hale siyes tind ler 14 Mayıs 1938 AKŞAM Bahife $ AKŞAMDAN AKŞAMAx Serlevha koymak meselesi... Gazeteciliğin en mühim işlerinden biri serlevha koymaktır, Bu vazifeyi mesleğimizin kaplanı mesabesinde olan tahrir müdürleri üzerlerine al- mışlardır. Her kelime üzerinde mü- tenddid defalar düşünürler: Metni en kısa, en vazıh şekilde nasıl hulâsa et- meli ve cazib bir hale sokmalı?.. — Bu işi iyi başaran gazeteler, rakibleri üzerindeki tefevvuk şeraitinden pek mühim birini elde etmiş sayılırlar. Kitab sernamesi de mühimdir: Tâ biler, modern müelliflere eserlerinin Adını iyi seçmeleri için ter döktürür- ler. Depolarda kalıp satılamıyan klâ- sik eserlerin serlevhalarını değiştiren- ler, meselâ «Otelloo yu «Kıskançlık yüzünden beyaz karısını öldüren Zen» ci» haline getiren Amerikan kitabc- ları zuhur ettiğini bir yerde okumuş- tum. Serlevha koymak, hir mevzuun bü- tün özünü bütün cazibesile ortaya çi karmaklır, Halkın ahvali ruhiyesile bu iş fevkalâde alâkadardır, Ben bir kere buna riayet etmemek yüzünden hayli ehemmiyetli bir mesleki pot kırmıştım: Kubilâyın katilleri idam edildikten Sonra, Menemen idarei örfiye sahasın- dan her gazeteciyi catlatarak» fırlamış, re yetişip onlar da ilk kısımlarını gişeye Verdiler. Benim birinci parçanın sonu Şöyle bitmiş: «Sehpaların önünde ansızın bir karga- Şalık oldu. İdam gömleğini giymiş bir arasa elgti alaz dağa halinin düşünün.. İkinci telgrafımı bek- ledikleri iki saat zarfında: — İşte! Tefrika muharririni muhabir diye gönderenin encamı budur! Meraklı yerinde kesmeğe alışmış. Bize de ayni mu- marayı yaptı! Bari baştarafında bir hu- lâsa yapsaydı! - deyip durmuşlar. Bu hâdise, kulağıma küpe oldu. O gündenberi serlevha koymak işine mesleğimin içinde ve dışında dikkat #€derim, Uzun bir şey anlatmadan ev- 1, evvelâ zübdesini söylemeği kendi- me şıar edinmişimdir. Ve bunun da pek çok faydaları olduğunu hayatta farkettim. Eski medeniyetler, hu sırrı kendile- rince pek daha iyi keşfetmişler. Bizler, uzun uzadıya halka anlat- mağa çalışıyoruz: «Rasgele yere her mânada su dök- mek sıhhate, belediyeciliğe, medeni telâkkilere ilh ilh, şu şu şu zararla» Tı yapar!» Konferanslar mı vermiyor, bu hususta makaleler mi yazmıyor, gene de dinletemiyoruz. Halbuki eskiler: — Cin çarpar! - demişler, kestirip atmışlar. Bizler: «Gösterişin, çakanın şu ah- lâki mahzurları vardır!» diye izahata girişirken, onlar: «Nazar değer!» diyi- vermişler. Böyle bir bir misal bulmak kabil. dir. Şüphesiz ki onlar, içtimai hayatı tanzim edici umdeleri müessir serlev- halar, sernameler halinde halkın ka- fasına sokmak ve istediklerini yaptır- mak hususunda çok daha usta imiş- ler. «Evvelâ ne yapılıp ne yapılmıya- cağını bellesin; sebebini sonra öğre- nir.» Eski usul böyleydi. Şimdi tersine. Keşke modern hayatımızda da: — Gişe önünde nöbet beklemiyeni, yere tüküreni, sarmısak kokarak tram- Yaya bineni, radyosunu fazla açanı, karakoncoloslar, zebaniler şöyle eder, böyle eder! - diye âlemi