MEL Bahife 9 Cay Fran o. “Sinema artistliği ço xe —— — cis memnun değil k nankör iş, eskimeşhur artist- lerin halini gördükçe içime korku geliyor,, diyor La Dam O Kamelyadan daha güzel roman yazılmamıştır, belki de yazılmıyacaktır. Kaç defa okumuşsam aynı zevkı duydum Kay Francis, Moris Şövalye ile evleneceğine dair çıkarılan haberlerden İpekli; yumuşak tıklar içine gömülmüş, sanki uykusu varmış gi Bözleri süzük, yavaş sesle konuşi kadın... Dudaklarının vişne çi boyasile tırnakları ayni renkte... Sık &k sigara içiyor... Meşhur yıldız Kay Francis pence- Teden içeri giren bol güneş ışığının #itina oturmuştu. Güneş onun Üze- Yindeki Yâme elbiseyi, oturduğu ipek- Mi yastıkları, vişne çürüğü dudakları» ” MI, İirnaklarını parlatıyordu. Onda Gü- Meşe karşı, ipekli yastıklar üzerine Yatıp öğle uykusu çeken bir zengin €rinin kıymetli kedisi hali vardı. Meşhur yıldızın evine girince beni Şâşirtan birşey oldu. Buradaki divan bolluğu... Her salonda, her odada çe- şid çeşld, biçim biçim, üzerleri en pâ- bali kumaşlarla örtülü divanlar... Mepki de o kadar rahat ki. İnsan bün- lardan birinin üzerine gömülünce tat“ Mı İsti gerinmek, sonra tatlı tatlı es- memek, arkasından da tatlı bir öğle #ekerlemesi kestirmek istiyor. Gözler'rs'n divanlara takıldığını gö- ten artist hafifçe gülümsedi: rçok artistlerin tuhaf tarafla- ğu dünyaca meşhurdur. Ne ya- lan söyliyeyim. Bazıları da Sırf hak #lâkasını üzerlerine çekmek için Kendilerini acalp şeylere meraklı bi- Yer İnsan gibi gösterirler, Meselâ ev! Tinde ayı, yılan ve saire beslemek gi- İ... Benim merakım bu derece acaip değildir. Ben rahatımı seven bir ka- ahım. Evime gelince kendimi yorgun #iğin üzerine attığım divanın, koltu- #on derecede rahat olmasını arzu ©derim. Yalnız son seneler içinde bu “İvan merakı bende âdeta büsbütün bir hastalık haline girdi. Eski, nadide, ymetli ve antika divanları toplama- ğa başladım. Meselâ şu karşıdaki gör- “öğünüz iki eski divan 19 uncu asrın başlarına aittir. Fakat ben bugünkü ları tercih ediyorum. Eski di lar rahatsız... Arasıra içeri girip çıkan yüzü yam- olmuş, boksör tavırlı iri yarı bir m ayak seslerinden başka bir: itilmiyor. Zaten Vudun dağ üzerind 8 bir semtte oturuyor. 7— Kalabalığı sevmiyorsunuz gali- be... dedim. Gülümsedi; ; >— Söyliyeceğim şey belki sizi kızdı- . Fakat hakiketi hiç bir mâna yok... Ben buraya bu dağ tepesindeki manastıra benziyen Deden kaçtım biliyor musunuz?, tecilerin dedikodusundan... Ha- Yatımda son senelere kadar hakkında hiç bir dedikodu çıkmamış bir kadın- Halk bir artistin hususi hayatile - alâkadar olur. Sevdiği bir artistin day ebetsiz bir vakasını işitince on- 8oğur. Bugün yıldızları sönen bir artistlere dikkat ediniz. Halkın rü karşı olan rağbetinin neden ek- ii araştırınız. Muhakkak işin | © bir dedikodu bulacaksınızdır. “mp öyle bir şeydir ki, birçok yıl- lam Söndürür, bazıları için de rek- 1 ai olur, parlatır... Fakat bu İer pek azdır. Yıldızların çoğu uya kurban giderler. Bö hakkımda en küçük bir dedi- ki? Şıkmaması için son derecede dik N m bir Avrupa se- ında bir gün gazeteleri m alınca