B nama ALIMA). men Hollivuddan Meksikaya... | Eski bir paltonun astarı Genç kadınlara hançer, uğurlu kabaklar, sevda macunları Yeni evlilerden sevda kabağını kim daha evvel çalarsa daima onun borusu ötermiş!... Meksikanın en dikkate değer, me raklı şeylerinden biri de pazar yerle- Bu pazarlarda neler yoktur? ılmaz ki?... Bir kilisenin ki ı dönünce acaip bir kalaba» lıkla karşılaştık. Küçük küçük bir ta- kım seyyar dükkânlar, masa şekline sokulmuş, ayakları tekerlekli işporta- lar... Yerlere serilmiş, ismini bilmedi- m bir takım acaip yemişler... Satı- cıların çoğu esmer Meksika kızları... Konuşurken «rs» leri etirrrrm diye çatlatarak insanı uzaktan çağırıyor- lar ve neler satmak istemiyorlar? Meselâ önündeki sepette uçları sip- sivri, küçük sivri bançerleri göstererek bağıran güzel bir kız: — Sinyoritalara hançerler... Genç kızlara hançer, genç kadınlara han- çer... Şaşırıyoruz. Genç kızlara hançer, genç kadınlara hançer!... Ne münase- bet Bizim bildiğimiz genç kizlara, genç kadınlara lavanta, kolonya, pud- râ, ruj, sürme, çiçek, çikolata yara şâir... Genç kadınlara, genç kızlara hançer!,; Tuhaf şey, Bizim hayretimizi gören otobüsteki Meksikslı yolcu: — Şaşmayınız, şaşmayınız... diyor. Meksikada bilhassa köylerdeki genç kızların, genç kadınların en büyük süslerinden biri de bu meşhur hançer« lerdir. Hançerleri nerede saklarlar, bilir mi z?... Çoraplarının arasın- da.. çoraplarını diz kapaklarından aşağıda bağlarlar, hançeri do sivri ye- Tİ aşağı gelmek şartile, çoraplarının bağlarına Wişti:Y-r. İspanyada da böys ledir... Ben orada da bulundum. Meksikalı yolcu bunu bize anlatır. ken hançer satan güzel kız bacağını bir iskemlenin kenarına dayamış, elin; * deki hançerleri çorap bağının arasına sokup çıkararak bağırıyor: — Sinyoritalar... Yanımızda dalma küçük bir hançer taşıyınız... Amma bunu yalnız elma için kullanacakmış- #ınız, ne zarar?... Yanınızda bu uğur- lu hançerlerden bir tane muhakkak bulunmalı... Uğurlu hançer!... Bunu da İlk de fa işitiyordum. Zaten Meksika paza- rırda her şey «uğurlu diye satılıyor. Ben bu kadar uğura İnanan memleket görmedim. Amerikada da uğura çok İnanırlar. Herkesin, bilhassa büyük ertistlerin birer uğuru vardır. Bu uğursuz katiyen objektif başına geçip te oynamazlar, Uğura inanmâk hususunda Meksi- ka Amerikayı fersah fersah geride bi- rakır, Bunun için hançerler de <uğur- Tus diye satılıyor, Amerikalı seyyah kadınlar bünun üzerine hemen bacaklarını sıvadılar, çoraplarını tipkı Meksikalı kızlar gibi diz kapaklarından aşağıda bağladı- lar, çoraplarının inçine de birer han- çer sıkıştırdılar. Arasıra kocalarile şar kalaşıyorlar; — Karışma ha, hançerimi çeker- İ Meksikalı yolcu bunlara ba kıp gülüyor: — Şimdi seyyah kadınlar bü han- çerlerle alay ediyorlar... Fakat eski- den Meksikalı kızlar bu hançerleri ço raplarının içinde boş yere taşımazlar. dı ha... Bilirsiniz Meksikalılar aşkta çok ateşlidirler. Eskiden çorabının arasındaki hançerini çıkarıp kıskangı lik yüzünden, Aşığını vuran Meksikalı kızlara pek çok raslanırdı... Uğurlu kabaklar Hançercinin önünden geçtik. Kü- gük seyyar dükkânların damlarından aşağı dizi dizi bir takım &caip kabuk- lar sarkıyordu. Dükkâncı kadın avaz avaz riyor: — Uğurlu kabaklar, baklar... Tuhaf şey... Kabak ta uğurlu... Sa- tıcı hem bunu söylüyor, hem de elin- bağı deki Küçük bir kabağını dibini tokat. yarak, onu garip' bir çalgı gibi kul- uğurlu ka Hikmet Feridun Es uğurlu kabakları satan dükkânm önünde A Başımda pazara eşya taşıyan bir kadın lanıyordu. Yanına yaklaşarak sorduk; — Bu kabaklar da mı uğurlu? Kağın gülümsedi; — Tabii ya... Bunsirnn uğurları çok