kadâr kayıdsız, o ka- dar lâubali bir adamdıki, dammd paşanın yanında ayağını uzatarak oturmak imtiyazına bile mazhar ol- muştu. Bir akşam şarab içerken: — Ayağım bana isyan ediyor, dev- letlim! O, ferman dinlemez. Müsaa- de buyurun da uzatayım... Demiş, harabatinin bu sözü :da- mad paşanın çok hoşuna giderek: — Haydi uzat ayağını. rahat et! Zevz ve neşe âleminde vücudünü İş- kenceye sokmakta mâna yoktur! Diye telti? etmişti. sahil- Gene böyle bir “geceydi İ hanede efendisinden uşağına kadar i herkes içiyordu. Herkesin gözü dumanlıydı. Kaptan paşaya birdeni bir haber getiriler: - Yunus reis gelmi ire şöyle Efendimiz- | Je mühim bir mesele hakkında gö- rTüşmek istiyormuş... Yunus reis Tersanede damad. pa- şanın hiç hoşlanmadığı bir adamdı. — Gemisine kara yelken çekip ulularına isyan eden bü herifi ne di- ye tekrar hizmete aldılar? Diye söylendi. Dalkavuklardan biri; — O, Kılıç Ali paşanın adamıydı, Diye mırıldandı. Bir diğeri de: ç — Padişahın ona Itimadı vatdır diyorlar. z Dedi. Bu iki zıd fikir ve telkin kar- şisında mütereddid okalan İbrahim bir adam değildi. Yunus reisin padişah tarafından afla taitif | edildiğini duymuştu. — Gelsin bakalım, nedir diyece- , : Dedi. Yunüs reisi damad paşanın yanına getirdiler. Yunus donanma içinde Serli yurdseverliği ve atılganlığlle tanın- mış reislerdendi. Fazla şakadân, lü- ubalilikten hoşlanmazdı. Damad pa- şanın yanına girince, gördüğü man- zara relsin tüylerini Ürpertti. Mem- leketin içinde bin türlü siyasi kay- naşmalar, entrikalar dönerken, kap- tan paşanın eğlencelerle vakit geçir- mesi Yunus reisi çileden çıkarmıştı. İbrahim paşa, Yunusun neler dü- düşündüğünü bakışlarından anladı. Yanına oturtmak istedi. Kendi elile şarap ikram etti. Yunus; — Kulunuz bu zıkkımı bırakalı çok oldu, devletlim! Diyerek, kendisine sunulan şarab kadehini almadı. Şair Mehdi söze karışarak; «— Devletlümuz zehir sunsa, kev- ser deyu nuş ederim! Dedi ve şarab kadehini elinden aldı, içti. Yunus reis, damad paşanın med- dahlar ve dalkavuklar tarafından sarıldığını görünce kendisile görüş- menin imkânsız olduğunu anladı: — Vakitsiz gelmişim, paşam! Be- ni mazur görün, Sizi rahatsız et- tim. Yarın görüşürüz. Diyerek kaptan paşanın yanından çıktı, İbrahim paşa da - zevki ve neşesi i Kd es paşanın | Üçüncü Murad: “Bre hainler! Tersanemizi amelesiz brahim uyuyor mu?,, dedi bozulmasın diy göstermemişti. Konyalı Mehdi: 1 Bir poyraz esti amma, tez geçti. Az kaldı soğuktan donacaktım. Sözile Yunus Fölsin meclise soğuk- luk getirdiğnii, fakat bu havanın çabuk geçtiğini anlatmak istedi. Saz bütün coşkünluğile çalıyordu. Şarablar içilmieğe, şarkılar söylen- meğe, çengiler dönmeğe başladı. 8 - Yunusa fazla israr Yunus rsis o gece niçin gelmişti? Mühim bir mesele varsa, bunu ertesi gün paşanın makamına gide- rek konuşamaz mıydı? Yunus, sahilhaneden o çıkarken, kaptan paşanın kâhyasile karşılaştı. — Paşanm içmdeiği bir gece yok mudur? Diye sordu. Kâhya efendi de kafayı tütsüle- — Senin nene gerek? dedi. Paşa efendimizin neşesini çok mu gördün? — Hayır. Pâşanın keyfine müda- hale etmek hakkım değildir. Fakart, yarına tehirine imkân olmıyan bir mesele için konuşmağa (gelmiştim. Henüz kendini kaybetmediğine gö Te, benimle konuşabilirdi. — O hâlde neye konuşmadın? — Kendisinde bu temayülü gör- meyince, büsbütün neşesini kaçırma» mak için çıktım. — Yarma tehiri mümkün olmıyan mesele ne olabilir? Yunus reis, paşanın kâhyasına kı- saca şunları söyledi: — Yann sabah güneşle beraber Haliçten hareket edecek olan bir Venedik ticaret yelkenlisini durdur- mak lâzımdı. — Senin 'nene gerek âlemin yel kenlisi..? Bunun için mi geldin bu- raya? — Evet. Bunu haber vermeğe gel- dim. Yelkenliye iki yüze yakın işçi bindirdiler. Bunların bir çoğu Ter- sanemizde çalışan mühtedi ustalar- dır. Paşanın kâhyası hiddetlendi: Bundan ne çıkar? Tersanemiz iki yüz mühtedinin hizmetine boyun mu eğecek? Cehenneme kadar yol- ları var.. Yunus reis, kâhyanın da derd ân nyacak halde olmadığını anlayınca yürüyüp gitmişti. ; Yunus rels kaptan paşanın “yalı- sından çıkınca, bir başkası yasıla- sile asesbaşıya vakayı bildirdi. Yu- nus, Venedik yelkenlisinin geri çev- rilmesini, ustaların Tersaneye dön- dürülmesini istiyordu. Venediklilerin türkleri içinden vu- ran bu hile ve teşebbüslerini üçüncü Murad duysa, şüphe yok ki hiddetin- den küplere — binecekti. Yunus reis, geminin hareketine mâni olmak için şöyle bir haber saldı; - » «Venedik yelkenlisine sara- ya mensub bir kadın kaçır- mışlar, Gemiyi tez çevirip ta- 'harri edesin!» Asesbaşı sarayın adamıydı. Bunu duyunca, gece yarısı Halice koştu... Geminin halatlarının - padişahtan irde çıkmadan - çözülmemesini em- retti ve sahile nöbetçiler dikti. Ases başı bu suretle Venedik ticaret yel- kenlisinin . o sabah hareketine mâni olmuştu. Zaten Yunusun İstediği de bu de ğil miydi? Asesbaşı erkenden osaraya koştu. Hadiseyi darüssande ağasına ve rej- sülküttab efendiye anlattı. Bu ara- da Yunus reiste saraya giderek, 'Tersaneden alınan iki yüz mühtedi- nin Venediğe götürüldüğü haberini padişaha arzetmişti. Üçüncü Murad bunu duyunca: — Bre hainler! Tersanemizi ame- lesiz bırakmak ımı istiyorlar? İbrahim uyuyor mu? Diye bağırdı. Yunus reis te bir gece önce kendisine bu İşi bildirdi- ği halde kulakasmadığını söyle mekten çekinmedi, a