hayret ve dehşetten göz- Yerinden fırladı. Aşağı yukarı gizlemekte | | korkunç insanlarıdırlar, Onlar ken- | bu meraklı yazıdan sonra bir artistin beri gazetecilerden dehşeti Kay Francis'in bütün Avrupa ve Amerika gazeteleri benim Fransız artisti Moris Şövalye ile evlenmek üzere olduğumdan, ara- nuzda aşka benziyen bir macera bu- lunduğundan bahsediyorlardı İşte insanlardan ik defa o günü 80- ğZudum. Buna ne kadar kızdığımı ta» savvur edemezsiniz. Gazeteciler, bil- hassa -darılmayınız amma» Hollivud- da bulunan gazeteciler dünyanın en | dileri için meraklı bir yazı çıkarmak- tan başka birşey düşünmezler. Amma bütün hayatı yıkılacakmış, hakkın- da fena dedikodular çıkacak, bu de- dikodular yüzünden belki de o yıldı- za halk boykot yapacakmış... Bunla- rı akıllarına bile getirmezler. Zaten bütün yıldızlar bilirler ki Hollivuda gelen gazeteciler, bülün dünyada m&- sele çıkarmakla, dedikodu çıkarmak- la tanılmış bu sahada seçme, meslek- lerinin üstadı insanlardır, Gazeteler de muharrirleri içinde dedikodu nok- tainazarından seçme muhatrirlerini gönderirler... Sakın sözlerimden darıl- mağa kalkmayınız... Şimdi gazeteci- leri çekiştirdin, biraz sonra da sizin- le yıldızları, sinema artistlerini çekiş- tiririz. Hollivuddaki gazetecilerden fena halde gözü yılan meşhur yıldız devam etti: — Ya gayet meşhur bir gazeteci- nin bana yaptıklarını anlatsam şa- şarsınız. Hakkımda çıkan dedikodu- | dan sonra Hollivuda dönmüştüm. Hiç | bir gazeteci ile görüşmemeğe niyet et- miştim. Fakat Hollivudda otomobi- ö imzalı resmi Arkamdan otomobile Amerika ve Av- rupada pek meşhur olan bir gazeteci girdi. Kendisinin yazılarını zevkle ©- kurdum, Avrupanın birçok hükümet reisleri hakkında yazılar, mülâkatlar yazan bu muharrir otomobilime girer girmez, çıldırmış gibi koluma yapış- tı. — Niçin beyanatta bulur muyorsu- nuz? Artık bu artist şimarıklığından bıktık usandık... Size söyleyiniz di- yorum, evlenme hikâyeniz doğru mu? değil mi?.. Söyleyiniz, yoksa sizin için fena olur... Demez mi? Şaşırmıştım ve kork- muştum da... Ona bu hikâyenin ya- lan olduğunu uzun uzun anlattım. Görüyorsunuz ya meslektaşlarınız ba- zen insanı böyle korkutuyorlar da. Kay Francis perdede göründüğün” den daha yaşlı... Birçok meşhur ka- dın artistleri gibi o dâ sinema stüd- yolarından başka hiç bir yerde resim çektirmek istemiyor. Bunun da sebebi basit... Stüdyolarda çekilen resimler- de pek çok artistler harikulâde güzel çıkıyorlar. Çünkü resimlerin camları üzerinde ne rötuşlar yapılmıyor. Rel- sim çekilirken artistin yüzüne ne ışık- lar vermiyorlar, Fakat evde, yahud 80- kakta alelâde bir fotoğrafla çekilen resimlerde son derece çirkin çıkı- | yorlar, Hele bu resimler gazetelere ba- | sılırsa biçare artistler sinirden ölü- yorlar... Meselâ Marlene Ditrih geçen sene kendisinin resmini evinde çeken bir gazeteciyi mahkemeye verdi, ondan 200,000 dolar tazminat istedi. Artist kendisinin son derece çirkin resmini Mme biner binmez şaşırdım, kaldım. i korkuyor zetecinin mutlaka cezalandırılmasını | istiyordu. Meşhur yıldızın avukatı ! mahkemede: z — Bu