korkutabil- sek. Fakat hayır! Acemi yazıcılar gibi, Kış geri mi geldi ? Dün termometre 11 dereceye kadar düştü Birkaç gün iyi giden havalar dün- denberi tekrar bozmuştur. Sert bir şimal rüzgârı ortalığı soğutmuştur. Üç gün evvel termometre 27 derece- ye kadar çikmişken dün 11 dereceye düşmüştür. Pardösüsüz, hatlâ yelek- siz gezenler dün tekrar paltolarını giymişlerdir. Yeşilköy meteoroloji merkezinden aldığımız malümata nazaran dün ha- va, yurdun doğu Anadolu bölgesinde çok bulutlu ve mevzii yağışlı, Akde- niz kıyılarile cenubu doğu kısınında az bulutlu diğer bölgelerinde umu- miyetle bulutlu ve yer yer yağışlı geçmiş, rüzgârlar cenubi Anadolu- da garbi, diğer bölgelerde şimali is- tikametlen, esmiştir. İstanbulda hava kapalı geçmiştir. Yirmi dört saat zarfındaki yağışın metre murabbaına bıraktığı su mikda- rı 1,1 kilogram olarak ölçülmüştür. Rüzgâr şimali istikametten sani- yede 8 ilâ 11 metre hızla esmiştir. Saat 24 de hava tazyiki 764,3 idi. Suhunet en yüksek 14,1, düşük 11,6 santigrad olarak kaydedilmiştir. Karısını yaraladı Balatta karı koca kavgasının kanlı neticesi Evvelki gece Balatta bir koca, karı- sını muhtelif yerlerinden ağır suref- te yaralamıştır. Carih Veli, karısı Ay- şe adındadır. Karı koca bir müddet- ten beri sık sık kavga ediyorlardı. Evvelki gece yeniden kavga başlamış, Ayşenin sarfetmiş olduğu bazı sözler, Veliyi büsbütün çileden çıkarmıştır. Veli bu sözlerin tesirile, evvelâ kadı- nı adamakıllı dövüp kalkamıyacak bir hale getirmiş, bununla da iktifa et- miyerek bıçağını çekmiş, kadını yedi yerinden tehlikeli şekilde yaralamış- feryadına yetişen zabıta, rı, kaçmak üzere olan Veli- yi yakalamışlardıt, Kanlar içinde yatan Ayşe, derhal Cankurtaranla “Haseki hastanesine yatırılmıştır, carih koca hakkında ka- nuni takibat yapılmaktadır. Kırılmaz cam takılması isi bitti Otobüslere kırılmaz tripleks cam ta- kılması işi bitmiştir. Taksilere takıl- masına devam ediliyor. Bu sene taksi otomobillerinin fenni muayenesi için yeni bir usul tatbik edileceğinden be- lediye fen heyeti tarafından bir tali- matname hazırlanmıştır. Talimatna- me daimi encümen tarafından kahul edildikten sonra muayeneye haziran veya temmuzda başlanacaktır. Otomobillerden alınan plâka ücre- ti yerine benzin şişesinden muayyen bir resim alınması için yeni bir ka- nun hazırlamak lâzım gelmektedir. Şoförler cemiyeti bu maksadia talep- lerini izah etmek üzere Ankarâya bir heyet gönderecektir. m MADRAN RRMAMMEŞ bir takım lâf geveliyoruz, halka mü- essir olacak, hayatı tanzim edecek, asrın icabı kısa, vazıh formülleri bu- lamıyoruz! (Vâ — Nü) Haklı şikâyetler Üç aylık maaş yoklama- larını kolaylaştıralım Üç aylık maaş yoklamaları yak- aşınca, ihtiyarların, dulların yü reğini bir korkudur alıyor: — Gene o eza, cefa günü geldi, - Diyorlar. Karakoldan karakola, daireden daireye âlil bacağın: sürüklemek, merdivenlerden tıkanırcasına kal bini bastırmak! Hep bugünlerin ıztırapları arasındadır. — Bekle, bayan! Sıran