meşhurdur, Meksikada yüzlerce senedenberi evlenen bütün damad- lar, bütün gelinler bu kabaklardan bis rer tane alırlar. evlenecekleri gece bu kabakları çalarlar... Merakla sorduk: — Bu kabakları çalıp ta ne olur?... Satıcı kadın gözlerini açtı; — Ne mi olur, ne mi olur?... Kaba- ğı kim evvelce davranıp çalarsa par- Evlilikte daima kaba” Ş ZÜ geçer Aman ne uğurlu kabakmış.. Ne- kabakmiş bü?... İnsan bunlardan bir tane değil, birkaç tâne almalı... Bu kabaklardan birkaç düzüne alıp İs- tanbuldaki eşe dosta birer tane gön- dermeği düşündüm amma, gümrük meselesi var... ti. Kabak alan alana yahatin baş- Jadığı dakikadanberi karısının dizi- mıyan çelimsiz, sâ- çı dökük bir adam da bir kabak al- muştı, Adamcağız - kerametini dene- mek için - ikide bir kabağını çalıyor amma nafile... O ne kadar kabağını çalsa, karısı gene: — Bill, diyor, öyle etrafına saf saf ne bakıyorsun... Önüne baksana... — Peki, karıcığım... diyor, bu sefer önüne bakarak kabağını tıkırdatı- yor... Gene nafile... Biçare bir tek ka- bak değil, bir düzüne kabağı birden çalsa gene faydasız... Sevda macunları Meksika çarşılarında dünyanın en garip şeyleri satılır... Mesel, ların İçinde sevda macunları şirinlik muskasını andıran egüzellik bağları»... Bunlar bir takım kordon- İar.. kolunuza bağladınız mı? Bitti. Herkesin gözüne âfet görünürmüşsüs Düz. Burada daha neler yok?... Binbir derde develer, üyku ilâçları, gençlik hapları... Genç kızların seyyahalara yakla- şip: -— Macun verelim mister... Seyda macunu verelim... diye gülümseme- leri ömür... Meksika pazarında böyle uğura ald acaip acalp şeyler satılması tuhafıma gitmişti. Yanımdaki Meksikalıya: — Ne kadar çok uğurlu şeyler sati- yorlar?... dedim. O kurnaz kurnaz güldü: — Bu satılan şeylere biz de inanma- yız.. amma Amerikalılar uğurlu şey- lere bayılırlar... Buraya da çok Ame- rikalı gelir, Amerikahlar da paralı insanlardır. Bunun için onlara pek ehemmiyet verdikleri uğurlu şeyler- den öteberi satmak çok kârlı bir iş- tir... dedi ve sonra gülerek ilâre etti: — Eh... Bu asır kâr asrıdır... Yanımızdan başlarının üstünde bir takım öleberi taşıyan genç kızlar ge- çiyordu. Başlarındaki kapları, katiyen bir tarafa eğmeden, sarsmadan o ka- dar mahirane taşıyorlar ki... Meğer Meksikada köylü kadınlarıs nın böyle başları üzerinde, büyük me- haretle, öteberi taşımaları pek meş- hurmuş... Hikmet Feridun Es | içinden bir servet çıktı Bu yüzden çıkan davayı mahkeme, bütün alâkadarları memnun edecek şekilde halletti Bir romancının kaleminden çik- mağa lâyık olan aşağıdaki vexa son günlerde Amsterdam şehrinde günün meselesini teşkil ediyor: Jong isminde bir ticarethane kâtibi talihini denemek üzere bundan birkaç sene evvel Batavya'ya muhaceret eder, Fakat zayallının ümidleri boşa çıkar. Çünkü orada bir ihracat şirketinin mu- hasibi olur, ancak çoluğunu, çocuğu- nü geçindirebilecek kadar para kazan- mağa başlar. Batavyada birçok eskiciler vardır. Bunlar zengin Höolandalıların modası geçli diye çıkarıp uşaklarına verdikle- ri ve uşaklarının da paraya tahvil et- | tikleri birçok elbiseler ve paltolarla doludur, Ekserya Londra terzilerinin elinden çıkan ve yeni denilecek kadar âz kullanılmış olan bu elbiseleti ucuz fiatle tedarik etmek mümkündür, Bir gün Jong'da bu eskicilerden bi- rinden bir palto satın alarak eve geti- rir, Paltonun yalnız bir kusuru vardı, O da biraz dar olmasaydı. Onun için karısı hemen o gün paltoyu sökerek mümkün olduğu kadar genişletmek is- ter, Fakat astarı söker sökmez kumaş- Ja astar arasından 1000 florinlik bir baknot çıkınca kadın hayrete düşer, Astarı sökdükçe yeni binlik banknot- lar çıkar, Nihayet - astarın içinde 29 bin florinlik bir servet mevcut olduğu anlaşılır. Kadın bü mesud haberi ver- mek için sabırsızlıkla kocasını bekle- meğe başlar. Ayni zamanda acaba banknotlar ha- kiki mi yoksa sahte mi diye endişe için- de beklerken Jong eve gelir. Paltonun içinden 29 bin florin çıktığını haber alınca derhal zabıtaya giderek keyfi- yeti bildirmek ister. Fakat karısının israrı üzerine bundan vâz geçer. Karı koca, parayı alıkoymağa ka- | Tar verdikten sonra Jong vazifesinden istifa eder, ailesile beraber Holandaya geri döner ve Amsterdamda güzel bir İ bakkaliye mağazası açar, Karı koca bu mağazada çalışırlar, çocuklarını da 1yi mekteplere yerleştirirler, Jong alle- | si böylece mesud bir hayat sürmeğe başlar, Fakat bir gün zabıta dükkâna gelir, Jong'u yakalıyarak tevkifhaneye götürür, Bu tevkilin sebebi şu idi: Balavya- da Jong'un çalıştığı ihracat firmasın- da büyük bir suiistimal meydana çıka- | rılmıştı, Jong'un birdenbire zengin bir hayat yaşaması dikkati celbettiği için bütün şüpheler onun Üzerinde birik- miş, paraların Jong tarafından çalın dığı zannedildiği için zavallı adam ya- kalanmıştı, Jong, tahkikat esnasında . paranın nereden geldiğini itirafta mecbur o sa da zsbıtayı bir türlü inandıram, Binlik florinlerin paltodan Çıktığını söyledikçe zabıta bunu bir masal dinler. Bereket versin Jongun te den bir iki gün sonra yapan hakiki hirsiz mı Jong de tahliye olunur. Fakat palto hikâyesi gazetelere ak- seder, Jong'un nasıl zengin olduğunu herkes haber alır. Vakayı gazetelerde okuyan Menem isminde bir genç 7e- bıtaya koşar ve 29 bin florinin hakiki sahibinin kendisi olduğunu iddia eder, Onun ifadesi hakkında bir zabit vara- kası tulur ve denilir ki; «1937 senesinde vefat eden amcamın yegâne varisi benim. Amcam zengin bir adamdı, Fakat vefatı üzerine vasi- yetnamesi okunduğu zaman bana, bü- yük serveti yerine, evinin eşyası ve müstamel elbiselerini bırakmış olduğu. nu anladım, Onün için bu eşyayı ve içinde Jong tarafından satın alınan palto da olduğu halde, eski elbiseleri es- Kicilere sattım, Paltonun içinden çıkan servet benimdir Menem bir taraftan bu suretle Jong aleyhine harekete geçerken diğer ta- raftan paltoyu Jong'a satan eskici aley- hine de bir dava açar, satış fiatine da- hil olmıyan 29 bin florinin iadesini is- ter, Bu sefer eskici Jang aleyhine da- va ikame eder ve bunda pallonun içinden çıkan servetin kendisine aid olduğunu iddiaya kalkışır Bütün bu davaları birleştiren Ams- terdam mahkemesi 29 bin florinden 10 bin #lorinin Menem'e, 5 bin florinin es- kiciye ve 14 bin florinin Jong'a aid olduğuna hüküm verir Gazetelerin ifadesine nazaran bu hükümden dola- yı üç taraf da memnun kalmış... Kadınhanı belediyesinin faaliyetleri Kadınhanı (Ak- şam) — İçtimai- na nihayet veren Kadınhanı bele- diye meclisi, 938 senesi zarfında kazanın en müb- rem ihtiyaçlarını tesbit ederek bu Şi sene sonuna kar v dar başarılması İl için şimdiden fa- âliyete başlan. mıştır. Yapılacak işler Kadınhanının çalış. £ arasında en ziya KAN belediye reisi $ de ehemmiyete B. Enver Tunçer şayan olan asri sebze hâliile fenni mezbaha ve kasabanın merkezinde «Halk parkı> dır, leri arasında, mahal leler arasındaki yolları da göz önün- de tutarak bir hafta evvel celbettir- diği ustalarla parke taşile tamiratı- ınmış ve bazı mahallelere de yeniden yollar açtırılm r, ne içinde Parti binamız da tasdik ettiği projeye göre inşa edilmi; bulunacaktır, Her sene maddi imkân dahilinde kasabanın ih rnı temin için meşkür y fedakârlıklarına 5 gahid olduğumuz belediye, geçen s8 ne ihtiyaca kâfi gelecek şekilde itfa» $ iye tesisalını da temin etmiştir.