resim büyük yıldızı halka | son derece çirkin göstermiştir. Bu | yüzden artistin filimlerine kârşı rağ- | bet eksilebilir,.. Bu fena resmi çeken gazeteci cezalandırnılmalıdır. » diye bağırmış durmuş amma, gazeteci be- rTaet etmiş... Kay Francis ile konuşurken birşey dikkatime çarptı. Onda âdeta sinema- yı sevmiyen, bu işi hafiflik telâkki | eden fakat her nasılsa sinema stüd- yolarına düşmüş asil bir kadın hali vardı. Mesleğinden memnun görün- müyor: — Çok nankör iş biliyor musunuz? diyordu, eski, meşhur artistlerin ha” lini gördükçe insanın içine bayağı korku geliyor. Önündeki küçük masaya uzandı. Derdli derli bir sigara yaktı. Bu €s- nada oturduğu divandan yere bir ki- tap düştü. Yerden kaldırırken ismine baktım. La Dam O Kamelya. Güldü: Benim romantik bir kadın oldu- | ğuma hükmedeceksiniz. Çünkü bugün belki La Dam O kamelya romanını oku- | yan kadınlar pek azalmıştır. Herhal- | de bu kitabı okumuşsunuzdur... — Evet, dedim, yirmi yaşında iken... — Dünyada bence bundan daha güzel roman yağılmamıştır. Belki de yazılmıyacaktır. Belki 10 kere okudu. dum. Kitabı 10 kere de ayni heyecan- Ja ve ayni hüzünle bitirdim... Ne yâ- payim? Ben böyleyim, Bugünkü mad- di hislere bir türlü alışamıyorum. Mes- lek hayatımda eh büyük hevesim, ne büyük gayem nedir bilir misiniz? Sinemada La Dam O Kamelya'yı öyna- Her sinema artistinin böyle oyna- mak için çıldırdığı bir rol vardır. Ar- tistlerden bazıları oynamak istedikle- ri rolleri temsil etmişler, muradları- na ermişlerdir, Bir kısımları da hâlâ istedikleri rolü oynamak için çalışır- lar. Her artistin tarihte veya eski To- manlarda beğendiği bir tip vardır. Meselâ Şarlo senelerdenberi Napol- yon Bonapart rolünü oynamak ister. Frederic Mareh'ın en büyük emeli Sezarı oynamaktır, Greta Garbo se- nelerdenberi casus Mata Hari'nin ha- yakına meftundur. Yıllardandanberi bu rolü oynamak istiyordu. Nihayet | arzusuna kavuştu, Klodet Kolbert de arzusuna kavuşan talihlilerden -biri- dir. Uzun zamandanberi Kleopatra rolünü oynamak İşterdi. Kleopatrays aid bir filim çevirdi. Benim de meslek hâyatında en büyük arzum La Dam O Kamelya rolünü oynamaktır... Hikmet Feridun Edilme (Akşam) — Son hafta içerisinde Trakya umumi müfettişliğinin üç genç memurunun evi merasimi yapılmıştır. Bunlardan Nuri Atataş- kenin pazar günü gündüz, Sadullah Dikmenin de, akşam Örduevinde cemiyet- leri bir çok dost ve akrabalarının iştirakile kutlanmıştır, Yukarıdaki fotogfaf müfettişlik Ziraat fen memuru Sadullah Dikmenin türeninde alınmıştır. Tören çok samimi bir hava içerisinde geç vakitlere kadar devam etmiş ve neşeli bir gece geçirilmşitir. Ertesi günü de müfettişlik ekonomi müşavirliği memurlarından Kadri Nemlloğlunun nikâh töreni yapılmıştır, Genç evlilere uzun bir saadet ve bahtiyarlık dileriz, Bandırma (Akşam) — Halkevi salonunda çocuk esirgeme kurumu tara- fından tertib edilen baloda minimini yavrular neşeli bir surette dans etmişler, öksüz ve fakir kardeşlerine maddi yardımda bulunmağa vesile olmuşlardır. çeken ve bunu gazetesine basan ga- | Fotograf baloda dans eden yavruları göstermektedir.