gelme- di... — Pulun eksik! — Damgay basmamışlar oTek- rar mahallene dön, bastır... Bütün bu meşakkatlı ve bilhas- sa o çağdakiler için güç muame- leleri tasvir eden şikâyet mektup- Tarı alıyoruz. Biz kendi hesabımı- za, üç aylık yoklamaların pek da- ha basit bir şekilde, meselâ her alâkadar dairenin muayyen bir memurunu ayni bina dahiline top- kıyarak yapmak kabil olduğuna ka- niz. Bu işin tedkik edilmesini temen- ni ederiz. Sonradan pişman olmuş Anjeli öldüren «şimdi cezamı çekeceğim» diyor Geçenlerde Şişli civarında beraber yaşadığı Anjel adında kadını bıçakla muhtelif yerlerinden vurup öldüren mezeci Vahram hakkındaki tahkikat adliyeye verilmiştir. Sulhceza hâkimi tarafından yapılan sorgu meticesin- de tevkifine karar verilen Vahram müddelumumilikte de şunları anlatı- yordu: — Anjeli çok seviyordum. Fakat son zamanlarda o, yabancı erkeklerle münasebet peydah ederek beni ter- ketmeğe kalkıştı, Vaka günü kendi- sine sokakta tesadüf ettim. Bu hare- ketinden vazgeçmesini söyledim. An- jel sokak ortasında bana küfürler sa- vurarak hakaret etli, Çok sevdiğim kadının bu hareketi karşısında ken- dimi kaybederek bıçağımı çekip üze rine atıldım. Bıçağı rasgele saplama- ğa başladım. Gözlerim o kadar dön- müştü ki, kadının bağırmasını bile duymuyordum. Sonradan bu cinaye- ti işlediğime pişman oldum amma, İş işten geçti. Şimdi de cazamı çekece- im. Vahramın evrakı ikinci müstanlik- liğe verilmiş ve yapılan sorgu netice- sinde mahkümiyetinin devamına ka- rar verilerek, ağırceza mahkemesine gönderilmek üzere evrakı müddelu- mumiliğe verilmiştir. Uğurlu bir nişan Kâzım Şinasi Dersan'ın kızı ve sabık Emniyet Sandığı müdürü bay Tevfik Negis'in torunu Selma Dersan ile tüccardan bay Salih Fansa'nın oğlu Şell şirketi müfettişlerinden Âdil Fansa nişanlanmışlardır. Genç nişanlıları tebrik eder, ken- dilerine uğur, sıhhat ve saadet içinde uzun yıllar dileriz, Deri depoları hakkında karar Tamamen kurumamiş deri depoları şehir haricinde olacak Şehir içinde, meskenler ve ticaret- haneler arasında tuzlanmış veya tuz- lanmtamış yaş veyahud tamamile ku- rumamış hayvan derisi depo etmek, kurutmak üzere asmak yasak edil- miştir. Bu gibi depolar şehir haricin- de civarma rahatsızlık ve mazarrat vermiyecek sahalarde tesis edilecek ve bu hususta mutlaka belediyeden müsaade alınacaktır. Şimdi mevcud kuru deri depoları da belediyeden yeniden izin alacak- lar ve bu gibi yerler müstakil bina- larda olacaktır. Bu gibi depoların zemini çini veya mozayıktan olacak- tır. Bütün deri depoları bu hüküm- leri bir sene içinde tatbik edeceklerdir. Buldukları parayı paylaşmak yüzünden kavga Fatihte Tahir ile Cemal isminde Adam kaçırmak Bir balıkçı gemisi kaptanı ul akeme edil diliyor Yunan balıkçı gemilerinden birin- de kaptanlık yapan Yunan tebaasın- dan Panayot adında birinin, pasaport kanununa muhalif olarak adam ka- çırmak suçundan maznunen muha- kemesine dün asliye ikinciceza mah- kemesinde bakıldı. Tahkikat evrakı- na nazaran Panayot gemisile İstan- bula geldiği zaman burada Türk teba- asından Niko adında bir genci pasa- portsuz olarak gemiye alıp saklamış ve Yunanistana götürmüştür. Bunu haber alan Nikonun ailesi müddelumumiliğe müracaat ederek keyfiyeti bildirmiş ve Panayot gemi- sile tekrar İstanbula geldiği zaman müddeiumumilik kendisini tevkif et- tirmiştir. Fakat bilâahara kendisi ke- İalete bağlanarak serbes bırakılmış ve gayri mevkuf olarak ikinciceza mah- kemesinde muhakeme Altına alınmış- tır. Dünkü muhakeme celsesinde Pa- nayolun vekili müdafaasını yaparak dedi ki; — Müekkilim bir suç işlememiştir. Balıkçı gemisi burada bulunduğu sr rTada Niko gemiye girip bir tarafa sak- lanmış ve gemi hareket edip Ayasta- fanos açıklarından geçerken meydana çıkmıştır. Nikoyu orada geminin lostramosu görüp kaptana haber bermiş, kaptan da kendisini Çanakkalede zabıtaya teslim edeceğini bildirmiştir. Bunun üzerine Niko ağlıyarak kaptana yal- varmış, kendisinin sağ olarak gemi- den çıkarılamıyacağını söylemiş, kap- tan Panayot ta bu vaziyet karşısın- da Nikonun gemide kalmasına müsa- ade etmiştir. Bu iş, pasaport kanu- nuna muhalif bir hareket değildir. Esasen kendisi bir buçuk ay da mev- Mahkeme, kararını vermek üzere muhakemeyi başka güne bıraktı. Bay Amcaya göre... > B. A — Garson bana bir deve kı- © Bartması!... SOHBET: Denilebilir ki ADİLİK — «Objektif münekkidle- rimiz «âdi» yi keşfetmenin çaresini «Fosfor gibi kimya ıstılahları da şiire girer mi ya?» demişti, Şimdi de: «Ar- go, edebiyat diline karıştırılır mı?» di- yorlar. Hep aynı zihniyet: şiir, edebi- de edilmiyecek bir sahadır. Canlının edebiyata girmesi yasak! Hugo'nun bir mısrağı vardır; 6J'ai mis le bonnet rouge au vicux dictionnaire.n Milletin yarattığı her kelime, her ta- bir kollarını sallıya sallıya edebiyata girer, dile tazelik ve can verir, Ben ya- zılarımda argo kelimeleri, tabirleri kullanmıyorum, kullanamıyorum; sında bana, yazıları ile, adilik hissini onun kadar veren olmadı. Bir yığın argo kelime ve tabirlerini yazılarına serpiştiren Osman Cemal Kaygılı #se ne rasgelmek istemezler. Kibar'dırlar, Dünyada kibarlık kadar âdi, bayağı bir şey bilir misiniz? Kibarlık denilen şey, asaletin zevahirini takliddir. Yanda argo kelime ve tabirlerini çok lini iyice anlamıyoruz, mütemadiyen bir neviğ argo ile konuşuyor. (Yazıyor demiyorum, çünkü onun kitablarında daima bir konuşma, bir homurdanma var, Zaten zevkine tamamile varmak için yüksek sesle okumak lâzım.) Câli. ne'i ancak Purisliler iyi anlıyor. Fakat argo kelimeleri, tabirleri çok çabuk es- Kir, değişir; aradan on beş, yirmi yıl geçmeden anlaşılmaz olur. Bundan el- Hi yıl sonra Parisliler de Cöline'i zor an ıyacaklar. Argo ile yazmak bir bayağılık değil, eser için bir tehlikedir, Onun ancak bir yerde, ancak bir zaman için anlaşıl- masına sebeb olur, “ «OBJEKTİP», — Yahudi milletinin mesih beklemesi gibi Türk muharrir. lerinin birçoğu da bugün objektif mü. nekkid bekliyor. O gelecek, eti ata, otu